tie - Turkish English Dictionary

tie

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "tie" in Turkish English Dictionary : 103 result(s)

English Turkish
Common Usage
tie n. bağ
Although we live far away, we were able to maintain strong family ties.
Uzakta yaşıyor olmamıza rağmen güçlü aile bağlarımızı korumayı başardık.

More Sentences
tie n. ilişki
Taiwan is a budding democracy with which we maintain sound economic ties.
Tayvan, sağlam ekonomik ilişkiler sürdürdüğümüz gelişmekte olan bir demokrasidir.

More Sentences
tie n. bağlantı
Decide how tall you want the railroad tie bed to be.
Demiryolu bağlantı yatağının ne kadar uzun olmasını istediğinize karar verin.

More Sentences
tie n. kravat
He was wearing red glasses and a bow tie.
Kırmızı gözlük takıyordu ve papyon kravat bağlamıştı.

More Sentences
tie v. bağlamak
She tied the bouquet with a pink ribbon.
Buketi pembe bir kurdele ile bağladı.

More Sentences
tie n. alaka
General
tie n. bağlantı
Did Bush have ties to al-Qaida?
Bush'un El Kaide ile bağlantısı var mıydı?

More Sentences
tie n. eşitlik
If it is still a tie, then the players share victory.
Eğer hala eşitlik varsa, oyuncular zaferi paylaşırlar.

More Sentences
tie n. bağ
She loosened the tie of the pouch and pulled out a golden necklace.
Kesenin bağını çözerek altın bir kolye çıkardı.

More Sentences
tie n. karşılaşma
The team won their away tie by 19 runs.
Takım deplasmandaki karşılaşmayı 19 sayı farkla kazandı.

More Sentences
tie n. bağlayıcı unsur
If you want to quit your job, your loans can be a tie.
İşinizden ayrılmak istiyorsanız, kredileriniz bağlayıcı olabilir.

More Sentences
tie v. berabere kalmak
They are tied with Las Palmas and Barcelona.
Las Palmas ve Barcelona ile berabere kaldılar.

More Sentences
tie v. bağlanmak
I've forgotten how to tie a bowline.
Papyon nasıl bağlanır unuttum.

More Sentences
tie v. berabere bitmek
The third match was tied, 3-3.
Üçüncü maç 3-3 berabere sonuçlandı.

More Sentences
tie v. sarmak
The little girl had a strip of bandage tied around her head.
Küçük kızın başının etrafına dolanmış bir sargı bezi vardı.

More Sentences
tie v. düğüm atmak
Do you know how to tie a Square Knot?
Kare düğüm atmayı biliyor musunuz?

More Sentences
Trade/Economic
tie n. beraberlik
Their second game ended in a tie.
İkinci maçları da beraberlikle sonuçlandı.

More Sentences
Technical
tie n. bağ
It is linked with both neighbours through agreements and economic ties.
Her iki komşusuyla da anlaşmalar ve ekonomik bağlarla bağlıdır.

More Sentences
tie n. travers
They are replacing old railroad ties.
Eski demiryolu traverslerini değiştiriyorlar.

More Sentences
tie v. bağlamak
This pareo ties at the waist.
Bu pareo belden bağlanıyor.

More Sentences
Railway
tie n. beraberlik
The game was a tie, 2-2.
Maç 2-2 beraberlikle bitti.

More Sentences
tie v. bağlanmak
I showed Tom how to tie a bowline.
Tom'a nasıl papyon bağlanacağını gösterdim.

More Sentences
Sport
tie v. berabere kalmak
The United States and Portugal tied 2-2.
ABD ve Portekiz 2-2 berabere kaldı.

More Sentences
General
tie n. bant
tie n. köstek
tie n. kayıt
tie n. ayak bağı
tie n. bir şeyi başka bir şeye tutturmak için kullanılan nesne
tie n. engel
tie n. kiriş
tie n. lata
tie n. oy eşitliği
tie n. rabıta
tie n. bağlama
tie n. düğüm
tie n. boyunbağı
tie n. ip
tie n. mecburiyet
tie n. ahlaki yükümlülük
tie n. birleştirici unsur
tie n. arka kısmı kurdele ile bağlı peruk
tie n. bağlama stili
tie n. düğümleme stili
tie n. akrabalık bağı
tie n. bağlılık
tie n. yenişememe
tie n. (torba, kese) bağ
tie n. maç
tie n. (demiryolu) travers
tie v. bitiştirmek
tie v. bitirmek
tie v. atmak (düğüm)
tie v. yenişememek
tie v. birleştirmek
tie v. sınırlamak
tie v. raptetmek
tie v. evlendirmek
tie v. düğümlemek
tie v. bağlamak (kravat)
tie v. bağlamak (ayakkabının bağını)
tie v. ayakkabının bağını bağlamak
tie v. köprü olmak
tie v. mecbur bırakmak
tie v. zorlamak
tie v. (bir durum) elini kolunu bağlamak
tie v. yükümlülük altına sokmak
tie v. eşitlikle tamamlanmak
tie v. tutturmak
tie v. dolamak
tie v. (giysi) bağlamak
tie v. bağlayarak giymek
tie v. berabere bitirmek
tie v. eşitlikle tamamlamak
tie v. düğümlemek
Trade/Economic
tie n. sayı eşitliği
Technical
tie n. ölçüm hattındaki iki noktadan konum düzeltici ayrıntı noktasına uzanan iki ölçümden her biri
tie n. köşebent demiri
tie n. boyunbağı
tie n. düğüm
tie n. gergi
tie n. kırnap
tie v. bağlamak veya birleştirmek
Electric
tie n. elektrik güç sistemleri arasında iletim sağlayan bağlantı
Textile
tie n. düğümlü örgü
tie n. düğümlü ayakkabı bağı
tie n. ayakkabı bağcığı
tie n. bağlı kundura
tie n. boyun bağı
Construction
tie n. düşey yapı elemanlarında etriye
tie n. etriye (düşey yapı elemanlarında)
Railway
tie n. demiryolu traversi
tie n. gergi
tie n. kenet
tie n. travers
Marine
tie n. palanga zinciri
Veterinary
tie n. gelişkin sığırlarda sırt kısmında meydana gelen bir omurga çöküntüsü
Fishery
tie v. (olta sapına) tüy gibi parçalar ekleyerek yapay sinek yapmak
Sport
tie n. önceden berabere kalmış takımların oynadığı belirleyici maç
tie v. puan kazanarak (başka takımla) berabere kalmak
Music
tie n. bağlı nota belirten işaret
tie v. notaları birleştirmek
tie v. notaları bağlamak
Archaic
tie n. saç örgüsü

Meanings of "tie" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
white tie n. beyaz kravat
Tom put on his black suit and white tie.
Tom siyah takımını giydi ve beyaz kravatını taktı.

More Sentences
black tie n. kravat
Tom asked me if I had a black tie he could borrow.
Tom bana ödünç alabileceği siyah bir kravatım olup olmadığını sordu.

More Sentences
emotional tie n. duygusal bağ
It has deep military, political and emotional ties with the organization.
Örgütle derin askeri, siyasi ve duygusal bağları var.

More Sentences
close tie n. yakın bağ
This is also compounded by the close ties between Hezbollah and Syria and, above all, the Islamic Republic of Iran.
Hizbullah ile Suriye ve özellikle de İran İslam Cumhuriyeti arasındaki yakın bağlar da bu durumu pekiştirmektedir.

More Sentences
bow tie n. papyon
Tom is fiddling with his bow tie.
Tom papyonuyla oynuyor.

More Sentences
coat and tie n. ceket ve kravat
Tom asked me why I was wearing a coat and tie.
Tom bana neden bir ceket ve kravat giydiğimi sordu.

More Sentences
tie up v. bağlamak
Mother tied up three pencils with a piece of string.
Annem bir parça iple üç kalem bağladı.

More Sentences
tie up v. bağlanmak
Even small companies are not tied up that way.
Küçük şirketler bile bu şekilde bağlı değildir.

More Sentences
tie up v. ip bağlamak
She tied up the parcel with string.
Paketi iple bağladı.

More Sentences
tie the knot v. evlenmek
Bill was single until he tied the knot last week.
Bill geçen hafta evlenene kadar bekardı.

More Sentences
tie up with v. ile birleştirmek
It is rumored that the firm is going to tie up with an American company.
Şirketin bir Amerikan şirketi ile birleşeceği söylentileri var.

More Sentences
Idioms
tie the knot v. evlenmek
Tom and Mary are going to tie the knot this spring.
Tom ve Mary bu bahar evlenecekler.

More Sentences
Technical
bow tie n. papyon
Tom took off his jacket and untied his bow tie.
Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.

More Sentences
Textile
bow tie n. papyon
Tom ripped off his bow tie.
Tom papyonunu kopardı.

More Sentences
tie-dye n. batik
Tom often wears tie-dyed T-shirts.
Tom sık sık batik tişörtler giyer.

More Sentences
General
tie beam n. kuşak
bus tie n. bara bağlantısı (enerji)
bow tie n. fiyonk
tongue tie n. dil tutulması
tie rod n. bağlantı çubuğu
windsor tie n. geniş kravat
black tie n. siyah papyon kravat
tie knots n. ilmek (halı)
tie clip n. kravat iğnesi
white tie n. frakla birlikte takılan beyaz papyon
white tie n. frak
black tie n. smokin
tie loosely n. ilmek
tie beam n. kiriş
blood tie n. kan bağı
tie down n. bağlantı parçası
white tie n. smokin ve beyaz papyondan oluşan son derece resmi erkek akşam kıyafeti
bow-tie n. fiyonk bağı
bow-tie n. papyon
bow-tie n. papyon bağı
tie-in n. bağlantı
tie-up n. tıkanıklık
tie-breaking vote n. eşitliği bozan oy
tie-in n. rabıta
tongue-tie n. dil tutulması
tie-dyeing n. batik
tie-breaking vote n. beraberliği bozan oy
tie-up n. bağ
bow tie n. papyon kravat
white tie n. beyaz papyon
white tie and tails n. kuyruklu ceket
white tie and tails n. frak
family tie n. aile bağı
tie tack n. kravat iğnesi
cultural bond/tie n. kültürel bağ
club tie n. kulüp kravatı
tie clasp n. kravat iğnesi
tie slide n. kravat iğnesi
tie bar n. kravat iğnesi
elastic hair tie n. lastik toka
tie neck dress n. boyundan bağlı elbise
tie hanger n. kravatlık
tie pin n. yaka iğnesi
tie pin n. kıravat iğnesi
bolo tie n. kokart
bolo tie n. boyna takılan ince ip ve rozetten oluşan kravat
marital tie n. evlilik bağı
tie-up n. münasebet
tie-in n. gizli bağlantı
tie-up n. sekte
tie-up n. kesinti
tie-in n. bilinmeyen ilişki
tie-down n. bir şeyi kayışla bağlama
tie-up n. üretimin durması
tie-tie n. kordon
tie-up n. işletmenin askıya alınması
tie-up n. trafiğin kilitlenmesi
tie-up [obsolete] n. iplerle başa tutturulan peruk
tie-out n. postanede dağıtılması için gönderilmek üzere bağlanmış bir grup posta
tie-tie n. halat
black tie n. (erkekler için) yarı resmi kıyafet kuralı
white tie and tails n. erkekler için smokinden oluşan resmi kıyafet
bow tie n. fiyonk şeklinde nesne
old school tie n. grupçuluk
old school tie n. hizipçilik
old school tie n. klancılık
oxford tie n. oxford ayakkabı
oxford tie n. üst bölümde kapalı bağcığı bulunan bir ayakkabı türü
twist tie n. poşet teli
tie up v. bloke etmek
tie up in a bunch v. demet yapmak
tie up v. kravat bağlamak
tie in bunches v. demet yapmak
tie up v. ilişki kurmak
tie in sheaves v. demetlemek
tie in sheaves v. demet yapmak
tie shoe laces v. bağcıklarını bağlamak
tie somebody's hands v. elini kolunu bağlamak
tie in with v. ile bağlantısı olmak
tie in v. ilişki kurmak
tie up v. şarta bağlamak
hog tie v. elini kolunu bağlamak
tie someone up v. birini iple bağlayarak etkisiz hale getirmek
tie in with v. ile bağlantı kurmak
tie up money v. para bağlamak
tie in bunches v. demetlemek
tie on a pile v. kazığa bağlamak
tie someone down v. ayak bağı olmak
tie in to v. ile bağlantısı olmak
tie down v. bağlamak
tie a knot v. düğüm atmak
tie in to v. ile bağlantı kurmak
tie a tie v. kravat takmak
tie in v. ilişkisi olmak
tie up v. sicimle bağlamak
tie back one's hair v. saçını toplamak
tie back one's hair v. saçlarını toplamak
tie one's hair up v. saçını toplamak
tie one's hair up v. saç toplamak
tie hair v. saç bağlamak
tie hair v. saçını bağlamak
tie one's hair back v. saçını arkadan bağlamak
tie hair back v. saçı arkadan bağlamak
hog-tie v. elini kolunu bağlamak
tie in with v. -e uymak
tie in to v. -e uymak
tie in to v. -e uydurmak
tie in with v. -e uydurmak
tie down v. özgürlüğünü kısıtlamak
tie in v. ile uyuşmak
tie down v. ayak bağı olmak
tie in v. birbirini tutmak
tongue-tie v. dili tutulmak
tie one's money up in v. para gömmek
tie one's money up in v. parayı gömmek
tie one's money up in v. parayı bağlamak
tie one's money up in v. para bağlamak
tie up v. sabitleştirmek
tie shoelace v. ayakkabı bağlamak
tie one's hair v. saçını bağlamak
tie the nappy v. bebeğin bezini bağlamak
tie the nappy v. bebek bezi bağlamak
tie someone's hands v. birinin ellerini bağlamak
tie someone to the bed v. birini yatağa bağlamak
tie someone to a chair v. birini bir sandalyeye bağlamak
tie someone to a tree v. birini bir ağaca bağlamak
know how to tie a tie v. kravat bağlamasını bilmek
tie an animal up with a rope v. bir hayvanı iple bağlamak
tie [obsolete] v. tutsak etmek
tie [obsolete] v. antlaşma ile resmen bağlamak
tie [obsolete] v. köleleştirmek
tie [obsolete] v. antlaşma ile resmen bağlanmak
ride and tie v. nöbetleşe çalışmak
ride and tie v. biri çalışırken biri dinlenmek
hog-tie v. arka ayaklarını ve ön ayaklarını birbirine bağlayarak çaresiz bırakmak (hayvan)
hog-tie v. sekte vurmak
hog-tie v. çaresiz bırakmak (birini)
hog-tie v. hareketi veya eylemi engellemek
tie-on adj. asılmış
tie-on adj. başka şeyin üzerine asılmak veya takılmak üzere tasarlanmış
tie-on adj. tutturulmuş
black-tie adj. erkeklerin yarı resmi giymesini gerektiren
white-tie adj. erkek konukların resmi kıyafet giymesini gerektiren (etkinlik)
Phrasals
tie someone in v. birini (bir suçla vb) ilişkilendirmek
tie someone into something v. birini (bir suçla vb) ilişkilendirmek
tie someone to something v. birini bir yere bağlamak
tie something together v. bir şeyleri birbirine bağlamak
tie up v. meşgul etmek
tie up v. durdurmak
tie up v. engel olmak
tie up v. sekte vurmak, geciktirmek
tie up v. tıkamak
tie up v. engellemek
tie into v. enerjik biçimde saldırmak
tie off v. düğüm atarak sabitlemek
tie off v. düğüm atarak bağlamak
tie off v. düğüm atarak tutturmak
tie down v. dizginlemek
tie up v. mani olmak
tie up v. (parayı) ölü yatırımla ziyan etmek
tie down v. hapsetmek
tie down v. hareket etmesini engellemek
tie up v. bir şeyi bir kullanıma bağlamak
tie up v. doka çekmek
tie up v. skoru eşitlemek
tie up v. para bağlamak
tie up v. doka çekilmek
tie up v. kaynakları bağlamak
tie up v. iskeleye bağlamak
tie up v. bir şeyi bir kullanıma adamak
tie up v. iskeleye bağlanmak
tie up v. durumu berabere yapmak
tie up v. sermayeyi bağlamak
tie up v. halatla karaya bağlanmak
tie up v. berabere olmak
tie up v. kıyıya bağlanmak
tie into v. -e bağlanmak
tie into v. ile birleştirmek
tie into v. -e bağlamak
tie into v. -e düğümlemek
tie into v. bir şeyi bir şeye bağlamak
tie into v. ile bağlantılı olmak
tie into v. -e demirlemek
tie on v. tutturmak
tie into (something) v. (bir şeyle) bağlantılı olmak
tie on v. üstüne bağlamak
tie back v. arkaya doğru itmek/toplamak
tie over v. bir süre götürmek
tie onto v. '-e tutturmak
tie into (something) v. (bir şeyle) ilintilendirmek
tie (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) bağlamak
tie on v. bağlamak
tie (someone or something) onto (someone or something) v. (birini/bir şeyi birine/bir şeye iple) bağlamak
tie onto v. -e bağlamak
tie to v. -e bağlamak
tie back v. geriye doğru toplamak
tie with (one) (for something) v. (biriyle bir şeyde) eşitlenmek
tie on v. düğümlemek
tie into (something) v. (bir şeyle) ilintili olmak
tie (something) onto (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) bağlamak
tie over v. idare etmek
tie into (something) v. (bir şeyle) arasında bağlantı kurmak
Proverb
trust in Allah, but tie up your camel eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a ısmarla
trust in Allah, but tie up your camel eşeğini bağla, sonra allah'a emanet et
trust in God, but tie up your camel eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a ısmarla
trust in God, but tie up your camel tevekkelin gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez)
trust in God, but tie up your camel eşeğini bağla, sonra allah'a emanet et
trust in Allah, but tie up your camel tevekkelin gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez)
trust in allah, but tie up your camel eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a ısmarla
trust in god, but tie up your camel eşeğini bağla, sonra allah'a/tanrı'ya emanet et
trust in god, but tie up your camel eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a/tanrı'ya ısmarla
trust in god, but tie up your camel tevekkelin gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez)
trust in allah, but tie up your camel eşeğini bağla, sonra allah'a emanet et
trust in allah, but tie up your camel tevekkelin gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez)
Colloquial
cable tie n. cırt
Idioms
the old school tie n. okullu/mezun dayanışması
tie-up n. arapsaçı
tie someone in knots v. serseme çevirmek
tie oneself in knots v. dokuz doğurmak
tie someone up in knots v. dokuz doğurtmak
tie someone up in knots v. çok endişelendirmek
tie oneself up in knots v. çıkmaza/çözümsüzlüğe düşmek/sürüklenmek
tie the knot v. (papaz) eşleri evlendirmek
tie something in a knot v. düğüm atmak
tie traffic up v. trafiğin sıkışmasına neden olmak
tie traffic up v. trafiği engellemek
tie traffic up v. yolu kapayarak trafiği sıkıştırmak
tie traffic up v. trafiği kilitlemek
tie traffic up v. trafiği sıkıştırmak
tie up loose ends v. önceki sorunları halletmek/aradan çıkarmak
tie the knot v. dünya evine girmek
tie the knot v. dünya evine girmek
tie the knot v. (din görevlisi) bir çifti evlendirmek
tie a bow v. kurdele yapmak
tie oneself (up) in knots v. çok endişeli olmak
tie oneself (up) in knots v. sorunlarla başı dertte olmak
tie oneself (up) in knots v. çok üzgün olmak
tie up (some/a few) loose ends v. bazı eksik kalmış işleri halletmek
tie up (some/a few) loose ends v. halledilmesi gereken işlere bakmak
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birini/kendini) çıkmaza sokmak
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birini/kendini) alt üst etmek
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birini/kendini) tedirgin etmek
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birini/kendini) eli kolu bağlı bırakmak
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birinin/kendi) aklını karıştırmak
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birini/kendini) bir şeyin içinde kaybetmek
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birinin/kendi) zihnini bulandırmak
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birinin/kendinin) elini kolunu bağlamak
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot v. (birinin/kendi) aklını karman çorman etmek
tie someone hand and foot v. birini köşeye sıkıştırmak
tie someone hand and foot v. birinin elini ayağını bağlamak
tie someone hand and foot v. birine kapana kısılmış gibi hissettirmek
tie someone hand and foot v. birini köşeye sıkışmış hissettirmek
tie someone hand and foot v. birini kapana kıstırmak
tie someone hand and foot v. birine eli ayağı bağlanmış gibi hissettirmek
tie (one) (up) in knots v. (birinin) aklını karıştırmak
tie in knots v. çok endişeli olmak
tie up traffic v. yolu kapayarak trafiği sıkıştırmak
tie up traffic v. trafiği sıkıştırmak
tie (someone) in) knots v. (birini) çıkmaza sokmak
tie (something) up in a bow v. (bir şeyi) fiyonk şeklinde bağlamak
tie (something) up in a neat little bow v. (bir şeyi) güzelce toparlayarak bitirmek
tie yourself up in knots v. kendi aklını karıştırmak
tie (oneself) into knots v. çok endişeli olmak
tie (one) hand and foot v. (birinin) ellerini ve ayaklarını birbirine bağlamak
tie (someone) into knots v. (birini) endişelendirmek/kaygılandırmak
tie yourself in knots v. kendi aklını karıştırmak
tie (one) (up) in knots v. (birini) endişelendirmek/kaygılandırmak
tie (something) up in a bow v. (bir şeyi) toparlayarak bitirmek
tie (oneself) in knots v. (kendi) elini kolunu bağlamak
tie (oneself) in knots v. çok endişeli olmak
tie (oneself) in knots v. (kendini) üzmek
tie yourself in knots v. kendi kendini endişelendirmek/kaygılandırmak
tie (something) up in a neat little bow v. (bir şeyi) sonuca bağlamak
tie (something) up in a neat little bow v. (bir şeyi) tatmin edici şekilde sonlandırmak
tie (oneself) into knots [uk] v. (kendi) aklını karıştırmak
tie into knots v. endişelendirmek/kaygılandırmak
tie yourself in knots v. dokuz doğurmak
tie (oneself) into knots v. (kendi) elini kolunu bağlamak
tie in knots v. serseme çevirmek
tie in knots v. sorunlarla başı dertte olmak
tie into knots v. çıkmaza sokmak
tie up traffic v. trafiği kilitlemek
tie (someone) into knots v. (birinin) aklını karıştırmak
tie (one) hand and foot v. (birini) hiçbir şey yapamaz duruma sokmak
tie into knots v. telaşlandırmak
tie in a knot v. düğümlemek
tie up traffic v. trafiği engellemek
tie (oneself) in knots [uk] v. (kendi) aklını karıştırmak
tie yourself in knots v. kendini çıkmaza sokmak
tie (someone) in) knots v. (birinin) aklını karıştırmak
tie (something) up in a bow v. (bir şeyi) sonuca bağlamak
tie (someone) into knots v. (birini) üzmek
tie in knots v. çok üzgün olmak
tie (someone) in) knots v. (birini) endişelendirmek/kaygılandırmak
tie (someone) into knots v. (birini) telaşlandırmak
tie (oneself) into knots v. (kendini) üzmek
tie hands v. elini kolunu bağlamak
tie in knots v. dokuz doğurmak
tie (oneself) in knots [uk] v. (kendini) işin içinden çıkamaz hale getirmek
tie (one) (up) in knots v. (birini) çıkmaza sokmak
tie into knots v. üzmek
tie up traffic v. trafiğin sıkışmasına neden olmak
tie (oneself) into knots [uk] v. (kendi) kafasını karışmak
tie yourself up in knots v. kendini çıkmaza sokmak
tie (someone) in) knots v. (birini) üzmek
tie yourself up in knots v. dokuz doğurmak
tie hands v. ellerini bağlamak
tie (something) up in a neat little bow v. (bir şeyi) ucu açık bırakmamak
tie (someone) into knots v. (birini) çıkmaza sokmak
tie (something) up in a bow v. (bir şeyi) tatmin edici şekilde sonlandırmak
tie (oneself) into knots [uk] v. (kendini) işin içinden çıkamaz hale getirmek
tie into knots v. aklını karıştırmak
tie (oneself) in knots v. (kendini) çıkmaza/çözümsüzlüğe sokmak
tie yourself up in knots v. kendi kendini endişelendirmek/kaygılandırmak
tie (one) hand and foot v. (birinin) elini ayağını bağlamak
tie in a knot v. düğüm atmak
tie (oneself) in knots [uk] v. (kendi) kafasını karışmak
tie (oneself) into knots v. (kendini) çıkmaza/çözümsüzlüğe sokmak
tie (one) (up) in knots v. (birini) telaşlandırmak
tie (something) up in a bow v. (bir şeyi) ucu açık bırakmamak
tie (someone) in) knots v. (birini) telaşlandırmak
tie (one) (up) in knots v. (birini) üzmek
end in a tie v. berabere bitmek
end in a tie v. beraberlikle sona ermek
end in a tie v. beraberlikle sonuçlanmak
collar-and-tie men adj. takım elbiseli (işadamları)
black-tie adj. resmi kıyafet kodu olan
black-tie adj. resmi giyinmeyi gerektiren
black-tie adj. smokin giyilen
in a tie adv. berabere
in a tie adv. berabere
in a tie adv. beraberlikle
can you tie that? [old-fashioned] expr. buna inanabiliyor musun?
can you tie that? [old-fashioned] expr. bak sen şu işe!
can you tie that? [old-fashioned] expr. düşünebiliyor musun?
Speaking
there's a spot on my tie expr. kravatımda bir leke var
you got a tie on expr. sen kravat takmışsın
is he wearing a bow-tie? expr. papyon mu takmış?
Trade/Economic
tie-in sale n. bağlı satış
tie-on label n. asılan etiket
tie of duty n. görev mükellefiyeti
tie in sale n. bağlı satış
tie in n. birşeyin tamamlayıcısı olan
free of tie lease n. mülk sahibine, kiralanan yada satın alınan işletmede yapılan satıştan hiçbir komisyon ödememeye dayalı kira sözleşmesi
tie [brit] n. bira satış noktasının mallarını belirli bir firmadan satın alma yükümlülüğü
tie-in n. yalnızca bağlı satış kapsamında bulunan ürün veya satın alma hakkı
tie up money v. parayı bloke etmek
tie up v. satışına engel olmak
tie up v. satılamaz hale getirmek
tie-in adj. birlikte tanıtılan veya satılan iki veya daha fazla ürüne ilişkin
tie-in adj. alıcının istediği ürünü satın alabilmesi için bir veya daha fazla ürün alması gereken (alışveriş)
Law
beer tie n. barın sadece tek bir bira fabrikasından bira satın almasını gerektiren dönem
Advertising
tie-in n. bir markayı veya ürünü diğerine bağlayan reklam veya tanıtım
tie-in n. üreticinin reklamıyla koordine biçimde yapılan perakende reklamı
tie-in n. belirli bir konu/durum ile bağlantılı reklam
tie-in n. iki farklı öğenin tek bir reklamda birleştirilmesi
tie-in n. iki veya daha fazla yönüyle bir fikre dikkat çeken reklam
tie in v. konu veya ürünleri birbiriyle ilişkilendirerek reklam yapmak
Technical
tie line n. bağlantı hattı
tie rod end kit n. uzun rot kiti
tie rod kit n. bağlantı çubuğu kiti
diagonal tie n. çapraz bağlantı
tie rod n. tansiyon civatası
peripheral tie n. boyunduruk
tie rod n. bağlama çubuğu
cable tie n. kablo kelepçesi
tie member n. gergi elemanı
tie rod n. direksiyon tekerlek sevk çubuğu
peripheral tie n. hatıl
tie wire n. tel bağ
tie rod n. çekme kolu çubuğu
tie trunk n. santrallararası gövdeyol
tie bolt n. bağlama cıvatası
tie wire n. bağ teli
tie line n. irtibat hattı
tie plate n. bağlantı plakası
tie rod n. dişli mil
galvanized steel tie wire n. galvanizli çelik tel
tie link n. bağlantı parçası
tie bar n. bağ çubuğu
tie straps n. bağlantı bantları
tie rod arm n. uzun rot kolu
tie rod n. uzun rot
tie bolt n. tespit civatası
tie beam n. bağlantı kirişi
tie bar n. direksiyon rotilli kol
angle tie n. paraçol
angle tie n. göğüsleme
anchor tie n. ankraj bağlantısı
angle tie n. destek
angle tie n. eğik destek
cross tie n. çapraz gergi
bolster tie-bar bracket n. ray açıklık çubuğu suportu
buffer spring tie-bolt n. ön gerilim çubuğu
bolster tie-bar n. ray açıklık çubuğu
edging cross-tie n. dış takoz
draw gear tie-bolt n. kılavuz çubuğu
tie-wrap n. kayış
tie down n. bağlama
tie bar n. rot çubuğu
tie bar n. bağlama çubuğu
tie line n. özel bağlantı numarası
tie bar n. çekme kolu çubuğu
tie line n. santrallarası hat
tie and die method n. düğümlü boyama yöntemi
tie bar n. gergi çubuğu
cross tie n. enine yerleştirilen destek kirişi
wind tie n. rüzgar gergisi
switch tie n. makas traversi
tie rod n. basma çubuğu
tie spacer n. çiroz
tie bar bolt n. barga cıvatası
tie-member n. gergi çubuğu
tie rod end n. rot başı
tie rod n. gergi çubuğu
tie bolt n. tespit cıvatası
tie beam n. duvar latası
tie-member n. bağlantı öğesi
tie spacer n. s-demiri
tie spacer n. mesafe tutucu demir
tie plate n. bağlama levhası
tie bar n. basma kolu
tie bar n. çekme çubuğu
tie beam n. kuşak
tie down point n. bağlama noktası
tie down diagram n. bağlama şeması
tie down point pattern n. bağlama noktası metodu
strut-and-tie model n. çubuk model yöntemi
tie piece n. bağlama parçası
tie-triangle n. bağlama üçgeni
critical tie-line n. kritik bağlama çizgisi
cotton tie n. pamuk bağı
tie-rod n. bağlama çubuğu
cotton tie n. balya şeridi
tie-line n. bağlama çizgisi
tie-tetrahedron n. bağlama dörtyüzlüsü
tie piece n. feder (döküm)
tie-rod n. gergi çubuğu
tie transformer n. kuplaj trafosu
tie transformer n. kuplaj transformatörü
coil tie point n. sargı uç bağlantısı
zip tie n. kablo bağı
cable tie n. kablo bağı
tie rod end n. rotbaşı
steel tie rod n. çelik gergi çubuğu
twist tie n. torba bağı
grid-tie system n. şebeke bağlantılı sistem
plastic cable tie n. plastik kelepçe bandı
tie down belt n. gerdirme kemeri
ratchet tie down belt n. cırcırlı gerdi̇rme kemeri̇
tie scoring machine n. iki dairesel testeresi olan taşınabilir elektrikli makine
tie-up n. düz veya armürlü tezgahta kablo demetlerinin bağlanması
tie-out n. kablo bağlantısı
bale tie n. saman balyası bağlama teli
bola tie n. kovboy kravatı
cross tie v. bağlantılı istif yapmak
Computer
tie line expr. santrallararası hat
Informatics
tie line n. özel bağlantı numarası
Telecom
tie-line network n. bağlantı hattı şebekesi
tandem tie trunk network n. tandem bağlı trunk şebekesi
tie line n. santrallar arası bağlantı hattı
tie-line n. iki veya daha fazla özel şubeyi doğrudan bağlayan telefon hattı
Electric
tie line n. irtibat hattı
tie line n. santrallerarası hat
tie line n. özel bağlantı numarası
tie line n. santrallararası hat
tie-in n. iki güç sisteminin elektriksel olarak birleştirilmesi
tie conductor n. elektriksel olarak iki güç sistemini bağlamakta kullanılan iletken
Textile
tie lining n. kravat astarı
tie-rod n. gergi çubuğu
tie-and-dye method n. düğümlü boyama yöntemi
tie fabric n. kravat kumaşı
tie-dye n. renkli tişört
tie-dye n. 70'lerden sonra yaygınlaşmış giysi süsleme modası
tie-and-dye n. batik
tie-up n. koşum kordonlarını jakar tezgahına bağlama yöntemi
tie silk n. kravat, bluz ve aksesuarlarda kullanılan esnek dokulu ipek kumaş
kipper tie n. parlak renkli ve gösterişli desenleri olan çok geniş bir boyun bağı
old school tie n. ingiliz özel okullarında takılıp okulun renklerini taşıyan bir boyun bağı
tie-on waist adj. belden bağlamalı
tie-dyed adj. deseni batik ile yapılmış
Construction
concrete tie n. beton gergi
concrete tie n. beton bağlantı
derricking tie n. dikme gergisi
form tie n. kalıp mesafe tutucusu