sit! - Turc Anglais Dictionnaire

sit!

Sens de "sit!" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
sit down v. oturmak
Why do we not actually sit down and reach an interinstitutional agreement to improve European legislation?
Neden Avrupa mevzuatını iyileştirmek için gerçekten oturup kurumlar arası bir anlaşmaya varmıyoruz?

More Sentences
sit v. oturmak
The tired old man sat on the bench in the park for a while.
Yorgun yaşlı adam bir süre parktaki bankta oturdu.

More Sentences
General
sit up v. doğrulmak
Tom sat up in bed.
Tom yatakta doğruldu.

More Sentences
sit v. bulunmak
Our city sits on an active fault.
Şehrimiz aktif bir fay üzerinde bulunuyor.

More Sentences
sit up straight v. dik oturmak
Tom was sitting up straight.
Tom dik oturuyordu.

More Sentences
sit v. modellik yapmak
The actor will sit for the famous photographer for the shots.
Oyuncu, çekimler için ünlü fotoğrafçının yerine modellik yapacak.

More Sentences
sit v. tünemek
Some birds are sitting on the branch of that tree.
Birkaç kuş o ağacın dalına tünemiş.

More Sentences
sit on v. oturmak
The Commission has not been sitting on its hands.
Komisyon eli kolu bağlı oturmamaktadır.

More Sentences
sit in v. bakmak
Sami sat in an aisle seat.
Sami koridora bakan bir koltuğa oturdu.

More Sentences
sit v. binmek
Have you ever sat in a helicopter?
Hiç helikoptere bindiniz mi?

More Sentences
sit v. girmek (sınava)
He prepared for a year to sit for this exam.
Bir yıl boyunca bu sınava girmek için hazırlandı.

More Sentences
sit v. oturtmak
The young mother sat the baby on the sofa.
Genç anne bebeği kanepeye oturttu.

More Sentences
sit v. toplantı halinde olmak (resmi bir meclis/kurul vb)
NATO will sit to discuss the region's future.
NATO bölgenin geleceğini görüşmek üzere toplantı halinde olacak.

More Sentences
sit up v. yatmamak (gece)
He sits up till late at night.
O, gece geç saatlere kadar yatmaz.

More Sentences
sit down v. yerine oturmak
Tom sat down to read a novel.
Tom bir roman okumak için yerine oturdu.

More Sentences
sit on v. üye olmak (heyete)
He has been asked to sit on the committee.
Komiteye üye olması istendi.

More Sentences
sit v. oturmak
Come and sit here.
Gel ve buraya otur.

More Sentences
sit tight v. sıkı durmak
Sit tight.
Sıkı durun.

More Sentences
sit v. kalmak (bir yerde)
This is genocide and Europe is sitting back, watching this genocide take place.
Bu bir soykırımdır ve Avrupa bu soykırımın gerçekleşmesine seyirci kalmaktadır.

More Sentences
sit up v. dik oturmak
The sick child sat up in bed.
Hasta çocuk yatakta dik oturdu.

More Sentences
sit v. durmak
However, the grey and green would not sit well together.
Ancak, gri ve yeşil birlikte güzel durmazdı.

More Sentences
sit v. kuluçkaya yatmak (tavuk)
The chicken is sitting on its eggs in the henhouse.
Tavuk kümesteki yumurtalarının üzerinde kuluçkaya yatıyor.

More Sentences
sit v. sınava girmek
We have to sit examinations every day and prove that we believe in it.
Her gün sınavlara girmek ve buna inandığımızı kanıtlamak zorundayız.

More Sentences
sit for v. sınava girmek
I must sit for the entrance examination next year.
Gelecek yıl giriş sınavına girmem gerekiyor.

More Sentences
sit out v. dışarıda oturmak
Come and sit out here with us.
Buraya gel ve burada bizimle dışarıda otur.

More Sentences
baby-sit v. çocuk bakıcılığı yapmak
Tom babysat Mary.
Tom Mary'ye çocuk bakıcılığı yaptı.

More Sentences
sit cross-legged v. bağdaş kurarak oturmak
Everyone was sitting cross-legged on the floor.
Herkes yerde bağdaş kurmuş oturuyordu.

More Sentences
sit cross-legged v. bağdaş kurarak oturmak
Tom sat cross-legged on the carpet.
Tom halının üzerine bağdaş kurarak oturdu.

More Sentences
sit cross-legged v. bağdaş kurmak
Tom sat cross-legged on the floor.
Tom yerde bağdaş kurdu.

More Sentences
baby-sit v. bakıcılık yapmak
Layla was baby-sitting Rania's two boys.
Leyla, Rania'nın iki oğluna bakıcılık yapıyordu.

More Sentences
sit silently v. sessizce oturmak
He sat silently with his legs crossed.
Bacak bacak üstüne atarak sessizce oturdu.

More Sentences
sit v. bir yerde olmak
The farmhouse is sitting in the middle of the land.
Çiftlik evi arazinin ortasında bir yerde.

More Sentences
sit v. boş boş durmak
Did you really spend your day sitting at home?
Gününüzü gerçekten evde boş boş durarak mı geçirdiniz?

More Sentences
Phrasals
sit up v. doğrulmak
Tom sat up in bed and looked around.
Tom yatakta doğruldu ve etrafına bakındı.

More Sentences
Colloquial
sit v. göz kulak olmak
Can you sit for our baby when we are out?
Biz dışarıdayken bebeğimize göz kulak olabilir misin?

More Sentences
Idioms
sit still v. kıpırdamadan oturmak
They sat still as if they were charmed by the music.
Müzikten büyülenmiş gibi kıpırdamadan oturdular.

More Sentences
General
sit down strike n. oturma eylemi
sit-in n. bir yerde yapılan oturma eylemi (protesto amacıyla)
sit-in n. oturma grevi
bed sit n. bekar odasında kalmak
sit on the bench n. bankta oturmak
bed-sit [uk] n. stüdyo daire
bed-sit [uk] n. tek odalı daire
sit n. oturum
sit n. oturma
sit n. kıyafetin tam oturması
sit-down n. oturma
sit-down n. oturma eylemi
sit-down n. yerde yenen yemek
sit-down n. oturarak yenen yemek
sit-down n. toplantı
sit-down n. buluşma
sit-down n. konferans
sit under v. bağlı olmak
sit for v. bir amaca yönelik sınava girmek
sit for an examination v. sınava girmek
sit up all night v. sabahlamak
sit on the edge of something v. eğreti oturmak
sit tight v. yılmadan devam etmek
sit giving oneself airs v. beşlik simit gibi kurulmak
sit in for v. birine vekalet etmek
sit v. konmak
sit close together v. diz dize oturmak
sit v. poz vermek
sit v. toplanmak
sit v. çömelmek
baby sit v. çocuk bakıcılığı yapmak
sit v. kuluçkaya yatmak
sit on the fence v. tarafsız kalmak
sit upon v. baskı yapmak
sit pretty v. tuzu kuru olmak
sit about v. boş oturmak
sit in for v. yerini almak
sit for v. modellik yapmak
sit for an exam v. imtihana girmek
sit down under v. katlanmak
sit up all night v. sabahı etmek
sit still v. doğru durmak
sit back v. yan gelip yatmak
sit for an exam v. sınava girmek
sit an exam v. imtihana girmek
sit well with v. bir şeyi uygun bulmak
sit v. tam oturmak
sit in v. yerini almak
sit up for v. beklemek (gece yatmayıp)
sit down v. yere inmek
sit upon v. yüklenmek
sit somebody down v. oturtmak
sit oneself v. oturmak
sit up and beg v. yalvarmak
sit down v. koyulmak
sit on somebody's lap v. kucağına oturmak
sit through something v. bir şeyi sonuna kadar oturarak izlemek
sit down under v. boyun eğmek
sit down to a meal v. sofraya oturmak
sit in on v. dinleyici olarak bir toplantıya katılmak
sit on v. alıp hiçbir şey yapmamak (bir şeyi)
sit v. olmak (sınavda)
sit v. kuluçkaya oturmak (tavuk)
sit v. oturuma katılmak
sit back v. dinlenmek
sit down v. oturtmak
sit someone down v. birini oturtmak
sit for v. poz vermek
sit well with v. birinin hoşuna gitmek
sit on v. toplanmak
sit someone up v. yatan birini oturtmak
sit on v. haşlamak
sit back v. boş oturmak
sit up all night v. sabahı bulmak
sit on v. azarlamak
sit v. yola getirmek
sit for v. aday olmak
sit up for v. gece boyu beklemek
sit on the fence v. kararsız olmak
sit v. olmak (imtihan)
sit v. burnunu sürtmek
sit in v. katılmak
sit out v. sonuna kadar oturmak
sit out v. dahil olmaktan kaçınmak
sit out v. yer almamak
sit out v. katılmamak
sit out v. oynamamak
sit out v. fazla uzun kalmak
sit down at the negotiation table v. görüşme masasına oturmak
sit still v. uslu oturmak
sit still v. uslu durmak
sit on the bed v. yatağa uzanmak
sit on (someone's) lap v. kucağına oturmak
sit on the throne v. tahtta oturmak
sit round the table v. masaya oturmak
sit around the table v. masaya oturmak
sit at the table v. masada oturmak
sit down at the table v. masaya oturmak
sit at the table v. masaya oturmak
(for men and women) sit separately v. haremlik selamlık olmak
baby-sit v. çocuk bakmak
baby-sit v. ana babaları evde olmadığı zaman çocuğa bakmak
fail the final exam and need to sit for the make-up exam v. bütünlemeye kalmak
stage a sit-in v. oturma eylemi yapmak
sit in judgement v. karşısındaki hakkında karar vermek
sit in judgement v. karşısındakini yargılamak
sit at the computer v. bilgisayar başında olmak
sit in v. oturma eylemi yapmak
sit in v. bir başkasının yerine temsil elmek
sit in v. birinin yerini almak
sit in v. (toplantı/ders vb'ye) konuk olarak alınmak
sit face to face v. karşılıklı oturmak
sit around table v. masa etrafında oturmak
sit around table v. masanın etrafında oturmak
sit dormant v. hareketsiz oturmak
sit idly by v. kılını kıpırdatmamak
sit idly by v. istifini bozmamak
sit idly by v. kayıtsız kalmak
sit staring at bodies v. oturup cesetlere bakmak
sit in the tent v. çadırda oturmak
sit back and watch v. oturup izlemek
sit back and watch v. (haksızlığa vb) seyirci kalmak
sit down on the floor v. yere oturmak
sit hand in hand v. ele ele oturmak
sit back v. arkaya yaslanmak
sit on the beach and read a book v. plajda oturup kitap okumak
house-sit v. evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak
want to sit and talk in person v. oturup yüz yüze konuşmak istemek
sit in the front passenger seat v. (arabada) ön koltukta oturmak
sit indian-style v. bağdaş kurarak oturmak
sit in a cross-legged position v. bağdaş kurarak oturmak
sit right next to someone v. birinin yanı başına oturmak
let it sit until it cools down v. soğuyana kadar bekletmek
sit in front of the tv v. tv karşısına geçmek
sit in front of the tv v. televizyon karşısına geçmek
hold a sit-in v. oturma eyleminde bulunmak
sit in the garden v. bahçede oturmak
sit immobile v. kımıldamadan/hareket etmeden oturmak
sit at home all day v. bütün gün evde oturmak
sit on heels v. dizleri üzerine oturmak
sit on heels v. diz çökmek
sit in the cafe v. kafede oturmak
sit by fire v. ateşin yanında oturmak
pet sit v. evcil hayvan bakıcılığı yapmak
sit silently v. sessiz sessiz oturmak
sit sprawled v. iki seksen uzanmak
sit sprawled out v. iki seksen uzanmak
sit at (something) v. (belli bir yere) oturmak
cat-sit v. sahibi yokken bir kediye bakıcılık yapmak
cat-sit v. kedi bakıcılığı yapmak
sit [obsolete] v. diz çökmek
sit [obsolete] v. çömelmek
sit [obsolete] v. kiracılığa devam etmek
sit [obsolete] v. kiracı olarak kalmak
sit v. göreve veya işe devam etmek
sit v. makamını korumak
sit v. mesleğine devam etmek
sit v. pusu kurmak
sit v. tuzak kurmak
sit v. (kıyafet) üzerine oturmak
sit v. uzanmak
sit v. dinlenmek
sit v. yatmak
sit v. (rüzgar) belirli bir yönden esmek
sit v. mutabık kalmak
sit v. aynı fikirde olmak
sit v. anlaşmak
sit v. tatmin olmak
sit v. durumunu muhafaza etmek
sit v. olduğu yerde kalmak
sit v. ne uzayıp ne kısalmak
sit v. aday olmak
sit v. (bir derece, sertifika veya ödüle) başvurmak
sit v. bakıcılık yapmak
sit v. refakatçilik yapmak
sit v. oturmaya devam etmek
sit v. (sandalyesini) açık tutmak
sit v. olmak
sit v. uymak
sit v. yakışmak
sit v. cuk diye oturmak
sit v. uygun olmak
sit v. yer vermek
sit v. yer açmak
sit v. (gemiyi) dengelemek
sit v. (gemiyi) dengede tutmak
sit [uk] v. (sınav sorularını) yazarak cevaplamak
sit v. bakıcılık yapmak
sit v. dadılık yapmak
sit v. söylendiği şekilde kabul edilmek
sit v. belirtilen doğrultuda değerlendirilmek
sit v. (atın) sırtına binmek
sit loose v. kayıtsız olmak
sit loose v. önem göstermemek
sit loose v. alakadar olmamak
sit down v. kıçının üstüne düşmek
sit down v. yere düşmek
sit down v. kıç üstü çakılmak
sit down v. ara vermek
sit down v. mola vermek
sit down v. el etek çekmek
sit down v. bir yere yerleşmek
sit down v. kuşatma başlatmak
sit down v. abluka başlatmak
sit down v. konferansa katılmak
sit down v. tartışmaya girmek
sit down v. müzakerede yer almak
sit down v. yere inmek
sit down v. konmak
sit down v. iniş yapmak
sit down on v. susturmak
sit down on v. lafı ağzına tıkmak
sit down on v. kınamak
sit down on v. azarlamak
sit down on v. paylamak
sit in [uk] v. bakıcılık yapmak
sit in [uk] v. dadılık yapmak
sit in [uk] v. masaya oturmak
sit in [uk] v. sofraya oturmak
sit on v. üzerine düşünmek
sit on v. (bir konuda) görüşmeler yapmak
sit on v. kararı ertelemek
sit on v. işlemi ötelemek
sit on v. sessiz kalmak
sit on v. görüş alanının dışında kalmak
sit on v. gündem dışı kalmak
sit out v. telefon görüşmesini uzatmak
sit out v. ziyareti uzatmak
sit out v. (dansı) oturur pozisyonda yapmak
sit out v. otururken (eteğin) arkasını düzeltmek
sit over v. yana kaymak
sit through v. mecburen izlemek
sit through v. mecburen dinlemek
sit through v. sıkılarak dinlemek
sit through v. sıkılarak izlemek
sit tight v. sessizliğini korumak
sit tight v. sessiz kalmak
sit tight v. sessizce saklanmak
sit tight v. yerine sinmek
sit up v. birden alarm vermek
sit up v. birden irkilmek
sit up v. birden tetiklenmek
sit in v. (birinin) vekili olmak
sit in v. katılmak
sit in v. yer almak
sit in v. oturma eylemi yapmak
sit-down adj. oturan
sit-down adj. çömelen
sit-down adj. oturarak yapılan
sit-down adj. masada oturanlara servis edilen
sit-down adj. masada yenen
Irregular Verb
sit v. sat - sat
Phrasals
sit at v. altında dinlenmek
sit out v. işsiz olmak
sit under v. görevde olmak
sit out v. (bir şeye) katılmamak
sit under v. (birinin) talimatı altında olmak
sit at v. tabi olmak
sit up v. yatakta dik bir şekilde oturmak
sit under v. (birinden) eğitim görmek
sit out v. gereğinden fazla kalmak
sit up v. yolunu beklemek
sit out v. gereğinden fazla zaman geçirmek
sit up v. ilgi göstermek
sit for someone v. bakmak/bakıcılık yapmak
sit by someone v. birinin yanında oturmak
sit in (for somebody) v. birinin yerine bakmak
sit around v. boş boş/avare avare oturmak
sit in (for somebody) v. birinin görevini vekaleten yapmak
sit with someone v. biri ile kalmak
sit something out v. katılmamak
sit something out v. yer almamak
sit something out v. (etkinliğe) katılmamak
sit something out v. (etkinliğin) dışında kalmak
sit up with someone v. (hasta birisinin) başında beklemek
sit up with someone v. (hasta birisine) refakat etmek
sit at (something) v. (belli bir yere) inşa edilmek
sit at (something) v. (belli bir yere) demirlenmek
sit at (something) v. (belli bir yere) park edilmek
sit at (something) v. (belli bir yerin) parkında kalmak
sit at (something) v. (bir makama) oturmak/gelmek
sit at (something) v. (bir pozisyona/konuma) oturmak
sit by v. istifini bozmamak
sit by v. kayıtsız kalmak
sit by v. kılını kıpırdatmamak
sit down on v. -e oturmak
sit down on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerine oturmak
sit down on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerine oturtmak/koymak
sit down to v. (sofraya, masaya) oturmak
sit down to (do something) v. (bir işin) başına oturmak
sit down to (do something) v. (bir şeyi yapmaya) oturmak
sit down to (do something) v. (bir şeyi yapmaya) başlamak
sit down to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için oturmak
sit down to (do something) v. oturarak (bir şeyi yapmaya) hazırlanmak
sit in on (something) v. (bir şeye) dinleyici/izleyici/katılımcı/ziyaretçi olarak katılmak
sit on (something) v. (bir meclisin) üyesi olmak
sit on (something) v. (bir kurulun/konseyin üyesi olmak
sit on (something) v. (bir şeyi) saklamak
sit on (something) v. (bir şeyi) ortadan kaldırmak
sit on (something) v. (bir şeyi) baskılamak/bastırmak
sit on (something) v. (bir şeyi) tartışmak için toplanmak
sit on (something) v. (bir şeyi) müzakere etmek/konuşmak için bir araya gelip oturmak
sit on (something) v. (bir konu) üzerine toplanmak
sit on (something) v. (bir şeyin) üzerine yatmak
sit on (something) v. (bir şey) üzerine düşünmek
sit upon (something) v. (bir meclisin) üyesi olmak
sit upon (something) v. (bir kurulun/konseyin üyesi olmak
sit upon (something) v. (bir şeyi) saklamak
sit upon (something) v. (bir şeyi) ortadan kaldırmak
sit upon (something) v. (bir şeyi) baskılamak/bastırmak
sit upon (something) v. (bir şeyi) tartışmak için toplanmak
sit upon (something) v. (bir şeyi) müzakere etmek/konuşmak için bir araya gelip oturmak
sit upon (something) v. (bir konu) üzerine toplanmak
sit upon (something) v. (bir şeyin) üzerine yatmak
sit with v. -i uygun bulmak
sit with v. -in hoşuna gitmek
sit with v. ile kalmak
sit with (one) v. (birine) refakat etmek
sit with (one) v. (birine) refakatçilik yapmak
sit with (one) v. (birine) bakmak
sit with (one) v. (birinin) başında durmak
sit with (one) v. (birine) göz kulak olmak
Phrases
where you stand depends on where you sit expr. nerede durduğunuz nerede oturduğunuza bağlıdır
let it sit until it cools down expr. soğuyana kadar beklet
let it sit until it cools down expr. soğuyana kadar bekletin
Proverb
you can't sit in two chairs at once aynı anda her yere yetişemezsin
you can't sit in two chairs at once aynı anda bir çok işi yapamazsın
you can't sit in two chairs at the same time aynı anda her yere yetişemezsin
you can't sit in two chairs at the same time aynı anda bir çok işi yapamazsın
you can't sit in two chairs at the same time iki şey aynı anda yapılamaz
you can't sit in two chairs at the same time ikisinden birini seçmesi gerek
you can't sit in two chairs with one butt aynı anda her yere yetişemezsin
you can't sit in two chairs with one butt aynı anda bir çok işi yapamazsın
you can't sit in two chairs with one butt iki şey aynı anda yapılamaz
you can't sit in two chairs with one butt ikisinden birini seçmesi gerek
Colloquial
sit-down money [australia] n. sosyal sigorta yardımı
sit v. mideye inmek
sit v. yenmek
sit v. bakıcılığını yapmak
sit v. dadılığını yapmak
sit on v. (birini) baskı altında tutmak
sit on v. (birini) zapt etmek
sit on v. (birini) kısıtlamak
sit the hell down expr. otur oturduğun yerde
Idioms
sit on brood v. düşünüp taşınmak
sit on brood v. kafa yormak
sit on brood v. iyice düşünmek
sit bodkin [obsolete] v. seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak
sit bodkin [obsolete] v. pestili çıkmak
sit bodkin [obsolete] v. seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek
sit below the salt v. mevki/rütbe/itibar açısından aşağı/alt seviyede olmak
sit below the salt v. (şaka yollu) biz fanilerin arasına karışmak
sit beneath the salt v. mevki/rütbe/itibar açısından aşağı/alt seviyede olmak
sit beneath the salt v. (şaka yollu) biz fanilerin arasına karışmak
sit upon hot cockles v. sabırsızlanmak
sit upon hot cockles v. aceleci olmak
sit upon hot cockles v. sabırsız olmak
sit on hot cockles v. sabırsızlanmak
sit on hot cockles v. aceleci olmak
sit on hot cockles v. sabırsız olmak
not sit comfortably (with one) v. (birine) uymamak
not sit comfortably (with one) v. içine sinmemek
not sit comfortably (with one) v. içi rahat etmemek
not sit comfortably (with one) v. ile barışamamak
not sit comfortably (with one) v. (birinin) değer yargılarına ya da hassasiyetlerine uymamak
sit like piffy on a rock cake [uk] v. sap gibi ortada kalmak
sit like piffy on a rock cake [uk] v. dımdızlak ortada kalmak
sit like piffy on a rock cake [uk] v. bir kenarda, kendi başına oturmak
not sit well someone v. aklına yatmamak
not sit right with someone v. aklına yatmamak
sit up and take notice v. ansızın ayrımına varmak
sit at someone's feet v. ayağının dibinden ayrılmamak
sit at somebody's feet v. ayağının dibinden ayrılmamak
sit at the feet of someone v. ayağının dibinden ayrılmamak
sit at the feet of someone v. birine hayran olup onun yanından ayrılmamak
sit in judgment on someone v. biri hakkında hüküm vermek
sit on a powder keg v. bıçak sırtında olmak
sit indian style v. bağdaş kurmak
sit up and take notice v. birdenbire kavramak
sit at someone's feet v. birine hayran olup onun yanından ayrılmamak
sit in judgment upon someone v. birini yargılamak
sit on the fence v. bir karar vermekten kaçınmak
sit in judgment upon someone v. biri hakkında hüküm vermek
sit in judgment on someone v. birini yargılamak
sit on the fence about something v. bir konuda kararsız kalmak
sit for one's portrait v. bir ressama ya da fotoğrafçıya modellik yapmak
sit on v. bir şeyi bir süre için elde tutmak
sit pat v. bildiğinden şaşmamak
sit at somebody's feet v. birine hayran olup onun yanından ayrılmamak
sit right with someone v. birine uygun gelmek/uymak
sit in judgment of somebody v. biri hakkında hüküm vermek
sit well with someone v. birine uygun gelmek/uymak
sit on a powder keg v. çok riskli bir durumda olmak
sit on top of the world v. dünyalar onun olmak
sit pretty v. cebi dolu olmak
sit pat v. değişime karşı çıkmak
make somebody sit up and take notice v. dikkatini çekmek
sit up and take notice v. dikkat kesilmek
sit on a powder keg v. diken üzerinde olmak
sit bolt upright v. dimdik oturmak
sit back and let something happen v. geride durmak
sit on the edge of one's seat v. hop oturup hop kalkmak
sit on one's hands v. hiçbir şey yapmamak
sit on one's hands v. hiçbir eylemde bulunmamak
sit still for something v. gıkı çıkmamak
sit on the fence v. herhangi bir karar almaktan kaçınmak
sit in judgment on/over v. hüküm vermek
sit around waiting to die v. oturup ölmeyi beklemek
sit on one's hands v. kılını kıpırdatmamak
sit on the fence v. muallakta kalmak
sit at someone's feet v. öğrencisi olmak
sit on the fence v. kararsız kalmak
sit back and let something happen v. karışmamak
sit around and wait to die v. oturup ölmeyi beklemek
sit heavy on someone's stomach v. midesine oturmak
sit at someone's feet v. müridi olmak
sit on the fence v. ortada olmak
sit still for something v. kımıldamadan oturmak
sit on its hands v. kayıtsız kalmak
sit up and take notice v. şaşkınlıktan donakalmak
sit on one's hands v. parmağını kıpırdatmamak
sit on the fence v. şaibeye düşmek
sit on a powder keg v. topun ağzında olmak
sit pretty v. tuzu kuru olmak
sit on the fence v. taraf tutmamak
sit on the fence v. taraf olmamak
sit on their hands v. (seyirci) alkışlamamak
sit on the fence v. yan tutmamak
sit on its hands v. (seyirci) alkışlamamak
not sit well with somebody v. (tam olarak) aklına yatmamak/kafasına uymamak/kabullenmemek
sit on v. üye olmak
not sit comfortably (with one) v. (birine) kabul edilebilir gelmemek
not sit comfortably (with one) v. (birine) uygun gelmemek
not sit comfortably (with one) v. (birinin) aklına yatmamak
not sit comfortably (with one) v. (birinin) kafasına uymamak
sit comfortably (with something) v. (birine) uymak
sit comfortably (with something) v. (birinin) içine sinmek
sit comfortably (with something) v. (birinin) içi rahat etmek
sit comfortably (with something) v. (birine) doğru gelmek
sit comfortably (with something) v. (birine) doğal gelmek
sit comfortably (with something) v. (birine) uygun gelmek
sit comfortably (with something) v. (birinin) aklına yatmak
sit comfortably (with something) v. (birinin) kafasına uymak
sit easily (with something) v. (birine) uymak
sit easily (with something) v. (birinin) içine sinmek
sit easily (with something) v. (birinin) içi rahat etmek
sit easily (with something) v. (birine) doğru gelmek
sit easily (with something) v. (birine) doğal gelmek
sit easily (with something) v. (birine) uygun gelmek
sit easily (with something) v. (birinin) aklına yatmak
sit easily (with something) v. (birinin) kafasına uymak
sit well (with something) v. (birine) uymak
sit well (with something) v. (birinin) içine sinmek
sit well (with something) v. (birinin) içi rahat etmek
sit well (with something) v. (birine) doğru gelmek
sit well (with something) v. (birine) doğal gelmek
sit well (with something) v. (birine) uygun gelmek
sit well (with something) v. (birinin) aklına yatmak
sit well (with something) v. (birinin) kafasına uymak
not sit easily (with one) v. (birine) uymamak
not sit easily (with one) v. (birinin) içine sinmemek
not sit easily (with one) v. (birinin) içi rahat etmemek
not sit easily (with one) v. (birine) doğru gelmemek
not sit easily (with one) v. (birine) doğal gelmemek

Sens de "sit!" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 16 résultat(s)

Turc Anglais
General
sit alanı archeological site n.
1. derece doğal sit alanı grade 1 natural site area n.
sit alanı protected area n.
doğal sit alanı natural protected area n.
sit alanı archaeological site n.
sit alanı site n.
Archaeology
tanganika gölü'nün güneydoğu kıyısında bulunan bir arkeolojik sit alanı kalambo falls n.
hopewell arkeolojik sit alanından çıkarılmış kazık benzeri bir kemik buluntu skewer n.
avrupa'daki en eski paleolitik döneme ait iki yüzlü taş baltalarla bilinen arkeolojik sit alanı (abbeville) ile ilgili abbevillian adj.
Environment
dünya mirası sit alanı world heritage site n.
özellikle yerel veya merkezi hükümet tarafından koruma altına alınmış tarihi öneme sahip yapı veya sit alanı landmark n.
ünlü sit alanı monument n.
Geography
ürdün'ün kuzeybatısında ölü deniz'in kuzeybatı kıyısına yakın bir arkeolojik sit alanı khirbet qumran n.
alaska’da içerisinde eskimo ve atabask arkeolojik sit alanları bulunan ulusal park lake clark national park n.
şu an arkeolojik sit alanı olan halabiye'ye roma dönemi'nde verilen isim zenobia n.
alaska'da dağlık ve ormanlık arazileri, arkeolojik sit alanları, tundraları ve kum çölleri bulunan bir ulusal park kobuk valley national park n.