give one - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

give one



"give one" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
give one f. (bir şey) vermek
give one f. (ceza) vermek

"give one" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
give one a tickle in one's throat f. gıcıklamak
give one a tickle in one's throat f. gıcık vermek
give one a black eye f. bir gözünü patlatmak
give one another written certifications f. senetleşmek
give as good as one gets (in an argument) f. laf altında kalmamak
Phrasals
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birine) şikayet etmek
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birine) yakınmak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birine) söylenmek
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birini) azarlamak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birini) paylamak
Colloquial
give (one) bondi [australia] f. saldırmak
give (one) bondi [australia] f. (birine) dalmak
give (one) bondi [australia] f. (birini) tepelemek
give (one) bondi [australia] f. dayak atmak
give (one) bondi [australia] f. haşatını çıkarmak
give (one) a break f. şans/fırsat tanımak
give (one) a break f. imkan/olanak tanımak
give (one) a break f. şans/fırsat vermek
give (one) a break f. imkan/olanak vermek
give (one) a hammering f. (birini) dövmek
give (one) a hammering f. (birini) pataklamak
give (one) a hammering f. (birine) dayak atmak
give (one) a hammering f. (birini) açık ara yenmek
give (one) a hammering f. (birini) bozguna uğratmak
give (one) a hammering f. (birinin) hakkından gelmek
give (one) a hammering f. (birini) duman etmek
give (one) a hammering f. (birini) tepelemek
give (one) a hammering f. (birine) fena çıkışmak
give (one) a hammering f. (birini) fena paylamak
give (one) a hammering f. (birine) fena giydirmek
give (one) a hammering f. (birini) fena azarlamak
give (one) a hammering f. (birine) fena fırça atmak
give (one) a hammering f. (birini) ağır eleştirmek
give (one) a hammering f. (birini) suçlamak
give (one) a hammering f. (birini) kınamak
give (one) a hammering f. (birini) cezalandırmak
give (one) a hammering f. (birine) ceza vermek
give (one) a pasting f. (birini) açık ara yenmek
give (one) a pasting f. (birini) bozguna uğratmak
give (one) a pasting f. (birinin) hakkından gelmek
give (one) a pasting f. (birini) duman etmek
give (one) a pasting f. (birini) tepelemek
give (one) a pasting f. (birine) fena çıkışmak
give (one) a pasting f. (birini) fena paylamak
give (one) a pasting f. (birine) fena giydirmek
give (one) a pasting f. (birini) fena azarlamak
give (one) a pasting f. (birine) fena fırça atmak
give (one) a pasting f. (birini) ağır eleştirmek
give (one) a pasting f. (birini) suçlamak
give (one) a pasting f. (birini) kınamak
give (one) a pasting f. (birini) cezalandırmak
give (one) a pasting f. (birine) ceza vermek
give one the ok f. (birine) onay vermek
give one the ok f. (birine) izin vermek
give one the ok f. (birine) müsaade vermek
give one the ok f. (birine) olur vermek
give one the ok f. kabul etmek
give it to (one) straight f. (birine) karşı dürüst olmak
give it to (one) straight f. (biriyle) açık açık konuşmak
give it to (one) straight f. lafı dolandırmamak
give it to (one) straight f. (birine) direkt/doğrudan söylemek
(one) won't give up without a fight expr. (biri) savaşmadan pes etmeyecek
(one) won't give up without a fight expr. (biri) hemen teslim olmayacak
(one) won't give up without a fight expr. (biri) mücadele etmeden vazgeçmeyecek
(one) won't give up without a fight expr. (biri) savaşmadan boyun eğmeyecek
(one) won't give up without a fight expr. (biri) kolay/hemen pes etmeyecek
Idioms
give one rope f. özgürlük tanımak
give one the bag f. birini hayal kırıklığına uğratmak
give one the dor f. birini aptal yerine koymak
give one the head f. bırakmak
give one the lie in his throat f. yalanını yüzüne vurmak
give one the slip f. birini atlatmak
give one to understand f. anlatmak
give one the slip f. birini ekmek
give one rope f. gitmesine müsaade etmek
give one to understand f. göstermek
give one the head f. kontrolü bırakmak
give one the head f. kısıtlamalardan kurtarmak
give (one) the bird f. orta parmak hareketi yapmak
give (one) the bird f. hareket çekmek
give (one) the bird f. yuhalamak
give (one) the bird f. yuh çekmek
give (one) both barrels f. (birisini) sert biçimde eleştirmek
give (one) both barrels f. verip veriştirmek
give (one) both barrels f. ağır bir dille eleştirmek
give (one) both barrels f. fırçayı kaymak
give (one) both barrels f. ağzının payını vermek
give (one) to believe f. inandıracak bir şey yapmak/söylemek
give (one) to believe f. düşüncesini/duygusunu sezdirmek/belli etmek
give (one) to believe f. inanmasını/anlamasını sağlamak
give (one) the air f. (arkadaşlık teklifini) burun kıvırarak reddetmek/geri çevirmek
give (one) the air f. (arkadaşlık teklifini) hor görerek reddetmek
give (one) the air f. (arkadaşlık teklifini) elinin tersiyle itmek
give (one) the air f. (arkadaşlık teklifini) hakir görerek geri çevirmek
give (one) the air f. ilişkiyi/arkadaşlığı kesmek/bitirmek
give (one) the air f. evlenmekten vazgeçmek
give (one) the air f. nişanı atmak/bozmak
give (one) the air f. (çalışanını) işten çıkarmak
give (one) the air f. (çalışanını) kapı dışarı etmek
give (one) the air f. (çalışanını) kapı önüne koymak
give (one) the air f. (çalışanına) tekmeyi basmak
give (one) the air f. (çalışanına) kapıyı göstermek
give (one) the air f. (çalışanıyla) ilişkiyi kesmek/bitirmek
give (one) the air f. (çalışanının) işine son vermek
give (one) a bumpy ride f. zorlamak
give (one) a bumpy ride f. sıkıntı vermek
give (one) a bumpy ride f. sıkıntılı/zor zamanlar yaşatmak
give (one) a bumpy ride f. zorlu bir yol olmak
give (one) something to think about f. haddini bildirmek
give (one) something to think about f. ağzının payını vermek
give (one) something to think about f. dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek
give one or oneself away f. açık vermek
give as good as one gets f. ağzının payını vermek
give as good as one gets f. altta kalmamak
give somene the old one-two f. arka arkaya bir iki yumruk atmak
give as good as one gets f. aynı şekilde karşılık vermek
give one the shock of one's life f. birine hayatının şokunu yaşatmak
give one one's freedom f. birine özgürlüğünü vermek
give one one's freedom f. birinden boşanmak
give one lump in one's throat f. boğazını düğümlemek
give one a piece of one's mind f. dobra dobra konuşmak
give one a flogging f. dayak atmak
give (one) the willies f. germek
give one a piece of one's mind f. lafını esirgememek
give someone an offer one cannot refuse f. reddedemeyeceği bir teklif yapmak
give one a flogging f. sopa atmak
give someone an offer one cannot refuse f. reddedemeyeceği bir teklif sunmak
give one a flogging f. pataklamak
give one a flogging f. sopa çekmek
give someone an offer one cannot refuse f. reddedemeyeceği bir teklifte bulunmak
give one the creeps f. tüylerini ürpertmek
give as good as one gets f. taşı gediğine koymak
give (one) the willies f. ürkütmek
give (one) some slack f. (birine) müsamaha göstermek
give (one) some slack f. (birini) rahat bırakmak
give (one) some slack f. birinin üstüne gitmemek
give (one) some slack f. (birine) müsaade etmek
give (one) the low-down f. (birine) hesap vermek
give (one) the low-down f. gerçeği anlatmak
give (one) the low-down f. gerekli bilgileri paylaşmak
give (one) an edge on (someone or something) f. (birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek
give (one) an edge on (someone or something) f. (birini diğerine göre) avantajlı bir konuma getirmek
give (one) an edge on (someone or something) f. (birine diğerine göre) üstünlük sağlamak/vermek
give (one) an edge on (someone or something) f. (birini diğerine göre) üstün konuma getirmek
give (one) the edge on (someone or something) f. (birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek
give (one) the edge on (someone or something) f. (birini diğerine göre) avantajlı bir konuma getirmek
give (one) the edge on (someone or something) f. (birine diğerine göre) üstünlük sağlamak/vermek
give (one) the edge on (someone or something) f. (birini diğerine göre) üstün konuma getirmek
give (one) heart failure f. (birine) kalp krizi geçirtmek
give (one) heart failure f. (birine) neredeyse kalp krizi geçirtmek
give (one) heart failure f. (birinin) neredeyse kalbinin durmasına neden olmak
give (one) heart failure f. (birini) birden korkutmak
give (one) heart failure f. (birini) şoka sokmak
give (one) heart failure f. (birini) şok etmek
give (one) heart failure f. (birinin) yüreğine indirmek
give (one) a fair shake f. (birine) bir şans tanımak
give (one) a fair shake f. (birine) adilce bir şans vermek
give (one) a fair shake f. (birine) eşit şans tanımak
give (one) a fresh start f. (birine) yeni bir başlangıç yapma şansı vermek/tanımak
give (one) a fresh start f. (birine) yeni bir şeye başlama şansı vermek
give (one) the devil f. (birini) sert biçimde azarlamak
give (one) the devil f. (birine) ağzının payını vermek
give (one) the devil f. (birini) fena terslemek
give (one) the devil f. (birini) fena haşlamak
give (one) the devil f. (birini) fena paylamak
give (one) the devil f. (birine) sert çıkışmak
give (one) the devil f. (birine) fena fırça atmak
give (one) the gears f. (birinin) canını sıkmak
give (one) the gears f. (birinin) başının etini yemek
give (one) the gears f. (birini) gıcık etmek
give (one) the gears f. (birini) sinir etmek
give (one) the gears f. (birinin) sinirini bozmak
give (one) the gears f. (birini) rahat bırakmamak
give (one) (the right of) first refusal f. (birine) ilk hakkı tanımak
give (one) (the right of) first refusal f. (birine) ilk şansı vermek
give (one) (the right of) first refusal f. (birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek
give (one) (the right to) first refusal f. (birine) ilk hakkı tanımak
give (one) (the right to) first refusal f. (birine) ilk şansı vermek
give (one) (the right to) first refusal f. (birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek
give (one) a strong hold on (someone) f. (birine biri) üzerinde hakimiyet vermek
give (one) a strong hold on (someone) f. (birinin biri) üzerinde büyük etki kurmasını sağlamak
give (one) a strong hold on (someone) f. (birinin biri) üzerinde büyük nüfuz sahibi olmasını sağlamak
give (one) a wedgie f. (birinin) iç çamaşırını hızla çekerek poposunun arasına sokmak
give (one) a wedgie f. (birinin) donunu yukarı çekip poposuna sıkıştırmak
give (one) the feel of (something) f. (birine bir şeyin) duygusunu vermek
give (one) the feel of (something) f. (birine bir şeyin) genel havası hakkında bilgi vermek
give (one) the feel of (something) f. (birine bir şeyin) önemli noktaları hakkında bilgi vermek
give (one) the feel of (something) f. (birinin bir durum) hakkında iyice bilgi sahibi olması için yardım etmek
give (one) the feel of (something) f. (birine) neyi nasıl yapacağını iyice anlaması için yardım etmek
give (one) a feel of (something) f. (birine bir şeyin) duygusunu vermek
give (one) a feel of (something) f. (birine bir şeyin) genel havası hakkında bilgi vermek
give (one) a feel of (something) f. (birine bir şeyin) önemli noktaları hakkında bilgi vermek
give (one) a feel of (something) f. (birinin bir durum) hakkında iyice bilgi sahibi olması için yardım etmek
give (one) a feel of (something) f. (birine) neyi nasıl yapacağını iyice anlaması için yardım etmek
give (one) a jump on (someone or something) f. (birini başka birine karşı) avantajlı konuma getirmek
give (one) a jump on (someone or something) f. (birini birine karşı) üstün bir konuma getirmek
give (one) a jump on (someone or something) f. (birine başka birine karşı) avantaj/üstünlük kazandırmak
give (one) a jump on (someone or something) f. (birini başka birine karşı) bir adım öne geçirmek
give (one) a jump on (someone or something) f. (birine başka biri ile ilgili) koz vermek
give (one) a jump on (someone or something) f. (birini birine) yakalatmak
give (one) the jump on (someone or something) f. (birini başka birine karşı) avantajlı konuma getirmek
give (one) the jump on (someone or something) f. (birini birine karşı) üstün bir konuma getirmek
give (one) the jump on (someone or something) f. (birine başka birine karşı) avantaj/üstünlük kazandırmak
give (one) the jump on (someone or something) f. (birini başka birine karşı) bir adım öne geçirmek
give (one) the jump on (someone or something) f. (birine başka biri ile ilgili) koz vermek
give (one) the jump on (someone or something) f. (birini birine) yakalatmak
give (one) gray hair f. (birinin) saçlarını beyazlatmak
give (one) gray hair f. (birinin) saçlarına kır/ak düşürmek
give (one) gray hair f. (birine) zor zamanlar yaşatmak
give (one) gray hair f. (birini) üzerek, endişelendirerek, strese sokarak saçlarını ağartmak
give (one) itchy feet f. (birinde) seyahate çıkma isteği uyandırmak
give (one) itchy feet f. (birinde) bulunduğu yerden uzaklaşma isteği uyandırmak
give (one) jesse [obsolete] f. (birini) azarlamak
give (one) jesse [obsolete] f. (birine) ceza vermek
give (one) jesse [obsolete] f. (birini) cezaya çarptırmak
give (one) running shoes f. (biriyle olan bir şeye) birdenbire son vermek
give (one) running shoes f. (biriyle olan bir şeye) aniden son vermek
give (one) running shoes f. (biriyle olan bir şeye) beklenmedik bir şekilde son vermek
give (one) running shoes f. (birini) paldır küldür kovmak
give (one) running shoes f. (birinin) kıçına tekmeyi vurmak
give (one) running shoes f. (birini) kapı dışarı etmek
give (one) running shoes f. (birini) defetmek
give (one) the benefit of (something) f. (birine anlatmaması gereken bir şeyi) detaylıca anlatmak
give (one) the benefit of (something) f. (birine bilememesi gereken bir şeyin) bütün detaylarını vermek
give (one) the benefit of (something) f. (birine bir şeyi) açık etmek
give (one) the benefit of (something) f. (biriyle bir şeyin) tüm detaylarını paylaşmak
give (one) the inside track f. (birine) (bir şeye/birine) karşı avantaj sağlamak
give (one) the inside track f. (birine) (bir şeye/birine) karşı üstünlük vermek
give (one) the inside track f. (birine) kaleyi içten fethetme şansı vermek
give (one) the inside track f. (birini) avantajlı konuma getirmek
give (one) the inside track f. (birine) içerden bilgi vermek
give (one) the pink slip f. (birini) işten kovmak
give (one) the pink slip f. (birini) işten çıkarmak
give (one) the pink slip f. (birini) işten atmak
give (one) the shove [uk/australia] f. (birini) işten kovmak
give (one) the shove [uk/australia] f. (birini) işten çıkarmak
give (one) the shove [uk/australia] f. (birini) işten atmak
give (one) the shove [uk/australia] f. (birini) göndermek
give (one) the shove [uk/australia] f. (biriyle) ilişkisine son vermek
give (one) the shove [uk/australia] f. (birinden) ayrılmak
give (one) the shove [uk/australia] f. (birini) terk etmek
give (one) the shove [uk/australia] f. (birini) bırakmak
give (one) the shove [uk/australia] f. (birini) şutlamak
give (one) the works f. (birine) tüm imkanları/kolaylıkları sağlamak
give (one) the works f. (birine) tüm seçenekleri/olasılıkları sunmak
give (one) the works f. (birine) saldırmak
give (one) the works f. (birini) hırpalamak
give (one) the bag f. (birini) kapı dışarı etmek
give (one) the bag f. (birini) kapı dışarı atmak
give (one) the bag f. (birine) kapıyı göstermek
give (one) the bag f. (birini) dışarı atmak
give (one) the bag f. (birini) işten çıkarmak
give (one) the bag f. (birini) işten atmak
give (one) the bag f. (birini) sepetlemek
give (one) the bag f. (birini) kovmak
give it to (one) f. (birini) azarlamak
give it to (one) f. (birine) kalayı basmak
give it to (one) f. (birini) paylamak
give it to (one) f. (birine) ağzının payını vermek
give it to (one) f. (birine) fırça atmak
give it to (one) f. (birine) döşenmek
give it to (one) f. (birini) haşlamak
give it to (one) f. (birini) sözlü veya fiziksel olarak cezalandırmak
give one one’s pounds f. birine dostça yumruk atmak
give one one’s pounds f. birinin sırtına/omzuna vurmak
give one one’s pounds f. saygı göstergesi olarak birine vurmak
give one one’s pounds f. sırtını/omzunu pat patlamak
give (one) the heave-ho f. (birini) işten çıkarmak/kovmak
give (one) the heave-ho f. (birini) reddetmek
give (one) the heave-ho f. (birini) geri çevirmek
give (one) the heave-ho f. (birini) kapı dışarı etmek
give (one) the heave-ho f. (birine) tekmeyi basmak
give (one) the heave-ho f. (birini) yollamak
give (one) the old heave-ho f. (birini) işten çıkarmak/kovmak
give (one) the old heave-ho f. (birini) reddetmek
give (one) the old heave-ho f. (birini) geri çevirmek
give (one) the old heave-ho f. (birini) kapı dışarı etmek
give (one) the old heave-ho f. (birine) tekmeyi basmak
give (one) the old heave-ho f. (birini) yollamak
give (one) a fix of (something) f. (birine bir şeyden) bir doz vermek
give (one) a fix of (something) f. (birine bir şeyden) ihtiyaç duyduğu miktarda vermek
give (one) a fix of (something) f. (birinin bir şey) ihtiyacını gidermek
give (one) the air f. (birini) terk etmek
give (one) the air f. (birinin) kıçına tekmeyi basmak
give (one) the air f. (birini) reddetmek
give (one) the air f. (birini) başından atmak
give (one) the air f. (bir çalışana) yol vermek
give (one) the air f. (birini) kapının önüne koymak
give (one) the all-clear f. (birine) her şey yolunda işareti vermek
give (one) the all-clear f. (birine) herhangi bir sıkıntı yok demek
give (one) the all-clear f. (polis, jandarma) geçebilirsiniz demek
give (one) the all-clear f. (birine) tehlike geçti işareti vermek
give (one) the all-clear f. (doktor, veteriner) her şey yolunda demek
give (one) the all-clear f. (doktor, veteriner) sağlıklı olduğunu söylemek
give (one) a rough ride f. (birine) zorluk yaşatmak
give (one) a rough ride f. (birine) sıkıntı vermek/yaşatmak
give (one) a rough ride f. (birine) zor zamanlar yaşatmak
give (one) a rough ride f. (birini) bir mücadele içine sokmak
give (one) an easy ride f. (birine) zorluk yaşatmamak
give (one) an easy ride f. (birine) fazla çaba harcatmamak
give (one) an easy ride f. (birini) sıkıntıya sokmamak
give (one) an easy ride f. (birini) rahat ettirmek
give (one) an easy ride f. (birinin) elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak
give (one) an easy ride f. bir dediğini iki etmemek
give with one hand and take away with the other f. bir elle verdiğini öbür elle almak
give (one) the brush-off f. (birini) terslemek
give (one) the brush-off f. (birini) reddetmek
give (one) the brush-off f. (birini) geri çevirmek
give (one) the brush-off f. (birini) görmezden gelmek
give (one) the brush-off f. (birine) aldırış etmemek
give (one) the brush-off f. (birini) azarlamak
give (one) the chair f. elektrikli sandalyede idam etmek
give (one) the chair f. profesyonel güreşte katlanır sandalyeyi alıp rakibine vurmak
give (one) (one's) dues f. (birinin) hakkını vermek/ödemek
give (one) (one's) dues f. (birine) hak ettiği ödemeyi yapmak
give (one) (one's) dues f. (birine) hakkını vermek
give (one) (one's) dues f. (birinin) emeklerinin karşılığını vermek
give (one) (one's) head f. (birine) özgürlük tanımak
give (one) (one's) head f. (birine) istediğini yapma özgürlüğü vermek
give (one) (one's) head f. (birinin) istediğini yapmasına izin vermek
give (one) (one's) head f. (birine) tam yetki/özgürlük vermek
give (one) (one's) marching orders f. (birini) işten kovmak
give (one) (one's) marching orders f. (birine) yol vermek
give (one) (one's) marching orders f. (birini) kapının önüne koymak
give (one) (one's) marching orders f. (birini) kovmak
give (one) (one's) walking papers f. (birini) işten kovmak
give (one) (one's) walking papers f. (birine) yol vermek
give (one) (one's) walking papers f. (birini) kapının önüne koymak
give (one) (one's) walking papers f. (birini) kovmak
give (one) (the right of) first refusal f. (birine) ilk hakkı tanımak
give (one) (the right of) first refusal f. (birine) ilk şansı vermek
give (one) (the right of) first refusal f. (birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek
give (one) (the right to) first refusal f. (birine) ilk hakkı tanımak
give (one) (the right to) first refusal f. (birine) ilk şansı vermek
give (one) (the right to) first refusal f. (birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek
give (one) (the) clearance to (do something) f. (birine bir şey yapması için) resmi olarak izin vermek
give (one) (the) clearance to (do something) f. (birine bir şey yapması için) izin çıkarmak
give (one) (the) clearance to have (something) f. (birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek
give (one) (the) clearance to have (something) f. (birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için) izin çıkarmak
give (one) (the) what for f. (birini) cezalandırmak
give (one) (the) what for f. (birinin) canına okumak
give (one) (the) what for f. (birine) ceza vermek
give (one) (the) what for f. (birini) çok fena azarlamak/paylamak
give (one) (the) what for f. (birine) çok fena giydirmek
give (one) (the) what for f. (birine) çok fena fırça çekmek
give (one) (the) what for f. (birini) çok fena haşlamak
give (one) (the) what for f. (birine) çok fena çıkışmak
give (one) (the) what for f. (birinin) burnundan getirmek
give (one) (the) what for f. (birine) gününü göstermek
give (one) a (good) bawling out f. (birini bir güzel/bir temiz) azarlamak
give (one) a (good) bawling out f. (birini bir güzel/bir temiz) haşlamak
give (one) a (good) bawling out f. (birine bir güzel/bir temiz) fırça çekmek
give (one) a (good) bawling out f. (birinin bir güzel) canına okumak
give (one) a (good) bawling out f. (birine bir güzel) gününü göstermek
give (one) a (good) talking to f. (birini bir güzel/bir temiz) azarlamak
give (one) a (good) talking to f. (birini bir güzel/bir temiz) haşlamak
give (one) a (good) talking to f. (birine bir güzel/bir temiz) fırça çekmek
give (one) a (good) talking to f. (birinin bir güzel) canına okumak
give (one) a (good) talking to f. (birine bir güzel) gününü göstermek
give (one) a (good) working over f. (birini) azarlayarak yerin dibine sokmak
give (one) a (good) working over f. (birini bir güzel/bir temiz) azarlamak
give (one) a (good) working over f. (birinin bir güzel/bir temiz) canına okumak
give (one) a (good) working over f. (birine bir güzel) gününü göstermek
give (one) a (good) working over f. (birini bir güzel/bir temiz) dövmek
give (one) a (good) working over f. (birini bir güzel/bir temiz) pataklamak
give (one) a (good) working over f. (birine bir güzel/bir temiz) dayak atmak
give (one) a bad time f. (birinin) canına okumak
give (one) a bad time f. (birini) yerin dibine sokmak
give (one) a bad time f. (biriyle) alay etmek/dalga geçmek
give (one) a bad time f. (birinin) burnundan getirmek
give (one) a bang f. (birine) heyecan vermek
give (one) a bang f. (birine) keyif vermek
give (one) a bang f. (birine) haz vermek
give (one) a bell [uk/australia] f. (birine) telefon etmek
give (one) a bell [uk/australia] f. (birine) alo demek
give (one) a bell [uk/australia] f. (birine) telefon açmak
give (one) a big hand f. (birini) çok alkışlamak
give (one) a big hand f. (birini) kocaman alkışlamak
give (one) a big send-off f. (biri için/birine) büyük bir elveda partisi düzenlemek
give (one) a blank check f. (birine) açık çek vermek
give (one) a blank check f. (birine) istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak
give (one) a blank check f. (birine) tam yetki vermek
give (one) a blank check f. (birine) istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek
give (one) a bloody nose f. (birinin) burnunu kanatmak
give (one) a bloody nose f. (birini) hırpalamak
give (one) a bloody nose f. (birini) alt etmek
give (one) a bloody nose f. (birine) darbe vurmak
give (one) a bloody nose f. (birini) mağlup etmek
give (one) a bloody nose f. (birini) bozguna uğratmak
give (one) a bloody nose f. (birinin) hakkından gelmek
give (one) a bloody nose f. (birini) tepelemek
give (one) a bloody nose f. (birini) duman etmek
give (one) a bloody nose f. (birinin) bileğini bükmek
give (one) a bum steer f. (birini) yanlış yönlendirmek
give (one) a buzz f. (birine) telefon etmek
give (one) a buzz f. (birine) alo demek
give (one) a buzz f. (birine) telefon açmak
give (one) a buzz f. (birine) heyecan vermek
give (one) a buzz f. (birini) hızlandırmak
give (one) a call f. (birine) telefon etmek
give (one) a call f. (birine) alo demek
give (one) a call f. (birine) telefon açmak
give (one) a charge f. (birine) haz vermek
give (one) a charge f. (birine) heyecan vermek
give (one) a charge f. (birine) keyif vermek
give (one) a dirty look f. (birine) ters ters bakmak
give (one) a dose of (one's) own medicine f. (birini) kendi silahıyla vurmak
give (one) a dose of (one's) own medicine f. (birine) yaptığını aynı şekilde ödetmek
give (one) a dose of (one's) own medicine f. (birine) aynı şekilde karşılık vermek
give (one) a fair crack of the whip f. (birine) bir fırsat vermek
give (one) a fair crack of the whip f. (birine) şans tanımak
give (one) a fair crack of the whip f. (birine) adilce bir şans vermek
give (one) a fix f. (birine) bir doz vermek
give (one) a fix f. (birine) ihtiyaç duyduğu miktarı vermek
give (one) a fix f. (birinin) ihtiyacını gidermek
give (one) a free hand f. (birine) geniş yetki vermek
give (one) a free hand f. (birine) açık çek vermek
give (one) a free hand f. (birine) istediğini yapma özgürlüğü tanımak
give (one) a hard time f. (biriyle) alay etmek
give (one) a hard time f. (birine) sataşmak
give (one) a hard time f. (biriyle) dalga geçmek
give (one) a hard time f. (birinin) üzerine gitmek/varmak
give (one) a hard time f. (birinin) burnundan getirmek
give (one) a hard time f. (birine) kök söktürmek
give (one) a hard time f. (birine) zor anlar yaşatmak
give (one) a heads up f. (birini) önceden bilgilendirmek/uyarmak
give (one) a heads up f. (birine) önceden haber vermek
give (one) a heart attack f. (birine) kalp krizi geçirtmek
give (one) a kick f. (birine) haz vermek
give (one) a kick f. (birine) heyecan vermek
give (one) a kick f. (birine) keyif vermek
give (one) a leg up f. (birini) yukarı kaldırmak
give (one) a leg up f. (birini) yukarı itmek
give (one) a leg up f. (birini) alttan desteklemek
give (one) a leg up f. (birine) destek olmak/vermek
give (one) a leg up f. (birine) yardımcı olmak
give (one) a leg up f. (birine) yardım etmek
give (one) a leg up f. (birine) arka çıkmak
give (one) a line f. (birine) aldatıcı konuşmak
give (one) a line f. (birini) kandırmak
give (one) a line f. (birine) maval okumak
give (one) a makeover f. (birinin) görünümünü tamamen değiştirmek
give (one) a makeover f. (birine) yeni bir imaj/görünüm kazandırmak
give (one) a mouthful [uk] f. (birine) ağız dolusu küfretmek
give (one) a mouthful [uk] f. (birine) ağzına geleni söylemek
give (one) a mouthful [uk] f. (birine) ağzının payını vermek
give (one) a mouthful [uk] f. (birine) ağır eleştirilerde bulunmak
give (one) a pain f. (birinin) canını sıkmak
give (one) a pain f. (birini) sinirlendirmek
give (one) a pain f. (birine) baş belası olmak
give (one) a pain f. (birine) sıkıntı vermek
give (one) a pain f. (birine) rahatsızlık vermek
give (one) a pain f. (birinin) sinirini bozmak
give (one) a pass f. (birinin) uygunsuz davranışlarını görmezden gelmek
give (one) a pass f. (birini) sineye çekmek
give (one) a ring f. (birine) telefon etmek
give (one) a ring f. (birine) alo demek
give (one) a ring f. (birine) telefon açmak
give (one) a roasting f. (birine) fırça atmak
give (one) a roasting f. (birini) haşlamak
give (one) a roasting f. (birini) azarlamak
give (one) a roasting f. (birini) paylamak
give (one) a rocket [uk/australia] f. (birine) fırça atmak
give (one) a rocket [uk/australia] f. (birini) haşlamak
give (one) a rocket [uk/australia] f. (birini) azarlamak
give (one) a rocket [uk/australia] f. (birinin) canına okumak
give (one) a rough idea (about something) f. (birine bir şey hakkında) genel bir fikir vermek
give (one) a rough idea (about something) f. (birine bir şey hakkında) kabaca bir fikir vermek
give (one) a rough idea (about something) f. (birine bir şey hakkında) yaklaşık bir fikir vermek
give (one) a rough idea of (something) f. (birine bir şey) hakkında genel bir fikir vermek
give (one) a rough idea of (something) f. (birine bir şey) hakkında kabaca bir fikir vermek
give (one) a rough idea of (something) f. (birine bir şey) hakkında yaklaşık bir fikir vermek
give (one) a rough time f. (birinin) üzerine gitmek/varmak
give (one) a rough time f. (birinin) burnundan getirmek
give (one) a rough time f. (birine) kök söktürmek
give (one) a rough time f. (birine) zor anlar yaşatmak
give (one) a run for (one's) money f. (birine) kök söktürmek
give (one) a run for (one's) money f. (biriyle) dişe diş/kora kor mücadele etmek
give (one) a shot at (something) f. (birine bir şeyi) deneme/deneyimleme imkanı tanımak
give (one) a shot at (something) f. (birine bir konuda) şans vermek
give (one) a shot at (something) f. (birine bir şey yapma) şansı vermek
give (one) a shot at (something) f. (birine bir şeyi) başarma, elde etme şansı vermek
give (one) a shot at (someone) f. (birine birinin) hakkından gelmek için şans tanımak
give (one) a shot at (someone) f. (birine birini) ikna etmesi, (birinin) ağzından bilgi alması için izin vermek
give (one) a shout f. (birine) seslenmek
give (one) a shout f. (birini) çağırmak
give (one) a start f. (birini) ürkütmek
give (one) a start f. (birini) irkiltmek
give (one) a start f. (birini) korkutmak
give (one) a start f. (birini) korkudan zıplatmak/hoplatmak
give (one) a start f. (birinin arabasını) çalıştırmasına yardım etmek
give (one) a taste of (one's) own medicine f. (birini) kendi silahıyla vurmak
give (one) a taste of (one's) own medicine f. (birine) yaptığını aynı şekilde ödetmek
give (one) a taste of (one's) own medicine f. (birine) aynı şekilde karşılık vermek
give (one) a thick ear [uk] f. (birine) tokat atmak
give (one) a thick ear [uk] f. (birine) bir tokat çakmak
give (one) a thick ear [uk] f. (birine) tokadı indirmek
give (one) a tinkle f. (birine) telefon etmek
give (one) a tinkle f. (birine) alo demek
give (one) a tinkle f. (birine) telefon açmak