durmak - Turc Anglais Dictionnaire

durmak

Sens de "durmak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 113 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
durmak stop v.
The rain has stopped and the sun is shining.
Yağmur durdu ve güneş açıyor.

More Sentences
durmak halt v.
The bus halted at the traffic lights.
Otobüs trafik ışıklarında durdu.

More Sentences
durmak stand v.
You could see the house standing amid pine trees.
Çam ağaçlarının arasında duran evi görebiliyordunuz.

More Sentences
durmak cease v.
If it is applied, agricultural activities would cease in the least productive farms and areas.
Eğer uygulanırsa, en az verimli çiftliklerde ve alanlarda tarımsal faaliyetler duracaktır.

More Sentences
General
durmak let up v.
The snow is letting up.
Kar duruyor.

More Sentences
durmak stay v.
You can stay in the car,' said the mechanic.
"Arabanın içinde durabilirsin" dedi tamirci.

More Sentences
durmak linger v.
The taste of the sour apple still lingers in my mouth.
Ekşi elmanın tadı hala ağzımda duruyor.

More Sentences
durmak keep v.
You are, of course, quite right to keep reverting to this question.
Elbette bu soruya dönüp durmakta son derece haklısınız.

More Sentences
durmak pull up v.
We pulled up in front of a large villa.
Büyük bir villanın önünde durduk.

More Sentences
durmak stop over in v.
We stopped over in Athens on our way to Paris.
Paris'e giderken, Atina'da durduk.

More Sentences
durmak remain v.
We remain unpersuaded and we will vote against most of them.
İkna olmamış durumdayız ve bunların çoğuna karşı oy kullanacağız.

More Sentences
durmak hold on v.
But hold on, there is a problem!
Ama durun, bir sorun var!

More Sentences
durmak harp v.
It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
Bir avukatın küçük noktalarda bile her taşın altına bakması ve çıkmazdan kurtulmak için aynı konu üzerinde ısrarla durması önemlidir.

More Sentences
durmak rest v.
There is no rest for the weary.
Durmak yok yola devam.

More Sentences
durmak quit v.
We'll leave as soon as it quits raining.
Yağmur durur durmaz gideceğiz.

More Sentences
durmak halt v.
After showing signs of trouble, Noble Bank halted their services for Bitfinex and Tether.
Sorun belirtileri gösterdikten sonra Noble Bank, Bitfinex ve Tether için hizmetlerini durdurdu.

More Sentences
durmak go v.
My father cannot go without coffee even for a day.
Babam bir gün bile kahvesiz duramaz.

More Sentences
durmak look v.
Julia looked like she'd come out of a French movie.
Julia bir Fransız filminden çıkmış gibi duruyordu.

More Sentences
durmak hold v.
We are faced with a decisive choice that it would be unrealistic and tragic to hold back from.
Geri durmanın gerçekçi olmayacağı ve trajik olacağı belirleyici bir seçimle karşı karşıyayız.

More Sentences
durmak wait v.
But wait, this isn’t a bad thing!
Ama durun, bu kötü bir şey değil!

More Sentences
durmak dwell v.
The industry is expecting this, and we should not need to dwell so long on issues that require the committee system.
Sektör bunu bekliyor ve komite sistemini gerektiren konular üzerinde bu kadar uzun süre durmamıza gerek yok.

More Sentences
durmak lie v.
Have you seen my keys lying around somewhere?
Anahtarlarımı bir yerlerde dururken gördün mü?

More Sentences
durmak sit v.
However, the grey and green would not sit well together.
Ancak, gri ve yeşil birlikte güzel durmazdı.

More Sentences
durmak cease v.
Throughout the movie, the action never ceases.
Film boyunca aksiyon hiç durmuyor.

More Sentences
durmak pause v.
Let us pause and reflect on the scale of the problem.
Duralım ve sorunun boyutları üzerinde düşünelim.

More Sentences
durmak stop v.
Why stop, though, when things are going so well?
İşler bu kadar iyi giderken neden duralım ki?

More Sentences
durmak stand v.
My bike has been standing in the shed for months.
Bisikletim aylardır kulübede duruyor.

More Sentences
durmak lie v.
This reflects the scale of the task which lies before us.
Bu, önümüzde duran görevin büyüklüğünü yansıtmaktadır.

More Sentences
durmak call v.
This train calls only at express stations.
Bu tren sadece ekspres istasyonlarda duruyor.

More Sentences
durmak end v.
Let's wait for the rain to end!
Yağmurun durmasını bekleyelim!

More Sentences
durmak stall v.
After three years, this agenda is stalled; indeed, it is going backwards.
Üç yılın ardından, bu gündem durmuş durumda, hatta geriye doğru gidiyor.

More Sentences
Phrasals
durmak hold on v.
Hold on there.
Dur bakalım.

More Sentences
durmak let up v.
The rain never let up all night.
Yağmur bütün gece durmadı.

More Sentences
durmak hang on v.
Hang on a moment.
Bir dakika dur.

More Sentences
durmak stop out v.
Local buses also stop outside throughout the day.
Yerel otobüsler de gün boyunca dışarıda durmaktadır.

More Sentences
Colloquial
durmak cut it v.
Cut it out already.
Bir durun hele.

More Sentences
Automotive
durmak pull up v.
This car pulled up in front of the bank.
Bu araba bankanın önünde durdu.

More Sentences
durmak stop v.
So now is not the time to stop.
Bu yüzden şimdi durma zamanı değil.

More Sentences
General
durmak come to a stop v.
durmak draw rein v.
durmak suit v.
durmak come to rest v.
durmak subside v.
durmak draw up v.
durmak come to a halt v.
durmak abide v.
durmak pull in v.
durmak land v.
durmak grind to a halt v.
durmak discontinue v.
durmak surcease v.
durmak be v.
durmak endure v.
durmak be at a standstill v.
durmak tarry v.
durmak flow v.
durmak shut down v.
durmak pass off v.
durmak take a pause v.
durmak tarry v.
durmak tarry v.
durmak check v.
durmak jib v.
durmak haunt v.
durmak lin [dialect] v.
durmak demise v.
durmak drop v.
durmak consist [obsolete] v.
durmak sull v.
durmak stond v.
durmak spare [obsolete] v.
durmak staun [scotland] v.
durmak stound [dialect] [uk] v.
durmak staw v.
Phrasals
durmak call off v.
durmak bog down v.
durmak seize up v.
durmak take up v.
durmak draw up v.
durmak draw up v.
durmak haul up v.
durmak give off [obsolete] v.
durmak give over v.
durmak go out v.
durmak moor up v.
durmak wait up v.
Colloquial
durmak hop off v.
durmak park it v.
Idioms
durmak keep one's hands off v.
durmak come to rest v.
durmak hold one's head high v.
durmak come to a halt v.
durmak grind to a standstill v.
durmak rest on one's oars v.
durmak lay on one's oars v.
durmak lay on the oars v.
durmak lie on one's oars v.
durmak lie on the oars v.
durmak rest on the oars v.
durmak head south v.
durmak hold hard [uk] v.
durmak go south v.
durmak run into the buffers [uk] v.
durmak grind to a halt/standstill v.
durmak come to a grinding halt v.
durmak keep hands off v.
durmak rest on your oars v.
durmak lean on your oars [old-fashioned] [uk] v.
Technical
durmak intermit v.
Automotive
durmak come to rest v.
durmak die out v.
Archaic
durmak stint v.
Slang
durmak hit the buffers v.

Sens de "durmak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
ayakta durmak stand v.
Everything will stand or fall with their implementation.
Her şey onların uygulanmasıyla ayakta duracak veya düşecektir.

More Sentences
General
uslu durmak keep quiet v.
Keep quiet and behave well!
Sessiz olun ve uslu durun!

More Sentences
uzak durmak keep away from v.
It is important to keep it simple, to keep away from partial decoupling and to cut red tape.
İşi basit tutmak, kısmi ayrıştırmadan uzak durmak ve bürokrasiyi azaltmak önemlidir.

More Sentences
uzak durmak avoid v.
Pregnant women should completely avoid alcohol, and everyone else with a folate deficiency should decrease their alcohol intake.
Hamile kadınlar alkolden tamamen uzak durmalı ve folat eksikliği olan herkes alkol alımını azaltmalıdır.

More Sentences
havada durmak hover v.
The helicopter was hovering over the city.
Helikopter şehrin üzerinde havada duruyordu.

More Sentences
birdenbire durmak (makine) die v.
The engine just died after five minutes I started it.
Çalıştırdıktan beş dakika sonra motor birdenbire durdu.

More Sentences
dik durmak stand upright v.
The length of the wood should be standing upright on the ground.
Ahşabın uzunluğu yerde dik durmalıdır.

More Sentences
uzak durmak stay away from v.
Stay away from people who keep criticizing you.
Sizi sürekli eleştiren insanlardan uzak durun.

More Sentences
yakınıp durmak spout v.
Bertha just spouts about her struggles all day long.
Bertha tüm gün boyunca boğuştuğu işlerden yakınıp duruyor.

More Sentences
durmak (saat kurgusu bittiği için) run down v.
My watch has run down.
Saatim durdu.

More Sentences
kambur durmak stoop v.
An unfamiliar figure was stooping behind the wall.
Duvarın arkasında kambur duran belirsiz bir figür vardı.

More Sentences
aniden durmak stop short v.
Tom stopped short.
Tom aniden durdu.

More Sentences
kambur durmak slouch v.
He tended to slouch when sitting.
Otururken kambur durmaya meyilliydi.

More Sentences
uzak durmak stand aloof v.
He always stands aloof from the masses.
O her zaman kitlelerden uzak duruyor.

More Sentences
durmak (motor) stall v.
Sales growth has stalled since January.
Satışlardaki büyüme Ocak ayından bu yana durdu.

More Sentences
asılı durmak hang v.
My graduation photograph was hanging on the wall.
Mezuniyet fotoğrafım duvarda asılı duruyordu.

More Sentences
üzerinde durmak elaborate v.
Experts from all stakeholders should elaborate on specific issues including those raised in the report.
Tüm paydaşlardan uzmanlar, raporda dile getirilenler de dahil olmak üzere belirli konular üzerinde durmalıdır.

More Sentences
uzak durmak shun v.
At school the other girls shunned Mary.
Okulda diğer kızlar Mary'den uzak durdular.

More Sentences
sıkı durmak sit tight v.
Sit tight.
Sıkı durun.

More Sentences
üzerinde durmak (bir konu) dwell on v.
I shall therefore dwell on a few points that complement what has just been said.
Bu nedenle, az önce söylenenleri tamamlayan birkaç nokta üzerinde duracağım.

More Sentences
arkasında durmak stand behind v.
No longer does the antagonist stand behind a fixed border; now he is within our own frontiers.
Düşman artık sabit bir sınırın arkasında durmuyor; artık kendi sınırlarımızın içinde.

More Sentences
üzerinde durmak lay stress on v.
The speaker laid stress on the need for thrift.
Konuşmacı tasarrufun gerekliliği üzerinde durdu.

More Sentences
hareketsiz durmak stand still v.
Tom was standing still.
Tom hareketsiz duruyordu.

More Sentences
asılı durmak hang on v.
The picture is hanging on the wall.
Resim duvarda asılı duruyor.

More Sentences
havada durmak levitate v.
Tom claims he can levitate himself.
Tom havada durabildiğini iddia ediyor.

More Sentences
arka ayakları üzerinde durmak beg v.
Whenever my dog sees food in my hand, he immediately starts to beg.
Köpeğim ne zaman elimde yemek görse hemen arka ayakları üzerinde durmaya başlar.

More Sentences
uzak durmak stay out of v.
However, we managed to stay out of trouble.
Ancak beladan uzak durmayı başardık.

More Sentences
uzak durmak keep out of v.
Keep out of possible allergens which can worsen your condition.
Durumunuzu kötüleştirebilecek olası alerjenlerden uzak durun.

More Sentences
uzak durmak abstain from v.
My father tries to abstain from drinking.
Babam içkiden uzak durmaya çalışıyor.

More Sentences
uzak durmak stay away v.
Maybe that is why I have stayed away.
Belki de bu yüzden uzak durdum.

More Sentences
ayakta durmak stand v.
What I want to say is that this directive stands or falls by the minimum social provision for victims.
Söylemek istediğim şey, bu direktifin mağdurlar için asgari sosyal hükümlerle ayakta durduğu veya düştüğüdür.

More Sentences
dengede durmak be balanced v.
Tom is balancing on a tightrope.
Tom bir ipin üzerinde dengede duruyor.

More Sentences
evde durmak stay at home v.
He stayed at home all day.
Tüm gün evde durdu.

More Sentences
kalbi durmak (one's heart) stop v.
Lidocaine toxicity may cause the heart to stop.
Lidokain toksisitesi kalbin durmasına neden olabilir.

More Sentences
ayakta durmak remain standing v.
Please remain standing.
Lütfen ayakta durun.

More Sentences
uzak durmak abstain v.
Kevin's doctor ordered him to abstain from drinking.
Kevin'in doktoru ona içkiden uzak durmasını söylemiş.

More Sentences
bekleyip durmak hover v.
The family of the victim was hovering outside of the interrogation room.
Kurbanın ailesi sorgu odasının dışında bekleyip duruyordu.

More Sentences
kıpırdamadan durmak stay put v.
Stay put for now.
Şimdilik kıpırdamadan dur.

More Sentences
üzerinde durmak emphasise v.
Secondly, I should like to emphasise training organisations or training on the job.
İkinci olarak, eğitim organizasyonları veya iş başında eğitim üzerinde durmak istiyorum.

More Sentences
alkolden uzak durmak abstain from alcohol v.
We abstain from alcohol.
Alkolden uzak duruyoruz.

More Sentences
ayrı durmak stand apart v.
The house stands apart from the others.
Bu ev diğerlerinden ayrı duruyor.

More Sentences
beladan uzak durmak avoid trouble v.
I always try to avoid trouble.
Her zaman beladan uzak durmaya çalışırım.

More Sentences
bir yerde durmak stop somewhere v.
We could stop somewhere.
Bir yerde durabiliriz.

More Sentences
söyleyip durmak keep telling v.
I keep telling you I don't want your help.
Yardımını istemediğimi söyleyip duruyorum.

More Sentences
dışında durmak stand outside (of) (something) v.
I'm standing outside the church right now.
Şu anda kilisenin dışında duruyorum.

More Sentences
sağlam durmak hold firm v.
She has known when to hold firm and when to make concessions.
Ne zaman sağlam duracağını ve ne zaman taviz vereceğini bilmiştir.

More Sentences
uslu durmak behave v.
If you don't behave, Santa won't come.
Uslu durmazsan Noel Baba gelmeyecek.

More Sentences
üzerinde durmak dwell v.
I should like to dwell for a moment on common sense.
Bir an için sağduyu üzerinde durmak istiyorum.

More Sentences
boş boş durmak sit v.
Did you really spend your day sitting at home?
Gününüzü gerçekten evde boş boş durarak mı geçirdiniz?

More Sentences
kenarda durmak stand v.
Jack stood aside for Hitomi to enter.
Jack, Hitomi'nin girmesi için kenarda durdu.

More Sentences
durmak bilmeme remorselessness n.
kayakçının atlama veya koşudan sonra durmak için kaydığı alan outrun n.
baltacının üzerinde durmak için çentik atılan ağaca yerleştirdiği kısa basamak springboard n.
bir yerde durmak stop off in v.
fırlatıp veya fırlayıp durmak dartle v.
uzak durmak keep one's distance from v.
(kuş) havada hareketsizmiş gibi durmak be poised in the sky v.
sıkı durmak hold firm v.
rahat durmak behave oneself v.
iğreti durmak not to be firmly in place v.
havada durmak poise v.
aklı durmak be shocked v.
üstünde durmak surmount v.
sabit durmak stand firm v.
doğru durmak sit still v.
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle about v.
uzak durmak shrink away v.
geçmişteki talihsizliklerin üzerinde durmak cry over spilled milk v.
yaklaşıp durmak draw up v.
uzak durmak absent oneself from v.
el ve ayakların hafif hareketiyle su içinde dik durmak tread water v.
üzerinde durmak discourse v.
aklı durmak be astonished v.
eğreti durmak be askew v.
uzak durmak stand clear v.
bir konu üzerinde durmak dwell on v.
iğrenip uzak durmak abhor v.
dalgın dalgın dolanıp durmak moon around v.
uzak durmak keep out v.
üzerinde durmak urge upon v.
havada durmak remain in the air v.
sözünde durmak keep one's word v.
üzerinde durmak play up v.
bir yerde durmak (mola vb) stop at v.
sürekli bir konu hakkında konuşmak ve düşünüp durmak harped on v.
sözünde durmak be as good as one's word v.
kusur bulup durmak nag v.
asılı durmak poise v.
(bir şeyi yapmayı) tekrarlayıp durmak battologize v.
üzerinde çok durmak niggle v.
üzerinde durmak dwell on v.
alesta durmak stand ready v.
üzerinde fazla durmak belabor v.
aç durmak do without food v.
üstünde durmak repose on v.
dik durmak posture v.
üzerinde durmak deliberate v.
durmak (bir yerde) stand v.
uzak durmak hold aloof v.
dollanıp durmak lounge about v.
birdenbire durmak stop dead v.
birinin başında durmak stand over v.
omuzları çökük durmak stoop v.
alarga durmak stand aloof from v.
omuzları düşük durmak stoop v.
üzerinde durmak harp upon v.
doğru durmak stand straight v.
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle over v.
susta durmak (köpek) stand on its hind legs v.
çırpınıp durmak struggle over v.
dik durmak stand erect v.
uzak durmak keep aloof v.
sızlanıp durmak beef v.
hareketsiz durmak poise v.
uzak durmak skirt v.
konuşup durmak chatter v.
üzerinde durmak dwell upon v.
geri durmak refrain v.
kambur durmak hunch one's shoulders v.
durmak (bir yerde) position v.
bir yerde durmak stop off v.
üzerinde durmak (düşünmek vb) deliberate v.
güzel durmak become v.
uzak durmak dissociate oneself from v.
sıkı durmak hold firmly v.
faça edip durmak heave to v.
bakıp durmak look on v.
akan sular durmak be indisputable v.
su üstünde durmak float v.
fazlasıyla üstünde durmak make much of v.
üstünde durmak underscore v.
çırpınıp durmak try harder v.
durmak (makine) pack up v.
uzak durmak stand clear of v.
üzerinde durmak accentuate v.
durmak (belirli bir şekilde) bear v.
su üzerinde durmak float v.
araba kayarak durmak skid to a halt v.
kambur durmak hunch one's back v.
etrafında dolaşıp durmak hover v.
uzak durmak give a wide berth to v.
doğru durmak behave oneself v.
çırpınıp durmak fight one's way v.
bacaklarını açarak durmak straddle v.
el pençe divan durmak bow and scrape v.
üzerinde durmak insist v.
zınk diye durmak come to an abrupt stop v.
durmak (bir aygıt) go off v.
dalgın dalgın dolanıp durmak moon about v.
üstünde durmak fasten upon v.
uzak durmak stand apart v.
açık durmak stand aside v.
üzerinde durmak urge on v.
çırpınıp durmak exert every effort v.
sözünde durmak be as good as one's promise v.
hiçbir şey yapmadan durmak stand idle v.
aynı şeyleri tekrarlayıp durmak harp on v.
söyleyip durmak din v.
geri durmak hang back v.
dik durmak crane v.
tamamen durmak come to a dead stop v.
üzerinde durmak harp on v.
karşı durmak oppose v.
asılı durmak latch on to v.
olumsuz noktaları üzerinde durmak criticize v.
uzak durmak keep one's distance v.
birdenbire durmak break off v.
put gibi durmak stand as still as a statue v.
selam durmak salute v.
kambur durmak slouch along v.
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak stand clear of v.
geri durmak abstain from v.
üzerinde çok durmak harp on v.
eğri durmak lean v.
birinin arkasında durmak stand behind v.
dimdik ayakta durmak not to collapse v.
sıkı durmak hold fast v.
boş durmak be unemployed v.
uslu durmak be good v.
el pençe divan durmak wait on someone hand and foot v.
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak stand clear v.
üzerinde durmak emphasize v.
karşı durmak kick v.
avara durmak stand around idly v.
oturmak veya bir yere yaslanarak durmak slouch v.
karşı durmak resist v.
sızlanıp durmak carry on v.
ahırda durmak stable v.
birdenbire durmak (bir yerde) stop short at v.
üzerinde durmak accent v.
açık durmak not to interfere v.
boş durmak idle v.
ayakta zor durmak have difficulty in standing v.
üzerinde durmak put emphasis on v.
hummalı bir hasta gibi çırpınıp durmak thrash about v.
dönüp durmak (bir yerin üstünde daireler çizerek) circle v.
yanlış bir kararı veya başarısızlığı düşünüp durmak saw sawdust v.
üstünde durmak fasten on v.
ayakları üzerinde durmak stand on one's own legs v.
kendi ayakları üstünde durmak stand on one's own legs v.
ayakları üstünde durmak support one's self v.
insanlardan uzak durmak keep to oneself v.
içkiden uzak durmak abstain v.
geri durmak abstain v.
sözünde durmak keep a promise v.
uzak durmak avoid somebody v.
uzak durmak keep away from something v.
uzak durmak keep aloof from something v.
üzerinde durmak play to v.
uslu durmak be quiet v.
uslu durmak sit still v.
üzerinde durmak bring out v.
ufak tefek kusurlar üstünde durmak niggle v.
dışında durmak stay out of v.
dimdik durmak stand erect v.
dengede durmak stand in balance v.
dışında durmak stand out of v.
dengede durmak be well balanced v.
dolanıp durmak wander around v.
atıl durmak not in use v.
atıl durmak stand idle v.
atıl durmak lie idle v.
atıl durmak remain idle v.
düz durmak stand straight v.
düz durmak stand even v.
düz durmak stand flat v.
baş aşağı durmak headstand v.
evde durmak remain at home v.
başı dik durmak hold one's head high v.
üzerinde çok durmak overemphasise v.
üzerinde çok durmak put excessive emphasis on v.
üzerinde çok durmak overemphasize v.
üzerinde çok durmak stress too much v.
beladan uzak durmak keep out of trouble v.
beladan uzak durmak stay out of trouble v.
kalbi durmak (one's heart) fail v.
(yolculukta) durmak stop off v.
dolaşıp durmak move about v.
dolanıp durmak meander v.
dolanıp durmak saunter v.
dolanıp durmak tootle v.
dolanıp durmak stroll v.
dolanıp durmak stravaig v.
dolanıp durmak wander about v.
dolanıp durmak take a stroll v.
dolanıp durmak wander v.
dolanıp durmak mosey v.
dolanıp durmak move about v.
dolanıp durmak traipse v.
dolanıp durmak ramble v.
sıvının üstünde durmak float v.
ciddi durmak keep a straight face v.
kendi ayakları üzerinde durmak stand on one's own feet v.
sızlanıp durmak yammer v.
yakınıp durmak yammer v.
sözünde durmak abide by v.
uzak durmak keep one's eyes off v.
uzak durmak stand back v.
uzak durmak keep one's hands off v.
üzerinde durmak lay emphasis on v.
üzerinde durmak lay weight on v.
el pençe divan durmak wait hand and foot v.
uzak durmak keep off v.
uzak durmak funk v.
uzak durmak short-circuit v.
havada belli bir noktada durmak hover v.
havada bir yerin üzerinde durmak hover v.
uzak durmak get out of v.
karşı durmak confront v.
uzak durmak keep away v.
el pençe divan durmak kowtow v.
söylenip durmak nag v.
(taşıt) kenara çekilip durmak pull in v.
(makine) durmak pack up v.
sözünde durmak keep word v.
karşı durmak stand up to v.
dik durmak stick up v.
birinden uzak durmak stand away v.
kapalı bir yerde durmak stay indoor v.
aranıp durmak cast about v.
aranıp durmak cast around v.
aranıp durmak cast round v.
üzerinde durmak make a point of v.
bir şeyden uzak durmak abstain from v.
bir şeyden uzak durmak refrain from v.
sözünün arkasında durmak stand by one's word v.
sözünün arkasında durmak stand behind one's word v.
üzerinde önemle durmak place too much stress on v.
durmak bilmeden konuşmak talk away v.
üzerinde önemle durmak lay too much stress on v.
üzerinde önemle durmak overstress v.
üzerinde önemle durmak overemphasize v.
üzerinde önemle durmak overemphasise v.
üzerinde önemle durmak stress too much v.
üzerinde önemle durmak put excessive emphasis on v.
sözünde durmak abide by one's word v.
önemle üzerinde durmak put excessive emphasis on v.
önemle üzerinde durmak stress too much v.
otobüste ayakta durmak stand on the bus v.
önemle üzerinde durmak overemphasize v.
önemle üzerinde durmak overemphasise v.
önemle üzerinde durmak overstress v.
önemle üzerinde durmak place too much stress on v.
önemle üzerinde durmak lay too much stress on v.
geride durmak stand behind v.
geride durmak stay behind v.
mesafeli durmak stand aloof from v.
mesafeli durmak remain aloof v.
mesafeli durmak remain distant v.
yiyip durmak eat away v.
üzerinde özellikle durmak particularly emphasize v.
üzerinde özellikle durmak especially emphasize v.
üzerinde özellikle durmak put particular emphasis on v.
yarı yolda durmak stop short v.
karşı durmak take a stand against v.
karşısında durmak take a stand against v.
sakin durmak stay calm v.
şikayet edip durmak backbite v.
karşı durmak repugnate v.
sözünde durmak deliver on one's promise v.
tek ayak üzerinde durmak stand on one foot v.
tek ayak üstünde durmak stand on one foot v.
(yorgunluktan) beyni durmak be too tired to think v.
(yorgunluktan) kafası durmak be too tired to think v.
beladan uzak durmak remain out of trouble v.
kapıya vurup durmak bang away at the door v.
bir şeye vurup durmak bang on v.
-den uzak durmak remain of something v.
-den uzak durmak move of something v.
-den uzak durmak keep of something v.
-den uzak durmak stand of something v.
-den uzak durmak clear of something v.
önünde durmak stand in front of v.
siperde durmak stay in the trenches v.
gecelemek için bir yerde durmak stop somewhere for the night v.
el pençe divan durmak grovel to someone v.
bir yerde durmak pull up somewhere v.
bir yerde durmak haul up somewhere v.
bir şeyin üzerinde ısrarla durmak lay great stress on something v.
yalvarıp durmak keep begging v.
-e karşı çıkmak/durmak be in opposition to v.
birinin önünde/geçiş yolunda durmak stand in someone's way v.
benzin almak için durmak stop to get gas v.
bir şeyi kafasına takıp durmak keep obsessing about something v.
üstünde durmak emphasize v.
üstünde durmak underline v.
finansal olarak (yeniden) kendi ayaklarının üzerinde durmak get back on one's feet financially v.
kırmızıda durmak stop at red lights v.
kırmızı ışıkta durmak stop at red lights v.
kapıda bekleyip durmak be hovering in the doorway v.
kaza yerinde nefes alışverişi durmak stop breathing at the site of the accident v.
büyük oranda durmak largely stop v.
amuda kalkıp durmak stand on one's head v.
birinin yanında durmak remain close to someone v.
birine yakın durmak remain close to someone v.
biri için durmak stop for someone v.
üstünde durmak stay on top of v.
üzerinde fazla durmak belabour v.
olumsuz noktaları üzerinde durmak criticise v.
üstünde durmak emphasise v.
ufak ya da önemsiz ayrıntılar üzerinde fazlasıyla durmak squabble v.
ufak ya da önemsiz ayrıntılar üzerinde fazlasıyla durmak bicker v.
ufak ya da önemsiz ayrıntılar üzerinde fazlasıyla durmak quibble v.
ufak ya da önemsiz ayrıntılar üzerinde fazlasıyla durmak brabble v.
ufak ya da önemsiz ayrıntılar üzerinde fazlasıyla durmak pettifog v.
ufak ya da önemsiz ayrıntılar üzerinde fazlasıyla durmak niggle v.
kafasını geriye atıp durmak chack v.
kıvrılıp durmak twist and turn v.
stresten uzak durmak keep away from stress v.
dengede durmak balance v.
dengede durmak stay in balance v.
birinin sözünü kesip durmak keep interrupting someone v.
uslu durmak behave well v.
cesurca durmak brave v.
dik durmak take a tough stance v.
kaybedip durmak keep losing v.
alerjenlerden uzak durmak keep out allergens v.
alerjenlerden uzak durmak keep away from allergens v.
put gibi durmak stay put v.
bir şeyi yapmak için durmak stop to do something v.
uzak durmak absist v.
karşı durmak calcitrate v.
bir süre durmak tarry v.
sözünde durmak adhere v.
karşı durmak affront [obsolete] v.
gelişimi durmak abort v.
iğrenip uzak durmak agrize v.
iğrenip uzak durmak agryze v.
iğrenip uzak durmak agrise v.
iğrenip uzak durmak agryse v.
yeniden üzerinde durmak reaccent v.
yeniden üzerinde durmak redeliberate v.
yeniden üzerinde durmak re-emphasise v.
yeniden üzerinde durmak re-emphasize v.
geri durmak refret [obsolete] v.
ayrıntılar üzerinde fazlaca durmak labour v.
ayrıntılar üzerinde fazlaca durmak labor v.
farklı pozisyonda durmak change posture v.
aniden durmak check v.
gibi durmak think [obsolete] v.
uzak durmak leave alone v.
cesurca karşı durmak bid defiance to v.
birbirlerine yakın durmak stand close to one another v.
sağlam durmak hold steady v.
bir yönde ilerliyormuş gibi durmak walk v.
konuşup durmak jaw v.
konuşup durmak yack v.
karşı çıkmak/durmak kick v.
sallanarak durmak hang v.
ortalıkta öylece durmak hang v.
düşecekmiş gibi durmak hang v.
bahaneler bulup durmak chicane v.
eğri durmak lean v.
karşı durmak let v.
dengede durmak librate v.
belirli bir şekilde durmak land v.
belirli bir yerde durmak land v.
şişirerek sızıntıyı önlemek için suda durmak binge [dialect] [uk] v.
uzak durmak blink v.
dürtüp durmak worry v.
dokunup durmak worry v.
(kötü anılar) aklına gelip durmak haunt v.
dolaşıp durmak mingle v.
frenle durmak brake v.
frenlemiş gibi durmak brake v.
aniden durmak break v.
uzak durmak (hava) hold off v.
yanlış şekilde durmak misstop v.
dolanıp durmak mouse v.
zihinde dönüp durmak revolve v.
el pençe divan durmak genuflect v.
eleştirip durmak obequitate [obsolete] v.
… olacak gibi durmak rine [dialect] [uk] v.
konuşup durmak claik [scotland] v.
dolanıp durmak dander [dialect] [uk] v.
uzak durmak decline [obsolete] v.
televizyon kanalları arasında gezinip durmak graze v.
dolanıp durmak lollop [uk] v.
(dili) dışarda durmak loll v.
karşı durmak oppone v.
üzerinde fazla durmak overaccentuate v.
önemle üzerinde durmak overplay v.
aniden durmak overslow v.
ayakta durmak overstride v.
uzak durmak curb v.
uzak durmak withhold v.
üstünde durmak impress (on) v.
övünüp durmak vapour v.
övünüp durmak vapor v.
dolaşıp durmak dispace [obsolete] v.
dolanıp durmak dispace [obsolete] v.
içinde durmak inexist v.
beşikte durmak cradle [obsolete] v.
düşecekmiş gibi asılı durmak drip v.
katılmaktan geri durmak drop v.
parçalanmaya dayanırcasına sabit durmak cling v.
el pençe divan durmak crouch v.
didinip durmak fend [dialect] [uk] v.
(sevilmeyen birinden) uzak durmak introject v.
üzerinde durmak italicize v.
üzerinde durmak italicise v.
sessiz durmak peace v.
ileri geri hareket edip durmak dartle v.
huzursuz bir şekilde dolanıp durmak fig [uk] v.
dolanıp durmak flane v.
(bir şeyin) yanında durmak flank v.
geri durmak forego v.
uzak durmak forego v.
üstünde durmak outtop v.
yüksek konumda durmak perch v.
çocuk gibi mırıldanıp durmak prattle v.
önünde durmak preface v.
önde durmak preface v.
bilinenler ışığında … gibi durmak seem v.
omuz omuza durmak shoulder v.
dibinde durmak shoulder v.
bir adım geride durmak shrink v.
bir adım geri durmak shuck [obsolete] v.
uzak durmak shy v.
yanında durmak side v.
sabit durmak side v.
bir tarafta durmak side v.
aynı şeyi ötüp durmak cuckoo v.
gezip durmak forwander [dialect] [uk] v.
aniden durmak freeze up v.
köşede durmak skit v.
su üzerinde sırt üstü durmak skull v.
pasif durmak skulk v.
usul usul gezinip durmak sloom [dialect] [uk] v.
söylenip durmak snag [dialect] v.
yakın durmak snuggle v.
sfenks gibi durmak sphinx v.
kambur durmak spraddle v.
kolları-bacakları açarak durmak spread-eagle v.
söylenip durmak spuddle v.
atıl halde durmak stand v.
ayakta dikilerek öylece durmak stand about v.
uzakta durmak stand by v.
mesafeli durmak stand by v.
(sıvı) yerinde durmak stand v.