|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
right n.
|
sağ |
|
Professor Aghajari, who lost his right leg during the Iran-Iraq War, needs medical attention.
İran-Irak Savaşı sırasında sağ bacağını kaybeden Profesör Aghajari'nin tıbbi yardıma ihtiyacı var.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
right n.
|
hak |
|
He has every right to see his children.
Çocuklarıyla görüşmeye kesinlikle hakkı var.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
right to govern n.
|
yönetme hakkı |
|
They wanted the right to govern themselves.
Kendilerini yönetme hakkı istediler.
More Sentences
|
| 4 |
Common Usage |
right adj.
|
haklı |
|
You're right, I should call her.
Haklısın, onu aramam lazım.
More Sentences
|
| 5 |
Common Usage |
right adj.
|
doğru |
|
I think it was the right thing to do.
Bence yapılması gereken doğru şey buydu.
More Sentences
|
| General |
|
| 6 |
General |
exclusive right n.
|
özel hak |
|
We have exclusive rights to Tom's invention.
Tom'un icadı üzerinde özel haklarımız var.
More Sentences
|
| 7 |
General |
right n.
|
doğruluk |
|
His answer is far from right.
Onun yanıtı doğruluktan uzak.
More Sentences
|
| 8 |
General |
special right n.
|
özel hak |
|
A political group cannot have special rights to which MEPs outside the groups do not also have access.
Bir siyasi grup, grup dışındaki milletvekillerinin de erişemediği özel haklara sahip olamaz.
More Sentences
|
| 9 |
General |
right to education n.
|
eğitim hakkı |
|
If we say we are going to defend human rights, we must also defend the right to education at all costs.
Eğer insan haklarını savunacağımızı söylüyorsak ne pahasına olursa olsun eğitim hakkını da savunmalıyız.
More Sentences
|
| 10 |
General |
right to life n.
|
yaşam hakkı |
|
Terrorist attacks are an attack on the most fundamental human right - the right to life.
Terörist saldırılar en temel insan hakkı olan yaşam hakkına yönelik bir saldırıdır.
More Sentences
|
| 11 |
General |
patent right n.
|
patent hakkı |
|
During the Uruguay Round they secured agreement on patent rights for 20 years.
Uruguay Turu sırasında patent hakları konusunda 20 yıllık bir anlaşma sağlandı.
More Sentences
|
| 12 |
General |
right to talk n.
|
konuşma hakkı |
|
What gives you the right to talk to me like that?
Benimle böyle konuşma hakkını sana kim veriyor?
More Sentences
|
| 13 |
General |
legal right n.
|
yasal hak |
|
Are not many of these issues really political in nature rather than fundamental legal rights?
Bu konuların çoğu temel yasal haklardan ziyade gerçekten siyasi nitelikte değil midir?
More Sentences
|
| 14 |
General |
right n.
|
yetki |
|
We also oppose Parliament’s being given full right of codecision regarding the EU budget.
Ayrıca Parlamento'ya AB bütçesine ilişkin tam karar yetkisi verilmesine de karşı çıkıyoruz.
More Sentences
|
| 15 |
General |
right to vote n.
|
oy hakkı |
|
We are, then, creating the conditions for European lists and for a uniform European right to vote.
O halde Avrupa listeleri ve tek tip bir Avrupa oy hakkı için gerekli koşulları yaratıyoruz.
More Sentences
|
| 16 |
General |
right of access n.
|
erişim hakkı |
|
I can therefore fully support the demand to give Parliament unconditional right of access to documents.
Bu nedenle Parlamento'ya belgelere koşulsuz erişim hakkı verilmesi talebini tamamen destekliyorum.
More Sentences
|
| 17 |
General |
right holder n.
|
hak sahibi |
|
President, as a rights holder I have a financial interest in television.
Sayın Başkan, bir hak sahibi olarak televizyondan mali çıkarım var.
More Sentences
|
| 18 |
General |
right to speak n.
|
konuşma hakkı |
|
I must remind the House that, under Rule 110a(4), the rapporteur is fully within her rights to speak for two minutes.
Meclise, İçtüzük 110a(4) uyarınca raportörün iki dakika konuşma hakkına sahip olduğunu hatırlatmak isterim.
More Sentences
|
| 19 |
General |
right n.
|
doğru olma |
|
I think it would not be right to vote on it immediately.
Bence bunu hemen oylamak doğru olmaz.
More Sentences
|
| 20 |
General |
veto right n.
|
veto hakkı |
|
We do not want a few states to be deprived of their veto right, as it were, when we come to revise the Treaty.
Antlaşmayı gözden geçirmeye geldiğimizde, birkaç devletin veto hakkından mahrum bırakılmasını istemiyoruz.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
General |
right n.
|
sağ |
|
This summit will be marked politically and ideologically by the liberal right and the extreme right.
Bu zirveye siyasi ve ideolojik olarak liberal sağ ve aşırı sağ damgasını vuracak.
More Sentences
|
| 22 |
General |
left and right n.
|
sol ve sağ |
|
Use the left and right keys to tilt up and down, maintain balance, and overcome obstacles like wooden blocks.
Yukarı ve aşağı eğilmek, dengeyi sağlamak ve tahta bloklar gibi engelleri aşmak için sol ve sağ tuşları kullanın.
More Sentences
|
| 23 |
General |
right of asylum n.
|
iltica hakkı |
|
Concerning the right of asylum, some positive changes have been made in January 1999 to the existing legislation.
İltica hakkıyla ilgili olarak, var olan mevzuatta Ocak 1999'da bazı olumlu değişiklikler yapılmıştır.
More Sentences
|
| 24 |
General |
right direction n.
|
doğru yön |
|
We are still not entirely convinced that that is going in the right direction.
Bunun doğru yönde ilerlediğine hala tam olarak ikna olmuş değiliz.
More Sentences
|
| 25 |
General |
consumer right n.
|
tüketici hakkı |
|
It is a basic consumer right that consumers should be able to breathe fresh air.
Tüketicilerin temiz hava soluyabilmeleri temel bir tüketici hakkıdır.
More Sentences
|
| 26 |
General |
right n.
|
hak |
|
The issue of immigration cannot, it is true, be addressed by sacrificing the right to family reunification.
Göçmenlik meselesinin aile birleşimi hakkından feragat edilerek çözülemeyeceği doğrudur.
More Sentences
|
| 27 |
General |
right n.
|
sağ taraf |
|
I live right up the road.
Yolun sağ tarafında yaşarım.
More Sentences
|
| 28 |
General |
right-wingers n.
|
sağcılar |
|
Where right-wingers are, racism and xenophobia are not far behind and we have to be very wary of that.
Sağcıların olduğu yerde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı da çok geride değildir ve buna karşı çok dikkatli olmalıyız.
More Sentences
|
| 29 |
General |
right-hand man n.
|
sağ kol |
|
Be my right-hand man.
Benim sağ kolum ol.
More Sentences
|
| 30 |
General |
right angle n.
|
dik açı |
|
A rectangle has four right angles.
Bir dikdörtgenin dört dik açısı vardır.
More Sentences
|
| 31 |
General |
right to exist n.
|
var olma hakkı |
|
Israel has no right to exist.
İsrail'in var olma hakkı yok.
More Sentences
|
| 32 |
General |
right time n.
|
doğru zaman |
|
The Commission's proposal has come at exactly the right time.
Komisyonun önerisi tam da doğru zamanda geldi.
More Sentences
|
| 33 |
General |
right knee n.
|
sağ diz |
|
I'm pouring some anti-inflammatory cream on my right knee.
Sağ dizime biraz iltihap giderici krem sürüyorum.
More Sentences
|
| 34 |
General |
right blinker n.
|
sağ sinyal lambası |
|
Tom turned on the right blinker.
Tom sağ sinyal lambasını yaktı.
More Sentences
|
| 35 |
General |
right size n.
|
doğru boyut |
|
It's the right size.
Bu doğru boyut.
More Sentences
|
| 36 |
General |
legitimate right n.
|
meşru hak |
|
For far too long the Palestinian people have been denied their legitimate rights.
Filistin halkı çok uzun zamandır meşru haklarından mahrum bırakılıyor.
More Sentences
|
| 37 |
General |
right choice n.
|
doğru seçim |
|
Tom has made the right choice.
Tom doğru seçimi yaptı.
More Sentences
|
| 38 |
General |
right choice n.
|
doğru tercih |
|
I believe that this political choice is, without a doubt, the right choice.
Bu siyasi tercihin hiç şüphesiz doğru tercih olduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
| 39 |
General |
right to participate n.
|
katılım hakkı |
|
It is absolutely essential that this right to participate should be applied widely to the parties concerned.
Katılım hakkının ilgili taraflara geniş bir şekilde uygulanması kesinlikle şarttır.
More Sentences
|
| 40 |
General |
own right n.
|
(birinin) kendi hakkı |
|
It is our task to ensure that citizens are also given resources to campaign themselves for their own rights.
Bizim görevimiz vatandaşlara kendi hakları için mücadele edebilecekleri kaynakların da verilmesini sağlamaktır.
More Sentences
|
|
|
| 41 |
General |
own right n.
|
(birinin) kendi başarısı |
|
Terrorism has been identified as a phenomenon that should be condemned in its own right and eradicated.
Terörizm, kendi başına kınanması ve ortadan kaldırılması gereken bir olgu olarak tanımlanmıştır.
More Sentences
|
| 42 |
General |
right n.
|
doğru |
|
The right answer is 'D: All of the above.'
Doğru cevap, "D: Yukarıdakilerin hepsi."
More Sentences
|
| 43 |
General |
come out right v.
|
doğru çıkmak |
|
That didn't come out right.
O doğru çıkmadı.
More Sentences
|
| 44 |
General |
come right v.
|
yoluna girmek |
|
It'll come right in the end.
Sonunda her şey yoluna girecek.
More Sentences
|
| 45 |
General |
put right v.
|
düzeltmek |
|
On the other hand, we also want to put right an old injustice.
Öte yandan eski bir adaletsizliği de düzeltmek istiyoruz.
More Sentences
|
| 46 |
General |
set right v.
|
düzeltmek |
|
I think this is a mistake which must be set right.
Bunun düzeltilmesi gereken bir hata olduğunu düşünüyorum.
More Sentences
|
| 47 |
General |
be right v.
|
haklı olmak |
|
Taro insisted that he was right.
Taro haklı olduğu konusunda ısrar etti.
More Sentences
|
| 48 |
General |
guess right v.
|
doğru tahmin etmek |
|
I guessed right.
Ben doğru tahmin ettim.
More Sentences
|
| 49 |
General |
be proved right v.
|
haklı çıkmak |
|
Tom was proven right.
Tom haklı çıktı.
More Sentences
|
| 50 |
General |
lose the right v.
|
hakkını kaybetmek |
|
National parliaments lose the right to ratify international treaties without this House gaining that right.
Ulusal parlamentolar, bu Meclis bu hakkı elde etmeden uluslararası anlaşmaları onaylama hakkını kaybeder.
More Sentences
|
| 51 |
General |
right v.
|
düzeltmek |
|
He tried hard to right the wrong he had done.
Yaptığı yanlışı düzeltmek için çok uğraştı.
More Sentences
|
| 52 |
General |
go right v.
|
yolunda gitmek |
|
Something doesn't go right with the engine.
Motorda bir şeyler yolunda gitmiyor.
More Sentences
|
| 53 |
General |
make things right v.
|
işleri düzeltmek |
|
I only need another few days to make things right.
İşleri düzeltmek için yalnızca birkaç güne daha ihtiyacım var.
More Sentences
|
| 54 |
General |
reserve the right v.
|
hakkını saklı tutmak |
|
On this matter, the Italian Presidency reserved the right to reflect on further changes.
Bu konuda İtalya Dönem Başkanlığı daha fazla değişiklik yapma hakkını saklı tutmuştur.
More Sentences
|
| 55 |
General |
protect the right v.
|
hak korumak |
|
In this way we will have a complete set of measures to protect the rights of our citizens and our residents.
Bu şekilde vatandaşlarımızın ve sakinlerimizin haklarını korumak için eksiksiz bir tedbirler dizisine sahip olacağız.
More Sentences
|
| 56 |
General |
right v.
|
yoluna koymak |
|
The presidential candidate promised to right the country's troubled economy.
Başkan adayı ülkenin kötü giden ekonomisini yoluna koyma sözü verdi.
More Sentences
|
| 57 |
General |
right adj.
|
tam |
|
Wow! Your dorm room is a right mess.
Vay canına! Yurt odan tam bir rezalet.
More Sentences
|
| 58 |
General |
right adj.
|
sağlıklı |
|
This video recorder doesn't work right.
Bu video kaydedici sağlıklı çalışmıyor.
More Sentences
|
| 59 |
General |
right adj.
|
rast |
|
Everything seems to go right with Tom.
Tom'un her işi rast gidiyor gibi.
More Sentences
|
| 60 |
General |
right adj.
|
iyi |
|
I haven't felt right since the accident.
Kazadan beri kendimi iyi hissetmiyorum.
More Sentences
|
| 61 |
General |
right adj.
|
yolunda |
|
This makes it abundantly clear that something is not right with the system.
Bu da sistemde bir şeylerin yolunda gitmediğini açıkça ortaya koymaktadır.
More Sentences
|
| 62 |
General |
right adj.
|
isabetli |
|
Renting a van instead of a car was the right choice.
Araba yerine minibüs kiralamak isabetli bir seçimdi.
More Sentences
|
| 63 |
General |
right adj.
|
tamam |
|
Your credibility would be greater if you applied the same yardsticks right across the political spectrum.
Siyasi yelpazenin tamamında aynı kıstasları uyguladığınız takdirde güvenilirliğiniz daha da artacaktır.
More Sentences
|
| 64 |
General |
right adj.
|
düzgün |
|
If I have enough time, I'll do it right.
Yeterince zamanım olursa, düzgün yapacağım.
More Sentences
|
| 65 |
General |
right adj.
|
haklı |
|
We are right to condemn the clearly disproportionate brutality of the methods used by the Russian authorities.
Rus yetkililer tarafından kullanılan yöntemlerin açıkça orantısız vahşetini kınamakta haklıyız.
More Sentences
|
| 66 |
General |
right adj.
|
uygun |
|
Now, the conditions are right for our best intentions to be realised.
Şimdi en iyi niyetlerimizin gerçekleşmesi için koşullar uygun.
More Sentences
|
| 67 |
General |
right-hand adj.
|
güvenilir |
|
Be my right-hand man.
En güvenilir adamım ol.
More Sentences
|
| 68 |
General |
right-handed adj.
|
sağda |
|
These scissors are suitable for left and right-handed people.
Bu makas sağ ve sol elini kullananlar için uygundur.
More Sentences
|
| 69 |
General |
right adj.
|
doğru |
|
We need to make that right path possible.
Bu doğru yolu mümkün kılmamız gerekiyor.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 70 |
Common Usage |
right to manage n.
|
yönetme hakkı |
|
| General |
|
| 71 |
General |
right of way n.
|
geçiş üstünlüğü |
|
| 72 |
General |
divine right n.
|
kutsal hak |
|
| 73 |
General |
right of assembly n.
|
toplantı hakkı |
|
| 74 |
General |
right of privacy n.
|
özel hayatın gizliliği |
|
| 75 |
General |
right of way n.
|
geçiş hakkı |
|
| 76 |
General |
right moment n.
|
kolpo |
|
| 77 |
General |
divine right n.
|
kralın yönetme hakkı |
|
| 78 |
General |
right hand direction n.
|
sağ el yönü |
|
| 79 |
General |
shift to the right n.
|
sağa kayma |
|
| 80 |
General |
writ of right n.
|
haklar listesi |
|
|
|
| 81 |
General |
a bit of all right n.
|
mükemmel bir şey |
|
| 82 |
General |
right of pasture n.
|
meraların korunması |
|
| 83 |
General |
right in rem n.
|
ayni hak |
|
| 84 |
General |
right handedness n.
|
sağ eliyle iş görme |
|
| 85 |
General |
monopoly of trade right in ottoman empire n.
|
gedik |
|
| 86 |
General |
european court of human right n.
|
avrupa insan hakları mahkemesi |
|
| 87 |
General |
demand for right n.
|
hak talebi |
|
| 88 |
General |
right lane n.
|
sağ şerit |
|
| 89 |
General |
shop right n.
|
işveren ruhsatı |
|
| 90 |
General |
right versus left n.
|
sağsol karşıtlığı |
|
| 91 |
General |
philosophy of right n.
|
hukuk felsefesi |
|
| 92 |
General |
lower right n.
|
alt sağ |
|
| 93 |
General |
right of establishment n.
|
yerleşme hakkı |
|
| 94 |
General |
right of sanctuary n.
|
iltica hakkı |
|
| 95 |
General |
right back n.
|
sağbek |
|
| 96 |
General |
right to preference n.
|
rüçhan hakkı |
|
| 97 |
General |
right n.
|
gayet |
|
| 98 |
General |
right ascension n.
|
açılım |
|
| 99 |
General |
right time n.
|
sıra |
|
| 100 |
General |
right of assembly n.
|
toplanma hakkı |
|
| 101 |
General |
right of way n.
|
trafik geçiş hakkı |
|
| 102 |
General |
outside right n.
|
sağaçık |
|
| 103 |
General |
right of organization n.
|
örgütlenme hakkı |
|
| 104 |
General |
right time n.
|
tav |
|
| 105 |
General |
development right n.
|
imar hakkı |
|
| 106 |
General |
right n.
|
düzen |
|
| 107 |
General |
right of organization n.
|
örgütlenme hürriyeti |
|
| 108 |
General |
limit on the right n.
|
sağdan limit |
|
| 109 |
General |
right to speak n.
|
söz hakkı |
|
| 110 |
General |
right of access n.
|
katılma hakkı |
|
| 111 |
General |
real right n.
|
ayni hak |
|
| 112 |
General |
right of translation n.
|
çeviri hakkı |
|
| 113 |
General |
right winger n.
|
sağaçık |
|
| 114 |
General |
right halfback n.
|
sağhaf |
|
| 115 |
General |
the right n.
|
sağ taraf |
|
| 116 |
General |
right n.
|
hukuk |
|
| 117 |
General |
right ascension n.
|
yükselim |
|
| 118 |
General |
water right n.
|
su kullanım hakkı |
|
| 119 |
General |
right to labor n.
|
çalışma hakkı |
|
| 120 |
General |
the right way n.
|
doğru yol |
|
| 121 |
General |
right atrium n.
|
sağ atriyum |
|
| 122 |
General |
right n.
|
yanlış olmama |
|
| 123 |
General |
right n.
|
istihkak |
|
| 124 |
General |
right of way n.
|
mürur hakkı |
|
| 125 |
General |
right of choice n.
|
seçme hakkı |
|
| 126 |
General |
the right time n.
|
vakit |
|
| 127 |
General |
sociology of right n.
|
hukuk sosyolojisi |
|
| 128 |
General |
right n.
|
ahlakça doğru olan şey |
|
| 129 |
General |
right of sanctuary n.
|
sığınma hakkı |
|
| 130 |
General |
equal right n.
|
eşit hak |
|
| 131 |
General |
the right way n.
|
hak yolu |
|
| 132 |
General |
right to be educated n.
|
eğitim hakkı |
|
| 133 |
General |
right n.
|
dürüstlük |
|
| 134 |
General |
right of escheat n.
|
mahluliyet hakkı |
|
| 135 |
General |
holder of a right n.
|
hak sahibi |
|
| 136 |
General |
right of way n.
|
otoyol hakkı |
|
| 137 |
General |
right n.
|
hakikat |
|
| 138 |
General |
right centre n.
|
sağiç |
|
| 139 |
General |
visit with special right of access n.
|
özel giriş yetkisiyle ziyaret |
|
| 140 |
General |
the right decision n.
|
isabetli karar |
|
| 141 |
General |
right of way n.
|
yol geçen arazi parçası |
|
| 142 |
General |
right of objection n.
|
itiraz hakkı |
|
| 143 |
General |
preferential right n.
|
tercih hakkı |
|
| 144 |
General |
imprescriptible right n.
|
zamanaşımına uğramayan hak |
|
| 145 |
General |
voting right n.
|
oy verme hakkı |
|
| 146 |
General |
preferential right n.
|
öncelik hakkı |
|
| 147 |
General |
enjoyment of a right n.
|
haktan faydalanma |
|
| 148 |
General |
enjoyment of a right n.
|
haktan yararlanma |
|
| 149 |
General |
right to quote n.
|
alıntı hakkı |
|
| 150 |
General |
right of consent n.
|
onay hakkı |
|
| 151 |
General |
the right way do (something) n.
|
yol yöntem |
|
| 152 |
General |
the right way do (something) n.
|
yol yordam |
|
| 153 |
General |
right of way n.
|
geçit hakkı |
|
| 154 |
General |
right of way n.
|
irtifak hakkı |
|
| 155 |
General |
right of reply n.
|
cevap hakkı |
|
| 156 |
General |
right of first refusal n.
|
rüçhan hakkı |
|
| 157 |
General |
right-of-way fight n.
|
yol verme kavgası |
|
| 158 |
General |
the right to life n.
|
yaşama hakkı |
|
| 159 |
General |
legal right n.
|
kanuni hak |
|
| 160 |
General |
right to stand for election n.
|
seçilme hakkı |
|
| 161 |
General |
prerogative (right) of coining money n.
|
para basma yetkisi |
|
| 162 |
General |
usage right n.
|
kullanım hakkı |
|
| 163 |
General |
the right way to do (something) n.
|
yol erkan |
|
| 164 |
General |
searching for the right way n.
|
hidayet |
|
| 165 |
General |
social right n.
|
sosyal hak |
|
| 166 |
General |
the right given n.
|
verilen hak |
|
| 167 |
General |
given right n.
|
tanınan hak |
|
| 168 |
General |
the right granted n.
|
verilen hak |
|
| 169 |
General |
the right given n.
|
tanınan hak |
|
| 170 |
General |
given right n.
|
verilen hak |
|
| 171 |
General |
the right granted n.
|
tanınan hak |
|
| 172 |
General |
protective right n.
|
koruyucu hak |
|
| 173 |
General |
right angle parking n.
|
dikine park yeri |
|
| 174 |
General |
inside right n.
|
sağiç |
|
| 175 |
General |
center-right coalition n.
|
orta sağ koalisyon |
|
| 176 |
General |
center-right cabinet n.
|
orta-sağ kabine |
|
| 177 |
General |
right-handedness n.
|
özsaygı |
|
| 178 |
General |
right-hand n.
|
sağ |
|
| 179 |
General |
right-handedness n.
|
sağlaklık |
|
| 180 |
General |
right-hand man n.
|
en çok güvenilen kimse |
|
| 181 |
General |
right-about n.
|
sağdan geri |
|
| 182 |
General |
right-wing n.
|
sağ |
|
| 183 |
General |
right of election n.
|
seçim hakkı |
|
| 184 |
General |
right of voting n.
|
oy verme hakkı |
|
| 185 |
General |
right of search n.
|
muayene hakkı |
|
| 186 |
General |
right combination n.
|
doğru bileşim |
|
| 187 |
General |
right combination n.
|
doğru birliktelik |
|
| 188 |
General |
right combination n.
|
doğru kombinasyon |
|
| 189 |
General |
divine right n.
|
ilahi hak |
|
| 190 |
General |
right n.
|
adalet |
|
| 191 |
General |
most distinct right n.
|
en belirgin hak |
|
| 192 |
General |
right hand man n.
|
en güvenilir adam |
|
| 193 |
General |
sense of right and wrong n.
|
doğru ve yanlış anlayışı |
|
| 194 |
General |
sense of right and wrong n.
|
ahlak ve namus anlayışı |
|
| 195 |
General |
lower-right corner n.
|
sağ alt köşe |
|
| 196 |
General |
top right-hand corner n.
|
sağ üst köşe |
|
| 197 |
General |
upper right-hand corner n.
|
sağ üst köşe |
|
| 198 |
General |
bottom-right corner n.
|
sağ alt köşe |
|
| 199 |
General |
bottom right-hand corner n.
|
sağ alt köşe |
|
| 200 |
General |
lower right-hand corner n.
|
sağ alt köşe |
|
| 201 |
General |
proprietary right n.
|
mülkiyet hakkı |
|
| 202 |
General |
subjective public right n.
|
sübjektif kamu hakkı |
|
| 203 |
General |
right timing n.
|
doğru zamanlama |
|
| 204 |
General |
second from right n.
|
sağdan ikinci |
|
| 205 |
General |
water use right agreements n.
|
su kullanım hakkı anlaşmaları |
|
| 206 |
General |
right-brain dominant people n.
|
sağ beyni baskın insanlar |
|
| 207 |
General |
greater right n.
|
üstün hak |
|
| 208 |
General |
right to interrogate n.
|
sorgulama/sorguya çekme hakkı |
|
| 209 |
General |
right side of the body n.
|
vücudun sağ kısmı/bölümü |
|
| 210 |
General |
right eye n.
|
sağ göz |
|
| 211 |
General |
the right way n.
|
hidayet |
|
| 212 |
General |
right route n.
|
doğru güzergah |
|
| 213 |
General |
right to freedom of expression n.
|
ifade etme özgürlüğü |
|
| 214 |
General |
right of choice n.
|
seçimlik hakkı |
|
| 215 |
General |
right owner n.
|
hak sahibi |
|
| 216 |
General |
right person n.
|
doğru kişi |
|
| 217 |
General |
right to govern n.
|
yönetim hakkı |
|
| 218 |
General |
legal right n.
|
hukuksal hak |
|
| 219 |
General |
moral right n.
|
manevi hak |
|
| 220 |
General |
natural right n.
|
doğuştan gelen hak |
|
| 221 |
General |
the right person n.
|
doğru insan |
|
| 222 |
General |
the right person n.
|
doğru kişi |
|
| 223 |
General |
author's right n.
|
yazarın hakkı |
|
| 224 |
General |
my right side n.
|
sağ yanım |
|
| 225 |
General |
my right side n.
|
sağ tarafım |
|
| 226 |
General |
right quantity n.
|
doğru miktar |
|
| 227 |
General |
right to travel n.
|
seyahat hakkı |
|
| 228 |
General |
right to own property n.
|
mülkiyet hakkı |
|
| 229 |
General |
right hand edge n.
|
sağ köşe |
|
| 230 |
General |
right occasion n.
|
doğru fırsat |
|
| 231 |
General |
the right stuff n.
|
gerekli kişisel özellikler |
|
| 232 |
General |
a cross from the left/right n.
|
soldan orta |
|
| 233 |
General |
right–of–way n.
|
öncelik hakkı |
|
| 234 |
General |
(the) right of way n.
|
trafik geçiş hakkı |
|
| 235 |
General |
(the) right of way n.
|
geçiş izni |
|
| 236 |
General |
(the) right of way n.
|
geçiş üstünlüğü |
|
| 237 |
General |
(the) right of way n.
|
yol hakkı |
|
| 238 |
General |
(the) right of way n.
|
geçme hakkı |
|
| 239 |
General |
(the) right of way n.
|
öncelik hakkı |
|
| 240 |
General |
right n.
|
yardımcı |
|
| 241 |
General |
right n.
|
sağ kol |
|
| 242 |
General |
right [ireland] n.
|
yükümlülük |
|
| 243 |
General |
right [ireland] n.
|
mecburiyet |
|
| 244 |
General |
right [ireland] n.
|
zorunluluk |
|
| 245 |
General |
right [ireland] n.
|
görev |
|
| 246 |
General |
right [ireland] n.
|
vazife |
|
| 247 |
General |
right [ireland] n.
|
ödev |
|
| 248 |
General |
right n.
|
doğru izah |
|
| 249 |
General |
right n.
|
doğru yorumlama |
|
| 250 |
General |
right n.
|
çiftin sağ tarafta bulunan üyesi |
|
| 251 |
General |
right n.
|
sağ ayağa giyilen ayakkabı |
|
| 252 |
General |
right n.
|
sağ ayağa giyilen çorap |
|
| 253 |
General |
right n.
|
sağ ele giyilen eldiven |
|
| 254 |
General |
right n.
|
sağ ele giyilenler |
|
| 255 |
General |
right about n.
|
180 derecelik dönüş |
|
| 256 |
General |
right-about n.
|
zıt yöne bakacak şekilde doğrudan sağa/sola dönerek ulaşılan pozisyon |
|
| 257 |
General |
right-about (to) n.
|
tam karşıdaki çeyrek |
|
| 258 |
General |
right-about n.
|
tutumun tamamen tersine çevrilmesi |
|
| 259 |
General |
right-about n.
|
bakış açısının tamamen tersine çevrilmesi |
|
| 260 |
General |
right-about n.
|
politikanın tamamen tersine çevrilmesi |
|
| 261 |
General |
right hand n.
|
sağ el |
|
| 262 |
General |
right hand n.
|
sağ kenar |
|
| 263 |
General |
right hand n.
|
onurlu kimse |
|
| 264 |
General |
right hand n.
|
güvenilen kimse |
|
| 265 |
General |
right hand n.
|
çok değerli kimse |
|
| 266 |
General |
right hand n.
|
ömre bedel kimse |
|
| 267 |
General |
right hand n.
|
selamlama eli |
|
| 268 |
General |
right hand n.
|
karşılama eli |
|
| 269 |
General |
right hand n.
|
dostluk eli |
|
| 270 |
General |
right hand n.
|
sağ taraf |
|
| 271 |
General |
right hand n.
|
güvenme |
|
| 272 |
General |
right hand n.
|
güvenilirlik |
|
| 273 |
General |
right hand n.
|
itimat |
|
| 274 |
General |
right hand n.
|
her işi layıkıyla yapan yardımcı |
|
| 275 |
General |
right of way n.
|
kamu yoluyla kaplı arazi |
|
| 276 |
General |
right of way n.
|
üzerinden kamu yolu geçen arazi |
|
| 277 |
General |
right of way n.
|
yollarla kaplı arazi |
|
| 278 |
General |
right smart n.
|
çok miktar |
|
| 279 |
General |
right smart n.
|
çok sayı |
|
| 280 |
General |
right smart n.
|
birçok |
|
| 281 |
General |
right-footer n.
|
sağ ayağını sola göre daha iyi kullanan kimse |
|
| 282 |
General |
right-handedness n.
|
sağ eli kullanma |
|
| 283 |
General |
grand right and left n.
|
çember dansında yapılan dairesel bir hareket |
|
| 284 |
General |
own right n.
|
(birinin) kendi meziyeti |
|
| 285 |
General |
own right n.
|
(birinin) kendi çabası |
|
| 286 |
General |
own right n.
|
(birinin) kendi hesabı |
|
| 287 |
General |
right to proof n.
|
ispat hakkı |
|
| 288 |
General |
right of personality n.
|
kişilik hakkı |
|
| 289 |
General |
right n.
|
olması gereken |
|
| 290 |
General |
right n.
|
sağ elle yumruk |
|
| 291 |
General |
right path n.
|
doğru yol |
|
| 292 |
General |
right v.
|
doğrultmak |
|
| 293 |
General |
yield the right of way v.
|
trafikte yol vermek |
|
| 294 |
General |
have one's head screwed on right v.
|
aklı başında biri olmak |
|
| 295 |
General |
right v.
|
dik konuma getirmek |
|
| 296 |
General |
ignore the right of way v.
|
geçiş hakkına uymamak |
|
| 297 |
General |
strike the right note v.
|
lafı gediğine oturtmak |
|
| 298 |
General |
serve right v.
|
hak ettiği cezayı bulmak |
|
| 299 |
General |
set someone right v.
|
birinin yanlış bilgisini düzeltmek |
|
| 300 |
General |
set right v.
|
yoluna koymak |
|
| 301 |
General |
be on the right road v.
|
doğru yolda olmak |
|
| 302 |
General |
find the right person to do a job v.
|
adamını bulmak |
|
| 303 |
General |
be all right v.
|
zarara uğramamış olmak |
|
| 304 |
General |
right v.
|
derleyip toplamak |
|
| 305 |
General |
get something right v.
|
bir şeyi tam istenilen şekilde yapmak |
|
| 306 |
General |
choose the right time v.
|
rast getirmek |
|
| 307 |
General |
feel right proud of v.
|
haklı gururunu yaşamak |
|
| 308 |
General |
prove to be right v.
|
doğru çıkmak |
|
| 309 |
General |
do something the right way v.
|
bir şeyi usulüne göre yapmak |
|
| 310 |
General |
set something right v.
|
bir şeyi düzeltmek |
|
| 311 |
General |
set someone right about v.
|
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek |
|
| 312 |
General |
observe the right of way v.
|
geçiş hakkına uymak |
|
| 313 |
General |
put someone right about v.
|
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek |
|
| 314 |
General |
have friends in the right places v.
|
torpili olmak |
|
| 315 |
General |
be the right person for a job v.
|
adamı olmak |
|
| 316 |
General |
put right v.
|
rayına oturtmak |
|
| 317 |
General |
right v.
|
düzelmek |
|
| 318 |
General |
strike the right note v.
|
yerinde söz söylemek |
|
| 319 |
General |
set someone right v.
|
birini düzeltmek |
|
| 320 |
General |
lead to the right path v.
|
doğru yolu göstermek |
|
| 321 |
General |
hit on the right answer quickly v.
|
cevabı yapıştırmak |
|
| 322 |
General |
exercise a right v.
|
hak kullanmak |
|
| 323 |
General |
prove somebody right v.
|
haklı çıkarmak |
|
| 324 |
General |
keep to the right v.
|
yolun sağında kalmak |
|
| 325 |
General |
have right conduct v.
|
yol yordam bilmek |
|
| 326 |
General |
have one's right v.
|
hakkı bulunmak |
|
| 327 |
General |
have the right of way v.
|
geçiş hakkına sahip olmak |
|
| 328 |
General |
be all right v.
|
fena olmamak |
|
| 329 |
General |
put on the right track v.
|
rayına oturtmak |
|
| 330 |
General |
be all right v.
|
iyi olmak |
|
| 331 |
General |
be in one's right mind v.
|
kendini bilmek |
|
| 332 |
General |
right v.
|
telafi etmek |
|
| 333 |
General |
choose to right time v.
|
denk getirmek |
|
| 334 |
General |
have the right v.
|
hakkı bulunmak |
|
| 335 |
General |
choose the right time v.
|
kertesine getirmek |
|
| 336 |
General |
take something in the right spirit v.
|
bir şeyin ardındaki iyi niyeti kavrayarak kızmamak |
|
| 337 |
General |
be in one's right mind v.
|
aklı başında olmak |
|
| 338 |
General |
be given to the right man v.
|
adamına düşmek |
|
| 339 |
General |
rub somebody the right way v.
|
suyuna gitmek |
|
| 340 |
General |
have a right to v.
|
hak kazanmak |
|
| 341 |
General |
show the right way v.
|
doğru yolu göstermek |
|
| 342 |
General |
give the right of way v.
|
yol vermek |
|
| 343 |
General |
right v.
|
doğrulmak |
|
| 344 |
General |
right v.
|
haklı çıkarmak |
|
| 345 |
General |
right v.
|
çeki düzen vermek |
|
| 346 |
General |
keep on the right side of v.
|
suyuna gitmek |
|
| 347 |
General |
put right v.
|
yoluna koymak |
|
| 348 |
General |
guess right v.
|
bilmek |
|
| 349 |
General |
penetrate right to one's bones v.
|
kemiklerine kadar işlemek |
|
| 350 |
General |
be all right v.
|
uygun olmak |
|
| 351 |
General |
take the right steps v.
|
doğru adımlar atmak |
|
| 352 |
General |
turn out to be right v.
|
haklı çıkmak |
|
| 353 |
General |
set the things right v.
|
işleri yoluna koymak |
|
| 354 |
General |
enjoy a right v.
|
bir haktan yararlanmak |
|
| 355 |
General |
avail oneself of the right to v.
|
bir haktan faydalanmak |
|
| 356 |
General |
avail oneself of the right to v.
|
bir haktan yararlanmak |
|
| 357 |
General |
enjoy a right v.
|
bir haktan faydalanmak |
|
| 358 |
General |
take advantage of a right v.
|
haktan faydalanmak |
|
| 359 |
General |
take advantage of a right v.
|
haktan yararlanmak |
|
| 360 |
General |
show the right course v.
|
doğru yolu göstermek |
|
| 361 |
General |
be in the right v.
|
haklı olmak |
|
| 362 |
General |
get one's head screwed on right v.
|
akıllanmak |
|
| 363 |
General |
find the right way v.
|
doğru yolu bulmak |
|
| 364 |
General |
find the right thing to do v.
|
doğruyu bulmak |
|
| 365 |
General |
seek one's right v.
|
hakkını aramak |
|
| 366 |
General |
acquire ownership right(s) v.
|
mülkiyet hakkı kazanmak |
|
| 367 |
General |
gain property right v.
|
mülkiyet hakkı kazanmak |
|
| 368 |
General |
gain right v.
|
hakkı kazanmak |
|
| 369 |
General |
gain right v.
|
hak kazanmak |
|
| 370 |
General |
give somebody right v.
|
hak vermek |
|
| 371 |
General |
confer on somebody right v.
|
hak vermek |
|
| 372 |
General |
grant somebody right v.
|
hak vermek |
|
| 373 |
General |
put right the mistake v.
|
hatayı düzeltmek |
|
| 374 |
General |
right click v.
|
sağa tıklamak |
|
| 375 |
General |
click on the right button on a mouse v.
|
sağ tıklamak |
|
| 376 |
General |
put right the mistake v.
|
hatayı gidermek |
|
| 377 |
General |
click on the right button on a mouse v.
|
sağa tıklamak |
|
| 378 |
General |
right click v.
|
sağ tıklamak |
|
| 379 |
General |
turn right v.
|
sağa dönmek |
|
| 380 |
General |
obtain a patent right v.
|
patent hakkı almak |
|
| 381 |
General |
not go right v.
|
yolunda gitmemek |
|
| 382 |
General |
know right from wrong v.
|
doğruyu yanlışı bilmek |
|
| 383 |
General |
put right a mistake v.
|
kusuru gidermek |
|
| 384 |
General |
put right a mistake v.
|
kusur düzeltmek |
|
| 385 |
General |
have the right to speak v.
|
söz hakkı olmak |
|
| 386 |
General |
have right on one's side v.
|
kendi açısından haklı olmak |
|
| 387 |
General |
(everything) come right v.
|
her şey yoluna girmek |
|
| 388 |
General |
violate one's right v.
|
hakkını ihlal etmek |
|
| 389 |
General |
infringe one's right v.
|
hakkını ihlal etmek |
|
| 390 |
General |
abolish a right v.
|
hakkı ortadan kaldırmak |
|
| 391 |
General |
have no right v.
|
hakkı olmamak |
|
| 392 |
General |
put right the mistake v.
|
yanlışlığı düzeltmek |
|
| 393 |
General |
have the right to comment on something v.
|
söz sahibi olmak |
|
| 394 |
General |
know right from wrong v.
|
doğruyla yanlışı ayırt edebilmek |
|
| 395 |
General |
forfeit the right v.
|
hakkını kaybetmek |
|
| 396 |
General |
yield the right-of-way v.
|
yol vermek |
|
| 397 |
General |
get right v.
|
hiç hata yapmamak |
|
| 398 |
General |
get right v.
|
hatasız yapmak |
|
| 399 |
General |
have one's head screwed on the right way v.
|
aklı başında biri olmak |
|
| 400 |
General |
be right to fear v.
|
korkularında haklı olmak |
|
| 401 |
General |
claim a right v.
|
hak talebinde bulunmak |
|
| 402 |
General |
put (something) on the right track v.
|
hal yoluna koymak |
|
| 403 |
General |
the right of ownership v.
|
mülkiyet hakkı vermek |
|
| 404 |
General |
keep on the right side of v.
|
arkadaşça olmak |
|
| 405 |
General |
keep on the right side of v.
|
canını sıkmamak |
|
| 406 |
General |
grant (a/the) right of ownership v.
|
mülkiyet hakkı vermek |
|
| 407 |
General |
keep on the right side of v.
|
sağ kolu olmak |
|
| 408 |
General |
keep on the right side of the law v.
|
yasalara uygun davranmak |
|
| 409 |
General |
have a good right v.
|
çok hakkı olmak |
|
| 410 |
General |
approach (an issue) from the right angle v.
|
doğru açıdan yaklaşmak |
|
| 411 |
General |
use the right to remain silent v.
|
susma hakkını kullanmak |
|
| 412 |
General |
use the right to remain in silence v.
|
susma hakkını kullanmak |
|
| 413 |
General |
use the right to remain in silence v.
|
konuşmama hakkını kullanmak |
|
| 414 |
General |
use the right to remain silent v.
|
konuşmama hakkını kullanmak |
|
| 415 |
General |
be absolutely right v.
|
yerden göğe kadar haklı olmak |
|
| 416 |
General |
be in the right ballpark v.
|
beklenenle aynı oranda olmak |
|
| 417 |
General |
be on the right track v.
|
rayına oturmak |
|
| 418 |
General |
reserve the right v.
|
hakkı saklı tutmak |
|
| 419 |
General |
exercise a right v.
|
hakkını kullanmak |
|
| 420 |
General |
benefit from the right of v.
|
hakkından yararlanmak |
|
| 421 |
General |
benefit from the right of v.
|
hakkından faydalanmak |
|
| 422 |
General |
do the right thing at the right time v.
|
doğru zamanda doğru şeyi yapmak |
|
| 423 |
General |
hit the nail right on the head v.
|
kafasına çivi çakmak |
|
| 424 |
General |
be in the right position v.
|
doğru pozisyonda olmak |
|
| 425 |
General |
drive on the right v.
|
(trafik) sağdan gitmek |
|
| 426 |
General |
give someone the chance to do the right thing v.
|
birisine doğru şeyi yapması için bir şans vermek |
|
| 427 |
General |
crash right after takeoff v.
|
kalkıştan hemen sonra yere çakılmak |
|
| 428 |
General |
bestow a right v.
|
bir hakkı tanımak/vermek |
|
| 429 |
General |
go right v.
|
sağdan gitmek |
|
| 430 |
General |
save something for the right occasion v.
|
bir şeyi uygun bir zamana saklamak |
|
| 431 |
General |
do the work right v.
|
işi düzgün yapmak |
|
| 432 |
General |
make the right decision v.
|
doğru kararı vermek |
|
| 433 |
General |
like someone right off v.
|
birinden hemen hoşlanmak |
|
| 434 |
General |
turn right and left v.
|
sağa sola dönmek |
|
| 435 |
General |
overtake on the right v.
|
(aracı) sağlamak |
|
| 436 |
General |
stick the knife right into his stomach v.
|
bıçağı adamın böğrüne saplamak |
|
| 437 |
General |
sit right next to someone v.
|
birinin yanı başına oturmak |
|
| 438 |
General |
find the right person v.
|
doğru insanı bulmak |
|
| 439 |
General |
find the right person v.
|
doğru kişiyi bulmak |
|
| 440 |
General |
do the right thing v.
|
doğru olanı yapmak |
|
| 441 |
General |
wait for the right time v.
|
doğru zamanı beklemek |
|
| 442 |
General |
go in the right direction v.
|
doğru yoldan gitmek |
|
| 443 |
General |
(for a road) turn to the right v.
|
yola sağa dönmek |
|
| 444 |
General |
overtake on the right-hand side v.
|
(bir aracı) sağlamak |
|
| 445 |
General |
obtain/acquire a right v.
|
hak elde etmek |
|
| 446 |
General |
keep to the right v.
|
yolun sağından gitmek |
|
| 447 |
General |
end up being wrong although you are right v.
|
haklıyken haksız duruma düşmek |
|
| 448 |
General |
make the right decision v.
|
doğru karar vermek |
|
| 449 |
General |
serve one right v.
|
hak ettiği cezayı vermek |
|
| 450 |
General |
serve one right v.
|
layığını buldurmak |
|
| 451 |
General |
right v.
|
öcünü almak |
|
| 452 |
General |
right v.
|
intikamını almak |
|
| 453 |
General |
right v.
|
öç almak |
|
| 454 |
General |
right v.
|
(kendini) dengelemek |
|
| 455 |
General |
right v.
|
dengesini kazanmak |
|
| 456 |
General |
right v.
|
tanzim etmek |
|
| 457 |
General |
right v.
|
öcünü almak |
|
| 458 |
General |
right v.
|
hakkı olan şeyi almak |
|
| 459 |
General |
right v.
|
kendini savunmak |
|
| 460 |
General |
right v.
|
haklı olduğunu ispatlamak |
|
| 461 |
General |
right-bank v.
|
(uçarken) sağa yatmak |
|
| 462 |
General |
right v.
|
düze çıkarmak |
|
| 463 |
General |
right adj.
|
pek |
|
| 464 |
General |
right adj.
|
sağlam |
|
| 465 |
General |
in one's right mind adj.
|
aklı başında |
|
| 466 |
General |
right adj.
|
gerçek |
|
| 467 |
General |
right hand adj.
|
sağdaki |
|
| 468 |
General |
right handed adj.
|
sağ eliyle iş gören |
|
| 469 |
General |
right adj.
|
dik açılı |
|
| 470 |
General |
right adj.
|
en uygun |
|
| 471 |
General |
right adj.
|
çok |
|
| 472 |
General |
right adj.
|
yanlış olmayan |
|
| 473 |
General |
in his right mind adj.
|
aklı başında |
|
| 474 |
General |
right adj.
|
düzenli |
|
| 475 |
General |
right adj.
|
dik (açı) |
|
| 476 |
General |
right adj.
|
ahlakça doğru |
|
| 477 |
General |
right adj.
|
istenildiği gibi olan |
|
| 478 |
General |
right adj.
|
elverişli |
|
| 479 |
General |
right adj.
|
düz |
|
| 480 |
General |
right-hand adj.
|
güvenilen |
|
| 481 |
General |
right-hand adj.
|
sağdaki |
|
| 482 |
General |
right-handed rotating adj.
|
sağa dönen |
|
| 483 |
General |
right-minded adj.
|
insaflı |
|
| 484 |
General |
right-handed adj.
|
soldan sağa dönen |
|
| 485 |
General |
right-minded adj.
|
adil |
|
| 486 |
General |
right-handed adj.
|
sağ elli |
|
| 487 |
General |
right-minded adj.
|
dürüst |
|
| 488 |
General |
right-handed adj.
|
sağ elle kullanılmak için yapılmış |
|
| 489 |
General |
right-handed adj.
|
sağ elle yapılan |
|
| 490 |
General |
right-handed adj.
|
çoğu işini sağ eliyle yapan |
|
| 491 |
General |
right-handed adj.
|
sağ ele uygun |
|
| 492 |
General |
right adj.
|
gerçeğe uygun |
|
| 493 |
General |
right adj.
|
dürüst |
|
| 494 |
General |
right adj.
|
adalete uygun |
|
| 495 |
General |
right adj.
|
adil |
|
| 496 |
General |
right-brained adj.
|
beyninin sağ tarafını kullanan |
|
| 497 |
General |
right-footed adj.
|
sağ ayağını sol ayağına göre daha iyi kullanan |
|
| 498 |
General |
right-skewed adj.
|
sağa çarpık |
|
| 499 |
General |
done with the right hand adj.
|
sağ elle yapılan |
|
| 500 |
General |
all-right adj.
|
kabul edilebilir |
|
