içindeki - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

içindeki



Sens de "içindeki" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 4 résultat(s)

Turc Anglais
General
içindeki ingredient adj.
içindeki in prep.
Technical
içindeki ingredient n.
içindeki inside adj.

Sens de "içindeki" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 414 résultat(s)

Turc Anglais
General
buzdolabının içindeki buzluk freezer n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet fulfillment n.
besleyici maddeler (bir yiyeceğin içindeki) sustenance n.
gemi içindeki inboard n.
büyük bir baca içindeki birkaç ayrı duman yolunun her biri flue n.
bir grup içindeki birlik ruhu esprit de corps n.
kerestenin içindeki toz gibi çürüklük dry rot n.
paçavralar içindeki kimse ragamuffin n.
denize çıktıktan sonra açılmak üzere kaptana verilen kapalı zarf içindeki emir sealed orders n.
çiftlik ve içindeki binalar homestead n.
doküman üzerinde, söz konusu dokümanın parti içindeki konumunu belirten rakam veya kod serial number n.
içindeki malzemeler premises n.
su içindeki kum seti bar n.
orman içindeki açık alan glade n.
cep saatinin içindeki taş jewel n.
yerleşim yeri içindeki ana yol thoroughfare n.
hafta içindeki gün weekday n.
çiftlik ve içindeki binalar farmstead n.
kemik içindeki çıkıntı splint n.
avustralya'da, toprakta yağmurdan sonra içindeki suyu tutan çukurluklara verilen isim clay pan n.
ayakyolu (su tesisatı olmayan kulübe içindeki) privy n.
buzdolabının içindeki buzluk freezing compartment n.
bir süreç içindeki durumlardan her biri degree n.
mektubun içindeki adres inside address n.
içindeki malzemeler ingredients n.
kül içindeki yanmamış madde ash retention figure n.
kutsal nesnelerin tutulduğu kilisenin içindeki veya bitişiğindeki küçük oda sacristry n.
kulak salyangozu içindeki boşluklardan biri scala n.
çiftlik ve içindeki binalar toft n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet self-fulfillment n.
şapka içindeki ter tutucu şerit sweatband n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet self-fulfilment n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet fulfilment n.
noel çorabı içindeki küçük noel hediyesi stocking filler n.
noel çorabı içindeki küçük noel hediyesi stuffer n.
noel çorabı içindeki küçük noel hediyesi animal stuffer n.
noel çorabı içindeki küçük noel hediyesi stocking stuffer n.
noel çorabı içindeki küçük noel hediyesi taxidermist n.
(bir paket veya kutu içindeki) adet ya da tane Count n.
şöminenin içindeki büyük kütük backlog n.
içindeki suyun buharlaşması sonucu patlayan küçük cam balon candlebomb n.
kenevir içindeki narkotik bileşenler cannabinoid n.
kenevir içindeki psikoaktif olmayan bileşenler cannabinol n.
atın geminin ağız içindeki parçası canon bit n.
çakraların içindeki ve birbirleri arasındaki enerji akışını iyileştirmek için değerli taşların kullanılması chakra therapy n.
çin yeni yılı'nda bekar gençlere verilen kırmızı zarf içindeki para red envelope n.
eski zamanlarda sıkça rastlanan, içindeki kişinin çıplak yattığı yatak naked bed n.
yüklü arabaların içindeki madeni boşaltan işçi tipper n.
birahane içindeki tezgah alebench n.
kuruluş içindeki kanuna aykırı uygulamaları kamuya veya yetkili makamlara ifşa eden kimse whistle blower n.
şişenin içindeki miktar bottle n.
biberonun içindeki sıvı gıda bottle n.
sıvının gaz içindeki koloidal süspansiyonu mist n.
(yahudilikte) kutsal kitap saklanan yerin içindeki kitaplar genizah n.
makine veya cihazın içindeki parçalar guts n.
(şişesini sallayarak) ilacın içindeki etken güçleri serbest bırakma dynamization n.
(şişesini sallayarak) ilacın içindeki etken güçleri serbest bırakma dynamisation n.
mektup veya paket içindeki şey inclosure n.
daire içindeki alan circuit n.
ağaç parçası içindeki damarların düzeni grain n.
farklı türden dokunun içindeki küçük izole kütle island n.
(el falcılığında kullanılan) avuç içindeki mızrak şekilli çizgi island n.
(el falcılığında kullanılan) avuç içindeki mızrak şeklinde çizgi islet n.
farklı türden dokunun içindeki küçük izole kütle islet n.
kitabın içindeki isim etiketi plate n.
yanan konyağın içindeki üzümlerin yakalanıp kızgınken yutulduğu bir oyun flapdragon n.
hücre içindeki bazı protoplazmik cisimlerin (ışık, ısı) dış etkilere göre gösterdiği konum değişikliği orientation n.
hücre içindeki bazı protoplazmik cisimlerin birbirlerine göre gösterdiği konum değişikliği orientation n.
(armacılık) kenar içindeki armanın şeklini takip eden dar şerit şeklindeki işaret orle n.
şırınganın içindeki maddeyi itip çeken bölümü plunger n.
deri tulumun içindeki eşyalar skinful n.
orman içindeki açık alan slade [dialect] n.
içindeki şeyleri altüst ederek bir yeri talan etmek rifle v.
ter şeklinde sızmak (içindeki su) sweat v.
birinin içindeki cevheri çıkarmak bring out the best in someone v.
fıçının tapasını çekerek içindeki sıvıyı akıtmak tap v.
çökeltmek (sıvının içindeki katı maddeleri) settle v.
çökelmek (sıvının içindeki katı maddeler) settle v.
içindeki potansiyelini kendini tatmin edecek bir şekilde kullanmak (insan) fulfill v.
bir şeyi delerek içindeki sıvıyı akıtmak tap v.
içindeki cevheri göstermemek keep quiet about one's talents v.
içindeki sese kulak vermek listen to one's inner voice v.
bölgenin (dolayısıyla içindeki binaların) imar durumunu değiştirmek rezone v.
içindeki potansiyelini kendini tatmin edecek bir şekilde kullanmak (insan) fulfil v.
kap içindeki suya bakarak kehanette bulunmak scry v.
(içindeki) çinkoyu çıkarmak dezincify v.
içindeki tuz yoğunluğunu arttırmak salinate v.
içindeki havayı/gazı çıkarmak de-aerate v.
(ağacı) delerek küçük bir boru ile içindeki özsuyu çıkarmak spile [us] v.
alevler içindeki aflame adj.
yerin içindeki inground adj.
zeminin içindeki inground adj.
eyalet sınırları içindeki inlandish [obsolete] adj.
ülke içindeki inlying adj.
toplum içindeki tehlikelerden koruyan protective adj.
on yıl içindeki within ten years adv.
on yıl içindeki in ten years adv.
10 yıl içindeki in ten years adv.
10 yıl içindeki within ten years adv.
Phrasals
(anlaşmazlık içindeki iki kişi veya gruba) müdahale etmek step between (someone or something) v.
bir fotoğrafın içindeki figürleri kesip çıkarmak crop out v.
bir şeyi sıkıp içindeki çıkartmak squeeze something from something v.
bir şeyle bir şeyin içindeki kiri almak/silmek swab out v.
(birinin içindeki) bir şeyi ortaya çıkarmak bring something out (in someone) v.
(birinin içindeki) bir şeyi açığa çıkarmak bring something out (in someone) v.
içindeki her şeyi boşaltmak/dökmek dump out v.
içindeki bir şeyi silerek/ovarak çıkarmak/temizlemek scrub out v.
Phrases
on yıl içindeki within a decade expr.
10 yıl içindeki/içinde within a decade expr.
Proverb
suçluluk duygusu içindeki bir zihnin kendisini suçlayan birisine ihtiyacı yoktur a guilty conscience needs no accuser
içindeki cevheri gizleme don't hide your light under a bushel
Colloquial
bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi big kahuna [us] n.
bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi a big kahuna [us] n.
bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi a grand kahuna [us] n.
göze girme çabası içindeki politikacı baby-kisser n.
bir binanın içindeki barut deposu powder room [obsolete] n.
parantez içindeki ifade bracket n.
parantez içindeki formül bracket n.
içindeki sesi dinle listen to your inner voice expr.
içindeki sese kulak ver listen to your inner voice expr.
içindeki sese kulak ver listen to your intuition expr.
Idioms
içindeki enerji, ruh veya istek a tiger in your tank n.
şerrin içindeki hayır a silver lining n.
şerrin içindeki hayır silver lining n.
içindeki sır bird of (one's) own brain n.
bir grup içindeki sadakat ruhu esprit de corps n.
içindeki/derin düşünceler the inner man/woman n.
içindeki kötü his a sinking feeling n.
içindeki kötü his that sinking feeling n.
ülke içindeki düşman ülke yandaşı fifth columnist n.
birinin içindeki kötü yönleri çıkarmak bring out the worst in someone v.
içindeki cevheri göstermemek hide one's light under a bushel v.
içindeki cevheri gizlemek hide one's light under a bushel v.
içindeki sese kulak vermek go with one's gut v.
içindeki cevheri ortaya çıkarmak bring out the best in v.
içindeki iyiliği/iyi özellikleri ortaya çıkarmak bring out the best in v.
(birinin) içindeki cevheri ortaya çıkarmak bring out the best in (one) v.
(birinin) içindeki iyiliği/iyi özellikleri ortaya çıkarmak bring out the best in (one) v.
birinin içindeki cevheri ortaya çıkarmak bring out the best in somebody v.
birinin içindeki iyiliği/iyi özellikleri ortaya çıkarmak bring out the best in somebody v.
(birinin) içindeki kötülüğü ortaya çıkarmak bring out the worst in (one) v.
(birinin) içindeki kötü özellikleri ortaya çıkarmak bring out the worst in (one) v.
birinin içindeki kötülüğü ortaya çıkarmak bring out the worst in somebody v.
birinin içindeki kötü özellikleri ortaya çıkarmak bring out the worst in somebody v.
kamera içindeki on camera adv.
karenin içindeki on camera adv.
evi yuva yapan içindeki anılardır a house is not a home expr.
işin içindeki at the coalface expr.
içindeki duygu yoğunluğuyla the fullness of (one's) heart expr.
içindeki duygu yoğunluğuyla the fullness of your (or the) heart expr.
Speaking
otobüsün içindeki adam the man in the bus expr.
Trade/Economic
ana kuruluş, bağlı ortaklık ve iştiraklerin ticari alacak ve ticari borçlar içindeki payları trade receivables and trade payables from parent company, subsidiaries and participations n.
çalışma hayatı içindeki ikametgah süresi working life residence n.
kısa vadeli hizmet sunumunu izleyen oniki ay içindeki personel sosyal hakları short-term employee benefits n.
kriz içindeki durgun ekonomi depressed economy n.
son 52 hafta içindeki en yüksek fiyat 52 week high n.
şirketin içindeki kişilerden elde edilen ve o şirketin hisse değerini etkileyebilecek bilgi insider information n.
tehlike içindeki gemi ship in distress n.
ülke içindeki ödemeler domestic payments n.
ülke içindeki doğal kaynaklarda yaşanan talep artışı ile reel kur oranının yükselmesi ve özellikle reel sektör veya imalat gibi dışa bağımlı diğer endüstrilerin dış ticarette dezavantajlı duruma gelmesi dutch disease n.
ülke içindeki doğal kaynaklarda yaşanan talep artışı sonrası reel kur oranının yükselerek dışa bağımlı diğer endüstrilerin dış ticarette dezavantajlı duruma düşmesi dutch disease n.
zaman içindeki değişmelerin ele alınmaması static analysis n.
balya içindeki miktar bale n.
ülke içindeki domestic adj.
Law
kent sınırları içindeki ikametgah domestic domicile n.
Politics
siyasi parti içindeki fraksiyon tendency n.
hükümet kadrosu içindeki yetkili bilim insanı technocrat n.
toplum içindeki değişik gruplar arasında meydana gelen ayrılık communal subversions n.
ülke içindeki düşman ülke yandaşları fifth column n.
bir siyasal partinin, yönetimin, kurumun içindeki ahlaksızlık x factor n.
bir politik partinin, yönetimin, kurumun içindeki yolsuzluk x factor n.
bir politik partinin, yönetimin, kurumun içindeki skandal davranışlar x factor n.
bir siyasi parti içindeki en güçlü hizipte yer alan üye majoritaire n.
kuruluş içindeki kanuna aykırı uygulamaları kamuya veya yetkili makamlara ifşa eden kimse whistleblower n.
kuruluş içindeki kanuna aykırı uygulamaları kamuya veya yetkili makamlara ifşa eden kimse whistle-blower n.
1835 yılında new york demokratları partisinin içindeki muhafazakarlara karşı olarak kurulan bir radikal grubun doktrinleri locofocoism n.
grup içindeki yüksek statülü kimse uncrowned adj.
Insurance
yıl içindeki net primler alınıp, ölüm tazminatlarının ödenmesinden sonra kalan sigorta poliçesi rezervi terminal reserve n.
Technical
kilit içindeki anahtarı yakalamak için kullanılan pense nipper n.
maddenin içindeki azot miktarını gösteren alet nitrometer n.
betonun içindeki gerilme stress in concrete n.
bir katının bir sıvı içindeki dağılımı soliquid n.
bir maddenin içindeki moleküllerin durumu ve hareketleri nedeniyle sahip olunan yığılmış ısı enerjisi internal energy n.
çözelti içindeki boyaların bağıl renk dayanımı relative colour strength of dyes in solution n.
içindeki suyun genişlemesi nedeniyle ısıtılan kristallerin kırılması decrepitation n.
kazan ocağının içindeki hava basıncı furnace draft n.
kül içindeki yanmamış madde ash retention figure n.
meşime içindeki sıvı amniotic fluid n.
motor içindeki sıkıştırma basıncını ölçmek için kullanılan çekme diyagramı draw card n.
pompa vb içindeki pervane impeller n.
silindir içindeki pistonun yukarı doğru yaptığı hareket upstroke n.
suyun içindeki kireci ayıran süzgeç permutite n.
suyun içindeki kireci ayıran filtre permutite n.
şarap içindeki alkol yüzdesini saptamak için kullanılan bir tür yoğunluk ölçer vinometer n.
ürünlerin içindeki sınırlı iklim şartları microclimates inside products n.
kabın dibindeki çökeltiyi kaldırmadan içindeki sıvıyı dışarı çekmekte kullanılan metal boru antiguggler n.
blok içindeki malzeme miktarı bar n.
denetimli bir termonükleer reaktörün içindeki plazmayı manyetik alanlarla belirli bir yere hapsetme magnetic confinement n.
daha sonra içine beton dökülecek olan boru şeklindeki çelik kazmaya çakılmış ince cidarlı bir borunun içindeki geçici destek parçası mandril n.
montun veya ceketin kolu içindeki rüzgar geçirmez sıkı manşet windshield n.
cam içindeki büyük baloncuk blister n.
bazı üfleme cam kapların içindeki boşluk blow n.
ağır silahların içindeki silindirik dövme parça hoop n.
tüp içindeki elektron ışınlarının tarama hareketine neden olup onu kontrol eden elektromanyetik bir düzenek yoke n.
konik metal kasa içindeki elektrikli lamba bullet n.
çekildiğinde bağlı olduğunu torbayı yırtıp içindeki gazın çıkmasını ve yolcu balonunun alçalmasını sağlayan ip rip cord n.
saat mekanizmasının içindeki bir parça going barrel n.
saat mekanizmasının içindeki bir parça going train n.
katı metal içindeki katı ve genellikle küçük yabancı madde inclusion n.
yuvarlanan daire içindeki bir nokta ile oluşturulan bir daire curate cycloid n.
maden içindeki direkleri diken kimse cogman n.
karıştırıcının içindeki kauçuk hamurunu sıyırıp birleştirmekte kullanılan bıçak doctor n.
içindeki alkolün el sıcaklığı ile kaynadığı iki ucu bombeli cam bir tüp pulse glass n.
içindeki altın yaprağın ikinci kez dövüldüğü altıncı derisi paketi shoder n.
taşıt içindeki hava cryptoclimate n.
içindeki çökelti maddelerinden arıtmak decant v.
hazne içindeki basıncı atmosfer basıncına eşitlemek breathe v.
içindeki asılı halde bulunan bobinin manyetik alanda serbestçe hareket ettiği (elektromekanik cihaz) moving-coil adj.
Computer
içindeki sürümler versions in n.
içindeki resim picture in n.
içindeki denklem equation in n.
dosya içindeki verileri silerek dosya yapısını muhafaza eden bir komut zap n.
bir programın içindeki belirli bir görevi gerçekleştiren yürütme birimi worker n.
disk sürücü mekanizması içindeki metal diskleri kalıcı olarak kapatarak yüksek yoğunluklu depolama yapmaya izin veren (bilgisayar diski) winchester adj.
'bilgisayarım' içindeki sürücüleri gizle hide drives in 'my computer' expr.
Electric
pikap iğnesinin bobin içindeki demir çekirdeği hareket ettirerek manyetik alanla elektrik akımı ürettiği bir çeşit pikap magnetic pick-up n.
ütünün içindeki ısıtıcı demir heater n.
düşük basınçlı gaz içeren tüpün içindeki elektrodun yakınlarında bulunan iyonların oluşturduğu uzay yükü sheath n.
Mechanic
üzerindeki dişleri, karşılık gelen vida somununun veya dişi vidanın içindeki oluğa oturan vida male screw n.
materyal içindeki sıcaklık veya yoğunluk farkından dolayı hareket ederek akan sıvı convection currents n.
Architecture
kilise içindeki mezar sacellum n.
Construction
binalar içindeki uygulamalar practices inside buildings n.
beton içindeki çeliğin katodik koruması cathodic protection of steel in concrete n.
bina bileşenlerinin içindeki yoğuşma interstitial condensation n.
milin yatak içindeki bölümü journal n.
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi remedial cementing n.
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi squeeze cementing n.
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi squeeze job n.
saplama tuğlanın duvarın içindeki kısmı tailing n.
Automotive
araç içindeki yolcuların sağa sola savrulup birbirlerine/ direksiyona vb çarpmaları human collision n.
direksiyon kolonu içindeki ana mil main shaft in steering column n.
tank paletinin içindeki ağırlık taşıyıcı tekerlekler bogey n.
tank paletinin içindeki ağırlık taşıyıcı tekerleklerden biri bogy n.
lastik muhafazasının içindeki geniş ve kalın yama boot n.
Railway
başka bir ülke içindeki özel bir 'koridor' güzergahta yolcu almadan ve indirmeden giden tren korridorzuge n.
Aeronautic
içindeki elektronların florasan ekranda görüntü oluşturduğu elektron tüp cathode ray tube n.
kanopi içindeki hava kütlesi included mass n.
uçak içindeki ekip dinlenme odası crew rest n.
çekildiğinde bağlı olduğunu torbayı yırtıp içindeki gazın çıkmasını ve yolcu balonunun alçalmasını sağlayan ip ripping cord n.
kendi sorumluluk sahası içindeki radar kontrol ve uyarı faaliyetlerinin yürütüldüğü taktik hava kontrol merkezine bağlı bir hava kontrol birimi control and reporting center n.
uçak motorunun içindeki gaz yollarında yapısal kasa scantlings n.
Marine
koyun içindeki küçük koy cove n.
kadırga içindeki bir dizi kürek bank n.
ufkun ilerideki çizginin her iki tarafında kırk beş derecelik açılı dört nokta içindeki kısmında on the bow adv.
Petrol
sondaj alanındaki çamurun içindeki petrol izlerini kaydedip kontrol etme işlemi mudlogging n.
(petrol kuyularında) kuyu içindeki diziyi yakalamak için kullanılan alet overshot n.
Mining
yüklü arabaların içindeki madeni boşaltan işçi tipman n.
sıvı içindeki çok ince boyutta bulunan (genellikle silikat kökenli) yapışkan veya katı parça slime n.
maden içindeki direkleri diken kimse cogger [uk] n.
Medical
batın içindeki karbondioksidin boşaltılması abdominal carbondioxide insufflation n.
boru şeklindeki bir yapının içindeki boşluk lumen n.
ışının doku içindeki dağılımında en yüksek ışın dozu alan bölgeler hot flash n.
kalbin toraks içindeki pozisyonu position of the heart within thorax n.
kemik içindeki kanal sistemi haversian canal system n.
radyoterapide doku içindeki doz dağılımı dose n.
santral sinir sistemi içindeki ventriküllere hava verilerek yapılan görüntüleme pneumoencephalogram n.
rahim içindeki ceninin başının ezilmesi basiotripsy n.
tüp şeklindeki organın içindeki boşluk lumen n.
jel içindeki antijen ve antikorun birbirine doğru yayılımını içeren çeşitli analitik tekniklere verilen ad immunodiffusion n.
kemik/kıkırdak içindeki endosteal adj.
kistin içindeki encysted adj.
karın içindeki intra-abdominal adj.
beyindeki ventrikül sistemi içindeki intraventricular adj.
Anatomy
vajinal dış dudakların arasında bulunan, vajina girişi içindeki iki ince deri katman labia minora n.
vestibüler organın saç hücrelerini ve kulak salyangozunun içindeki kıl hücrelerini besleyen bileşik duyusal sinir nervus vestibulocochlearis n.
avuç içindeki lop etlerden biri mount n.
bağırsak içindeki kilsi çıkıntı villus n.
dış kulağın dış kenarının hemen içindeki belirgin kavisi olan kıkırdak kıvrımı anthelix n.
dış kulağın dış kenarının hemen içindeki belirgin kavisi olan kıkırdak kıvrımı antihelix n.
omurun süngerimsi maddesinin içindeki çok sayıdaki toplardamardan biri vena basivertebralis n.
omurun süngerimsi maddesinin içindeki çok sayıdaki toplardamardan biri basivertebral vein n.
yosun hayvancıklarının dokunaç çemberi içindeki boşluk vestibule n.
mezender içindeki intermesenteric adj.
karın boşluğu içindeki intraabdominal adj.
kalın bağırsak içindeki intracolic adj.
organ duvarları içindeki intramural adj.
Psychology
birşeyi çok arzu edip ulaşamamanın verdiği çılgınlık içindeki kişi nympholept n.
kişinin içindeki çocuk inner child n.
Dentistry
dişin içindeki öz nerve n.
diş pulpası ve ağız içindeki dokularda oluşan hastalıkların teşhisi ve tedavisiyle ilgilenen diş hekimliği branşı endodontics n.
Physiology
göz küresi içindeki sıvıların uyguladığı basınç iop n.
Pathology
damar tıkanıklığında atardamar duvarları içindeki yağın arterleri daralttığı aşama coronary artery disease n.
damar tıkanıklığında atardamar duvarları içindeki yağın arterleri daralttığı aşama atherosclerosis n.
akciğerde bulunan kavite içindeki iltihap vomica n.
bir grup içindeki insanların aynı anda sahip olduğu, ruhsal kökenli bir hastalık mass psychogenic illness n.
yetişkinlerde beynin ön lobunun hasar görmesi ile ilişkilendirilen, avuç içindeki dokunsal uyarıya yanıt olarak parmakların istemsizce bükülmesi grasp reflex n.
Pharmaceutics
göz küresinin içindeki basıncı azaltan bir alkaloit physostigmin n.
Veterinary
(at) toynak içindeki ayak kemiği coffin bone n.
Food Engineering
fıçıyı içindeki tortuları dağıtmadan eğip boşaltmaya yarayan alet tilter n.
bir dağılım içindeki pik seviyesi kurtosis n.
(süt veya krema) içindeki yağ küreciklerini eşit dağıtmak için boyutlarını küçülterek emülsiyonlaştırmak homogenise v.
Math
kök içindeki ifade radicand n.
Physics
sıvı içindeki gazların çözeltileri absorption of gases n.
ilkel elektroskobun içindeki ipe asılmış topçuk pithball n.
atom içindeki subatomic adj.
Chemistry
kenevir içindeki psikoaktif olmayan bileşen canabidiol n.
tangin isimli zehrin içindeki aktif bileşen tanghinin n.
içindeki maddelerin farklı katmanlar halinde oluştuğu karışım lamellar mixture n.
apsentin içindeki maddelerden biri olan nörotoksin thujone n.
genellikle hidrojen klorürün içindeki silikonun ısıtılmasıyla elde edilen dumanlı yanıcı akışkan bir sıvı trichlorosilane n.
genellikle hidrojen klorürün içindeki silikonun ısıtılmasıyla elde edilen dumanlı yanıcı akışkan bir sıvı silicochloroform n.
sıvı içindeki süspansiyon halinde duran madde yoğunluğunun belirlenmesi tyndallimetry n.
alkanın içindeki halojen atomlarının hidrojen atomları ile ikame edildiği organik bileşik alkyl halide n.
alkanın içindeki halojen atomlarının hidrojen atomları ile ikame edildiği organik bileşik haloalkane n.
alkanın içindeki halojen atomlarının hidrojen ile ikame edildiği organik bileşik alkylogen n.
bir çözelti içindeki amonyağı tespit için yapılan bir test nesslerization n.
bir çözelti içindeki amonyağı tespit için yapılan bir test nesslerisation n.
çözelti içindeki parçacıkların küme oluşturması aggregation n.
gazın katı veya sıvı içindeki dağılımı aerogel n.
sıvılar içindeki asetik asit miktarını belirlemede kullanılan cihaz actometer n.
sıvı içindeki kolloidal parçacıkların küre biçiminde kümeleşmesi agglomeration n.
sıvı içindeki katı parçacıkların çökmesi hypostasis n.
içindeki farklı malzemelerin sıvı halde bulunduğu karışık bir bileşim mistura n.
serbest halde veya bitki tohum ve meyvelerinin içindeki ester halinde bulunup organik sentez ve parfümlerde kullanılan keskin kokulu bir birincil alkol octanol n.
hidroflorik asit içindeki bor florür çözeltisinden oluşan çift florür fluoridic acid n.
bir çözelti içindeki amonyağı tespit için test yapmak nesslerise v.
parçalarını bir arada tutmaya çalışan bir kitle veya madde içindeki (moleküler kuvvet) cohesive adj.
Biology
büyüyen sap içindeki ince çeperli genç hücre tabakası pericambium n.
yosun hayvanının içindeki keselerde bulunan gözenek trypa n.
bir genin belli bir bölgesine özgü evrimleşme hızının, zaman içindeki değişmesi heterotachy n.
hücre içindeki organeller ve diğer yapıların anatomisi ve işleyişini inceleyen bilim dalı endocytobiology n.
çekirdekçiğin içindeki tanecik entosthoblast n.
birtakım protozoaların kamçılarının köküne yakın yerde bulunan büyük bir mitokondri içindeki dna spirali kinetonucleus n.
birtakım protozoaların kamçılarının köküne yakın yerde bulunan büyük bir mitokondri içindeki dna spirali kinetoplast n.
dokuların içindeki küçük hücre dışı kavite vacuolation n.
blastula içindeki sıvı dolu boşluk blastocele n.
blastosöl içindeki sıvı blastochyle n.
blastula içindeki sıvı dolu boşluk blastocoel n.
blastula içindeki sıvı dolu boşluk blastocoele n.
yumurtanın içindeki embriyo gelişiminin ooskopla gözlemlenmesi ooscopy n.
hücre içindeki hücresel maddelerin ve metabolik faaliyetlerin zarlarla bölmelere ayrılması compartmentalization n.
hücre içindeki hücresel maddelerin ve metabolik faaliyetlerin zarlarla bölmelere ayrılması compartmentalisation n.
hücre içindeki hücresel maddelerin ve metabolik faaliyetlerin zarlarla bölmelere ayrılması compartmentalisation n.
hücre içindeki hücresel maddelerin ve metabolik faaliyetlerin zarlarla bölmelere ayrılması compartmentation n.
farklı genetik özelliklere sahip çeşitli melezler üretmek için tasarlanmış seçili bir ebeveyn grubu içindeki melezleme şeması diallel n.
tür içindeki bir hayvan grubunda görülen anormal renk değişimi colour phase n.
organizmada belirli bir süre içindeki toplam iç ve dış uyaran situation n.
göl içindeki lacustral adj.
göl içindeki lacustrian adj.
Biochemistry
dna ve rna moleküllerinin içindeki nükleotit bağlarının hidrolizini başlatan enzimler endonuclease n.
hücre içindeki kimyasal bileşiklerin sitofotometre ile incelenmesi cytophotometry n.
organizma içindeki karmaşık maddelerin enerji salınımıyla atılım için uygun olan daha basit bileşenlerine ayrılması disassimilation n.
Marine Biology
suyun içindeki ph değişimlerine dayanmasını sağlayan süreç buffer n.
Astronomy
toz ve gaz bulutu içindeki yıldız kümesi diffuse nebula n.
gezegenin oluşumunda erken bir aşama olduğu düşünülen disk içindeki malzeme kütlesi protoplanet n.
Zoology
(at) toynak içindeki ayak kemiği coffin bone n.
nematosit veya zehirli kapsül içindeki ince iplikler ecthoreum n.
toynak içindeki ayak kemiği çıkıntıları heel n.
Botanic
anter içindeki mikro sporlar başta olmak üzere, gelişmekte olan bazı sporları çevreleyen besleyici doku tapetum n.
gasteroid mantarlarda gleba içindeki odacıkları dolduran gevşek madde trama n.
tomurcuk içindeki yaprak dizilişi vernation n.
çiçek açan bitkide olgun embriyo kesesi içindeki yumurtanın karşı ucunda yer alan üç hücre antipodal n.
bitki hücrelerinin içindeki renkli madde endochrome n.
kökün içindeki vasküler dokunun bir çukur etrafında demet halka oluşturduğu stel eustele n.
mineral veya fosillerin içindeki bitki şekli herborization n.
mineral veya fosillerin içindeki bitki şekli herborisation n.
sapının içindeki depolardan gelişen tek çenekli çiçekli bir bitki liliopsid n.
sapının içindeki depolardan gelişen tek çenekli çiçekli bir bitki endogen n.
sapının içindeki depolardan gelişen tek çenekli çiçekli bir bitki monocot n.
sapının içindeki depolardan gelişen tek çenekli çiçekli bir bitki monocotyledon n.
vejetatif tomurcuk içindeki yaprakların dizilişi praefoliation n.
Tobacco
burulmuş iplerin içindeki tütün bogie n.
Forestry
kerestecilerin yaşamak ve çalışmak için inşa ettiği kulübe ve içindeki ocak camboose n.
Social Sciences
kabile içindeki yamyamlık ile ilgili endophagous adj.
Linguistics
bir kelimenin biçiminin ait olduğu cümle ya da söz içindeki bir başka kelimenin varlığı ile belirlenmesi rection n.
sıfatların cümle içindeki diziliş sırası order of the adjectives n.
zarfların cümle içindeki diziliş sırası order of adverbs n.
başka dilden ödünç alınıp içindeki bazı morfemlerin yerel morfemlerle değiştirildiği kelime loanshift n.
belirli bir dil içindeki intralinguistic adj.
Religious
insanın içindeki tanrısallık seed n.
Geography
kıyı veya terminal operasyon alanının içindeki arazi near hinterland n.
tropik kuşaklar içindeki intratropical adj.
Geology
orman içindeki küçük geçit canoncito n.
volkanın içindeki magma akışı ile ilişkili sismik sinyal tornillo n.
volkanik taşın içindeki başka bir minerali saran kabuk kelyphitic rim n.
radyoaktif rubidyumun bozunma ürünü stronsiyum içindeki oranlarına dayalı jeolojik tarihleme rubidium-strontium dating n.
mineral kütlesi içindeki gaz, sıvı veya katı halde bulunan, genellikle küçük cisim inclusion n.
volkan ağzına giden yolun içindeki malzeme plug n.
gnaysın içindeki mika veya hornblend sebebiyle ince yapraklar oluşturup kolayca parçalanabilen bir çeşidi slaty gneiss n.
Military
bomba içindeki misket grapeshot n.
harekat alanı içindeki trafik intratheatre traffic n.
şarapnel içindeki misket grapeshot n.
ordu içindeki İki veya daha fazla hizmet grubunun ortak bir askeri faaliyeti yerine getirebilmek için başvurduğu, gerekli ilke, şart, taktik, teknik ve yöntemlerin yer aldığı yayın multi-service publication n.
Hunting
kabza içindeki çerçeve uzantısının birbirini kuvvetle tutmasını sağlayan iç kabza bağlantısı stock insert n.
tüfek namlusunun içindeki yivli yüzeyin girintisiz kısmı land n.
ateşleme düzeninin içindeki bir parça bridle n.
av fişeği içindeki barut miktarı load n.
ormanlık alanın içindeki av hayvanlarını uyandırmak amacıyla düzenli taranması beat n.
Sport
golf deliğinin içindeki metal çerçeve cup n.
aynı eğitim kurumu içindeki takımların birbirine karşı oynadığı sporlar intramurals n.
Baseball
atıcının atış bölgesi içindeki bir alanı kontrol edebilmesi command n.
Music
zilin içindeki ses çıkaran top jinglet n.
bir oktav içindeki çeşitli diyatonik notaların çeşitli sabit düzenleri musical mode n.
ifade veya ölçü içindeki ritmik esneklik rubato n.
Cinema
büyük bir binanın içini gösteren, içindeki izleyicinin sahneyi izlerken ayakta durduğu panorama türü neorama n.
filmi izlememiş birine filmin içindeki gizemi açıklayan, sürpriz sonu açık eden ve keyif zevkini bozacak bilgi spoiler n.
Photography
içindeki alüminyum veya magnezyum dilimleri elektrikle tutuşturulduğunda kısa süreliğine yüksek yoğunluklu ışık patlaması üreten ampul flash bulb n.
içindeki alüminyum veya magnezyum dilimleri elektrikle tutuşturulduğunda kısa süreliğine yüksek yoğunluklu ışık patlaması üreten ampul flashbulb n.
Latin
metnin içindeki bir yere bakınız quod vide expr.
Archaic
orman içindeki açık alan laund n.
kapalı yüzey içindeki boşluk solidity n.
Engineering
metal içindeki yabancı parçacık inclusion n.
model, bağlam veya senaryo içindeki ilişki ve davranışların tanımlanmasıyla konunun kapsamlıca anlaşılması insight n.
dalga kılavuzunun içindeki dar açıklık iris n.