demand - Turc Anglais Dictionnaire

demand

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "demand" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 67 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
demand n. talep
The demand for Lysol and other hand sanitizers skyrocketed in 2020.
Lysol ve benzeri el dezenfektanlarına yönelik talep 2020 yılında hızla artmıştır.

More Sentences
demand v. talep etmek
We demand an end to the use of depleted uranium weapons now.
Seyreltilmiş uranyum silahlarının kullanımına derhal son verilmesini talep ediyoruz.

More Sentences
demand v. talepte bulunmak
We have expectations and demands from the leaders.
Liderlerden beklentilerimiz ve taleplerimiz var.

More Sentences
demand n. rağbet
General
demand n. istek
You must not give way to those demands.
Bu isteklere boyun eğmemelisin.

More Sentences
demand n. talep
They submitted a demand for his removal from office.
Görevinden azledilmesine yönelik talepte bulundular.

More Sentences
demand n. ihtiyaç
There is much demand for nurses in this hospital.
Bu hastanede hemşirelere çok ihtiyaç var.

More Sentences
demand v. emretmek
"I demand you to wash the dishes," his mom said.
Annesi, "Bulaşıkları yıkamanı emrediyorum," dedi.

More Sentences
demand v. talep etmek
We also demand the creation of clear indicators intended to assess the application of this cooperation principle.
Ayrıca bu işbirliği ilkesinin uygulanmasını değerlendirmeye yönelik net göstergelerin oluşturulmasını talep ediyoruz.

More Sentences
demand v. gerektirmek
The cake recipes I use usually demand two cups of flour.
Uyguladığım kek tarifleri genellikle iki su bardağı un gerektiriyor.

More Sentences
demand v. istemek
The world he had created demanded more.
Yarattığı dünya daha fazlasını istiyordu.

More Sentences
Trade/Economic
demand n. talep
Advertising will increase demand for implants.
Reklamlar implantlara olan talebi artıracaktır.

More Sentences
demand v. talep etmek
We also demand that European agencies be kept to a minimum.
Ayrıca Avrupa ajanslarının asgari düzeyde tutulmasını talep ediyoruz.

More Sentences
Law
demand n. ihtiyaç
Specialist workers are in demand.
Uzman çalışanlara ihtiyaç var.

More Sentences
demand n. talep
There is a demand for these, as we have heard.
Daha önce de duyduğumuz gibi bunlara yönelik bir talep var.

More Sentences
demand v. hak talep etmek
People began to organise and demand their constitutional land rights.
İnsanlar örgütlenmeye ve anayasal toprak haklarını talep etmeye başladılar.

More Sentences
demand v. istemek
Police demanded we get out of our car.
Polis arabamızdan inmemizi istedi.

More Sentences
demand v. talep etmek
As of 2004, the European authorities will demand visas for this journey.
2004 yılından itibaren Avrupa makamları bu yolculuk için vize talep edecektir.

More Sentences
demand v. talepte bulunmak
How much demand exists for these products?
Bu ürünlere ne kadar talep var?

More Sentences
Technical
demand n. talep
There is a clear demand for better computer resources in Irish schools.
İrlanda okullarında daha iyi bilgisayar kaynaklarına yönelik açık bir talep vardır.

More Sentences
demand v. istemek
Emperor Qin Shi Huang demanded that his alchemists find a magic potion that could keep death at bay.
İmparator Qin Shi Huang, simyacılarından ölümü uzak tutabilecek sihirli bir iksir bulmalarını istedi.

More Sentences
General
demand n. isteme
demand n. gereksinim
demand n. revaç
demand n. bir emir gibi yapılan istek
demand n. sürüm
demand n. alacak
demand n. rağbet
demand n. gerek
demand n. hak iddiası
demand n. dilek
demand n. lüzum
demand n. soru
demand n. sorma
demand n. araştırma
demand v. rağbet etmek
demand v. sormak
demand v. zorlamak
demand v. ısrar etmek
demand v. bir yere beklemek
demand v. (birinin) ısrarla gelmesini istemek
demand v. (birini) resmi olarak görmek istemek
Trade/Economic
demand n. alıcıların belli bir dönem içerisinde farklı fiyat düzeylerinden satın almak istedikleri miktar
demand n. rağbet
demand n. hizmet talebi
demand n. satın alım gücü
demand n. (hizmete veya emtiaya) harcanan miktar
demand n. satın alınan hizmet miktarı
demand n. satın alınan emtia miktarı
Law
demand n. dava
demand n. hak iddia etme
demand n. istek
demand v. celbetmek
demand v. mahkemeye celbetmek
demand v. mahkemeye çağırmak
Politics
demand v. hak iddia etmek
Technical
demand n. istem
demand n. istenen veya talep edilen şey
demand n. istek
demand n. ihtiyaç
Electric
demand n. (bireysel tüketici veya elektrik santrali) elektrik yükü
demand n. elektrik harcaması
Railway
demand n. mutalebe
Archaic
demand n. soru
demand n. sorgu
demand n. sual
demand n. şüphe

Sens de "demand" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
supply and demand n. arz talep
General
increased demand n. artan talep
You see, rising temperatures will mean increased demand for space cooling and cold storage.
Gördüğünüz gibi, artan sıcaklıklar, ortam soğutması ve soğuk depolama konusunda artan talep demek.

More Sentences
growing demand n. artan talep
It is impossible to meet this growing demand by road transport alone.
Bu artan talebi sadece karayolu taşımacılığı ile karşılamak mümkün değildir.

More Sentences
increasing demand n. artan talep
Nevertheless, it is planned to expand the cable TV system via revenue partnership, in order to meet increasing demand.
Ancak, artan talebi karşılamak için, gelir ortaklığı yoluyla kablolu TV sisteminin genişletilmesi planlanmaktadır.

More Sentences
demand boom n. talep patlaması
However, the game caused a huge demand boom.
Ancak oyun büyük bir talep patlamasına neden oldu.

More Sentences
supply and demand n. arz ve talep
It is quite simply a considerable imbalance between supply and demand.
Bu oldukça basit bir şekilde arz ve talep arasındaki önemli bir dengesizliktir.

More Sentences
fulfilling the demand n. talebin karşılanması
What would you do to fulfill the demand?
Talebi karşılamak için ne yapardınız?

More Sentences
energy demand n. enerji talebi
Amongst other things, it proposes decisive action in connection with energy demand.
Diğer hususların yanı sıra, enerji talebiyle ilgili olarak kararlı adımlar atılmasını önermektedir.

More Sentences
ransom demand n. fidye talebi
The average ransom demand has risen to $1,077.
Ortalama fidye talebi 1.077 dolara yükseldi.

More Sentences
meet the demand v. talebi karşılamak
It is a genuine and honest attempt to try to meet the demands of the public with regard to this issue.
Bu konuda kamuoyunun taleplerini karşılamaya yönelik samimi ve dürüst bir girişimdir.

More Sentences
demand a ransom v. fidye istemek
The hijacker demanded a ransom of two million dollars.
Korsan, iki milyon dolar fidye istedi.

More Sentences
satisfy the demand v. talebi karşılamak
In those years, the number of psychology departments was quite inadequate and far from satisfying the demand.
O yıllarda psikoloji bölümlerinin sayısı oldukça yetersizdi ve talebi karşılamaktan uzaktı.

More Sentences
demand money v. para talep etmek
They demanded money from him.
Ondan para talep ettiler.

More Sentences
demand a lawyer v. avukat talep etmek
Sami demanded a lawyer.
Sami bir avukat talep etti.

More Sentences
in demand adj. rağbette
Which languages are in demand in your country?
Ülkenizde hangi diller rağbette?

More Sentences
in demand adj. revaçta
Which languages are in demand in your country?
Ülkenizde hangi diller revaçta?

More Sentences
in great demand adj. büyük rağbet gören
Tom is in great demand.
Tom büyük rağbet görüyor.

More Sentences
Phrasals
demand (something) of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden bir şey) istemek
What is demanded of us is to talk less about transparency and democracy, and do more about them.
Bizden istenen, şeffaflık ve demokrasi hakkında daha az konuşmamız ve bunlar hakkında daha çok şey yapmamızdır.

More Sentences
demand (something) from (one) v. (birinden bir şey) talep etmek
We now demand from the European Commission clear pledges concerning the following points.
Şimdi Avrupa Komisyonu'ndan aşağıdaki hususlara ilişkin net taahhütler talep ediyoruz.

More Sentences
demand (something) of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden bir şey) talep etmek
It is our essential political and moral responsibility to demand of ourselves what we are demanding of others.
Başkalarından talep ettiklerimizi kendimizden de talep etmek temel siyasi ve ahlaki sorumluluğumuzdur.

More Sentences
Trade/Economic
demand curve n. talep eğrisi
The demand curve only shows the relationship between the price and quantity.
Talep eğrisi sadece fiyat ve miktar arasındaki ilişkiyi gösterir.

More Sentences
aggregate demand n. toplam talep
Aggregate demand can be measured for a country.
Bir ülke için toplam talep ölçülebilir.

More Sentences
individual demand n. bireysel talep
Now a few words on individual demands set out in the report.
Şimdi raporda yer alan bireysel taleplere ilişkin birkaç söz.

More Sentences
law of demand n. talep kanunu
The law of demand focuses on those unlimited wants.
Talep kanunu bu sınırsız isteklere odaklanır.

More Sentences
consumer demand n. tüketici talebi
It is now important to proceed on the basis of road safety and consumer demands.
Artık yol güvenliği ve tüketici talepleri temelinde ilerlemek önemlidir.

More Sentences
supply and demand n. arz ve talep
It is quite simply a considerable imbalance between supply and demand.
Bu, düpedüz arz ve talep arasındaki önemli bir dengesizliktir.

More Sentences
market demand n. pazar talebi
Our consultancy services can help you understand and meet market demands anywhere.
Danışmanlık hizmetlerimiz her yerde pazar taleplerini anlamanıza ve karşılamanıza yardımcı olabilir.

More Sentences
lack of demand n. talep yetersizliği
You must remember that the real problem with the coffee sector is the lack of demand.
Kahve sektöründeki asıl sorunun talep yetersizliği olduğunu unutmamalısınız.

More Sentences
increasing demand n. artan talep
We believe that the creation of the Single Sky will respond to the increasing demand for air safety.
Tek Gökyüzünün oluşturulmasının hava güvenliğine yönelik artan talebe cevap vereceğine inanıyoruz.

More Sentences
demand curve n. talep eğrisi
In this case the demand curve would shift to the right.
Bu durumda talep eğrisi sağa kayar.

More Sentences
individual demand n. bireysel talep
Now a few words on individual demands are set out in the report.
Şimdi raporda bireysel taleplere ilişkin birkaç kelime yer almaktadır.

More Sentences
General
demand deposit n. depozito isteği
demand for identification n. tanıma isteği
demand development n. talep gelişimi
demand management n. talep idaresi
demand pull inflation n. talep enflasyonu
demand coverage n. talep kapsamı
demand level n. talep düzeyi
carbon demand n. karbon talebi
production on demand n. ihtiyaç için üretim
excess demand n. aşırı talep
demand writing n. istemle yazma
demand for right n. hak talebi
reciprocal demand n. karşılıklı talep
peak demand n. maksimum talep
excess demand n. fazla talep
demand note n. para isteği
demand reading n. istemle okuma
labour demand n. emek talebi
demand staging n. istemle taşıma
demand for labour n. emek talebi
demand loan n. ödünç para isteği
demand for explanation n. açıklama isteği
law of supply and demand n. arz talep kanunu
home demand n. iç talep
demand for market n. pazar isteği
labor demand n. iş talebi
video on demand n. ısmarlama video
demand burst n. talep patlaması
heavy demand n. yoğun talep
huge demand n. yoğun talep
meeting the demand n. talebin karşılanması
demand of water n. su gereksinimi
demand peak n. en yüksek talep
demand of water n. su talebi
demand service n. beklemesiz hizmet
financial demand n. maddi talep
demand amount n. talep miktarı
law of supply and demand n. sunum-istem yasası
written request or demand n. talepname
supply and demand n. sunu ve istem
housing demand n. konut talebi
fulfilment of demand n. talebin karşılanması
demand for explanation n. açıklama talebi
peak demand n. puant talep
maximum demand n. azami talep
peak demand n. azami talep
legal demand n. yasal talep
demand for energy n. enerji talebi
feature on demand n. istenilen özellik
settlement demand n. uzlaşma talebi
details of demand n. talebin detayları
demand for change n. değişiklik talebi
demand for change n. değişim talebi
ransom demand n. fidye isteme
demand force n. talep gücü
demand power n. talep gücü
demand a ransom from somebody v. fidye istemek
demand justice v. hakkını aramak
be in demand v. rağbet görmek
meet the demand v. talebe yanıt vermek
be in demand v. istenmek
be in demand v. revaç bulmak
demand one's fair share v. hakkını aramak
be no longer in demand v. rağbetten düşmek
respond to demand v. talebe yanıt vermek
be in demand v. revaçta olmak
be in great demand v. kapanın elinde kalmak
meet a demand v. bir talebi karşılamak
demand for money v. para istemek
demand the acquittal v. beraatini istemek
be in demand v. itibar görmek
be in great demand v. revaçta olmak
demand correction of something v. düzeltme istemek
demand one's resignation v. istifasını istemek
boost the demand v. talebi yükseltmek
generate demand v. talep yaratmak
outstrip the demand v. talebi aşmak
create demand v. talep yaratmak
increase the demand v. talebi arttırmak
boost the demand v. talebi arttırmak
generate demand v. talep oluşturmak
increase the demand v. talebi yükseltmek
create demand v. talep oluşturmak
exceed the demand v. talebi aşmak
stimulate the demand v. talebi yükseltmek
stimulate the demand v. talebi artırmak
demand (a certain period of) time v. zaman istemek
demand one's custody v. velayetini istemek
demand one's resignation v. istifaya çağırmak
meet the demand v. talep karşılamak
cover the demand v. talep karşılamak
demand money from someone v. birinden para talep etmek
demand money from someone v. birisinden para talep etmek
demand bride price v. başlık parası istemek
demand guarantee v. garanti talep etmek
fulfill/meet the demand v. talebi yerine getirmek
go into higher demand v. talep tavan yapmak
demand revenge v. intikam talep etmek
demand [obsolete] v. (birinden) resmi bilgi talebinde bulunmak
demand diminishing adj. talep azaltıcı
payable on demand adj. ibrazında ödenecek
in demand adj. revaçlı
in great demand adj. tutulan
in great demand adj. çok aranan
in great demand adj. sürümlü
in great demand adj. çok revaçta
in demand adj. rağbet edilen
in demand adj. çok aranan
in demand adj. aranılan
in demand adj. rağbet gören
in demand adj. gözde
on first demand adv. ilk talebinde
on demand adv. mal istenildiğinde
by popular demand adv. genel istek üzerine
on demand adv. istenildiğinde
on demand adv. görüldüğünde
on-demand adv. talep üzerine
in accordance with demand adv. talep doğrultusunda
in line with demand adv. talep doğrultusunda
upon the demand adv. talep üzerine
in high demand adv. revaçta
by popular demand adv. yoğun istek üzerine
Phrasals
demand something of someone v. birinden bir şey talep etmek
demand something from someone or something v. birinden bir şey talep etmek
demand from v. -den (bir şey) yapmasını/sağlamasını beklemek
demand from v. -den istemek
demand (something) from (one) v. (birinden bir şey) istemek
demand (something) from (one) v. (birinden bir şey) yapmasını/sağlamasını beklemek
demand from v. -den talep etmek
demand (something) of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden bir şey) yapmasını/sağlamasını beklemek
Phrases
in line with someone's demand expr. -in talebi doğrultusunda
circumstances so demand expr. şartlar öyle gerektiriyor
given the fluctuations in demand expr. talep dalgalanmaları dikkate alındığında
every supply creates its own demand expr. her arz kendi talebini yaratır
Colloquial
be realistic demand the impossible expr. gerçekçi ol imkansızı iste
Idioms
in great demand expr. çok rağbet gören
in demand expr. talep gören
Trade/Economic
demand loan n. vadesiz borç
demand pattern n. talep eğilimi
change in demand n. her fiyat düzeyinde talep edilen miktarın değişmesi
demand management n. toplam talebi artırma veya azaltma amacıyla para ve maliye politikalarının kullanılması
standard demand deviation n. standart talep sapması
labor demand n. işgücü talebi
individual's demand schedule n. bireysel talep şedülü
perfect inelasticity of demand n. talep esnekliğinin sıfır olması
nonprice determinant of demand n. talebin fiyat dışı belirleyicileri
demand function faced by a firm n. firmanın karşılaştığı talep fonksiyonu
derived demand n. türev talep
real demand n. gerçek talep
total demand for money n. toplam para talebi
depressed demand n. baskı altına alınmış talep
demand forecasting n. talep tahmini
deferred demand n. ertelenmiş talep
demand function n. talep fonksiyonu
law of reciprocal demand n. karşılıklı talep kanunu
derived demand n. türemiş talep
retail demand n. perakendeci talebi
elasticity of demand n. talep esnekliği
demand elasticity n. talep esnekliği
supply and demand n. sunu ve istem
high demand n. yüksek talep
law of supply and demand n. sunu ve istem kuralı
demand curve n. çeşitli fiyatları baz alarak tüketicilerin satın alacakları miktarları gösteren eğri
qouta allocation demand n. kota tahsis talebi
demand payment n. ödeme isteği
supply demand equilibrium n. arz talep dengesi
increase in demand n. talep artışı
at sight demand bill n. görüldüğünde ödenecek poliçe
speculative demand for money n. spekülatif para talebi
selective demand n. seçici talep
joint demand n. bağlı talep
increase in demand n. talep eğrisinde kayma
primary demand n. ana talep
demand bill n. görüldüğünde ödenecek kambiyo senedi ya da poliçe
demand for money n. bireylerin ve işletmelerin servetlerinin bir bölümünü yanlarında nakit para olarak tutmaları
national demand n. ulusal talep
interest elasticity of money demand n. para talebinin faiz esnekliği
kinked demand curve n. dirsekli talep eğrisi
demand deposits n. vadesiz mevduatlar
demand pattern n. talep modeli
aggregate demand externality n. toplam talep dışsallığı
proportionate demand curve n. talep eğrisi
supply and demand equilibrium n. arz talep dengesi
aggregate demand curve n. toplam talep eğrisi
arc elasticity of demand n. talebin yay esnekliği
shift in demand n. talep eğrisinin bünyesel olarak kayması
abc analysis for demand n. abc talep analizi
demand loan n. alacaklının talebi üzerine derhal ödenecek borç
law of diminishing demand n. azalan talep kanunu
demand schedule n. talep tedülü
domestic demand n. iç talep
transactions demand for money n. işlem amaçlı nakit para talebi
demand draft n. ibrazında ödenen poliçe
individual's demand curve n. bireysel talep eğrisi
demand deposits n. vadesiz mevduat
demand inflation n. talep enflasyonu
second law of demand n. ikinci talep kanunu
speculative demand for money n. spekülatif amaçlı para talebi
demand for money n. para talebi
price elasticity of demand n. talebin fiyat elastikliği
elastic demand n. esnek talep
supply and demand equilibrium n. arz ve talep dengesi
demand draft n. göründüğünde ödenecek poliçe
foreign exchange demand n. döviz talebi
decrease in demand n. talep düşüşü
automatic transfer from savings to demand deposit accounts n. otomatik transfer sistemi hesapları
point price elasticity of demand n. talebin nokta fiyat esnekliği
money demand n. para talebi
supply demand n. arz talep
representative demand n. temsili talep
elasticity of demand for labor n. işgücü talebi esnekliği
perfect elasticity of demand n. sonsuz talep esnekliği
consumer demand theory n. tüketici talebi teorisi
derived demand n. bağlı talep
demand schedule n. talep şedülü
potential demand n. olası talep
demand uncertainty n. talep belirsizliği
market demand n. endüstri talebi
demand for loanable funds n. ödünç verilebilir fonların talebi
inverse demand n. ters talep ilişkisi
investment demand curve n. yatırım talep eğrisi
demand deposit n. vadesiz mevduat
composite demand n. birleşik talep
effective demand n. efektif talep
supply and demand responsiveness n. arz ve talep duyarlılığı
demand factors n. talep etkenleri
market demand curve n. piyasa talep eğrisi
total demand n. toplam talep
demand for loanable funds n. ödünç verilebilir fon talebi
potential demand n. potansiyel talep
unitary elasticity of demand n. birim talep esnekliği
excess demand n. talep fazlası
price elasticity of demand n. talebin fiyat esnekliği
aggregate demand externality n. bir ekonomide toplam üretimden tüketilen kısım çıkartıldığında geri kalan pay
demand management n. talep yönetimi
aggregate demand n. toplam talep
joint demand n. ortak talep
demand interrelationships n. karşılıklı talep ilişkileri
change in demand n. talep eğrisinin bünyesel olarak kayması
inelastic demand n. esnekliği düşük talep
money demand schedule n. para talebi eğrisi
asset demand for money n. paranın mali varlık talebi
level of demand n. talep seviyesi
active demand n. aktif talep
active demand n. fiili talep
excess demand n. aşırı talep
residual demand n. bakiye talep
supply demand diagram n. arz talep diyagramı
steep demand n. aşırı talep
increased demand n. artan talep
law of supply and demand n. arz ve talep kanunu
foreign demand elasticity n. dış talep esnekliği
inelastic demand n. esnek olmayan talep
elastic demand n. elastiki talep
deficient demand theories n. eksik tüketim teorileri
demand bill n. görüldüğünde ödenecek poliçe
payable on demand n. ibrazında ödenir
demand draft n. ibrazında ödenecek poliçe
demand note n. ibrazında ödenecek senet
home demand n. iç talep
loan repayable on demand n. istenildiğinde ödenebilen borç
potential demand n. muhtemel talep
market demand n. piyasa talebi
demand price n. talep fiyatı
strong demand n. şiddetli talep
demand schedule n. talep cetveli
theory of demand n. talep teorisi
demand surplus n. talep fazlası
demand for payment n. ödeme talebi
home demand n. yurtiçi talep
activist demand management policies n. aktivist talep yönetimi politikaları
actual aggregate demand n. fiili toplam talep
dynamic aggregate demand curve n. dinamik toplam talep eğrisi
demand for real balance n. nakit ankes talebi
income elasticity of money demand n. para talebinin gelir esnekliği
planned aggregate demand n. planlanmış toplam talep
precautionary demand for money n. ihtiyat saikıyla para talebi
interest elasticity of money demand n. para talebinin faiz elastikiyeti
transactions demand for money n. işlem saikiyle para talebi
public's demand for maney n. kamu para talebi
demand functions n. talep fonksiyonları
labor demand n. iş talebi
negative demand n. olumsuz talep
demand-based price strategy n. talep temelli fiyatlandırma stratejisi
investment-demand curve n. yatırım talebi eğrisi
demand-minus pricing n. talep eksi fiyatlandırma yöntemi
demand-pull process n. talep çek süreci
long-run demand for labor n. uzun dönemli emek talebi
demand-pull inflation n. talep enflasyonu
demand-pull theory of stagflation n. talep çekişli stagflasyon teorisi
demand-pull inflation n. talep çekişli enflasyon
demand-deficient unemployment n. eksik talep işsizliği
demand-balancing strategies n. talep dengeleme stratejileri
pent-up demand n. bastırılan talep
short-run labor demand curve n. kısa dönem emek arz eğrisi
pent-up demand n. telafi edici talep
price-responsive demand n. fiyata duyarlı talep
primary-demand advertising n. ilk el talep amaçlı reklam
tax demand n. vergi ihbarnamesi
total demand n. toplam arz
reciprocal law of demand n. karşılıklı talep kanunu
reciprocal demand n. karşılıklı talep
domestic demand elasticity n. yurtiçi talep esnekliği
income elasticity of demand n. talebin gelir esnekliği
shift in demand n. talepte kayma
payable on demand n. talep edildiğinde ödenir
joint demand n. birbirine bağlı talep
right to demand information n. bilgi alma hakkı
composite demand n. bileşik talep
excess demand n. fazla talep
demand draft n. görüldüğünde ödenecek poliçe
effective demand n. fiili talep
law of demand for foreign exchange n. döviz kurunun talep kuralı
seasonal demand n. mevsimsel talep
seasonal demand n. mevsimlere göre değişen talep
change in demand n. talep değişikliği
consumer demand theory n. tüketici talep teorisi
consumer demand theory n. talep kuramı
consumer demand theory n. talep teorisi
composite demand n. ortak talep
composite demand n. müşterek talep
decreased demand n. azalmış talep
purchase demand n. satın alma talebi
strong demand n. yoğun talep
moderate demand n. ılımlı talep
demand for payment n. ödeme isteği
demand draft n. ibrazında ödenecek senet
demand for payment n. ödemenin talep edilmesi
unit elastic demand n. birim esnek talep
increase in demand n. talebin artması
perfectly elastic demand n. tam esnek talep
cross price elasticity of demand n. talebin çapraz fiyat esnekliği
perfectly inelastic demand n. tam esnek olmayan talep
decrease in demand n. talebin azalması
change in demand n. talebin değişmesi
arc price elasticity of demand n. talebin yay fiyat esnekliği
real demand for money n. reel para talebi
replacement demand n. ikame talebi
regular demand n. düzenli talep
demand insufficiency n. talep yetersizliği
weakness in demand n. talep yetersizliği
demand weakness n. talep yetersizliği
weakness in demand n. talep eksikliği
demand insufficiency n. talep eksikliği
demand weakness n. talep eksikliği
lack of demand n. talep eksikliği
hedonic demand theory n. hedonik talep kuramı
weak demand n. zayıf talep
high domestic demand n. yüksek iç talep
shrinking demand n. talep daralması
buoyant domestic demand n. yüksek iç talep
demand shrinking n. talep daralması
shrinking demand n. daralan talep
competing demand n. rekabet içerisindeki talep
competing demand n. artan talep
competing demand n. yoğun talep
competing demand n. birbiriyle yarışan talep
demand frequency n. talep sıklığı
demand accommodation n. talep uygunluğu
demand accommodation n. talep uzlaşması
demand satisfaction n. talep karşılaması
demand principle n. istek esası
client demand n. müşteri talebi
customer demand n. müşteri talebi
supply-demand equilibrium n. arz-talep dengesi
supply-demand balance n. arz-talep dengesi
demand stimulating n. talep yaratıcı
demand draft n. banka çeki
delivery on demand n. talep üzerine sevkiyat
paper payable to bearer on demand n. talep üzerine hamiline ödenecek kağıt
details of demand n. talep detayları
demand rate n. talep hızı
demand value n. talep bedeli
demand guarantee n. talep garantisi
residual demand curve n. piyasa üreticilerinin karşılaştığı talep eğrisi
residual demand curve n. bir teşebbüsün karşılaştığı talep eğrisi
residual demand curve n. artık talep eğrisi
cross elasticity of demand n. talebin çapraz esnekliği
inverse demand equation n. ters talep eşitliği
bank loan demand n. banka kredisi talebi
loan demand n. kredi talebi
insufficient demand n. yetersiz talep
inadequate demand n. yetersiz talep
demand saturation n. yeni ürün geliştirme süreci
demand saturation n. talep doygunluğu
demand saturation n. yenilik oluşturma süreci
demand guarantee n. talep güvencesi
foreign demand n. dış talep
demand-side shocks n. talep yönlü şoklar
domestic borrowing demand n. iç borçlanma talebi
borrowing demand n. borçlanma talebi
demand growth n. talep artışı
demand increase n. talep artışı
demand-side substitution n. talep yönlü ikame
demand substitution n. talep ikamesi
peak demand pricing n. zirve talep fiyatlaması
technical analysis and demand forecasts n. teknik analiz ve talep tahminleri
uniform rules for demand guarantees (urdg) n. talep garantileri için yeknesak kurallar
uniform rules for demand guarantees (urdg) n. garantilere ilişkin birörnek kurallar
demand for product n. ürüne olan talep
demand side management n. talep tarafı yönetimi
demand-side determinants n. talep tarafı belirleyicileri
demand side substitution n. talep tarafı ikamesi
demand fluctuations n. talep dalgalanmaları
demand fluctuations n. talep oynamaları
demand-side substitutability n. talep yönlü ikame edilebilirlik
optimal demand n. en uygun talep
shift of the demand n. talep kayması
limit increase demand n. limit artırım talebi
demand and supply gap n. arz talep açığı
demand and supply gap n. arz talep dengesizliği
domestic-demand-driven economy n. iç talep güdümlü ekonomi
demand planning n. talep planlama
money demand curve n. para talebi eğrisi
labour demand n. iş gücü talebi
law of supply and demand n. arz ve talep kanunu
foreign demand n. dış talep
demand deposit n. vadesiz mevduat
effective demand n. efektif talep
income elasticity of demand n. talebin gelir esnekliği
money demand n. para talebi
demand based pricing n. talebe dayalı fiyatlandırma
demand-side options n. talep tarafı seçenekleri
limited demand n. sınırlı talep
demand deposit n. ihbarsız yatırım
demand draft n. müşteri çek ve banka hesabı bilgilendirme sistemi
demand-pull n. (belirli ürün ve hizmetlerde rekabet yarışına yol açan) harcanabilir para artışı
demand deposit n. vadesiz hesap
demand deposit n. otuz gün içerisinde ödenebilen banka mevduatı
demand-pull n. talep artışı
demand deposit n. depozito isteği
demand deposit n. çek ile ödemeye tabi olan ve bildirilmeksizin çekilebilen banka mevduatı
induced demand n. uyarılmış talep
print on demand n. talep üzerine baskı
payable on demand v. istendiğinde ödenecek
derived demand v. bir malı başka bir mal elde etmek için talep etmek
demand in person v. bizzat istemek
demand in person v. talep etmek
gain from demand v. sürümden kazanmak
regulate the level of demand v. talep seviyesini düzenlemek
satisfy demand v. talebi karşılamak
meet the demand v. talebini karşılamak
be open to demand v. talebe açık olmak
keep pace with demand v. talebe ayak uydurmak
stifle the demand v. talebi bastırmak
damp demand v. talebin gücünü azaltmak
due on demand adj. istenildiğinde ödenmesi gereken
on demand adj. vadesiz
payable on demand adj. talep edildiğinde ödenecek (borç)
payable on demand adj. talep edildiğinde ödenecek
in demand adj. çok aranan
on-demand adj. istenildiğinde
due on demand adj. istenildiği zaman verilmesi gereken
demand-related adj. taleple bağlantılı
demand-related adj. taleple ilgili
demand-side adj. talep yönlü politikaya ait
demand-pull adj. talep artışının yol açtığı enflasyon ile ilgili
demand-pull adj. talep artışı ile ilgili
demand-side adj. talep yönlü ekonomik politika ile ilgili
demand-side adj. tüketicinin üretim ve çalışma talebini artıran ekonomik politika ile ilgili
on demand expr. ödenmek üzere ibraz edildiğinde
on demand expr. talep edildiğinde
no demand expr. alıcısı yok
on demand expr. görüldüğünde
on demand expr. istendiği anda
on demand expr. ibrazında
on-demand expr. ibrazında
on-demand expr. görüldüğünde
in great demand expr. çok revaçta