ayrı - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

ayrı



Sens de "ayrı" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 61 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
ayrı separate adj.
ayrı apart adv.
General
ayrı asunder n.
ayrı aside adj.
ayrı dividual adj.
ayrı divided adj.
ayrı independent adj.
ayrı divergent adj.
ayrı removed adj.
ayrı insular adj.
ayrı remote adj.
ayrı especial adj.
ayrı isolated adj.
ayrı unconnected adj.
ayrı several adj.
ayrı discontinuous adj.
ayrı single adj.
ayrı another adj.
ayrı different adj.
ayrı distanced adj.
ayrı differing adj.
ayrı singular adj.
ayrı extra adj.
ayrı detached adj.
ayrı separate adj.
ayrı differential adj.
ayrı discrete adj.
ayrı dissimilar adj.
ayrı distinct adj.
ayrı untogether adj.
ayrı gappy adj.
ayrı idiomatic adj.
ayrı idiomatical adj.
ayrı dissite [obsolete] adj.
ayrı dissolute [obsolete] adj.
ayrı infrequent adj.
ayrı distraught [obsolete] adj.
ayrı difform [obsolete] adj.
ayrı sep (separate) adj.
ayrı sep (separated) adj.
ayrı seperate adj.
ayrı fresh adj.
ayrı sole adj.
ayrı aloof adv.
ayrı apart adv.
ayrı separately adv.
ayrı detachedly adv.
ayrı up adv.
ayrı semi- pref.
Trade/Economic
ayrı distinct adj.
Law
ayrı several adj.
ayrı separate adj.
ayrı apart adv.
Technical
ayrı individual adj.
ayrı separate adj.
ayrı disjunct adj.
ayrı apart adv.
Computer
ayrı detached adj.
Linguistics
ayrı ap- pref.
ayrı apo- pref.
Archaic
ayrı peculiar adj.

Sens de "ayrı" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
ayrı olarak separately adv.
ayrı ayrı separately adv.
General
ayrı yumurta ikizleri dizygotic twin n.
ayrı yaşama legal separation n.
ayrı bina detached building n.
boşanmış veya karısından ayrı yaşayan adam grass widower n.
ayrı tutan exceptor n.
idari olarak ayrı olan bölge veya alan district n.
ayrı bir yer a space apart n.
büyük bir baca içindeki birkaç ayrı duman yolunun her biri flue n.
evli bir çiftin ayrı yaşaması legal separation n.
ayrı tutma essoin n.
ayrı görüşte olan kimse dissenter n.
topluma ters düşerek ayrı duran kimse dropout n.
aktarmasız biletin fiyatını kırmak için çok sektörlü bir yolculuk için ayrı biletlerin basılması split ticketing n.
ayrı depolama segregation n.
ayrı yumurta ikizleri fraternal twin n.
boşanmış veya kocasından ayrı yaşayan kadın grass widow n.
ayrı olma separation n.
ayrı olma detachedness n.
ayrı tutma segregation n.
ayrı tutma segregating n.
ayrı baskı offprint n.
ayrı yaşama noncohabitation n.
ayrı bir önem a particular importance n.
ayrı biçimlenme allotropy n.
ayrı tutma distinction n.
ayrı ev detached house n.
bağlamından ayrı biçimde değerlendirme decontextualisation n.
bağlamından ayrı biçimde değerlendirme decontextualization n.
ayrı bir hücre a separate cell n.
ayrı sistem separate system n.
ayrı olma özelliği separateness n.
ayrı olma özelliği distinctness n.
ayrı olma özelliği otherness n.
ayrı bir benliğin yokluğu no self n.
baba bir ana ayrı erkek kardeş paternal half-brother n.
pamuk, ipek ya da sentetikten yapılmış, baş parmak için ayrı bir bölüme sahip bir çeşit çorap tabi n.
pamuk, ipek ya da sentetikten yapılmış, baş parmak için ayrı bir bölüme sahip bir çeşit çorap tabis n.
baş parmak için ayrı bir bölüme sahip ve tabanı dayanıklı bir çeşit ayakkabı tabis n.
a, b ve c tabakalarının dikey bir şekilde üç ayrı katman olarak görülebildiği toprak abc soil n.
din ve dünya işlerini ayrı tutma laicality n.
din ve dünya işlerini ayrı tutma laicity n.
çiftin memleketinden ayrı bir yerde gerçekleştirdikleri düğün destination wedding n.
ailelere kiralanacak ayrı dairelere ayrılmış olan apartman tenement house n.
üç ayrı gösterinin eşzamanlı yapıldığı sirk three-ring circus n.
ayakkabının ayak parmağındaki ayrı deri parçası tip n.
ayrı, yassı ve büyük kaya parçası bowlder n.
a, b ve c tabakalarının düşey düzlemde üç ayrı katman olarak göründüğü toprak abc soil n.
ayrı olan şey untogether n.
ayrı bir yemek odası olmadığından yemek yenen mutfak kitchen-diner n.
ayrı olma eğilimi exclusiveness n.
büyük bir binadaki ayrı bölmeler mansion n.
ayrı ve kişisel bir bireyselliğe sahip olan veya bu bireyselliğin farkında olan kimse me n.
ayrı ayrı üflenip daha sonradan birleştirilen bir çift şişe gemel n.
ayrı ayrı üflenip daha sonradan birleştirilen bir çift şişe gemmel n.
çetesinden ayrı çalışan yankesici muzzler n.
ayrı dünya demimonde n.
ayrı dünya demiworld n.
iki ayrı türe ait canlının özelliklerini kendinde toplayan canlı dimorphic n.
ekin biçme makinesinin kesilmemiş otu ayrı tutmaya yarayan kısmı grass board n.
diğerlerinden ayrı olan kimse odd-man n.
(bale, modern dans veya caz dansında) ayakların birbirinden ayrı durduğu bir pozisyon open position n.
ortak çayır alanının ayrı bölümlere ayrılması rouming n.
armanın en üst bölümü ile en alt bölümünden başlayan iki ayrı kıvrımlı çizginin orta kısımda birleştiği hanedan arması gore n.
genellikle aynı ailenin üyelerinin sahip olduğu ayrı ev topluluğu compound n.
fiziksel bedenden ayrı hareket edebildiği kabul edilen ruh cowalker n.
ayrı parçalara ayrılma diducement n.
ayrı düşme difficulty n.
alt gövdeyi sarıp iki bacağı da ayrı ayrı kaplayan iç çamaşırı drawer n.
aynı aile evinin bölünmesiyle elde edilen ayrı alan in-law apartment n.
çevresindekilerden ayrı duran ve her yandan erişim sağlanabilen platform island n.
kendi içinde ayrı temel nitelikler taşıyan şey isolate n.
bir dizi ayrı parçadan oluşma özelliği discreteness n.
ayrı olma discriminateness n.
(19. yüzyılda) britanya'da çiftlerin boşanmayıp ayrı yaşamaları kararının verildiği dava divorce n.
ayrı olma divorcement n.
ayrı seri numarayı paylaşan karşılıklı sayfalar folio n.
ayrı bölümler veya kesonlardan yapılmış bir tür yüzer havuz sectional dock n.
öncesinde bir parçası olarak içinde yer aldığı yayınlanmış dergi veya kitaptan sonrasında ayrı olarak tekrar basılan yazı separatum n.
giysilerin altına ayrı parça olarak giyilip gömlek önü veya yakasına benzeyen giysi shirt front n.
giysilerin altına ayrı parça olarak giyilip gömlek önü veya yakasına benzeyen giysi shirtfront n.
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün symphyogenesis n.
iki ayrı unsurun birlikte büyüme eğilimi symphytism n.
ayrı tutmak set off v.
ayrı seçi yapmak differentiate v.
ayrı görüşte olmak dissent from v.
ayrı düşmek be separated from each other v.
ayrı yaşamak separate v.
ayrı tutmak separate v.
tedricen ayrı düşmek drift apart v.
ayrı ayrı dönmek straggle back v.
ayrı fikirde olmak be inconsistent with v.
ayrı tutmak dissociate v.
birleşme suretiyle bir araya gelmiş olan şirketler grubunu ayrı şirketlere ayırmak delist v.
ayrı ayrı dönmek straggle in v.
ayrı fikirde olmamak disagree with v.
ayrı tutmak individualize v.
ayrı tutmak make a distinction v.
ayrı tutmak segregate v.
ayrı tutmak sequester v.
ayrı düşünmek think differently v.
ayrı tutmak except v.
ayrı tutmak insulate v.
ayrı tutmak isolate v.
ayrı fikirde olmamak have a different opinion v.
ayrı ayrı gelmek straggle back v.
ayrı ayrı gelmek straggle in v.
ayrı tutmak set apart v.
ayrı tutmak discriminate v.
ayrı olarak düşünmek dissociate v.
ayrı tutmak segregant v.
ayrı olmak be separated v.
ayrı olmak (evli ise) be divorced v.
ayrı bir önem vermek place a particular importance v.
ayrı tutmak consider something separate v.
ayrı tutmak keep (someone/something) separate v.
ayrı kalmak remain separate v.
ayrı ayrı katmanlar halinde düzenlemek stratify v.
büyümek (diğerlerinden ayrı ve biçimsiz bir şekilde) straggle v.
ayrı bir birim haline getirmek spin off v.
bağlamından ayrı biçimde değerlendirmek decontextualise v.
bağlamından ayrı biçimde değerlendirmek decontextualize v.
birbirlerinden ayrı düşmek drift apart v.
birbirlerinden ayrı düşmek drift away v.
ayrı düşmüş olmak be far apart v.
ayrı tutmak single out v.
ayrı tutmak hold separate v.
ayrı yaşamak live separated from v.
ayrı durmak stand apart v.
içme suyunu ayrı tutmak keep the drinking water separate v.
ayrı kalmaya dayanamamak can’t stand to be apart v.
ayrı bir mutluluk olmak be more than happy v.
karısından ayrı yaşamak live apart from his wife v.
eşinden ayrı yaşamak live separated from his wife v.
eşinden ayrı yaşamak live separated from her husband v.
kocasından ayrı yaşamak live apart from her husband v.
kocasından ayrı yaşamak live separated from her husband v.
eşinden ayrı yaşamak live apart from his wife v.
eşinden ayrı yaşamak live apart from her husband v.
karısından ayrı yaşamak live separated from his wife v.
ayrı uyumak sleep apart v.
ayrı bir mutlu olmak be more than happy v.
ayrı tutmak individualise v.
ayrı göndermek send separately v.
ayrı bir güzellik katmak add an extra beauty v.
ayrı tutmak distinguish v.
özel (ayrı bir) önem vermek attach particular importance to v.
ayrı evlerde yaşamak live in separate houses v.
ayrı ayrı kullanmak use separately v.
birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek imprison someone in a separate cell v.
ayrı düşmek part company v.
her parçayı ayrı ayrı incelemek unpick v.
ayrı tutulması gereken koyun gruplarını karıştırmak box [australia] v.
(ayrı satmak için derginin belirli bölümünü) fazladan basmak overrun v.
ayrı düşmek implode v.
birbirinden ayrı birimlere bölmek compartment v.
ayrı ayrı görüşmek meet separately with v.
ayrı topluluk oluşturmak incanton v.
ayrı topluluk olarak bir araya getirmek incanton v.
ayrı ünite olarak satmak package v.
ayrı ünite olarak değerlendirmek package v.
(ayrı ürünleri) tek ünite olacak şekilde beraber gruplamak package v.
birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek imprison someone in a separate cell v.
ayrı parçalara bölmek divaricate v.
ayrı ayrı muamele etmek particularize v.
birden çok şeyi ayrı ayrı düşünmek prescind v.
ayrı tutmak single [obsolete] v.
ayrı düşmek streel v.
diğerlerinden ayrı tutmak sequester v.
ayrı tutma dissociative adj.
ayrı dünyalara ait worlds apart adj.
ayrı görüşte olan dissident adj.
birbirinden ayrı asunder adj.
ayrı olmayan non discrete adj.
ayrı ayrı respective adj.
ayrı tutulmuş exempted adj.
ayrı yaşayan estranged adj.
ayrı cinsten heterogeneous adj.
anayurdundan ayrı bir kolonide yaşayana özgü colonial adj.
ayrı tutan exceptive adj.
ayrı tutulabilir exemptible adj.
-den ayrı distinct from adj.
üreme organları ayrı canlılara ait diecious adj.
diğerlerinden ayrı distinctive adj.
normal tipten ayrı aberrant adj.
anası bir babası ayrı uterine adj.
şehrin iki ayrı ucunda bulunan crosstown adj.
din ve dünya işlerini ayrı tutan laical adj.
ayrı olan unconform [obsolete] adj.
ayrı tutmayan unexceptive adj.
ayrı tutulmamış unsegregated adj.
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan monographic adj.
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan monographical adj.
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan monographous [obsolete] adj.
artık ayrı tutulmayan desegrated adj.
ayrı tutulmuş destinate adj.
(dans veya dans figürü) dans edenlerin birbirinden ayrı durduğu open adj.
erkek ve dişi organları ayrı çiçeklerde bulunan imperfect adj.
ayrı olan dissite [obsolete] adj.
ortak olasılığın veya ortak olasılık yoğunluk fonksiyonunun ayrı durum olasılıklarına ya da olasılık yoğunluk fonksiyonlarına eşit olma özelliği taşıyan independent adj.
ayrı olmayan inseparate [obsolete] adj.
ayrı tutulmuş divided adj.
düzensiz ve birbirinden ayrı konmuş scattering adj.
din ve devlet işlerinin ayrı olmasını isteyen secularist adj.
ayrı tutulan segregated adj.
(apartman dairesi) ayrı mutfaklı ve banyolu self-contained adj.
diğerlerinden ayrı duran self-uned adj.
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekiller ile süslenen semé adj.
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekillerle süslenen seméed adj.
ayrı işleyen sole adj.
ayrı ayrı several adj.
ayrı ayrı severally adv.
ayrı ayrı asunder adv.
ayrı bir zarfta under separate cover adv.
ayrı olarak in severalty adv.
birbirinden ayrı olarak astride adv.
-den ayrı olarak independently of adv.
ayrı olarak individually adv.
ata biner gibi bacakları birbirinden ayrı olarak astride adv.
ayrı şekilde discretely adv.
ayrı ayrı individually adv.
ayrı bir yere apart adv.
-den ayrı olarak differently from adv.
ayrı olarak aloofly adv.
ayrı ayrı one by one adv.
ayrı olarak apart adv.
ayrı ayrı singly adv.
bundan ayrı olarak apart from this adv.
ayrı ayrı olaylardan meydana gelmiş şekilde episodically adv.
birbirinden ayrı apart adv.
ayrı olarak as distinguished from adv.
ayrı olarak insularly adv.
ayrı olarak discontinuously adv.
ayrı olarak under separate cover adv.
ayrı ayrı respectively adv.
her biri ayrı olarak respectively adv.
-den ayrı olarak apart from adv.
başkalarından ayrı in isolation adv.
ayrı ayrı separately adv.
-den ayrı apart from adv.
ayrı ayrı on an individual basis adv.
ayrı olarak on an individual basis adv.
ayrı ayrı disjointly adv.
ayrı olarak disjointly adv.
ayrı ayrı abstractly adv.
ayrı olarak abstractively adv.
ayrı olarak abstractly adv.
diğerlerinden ayrı olarak nakedly adv.
ayrı olarak removedly adv.
birbirinden ayrı atwo [obsolete] adv.
ayrı ayrı untogether adv.
ayrı ayrı one and one adv.
ayrı ayrı disjunctively adv.
ayrı ayrı in particular [obsolete] adv.
ayrı ayrı in twain adv.
ayrı olarak distinctly [obsolete] adv.
ayrı ayrı distinctly [obsolete] adv.
her biri ayrı halde distributively adv.
ayrı bir şekilde differingly adv.
ayrı ayrı dividedly adv.
ayrı olarak dividedly adv.
ayrı olarak divisim adv.
ayrı ayrı divisim adv.
ayrı ayrı particularly adv.
ayrı ayrı single adv.
ayrı ayrı sundrily adv.
-den ayrı tutulamayan indispensable to prep.
-den ayrı exclusive of prep.
-den ayrı olarak as distinguished from prep.
-den ayrı olarak differently from prep.
bir bacağı bir taraftayken diğeri ayrı tarafta astraddle prep.
ayrı anlamına gelen ön ek idio- pref.
ayrı anlamı veren ön ek dich- pref.
ayrı anlamı veren ön ek dicho- pref.
ayrı anlamını veren bir ön ek se- pref.
Phrasals
(iskoç geleneksel dansında) iki partner set çizgisinin arkasında ayrı ayrı dans edip daha orijinal pozisyona geri dönmek cast off v.
ayrı bir parçaya bölünmek branch off v.
ayrı bölümlerden bir hikaye oluşturmak weave something into something v.
ayrı tutmak set something apart from (something else) v.
ayrı tutmak set someone apart (from someone else) v.
bir ilişkide ayrı düşmek grow apart v.
-den ayrı/uzakta durmak stand off from v.
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak differ about (something) v.
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak differ about (something) v.
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak differ on (something) v.
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak differ on (something) v.
(bir kişiyi) diğerlerinden ayrı tutmak shut away v.
ayrı bir bölüm yaratmak section off v.
ayrı tutmak segregate into (something or some place) v.
(birinden/bir şeyden) ayrı bir yöne gitmek peel off from (someone or something) v.
ayrı parçalardan tekerlek oluşturmak build up v.
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak differ about v.
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak differ about v.
ayrı birim haline getirmek hive off [uk] v.
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayrı tutmak isolate (someone or something) from (someone or something) v.
(birinden) ayrı yaşamak live apart (from someone) v.
ayrı tutmak segregate into v.
(birinden/eşinden) ayrı yaşamak separate from (someone) v.
(birinden/bir şeyden) uzak/ayrı durmak stand apart (from someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) ayrı durmak stand off from (someone or something) v.
ayrı bölümlerden bir hikaye oluşturmak weave into v.
bir bölgeyi veya araziyi diğerinden ayrı tutmak divide off v.
(bir dizi ayrı ses kanalını) daha az sayıda ses kanalı oluşturmak için birleştirmek fold down v.
Phrases
ayrı ayrı herkese all round [brit] adv.
ayrı ayrı taraf birlikte taraflar olarak anılacaklardır may hereafter be referred to individually as a party and collectively as the parties expr.
ayrı ayrı/tek tek piyasa/pazar bazında on a market by market basis expr.
ayrı dünyaların insanıyız we are from different worlds expr.
bundan ayrı olarak more than that expr.
her biri sesi ayrı ayrı olacak şekilde on sound-by-sound basis expr.
her bir pazar/piyasa için ayrı ayrı on a market by market basis expr.
koyu renkleri ayrı yıkayınız wash dark colors separately expr.
koyu renklileri ayrı yıkayınız wash dark colours separately expr.
koyu renkleri ayrı yıkayınız wash dark colours separately expr.
koyu renklileri ayrı yıkayınız wash dark colors separately expr.
-den ayrı olarak apart from the fact that expr.
ayrı ayrı at a time expr.
ayrı gruplar halinde at a time expr.
ayrı ama eşit separate but equal expr.
Proverb
söylemekle yapmak/yerine getirmek ayrı şeyler saying is one thing, doing is another
Colloquial
götü başı ayrı oynayan a nasty piece (or bit) of work n.
bireyin tüm elektronik cihazlardan bilerek bir süreliğine ayrı kalması digital detox n.
iki ayrı insan two different people n.
üç ayrı grup three separate groups n.
aile toplantılarında çocukların ayrı olarak bir arada oturduğu masa kiddie table n.
bir şirketin hisselerini ayrı ayrı satın alıp sonradan tek holdingde birleştirmek üzere gizlice anlaşanlar concert party n.
rahatsızlık veren öğrencilerin normal sınıflarına dönene kadar ders yaptıkları, okuldan ayrı bir yerde bulunan özel birim sin bin [uk] n.
ayrı dünyalarda poles apart expr.
ayrı kutuplarda poles apart expr.
ayrı ayrı onesie-twosie expr.
karşıt/ayrı gruplar us and them expr.
Idioms
iki ayrı yol two bites at a cherry n.
iki ayrı deneme two bites at a cherry n.
zihnin insan vücudundan ayrı bir olgu olduğu düşüncesi ghost in the machine n.
vücuttan ayrı olarak görülen/düşünülen zihin the ghost in the machine n.
tamamen ayrı/farklı bir konu another kettle of fish n.
tamamen ayrı/farklı bir hikaye another story n.
ayrı bir şey another story n.
ayrı maksat cross purpose n.
ayrı fikirlerde olmak be at six and seven with v.
farklı/ayrı telden çalmak march to a different beat v.
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek march to a different beat v.
farklı/ayrı telden çalmak march to a different drummer v.
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek march to a different drummer v.
ayrı dünyalara ait olmak be worlds apart v.
ayrı telden çalmak talk at cross-purposes v.
ayrı telden çalmak be at cross-purposes v.
ayrı telden çalmak be on different wavelengths v.
ayrı telden çalmak talk past each other v.
ayrı telden çalmak march to a different tune v.
ayrı telden çalmak march to (the beat of) a different drummer v.
ayrı telden çalmak march to a different drummer v.
ayrı yaşamak live apart v.
ayrı yaşamak grow away from v.
gönlünde ayrı bir yeri olmak enshrine someone's memory v.
gönlünde ayrı bir yeri olmak enshrine someone in one's heart v.
iki ayrı durumdan çıkar sağlamak the best of both worlds v.
içtikleri su ayrı gitmemek live in each other's pockets v.
iki ayrı efendiye hizmet etmek serve two masters v.
iki ayrı durumdan çıkar sağlamak butter both sides of one's bread v.
ayrı bir konu/durum olmak be another matter v.
o ayrı olmak be another/a different matter v.
tamamen ayrı bir hikaye olmak be a whole other kettle of fish v.
tamamen ayrı bir vaka olmak be a whole other kettle of fish v.
tamamen ayrı bir mesele olmak be all wet v.
tamamen ayrı bir mesele olmak be another matter v.
tamamen ayrı bir mesele olmak be a different matter v.
farklı/ayrı telden çalmak march to (the beat of) a different drum v.
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek march to (the beat of) a different drum v.
ayrı bir parantez açmak place particular focus on v.
bir mahkumun her bir uzvunu bir ata bağlayıp atları ayrı yönlere göndererek onu öldürmek draw and quarter v.
tamamen ayrı bir mesele olmak be another thing v.
o ayrı/başka olmak be another thing v.
ayrı telden çalmak be at cross purposes v.
ayrı telden çalmak be on different wavelengths v.
ayrı kafada olmak be on different wavelengths v.
ayrı dünyalara ait olmak be poles apart v.
ayrı dünyalara ait olmak be worlds apart v.
içtikleri su ayrı gitmemek be in each other's pockets [uk] v.
içtikleri su ayrı gitmemek live in each other's pockets [uk] v.
ayrı telden çalmak be at cross purposes v.
ayrı telden çalmak talk at cross purposes v.
dış olay ve etkilerden uzak/ayrı olarak bir şey yapmak do something in a vacuum v.
ayrı telden çalmak march to (the beat of) a different tune (or drum or drummer) v.
ayrı yönlere gitmek/devam etmek go your separate ways v.
(birilerini/bir şeyleri) ayrı tutmak keep (someone or something) apart v.
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayrı/uzak tutmak keep (someone or something) apart v.
(birini/bir şeyi/kendini) ayrı/uzakta tutmak keep (someone or something, or oneself) at a distance v.
içtikleri su ayrı gitmemek live in (one's) pocket v.
ayrı fikirlerde olmak not see eye to eye v.
kendine ayrı bir yol çizmek plough a lonely furrow v.
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek plough a lonely furrow v.
kendine ayrı bir yol çizmek plough your own furrow v.
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek plough your own furrow v.
ayrı telden çalmak talk past one another v.
içtikleri su ayrı gitmeyen close as the bark to the tree adj.
yediği içtiği ayrı gitmeyen close as the bark to the tree adj.
ayrı dünyaların insanıyız worlds apart expr.
dış olay ve etkilerden uzak/ayrı in a vacuum expr.
dünyalar kadar ayrı worlds apart expr.
yediği içtiği ayrı gitmez close enough to use the same toothpick expr.
yediği/içtiği ayrı gitmez close enough to use the same toothpick expr.
yedikleri içtikleri ayrı gitmez close enough to use the same toothpick expr.
her kafadan ayrı bir ses çıkması a dialogue of the deaf expr.
konudan ayrı olarak in parenthesis expr.
ayrı bir konu another pair of shoes expr.
tamamen ayrı/farklı bir hikaye (quite) another story expr.
ayrı bir şey (quite) another story expr.
tamamen ayrı/farklı bir hikaye a (quite) different story expr.
ayrı bir şey a (quite) different story expr.
Speaking
biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur a little time apart would be good for both of us expr.
biz ayrı dünyaların insanlarıyız we are from different worlds expr.
çeşitleri ayrı they differ in kind expr.
o ayrı bir şey that's quite another story expr.
o ayrı mesele that's beside the point expr.
Trade/Economic
adi ve imtiyazlı hisse senetleri için ayrı ayrı gösterilmek koşuluyla, hisse başına kar ve kar payı oranları earning per share and rate of dividend for common stocks and preference stocks n.
ayrı mukavele sub-contract n.
ayrı bir işleme sürecinden geçirilerek değeri artırılan mal improved good n.
ayrı bir pazarlık birimi appropriate bargaining unit n.
ayrı hesap separate account n.
ayrı sütun separate column n.
ayrı tüzel varlık separate corporate existence n.
ayrı vergilendirme tax splitting method n.
devre sonu envanter kayıtlarının ayrı bir sütunda gösterildiği mizan tablosu working trial balance n.
farklı kaynaklardan sağlanan gelirlerin farklı tarifeye göre ayrı ayrı vergilendirilmesi sistemi scheduler tax system n.
işletmenin, ortaklarından ayrı bir kişiliği olması business entity concept n.
iki ayrı vergi oranlı liste double column tariff n.
maaştan ayrı gelir perquisite n.
mahallinde ödenen kambiyo senedi keşide ve ödeme yeri ayrı olan domestic bill of exchange n.
maaştan ayrı gelir perks n.
resmi muhasebeden ayrı olarak tutulan muhasebe confidential accounting n.
ayrı toplantı yapmak için büyük gruptan ayrılan küçük grup break-out group n.
ayrı ürünlerin müşteri tarafından birleştirilmesi self-assembly n.
ayrı ayrı sorumlu severally liable adj.
ayrı olarak sorumlu severally liable adj.
ayrı olarak tanımlanabilir separately identifiable adj.
ayrı ayrı ve birlikte jointly and severally adv.
ayrı bir kalem olarak as a separate item expr.
ayrı bir zarf içinde under separate cover expr.
Law
ailesinden ayrı düşmüş çocuk separated child n.
ayrı yaşama separation n.
ayrı yaşayan eşe kocası tarafından ödenen nafaka separate maintenance n.
ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar separated children n.
ayrı ayrı ithamlar alternative counts n.
ayrı yaşama izni separation order n.
ayrı yaşama sebebiyle boşanma divorce based upon living separate n.
değişik/farklı/ayrı kanıt kaynakları multiple source of evidence n.
eşlerden birinin herhangi bir yasal sebebe dayanmaksızın diğerinden ayrı yaşaması subtraction of conjugal rights n.
evli çiftlerin ayrı yaşama beyanları notarial separation n.
evli bir çiftin ayrı yaşamasını hükmeden karar judicial separation n.
evli bir çiftin ayrı yaşamasını hükmeden karar legal separation n.
evli kadının kocasından ayrı olarak sahip olduğu mülk separate estate n.
iki ayrı suçtan daha hafif olanı lesser included offense n.
kişinin işlediği iki ayrı suçtan daha hafif olanı lesser included offense n.
kocasından ayrı yaşayan evli kadın grass widow n.
kocanın kusuru nedeniyle ayrı yaşamak zorunda kalan eşinin açtığı nafaka davası action for separate maintenance n.
maddi zarardan ayrı ceza tazminatı exemplary damages n.
eşlerin yasal olarak boşanmadan ayrı yaşamaları divorce from bed and board n.
(yasal mevzuatta, belgede) ayrı bölüm ya da hüküm performance n.
ayrı yaşamak be separated v.
birlikte ve ayrı ayrı sorumlu olmak be liable jointly and severally v.
ayrı ayrı sorumlu severally liable adj.
ayrı yasalara tabi heteronomous adj.
ayrı ve bağımsız meseleleri usulsüzce bir araya getirip bir veya daha fazla sanığa atfeden (dava dilekçesi) multifarious adj.
(yasal tazminat için ayrı bir yasama tasarrufu gerektirmeyen) anayasal hakka ait veya ilgili self-executing adj.
ayrı olarak severally adv.
Politics
ayrı ama eşit doktrini the separate but equal doctrine n.
ayrı bırakma isolation n.
ayrı tutma segregation n.
din kurumlarından ayrı olma secularity n.
içinde bulunduğu grupla ayrı görüşte olanların meydana getirdiği grup faction n.
beyaz insanların diğer ırklardan olan insanlardan ayrı yaşadığı bir sosyal sistem white separatism n.
beyaz insanların diğer ırklardan olan insanlardan ayrı yaşamasını destekleyen kimse white separatist n.
19. yüzyılda liberallerden ayrılarak ayrı parti kuran siyasi bir gruba mensup kimse liberal unionist [uk] n.
etnik grupların kendi temsilcilerini ayrı olarak belirledikleri seçim sistemi communalism n.
fransız kökenli kanadalıların konfederasyondaki ayrı bir kültürel güç olarak varlığı french fact [canada] n.
devlet ve din işlerini ayrı kılmak laicise v.
ruhban sınıfından ayrı hale getirmek laicise v.
devlet ve din işlerini ayrı kılmak laicize v.
ruhban sınıfından ayrı hale getirmek laicize v.
etnik grupların kendi temsilcilerini ayrı belirledikleri seçim sistemine ilişkin communalistic adj.
Institutes
abd'de istihbarat faaliyetlerini yürüten 16 ayrı devlet kurumunun oluşturduğu topluluk united states intelligence community n.
abd'de istihbarat faaliyetlerini yürüten 16 ayrı devlet kurumunun oluşturduğu topluluk ic (intelligence community) n.
Industry
kalifiye işlerin veya operasyonların çok az vasıf gerektiren ayrı süreçlere bölünmesi dilution n.
Insurance
poliçenin düzenlenmesi için sigortacının primden ayrı olarak tahakkuk ettirdiği ücret policy fee n.
Tourism
her tabağın ayrı olarak fiyatlandırıldığı menü a la carte n.
otel vb bir yapı için ilave hizmetler veren ayrı veya eklenmiş bina annexe n.
otel vb bir yapı için ilave hizmetler veren ayrı veya eklenmiş bina annex n.
Advertising
rakiplerinden ayrı sergilenen reklama ait solus adj.
rakiplerinden ayrı sergilenen reklam ile ilgili solus adj.
Technical
ayrı kabul edilen iki bağlamdan veya nesne kategorisinden gelen kavramların birleştirilmesi bisociation n.
altı ayrı silindir kapağı six separate cylinder heads n.
ayrı biçimlenme allotropy n.
ayrı dolusavak separate spillway n.
ayrı eksenli daraltıcı eccentric reducer n.
ayrı fiyatlandırma unbundling n.
ayrı teknik ünite separate technical unit n.
ayrı yanmalı üst ısıtıcı separately fired superheater n.
birlikte ve ayrı öğütme intergrinding and separate grinding n.
cam kenarlarının ayrı ayrı bükülme mukavemeti bending strength of the edges of glass separately n.