uzanmak - Turc Anglais Dictionnaire

uzanmak

Sens de "uzanmak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 76 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
uzanmak reach out v.
Yet, there we go, reaching out to Lebanon.
Yine de Lübnan'a uzanmaya devam ediyoruz.

More Sentences
uzanmak stretch out v.
Instead, a strange world stretched out in front of his eyes.
Bunun yerine gözlerinin önünde tuhaf bir dünya uzanıyordu.

More Sentences
uzanmak lie down v.
You may be asked to sit or lie down on an X-ray table.
Bir röntgen masasına oturmanız veya uzanmanız istenebilir.

More Sentences
uzanmak reach v.
I couldn't reach the remote, so I had to get up.
Kumandaya uzanamadım, o yüzden kalkmam gerekti.

More Sentences
uzanmak lie v.
My head is spinning; I should lie down.
Başım dönüyor; uzanmam gerek.

More Sentences
uzanmak lengthen v.
Custom card number formats can be used to lengthen the standard 26-bit format.
Standart 26 bit formatını uzatmak için özel kart numarası formatları kullanılabilir.

More Sentences
General
uzanmak lain v.
This is the first time I've ever lain on this grass.
Bu çimlere ilk kez uzanıyorum.

More Sentences
uzanmak reach out for v.
The boy reached out for another piece of cake.
Çocuk bir parça daha kek almak için uzandı.

More Sentences
uzanmak reach v.
When I was a kid, my hair reached down to my knees.
Çocukken saçlarım dizlerime kadar uzanırdı.

More Sentences
uzanmak lounge v.
She lounged by the pool.
Havuz kenarında uzandı.

More Sentences
uzanmak go to v.
My concerns go to the heart of the US system.
Endişelerim ABD sisteminin kalbine kadar uzanıyor.

More Sentences
uzanmak sprawl v.
Tom is sprawled out on his bed.
Tom yatağında uzanıyor.

More Sentences
uzanmak stretch v.
Their friendship stretched over two decades.
Dostlukları yirmi yıla kadar uzanıyordu.

More Sentences
uzanmak extend v.
A nurse's duties in the hospital extend beyond just nursing.
Bir hemşirenin hastanedeki görevleri hemşireliğin ötesine uzanmaktadır.

More Sentences
uzanmak run v.
The electricity cables run along the exterior walls.
Elektrik kabloları dış duvarlar boyunca uzanmaktadır.

More Sentences
uzanmak range v.
Their conversation ranged from politics to pop culture and everything in between.
Sohbetleri, siyasetten popüler kültüre ve oradan buradan pek çok konuya uzanıyordu.

More Sentences
uzanmak go v.
It must be said that this history goes back a long way to 1997.
Bu geçmişin 1997'ye kadar uzandığı söylenmelidir.

More Sentences
uzanmak run along v.
The street runs along the river.
Cadde nehir boyunca uzanıyor.

More Sentences
uzanmak lie v.
The heated film is applied to the nail, it should lie exactly and symmetrically.
Isıtılmış film çiviye uygulanır, tam ve simetrik olarak uzanmalıdır.

More Sentences
uzanmak reach into v.
Adrian reached into his pocket and held up a pack of cigarettes.
Adrian cebine uzanıp bir paket sigara çıkardı.

More Sentences
uzanmak lay v.
It's hard to choose; we have several options laid before us.
Seçim yapmak zor; önümüzde uzanan birkaç seçenek var.

More Sentences
Phrasals
uzanmak reach over v.
Tom reached over and took Mary's hand.
Tom uzandı ve Mary'nin elini tuttu.

More Sentences
Technical
uzanmak lie v.
Luo Feng lay on the sofa and picked up the dark blue helmet beside him.
Luo Feng kanepeye uzandı ve yanındaki koyu mavi kaskı aldı.

More Sentences
General
uzanmak sweep v.
uzanmak hand up v.
uzanmak loll v.
uzanmak skirt along v.
uzanmak kip v.
uzanmak extend along v.
uzanmak repose oneself v.
uzanmak kip down v.
uzanmak recline v.
uzanmak be couched v.
uzanmak jut v.
uzanmak stream v.
uzanmak go over to v.
uzanmak reach forth v.
uzanmak grasp at v.
uzanmak snatch at v.
uzanmak rest v.
uzanmak lay down v.
uzanmak trail v.
uzanmak spread v.
uzanmak outstretch v.
uzanmak be ranging to the v.
uzanmak repose v.
uzanmak dispread v.
uzanmak overreach v.
uzanmak lie awake v.
uzanmak accumb v.
uzanmak rax v.
uzanmak recumb v.
uzanmak reest [dialect] v.
uzanmak undouble v.
uzanmak bestride v.
uzanmak ligge v.
uzanmak lill v.
uzanmak overget [dialect] [uk] v.
uzanmak overhang v.
uzanmak overspan v.
uzanmak roll v.
uzanmak outlie v.
uzanmak outreach v.
uzanmak sit v.
uzanmak snug v.
uzanmak streek v.
uzanmak pass v.
Phrasals
uzanmak string out v.
uzanmak stretch out to v.
uzanmak hold out v.
Idioms
uzanmak make a long arm for (something) v.
uzanmak catch a snooze v.
uzanmak get (one's) head down v.
uzanmak take a load off v.
uzanmak take the weight off (one's) feet v.
uzanmak take the weight off (one's) legs v.

Sens de "uzanmak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 245 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
uyumak üzere uzanmak go to sleep v.
uyumak üzere uzanmak go to bed v.
General
tembelce uzanmak lounge v.
She spent all her morning lounging on the sands.
Bütün sabahını kumların üzerinde tembelce uzanarak geçirdi.

More Sentences
kadar uzanmak go back to v.
The story goes back to the sixteenth century.
Hikaye, on altıncı yüzyıla kadar uzanıyor.

More Sentences
kımıldamadan uzanmak lie still v.
You must lie still.
Kımıldamadan uzanmalısın.

More Sentences
(dinlenmek amacıyla) uzanmak lie awake v.
He lay awake all night.
Bütün gece uyanık şekilde uzandı.

More Sentences
gerisinde/arkasında uzanmak back v.
This is a small town backed by an extinct volcano.
Burası arkasında sönmüş bir volkanın uzandığı küçük bir kasabadır.

More Sentences
boyunca uzanmak span v.
The Galata Bridge spans across the Golden Horn of Istanbul and was built in 1845.
Galata Köprüsü, İstanbul'un Haliç'i boyunca uzanır ve 1845 yılında inşa edilmiştir.

More Sentences
kıvrılarak uzanmak sweep v.
We could see the foothills sweeping down to the river.
Nehre doğru kıvrılarak uzanan dağ eteklerini görebiliyorduk.

More Sentences
üzerinden uzanmak overhang v.
The cliff overhangs the valley.
Sarp kayalık, vadiye doğru uzanıyor.

More Sentences
üstüne doğru uzanmak jut v.
The cliff jutted out over the roaring ocean waves.
Sarp kayalıklar, kükreyen okyanus dalgalarının üzerine doğru uzanıyordu.

More Sentences
Phrasals
önünde uzanmak lie before v.
A brilliant future lay before him.
Parlak bir gelecek onun önünde uzanıyor.

More Sentences
(bir noktadan diğer noktaya) kadar uzanmak extend (from something) (to something) v.
The spectrum extends from outright rejection to qualified approval.
Spektrum, kesin retten nitelikli onaya kadar uzanmaktadır.

More Sentences
(birine/bir şeye) kadar uzanmak reach to (someone or something) v.
My sister's hair reaches to her shoulders.
Kız kardeşimin saçları omuzlarına kadar uzanıyor.

More Sentences
(birine/bir şeye) uzanmak extend to (someone or something) v.
They will be the new neighbours of the enlarged Union, which will one day extend to the Balkans region too.
Bir gün Balkanlar bölgesine de uzanacak olan genişlemiş Birliğin yeni komşuları olacaklar.

More Sentences
(birine/bir şeye) kadar uzanmak extend to (someone or something) v.
This involvement should extend to the freezing of debt service payments.
Bu katılım borç servisi ödemelerinin dondurulmasına kadar uzanmalıdır.

More Sentences
Idioms
yatakta uzanmak lie in [us] v.
He was lying in bed a long time.
Uzun süredir yatakta uzanıyordu.

More Sentences
General
ileriye uzanmak reach ahead v.
üzerinde kemer gibi uzanmak arch over v.
boylu boyunca uzanmak recline v.
her iki tarafında uzanmak bestride v.
tatlı bir sıcaklığın karşısında uzanmak bask v.
daha iyi uzanmak outreach v.
sere serpe uzanmak sprawl v.
göz alabildiğine uzanmak spread v.
kıvrılarak uzanmak (nehir) ramble v.
almak üzere uzanmak reach out for v.
iki seksen uzanmak lick the dust v.
üzerinde kemer gibi uzanmak arch above v.
bir yandan öbür yana uzanmak traverse v.
yatağa uzanmak lie in the bed v.
yatağa uzanmak lie on the bed v.
yatağa uzanmak lie down the bed v.
yatağa uzanmak sit on the bed v.
iki seksen uzanmak be flattened (by a fisticuff) v.
iki seksen uzanmak be tickled pink v.
iki seksen uzanmak loll v.
uçsuz bucaksız uzanmak endlessly extend along v.
uçsuz bucaksız uzanmak endlessly stretch (out) v.
-e uzanmak grasp at v.
-e uzanmak go down to v.
-e kadar uzanmak extend over v.
-den yukarı uzanmak stick up through v.
-den dışarı uzanmak project from v.
-den dışarı uzanmak stick out v.
-den içeri uzanmak stick in through v.
uzanmak (geçmişte belirli bir zamana kadar) trace to v.
gökyüzüne uzanmak dispread through the sky v.
sahile uzanmak lie on the beach v.
kanepeye uzanmak lie on the sofa v.
kanepede uzanmak lie on the sofa v.
güneşte uzanmak lay in the sun v.
bir ağacın altına/altında uzanmak lay down under a tree v.
turna gibi uzanmak crane v.
güneşte uzanmak bask in the sun v.
sırt üstü uzanmak lie flat v.
geçmişe uzanmak retroject v.
çime uzanmak lie down on the grass v.
çimene uzanmak lie down on the grass v.
çimlere uzanmak lie down on the grass v.
kan revan içinde uzanmak welter v.
dışarı uzanmak outjut v.
üzerinde uzanmak surmount v.
kanepeye yeniden uzanmak recouch [obsolete] v.
iki seksen uzanmak be sprawled v.
iki seksen uzanmak lie sprawled out v.
iki seksen uzanmak sit sprawled v.
iki seksen uzanmak sit sprawled out v.
iki seksen uzanmak lie sprawled v.
iki seksen uzanmak be sprawled out v.
bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak reach deep into something/somewhere v.
(nesnenin) üzerinde uzanmak thwart [obsolete] v.
altında uzanmak underrun v.
yukarıya doğru uzanmak upjet v.
yukarı uzanmak upreach v.
boylu boyunca uzanmak bestride v.
sınır oluşturacak şekilde boylu boyunca uzanmak margin v.
engin bir şekilde uzanmak march v.
paralel veya bitişik olarak uzanmak march v.
rahatsız pozisyonda uzanmak mislie v.
geçmişe uzanmak mount v.
yıllar öncesine uzanmak mount v.
bir şeyden destek alarak uzanmak repose v.
aşağıya uzanmak descend v.
sere serpe uzanmak grabble [dialect] v.
yukarı uzanmak overreach v.
öteye uzanmak overreach v.
'-e kadar uzanmak overspan v.
üzerinde kemer gibi uzanmak concamerate v.
yüz üstü uzanmak plank v.
çıkıntı yapmadan düz çizgi halinde uzanmak plane v.
hızla uzanmak dive v.
önünde uzanmak forelie v.
ötesine uzanmak outstretch v.
dışarı uzanmak poke out v.
öne doğru uzanmak poke v.
(coğrafi şekil) uzanmak push v.
bir yerden diğerine uzanmak span v.
süresince uzanmak span v.
sere serpe uzanmak spread-eagle v.
elle uzanmak streek [obsolete] v.
eğimli uzanmak slope v.
yüzükoyun uzanmak pronate v.
Phrasals
zamanın derinliklerine kadar uzanmak go back to v.
-e kadar uzanmak go back to v.
boylu boyunca uzanmak stretch out v.
boylu boyunca uzanmak lie down v.
önünde uzanmak lie ahead of v.
önünde uzanmak lie ahead v.
boyunca uzanmak extend across v.
boyunca uzanmak extend along v.
(boylu boyunca) uzanmak stretch away v.
aşağıya doğru uzanmak slope away from something v.
aşağıya doğru uzanmak slope away from v.
-e kadar uzanmak stretch away to v.
aşağıya doğru uzanmak fall away toward something v.
birinin yanına uzanmak/yatmak lie alongside of someone v.
birinin yanına uzanmak/yatmak lie next to someone v.
bir şeyin üstüne uzanmak/yatmak lie down on something v.
bir şeyin üzerine uzanmak/yatmak lie down on something v.
bir şeyin altına/altında uzanmak/yatmak lie down under something v.
bir şeyin altına/altında uzanmak/yatmak lie down beneath something v.
(bir yerin içine kadar) uzanmak extend into something v.
(bir yerin içine kadar) uzanmak project into something v.
'e uzanmak/davranmak reach toward v.
(yerdeki/aşağıdaki) bir şeye uzanmak reach down to something v.
(bir şeyin) içine/doğru uzanmak/dalmak reach out into something v.
'e uzanmak repose in v.
'e uzanmak repose on v.
aşağıya doğru uzanmak slope down (to something or some place) v.
aşağıya doğru uzanmak slope (down) toward something v.
yukarı doğru uzanmak slope up (to something) v.
(koltuğa/sedire vs.) gömülmek/uzanmak sink back into something v.
boyunca uzanmak stretch across (something) v.
(bina) uzanmak/gitmek (bir yere) ramble on v.
içine uzanmak dip in v.
bir şeye uzanmak get to something v.
(birine/bir şeye) kadar uzanmak jut out over (someone or something) v.
yan yana yatmak/uzanmak lay together v.
(bir şeyin) üstüne uzanmak repose on (something) v.
(bir şeyin) üstüne uzanmak repose upon (something) v.
-e uzanmak stretch away v.
(birinin/bir şeyin) önünde uzanmak stretch away from (someone or something) v.
(bir şeye) uzanmak/yatmak repose in (something) v.
(bir durumda) boylu boyunca yatmak/uzanmak repose in (something) v.
(bir şeyin) içinde ölü olarak yatmak/uzanmak repose in (something) v.
(bir biçimde) uzanmak repose in (something) v.
açık havada yatmak/uzanmak lay out v.
dışarı uzanmak lay out v.
-e kadar uzanmak project into v.
(birine/bir şeye) uzanmak reach to (someone or something) v.
bir şeye kadar uzanmak reach to something v.
(birine/bir şeye) kadar uzanmak stretch away to (someone or something) v.
eğilerek uzanmak lean across (someone or something) v.
eğilerek uzanmak lean across someone or something v.
(birinin) yanında/yanına uzanmak lie with (one) v.
biriyle yan yana yatmak/uzanmak lie with someone v.
biriyle uzanmak lie with someone v.
(biriyle) yan yana yatmak/uzanmak lie with (one) v.
(biriyle) uzanmak lie with (one) v.
birinin yanında/yanına uzanmak lie with someone v.
(biriyle) birlikte yatmak/uzanmak lie with (one) v.
biriyle birlikte yatmak/uzanmak lie with someone v.
(bir yerde) uzanmak loll about (some place) v.
üşengeç/miskin bir şekilde sağa sola uzanmak loll about v.
dalgayla sahile ulaşmak için sörf tahtasının üzerine yüz üstü uzanmak prone out v.
yüzükoyun uzanmak prone out v.
yüz üstü uzanmak prone out v.
sörf tahtasına yatmak/uzanmak prone out v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak lie alongside (of someone or an animal) v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak lie alongside (of someone or an animal) v.
güneşte uzanmak bask in (something) v.
güneşte uzanmak bask in v.
(bir şeyle) rahatça uzanmak curl up with (something) v.
(birine/bir şeye) kadar uzanmak extend over (someone or something) v.
(bir şey) boyunca uzanmak extend across (something) v.
-e uzamak/uzanmak extend to v.
aşağıya doğru uzanmak fall away toward v.
-e doğru uzanmak fall away toward v.
eğilerek uzanmak lean across v.
(birinin/bir şeyin) önünde uzanmak lie ahead of (someone or something) v.
boş boş uzanmak/yatmak lie around v.
(birinin/bir şeyin) yanına uzanmak/yatmak lie alongside (someone or something) v.
'-e uzanmak lie down on v.
(birinin/bir şeyin) yanında uzanmak lie alongside (someone or something) v.
'-in altına/altında uzanmak/yatmak lie down under v.
yanına uzanmak/yatmak lie alongside v.
yanında uzanmak lie alongside v.
'-in üstüne uzanmak/yatmak lie down on v.
(birinin/bir şeyin) önünde uzanmak lie before (someone or something) v.
(birine/bir şeye) doğru uzanmak reach toward (someone or something) v.
(birine/bir şeye) uzanmak reach for (someone or something) v.
(birine/bir şeye) uzanmak reach toward (someone or something) v.
(birine/bir şeye) uzanmak reach out for (someone or something) v.
-e kadar uzanmak reach to v.
-e uzanmak reach to v.
(bir şeyin) içine uzanmak reach into (something) v.
(birine/bir şeye) uzanmak reach out after (someone or something) v.
yukarıdaki (birine/bir şeye) doğru uzanmak reach up to (someone or something) v.
içine uzanmak reach in v.
içine doğru uzanmak/dalmak reach out into v.
(bir şeye) uzanmak/yatmak rest upon (something) v.
(bir şeye) uzanmak/yatmak rest on (something) v.
yokuş aşağı uzanmak slope toward v.
-e doğru uzanmak slope toward v.
aşağıya doğru uzanmak slope toward v.
(bir şeyin) eteğinde uzanmak skirt around (something) v.
yokuş aşağı uzanmak slope away v.
aşağıya doğru uzanmak slope away v.
(bir şeye) doğru yokuş aşağı uzanmak slope toward (something) v.
(birine, bir şeye, bir yere) doğru uzanmak stretch out to (someone, something, or some place) v.
(bir şeyden/bir yerden) dışarı doğru uzanmak/çıkmak thrust out of (something or some place) v.
(bir şeyden/birinden) dışarı doğru uzanmak/çıkmak thrust through (someone or something) v.
(bir şeyden/birinden) yukarı doğru uzanmak/çıkmak thrust up through (something) v.
(bir şeyden) sarkmak/uzanmak trail over (something) v.
bir yere uzanmak lay down v.
Colloquial
uyumak üzere uzanmak bed v.
boylu boyunca uzanmak measure one's length v.
yıldızların altında uzanmak lie out underneath the stars v.
Idioms
anılara uzanmak take a trip down memory lane v.
anılara uzanmak take a stroll down memory lane v.
aniden uzanmak throw one's self down v.
eski anılara dalmak/uzanmak take a walk down memory lane v.
eski anılara dalmak/uzanmak walk down memory lane v.
içinde boylu boyunca uzanmak lie in v.
elinde güzel bir kitapla rahatça uzanmak curl up with a (good) book v.
iki seksen uzanmak measure your length [obsolete] v.
boylu boyunca uzanmak measure your length [obsolete] v.
(birinin/bir şeyin) ilerisine/ötesine uzanmak reach past (someone or something) v.
anılara uzanmak stroll down memory lane v.
Marine
kıyı boyunca uzanmak lie along the shore v.
Agriculture
(toprak, tahıl) uzanmak lodge v.
Geography
kıyıya paralel uzanmak run parallel to coastline v.
denize dik uzanmak run perpendicular to the sea v.
kıyıya paralel uzanmak run parallel along coastline v.
Archaic
yamuk bir şekilde uzanmak thwart v.
yakınına uzanmak snug v.
Slang
uyumak üzere uzanmak turn in v.
uyumak üzere uzanmak retire v.
uyumak üzere uzanmak sack out v.
uyumak üzere uzanmak hit the sack v.
uyumak üzere uzanmak crawl in v.
uyumak üzere uzanmak hit the hay v.
uyumak üzere uzanmak kip down v.
(birinin/bir şeyin) yanına kadar gelmek/uzanmak butt (up) against (someone or something) v.