view... - Turkish English Dictionary

view...

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "view..." with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
point of view n. bakış açısı
This would appear to be a very respectable position on the matter, taking a specific point of view.
Bu, konuya özel bir bakış açısıyla yaklaşıldığında son derece saygıdeğer bir tutum olarak görünmektedir.

More Sentences
view n. bakış
It expressed its view of the countryside by purchasing areas of outstanding natural beauty.
Olağanüstü doğal güzelliğe sahip alanları satın alarak kırsal kesime bakışını ifade etmiştir.

More Sentences
view n. görüş
I'm curious about your view on this painting.
Bu resim hakkındaki görüşünüzü merak ediyorum.

More Sentences
view n. manzara
We climbed up the hill to get a view of the village.
Köyün manzarasını görmek için tepeye tırmandık.

More Sentences
view n. görüş alanı
A tall tree hid his house from our view.
Uzun bir ağaç evini görüş alanımızdan gizledi.

More Sentences
view n. görünüm
Finally, a view of the open coordination method.
Son olarak açık koordinasyon yönteminin bir görünümü.

More Sentences
view n. kanı
In my view, it is useful to add these critical observations to this excellent report.
Kanımca bu mükemmel rapora bu eleştirel gözlemleri eklemek faydalı olacaktır.

More Sentences
view n. görüntü
Astronomical satellites found new stars and gave us a new view of the center of our galaxy.
Astronomik uydular yeni yıldızlar buldu ve bize galaksimizin merkezinin yeni bir görüntüsünü verdi.

More Sentences
view v. incelemek
View our inventive ideas to help you stand out at a trade show.
Bir ticari fuarda öne çıkmanıza yardımcı olacak yaratıcı fikirlerimizi inceleyin.

More Sentences
with view adj. manzaralı
This apartment with views of Florence has a classic design.
Floransa manzaralı bu daire klasik bir tasarıma sahiptir.

More Sentences
General
view n. fikir
She has a view that is different from mine.
Onun benimkinden farklı olan bir fikri var.

More Sentences
view n. manzara
My house has a breathtaking view of the mountains.
Evimin nefes kesici bir dağ manzarası var.

More Sentences
field of view n. görüş alanı
Each eye can move independently of the other one and has a wide field of view.
Her göz diğerinden bağımsız olarak hareket edebilir ve geniş bir görüş alanına sahiptir.

More Sentences
view n. görüş
That era should finally come to an end, in my view.
Benim görüşüme göre bu dönem nihayet sona ermelidir.

More Sentences
aerial view n. havadan görünüş
The president was really pleased after he saw the aerial view.
Havadan görüntüyü görünce başkan gerçekten memnun oldu.

More Sentences
view n. düşünce
What view does the Danish Presidency take of this?
Danimarka Dönem Başkanlığı bu konuda ne düşünüyor?

More Sentences
point of view n. açı
Our committee views these issues very differently, and, to start, I will speak from the point of view of research.
Komitemiz bu konulara çok farklı bakmaktadır ve başlangıç olarak ben araştırma açısından konuşacağım.

More Sentences
view n. amaç
The Van Lancker report provides guidelines with a view to reducing the number of abortions that take place.
Van Lancker raporu, gerçekleşen kürtaj sayısını azaltmak amacıyla kılavuz ilkeler sunmaktadır.

More Sentences
point of view n. görüş
In this regard, our point of view in the Commission is clear.
Bu bağlamda, Komisyon olarak görüşümüz nettir.

More Sentences
world view n. dünya görüşü
We need to get to grips with our different world views.
Farklı dünya görüşlerimizle başa çıkmamız gerekiyor.

More Sentences
view n. bakış
My view of the Finnish initiative is much less critical than theirs.
Benim Finlandiya'nın girişimine bakışım onlarınkinden çok daha az eleştirel.

More Sentences
view n. görünüm
I just mention that to complete the view of the process.
Bunu sadece sürecin görünümünü tamamlamak için söylüyorum.

More Sentences
view of life n. hayata bakış (açısı)
People greatly differ in their views of life.
İnsanlar hayata bakışlarında büyük farklılıklar gösterirler.

More Sentences
political view n. siyasi görüş
In other words, they have to subscribe to a set of political views in order to get fed.
Başka bir deyişle beslenebilmek için bir dizi siyasi görüşe abone olmak zorundalar.

More Sentences
lake view n. göl manzarası
The hotel offers lake views and a children's playground.
Otel göl manzarası ve çocuk oyun alanı sunmaktadır.

More Sentences
mountain view n. dağ manzarası
This family room has a mountain view.
Bu aile odası dağ manzaralıdır.

More Sentences
opposing view n. karşıt görüş
When such crises are triggered by opposing views they are healthy.
Bu tür krizler karşıt görüşler tarafından tetiklendiğinde sağlıklıdır.

More Sentences
world-view n. dünya görüşü
What is the world-view that is being set out here?
Burada ortaya konan dünya görüşü nedir?

More Sentences
beautiful view n. güzel manzara
This charming Norwegian town has the most beautiful views of the world.
Bu şirin Norveç kasabası dünyanın en güzel manzaralarına sahiptir.

More Sentences
nice view n. güzel manzara
Some of them enjoy nice views of Rodriguez Peña Square.
Bazıları Rodriguez Peña Meydanı'nın güzel manzarasına sahiptir.

More Sentences
ocean view n. okyanus manzarası
My room had a beautiful ocean view.
Odamın güzel bir okyanus manzarası vardı.

More Sentences
sea view n. deniz manzarası
Surrounded by forests, the Don Antonio offers stunning panoramic sea views and modern rooms with a balcony.
Ormanlarla çevrili Don Antonio, muhteşem panoramik deniz manzarası ve balkonlu modern odalar sunmaktadır.

More Sentences
top view n. üst görünüm
Select a task or resource in the top view.
Üst görünümde bir görev veya kaynak seçin.

More Sentences
view n. kanaat
In my view, this amendment to the report is essential.
Kanaatimce raporda yapılan bu değişiklik çok önemlidir.

More Sentences
view angle n. görüş açısı
Viewing angles are decent but the panel doesn’t get as bright as phones like the S9 or LG G7.
Görüş açıları iyi ancak panel S9 veya LG G7 gibi telefonlar kadar parlak değil.

More Sentences
view n. fotoğraf
This travel article features unique views of Machu Picchu.
Bu seyahat makalesi Machu Picchu'nun eşsiz fotoğraflarını içeriyor.

More Sentences
view n. sergileme
The artist's installations are on view at the gallery.
Sanatçının enstalasyonları galeride sergileniyor.

More Sentences
view n. bakış açısı
This book gave me a realistic view of life at sea.
Bu kitap bana denizdeki hayata dair gerçekçi bir bakış açısı kazandırdı.

More Sentences
view n. düşünce
What's your view on war?
Savaş hakkında ne düşünüyorsun?

More Sentences
keep in view v. göz önünde tutmak
Without repeating what he said, it is this historical perspective that we must keep in view the whole time.
Söylediklerini tekrarlamadan, bu tarihsel perspektifi her zaman göz önünde tutmamız gerekir.

More Sentences
come into view v. ortaya çıkmak
However, resistance to it is now becoming a reality and national and commercial interests are clearly coming into view.
Ancak, buna karşı direniş artık bir gerçeklik haline gelmekte ve ulusal ve ticari çıkarlar açıkça ortaya çıkmaktadır.

More Sentences
view v. görmek
She was viewed as a strong opponent to the current president.
Mevcut başkanın güçlü bir muhalifi olarak görülüyordu.

More Sentences
come into view v. görüş alanına girmek
The ship soon came into view.
Gemi yakında görüş alanına girdi.

More Sentences
view v. görüntülemek
Simply open the test, follow the instructions, and wait for the recommended amount of time to view the results.
Testi açın, talimatları izleyin ve sonuçları görüntülemek için önerilen süreyi bekleyin.

More Sentences
view v. bakmak
In this connection, however, we have to view new benefits for Members with some reservations.
Ancak bu bağlamda Üyelere yönelik yeni avantajlara bazı çekincelerle bakmamız gerekiyor.

More Sentences
come into view v. görünmek
The ship soon came into view.
Gemi kısa süre sonra göründü.

More Sentences
come into view v. görüş açısına girmek
The ship soon came into view.
Gemi yakında görüş açısına girdi.

More Sentences
view v. düşünmek
I personally view the committee's proposal as being well-balanced.
Ben şahsen komitenin önerisinin dengeli olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
view v. izlemek
I'm having friends over to view the season finale.
Sezon finalini izlemek için arkadaşlarımı çağırıyorum.

More Sentences
view v. görülmek
The castle is best viewed from a boat.
Kale en iyi bir tekneden görülebilir.

More Sentences
sea view adj. deniz manzaralı
With sea views, Casas Perla & Maribel has accommodation with a kitchen set in Valle Gran Rey.
Deniz manzaralı Casas Perla & Maribel, Valle Gran Rey'de mutfaklı konaklama birimleri sunmaktadır.

More Sentences
with lake view adj. göl manzaralı
All rooms have a balcony with lake views and breakfast is included.
Tüm odalarda göl manzaralı bir balkon vardır ve kahvaltı dahildir.

More Sentences
Phrases
in view of expr. karşısında
In view of this situation, I am no longer calling for greater involvement in the process.
Bu durum karşısında artık sürece daha fazla katılım çağrısında bulunmuyorum.

More Sentences
in view of expr. göz önüne alındığında
In view of the huge challenges ahead, the proposals are not ambitious enough.
Önümüzdeki devasa zorluklar göz önüne alındığında, teklifler yeterince iddialı değildir.

More Sentences
in my view expr. benim açımdan
So it is particularly pleasing, in my view, that this report offers a solution.
Dolayısıyla bu raporun bir çözüm öneriyor olması benim açımdan özellikle sevindirici.

More Sentences
in view of expr. ışığında
Within the Union, various scenarios have been discussed in view of the current situation.
Birlik içinde, mevcut durum ışığında çeşitli senaryolar tartışılmıştır.

More Sentences
in view of (something) expr. (bir şey) göz önünde bulundurularak
So I would like to ask that that be added, in view of the Minutes arriving so late anyway.
Bu nedenle, Tutanakların zaten çok geç geldiği göz önünde bulundurularak, bunun da eklenmesini rica ediyorum.

More Sentences
Idioms
come into view v. görünmek
A white ship came into view.
Beyaz bir gemi göründü.

More Sentences
General
point of view n. noktainazar
view n. vaziyet
view n. nazar
flat with sea view n. denize nazır ev
view n. nezaret
front view n. önden görünüş
view n. bakma
side view n. profil
view n. emel
view n. dikkat çekici görünüş
bird's eye view n. kuşbakışı görünüm
view n. görüş alanı
point of view n. bakım
view n. beklenti
view n. meram
external view n. görünüş
point of view n. cihet
view n. gösterme
top view n. kuşbakışı
view n. kanı
world view n. hayat felsefesi
view n. maksat
orthographic view n. ortografik görünüş
point of view n. görüş açısı
view finder n. vizör
view n. tablo
one's view of life n. hayata bakışı
narrow point of view n. dar bakış açısı
scientific view n. bilimsel görüş
political view n. ideoloji
general view n. genel görünüm
general view n. genel bakış
political view n. siyasal görüş
political view n. politik görüş
pay per view n. paralı televizyon yayını
crab's eye view n. yer seviyesinden görünüm
back view n. arka görünüş
back view n. arkadan görünüş
bottom view n. alttan görünüş
philosophical view n. felsefi görüş
wide field of view n. geniş görüş alanı
exploded view n. sökülmüş görünüş
exploded view n. parçaları dağılmış görünüş
frontal view n. önden görünüş
general view n. genel görünüş
frontal view n. cephe görünüşü
frontal view n. karşıdan görünüş
bird's eye-view n. kuşbakışı görünüm
bird's-eye view n. kuşbakışı
a bird's-eye view n. kuşbakışı
bird's-eye view n. kuş bakışı
bird's-eye-view n. kuşbakışı
front-view n. ön tarafın görünüşü
front-view n. önden görünüş
view-finder n. vizör
world-view n. hayat görüşü
general view n. genel kanı
general view n. ortak kanı
common view n. ortak kanı
plan view n. yatay kesit görünüşü
plan view n. üstten görünüş
view n. niyet
view n. görünüş
a bird's-eye view n. şöylesine bir değinme
a bird's-eye view n. kuş bakışı
a bird's-eye view n. şöyle bir bakış
a bird's-eye view n. üstünkörü bakış
true and fair view n. gerçek ve doğru görünüm
global view n. global bakış
global view n. küresel görünüm
global view n. küresel kanı
global view n. küresel bakış
bosphorus view n. boğaz manzarası
an alternative view to n. farklı bir bakış
view n. panorama
counter-view n. karşı görüş
opposing view n. karşı görüş
counter-view n. karşıt görüş
sea view hotel n. deniz manzaralı otel
sea view house n. deniz manzaralı ev
bosphorus view room n. boğaz manzaralı oda
bosphorus view flat n. boğaz manzaralı daire
a magnificent view n. görkemli görüntü
view from below n. alttan görünüm
view from below n. alttan bakış
an opposing view n. karşıt/muhalif görüş
shifting point of view n. değişen görüş açısı
lovely view n. güzel manzara
process-based view n. sürece dayalı yaklaşım/görüş
holistic view n. bütüncül bakış açısı
holistic view n. bütünleştirici bakış açısı
underwater view n. denizaltı manzarası
air view n. kuş bakışı görünüş
private view n. özel gösterim
oblique view n. eğik görüş
view out n. dış görünüş
view out n. görünüm
front view n. ön görünüş
view n. izlenme
plain view n. düz görünüm
plain view n. açık görünüm
top view n. üst görünüş
top view n. üstten görünüş
the view from the top n. üst görünüm
the view from the top n. üstten görünüm
the view from the top n. üstten görünüş
top view n. üstten görünüm
the view from the top n. üst görünüş
swedish view n. isveç görüşü
outer view n. dış görünüm
land view n. arazi manzarası
land view n. manzara
land view n. arazi görünümü
stunning scenery; stunning view n. etkileyici manzara
street view n. sokak görünümü
theoretical point of view n. teorik bakış açısı
holistic view n. bütünsel bakış açısı
view n. beklenti
view halloo n. bir şeyin görüldüğünü belirten bağırış
by-view n. bencilce amaç
by-view n. öznel görüş
by-view n. şahsi görüş
by-view n. çıkarcı hedef
long view n. ileriyi düşünme
long view n. ileriyi gelecek çerçevesinde ele alma
long view n. bir duruma yönelik uzun vadeli yaklaşım
long view n. uzun vadede değerlendirme
long view n. ileri vadeli etkenleri göz önüne alarak bir sorunu inceleme
long view n. bir sorunun gelecek gözetilerek incelenmesi
panoramic view n. genel hatlarıyla incelenen konu
panoramic view n. uzaktan incelenen durum
pov (point of view) n. bakış açısı
field of view n. sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre
self-view n. kendini düşünme
self-view n. çıkarcılık
self-view n. bencillik
self-view n. kendi çıkarlarını düşünme
self-view n. benmerkezcilik
view v. seyretmek
come into view v. meydana çıkmak
keep in view v. göz önüne almak
hide from view v. ortadan kaldırmak
come in view v. görünmek
view v. üzerinde düşünmek
hold view of someone v. biri hakkında görüş sahibi olmak
keep in view v. gözden kaybetmemek
keep in view v. gözden uzak tutmamak
come in view v. ortaya çıkmak
have in view v. planlamak
view v. yoklamak
be lost from view v. gözden uzaklaşmak
look from different point of view v. başka yönden bakmak
see from different point of view v. başka yönden bakmak
take a bright view of v. olumlu bakmak
view something as significant v. önemli saymak
view something as significant v. önemli görmek
view something as significant v. önemli bulmak
form a view on v. fikir belirtmek
adopt as a point of view v. felsefe edinmek
have a penetrative view v. etkili bir görünüme sahip olmak
have an attractive view v. etkili bir görünüme sahip olmak
have in view v. niyeti olmak
come round (to another's point of view) v. yola gelmek
bring (someone) round (to another's point of view) v. yola getirmek
view something as a threat v. tehdit olarak görmek
view with a jaundiced eye v. öküz altında buzağı aramak
get out of view v. gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak
get out of view v. görüş alanının dışında çıkmak
get out of view v. görüş uzaklığının dışında kalmak
get out of view v. gözden kaybolmak
view something from a different standpoint v. olaya başka bir açıdan bakmak
(house) have an open view v. (ev) önü açık olmak
view v. incelemek
view v. tetkik etmek
develop a point of view v. bakış açısı geliştirmek
give a view v. bir fikir beyan etmek
have in view v. tasavvur etmek
hold a view v. fikir sahibi olmak
hold a view v. görüş sahibi olmak
gain a different point of view v. farklı bir bakış açısı kazanmak
spoil the view v. manzarayı bozmak
share the same opinion/view v. aynı kafadan olmak
have a clear view of v. net bir şekilde görmek
block one's view v. (arabada vb) görüşünü kapamak
look his/her point of view v. kendi açısından bakmak
give point of view v. bakış açısı kazandırmak
air view v. görüş beyan etmek
share the same opinion/view v. aynı görüşten olmak
share the same view v. aynı görüşten olmak
share the same opinion/view v. aynı görüşü paylaşmak
share the same view v. aynı görüşü paylaşmak
hold the view v. inanmak
hold the view v. görüşünü savunmak
gaze off into the view v. seyre dalmak
view v. kanaatinde olmak
with sea view adj. denize nazır
having a fine view adj. manzaralı
in view adj. ortada
on view adj. sergilenmekte
with bosphorus view adj. boğaz manzaralı
ocean-view adj. okyanus manzaralı
lake-view adj. göl manzaralı
with an ocean view adj. okyanus manzaralı
out of view adj. görüş açısının dışında olan
out of view adj. görülmeyen
in view adv. görünürde
in full view adv. herkesin önünde
in full view adv. görünürde
to the view adv. herkes tarafından görüleceği üzere
in full view adv. aleni olarak
within view adv. meydanda
from the point of view of economics adv. ekonomik bakımdan
in full view adv. tam göz önünde
from different points of view adv. çeşitli açılardan
from one's point of view adv. kendi yönünden
in the view of such information adv. bu bilgilerin ışığında
in one's view adv. (birine) göre
from an objective (point of) view adv. dışarıdan bakınca
from every point of view adv. her bakımdan
from a different point of view adv. farklı bir açıdan
from different point of view adv. farklı yönden
from different point of view adv. farklı açıdan
from a tax point of view adv. vergi açısından (bakıldığında)
from your point of view adv. senin açından
at first view adv. ilk görüşte
at first view adv. ilk bakışta
from the point of view adv. bakış açısından
from the point of view adv. görüşüne göre
from another point of view adv. diğer açıdan
with the view of prep. niyetiyle
with the view of prep. umuduyla
from the point of view prep. bakımından
with the view of prep. maksadıyla
in view of prep. -den ötürü
from the point of view of prep. itibarı ile
with the view prep. niyetiyle
in view of the fact that conj. göz önünde bulundurarak
Phrasals
view something through something v. bir şeyi bir şeyin .....den izlemek
bring (someone or something) into view v. (birini/bir şeyi) ortaya çıkartmak
bring (someone or something) into view v. (birini/bir şeyi) görünür kılmak
bring (someone or something) into view v. (birini/bir şeyi) açığa çıkartmak
Phrases
in view of v. göz önünde tutarak
in view of prep. eğer
in view of expr. göz önüne alınca
with a view to expr. nedeniyle
in view of expr. hesaba katınca
with a view expr. bir bakımdan
in view of expr. -den dolayı hesaba katınca
with a view to expr. amacıyla
from this point of view expr. bu gözle
in my view expr. fikrimce
from my point of view expr. benim görüşüme göre
with a view to expr. maksadıyla
from this point of view expr. bu bakımdan
in view of everyone expr. ele güne karşı
with a view to expr. umuduyla
from my point of view expr. fikrimce
in view of expr. yüzünden
from my point of view expr. bence
in view of expr. göre
from this point of view expr. buradan hareketle
in my point of view expr. benim bakış açıma göre
from my point of view expr. benim açımdan
in view of expr. göz önüne alınacak olursa
in view of expr. göz önünde tutulursa
in view of expr. -den dolayı
with a view to expr. niyetine
when considered from this point of view expr. bu açıdan bakıldığında
from our point of view expr. bizim açımızdan
from this point of view expr. bu noktadan hareketle
from your point of view expr. sizin açınızdan
from my point of view expr. buradan bakınca
from my point of view expr. benim durduğum yerden
from my point of view expr. benim bakış açıma göre
from my point of view expr. benim bakış açımdan
with a view to doing something expr. -i yapmak amacıyla
from this point of view expr. bundan yola çıkarak
starting from this (point of view) expr. bundan hareketle
from this point of view expr. bundan hareketle
starting from this (point of view) expr. bundan yola çıkarak
from this point of view expr. bu bakış açısından hareketle
from this point of view expr. bu bakış açısından yola çıkarak
from my point of view expr. bana göre
starting from this (point of view) expr. buradan yola çıkarak
starting from this (point of view) expr. buradan hareketle
multiple points of view expr. çok sayıda görüş
in the long view expr. önümüzdeki dönemde/süreçte
in the long view expr. gelecekte
in the long view expr. uzun dönemde
in the long view expr. uzun vadede
with a view to expr. bakımından
from a certain point of view expr. belli bir bakış açısına göre
from a certain point of view expr. bir açıdan bakılırsa
in view of expr. dolayısıyla
in view of expr. düşünerek
in view of expr. göz önünde tutulursa
in view of expr. göz önüne alınacak olursa
in view of (something) expr. (bir şeyden) ötürü
in view of (something) expr. (bir şeyi) göz önünde tutarak/bulundurarak
in view of (something) expr. (bir şeyden) dolayı
in view of (something) expr. (bir şeyi) göz önüne alınca
in view of (something) expr. (bir şeyi) hesaba katınca
in the view of (someone) expr. (birinin) düşüncesine göre
in the view of (someone) expr. (birinin) görüşüne/fikrine göre
in view of (something) expr. (bir şey) dolayısıyla
with a view to something/to doing something expr. bir şey amacıyla
with a view to doing expr. yapmak amacıyla
according to this view expr. bu görüşe göre
Proverb
distance lends enchantment to the view davulun sesi uzaktan hoş gelir
Colloquial
different point of view n. farklı açı
be in view v. göz önünde olmak
be in view v. görüş alanında olmak
be in view v. görünürde olmak
from your point of view expr. sizin bakış açınızla
look at this view expr. şu manzaraya baksana
from a professional point of view expr. profesyonel açıdan bakınca
Idioms
a worm's-eye view n. alçaktan bakma
a ringside view n. ringe/sahneye en yakın koltuk
a ringside view n. ön sıra/önlerde yer
end in view n. bittiğini hayal etme
end in view n. sonuç odağı
end in view n. sonuca odaklanma
end in view n. bitirmeye odaklanma
a bird’s-eye view (of something) n. (bir şeyin) kuş bakışı görünümü/görüntüsü/manzarası
a point of view n. bir şey gözü
a ringside view n. görüş açısı/manzarası çok iyi konum
a ringside view n. olan bitenin net/sorunsuz bir şekilde izlenebildiği konum
a point of view n. birinin fikri
a point of view n. birinin görüşü
a point of view n. bakış açısı
a point of view n. bir şey bakımı
(one's) point of view n. (birinin) kendi görüşü
a worm’s-eye view n. öznel bir fikir/bakış
a worm's eye view n. basit bir değerlendirme
a worm’s-eye view n. içeriden bir görüş/bakış
(one's) point of view n. (birinin) kişisel fikri
a worm’s-eye view n. sübjektif bir görüş
(one's) point of view n. (birinin) şahsi görüşü
a worm's eye view n. düşük bir pozisyondan değerlendirme
(one's) point of view n. (birinin) kendi kanaati/düşüncesi
a worm’s-eye view n. içeriden bir görüş
a bird's-eye view n. şöylesine bir değinme
a bird's-eye view n. kuş bakışı
a bird's-eye view n. genel bir bakış
bird's-eye view n. hızlı bakış
a bird's-eye view n. şöyle bir bakış
a bird's-eye view n. üstünkörü bakış
bird's-eye view n. genel bakış
bird's-eye view n. kısaca göz gezdirme
bird's-eye view n. üstünkörü bakış
eye-view n. değerlendirme
eye-view n. bakış
eye-view n. görüş
eye-view n. bakma
take a dim view of v. doğru bulmamak
take a dim view of v. olumsuz bakmak
take a dim view of v. soğuk bakmak (bir şeyi yapmaya vb)
take a dim view v. iyi gözle bakmamak
go out of view v. görüş açısının dışına çıkmak
go out of view v. görememek
go out of view v. görüş açısının dışında kalmak
have a worm's eye view of something v. bir konunun az veya önmesiz olan kısmını bilmek
take the long view v. gelecekte olabilecekleri göz önünde bulundurmak
bring into view v. görünür kılmak
bring into view v. açığa çıkarmak
bring into view v. ortaya çıkarmak
come into view v. görünmeye başlamak
fade from view v. yavaş yavaş gözden kaybolmak
flash into view v. bir anda belirmek/görünmek
take the longer view v. gelecekte olabilecekleri göz önünde bulundurmak
take the long view v. geleceği göz önüne/dikkate almak
take the longer view v. geleceği göz önüne/dikkate almak
heave into view v. ufukta belirmek
heave into view v. görünür hale gelmek
take a poor view of (someone or something) [uk] v. (birini/bir şeyi) tasvip etmemek
take a poor view of something [uk] v. bir şeye olumlu bakmamak
take a dim/poor view of somebody/something v. birinden/bir şeyden hoşlanmamak
take a poor view of something [uk] v. bir şeye iyi gözle bakmamak
take a poor view of something [uk] v. bir şeyi tasvip etmemek
take a poor view of something [uk] v. bir şeyi hoş görmemek
take a poor view of something [uk] v. bir şeyi onaylamamak
take a dim/poor view of somebody/something v. birine/bir şeye katılmamak
take a poor view of (someone or something) [uk] v. (birine/bir şeye) olumlu bakmamak
take a poor view of something [uk] v. bir şeye olumsuz bakmak
take a poor view of (someone or something) [uk] v. (birini/bir şeyi) onaylamamak
take a dim/poor view of somebody/something v. birini/bir şeyi doğru bulmamak
take a poor view of something [uk] v. bir şeyi doğru bulmamak
take a poor view of (someone or something) [uk] v. (birine/bir şeye) olumsuz bakmak
take a poor view of (someone or something) [uk] v. (birini/bir şeyi) doğru bulmamak
take a poor view of (someone or something) [uk] v. (birini/bir şeyi) hoş görmemek
take a dim/poor view of somebody/something v. biriyle/bir şeyle aynı fikirde olmamak
take a poor view of (someone or something) [uk] v. (birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) ortalık yerde saklamak/kamufle etmek
hide in plain view v. nasıl geldiyse öyle gitmek
hide in plain view v. herkesin görebileceği bir yerde/ortalık yerde kamufle olmak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) herkesin görebileceği bir yerde saklamak
hide in plain view v. apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak
hide in plain view v. apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) göz önünde bir yere saklamak
hide in plain view v. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmemek
hide in plain view v. apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek
hide in plain view v. göz önünde fark edilmemek
hide in plain view v. herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmemek
have a ringside view v. görüş açısı/manzarası çok iyi olmak
have a ringside view v. ön sırada/önlerde oturmak
have a ringside view v. olan biteni net/sorunsuz bir şekilde izleyebilmek
heave into sight/view v. belirmek
heave into sight/view v. ufukta belirmek
heave into sight/view v. görünmeye başlamak
heave in view v. ufukta belirmek
heave in view v. görünür hale gelmek
heave into sight/view v. görünür hale gelmek
take a dim view (of someone or something) v. (birini/bir şeyi) tasvip etmemek
take a dim view (of someone or something) v. (birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
take a dim view (of someone or something) v. (birine/bir şeye) olumsuz bakmak
take a dim view (of someone or something) v. (birini/bir şeyi) uygun bulmamak/görmemek
take a dim view (of someone or something) v. (birinden/bir şeyden) hoşlanmamak
take a dim view (of someone or something) v. (birini/bir şeyi) beğenmemek
take a dim view (of someone or something) v. (birini/bir şeyi) doğru bulmamak
take a dim view (of someone or something) v. (birini/bir şeyi) onaylamamak
take the view that v. inancında olmak
take the view that v. düşüncesinde olmak
take the view that v. fikrinde olmak
take the view that v. diye düşünmek
take the view v. düşüncesinde olmak
take the view v. inancında olmak
take the view v. fikrinde olmak
take the view v. düşünmek
hidden in plain view adj. göz önünde fark edilmeyen
hidden in plain view adj. herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmeyen
hidden in plain view adj. apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen
hidden in plain view adj. herkesin görebileceği bir yerde kamufle olan
hidden in plain view adj. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen
a look in the rear-view mirror expr. geçmişe bir bakış
a ringside view expr. en ön sıradaki koltuk
in plain view expr. alenen
in plain view expr. apaçık bir şekilde
in plain view expr. görünür şekilde
in plain view expr. göstere göstere
in plain view expr. her şeyi ortada
...'s-eye view expr. -in gözüyle
...'s-eye view expr. -in görüş açısından