yere - Turco Inglés Diccionario
Historia

yere



Significados de "yere" en diccionario inglés turco : 2 resultado(s)

Turco Inglés
General
yere over adv.
Colloquial
yere to ground expr.

Significados de "yere" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yanlış yere koymak misplace v.
almak (bir yere gelip/gidip birini) pick up v.
(birini ) (bir yere) çağırmak call in v.
haksız yere unjustly adv.
haksız yere unduly adv.
General
yalan yere yemin false oath n.
bir yerden başka bir yere taşıma veya götürme transfer n.
bırakılan izlerin birini belirli bir yere kadar götürmesi trace to n.
yere yatay olarak uzanan bitki trailer n.
çöp (yere atılan) litter n.
bir yere adını veren kimse eponym n.
başka bir yere yerleştirilen kimse/şey transplant n.
yanlış yere sevketme miscarriage n.
bomba yerleştiren kimse (bir yere) bomber n.
bir yerden başka bir yere geçen transfer n.
bir yere gidişi ve oradan dönüşü kapsayan bilet return ticket n.
bir bölgenin coğrafi özelliklerinin bulunduğu yere göre tanımlanması geographical position n.
uzun bir aradan sonra bir yere dönen (kimse) returnee n.
hava (bir yere özgü manevi) tone n.
havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı veya katı durumda yere düşmesi precipitation n.
düelloya davet için yere atılan eldiven gage n.
çekilme (bir yere) seclusion n.
tayin etme (bir yerden başka bir yere) transfer n.
yere paralel ateşleme grazing fire n.
yere iniş landing on the ground n.
havanın belli bir yere doğru yer değiştirmesi current n.
birçok yere üye olma meraklısı joiner n.
belirli bir yere yerleştirme emplacing n.
güney afrika'da durban kentinden kuzeyde tugela nehrinin döküldüğü yere kadar olan sahil şeridi dolphin coast n.
düelloya davet için yere atılan eldiven gauntlet n.
yalan yere yemin perjury n.
güneşli bir yere seyahat etme arzusu sunlust n.
yere kapanma prostration n.
ağız (korkunç bir yere açılan) maw n.
müstahkem bir yere merdivenle çıkıp hücum etme escalading n.
türbeye veya takdis olunmuş yere koyma enshrining n.
bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi ladder n.
iskan edilen bir yere yerleşen kimse settler n.
yere ulaşmadan buharlaşan yağmur veya kar virga n.
bir yere sahip olma durumu whereness n.
bomba atan (bir yere) bomber n.
kocası geçici olarak bir yere gitmiş olan kadın grass widow n.
yalan yere yemin eden perjurer n.
korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya safety deposit n.
bir yere alışma orientation n.
ağaçlık veya kameriye gibi gölgeli bir yere koyma embowering n.
bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık road n.
bir yerden başka bir yere geçirme transfer n.
kapanma (bir yere) seclusion n.
bulunduğu yere hiç uygun olmayan kimse a round peg in a square hole n.
yere yatma prostration n.
kısmen yere gömülü sera pit n.
bir yere sıvı doldurmaya yarayan pompa syringe n.
düelloya davet için yere atılan eldiven gantlet n.
yere koyma emplacement n.
yere serme prostration n.
yasak yere park eden araçların çekildiği otopark pound n.
karısı geçici olarak bir yere gitmiş olan adam grass widower n.
ayağını yere vurma stamp n.
bir yere kalıcı olarak park edilen ve konut olarak kullanılan büyük karavan mobile home n.
yeni yere yerleşen kimse settler n.
bir yere asılmak için yazılmış yazı plate n.
iskan edilen bir yere yerleştirilen kimse settler n.
kutsal bir yere koyma shrining n.
bir yerden başka bir yere giden transmigrator n.
asıl yere ulaştıran izler trackway n.
önemsiz yere tenkit eden niggler n.
önemsiz yere tenkit niggle n.
tedavi amacıyla ağır yaralı hastaların başka bir yere tahliye edilmesi medical evacuation n.
tedavi amacıyla ağır yaralı hastaların başka bir yere tahliye edilmesi medevac n.
belirli bir yere özgü hayvan endemic n.
belirli bir yere özgü hastalık endemic n.
(uçak) yere çakılma smash-up n.
aynı yere geri dönme backtrack n.
aktarma (bir yerden başka bir yere) transit n.
yalan yere yemin etme perjure n.
bir evin saçaklarından yere dökülen yağmur suları eaves-drip n.
başka yere dikme (bitki) transplantation n.
bir hayvan veya bitkinin yeni bir yere uyum sağlayarak orayı yurt edinmesi denizenship n.
başka bir yere hareket etmeyi beklerken insanlar kısa süreyle otursun veya dinlensinler diye tasarlanmış yer lounge n.
(bir yere) çekilme/kapanma; inzivaya çekilme reclusion n.
sağlıklı/ayağı yere basan bir analiz a sound analysis n.
ayakları yere basan straighthead n.
isa'nın çarmıha gerildiği yere kadar yürüdüğü yol via dolorosa n.
parmaklar dışa dönük vaziyette yere basma out-toeing n.
yere bağlı balon captive balloon n.
yere bağlı balon moored balloon n.
yaşanılan yere hayranlık civic pride n.
belli bir yere yoğunlaşma localization n.
belli bir yere yoğunlaşma localisation n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması car-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması lift-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpool n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpooling n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması ride-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması covoiturage n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması rideshare n.
(uçak) yere çakılma smashup n.
(uzun süredir kullanılmayan) hiçbir yere çıkmayan merdiven blank stairs n.
yere çöp atma dropping litter n.
başka yere kanalize etme rechanneling n.
yere çöp atılması throwing litter n.
yere çöp atma throwing litter n.
yere has duygu sense of place n.
bir yere ait olmama duygusu monachopsis n.
bir yere ait olamama duygusu monachopsis n.
çamurun başka bir yere taşınması için kullanılan büyük deniz aracı mud boat n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist road n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist drive n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol holiday route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol theme route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic byway n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic drive n.
karda yere uzanıp kolları ve ayakları aşağı yukarı oynatarak meleğe benzer bir şekil oluşturma snow angel n.
kavga etme veya önemsiz yere tartışma çıkarma eğiliminde olan kimse rabulism n.
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması courbette n.
güreşte rakibi yere düşmeye zorlayan hamle takedown n.
toprak gibi maddeleri bir yere sıkıştırmak için kullanılan uzun demir çubuk tamping iron n.
bir yere bitişik yapı abutment n.
tırmıkla bir yere yığılmış süprüntü rakeage n.
bölgedeki iş ya da politikalardan kişisel çıkar elde etmek için bir yere yerleşen kimse carpetbagger n.
araç paylaşarak bir yere giden kimse(ler) carpooler n.
bir yere tek araba gidenlerin her biri carpooler n.
araç paylaşarak bir yere giden kimse(ler) carshare n.
bir yere tek araba gidenlerin her biri carshare n.
yalan yere yemin oathbreaking n.
bir yerden bir yere gönderme channelization n.
bir yerden bir yere gönderme channelisation n.
bir yere bağlı olunmayan heyecan verici hayat tarzı nomadism n.
bir yere yeni gelen kimse newcome n.
bir yere yeni varan kimse newcome n.
bir yere yeni gelen veya varan şey newcome n.
yasak olduğu halde yere çöp atma tipping n.
boş yere koşuşturma to-ing and fro-ing n.
biriyle bir yere seyahat eden kimse traveling companion n.
bir yere sıkıştırılan (kumaş gibi) malzeme tuck–in n.
yere doğru eğilme bending down n.
yere eğilme bending down n.
bir yere sahip olma durumu ubeity n.
bir yere sahip olma ubication n.
ayağı yere bastırarak yapılan bir işaret tramp n.
itfaiye ve kanun uygulayıcı personel tarafından bir yere zorla girerken kullandıkları metal araç halligan bar n.
itfaiye ve kanun uygulayıcı personel tarafından bir yere zorla girerken kullandıkları metal araç halligan tool n.
itfaiye ve kanun uygulayıcı personel tarafından bir yere zorla girerken kullandıkları metal araç hooligan tool n.
jetle popüler bir yerden başka bir popüler yere seyahat etme jet-setting n.
kelimeleri gereksiz yere tekrar eden kimse battologist n.
kelimeleri gereksiz yere tekrar etme battology n.
bir şey veya yere ait kimse child n.
(bir yere) gönülden bağlı kimse child n.
yüzüstü yere düşme face-plant n.
yere kazık atılarak oynanan eski bir güney afrika oyunu jukskei [south africa] n.
yere yıkılma knockout n.
hüküm giymiş kimsenin hücresinden idam edileceği yere kadar yürüdüğü mesafe last mile n.
bir yerden bir yere dolaşma vagrancy n.
dini veya turistik bir yere giden ziyaretçi visitant n.
bir binicinin nedensiz yere düşmesi voluntary n.
yalan yere yemin eden kimse mansworn n.
yalan yere yemin etme mansworn n.
bir yere yakın olma whereabout n.
bir yere girişi engelleyen veya kapatan kale blockhouse [obsolete] n.
bir yere takılabilen dekor hang-up n.
(duvar, tavan gibi) bir yere tutturulabilen şey hang-up n.
gereksiz yere veya kasti olarak verilen zarar veya uygulanan şiddet mayhem n.
yere veya tahtanın üzerine çizilen çizgilerin kesişim noktalarına taş yerleştirerek oynanan, iki kişilik modası geçmiş bir oyun merils n.
sonu bir yere varmayan koşturmaca merry-go-round n.
iş bulmak için başka yere taşınan kimse migrant n.
gereksiz yere endişelenen kimse worrit [dialect] n.
hasadın son gününde her yere taşınan tanrıça ceres'in resmi harvest queen n.
hızla gelişen bir yere yerleşen kimse boomer n.
düğün konuklarının etrafında dans etmesi için yere konulan direk bridestake n.
ayakların bufalo gibi yere sürtülmesini anımsatan bir step dansı buffalo n.
eski uğrak yere dönüş homecoming n.
yoldan geçen araba ile bir yere bırakılma hop n.
bir yerden benzer başka yere giden kimse hopper n.
(bir şeyi) yanlış yere koyan kimse mislayer n.
yanlış yere koyma mislocation n.
boş yere övünen kimse rhodomontader [obsolete] n.
pusu sırasında yere uzanan kimse lier n.
(bir yere) taşınma move-in n.
bir yerden başka yere hareket edebilme locomobility n.
bir yere sabitlenen şey lodger n.
bir yere yerleştirilen şey lodger n.
oyuncuların belirli bir işaretle yere atılan küçük nesneleri almaya çalıştıkları bir oyun muss [obsolete] n.
bir yere dadanan tip hanger-on n.
küçük bir yere kapatma claustration n.
bir yere giden en kısa yol direction n.
gereksiz yere üstü kapalı konuşma gibberish n.
yere yakın duran şey groundling n.
flamenko dansında topukları müziğin ritmine uygun şekilde yere vurma heelwork n.
boş yere çiğneme mumbling n.
atın ayağını yere vurması round trot n.
(yeni bir yere) akın etme rush n.
(yere veya zamana ait) atmosfer local color n.
(yere veya zamana ait) atmosfer local colour n.
boş yere böbürlenen züppe kimse coxcomb n.
belirli bir yere, nesneye doğru sürme drive-by n.
uçan aracı istenen şekle ya da yere sokan kimse driver n.
tazılara koku izi bırakması için yere sürtülen nesne drag n.
döllenmemiş olup yere düşen ham meyve drop n.
yere düşmüş hastalıklı ham meyve drop n.
yere düşmüş sağlıklı ve olgun meyve drop n.
yere dikilen kazık paal [caribbean] n.
(ayaklara) basıncı azaltmak için belirli bir yere sabitlenen yumuşak malzeme pad n.
tarihi ya da manevi bir yere yapılan gezi pilgrimage n.
durduk yere insanlara korku salan kimse fearmonger n.
bir yere çarparak durma fetch-up n.
bir yere özgü olan şey inhabitant n.
yeni bir yere toplu halde giriş invasion n.
(hayvan, bitki) koruma veya spor amaçlı bir yere doldurmak plant n.
ayakları yere basan tavır saltiness n.
bir yere girme ayrıcalığı sanctuary n.
rulo kağıdın büküldüğü ve ek yeri yaptığı yere konan çıkıntılı işaretleyici flag n.
bir eylemi gerçekleştirmek üzere belirlenen yere çağrılan insan grubu flash mob n.
dövüş yemini olarak düşmanın alması için yere atılan eldiven, şapka gibi kişisel eşya gauge n.
tırpanla veya orak makinesi ile biçilip bir yere yığılan tahıl gavel n.
yabancı bir yere yapılan gezi peregrinity [obsolete] n.
şiddetle yere düşen cismin çıkardığı güm sesi plonk n.
tavşan tazı oyununda kovalanan oyuncuların kaçarken yere bıraktıkları kağıt parçaları scent n.
seksek için yere çizilmiş çizgi scotch n.
ayağını yere vuran kimse scuffer n.
bir yere sabitlenen şey fossil n.
her yere sıçrama smother n.
yere düz düşen ok snake n.
bazı üst yapıları desteklemek için yere çakılan büyük kazık spile n.
(yumuşak ve ağır nesne) yere çakılma squash n.
(gecikme anlamında) bir yere takılma stick n.
her yere dağılmış şey strew n.
her yere saçılmış malzemeler strewage n.
ağır cismin yere düşme sesi thud n.
yere indirme grounding n.
ayaklarını hızla yere vurmak stamp v.
bir yere ulaşmak arrive in v.
kadar yayılmak (bir yere) spill over into v.
bir amaç için bir yere gitmek go to see v.
yere çöp atmak litter v.
yere düşmüşken ayağa kalkmak pick oneself up v.
birşeyi başka bir yere temelli götürmek transplant v.
fenalık geçirerek yere düşmek fall down in a fit v.
bir şeyi bir çivi veya raptiyeyle bir yere tutuşturmak tack on v.
boş yere harcamak squander v.
bir şeyi bir yere sürtmek rub something against v.
birini yere yıkmak knock out (someone) v.
yere yıkmak floor v.
geçmek (başka yere) adjourn v.
bir yere çekidüzen vermek smarten a place up v.
yanlış yere göndermek misdirect v.
bir el hareketiyle (bir yere) itmek veya çekmek sweep v.
uygun olmak (bir yere/çevreye/gruba vb'ne) fit in v.
sırtı yere getirilmek get the worst of v.
bir şeyi bir yere sıkıştırmak shut something on v.
verilmesi planlanmak (bir şeyin belirli bir şeye/yere) be ticketed for v.
kurban etmek (haksız yere) victimize v.
bir yere kapanmak shut oneself away in v.
yere yıkmak down v.
bir yere devamlı yaşamak amacıyla gelmek come to stay v.
emin bir yere gizlemek stash v.
bir şeyi (aşağı bir yere) koymak put something down v.
fırlatmak (bir şeyi bir yere) aim at v.
sürmek (yağlı kolayca dağılan veya yapışkan bir şeyi bir yere) smear with v.
birini bir yere kapatmak shut someone up in v.
hızla yere vurmak stamp v.
yere inmek alight v.
birini apar topar bir yere götürmek hustle someone off to v.
hakim olmak (bir yere) command v.
derinlemesine girmek (bir sıvı bir yere) soak into v.
yalan yere yemin etmek commit perjury v.
yere düşmek fall into place v.
başka yere yerleşmek transmigrate v.
yere sermek prostrate v.
yere sermek lay low v.
kapamak (bir yere kapamak) coop in v.
bir yere almak permit in v.
yere yıkmak prostrate v.
bir yarışta daha avantajlı bir yere geçmeye çalışmak jockey for position v.
birinin kalbinde özel bir yere sahip olmak have a special place in one's heart v.
gizli bir yere saklamak cache v.
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) quarter v.
üremesi için (bir yere) koymak stock v.
bir yere sokmak permit in v.
manevra yaparak belirli bir yere getirmek maneuver v.
yere indirmek land v.
ayağını yere vurmak stomp v.
tayin etmek (önemli bir yerden önemsiz bir yere/makama) shunt v.
birini bir yere sızdırmak infiltrate someone into v.
yükselmek (bir yer üzerinde/bir yere) soar v.
bir yere sevimli bir hava vermek jolly a place up v.
girmek (motorlu taşıt bir yere) pull in v.
mallar bir yerden başka bir yere taşınmakta olmak be in transit v.
bir şeyi bir yere çivilemek nail something to v.
yaltaklanarak bir yere girmek wheedle one's way into v.
bir şeyi bir yere sürmek rub something on v.
çarpıp yere düşürmek run down v.
birtakım hareketlerle birşeyi belirli bir yere getirmek maneuver v.
insanlar bir yerden başka bir yere geçmekte olmak be in transit v.
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) quarter in v.
yere sermek knock down v.
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek pull someone over v.
başka yere götürmek remove v.
yalan yere yemin etmek perjure oneself v.
birini (rahat bir yere) oturtmak settle someone down in v.
sırtını yere getirmek get the best of v.
kayışla bağlamak (birşeyi) (bir yere) strap something to v.
uygun bir yere yerleştirmek niche v.
tenha bir yere çekilmek sequester oneself v.
çıkmak (motorlu taşıt bir yere) pull out v.
(bir yere) sokulmak/alınmak be let into v.
kapıyı kilitleyerek birini bir yere hapsetmek lock someone in v.
yerden yere vurmak badmouth v.
bir yere götürmek take something off v.
bir şeyi bir çalıştırma kolu vb kullanarak bir yere kaldırmak wind up v.
yere sermek lay flat v.
bir şeyi belli etmeden (bir yere) koymak slide into v.
bir yere kapanmak shut oneself up in v.
yere indirmek ground v.
yere çarpmak hit the ground v.
bir şeyi düzenli bir şekilde (bir yere) koymak stow away v.
dikmek (gözü bir yere) fasten on v.
kutsal bir yere koymak enshrine v.
doluşmak (bir yere) crowd v.
götürmek (birini/bir şeyi başka bir yere) take away v.
yere yıkmak (birini) knock someone out v.
bir şeyi gürültülü bir şekilde (bir yere) koyuvermek slap on v.
gözden ırak bir yere çekilmek submerge v.
bir şeyi yere koymak put something down v.
bir yere sıkıca tutturmak secure v.
birini apar topar bir yere sokmak hustle someone into v.
bir yere rahatça girip çıkabilmek have the run of v.
arabayı sürmek (bir yere) pull in v.
yere devirmek (ağaç vb) hack down v.
başka yere dikmek transplant v.
yere serilmek lick the dust v.
yerden yere vurmak cut up v.
topuğunu yere vurarak dansetmek heel v.
bir şeyi birinin erişemeyeceği bir yere koymak place something out of someone 's reach v.
hırsızlık amacıyla bir yere girmek break in v.
süzülmek (bir sıvı bir yere) soak into v.
bir yere baskın yapmak surprise v.
bir yere doğru gidecek olmak be destined for v.
oturtmak (bir şeyi bir yere) settle v.
sürmek (bir şeyi bir yere) smooth over v.
yere düşmek (yağmur/kar şeklinde) precipitate v.
kapıyı kilitleyerek birinin bir yere girmesini engellemek lock someone out of v.
yere yıkmak fell v.
yere yatırmak prostrate v.
iskan etmek (insanları boş bir yere) settle v.
yere sermek down v.
güvenli bir yere gizlemek stash v.
bir şeyi çivi veya raptiyeyle bir yere asmak tack something on v.
yerden yere çarpmak slate v.
bir yere götürmek take someone off v.
sürmek (bir şeyi bir yere) smear v.
cop ile yere sermek sap v.
küt diye (bir yere) vurmak smack down on v.
hakim olmak (bir yere) dominate v.
yalan yere yemin ettirmek perjure v.
yere koymak (birini) put someone down v.
birini daha aşağı bir yere koymak put someone down v.
başka yere taşınmak üzere pılıyı pırtıyı toplayıp gitmek pull up stakes v.
sırtını yere getirmek get the better of v.
bir yerden çıkararak başka bir yere dikmek (bitkiyi) transplant v.
yere atmak (güreşçi/at) throw v.
canlılık vermek (bir yere) brighten v.
bir yerden çıkarılıp başka bir yere dikilmeye elverişli olmak (bitki) transplant v.
insanları bir yere yerleştirmek peoples v.
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) quarter with v.
gereksiz yere telaşlanmak fuss v.
yere inmek sit down v.
yanlış yere götürülmek miscarry v.
yumrukla yere devirmek knock down v.
uygun düşmek (bir yere/çevreye/gruba vb'ne) fit in v.
forum gibi bir yere iş olsun diye entry girmek blogorrhea v.
birini yere yıkmak bowl someone over v.
bir yere girerken deftere imza atmak sign in v.
kendini bir yere atmak throw oneself v.
bir yere koymak place v.
bir iş sonuçlanıncaya kadar boş yere gecikmelerle uğramak drift v.
yere sermek grass v.
bir şeyi bir yere doğru uzatmak poke something at v.
yere sermek fell v.
yanlış yere koymak mislay v.
yerden yere vurmak slam v.
uygun bir aday olduğu söylenmek (belirli bir yere) be ticketed for v.
hırsızlık amacıyla bir yere girmek break into v.
aday gösterilmesi planlanmak (birinin belirli bir yere) be ticketed for v.
bir şeyi düzenli bir şekilde (bir yere) koymak stow in v.
bastığı yere dikkat etmek watch one's step v.
yere sermek beat down v.
götürmek (bir yerden başka bir yere) transport v.
yere inmek touch down v.
bir yere uğramak stop by v.
bir el hareketiyle bir yere çekmek sweep v.
bir şeyi bir yere koymak lay down v.
yerden yere vurmak chastise v.
yere sermek lay somebody out v.
başka bir yere göndermek send away v.
bir yere lop diye oturmak plump oneself down on v.
bir şeyi bir yere koymak set something down v.
vurup yere yıkmak floor v.
çevirmek (bir ışığı bir yere) shine v.
bir yere oturuvermek plunk oneself down on v.
sırtı yere gelmek be overcome v.
yere sermek lay out v.
bir şeyi bir yere akıtmak channel something into v.
bir yere lop diye oturmak plop oneself down on v.
işi belirli bir yere vardırmamak stop short at v.
birini yere yıkmak strike someone down v.
bir yere doğru ilerlemek head for v.
giderek varmak (bir yere) work up to v.
sığışmak (bir yere) squeeze in v.
oturmak veya bir yere yaslanarak durmak slouch v.
yerleştirmek (insanları bir yere) settle v.
gitmemek (gidilmesi gereken bir toplantıya/yere) skip v.
birini kendine doğru çekerek yere yıkmak pull someone over v.
bir iş için bir yere gitmek run an errand v.
fırlayıp bir yere doğru koşmak make a bolt for v.
geçirmek (bir yerden başka bir yere) shift v.
sırtını yere getirmek overcome v.
yalan yere yemin etmek forswear oneself v.
yere mıhlamak transfix v.
yere sermek kayo v.
yere sermek ground v.
benimsemek (haksız yere) arrogate v.
uğramak (gemi bir yere) touch at v.
sık sık gitmek (bir yere) frequent v.
meşgul olmak (belirli bir yere ait işlerle) tend v.
hayatında özel bir yere sahip olmak have a special place in one's life v.
birini bir yere indirmek set someone down v.
bir şeyi bir yere sıkıştırmak shut something in v.
birini yere devirmek bowl someone over v.
küçük bir yere kapamak cabin v.
bir el hareketiyle bir yere itmek sweep v.
bir şeyi bir yere sokmak shove something into v.
bir şeye tutunarak bir yere sıçramak swing v.
projeksiyon makinesiyle bir şeyi bir yere yansıtmak project something onto v.
birini pat diye (bir yere) oturtuvermek plump someone into v.
iyi bir yere saklamak stash v.
işi belirli bir yere vardırmamak stop short of v.
kendini boş yere harap etmek ruin oneself in vain v.
sıkışmak (dar bir yere) squash into v.
yere inmek land v.
yere sermek lay somebody low v.
güvenli bir yere kaçmak (kurşunlardan) run for cover v.
uygun yere koymak niche v.
kutsal bir yere koymak inshrine v.
bir yere yetişmek get to (a place) in time v.
yere göğe sığdıramamak praise somebody to the skies v.
kuruması amacıyla asma yapraklarını yere sermek provine v.
çekmece veya gardırop kullanmak yerine giysileri yere koymak floordrobe v.
gereksiz yere endişelenmek worry unduly v.
gereksiz yere endişelenmek worry needlessly v.
gereksiz yere endişelenmek worry unnecessarily v.
yere yatırmak blow down v.
yere çakılmak crash v.
merkezden birkaç yere yetki dağıtmak decentralize v.
sevinçten ayakları yere değmemek walk on air v.
birini yerden yere vurmak lower the boom on someone v.
gereksiz yere uzamak drag out v.
yere sermek wipe the floor with v.
yere sermek knock galley-west v.
yere devirmek get down v.
(bir yere) ulaştırmak get somewhere v.
belirli bir yere gelmek get there v.
belirli bir yere ulaşmak get there v.
yere yıkmak get down v.
bir yere varamamak get nowhere v.
konakladığı yere ulaşmak get home v.
dalgın dalgın bir yere bakmak gaze at v.
(belirli bir yere) seçilmek get into v.
(birinin yardımı sayesinde) bir yere gelmek get somewhere v.
başladığı yere dönmek get back v.
ayakları yere basarak konuşmak get down to brass tacks v.
(gizli bir yere vb) erişmek get access v.
su yüzünde yüzerek bir yere gitmesini sağlamak float v.
bir yerden alıp başka yere koymak shuffle v.
yavaş yavaş bir yere girmek work one's way into v.
koymak (bir başka yere) transpose to v.
aktarmak (bir başka yere) transpose to v.
vurup yere sermek knock down v.
yere yıkmak knock out v.
belirli bir yere sınırlamak localize v.
yere koymak put down v.
bir yere bağlanmış palaman çekerek yürütmek warp v.
yere konmak land on v.
bir yere gelmek obtain a footing v.
bir yere gelmek gain a footing v.
kafasını belli bir yere vermek keep one's mind on v.
yere inmek land on v.
ayağını bir yere çarpmak stub v.
(uçak) yere inmek touch down v.
başka bir yere dikmek (bitki) transplant v.
(bir yere) ulaşmak arrive at v.
önemli bir yere sahip olmak occupy an important place v.
önemli bir yere sahip olmak have an important position v.
önemli bir yere sahip olmak have an important place v.
önemli bir yere sahip olmak occupy an important position v.
ait olduğu yere geri bırakmak replace v.
ait olduğu yere geri bırakmak put something back where it belongs v.
aldığı yere geri koymak put something back where it belongs v.