|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
out-and-out s.
|
tam |
|
Tom is an out-and-out liar.
Tom tam bir yalancı.
More Sentences
|
Phrases |
|
2 |
İfadeler |
in and out (of something) expr.
|
(bir şeye/yere) girip çıkma |
|
We go in and out and are monitoring as closely as possible and as closely as we are allowed to.
Girip çıkıyoruz ve mümkün olduğunca yakından ve izin verildiği kadar yakından izliyoruz.
More Sentences
|
Idioms |
|
3 |
Deyim |
in and out i.
|
git-gel |
|
I'll be in and out all day, so it might be best if you call around after dinner.
Tüm gün git-gel yapacağım için beni akşam yemeğinden sonra araman en uygunu.
More Sentences
|
Common Usage |
|
4 |
Yaygın Kullanım |
down and out s.
|
bezgin |
|
General |
|
5 |
Genel |
in and out i.
|
giriş çıkış |
|
6 |
Genel |
out-and-outer i.
|
tamamı |
|
7 |
Genel |
out-and-outer i.
|
bir işte mükemmel |
|
8 |
Genel |
in-and-out i.
|
(atçılık) iki çitten oluşan bir tür engel |
|
9 |
Genel |
down-and-out i.
|
çulsuz kimse |
|
10 |
Genel |
down-and-out i.
|
meteliksiz kimse |
|
11 |
Genel |
down-and-out i.
|
parasız kimse |
|
12 |
Genel |
be long and drawn out f.
|
fos çıkmak |
|
13 |
Genel |
walk out on one's husband and children f.
|
kocasını ve çocuklarını yüzüstü bırakmak |
|
14 |
Genel |
walk out on one's husband and children f.
|
kocasını ve çocuklarını terk etmek |
|
15 |
Genel |
go in and out f.
|
girip-çıkmak |
|
16 |
Genel |
blood come out of one's back and mouth f.
|
sırtından ve ağzından kan gelmek |
|
|
17 |
Genel |
turn inside out for washing and ironing f.
|
yıkamak ve ütülemek için (giysilerin) tersini çevirmek |
|
18 |
Genel |
get out and do something f.
|
dışarı çıkıp bir şeyler yapmak |
|
19 |
Genel |
weave in and out of traffic f.
|
trafikte araçların arasından geçerek ilerlemek |
|
20 |
Genel |
weave in and out of traffic f.
|
trafikte makas yaparak gitmek |
|
21 |
Genel |
go out and enjoy yourself f.
|
çıkıp eğlenmek |
|
22 |
Genel |
down and out s.
|
serseri |
|
23 |
Genel |
down and out s.
|
parasız pulsuz |
|
24 |
Genel |
down and out s.
|
düşkünlük içinde |
|
25 |
Genel |
in and out of season s.
|
vakitli vakitsiz |
|
26 |
Genel |
very soft and puffed out s.
|
pufla gibi |
|
27 |
Genel |
down and out s.
|
nakavt |
|
28 |
Genel |
down and out s.
|
çökmüş |
|
29 |
Genel |
down and out s.
|
yoksul |
|
30 |
Genel |
down and out s.
|
sefil |
|
31 |
Genel |
down and out s.
|
hayatta yenilgiye uğramış |
|
32 |
Genel |
down and out s.
|
bitkin |
|
33 |
Genel |
down and out s.
|
perişan |
|
34 |
Genel |
down and out s.
|
yıkılmış |
|
35 |
Genel |
out-and-out s.
|
bütün |
|
36 |
Genel |
in-and-out s.
|
bir iyi bir kötü |
|
|
37 |
Genel |
in-and-out s.
|
al-sat |
|
38 |
Genel |
in-and-out s.
|
bir iyi bir kötü |
|
39 |
Genel |
in-and-out s.
|
al-sat |
|
40 |
Genel |
down-and-out s.
|
çok zayıflamış |
|
41 |
Genel |
down-and-out s.
|
çok etkisiz |
|
42 |
Genel |
down-and-out s.
|
çok yetersiz |
|
43 |
Genel |
down-and-out s.
|
sağlıksız |
|
44 |
Genel |
in season and out of season zf.
|
yerli yersiz |
|
45 |
Genel |
in season and out of season zf.
|
her zaman |
|
46 |
Genel |
indoors and out zf.
|
ev içinde ve dışında |
|
47 |
Genel |
in and out zf.
|
kah dışarıda |
|
48 |
Genel |
in and out zf.
|
kah içeride |
|
49 |
Genel |
out and away zf.
|
fersah fersah |
|
50 |
Genel |
in and out zf.
|
kah içerde kah dışarda |
|
51 |
Genel |
in and out of season zf.
|
olur olmaz zamanda |
|
52 |
Genel |
in season and out of season zf.
|
daimi |
|
53 |
Genel |
in season and out of season zf.
|
vakitli vakitsiz |
|
54 |
Genel |
out and away zf.
|
pek çok |
|
55 |
Genel |
day in and day out zf.
|
her gün |
|
56 |
Genel |
out-and-out zf.
|
son derece |
|
57 |
Genel |
out-and-out zf.
|
başlıbaşına |
|
58 |
Genel |
out-and-out zf.
|
tamamen |
|
59 |
Genel |
year in and year out zf.
|
yıllar boyu |
|
60 |
Genel |
year in and year out zf.
|
yıllarca |
|
61 |
Genel |
all out and out zf.
|
alabildiğine |
|
62 |
Genel |
out and away zf.
|
açık ara farkla |
|
63 |
Genel |
year in and year out zf.
|
yıldan yıla |
|
64 |
Genel |
in and out zf.
|
kah içerde kah dışarda |
|
65 |
Genel |
over and out ünl.
|
(telsiz konuşmasında) tamam |
|
Phrasals |
|
66 |
Öbek Fiiller |
and cut something out f.
|
bir şeyden bir şey kesmek |
|
67 |
Öbek Fiiller |
and cut something out f.
|
(kağıt, kumaş) belli bir şekil kesmek |
|
68 |
Öbek Fiiller |
and slide something out f.
|
sıyırmak |
|
69 |
Öbek Fiiller |
and slide something out f.
|
kaydırmak |
|
70 |
Öbek Fiiller |
and slide something out f.
|
dışarı kaydırmak |
|
71 |
Öbek Fiiller |
and take someone or something out f.
|
birini/bir şeyi bir şeyden çıkarmak |
|
72 |
Öbek Fiiller |
and take someone or something out f.
|
birini/bir şeyi bir yerden dışarı çıkarmak |
|
73 |
Öbek Fiiller |
draw something out of someone and draw something out f.
|
birinin ağzından laf almak |
|
74 |
Öbek Fiiller |
draw something out of someone and draw something out f.
|
birine bir şeyi söyletmek/anlattırmak |
|
75 |
Öbek Fiiller |
draw something out of someone and draw something out f.
|
birinden bir bilgi almak |
|
76 |
Öbek Fiiller |
draw something out of someone and draw something out f.
|
birinden bir şeyi öğrenmek |
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
elbow someone out of something and elbow someone out f.
|
birini bir şeyden istifa etmeye zorlamak |
|
78 |
Öbek Fiiller |
elbow someone out of something and elbow someone out f.
|
birine bir şeyden el çektirmek |
|
79 |
Öbek Fiiller |
step out of (something or some place) (and) into (some place) f.
|
(bir şeyden/bir yerden çıkıp bir yere) girmek |
|
80 |
Öbek Fiiller |
step out of (something or some place) (and) into (some place) f.
|
(bir şeyden/bir yerden çıkıp bir yere) adım atmak |
|
81 |
Öbek Fiiller |
step out of (something) (and) into (something) f.
|
(bir durumdan/koşuldan çıkıp başka bir duruma/koşula) adım atmak |
|
82 |
Öbek Fiiller |
step out of (something) (and) into (something) f.
|
(bir durumdan/koşuldan çıkıp başka bir duruma/koşula) giriş yapmak |
|
83 |
Öbek Fiiller |
step out of (something) (and) into (something) f.
|
(bir durumdan/koşuldan) çıkıp (yeni bir duruma/koşula) geçmek |
|
84 |
Öbek Fiiller |
weave in and out f.
|
arasından geçerek ilerlemek |
|
85 |
Öbek Fiiller |
weave in and out f.
|
makas yaparak gitmek |
|
Phrases |
|
86 |
İfadeler |
in season and out of season i.
|
her zaman |
|
87 |
İfadeler |
inside and out expr.
|
baştan sona |
|
88 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
daimi |
|
89 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
hep |
|
90 |
İfadeler |
week in and week out expr.
|
haftalarca |
|
91 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
olur olmadık |
|
92 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
sürekli |
|
93 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
sabah akşam |
|
94 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
zırt pırt |
|
95 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
zamanlı zamansız |
|
96 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
uygun veya uygunsuz |
|
97 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
vakitli vakitsiz |
|
98 |
İfadeler |
in season and out of season expr.
|
yaz kış |
|
99 |
İfadeler |
in and out expr.
|
tamamen |
|
100 |
İfadeler |
in and out expr.
|
en ince ayrıntısına kadar |
|
101 |
İfadeler |
in and out expr.
|
etraflıca |
|
102 |
İfadeler |
in and out expr.
|
derinlemesine |
|
103 |
İfadeler |
in and out expr.
|
ayrıntılarıyla |
|
104 |
İfadeler |
in and out expr.
|
baştan sona |
|
105 |
İfadeler |
in and out expr.
|
son detayına kadar |
|
106 |
İfadeler |
in and out expr.
|
bir içeri bir dışarı |
|
107 |
İfadeler |
in and out (of something) expr.
|
(bir şeye/yere) düzenli olarak gitme |
|
108 |
İfadeler |
in and out (of something) expr.
|
(bir şeye/yere) gidip gelme |
|
Proverb |
|
109 |
Atasözü |
March comes in like lion and goes out like a lamb
|
mart aslan gibi gelir kuzu gibi gider |
|
110 |
Atasözü |
out of the frying pan and into the fire
|
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak |
|
111 |
Atasözü |
march comes in like a lion and goes out like a lamb
|
mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır |
|
112 |
Atasözü |
march comes in like a lion and goes out like a lamb
|
mart soğuk başlar ama sıcak biter |
|
113 |
Atasözü |
out of the mouths of babes and sucklings come all wise sayings
|
büyümüş de küçülmüş |
|
114 |
Atasözü |
out of the frying pan and into the fire
|
dimyata pirince giderken eldeki buğdaydan olmak |
|
115 |
Atasözü |
only mad dogs and englishmen go out in the midday sun
|
öğlen güneşinin altında dışarı çıkılmaz |
|
116 |
Atasözü |
only mad dogs and englishmen go out in the midday sun
|
güneş tepedeyken dışarı çıkılmaz |
|
117 |
Atasözü |
only mad dogs and englishmen go out in the midday sun
|
bu sıcakta dışarı çıkılmaz |
|
Colloquial |
|
118 |
Konuşma Dili |
go in one ear and out the other f.
|
bir kulağından girip öteki kulağından çıkmak |
|
119 |
Konuşma Dili |
dart in and out f.
|
görünüp kaybolmak |
|
120 |
Konuşma Dili |
dart in and out f.
|
(ok gibi fırlayarak) süratle girmek/çıkmak |
|
121 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
girip girip çıkmak |
|
122 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
çıkıp çıkıp girmek |
|
123 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
bir girip bir çıkmak |
|
124 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
gidip gelmek |
|
125 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
gidip gidip gelmek |
|
126 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
gelip gelip gitmek |
|
127 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
bir çalışıp bir çalışmamak |
|
128 |
Konuşma Dili |
go in and out f.
|
kesik kesik çalışmak |
|
129 |
Konuşma Dili |
zone in and out f.
|
yer yer dikkatini kaybetmek |
|
130 |
Konuşma Dili |
zone in and out f.
|
bazı yerleri kaçırmak |
|
131 |
Konuşma Dili |
zone in and out f.
|
bazı kısımlara odaklanamamak |
|
132 |
Konuşma Dili |
out-and-out s.
|
tamamen |
|
133 |
Konuşma Dili |
out-and-out s.
|
tümüyle |
|
134 |
Konuşma Dili |
out-and-out s.
|
tamamıyla |
|
135 |
Konuşma Dili |
out-and-out expr.
|
bütünüyle |
|
136 |
Konuşma Dili |
in and out expr.
|
bir içinde bir dışında |
|
137 |
Konuşma Dili |
down and out expr.
|
bozguna uğramış |
|
138 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
bir hata daha yaparsa sonu olur |
|
139 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
bu onun son şansı |
|
140 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
bir suç daha işlerse bu onun sonu olur |
|
141 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
bir hata daha yaparsa atılır |
|
142 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
bir hata daha yaparsa her şey biter |
|
143 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
bir hata daha yaparsa/bir suç daha işlerse kovulur |
|
144 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
tek bir hatada kovulur/atılır |
|
145 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
bundan sonraki ilk hatasında kovulur/atılır |
|
146 |
Konuşma Dili |
one more strike and (one's) out expr.
|
kovulması/atılması tek bir hata daha yapmasına bakar |
|
147 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
bir hata yaparsan sonun olur |
|
148 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
bir suç işlersen sonun olur |
|
149 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
tek bir hata yaparsan atılırsın |
|
150 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
en ufak bir hatanda atılırsın/kovulursun |
|
151 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
bir hata yaparsan her şey biter |
|
152 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
bir hata yaparsan/bir suç işlersen kovulursun |
|
153 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
tek bir hatada kovulursun/atılırsın |
|
154 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
kovulman/atılman tek bir hatana bakar |
|
155 |
Konuşma Dili |
one strike, (and) you're out expr.
|
ilk hatanda bitersin |
|
156 |
Konuşma Dili |
that's for me to know and you to find out [cliché] expr.
|
biliyorum ama söylemem |
|
157 |
Konuşma Dili |
that's for me to know and you to find out [cliché] expr.
|
biliyorum ama bu cevabı sen kendin bul |
|
158 |
Konuşma Dili |
that's for me to know and you to find out [cliché] expr.
|
cevabı ben biliyorum ama sen sabret ve öğren |
|
Idioms |
|
159 |
Deyim |
lazy and out of work i.
|
boş gezenin boş kalfası |
|
160 |
Deyim |
a down and out i.
|
evsiz barksız fukara kimse |
|
161 |
Deyim |
an out-and-out lie i.
|
külliyen yalan |
|
162 |
Deyim |
an out-and-out lie i.
|
sıkı palavra |
|
163 |
Deyim |
an out-and-out lie i.
|
su katılmamış yalan |
|
164 |
Deyim |
an out-and-out lie i.
|
su katılmadık yalan |
|
165 |
Deyim |
in and out i.
|
şipşak seks |
|
166 |
Deyim |
go in at one ear and out at the other f.
|
bir kulağından girip öbüründen çıkmak |
|
167 |
Deyim |
go in one ear and out the other f.
|
bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak |
|
168 |
Deyim |
get chewed up and spit out f.
|
bozuk para gibi harcanmak |
|
169 |
Deyim |
rout someone out of some place and rout someone out f.
|
birisini bir yerden zorla çıkarmak |
|
170 |
Deyim |
go in at one ear and out at the other f.
|
bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak |
|
171 |
Deyim |
be down and out f.
|
fakir olmak |
|
172 |
Deyim |
get chewed up and spit out f.
|
heba edilmek |
|
173 |
Deyim |
go out with the horse and carriage f.
|
modası geçmek |
|
174 |
Deyim |
get chewed up and spit out f.
|
kullanılmak |
|
175 |
Deyim |
go out with the horse and buggy f.
|
modası geçmek |
|
176 |
Deyim |
eat someone out of house and home f.
|
silip süpürmek |
|
177 |
Deyim |
go out of the frying pan and into the fire f.
|
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak |
|
178 |
Deyim |
eat out of house and home f.
|
yemeği silip süpürmek |
|
179 |
Deyim |
jump out of the frying pan and into the fire f.
|
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak |
|
180 |
Deyim |
be down and out f.
|
yoksul olmak |
|
181 |
Deyim |
get out of the frying pan and into the fire f.
|
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak |
|
182 |
Deyim |
out of the frying pan (and) into the fire f.
|
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak |
|
183 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
evi barkı olmamak |
|
184 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
evinden barkından olmuş olmak |
|
185 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
evinden atılmış/çıkarılmış olmak |
|
186 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
evsiz barksız olmak |
|
187 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
evsiz barksız kalmak |
|
188 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
yaşayacak/kalacak yeri olmamak |
|
189 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
sokakta kalmak |
|
190 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
evini barkını yitirmek |
|
191 |
Deyim |
be out of house and home f.
|
yersiz yurtsuz kalmak |
|
192 |
Deyim |
ring out the old and ring in the new f.
|
geçen yıla güle güle yeni yıla hoş geldin demek |
|
193 |
Deyim |
ring out the old and ring in the new f.
|
geçen yılı uğurlayıp yeni yılı karşılamak/kutlamak |
|
194 |
Deyim |
ring out the old and ring in the new f.
|
eskiyi geride bırakıp yeninin başlangıcı olmak |
|
195 |
Deyim |
ring out the old and ring in the new f.
|
eskiden yeniye geçiş olmak |
|
196 |
Deyim |
ring out the old and ring in the new f.
|
iki evre/aşama arasında geçiş olmak |
|
197 |
Deyim |
ring out the old (year) and ring in the new f.
|
geçen yılın bitişini yeni yılın gelişini/başlangıcını kutlamak |
|
198 |
Deyim |
eat (one) out of house and home f.
|
(birinin) varını yoğunu yemek |
|
199 |
Deyim |
eat (one) out of house and home f.
|
(birinin) nesi var nesi yok silip süpürmek |
|
200 |
Deyim |
eat somebody out of house and home f.
|
silip süpürmek |
|
201 |
Deyim |
eat somebody out of house and home f.
|
birinin varını yoğunu yemek |
|
202 |
Deyim |
eat somebody out of house and home f.
|
birinin neyi var neyi yok yemek |
|
203 |
Deyim |
eat the meat and spit out the bones f.
|
işe yarayan bilgileri işe yaramayan bilgilerden ayıklamak/ayırmak |
|
204 |
Deyim |
eat the meat and spit out the bones f.
|
gerekliyle gereksizi ayırmak |
|
205 |
Deyim |
eat the meat and spit out the bones f.
|
gerekliyi gereksizden ayırmak |
|
206 |
Deyim |
go in and out (of something) f.
|
(bir şeye) girip girip çıkmak |
|
207 |
Deyim |
go in and out (of something) f.
|
(bir şeye) girip çıkmak |
|
208 |
Deyim |
go in and out (of something) f.
|
(bir şeye) çıkıp çıkıp girmek |
|
209 |
Deyim |
go out and paint the town red f.
|
çıkıp felekten bir gün çalmak |
|
210 |
Deyim |
go out and paint the town red f.
|
bar bar/restoran restoran gezmek |
|
211 |
Deyim |
go out and paint the town red f.
|
alemlere akmak |
|
212 |
Deyim |
go out and paint the town red f.
|
ortamlara akmak |
|
213 |
Deyim |
know (something) inside and out f.
|
(bir şeyi) çok iyi bilmek |
|
214 |
Deyim |
know (something) inside and out f.
|
(bir şeyin) içini dışını bilmek |
|
215 |
Deyim |
know (something) inside and out f.
|
(bir şeyi) a'dan z'ye bilmek |
|
216 |
Deyim |
know (something) inside and out f.
|
(bir şeyi) sular seller gibi bilmek |
|
217 |
Deyim |
know (something) inside and out f.
|
(bir şeyi) avucunun içi gibi bilmek |
|
218 |
Deyim |
know (something) inside and out f.
|
(bir şeyi) ezbere bilmek |
|
219 |
Deyim |
know (something) inside and out f.
|
(bir şeyi) zehir gibi bilmek |
|
220 |
Deyim |
go out and have fun f.
|
dışarı çıkıp eğlenmek |
|
221 |
Deyim |
down and out s.
|
fakir |
|
222 |
Deyim |
down and out s.
|
parasız pulsuz |
|
223 |
Deyim |
out-and-out s.
|
su katılmadık |
|
224 |
Deyim |
down and out s.
|
yoksul |
|
225 |
Deyim |
out of house and home s.
|
evinden barkından olmuş |
|
226 |
Deyim |
out of house and home s.
|
evinden atılmış/çıkarılmış |
|
227 |
Deyim |
out of house and home s.
|
evi barkı olmayan |
|
228 |
Deyim |
out of house and home s.
|
evsiz barkız |
|
229 |
Deyim |
out of house and home s.
|
evsiz barksız kalmış |
|
230 |
Deyim |
knock-down-and-drag-out s.
|
aşırı şiddetli |
|
231 |
Deyim |
knock-down-and-drag-out s.
|
feci sert |
|
232 |
Deyim |
out of all scotch and notch s.
|
sonsuz |
|
233 |
Deyim |
out of all scotch and notch s.
|
ölçülemez |
|
234 |
Deyim |
out of all scotch and notch s.
|
sınırsız |
|
235 |
Deyim |
out of all scotch and notch s.
|
ucu bucağı yok |
|
236 |
Deyim |
an out-and-out lie expr.
|
düpedüz yalan |
|
237 |
Deyim |
down and out expr.
|
fakir fukara |
|
238 |
Deyim |
a down and out expr.
|
evsiz |
|
239 |
Deyim |
out and about expr.
|
hastalıktan kalkmış |
|
240 |
Deyim |
down and out expr.
|
fukara |
|
241 |
Deyim |
out and about expr.
|
iyileşmekte |
|
242 |
Deyim |
out and about expr.
|
iyileşme yolunda |
|
243 |
Deyim |
down and out expr.
|
odsuz ocaksız |
|
244 |
Deyim |
the hair comes out and the gloves come off expr.
|
takke düştü kel göründü |
|
245 |
Deyim |
three strikes and you are out expr.
|
üç hata/yanlış yapma hakkın var |
|
246 |
Deyim |
out of the mouths of babes (and sucklings) expr.
|
büyümüş de küçülmüş |
|
247 |
Deyim |
out of the mouths of babes (and sucklings) expr.
|
çocuktan al haberi |
|
248 |
Deyim |
in one ear and out the other expr.
|
bir kulaktan girip öbüründen çıkan |
|
249 |
Deyim |
in one ear and out the other expr.
|
bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkan |
|
250 |
Deyim |
three strikes and (one's) out expr.
|
üç hata/yanlış yapma hakkın var |
|
251 |
Deyim |
be down and out
|
yoksulluk |
|
Speaking |
|
252 |
Konuşma |
did one’s time and get out f.
|
cezasını çekip çıkmak |
|
253 |
Konuşma |
come out and face me expr.
|
çık ve yüzleş benimle |
|
254 |
Konuşma |
we should go out and celebrate expr.
|
dışarı çıkıp bunu kutlamalıyız |
|
255 |
Konuşma |
I asked her out and she accepted expr.
|
ona çıkma teklif ettim ve kabul etti |
|
256 |
Konuşma |
I asked her out and she refused expr.
|
ona çıkma teklif ettim beni reddetti |
|
257 |
Konuşma |
I asked her out and she rejected expr.
|
ona çıkma teklif ettim beni reddetti |
|
258 |
Konuşma |
I asked her out and she accepted expr.
|
ona çıkma teklif ettim o kabul etti |
|
259 |
Konuşma |
and then you 'show up'/out of nowhere expr.
|
sonra sen çıkageldin |
|
260 |
Konuşma |
and then you show up out of nowhere expr.
|
sonra sen çıkageldin |
|
Trade/Economic |
|
261 |
Ticaret/Ekonomi |
strike and lock-out i.
|
grev ve lokavt |
|
262 |
Ticaret/Ekonomi |
free in and out i.
|
içeride ve dışarıda teslim |
|
263 |
Ticaret/Ekonomi |
freight and cartage out i.
|
satılan malın nakliye ücreti |
|
264 |
Ticaret/Ekonomi |
free in and out i.
|
yükleme ve boşaltma giderleri ödenmiş teslim |
|
265 |
Ticaret/Ekonomi |
free in and out expr.
|
yükleme ve boşaltma giderleri hariç |
|
Politics |
|
266 |
Siyasal |
these possibilities and circumstances may turn out to be extremely unfavourable expr.
|
bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir |
|
Technical |
|
267 |
Teknik |
anchoring devices for in service and out of service conditions i.
|
çalışma sırasındaki ve çalışma dışındaki şartlar için sabitleme cihazları |
|
268 |
Teknik |
in-and-out furnace i.
|
girme-çıkma fırın |
|
269 |
Teknik |
in-and-out furnace i.
|
geri çıkışlı fırın |
|
270 |
Teknik |
in-and-out furnace i.
|
yığınlı fırın |
|
271 |
Teknik |
move in and out f.
|
ileri geri hareket etmek |
|
Construction |
|
272 |
İnşaat |
planning and lay-out i.
|
planlama ve yerleştirme |
|
273 |
İnşaat |
matters to be taken into account while carrying out large repairs and renovations and setting up a brand new building i.
|
yeniden yaptırılacak binalarda, büyük onarım ve tadilatlarda dikkat edilecek hususlar |
|
Automotive |
|
274 |
Otomotiv |
weave in and out of traffic f.
|
makas atmak |
|
Marine |
|
275 |
Denizcilik |
through-wash and lift-out i.
|
dalganın belirli bir yapıya girip içerideki malzemeyi dışarı çıkarması |
|
276 |
Denizcilik |
through-wash and lift-out protection works i.
|
dalganın gözenekten girip malzemeyi dışarı çıkartmasına karşı koruma işleri |
|
277 |
Denizcilik |
in and out zf.
|
(gemi bordasındaki cıvata) bağladığı tüm tabakalardan boylu boyunca geçen |
|
Medical |
|
278 |
Medikal |
in-toeing and out-toeing i.
|
içe ve dışa basma |
|
Sport |
|
279 |
Spor |
in and out i.
|
tilki avcılığı ve engelli at koşusunda kullanılan bir tür engel |
|
280 |
Spor |
down-and-out i.
|
futbolda bir pas tekniği |
|
Boxing |
|
281 |
Boks |
down-and-out s.
|
mücadele edemeyecek kadar dayak yemiş (boksör) |
|
Card |
|
282 |
İskambil |
down-and-out i.
|
(briçte) düşük bir kartın ardından koz oynamak için aynı takımdaki yüksek bir kartın oynanması |
|
Slang |
|
283 |
Argo |
in-and-out i.
|
şipşak seks |
|
284 |
Argo |
in-and-out i.
|
git-gel |
|
285 |
Argo |
down-and-out s.
|
çulsuz |
|
286 |
Argo |
down-and-out s.
|
meteliksiz |
|
287 |
Argo |
down-and-out s.
|
parasız |
|
288 |
Argo |
get your shit and get the fuck out expr.
|
pılını pırtını topla ve siktir git |
|
289 |
Argo |
fell out of the ugly tree and hit every branch on the way down expr.
|
çirkin ördek yavrusu |
|
290 |
Argo |
fell out of the ugly tree and hit every branch on the way down expr.
|
bakılmayacak kadar çirkin |
|
291 |
Argo |
fuck around and find out expr.
|
yap da ebeninkini gör |
|
292 |
Argo |
fuck around and find out expr.
|
dene de ebeninkini gör |
|
Modern Slang |
|
293 |
Modern Argo |
and then we made out expr.
|
sonra da işte yattık/seviştik (bir hikaye anlatırken kimsenin dinlemediğini fark edince insanların dikkatini çekmek için kurulan absürt/alakasız bir ifade) |
|