spread - Turc Anglais Dictionnaire

spread

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "spread" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 139 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
spread v. yaymak
Cleaning the house is boring, I like to spread it out throughout the week.
Evi temizlemek sıkıcı, bunu hafta içine yaymayı seviyorum.

More Sentences
spread v. yayılmak
Gossips spread quickly in small communities.
Dedikodular küçük topluluklarda hızla yayılır.

More Sentences
General
spread n. şölen
She provided a good spread to welcome her son home from university.
Oğlunun üniversiteden eve dönüşünü büyük bir şölenle karşıladı.

More Sentences
spread n. açıklık
The spread of the eagle's wing is quite impressive.
Kartalın kanadının açıklığı oldukça etkileyici.

More Sentences
spread n. artış
The spread of pollutants in the water is growing at an alarming rate.
Sudaki çevreyi kirletici maddelerin artışı endişe verici bir hızla artmaktadır.

More Sentences
spread n. dağılım
This brochure shows the spread of the most luxurious hotels in Turkey.
Bu broşür Türkiye'deki en lüks otellerin dağılımını göstermektedir.

More Sentences
spread n. pike
I bought a new spread to keep me warm at night.
Geceleri beni sıcak tutsun diye yeni bir pike aldım.

More Sentences
spread n. fiyat farkı
There is a decent spread between the sale and resale values of this product.
Bu ürünün satış ve yeniden satış değerleri arasında makul bir fiyat farkı vardır.

More Sentences
spread n. çiftlik arazisi
He owns a substantial spread in the countryside.
Onun kırsalda geniş bir çiftlik arazisi var.

More Sentences
spread v. ayırmak
Spread your fingers.
Parmaklarınızı ayırın.

More Sentences
spread v. açmak
She stepped forward and spread her hands.
Bir adım öne çıktı ve ellerini iki yana açtı.

More Sentences
spread v. dağılmak
The shops mainly spread across the city center.
Mağazalar çoğunlukla şehir merkezine dağılmıştır.

More Sentences
spread v. sermek
Please spread the picnic blanket on the ground.
Lütfen piknik battaniyesini yere serin.

More Sentences
spread v. kaplamak
A look of anger slowly spread over his face.
Yüzünü yavaşça bir öfke ifadesi kapladı.

More Sentences
spread v. sıçramak
The fire is spreading to the gas tank.
Yangın benzin deposuna sıçrıyor.

More Sentences
spread v. yayılmak
The fire may get out of control and quickly spread to the surrounding area.
Yangın kontrolden çıkabilir ve hızla çevreye yayılabilir.

More Sentences
spread v. dağıtmak
Make sure you spread the bonus between the entire team.
İkramiyeyi tüm ekibe dağıttığınızdan emin olun.

More Sentences
spread v. yaymak
Last month in a show trial, he was sentenced to six months' imprisonment for spreading false information.
Geçtiğimiz ay göstermelik bir duruşmada, yanlış bilgi yaymaktan altı ay hapis cezasına çarptırıldı.

More Sentences
Trade/Economic
spread n. fark
At the end of the match, there was a two-point spread between Liverpool and Manchester United.
Maç sonunda Liverpool ile Manchester United arasında iki puanlık bir fark vardı.

More Sentences
Technical
spread v. sürmek
I spread cheese on the slice of bread.
Ekmek dilimine peynir sürdüm.

More Sentences
spread v. yaymak
However, we need to deal with the fraudsters who spread so much misery.
Bununla birlikte, bu kadar çok sefalet yayan dolandırıcılarla başa çıkmamız gerekiyor.

More Sentences
General
spread n. genişlik
spread n. kar oranı
spread n. ara
spread n. yayılım
spread n. ezme
spread n. şişmanlık
spread n. iki uç arasındaki uzunluk
spread n. yatak örtüsü
spread n. dağılma
spread n. yayılma
spread n. bulaşma
spread n. genişleme
spread n. uzatma
spread n. iki uç arasındaki genişlik
spread n. yer (gazetede bir konuya ayrılan)
spread n. ziyafet
spread n. çiftlik
spread n. örtü
spread n. aynı konuyu yazan karşılıklı iki sayfa (gazete)
spread n. ekmeğe sürülen şey
spread n. saha
spread n. yayma
spread n. toprak mülkiyeti
spread n. taşınmaz mal
spread n. arazi
spread n. şişmanlama
spread n. enine genişleme
spread n. (peynir vb.) sürülebilir yiyecek
spread n. çeşitlilik
spread v. uzanmak
spread v. uzatmak
spread v. göz alabildiğine uzanmak
spread v. saçmak
spread v. iki yana açmak
spread v. bulaştırmak
spread v. geçmek
spread v. ekmek
spread v. neşretmek
spread v. döşemek
spread v. saçılmak
spread v. sirayet etmek (hastalık)
spread v. çalmak
spread v. neşrolunmak
spread v. açılmak
spread v. kurmak (sofrayı)
spread v. bulaşmak
spread v. sürüştürmek
spread v. meydan almak
spread v. dökmek (gübre vb'ni tarlaya)
spread v. sürülmek
spread v. sürmek (bir başka şeyin üstüne)
spread v. (yemek) servis etmek
spread v. esnemek
spread v. genişlemek
spread v. uzamak
spread v. (kendini) geniş kitlelere kabul ettirmek
spread v. (kendini) büyük bir kesime mal etmek
spread adj. yayılmış
spread adj. dağılmış
spread adj. genişlemiş
spread adj. ekmek vb´ne kolayca sürülen
spread adj. açık
spread adj. iyice açılmış
spread adj. sürülen
spread adj. yaygın
Irregular Verb
spread v. spread - spread
Colloquial
spread n. çiftlik
spread n. geniş arazi parçası
Trade/Economic
spread n. alım-satım marjı
spread n. alış satış farkı
spread n. alış-satış farkı
spread n. bir yerine iki fiyat verme
spread n. değişik fiyatlardaki veya vadelerdeki bir opsiyonun aynı anda alınması.
spread n. ek faiz
spread n. iki fiyat arasındaki fark
spread n. kambiyo alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki fark
spread n. komisyon
spread n. alış-satış fiyatı arasındaki fark
Media
spread n. (gazete veya dergilerin birden fazla köşesinde) öne çıkan haber paylaşımı
spread n. büyük manşet
spread n. birbirine bakan iki kitap sayfası
spread adj. (gazete veya dergide) büyük yer kaplayan
Technical
spread n. kesme taşın yüzey genişliği
spread adj. (değerli taş) yeterli derinliği olmayan
spread adj. (değerli taş) yeterince parlamayan
spread adj. (değerli taş) mat
Railway
spread n. (makasta) ayak ile topuk bölümleri arasındaki mesafe
spread n. makas ray açıklığı
Aeronautic
spread n. kanat genişliği
spread n. kanat açıklığı
Gastronomy
spread n. sürülebilir kıvamlı yiyecek
Math
spread n. (genellikle noktalardan oluşan) sürekli grup
Statistics
spread n. yayılma
spread n. ortalama sapma
Marine Biology
spread n. ağız açıklığı
Zoology
spread n. (bazı dört bacaklılarda) ön bacaklar arasındaki mesafe
spread n. (bazı dört bacaklılarda) bacak aralığı
Breeding
spread n. hayvan sürüsü
Apiculture
spread n. kuluçkanın yayılması
Linguistics
spread v. (ses çıkarırken) dudakları genişletmek
spread v. (bir sesi) dudakları yuvarlamadan çıkarmak
spread v. (bir sesi) dudakları genişleterek çıkarmak
Military
spread n. salvo torpido atışı
Sport
spread n. bilardo topunun çarpıp sekerek izlemesi gereken asıl yola gönderildiği bir atış
spread n. (bahiste) güçlü takımın maçı kaç sayı fark ile alacağına dayalı tahmin
Football
spread n. (kuzey amerika futbolunda) bir hücum pozisyonu
Card
spread n. kartları masaya serme
spread n. elini açma
spread n. (hile amaçlı) bütün elini gösterme
spread n. (remi oyununda) masaya açılan el
spread n. (remi oyununda) bütün bir eli masaya serme
spread v. (elini veya kalan kartları) hile amaçlı göstermek
spread v. (değerli kartlardan oluşan eli) sermek
spread v. (kartları) masaya açmak
Wagering
spread n. bahsin değerini artırmak için gücü daha az olan takıma verilen avantaj
Slang
spread n. ziyafet
spread v. bacaklarını ayırmak
spread v. bacaklarını açmak

Sens de "spread" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 391 résultat(s)

Anglais Turc
General
spread of fire n. yangının yayılması
Any structure of wood contributes to the spread of fire.
Ahşabın herhangi bir yapısı yangının yayılmasına katkıda bulunur.

More Sentences
spread out v. yayılmak
It ensures that the changeover is spread out.
Değişimin yayılmasını sağlar.

More Sentences
be spread v. yayılmak
The secret was spread.
Sır yayıldı.

More Sentences
spread over v. yayılmak
Expenditure from the Community budget is spread over many different areas.
Topluluk bütçesinden yapılan harcamalar birçok farklı alana yayılmıştır.

More Sentences
spread out v. yaymak
Make sure you have enough space to spread out your textbooks and notes.
Ders kitaplarınızı ve notlarınızı yaymak için yeterli alana sahip olduğunuzdan emin olun.

More Sentences
(virus) spread v. virüs yayılmak
They also contribute to the spread of viruses on the Internet.
Ayrıca internette virüslerin yayılmasına da katkıda bulunuyorlar.

More Sentences
spread rumors v. dedikodu yaymak
Tom has been spreading rumors about Mary.
Tom, Mary hakkında dedikodular yayıyordu.

More Sentences
be spread v. dağılmak
My grandson's toys are spread all around the house.
Torunumun oyuncakları evin her tarafına dağılmış.

More Sentences
Phrasals
spread onto (something or some place) v. (bir şeyde/yerde) yayılmak
Once a layer is finished, more powder is rolled and spread onto the print bed.
Bir katman bittiğinde, daha fazla toz yuvarlanır ve baskı yatağına yayılır.

More Sentences
spread all over (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) her yerine yayılmak
The news spread all over the town.
Haber kasabanın her yerine yayıldı.

More Sentences
Trade/Economic
spread (the area) v. alana yayılmak
Spread as thinly as that, this sum will not be very effective in preventing fires.
Bu kadar geniş bir alana yayılan bu meblağ yangınların önlenmesinde çok etkili olmayacaktır.

More Sentences
Technical
spread spectrum n. yayılı spektrum
Spread spectrum modulation techniques have become more common in recent years.
Yayılı spektrum modülasyon teknikleri son yıllarda daha yaygın hale gelmiştir.

More Sentences
Medical
spread of disease n. hastalığın yayılması
After all, it is not just a question of animal welfare, it is also a question of the spread of disease.
Sonuçta, bu sadece bir hayvan refahı meselesi değil, aynı zamanda hastalıkların yayılması meselesidir.

More Sentences
General
cheese spread n. krem peynir
spread spectrum communications n. dağınık spektrum iletişimler
spread sheet n. sütunlu tablo
spread (of crack) n. çatlak ilerlemesi
spread-eagle n. kartal duruşu pozisyonu
spread eagle n. kartal duruşu pozisyonu
middle-age spread n. orta yaş göbeği
the spread of virus n. virüsün yayılmasını
middle-aged spread n. orta yaşlarda görülen vücudun orta kısmında oluşan yağlanma
chocolate spread n. çokokrem
spread of the flame n. alevin yayılması
calendar spread n. takvim aralığı
hazelnut spread n. fındık ezmesi
centre spread n. dergi, gazete vs. ortasında yer alan ve aynı habere ayrılmış karşılıklı sayfa çifti
spread head n. birbirine bakan iki kitap sayfası
spread eagle n. (abd devlet mühründe yer alan) kanatları açık kartal sembolü
spread-eagle n. (abd devlet mühründe yer alan) kanatları açık kartal sembolü
spread rumors v. dedikodu çıkarmak
spread oneself v. yayılmak
spread out v. genişlemek
spread over v. istila etmek
cause to spread v. yayılmasına neden olmak
spread by rumour v. ağızdan ağıza yayılmak
spread terror v. korku salmak
be spread v. serilmek
be spread with honey v. ballanmak
spread out v. sermek
spread terror v. dehşet saçmak
spread out v. açmak
be spread over v. serilmek
spread something thin v. bir şeyi ince bir tabaka halinde sürmek
spread over v. sarmak
spread like wildfire v. büyük bir hızla yayılmak
spread out v. ayırmak
spread by word of mouth v. ağızdan ağıza yayılmak
spread like wildfire v. ağızda sakız olmak
spread one's arms wide v. kollarını alabildiğine açmak
spread over v. sermek
be spread out v. serilmek
spread knowledge v. bilgiyi yaymak
spread to the market place v. pazara yayılmak
spread to the market v. pazara yayılmak
spread around v. çevreye yayılmak
spread the disease v. hastalık yaymak
spread the load v. yükü hafiflemek
spread far and wide v. dünyayı tutmak
spread virus v. virüs yaymak
spread virus v. virüs bulaştırmak
spread (a cloth) over v. tefriş etmek
spread-eagled v. kol ve bacakları yana açılmış olarak yatmak
spread-eagle v. kol ve bacaklarını yana açarak yatmak
spread-eagle v. kol ve bacaklarını açarak yatırmak
spread on a large area v. geniş alana yayılmak
spread in waves v. dalga dalga yayılmak
spread fear v. korku yaymak
spread fear v. korku salmak
spread the cover v. örtü yaymak
spread the cover v. örtü sermek
spread the cover v. örtü örtmek
spread negative vibes v. çevresine negatif enerji yaymak
spread positive energy around v. çevresine pozitif enerji yaymak
spread positive vibes v. çevresine pozitif enerji yaymak
spread negative energy around v. çevresine negatif enerji yaymak
spread the news v. haber yaymak
spread country-wide v. ülkenin bütününe yayılmak
spread country-wide v. bütün ülke sathına yayılmak
spread country-wide v. bütün ülkeye yayılmak
resist the spread of v. yayılmasına direnmek
resist the spread of v. yayılmasına karşı koymak
prevent the spread of virus v. virüsün yayılmasını önlemek
lay spread-eagle on the floor v. kol ve bacaklar yanlara açılmış olarak yatmak
spread to v. -e yayılmak
spread over time v. zamana yayılmak
spread seeds v. tohum atmak
spread on effort to ... v. ... mek/mak için gayret sarfetmek/ çaba göstermek
spread from person to person v. insandan insana yayılmak
spread on bread v. ekmeğe sürmek
spread to the world v. dünyaya yayılmak
spread around the world v. dünyaya yayılmak
spread out v. (bölgeye/alana) dağılmak
spread a large clew v. etkileyici görünmek
spread a large clew v. çok sayıda yelken taşımak
spread misinformation v. yanlış haber yaymak
spread misinformation v. yalan haber yaymak
spread-eagle v. yayılmak
spread oneself v. (cömertlik, misafirperverlik) sergilemek
spread-eagle v. sere serpe uzanmak
spread-eagle v. bozguna uğratmak
spread-eagle v. bacaklarını ayırarak yürümek
spread oneself v. kendini heba etmek
spread-eagle v. alt etmek
spread-eagle v. bacaklarını açıp oturmak
spread-eagle v. kolları-bacakları açarak durmak
spread-eagle v. mağlup etmek
spread-eagle v. (buz pateninde) kartal hareketi yapmak
spread-eagle v. uzatmak
spread-eagle v. yenmek
spread oneself v. maksimumu sunmak
spread the process over time v. süreci zamana yaymak
spread butter on the bread v. ekmeğe tereyağı sürmek
spread-eagle adj. abartılı
spread all through with adj. ile dolu
spread all through with adj. dolu
spread-eagle adj. övünen
spread-eagle adj. şişirilen
spread-out adj. saçılmış
spread-eagle adj. abartılan
spread-out adj. yelpaze şeklinde yayılmış
spread-eagle adj. kanatları açık kartala benzeyen
spread-eagle adj. gururlu
spread-eagle adj. kanatları açık kartalı çağrıştıran
spread-eagle adj. gururlandıran
spread-eagle adj. abartan
spread-eagle adj. gösterişli
spread-out adj. dağılmış
spread-eagle adj. abd'nin büyüklüğünü çağrıştıran
spread-eagle adv. kolları ve bacakları açık bir şekilde
spread-eagle adv. kollarını ve bacaklarını ayırarak
spread-eagle adv. kollarını ve bacaklarını açarak
Phrasals
spread about v. yaymak
spread around v. çevreye yaymak
spread under v. altına sermek
spread on v. üzerine sürmek
spread with v. -ile örtmek/kaplamak
spread onto v. üzerine sürmek
spread from v. -den yayılmak
spread into v. -e yayılmak
spread abroad v. kulaktan kulağa yayılmak
spread on v. '-de yayılmak
spread on v. '-de yaymak
spread (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) kaplamak
spread all over (something or some place) v. bir bilgiyi (bir şeyde/yerde) herkese yaymak
spread on v. bilgiyi bir şey üzerinden yaymak
spread on v. bilgi bir şey üzerinden yayılmak
spread all over (something or some place) v. bir bilgi (bir şeyin/yerin) her tarafına ulaşmak/yayılmak
spread all over (something or some place) v. bir bilgiyi (bir şeyin/yerin) her tarafına ulaştırmak/yaymak
spread on v. üzerinden yayılmak
spread all over (something or some place) v. bir bilgiyi (bir şeyde/yerde) yaymak
spread on v. üzerine sürmek
spread onto (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) üzerine yaymak
spread onto (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) üzerinden yayılmak
spread onto (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) üzerine doğru yayılmak
spread on v. üzerinden yaymak
spread on v. '-de yayılmak
spread all over (something or some place) v. bir bilgi (bir şeyde/yerde) herkese yayılmak
spread all over (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) her yerine yaymak
spread all over (something or some place) v. bir bilgi (bir şeyde/yerde) yayılmak
spread all over v. her yere yayılmak
spread on v. üzerine yaymak
spread onto (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) üzerine sürmek
spread all over (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) her tarafına sürmek
spread (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) sürmek
spread all over v. her yere ulaşmak
spread all over (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) her yerine sıçramak
spread (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) yaymak
spread on v. üzerine doğru yayılmak
spread across (something or some place) v. (bir yerin) tamamına dağılmak
spread across (something or some place) v. (bilgi, haber bir yere) tümüyle yayılmak
spread across (something or some place) v. (bir şeyi bir şeye ya da bir yere) yaymak
spread across (something or some place) v. (bir yere) tümüyle yayılmak
spread across (something or some place) v. (bir şeyi bir şeye ya da bir yere) boylu boyunca serpmek
spread across (something or some place) v. (bilgi, haber bir yerin) tamamına yaymak
spread to (someone, something, or some place) v. (birini/bir şeyi/bir yeri) sarmasına sebep olmak/sarmasını sağlamak
spread over (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sarmak/kaplamak
spread to (some place) v. (bir yere) sıçramasını/yayılmasını sağlamak
spread over (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) tepesinde yayılmak
spread over (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerine dağıtmak
spread (something) under (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) altına sermek
spread to (some place) v. (bir yere) sıçramasına/yayılmasına sebep olmak
spread over (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerine yaymak/sermek
spread to (someone, something, or some place) v. (birine/bir şeye/bir yere) yayılmasına sebep olmak/yayılmasını sağlamak
spread over (someone or something) v. (birinde/bir şeyde) yayılmasına sebep olmak
spread to (something, or some place) v. (bir şeye/bir yere) yayılmak
spread over (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sarmasına/kaplamasına neden olmak
spread to (some place) v. (bir yere) sıçramak/yayılmak
spread over (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerinde yayılmak/üzerini kaplamak
spread over (someone or something) v. (birine/bir şeye) yaymak
spread over (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerini kaplamak/örtmek
spread to (something, or some place) v. (bir şeyi/bir yeri) sarmak
Colloquial
olive spread n. zeytin ezmesi
spread your toes n. ayak parmaklarınızı aralayın
spread your legs n. bacaklarını ayır
Idioms
spark spread n. elektrik satarak elde edilen gelir/kar
spark spread n. elektrik dağıtımından elde edilen gelir/kar
spread like wildfire v. ağızda sakız olmak
spread oneself too thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread like wildfire v. (dedikodu vb) çok çabuk yayılmak
spread like wildfire v. hızla yayılmak
spread like wildfire v. dal budak salmak
spread gossip v. dedikodu çıkarmak
spread gossip v. dedikodu yaymak
spread one's wings v. kanat açmak
spread it on thick v. pohpohlamak
spread it on thick v. fazla övmek
spread it on thick v. abartmak
spread the word v. haberi/gelişmeyi yaymak
spread your wings v. yeni şeyler denemek
spread oneself too thin v. aynı anda pekçok işle uğraşmak
spread far and wide v. hızla yayılmak
cast/spread your net wide v. olasılıkları artırmak
cast/spread your net wide v. daha geniş bir alana yayılmak
cast/spread your net wide v. daha geniş bir ağ oluşturmak
cast/spread your net wide v. kapsamı geniş tutmak
cast/spread your net wide v. ağı genişletmek
spread your net wide v. bir çok farklı seçeneği değerlendirmek
spread your net wide v. farklı seçenekleri düşünmek
spread (one's) net wide v. ufkunu geniş tutmak/genişletmek
spread your net wide v. kapsamı geniş tutmak/genişletmek
spread your net wide v. geniş kapsamlı düşünmek
spread (one's) net wide v. farklı seçenekleri düşünmek
spread your net wide v. ufkunu geniş tutmak/genişletmek
spread (one's) net wide v. geniş kapsamlı düşünmek
spread (one's) net wide v. kapsamı geniş tutmak/genişletmek
spread (one's) net wide v. bir çok farklı seçeneği değerlendirmek
spread something on thick v. kalın bir tabaka halinde yaymak/sürmek
spread thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread (oneself) thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread (something or oneself) too thin v. (birini/bir şeyi) pek çok işe/göreve bölmek
spread yourself too thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread yourself too thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread yourself too thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread (oneself) thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread on thick v. kalın bir tabaka halinde yaymak/sürmek
spread thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread too thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread too thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread too thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread (oneself) thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread oneself thin v. işi başından aşkın olmak
spread oneself thin v. iki ayağı bir pabuca girmek
spread oneself thin v. aynı anda birden fazla iş ile uğraşmak
spread the word expr. duymayan kalmasın
spread like wildfire expr. milletin ağzı torba değil ki büzesin
spread like wildfire expr. el alemin ağzı torba değil ki büzesin
Speaking
turn around and spread your legs n. arkanı dön ve bacaklarını ayır
spread your legs expr. bacaklarını iki yana aç
spread butter on the bread expr. ekmeğe tereyağı sür
Trade/Economic
construction and repair billings spread over years n. yıllara yaygın inşaat ve onarım hakedişleri
credit spread n. kredi marjı
price spread n. satış karı
spread sheet accounting n. matris tekniği ile kayıt tutma
horizontal spread n. yatay fark
spread options n. aynı hisse senedi üzerinden değişik uygulama fiyatlarıyla alış ve satış sözleşmesi edinilmesi
price spread n. fiyat marjı
price spread n. malın veya ekonomik varlığın alış ve satış fiyatları arasındaki fark
construction and repair costs spread over years n. yıllara yaygın inşaat ve onarım maliyetleri
spread sheet accounting n. matrisli kayıt tutma
yield spread n. getiri farkı
bid-ask spread n. marj
bid-ask spread n. alım satım fiyatları farkı
dealing spread n. al-sat farkı
gross operating spread n. brüt kardan malın alış masrafları düşüldükten sonra kalan miktar
centre spread n. merkezi dağıtım
spread of crisis n. krizin yayılması
spread sheet n. hesap ve sınıfının analizini gösteren kağıt
sovereign spread n. kamu borç faizi
credit spread n. kredi marjı
ted spread n. bankaların borç verme eğilimini ölçmede kullanılan, üç ay vadeli devlet tahvili ile eurodolar arasındaki fark
asset swap spread n. varlık takası getiri farkı
spread a risk v. riski bölmek
spread a risk v. riski dağıtmak
Politics
spread the peace v. barışı yaymak
Advertising
double-spread n. (gazete içinde) karşılıklı iki sayfayı kaplayan reklam
Technical
spread foundation n. yüzeysel temel
spread footing n. radyejeneral
spread footing n. radye temel
spread run n. yayma süresi
spread foundation n. sığ temel
point spread function photometry n. noktasal yayılım fonksiyonlu fotometri
air spread n. hava dağıtımı
flame spread n. alev püskürtme
spread spectrum n. yayılı izge
flame spread n. alev yayılma
full beam spread n. tam ışık yayılması
detailed procedure to determine the flame spread of vertically-oriented specimens n. düşey konumdaki feney numunelerinde alevin yayılma hızının detaylı tayin yöntemi
limited flame spread n. sınırlı alev yayılması
direct-sequence-spread-spectrum n. direkt/doğrudan sıralı yayılma spektrum
spread test n. yayılma deneyi
statistical spread n. istatistiksel yayıntı
axial point- spread function n. eksenel nokta yayılım işlevi
solder spread n. lehim yayılması
spread of flame n. alev yayılması
spread frequency shift keying profile n. yayılmış frekans kaydırma anahtarlama profili
vertical flame spread test n. düşey alev yayılımı deneyi
limited flame spread material n. sınırlı alev yayma özelliğine sahip malzeme
vertical flame spread n. düşey alev yayılması
surface spread of flame n. alevin yüzeye yayılması
limited flame spread n. sınırlandırılmış alev yayılması
resistance to horizontal spread of flame n. yatay alev yayılmasına direnç
resistance to horizontal spread of flame n. yatay alev yayılmasına dayanım
corrosion spread n. korozyon yayılması
Computer
error spread n. hataların yayılması
error spread n. hataların yayılımı
double-page spread n. iki sayfalık yazı
vegie-spread n. disket
spread sheets n. hesap çizelgeleri
two-page spread adj. iki sayfaya yayılan
double-page spread expr. iki sayfalık makale
Informatics
spread spectrum multiple-access n. yayık spektrumla çok erişimli
spread spectrum n. yayık spektrum
Telecom
direct sequence spread spectrum n. doğrudan sıralı yaygın spektrum
frequency spread n. frekans dağılımı
spread spectrum n. yayılı spektrum
frequency hopping spread spectrum n. frekans atlamalı yayılmış spektrum
spread spectrum multiple access n. yayılı spektrumla çoklu erişim
time-gated direct-sequence spread spectrum n. zaman kapılı doğrudan sıralı yaygın spektrum
spread spectrum communication n. yayılı spektrum iletişimi
direct spread technique n. doğrudan dağıtım tekniği
delay spread n. gecikme yayılımı
Textile
flame spread properties n. alev yayılma özellikleri
bed spread n. yatak örtüsü
flame spread properties of vertically oriented specimens n. düşey konumdaki numunelerin alev yayılma özellikleri
Construction
lateral spread n. yana doğru yayılma
spread footing n. tekil temel
Automotive
clamping spread n. sıkma genişliği
bearing spread n. yatak yaygınlığı
ratio spread n. oran dağılımı
spread bore carburetor n. geniş boğazlı karbüratör
Railway
gauge spread n. ekartman genişlemesi
Marine
spread of oil n. petrolün yayılması
large spread n. muhbir veya gözcü tarafından gemiye iletilen, yaylım ateşi için mesafenin fazla olduğunu belirten bir rapor
spread cloth v. fora etmek
spread cloth v. yelken açmak
Petrol
crack spread n. crack marjı
crack spread n. çatlak yayılımı
crack spread n. bir varil ham petrol ile rafine edilmiş petrol ürünleri arasındaki genel fiyatlandırma farkı
crack spread n. bir varil ham petrol ile ondan rafine edilen petrol ürünleri arasındaki genel fiyat farkı
Medical
peritoneal spread n. periton içi yayılım
peritoneal spread n. periton yolu ile yayılım
common vehicle spread n. ortak yolla yayılım
droplet spread n. damlacık yayılımı
bronchopulmonary spread n. bronkopulmoner yayılım
extracapsular spread n. ekstrakapsüler yayılım
local spread n. yerel yayılma
community spread n. bir hastalığın doğrudan etkileşim kurmamış kişiler arasında yayılmaya başlaması
Psychology
spread of activation n. aktivasyon yayılması
spread of depression n. yayılma hızı
spread of effect n. etki yayılması
Optics
point spread function n. nokta dağılımı fonksiyonu
point spread function n. nokta dağılması fonksiyonu
Printing
double spread n. yayında tek birim olarak değerlendirilen karşılıklı iki sayfa
Food Engineering
spread plate technique n. yayma yöntemi
spread plate n. yayma plak
spread plate technique n. yayma plak yöntemi
fish spread n. balık ezmesi
Gastronomy
spread of tahin, cumin, red pepper flakes and lemon juice n. hibeş
fish spread n. ton balığı ezmesi
spread out on n. sermek
preserve of urfa red peppers used as spread n. isot reçeli
a spread made of yogurt seasoned with garlic n. haydari
spread the dough v. hamur açmak
spread something on v. döşemek
spread something over v. döşemek
spread dough v. yayım yazmak
Statistics
spread sampling n. (istatistiksel analiz) çalışma içerisinde rastgele kısa bölümler seçilerek bu bölümlerin oluşturduğu kümenin değerlendirildiği bir bütünce seçme yöntemi
Biology
spread of the virus n. virüsün yayılması
Marine Biology
spawning spread n. yumurtlamanın yayılması
fishing spread n. ağız genişliği
Linguistics
spread vowel n. yaygın söylenişli ünlü
Geology
symmetric split-spread n. simetrik atış ortadan arazi açılımı
Military
spread sheet n. teklif zaptı
range spread n. mesafece kademelendirme
combat spread loading n. dağınık muharebe yüklemesi
combat spread loading n. bölünmüş muharebe yüklemesi
spread the guns v. ateş taksim etmek
large spread expr. fazla yayılmış
Sport
point spread n. tahmine dayalı bir bahis oranı
spread eagle n. (buz pateninde) kartal hareketi
spread-eagle n. (buz pateninde) kartal hareketi
spread-eagle v. (kriket kalesini) atılan top ile kırıp geçmek
spread-eagle v. (futbolda rakip takımı) dağıtmak
spread-eagle v. (futbolda rakip takımı) perişan etmek
Wagering
spread betting n. ortaya koyulan paranın müsabakada alınan puana dayandığı bir bahis
Printery
center spread n. gazetenin orta sayfası
center spread n. orta sayfa
British Slang
spread it on thick v. abartmak
Gastronomy
breakfast spread n. serpme kahvaltı