altından - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

altından



"altından" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 7 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
altından golden s.
General
altından golden s.
altından from beneath zf.
altından underneath zf.
altından below zf.
altından under ed.
altından from under ed.

"altından" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 474 sonuç

Türkçe İngilizce
General
altından olma goldenness i.
altından destekle tutturulmuş raf bracket i.
ceza olarak geminin altından geçirme keelhauling i.
hasır altından yürütülüp vergisi ödenmeyen iş nixer i.
altından kalp heart of gold i.
altından kalkma becerisi coping skill i.
el altından alım undercover purchase i.
bıyık altından gülen smirker i.
el altından olan backstairs i.
bisikleti altından çıkararak direksiyonundan tutmak suretiyle aksi istikamette çevirerek döndürme hareketi tail whip i.
şaibeli toplantılar yapılıp el altından kararlar alınan görüşme yeri backroom i.
el altından yapma underhandedness i.
el altından yapılan iş underdealing i.
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey underlap i.
(bir şeyin) altından fışkırmış şey underlap i.
koyunların karnının altından sarkan yün tutamı underlock i.
el altından çökertmeye çalışan kimse underminer i.
müslüman kadınların taktığı çene altından tutturulan ve vücudun bir kısmını örten uzun başörtüsü khimar i.
çenenin altından bağlanan uzun başlık ipleri kissing strings i.
on yedinci yüzyılda çocuklara takılan, çene altından bağlanan bir başlık biggon i.
asılı bir ağın üzerinden veya altından bağlanan güçlendirici şerit meter [us] i.
başın üstünü, arkasını ve yanlarını örtüp çene altından bağlanan sıkı başlık helmet i.
el altından yapılan iş disingenuity i.
altından mücevher gibi objeler üreten kimse gold-worker i.
gümüş veya altından yapılmış sofra malzemesi plate i.
sığırın boynunun altından kesilen et parçası shaking piece i.
el altından yapılan değişiklik supposition i.
bir şeyi el altından satmak sell something under the counter f.
altından çapanoğlu çıkmak have a snag in plans f.
altından kalkamayacak kadar çok iş üstlenmek overreach oneself f.
altından girip üstünden çıkmak blow f.
altından girip üstünden çıkmak squander f.
altından kalkamamak be unable to carry through f.
başının altından çıkmak be at the bottom of something f.
saman altından su yürütmek do something secretly f.
başının altından çıkmak be somebody's doing f.
altından kalkmak surmount f.
altından geçmek cross under f.
altından kalkmak overcome f.
altından geçirmek cross under f.
aba altından değnek sopa göstermek speak softly but carry a big stick f.
enkaz altından kurtarılmak be rescued from the wreckage f.
göçük altından çıkarılmak free someone from the wreckage f.
enkaz altından kurtarılmak be salvaged from the wreckage f.
enkaz altından çıkarmak cut someone free from the wreckage f.
göçük altından çıkarılmak be cut from the wreckage f.
göçük altından kurtarmak recover something from the wreckage f.
göçük altından çıkarılmak cut someone from the wreckage f.
göçük altından kurtarılmak be saved from the wreckage f.
göçük altından çıkarılmak be freed from the wreckage f.
göçük altından kurtarmak salvage something from the wreckage f.
enkaz altından çıkarmak free someone from the wreckage f.
göçük altından çıkarılmak be pulled from the wreckage f.
göçük altından çıkarmak pull someone from the wreckage f.
enkaz altından çıkarmak pull someone from the wreckage f.
göçük altından kurtarılmak be rescued from the wreckage f.
göçük altından çıkarılmak be cut free from the wreckage f.
enkaz altından kurtarmak save someone from the wreckage f.
enkaz altından çıkarılmak be freed from the wreckage f.
göçük altından kurtarmak save someone from the wreckage f.
enkaz altından çıkarılmak be cut free from the wreckage f.
enkaz altından kurtarmak recover something from the wreckage f.
göçük altından kurtarmak rescue somebody from the wreckage f.
enkaz altından kurtarmak salvage something from the wreckage f.
enkaz altından kurtarmak rescue somebody from the wreckage f.
enkaz altından çıkarılmak be cut from the wreckage f.
enkaz altından çıkarmak cut someone from the wreckage f.
enkaz altından çıkarılmak be pulled from the wreckage f.
göçük altından kurtarılmak be salvaged from the wreckage f.
göçük altından çıkarılmak cut someone free from the wreckage f.
enkaz altından kurtarılmak be saved from the wreckage f.
altından girip üstünden çıkmak get through f.
(işin) altından kalkmak get through f.
altından geçmek get under f.
altından sıyrılmak get under f.
altından kalkamayacağı bir işe kalkışmak get out of one's depth f.
el altından çökertmeye çalışmak undermine f.
el altından anlaşma yapmak truck f.
yer altından dehliz açmak tunnel f.
el altından çökertmeye çalışmak tunnel f.
baskı altından çıkarmak unconfine f.
el altından yardımda bulunmak underaid f.
altından geçmek underget f.
(bir şeyin) altından dışarı çıkmak underlap f.
(bir şeyin) altından fışkırmak underlap f.
(bir şeyin altından) gözetlemek underpeep f.
(bir şeyin altından) gizlice bakmak underpeep f.
(bir şeyin altından) dikizlemek underpeep f.
(bir şeyin altından) röntgencilik yapmak underpeep f.
(bir şeyin altından) dikkatle bakmak underpeer f.
(bir şeyin altından) belli belirsiz görünen bir şeye bakmak underpeer f.
(bir şeyin altından) hayal meyal görünen bir şeye dikkatle bakmak underpeer f.
altından koşmak underrun f.
altından geçmek underrun f.
altından gitmek underrun f.
kritik bir durumun altından kalkamamak clutch f.
(organizasyona) el altından giriş yapmak penetrate f.
altından girip üstünden çıkmak press home f.
el altından sokmak shuffle f.
el altından almak siphon f.
bir şeyi el altından yürütmek skilder f.
el altından clandestine s.
el altından underhanded s.
altından yapılmış golden s.
altından geçen su ile çalışan undershot s.
el altından yapılan clandestine s.
el altından surreptitious s.
el altından yapılan underhanded s.
altından yapılmış gold s.
her işin altından kalkar resourceful s.
el altından hole-and-corner s.
el altından under-the-counter s.
el altından olan backdoor s.
el altından backstair s.
el altından yapılan backroom s.
el altından yapılan underhand s.
el altından çökertilmiş underwrought [obsolete] s.
altından kalkılamaz unsurmountable s.
el altından yapılan hole-in-corner s.
el altından yapılan hugger mugger s.
altından yapılmış gilden [obsolete] s.
el altından yapılan clancular [obsolete] s.
altından yapılmış gowden s.
el altından sürdürülen gumshoe s.
haddelenmiş altından yapılmış rolled-gold s.
altından yapılan doré s.
el altından yapılan irreptitious [obsolete] s.
el altından yapılan invisible s.
el altından yapılan involved [obsolete] s.
el altından yapılan shadow s.
bir şeyin altından büyüyen subnascent s.
bir şeyin altından çıkan subnascent s.
el altından yapılan subreptitious [obsolete] s.
el altından yapılan subreptive s.
altından giden subterfluent s.
el altından underhand s.
altından kalkabilir capable s.
el altından slily zf.
el altından by devious means zf.
el altından sub rosa zf.
el altından underhandedly zf.
el altından secretly zf.
el altından on the sly zf.
el altından clandestinely zf.
el altından by stealth zf.
el altından in secret zf.
el altından underhand zf.
cilt altından subcutaneously zf.
deri altından subcutaneously zf.
el altından surreptitiously zf.
el altından covertly zf.
el altından stealthily zf.
bıyık altından gülerek tongue in cheek zf.
el altından under hand zf.
el altından tectly zf.
omuz seviyesinin altından underarm zf.
el altından underboard zf.
el altından clancularly [obsolete] zf.
el altından on the qt zf.
el altından closely [obsolete] zf.
el altından privately zf.
el altından secrely zf.
kol altından sidearm zf.
kol altından atarak sidearm zf.
el altından yaparak on the sneak zf.
el altından sneakishly zf.
el altından subreptitiously zf.
Irregular Verb
altından geçen su akımıyla dönen (su çarkı) undershot s.
Phrasals
altından girip üstünden çıkmak bomb through (something) f.
altından girip üstünden çıkmak bomb through f.
altından başarıyla kalkmak come through f.
altından geçmek pass under f.
altından gizlice bakmak peek out from underneath f.
bir şeyin altından sürünerek ilerlemek creep under something f.
birinin el altından yürüttüğü işleri öğrenmek find (someone or something) out f.
(bir şeyin) arkasından/altından gözetlemek peek out (from something) f.
(bir şeyin) altından/arkasından gizlice bakmak peek out (from something) f.
(bir şeyin) altından/arkasından gizli gizli bakmak peek out (from something) f.
(bir şeyin) altından/arkasından az bir kısmı görünmek peek out (from something) f.
(bir şeyin) altından/arkasından küçük bir kısmı görünmek peek out (from something) f.
(bir şeyin) altından/arkasından küçük bir kısmı belli olmak peek out (from something) f.
(bir şeyin) altından/arkasından sızmak peek out (from something) f.
bir şeyin altından gözetlemek peek out f.
bir şeyin altından az bir kısmı görünmek peek out f.
bir şeyin altından küçük bir kısmı görünmek peek out f.
bir şeyin altından küçük bir kısmı belli olmak peek out f.
bir şeyin altından az/küçük bir kısmı açıkta kalmak peek out f.
bir şeyin altından az/küçük bir kısmı dışarıda kalmak peek out f.
altından gitmek go under f.
altından geçmek go under f.
el altından sokmak smuggle in f.
(birini/bir şeyi bir yere) el altından sokmak smuggle (someone or something) into (some place) f.
(birini bir yere/bir durumun içine) el altından sokmak wangle (one) into (some place or some situation) f.
(bir yere/bir durumun içine) el altından girmek wangle (one's) way into (some place or some situation) f.
(bir şeyin) altından geçmek pass under (something) f.
(bir şeyin) altından gizlice vermek/uzatmak pass under (something) f.
(bir şeyin) altından vermek pass under (something) f.
(bir şeyin) altından uzatmak pass under (something) f.
başarıyla altından kalkmak nail down f.
bir şeyin altından küçük bir kısmı görünmek peek out of something f.
bir şeyin altından küçük bir kısmı belli olmak peek out of something f.
bir şeyin altından küçük bir kısmı açıkta kalmak peek out of something f.
(birinin) altından girip üstünden çıkıp ondan bir bilgi almak/koparmak wrangle (something) out of (someone) f.
bir şeyin arkasından/altından (birine/bir şeye) kısmen görünmek peer out at (someone or something) f.
suyun altından çıkarmak dredge up f.
altından sürünerek ilerlemek creep under f.
'-in altından küçük bir kısmı görünmek peek out of f.
'-in altından küçük bir kısmı belli olmak peek out of f.
'-in altından küçük bir kısmı açıkta kalmak peek out of f.
(bir şeyin) altından belli olmak/görünmek peek under (something) f.
(bir şeyin) altından bir kısmı çıkmak/açıkta kalmak peek under (something) f.
(bir şeyin) altından belli olmak/görünmek peek underneath (something) f.
(bir şeyin) altından bir kısmı çıkmak/açıkta kalmak peek underneath (something) f.
altından belli olmak/görünmek peep under f.
altından bir kısmı çıkmak/açıkta kalmak peep under f.
(bir şeyin) altından belli olmak/görünmek peep under (something) f.
(bir şeyin) altından bir kısmı çıkmak/açıkta kalmak peep under (something) f.
(bir şeyin) altından belli olmak/görünmek peep underneath (something) f.
(bir şeyin) altından bir kısmı çıkmak/açıkta kalmak peep underneath (something) f.
arkasından/altından kısmen görünmek peer out at f.
(birine) el altından (bir şey) uzatmak/ulaştırmak slip (something) to (one) f.
el altından geçirmek slip across f.
bir yere el altından sokmak smuggle into some place f.
(bir şeyin) altından çıkmamak stay under (something) f.
altından girip üstünden çıkıp bir bilgi almak/koparmak wrangle out f.
Phrases
aba altından sopa göstermek walk softly and carry a big stick expr.
el altından under the counter expr.
el altından through the back door expr.
Proverb
altından kalkamayacağın bir mücadeleye girme never fight a land war in asia expr.
altından kalkamayacağın bir mücadele başlatma never start a land war in asia
Colloquial
interstate 93'ün bir bölümünü boston massachusetts'in altından geçirecek olan inşaat projesi big dig i.
boston, ma'in altından geçirilen eyaletler arası otoyol big dig i.
boston ma'in altından geçen yeraltı otoyolu big dig i.
el altından rüşvet verme palm-greasing i.
el altından çökertmeye çalışma undermining i.
birinin dizine masanın altından yapılan flört amaçlı temas kneesies i.
tv veya radyoda tanıtım yaptırmak için el altından ödenen para plugola i.
profesyonel spor kulüplerinin oyunculara el altından ödediği prim boot money i.
bir işin altından başarıyla kalkmak nail it f.
el altından çökertmeye çalışmak underminde f.
dişlerin arasından veya dilin altından tükürük gibi sıvı boşaltmak gleek f.
(bir şeyi) el altından almak palm (something) f.
(birine) el altından uzatmak/vermek slip it to (one) f.
el altından ya da birinin arkasından bir şeyler çevirme underhand plotting expr.
merdivenin altından geçmek uğursuzluk getirir walking under a ladder brings bad luck expr.
el altından on the dl expr.
(bir şeyin) altından kalkmış out from under (something) expr.
bir işin altından kalkabilecek durumda up to (doing something) expr.
altından kalkabilecek durumda up to doing expr.
Idioms
aba altından sopa gösterme a stick to beat someone or something with i.
masa altından ayak teması play footsie i.
el altından iş dirty work at the crossroads i.
altından girip üstünden çıkma deep dive i.
el altından alışveriş/ticaret dirty work at the crossroads i.
el altından yüksek faizle ödünç para verme juice racket i.
aba altından gösterilen sopa long knife i.
bıyık altından gülme laughing up one's sleeve i.
el altından verilen para oil of angels i.
altından kalkması güç durum cross to bear i.
birinin tek başına göğüslemesi/üstlenmesi/altından kalkması gereken sorumluluk one's cross to bear i.
bıyık altından gülmek laugh in the sleeve f.
zor bir işin altından kalkmak come off with flying colors f.
zor bir işin altından kalkmak come through with flying colors f.
altından kalkabilmek able to cut it f.
aba altından değnek göstermek use an iron hand in a velvet glove f.
aba altından değnek göstermek speak softly and carry a big stick f.
aba altından değnek göstermek speak softly but carry a big stick f.
altından çok sular akmak be water under the bridge f.
altından çok sular akmak be water over the dam f.
altından girip üstünden çıkıp olmadık şirinliklerle istediğini elde etmek charm the pants off someone f.
altından girip üstünden çıkmak make away with f.
altından girip üstünden çıkmak run through something f.
altından kalkmak get out from under something f.
altından kalkmak pull it off f.
altından kalmak make out f.
ayağının altından çekilmek keep out from under someone's feet f.
ayak altından çekilmek keep out from under someone's feet f.
bir işin altından kalkabilecek durumda olmak be up to doing something f.
bıyık altından gülmek laugh up one's sleeve f.
çaktırmadan/fısıldayarak/bıyık altından küfretmek curse under one's breath f.
el altından yarı yarıya bölüşmek split (something) 50-50 under the table f.
el attığı her işin altından başarıyla kalkmak turn one's hand to f.
el altından yarı yarıya kırışmak split (something) 50-50 under the table f.
saman altından su yürütmek keep one's cards close to one's vest f.
saman altından su yürütmek keep one's cards close to one's chest f.
saman altından su yürütmek play one's cards close to one's chest f.
saman altından su yürütmek play one's cards close to one's vest f.
saman altından su yürütmek do things under the rose f.
altından kalkması güç bir sorumluluğu olmak have (one's) cross to bear f.
altından kalkması güç bir sorumluluğu olmak have your cross to bear f.
altından kalkması güç bir sorumluluğu olmak have a (heavy) cross to bear f.
ayağının altından çekilmek stay out from under (one's) feet f.
ayak altından çekilmek stay out from under (one's) feet f.
(bir şeyin) altından kalkmak be out from under (something) f.
altından kalkmak be out from under f.
sıkıntının/borcun altından kalkmak be out from under f.
bir şeyin altından kaçmak stand from under [dated] f.
(birine veya bir yere) el altından iş yapmak be in the pay of (someone or something) f.
(birine veya bir yere) el altından iş yapmak be in somebody’s/something’s pay f.
(bir zorluğun/sıkıntının) altından kalkmaya çalışmak groan under (someone or something) f.
(bir yükün) altından kalkmaya çalışmak groan under (someone or something) f.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak juggle balls in the air f.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak have too many balls in the air f.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak have (an amount of) plates spinning f.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak keep (an amount of) plates spinning f.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak keep all the plates spinning f.
ayak altından çekilmek/kalkmak be out of the way f.
ayak altından çekmek/kaldırmak put out of the way f.
altından kalkabilmek able to cut f.
bir şeyin altından kalkabilmek able to cut something f.
el altından biri/bir şey için çalışmak be in the pay of somebody/something f.
el altından biri/bir şey için çalışmak be in somebody's/something's pay f.
bıyık altından gülmek be laughing up (one's) sleeve f.
altından girip üstünden çıkmak beg, borrow, or steal [cliché] f.
aba altından değnek/sopa göstermek carry a big stick f.
aba altından değnek/sopa göstermek wield a big stick f.
altından girip üstünden çıkıp olmadık şirinliklerle istediğini elde etmek charm the pants off f.
(birinin) altından girip üstünden çıkıp olmadık şirinliklerle istediğini elde etmek charm the pants off (one) f.
bir çocuğu çenesinin altından sevmek chuck someone under the chin f.
bir çocuğu çenesinin altından sevmek chuck under the chin f.
zor bir işin altından kalkmak come through (something) with flying colors f.
bir şeyi el altından yapmak do something on the sly f.
masanın altından yavaşça ayağına dokunmak play footsies f.
masanın altından yavaşça ayağıyla ayağını okşamak/ayağına sürtünmek play footsies f.
masanın altından yavaşça ayağına dokunmak play footsie f.
masanın altından yavaşça ayağıyla ayağını okşamak/ayağına sürtünmek play footsie f.
el altından yapmak/yürütmek get in through the back door f.
el altından ödeme almak get paid under the table f.
(birine) el altından para yedirmek grease the palm of (someone) f.
(birini/bir şeyi) kontrol altından tutmak keep a tight grip on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) kontrol altından tutmak keep a tight rein on (someone or something) f.
birini/bir şeyi kontrol altından tutmak keep a tight rein on somebody/something f.
(birinin) ayağının altından çekilmek keep out from under (one's) feet f.
ayağının altından çekilmek keep out from under feet f.
ayak altından çekilmek keep out of the way f.
ayağının altından çekilmek keep out of one's way f.
saman altından su yürütmek keep your cards close to your chest f.
saman altından su yürütmek play your cards close to your chest f.
saman altından su yürütmek keep your cards close to your vest f.
saman altından su yürütmek play your cards close to your vest f.
saman altından su yürütmek keep/hold/play your cards close to your chest f.
bıyık altından gülmek laugh up sleeve f.
bıyık altından gülmek laugh up your sleeve f.
(birine) el altından ödeme yapmak pay (someone) under the table f.
saman altından su yürütmek play (something) close to (one's) chest f.
saman altından su yürütmek play (something) close to the vest f.
saman altından su yürütmek play (something) close to one's vest f.
saman altından su yürütmek play cards close to chest f.
(biriyle) masa altından ayağını dokundurarak flört etmek play footsies (with someone) f.
(biriyle) el altından iş birliği yapmak play footsies (with someone) f.
(biriyle) masa altından ayağını dokundurarak flört etmek play footsie (with someone) f.
(biriyle) el altından iş birliği yapmak play footsie (with someone) f.
saman altından su yürütmek play it close to one's chest f.
el altından çalışmak work under the table f.
el altından under the rose zf.
köprünün altından çok sular akması misali büyüdüğün yer de değiştirmiştir you can't go home again expr.
el altından on the q.t expr.
el altından on the sly expr.
el altından under the counter expr.
el altından under the table expr.
köprünün altından çok sular geçti it's all water under the bridge expr.
köprünün altından çok sular aktı that's all water over the dam expr.
köprünün altından çok sular geçti water under the bridge now expr.
köprünün altından çok sular aktı a lot of water has flowed beneath the bridge expr.
köprünün altından çok sular aktı water under the bridge now expr.
köprünün altından çok sular geçti water under the bridge expr.
köprünün altından çok sular geçti all water under the bridge expr.
köprünün altından çok sular geçti water over the dam expr.
köprünün altından çok sular geçti a lot of water has gone under the bridge expr.
saman altından under the counter expr.
ya yap ya çekil ayak altından fish or cut bait expr.
her an her şey ayağının altından/elinden kayacakmış gibi have one foot on a banana peel expr.
(bir şeyi) yakından incelersen büyük ihtimalle altından (başka bir şey) çıkar scratch (something) and you'll find (something else) expr.
(bir şeyi) eşelersen altından büyük ihtimalle (başka bir şey) çıkar scratch (something) and you'll find (something else) expr.
yapabileceğinden/altından kalkabileceğinden fazlasını istiyor eyes are bigger than one's stomach, one's expr.
el altından by the back door expr.
el altından by/through the back door expr.
altından kalkmış out from under expr.
sıkıntının/borcun altından kalkmış out from under expr.
(bir şeyi) yakından incelersen büyük ihtimalle altından (başka bir şey) çıkar scratch a and you'll find b expr.
(bir şeyi) eşelersen altından büyük ihtimalle (başka bir şey) çıkar scratch a and you'll find b expr.
bıyık altından gülerek tic (tongue in cheek) expr.
Informal
(masa altından vb) ayakla yapılan taciz footsie i.
Speaking
altından kalkabilirsin you can handle this expr.
bacağı diz altından kesilmiş leg cut off below the knee expr.
köprünün altından çok sular geçti that's all water under the bridge now expr.
köprünün altından çok sular aktı that's all water under the bridge now expr.
Trade/Economic
bir anlaşma üzerinden genellikle el altından alınan komisyon veya pay rake-off i.
faiz ödemesi gerektirmek yerine yazılı değerinin çok altından satış gören tahvil zero coupon security i.
faiz ödemesi gerektirmek yerine yazılı değerinin çok altından satış gören tahvil zero-coupon security i.
faiz ödemesi gerektirmek yerine yazılı değerinin çok altından satış gören tahvil zero-coupon security i.
el altından yapılan kar squeeze i.
Law
gümüş veya altından külçe, tabak-çanak veya para biçiminde bilinen sahibi olmayan gizli hazine treasure-trove i.
el altından furtive s.
Technical
baraj altından sızıntı seepage beneath a dam i.
ızgara altından hava temini undergrate air supply i.
ızgara altından hava temini under grate air supply i.
çıtaların üstünden ve altından dokunan kamış veya ince çubuk weaver i.
(çubuk, boru, vb.) iki merdanenin üstünden, üçüncünün altından geçirerek düzeltmek reel f.
(hidrolik yöntemle çalışılacak bir şeyin) drenaj için bir seviye altından geçmek bottom f.
Textile
eskiden tarım işçilerinin giydiği, pantolon paçalarını temiz tutmak için diz altından sarılan kayış ya da ip nicky-tam [scottish] i.
altından yapılmış ip gold i.
yataktaki hastanın altından kolayca çıkarılabilen çarşaf draw-sheet i.
koltuk altından koltuk altına pit to pit zf.
Woodworking
(ahşapta bulunan iz veya reçine) boya altından görünmek bleed f.
Dyeing
başka bir rengin altından görünen renk undertone i.
Railway
kısa bir tünel aracılığıyla bir karayolu, demiryolu vb'nin altından geçen yol underpass i.
Aeronautic
helikopterin altından sarkan yük underslung load i.
helikopterin altından asılan yük underslung load i.
Marine
yer altından çıkma resurgence i.
çıpayı grivaya sıkıca tutturmak için çıpa gövdesinin altından ve etrafından geçirilen zincir ring stopper i.
ceza olarak geminin altından geçirmek keelhaul f.
ceza olarak geminin altından geçirilmiş keelhauled s.
(geminin) altından underfoot zf.
(çapa) çenenin altından underfoot zf.
Petrol
petrol, doğal gaz gibi kaynakların yer altından çıkarılması faaliyetleri upstream activities i.
Mining
üstteki kütleyi düşürmek için kömür yatağını altından kesme holing i.
yer altından el aletleri ile kömür çıkaran madenci cutter i.
Medical
deri altından subcutaneously zf.
Anatomy
brakiyal arterin dirsek altından başlayıp bilek çevresine ve avuç içine doğru uzanan kolu arteria radialis i.
alt çenenin her iki tarafında yer alan, gece salgılanan tükürüğün çoğunu üreten ve dilin altından ağza tahliye eden tükürük bezi mandibular gland i.
rahime her iki tarafından bağlı olup yumurta kanalının önünden ve altından geçerek kasık kanalından dış dudaklara inen bağ doku ligamentum teres uteri i.
rahime her iki tarafından bağlı olup yumurta kanalının önünden ve altından geçerek kasık kanalından dış dudaklara inen bağ doku round ligament of the uterus i.
(organ) kürek kemiğinin altından geçen subscapular s.
Psychology
altından kalkma potansiyeli coping potential i.
altından korkma aurophobia i.
Zoology
bir sonraki gelişim evresinde alacağı şeklin anahatları zarın altından belli olan (bazı böcek pupaları) masked s.
Botanic
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot aleppo grass (sorghum halepense) i.
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot johnsongrass i.
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot means grass i.
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot johnson grass i.
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot evergreen millet i.
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot sorghum halepense i.
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot guinea grass i.
Agriculture
omca gövdesinin alt kısımlarından veya toprak altından gelişen istenmeyen sürgünlerin omcadan uzaklaştırılması suckering i.
toprağın altından sulamak subirrigate f.
Forestry
altından geçen kütükleri geciktirmek için kızak üzerine yerleştirilmiş çıkıntılı kütük deadener i.
Fishery
teknenin altından oltaya bağlanan ağır bir kablo içeren bir olta ekipmanı downrigger i.
Environment
okyanus havzası tabanının yaklaşık 3 mil altından kıta yüzeyinin yaklaşık 25 mil altına kadar değişen derinliklerde bulunan dünya'nın kabuğu ile manto arasındaki sınır moho i.
Geography
buzulların altından aniden, yıkıcı bir şekilde çıkan erime suyu jökulhlaup i.
dağların arasında, özellikle altından akarsu geçen vadi glyn i.
(deniz benzeri) daha büyük bir med cezirsel su kütlesine yer altından bağlı olup yüzey bağlantısı bulunmayan anchialine s.
dağ altından submontane s.
Geology
ziftli veya bitümlü parçanın yer altından fışkırması gurge i.
Military
örgüte el altından kayıt yaptırma penetration (intelligence) i.
el altından surreptitious s.
Sport
pota altından yapılan atış chippie i.
kol altından yapılan atış ile ilgili sidearm s.
kol altından yapılan atış stiline özgü sidearm s.
kol altından atış stilini oluşturan sidearm s.
Tennis
(tenis topuna) omuz seviyesinin altından olacak şekilde art arda vurmak drive f.
Baseball
el/kol altından yapılan atış submarine i.
kol altından yapılan atış submarine ball i.
kol altından yapılan atış submarine pitch i.
(topu) el altından göndermek submarine f.
Wagering
bitiş çizgisinin üzerine gerilmiş, atların altından geçtiği tel wire i.
Art
altından işlenmiş eşya goldwork i.
Music
dörder çiftten oluşan grupların yaptığı bir dansta, dansçının öne eğilip iki dansçının el ele tutuşarak oluşturduğu kemerin altından geçtiği dans figürü dip i.
dörder çiftten oluşan grupların yaptığı bir dansta, öne eğilip iki dansçının el ele tutuşarak oluşturduğu kemerin altından geçmek dip f.
Archaic
el altından yürütmek subtract f.
el altından secret zf.
Slang
kıyafet altından belli olan memeler blouse bunnies i.
göbeğin altından cinsel organın üstüne uzanan tüyler happy trail i.
el altından alkol satan mekan juice joint [dated] i.
el altından verilen rüşvet schmear i.
el altından ayarlanmış olay stitch up i.
biriyle el altından iş çevirmek get into bed with f.
el altından yürütmek klepto f.
bir şeyin altından, arkasından kafasını uzatmak/uzatıp bakmak prairie dog f.
(masanın altından) yavaşça (birinin) ayağına dokunmak play footsie (with somebody) f.
el altından yürütmek snake [australia] f.
British Slang
şişmanlıktan dolayı koltuk altından sarkan etler bingo wings i.
kaş altından bakış shufty i.
Metallurgy
(gümüşü) altından ayırmak part f.