hayatta - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

hayatta



"hayatta" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 9 sonuç

Türkçe İngilizce
General
hayatta alive s.
hayatta quick s.
hayatta on earth zf.
hayatta on live zf.
Colloquial
hayatta for the life of expr.
Idioms
hayatta in the land of the living expr.
hayatta to save (one's) life expr.
hayatta to save life expr.
hayatta to save your life expr.

"hayatta" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 372 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
hayatta kalma survival i.
hayatta kalan surviver i.
hayatta kalan survivor i.
General
hayatta kalma ve faaliyete devam etme kabiliyeti ability to survive and operate i.
hayatta kalan survivor i.
hayatta kalma surviving i.
hayatta kalmacılık survivalism i.
hayatta başarısız olmuş joke i.
hayatta kalma değeri survival value i.
hayatta kalma becerisi survival skill i.
hayatta kalma mücadelesi the struggle for survival i.
hayatta kalma mücadelesi the struggle to survive i.
(hayatta) yeni bir çığır açan deneyim a life changing experience i.
hayatta kalma içgüdüsü instinct to survive i.
1945 yılında japonya'daki atom bombalarının patlamasının ardından hayatta kalan insanlar hibakusha i.
hayatta kalan akraba living relative i.
vahşi hayatta/doğada hayatı idame wilderness survival i.
hayatta kalma içgüdüsü survival instinct i.
vahşi hayatta yaşama yeteneği bushcraft i.
hayatta kalma meselesi matter of survival i.
hayatta kalan bireylerin artmasıyla doğal popülasyonda yaşanan artış recruitment i.
hayatta kalma uzmanı survival expert i.
en güçlünün hayatta kalması survival of the fittest i.
hayatta olma livingness i.
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse marooner i.
genellikle bir adaya terkedilmiş olup korsanlık yaparak hayatta kalmayı başaran kimse marooner i.
çalılıkta hayatta kalmak için gerekli beceriler bushmanship i.
hayatta belirli bir dönem hitch i.
hayatta seçilen yol road i.
(kamusal hayatta) yolsuzluk yapan kimse corruptionist i.
hayatta kalma içgüdüsü self-preservation i.
(siyasette, sosyal hayatta) bağımsız kimse free lance i.
(yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) hayatta kalma kuvveti stamen [obsolete] i.
hayatta kalan birey survival i.
olağanüstü koşullarda hayatta kalacak şekilde önlemler alan kimse survivalist i.
hayatta kalma survivance i.
hayatta kalma survivency i.
hayatta olmak be alive f.
hayatta kalmak live f.
hayatta kalmak keep alive f.
hayatta kalmak survive f.
hayatta tutmak keep alive f.
-den sonra hayatta kalmak come through f.
hayatta kalmaya çalışmak try to survive f.
hayatta kalmak stay alive f.
hayatta kalmak remain alive f.
hayatta olmak exist f.
(vahşi hayvanı) hayatta tutmak manage f.
hayatta kalmak hold up f.
yetişkinliğe kadar hayatta kalmak survive into adulthood f.
hayatta kalamamak scrape along f.
hayatta kalmak supervive [obsolete] f.
hayatta tutmak survive f.
hayatta kalmak exist f.
hayatta yenilgiye uğramış down and out s.
hayatta kalan surviving s.
gerçek hayatta olduğu gibi true to life s.
gerçek hayatta rastlanamayacak bigger than life s.
gerçek hayatta rastlanamayacak larger than life s.
vahşi hayatta in the wild s.
gerçek hayatta yaşanan real-life s.
gerçek hayatta olan real-life s.
zor şartlar altında hayatta kalamayan nonhardy s.
babası hayatta olmayan unfathered s.
hayatta olunduğu sürece sahip olunan (arazi) lifehold s.
özel hayatta olan off-camera s.
özel hayatta gerçekleşen offstage s.
hayatta bir kez karşılaşılacak olan once-in-a-lifetime s.
hayatta olan flesh and blood s.
hayatta olan flesh-and-blood s.
gerçek hayatta karşılığı olmayan school s.
hayatta kalan survivable s.
hayatta kalmaya özgü survival s.
gerçek hayatta in real life zf.
ölümden sonraki hayatta hereafter zf.
özel hayatta off-camera zf.
özel hayatta olacak şekilde off-camera zf.
özel hayatta offscreen zf.
özel hayatta offstage zf.
profesyonel hayatta onscreen zf.
profesyonel hayatta on-screen zf.
hayatta olmaz no way! ünl.
Phrasals
hayatta olmak kick around f.
hayatta olmak kick about f.
ile hayatta kalmak/yaşamını sürdürmek survive on f.
fırtınada hayatta kalmak weather out f.
bir süre hayatta kalmak last out f.
(bir şey) yiyerek/içerek yaşamak/hayatta kalmak live off (of) (something) f.
… yiyerek hayatta kalmak live off f.
(biri/bir şey olmadan) hayatta kalmak get on (without someone or something) f.
ile hayatta kalmak get along on f.
(bir şeyle) hayatta kalmak get along on (something) f.
(birinin) ölümünün ardından hayatta kalmak linger on after (someone) f.
(birinin) arkasından hayatta kalmak linger on after (someone) f.
(birinin) ölümünden sonra hayatta kalmak linger on after (someone) f.
kışın ayakta/hayatta kalmak winter over f.
Phrases
gerçek hayatta olduğu gibi as in real life expr.
günlük hayatta in day-to-day life expr.
gerçek hayatta in real life (irl) expr.
gerçek hayatta olduğu gibi as it is in real life expr.
günlük hayatta in daily life expr.
hayatta en hakiki mürşit ilimdir our true mentor in life is science expr.
doğal hayatta in the wild expr.
Proverb
hayatta en hakiki mürşit ilimdir science is the only true guide in life
insana hayatta bir kere şans vurur fortune knocks once at every man's door
hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar all is grist that comes to the mill
hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar all is grist that comes to the mill
Colloquial
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar the big (number)-o i.
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) the big (number)-o i.
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar the big-o i.
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) the big-o i.
hayatta 30, 40, 50 gibi dönüm noktası sayılan yaşlar the big -o i.
hayatta kalan vivor (survivor) i.
yüksek teknoloji terimlerini gündelik hayatta fazla ve gelişigüzel kullanma csl (computerese as a second language) i.
hayatta olmak kick around f.
hayatta/ölse yapamamak can't do something to save your life f.
hayatta işe yarar bir şeyler yapmak get a life f.
hayatta üretken olmak get a life f.
hayatta sorumluluk almaya başlamak get a life f.
hayatta kalma şansı kalmamak have had it f.
(bir şeyi) hayatta yapmamak somebody wouldn't be seen/caught dead... f.
bir şeyi hayatta yapmam/yapmaz somebody wouldn't be seen/caught dead... f.
hayatta olmaz I'll be hanged expr.
hayatta yapmam! not for quids! expr.
gerçek hayatta karşılaştık mı hiç? have we ever met in real life? expr.
gerçek hayatta olduğu gibi like in real life expr.
hayatta bir kere once in a lifetime expr.
hayatta bir kez once in a lifetime expr.
hayatta bir defa once in a lifetime expr.
gerçek hayatta in reality expr.
hayatta kalamayacak kadar zayıf too weak to survive expr.
hayatta olmaz not in this life expr.
gerçek hayatta tanıştık mı hiç? have we ever met in real life? expr.
tam da gerçek hayatta olduğu gibi just as in real life expr.
tam da gerçek hayatta olduğu gibi just like in real life expr.
hayatta olmaz I'll be hanged expr.
hayatta olmaz I'll be hanged if I expr.
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
hayatta olmaz not on your tintype [obsolete] [us] expr.
başka bir hayatta görüşürüz (I'll) see you in another life expr.
başka bir hayatta görüşmek üzere (I'll) see you in another life expr.
hadi sana hayatta başarılar (I'll) see you in another life expr.
hayatta yapamam/yapamaz/yapamayız/yapamazlar cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
bir şeyi bir daha hayatta yapmam I won't do something again in a hurry expr.
(hayatta) hiçbir şey bedava değildir you don't get for nothing expr.
hadi sana hayatta başarılar cuial (see you in another life) kısalt.
Idioms
en güçlünün hayatta kalması (the) survival of the fittest i.
güçlü olan hayatta kalır (the) survival of the fittest i.
(hayatta olan) kişi living soul i.
hayatta olma the land of the living i.
hayatta kalan/geriye kalan kişi/şey the last of the mohicans i.
bir gruptan/türden/ırktan en son hayatta/ayakta kalan the last of the mohicans i.
bir gruptan/türden/ırktan hayatta/geriye kalan son kişi/şey the last of the mohicans i.
hayatta olmak draw breath f.
hayatta yapamamak not have an earthly chance f.
hayatta yapamamak stand no earthly chance f.
hayatta yapamamak not stand an earthly chance f.
çok çekip hayatta pişmek go through the mill f.
hayatta olduğu her güne şükretmek feel grateful for each day f.
hayatta başarısızlığa uğramak come down in the world f.
hayatta kalmak keep body and soul together f.
hayatta kalmaya çalışmak gasp for life f.
hayatta başarılı olmak rise in the world f.
hayatta kalma mücadelesi vermek be fighting for one's life f.
hayatta gerçekten uğraşması/yapması gereken kariyeri/işi yapmamak. yanlış meslek seçmek miss one's calling f.
hayatta başarılı olmak get on in the world f.
(hayatta) (kendi başına) başarılı olmak/başarmak make one's way in the world f.
hayatta daha istikrarlı olmak have one's act together f.
hayatta daha başarılı olmak have one's act together f.
hayatta başarılı olmanın sırrını bulmak have the right idea f.
(hayatta/her şeyde) olumlu yanlara odaklanmak look on the sunny side (of life/things) f.
(hayatta/her şeyde) iyi yanlara odaklanmak look on the sunny side (of life/things) f.
hayatta yapamamak not stand an earthly [uk] f.
hayatta yapamamak not have an earthly [uk] f.
hayatta olmak be alive and well f.
hayatta kalma mücadelesi vermek be fighting for one's life f.
hayatta kalmaya çalışmak be fighting for one's life f.
hayatta kalmaya çalışmak be fighting for your life f.
(hayatta) (kendi başına) başarılı olmak/başarmak make way in the world f.
bir şeyi hayatta yapamamak not be able to do something for toffee f.
hayatta kaçırmamak not miss for the world f.
(birine) hayatta güvenmemek not trust (someone) as far as (one) can throw (them) f.
(birine) hayatta güvenmemek not trust (someone) farther than (one) can throw (them) f.
birine hayatta güvenmemek not trust someone as far as one can throw him/her f.
birine hayatta güvenmemek not trust someone as far as you can throw them f.
birine hayatta güvenmemek not trust someone as far as you could throw them f.
hayatta başarılı olmak rise (up) in the world f.
hayatta yükselmek rise (up) in the world f.
(bir şeyi) ölse/hayatta yapmamak wouldn't be caught dead (doing something) f.
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek wouldn't be caught dead at (something) f.
(bir şeyi) ölse/hayatta giymemek wouldn't be caught dead in (something) f.
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek wouldn't be caught dead in (something) f.
ölse/hayatta (biriyle) birlikte olmamak wouldn't be caught dead with (someone) f.
ölse/hayatta (bir şeye) sahip olmamak wouldn't be caught dead with (something) f.
(bir şeyi) ölse/hayatta yapmamak wouldn't be seen dead (doing something) f.
(bir şeyi) ölse/hayatta giymemek wouldn't be seen dead at (something) f.
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek wouldn't be seen dead at (something) f.
(bir yerde) ölse/hayatta bulunmamak wouldn't be seen dead at (something) f.
(bir şeyi) ölse/hayatta giymemek wouldn't be seen dead in (something) f.
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek wouldn't be seen dead in (something) f.
ölse/hayatta (biriyle) olmamak wouldn't be seen dead with f.
ölse/hayatta (bir şeye) sahip olmamak wouldn't be seen dead with f.
hala ayakta/hayatta live and well s.
gerçek hayatta off camera zf.
gerçek hayatta off camera zf.
hayatta olmaz that cat won't jump expr.
hayatta inanmam that cat won't jump expr.
hayatta olmaz that cat won't jump expr.
hayatta inanmam that cat won't jump expr.
avucunu yalarsın!/boşuna beklersin!/hayatta olmaz! not on your nelly! expr.
bir daha hayatta gitmem/yapmam anlamına gelen bir deyim (one) won't be (doing something) again in a hurry expr.
bir daha hayatta gitmem/yapmam anlamına gelen bir deyim (one) won't (do something) again in a hurry expr.
hayatta/asla olmaz not for love nor money expr.
hayatta olmaz not on your life! expr.
hayatta kaçırmam! not miss something for the world expr.
hayatta olmaz! in a pig's eye expr.
hayatta anlayamadığım şeylerden biri de one of life's great mysteries expr.
hayatta/asla olmaz not for anything in the world expr.
hayatta/asla olmaz not on your life expr.
hayatta kaçırmam! not miss something for love nor money expr.
hayatta anlayamadığım şeylerden biri de another life's great mysteries expr.
hayatta olmaz! not in a million years! expr.
hayatta olmaz not on your life expr.
sivil hayatta in civvy street expr.
hayatta ne yapacağına karar vermemiş at odds with the world expr.
hayatta ne yapacağına karar vermemiş at odds with yourself expr.
(biri) hala hayatta (one) woke up on the right side of the grass expr.
(biri) en azından hala hayatta (one) woke up on the right side of the grass expr.
onlara hayatta güvenmem I wouldn't trust them as far as I could spit expr.
onlara hayatta güvenmem I wouldn't trust him/her as far as I could throw them expr.
(biri bir şeyi) bir daha hayatta yapmaz (one) wouldn't (do something) again in a hurry expr.
hayatta değişmeyen tek şey değişimin kendisidir change is the only constant in life expr.
hayatta değişmeyen tek şey değişimdir change is the only constant in life expr.
hayatta yok not an earthly expr.
hayatta bir kez yaşanacak bir deneyim once-in-a-lifetime experience expr.
hayatta bir kez yaşanacak bir deneyim once-in-a-lifetime experience expr.
hayatta bir kez olacak bir durum once-in-a-lifetime situation expr.
hayatta bir kez yaşanacak bir durum once-in-a-lifetime situation expr.
hayatta bir kez başına gelecek bir şey once-in-a-lifetime situation expr.
hayatta hiçbir şey bedava değildir tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr.
Speaking
hayatta olmaz noway ünl.
hayatta olmaz noways ünl.
bu hayatta geçiciyiz we are temps expr.
hayatta hiçbir şey bedava değildir tanstaafl (there ain't no such thing as a free lunch) expr.
hayatta ne ekersen onu biçersin you only get out of life what you put in expr.
hayatta en çok istediğin şey nedir? what do you want most in life? expr.
hayatta en çok istediğin şey ne? what do you want most in life? expr.
hayatta başarılar! have a great life! expr.
hayatta ilgini en çok ne çekiyor? what interests you most in life? expr.
hayatta olmaz no can do expr.
hayatta olmaz/asla! never in a thousand years! expr.
hayatta başarılar! have a nice life! expr.
hayatta olduğum için şanslıyım I'm lucky to be alive expr.
gerçek hayatta ne iş yapıyorsunuz? what do you do in the real world? expr.
hayatta olmaz/asla! not in a thousand years! expr.
hala hayatta olması bir mucize it's a wonder she's still alive expr.
hayatta hiçbir şey bedava değildir there ain't no such thing as a free lunch expr.
hayatta olduğun için şanslısın you're lucky to be alive expr.
hayatta kaçırmam bunu I wouldn't miss it for the world expr.
onun hayatta kalması bir mucize it's a wonder she's still alive expr.
o adam hayatta kendisinden başka kimseyi sevmedi that man has never loved anyone but himself expr.
kaçınız hayatta kaldı? how many of you survived? expr.
sana hayatta başarılar! have nice life! expr.
sana hayatta başarılar! have great life! expr.
(bir şeyi) hayatta yapmamak/giymemek/olmaz somebody would not be caught dead expr.
hayatta olmaz/asla never in a million years expr.
Trade/Economic
ekonomik hayatta etki doğurmayan vergi neutral tax i.
hayatta kalma asgari harcama sepeti survival minimum expenditure basket i.
hayatta kalan sigortası survivorship insurance i.
hayatta kalanlar grafiği survivor life curve i.
hayatta kalan rantı survivorship annuity i.
hayatta kalan tablosu survivorship table i.
hayatta kalma tekniği survival technique i.
hayatta kalma survival i.
iktisadi hayatta devlet denetimini savunanlar interventionists i.
kurumun uzun dönem hayatta kalma yetisi solvency i.
ticari hayatta canlılık buoyant i.
Law
hayatta olma şartıyla zilyetlik life interest i.
karısı öldükten sonra kocanın hayatta müşterek çocukları bulunmak şartıyla karısına ait olan mülkleri alma hak curtesy consummate i.
kahramanca yöntemlerle hayatta tutulmak yerine onurlu şekilde ölmeye karar verme hakkı right to die i.
ortak mülk üzerinde daha uzun süre hayatta kalan hak sahibi kimse survivor i.
daha uzun süre hayatta kalan tarafın ortak mülk üzerindeki yasal mülkiyet hakkı survivorship i.
ölümcül hasta veya komada olan kimsenin hayatta tutulmayı reddetme hakkını savunan right-to-die s.
Politics
büyük çıkar çevrelerinin sosyal ve ekonomik hayatta önemli görevlere sahip olduğu faşist devlet anlayışı corporative state i.
büyük çıkar çevrelerinin sosyal ve ekonomik hayatta önemli görevlere sahip olduğu faşist devlet anlayışı corporativism i.
iktisadi hayatta önemli ve etkin görevlere sahip olan devlet corporative i.
Technical
hayatta olmak live f.
hayatta kalmak survive f.
Marine
sivil görevlerinin yanı sıra günlük hayatta da yunan kadırga komutanı gibi giyinen atinalı trierarch i.
hayatta kalma oranı survival rate i.
Medical
hem annenin hem de bebeğin hayatta kalma şansı chance of survival of both mother and baby i.
hayatta kalma eğrisi survival curve i.
hayatta kalım eğrisi survival curve i.
hayatta kalabilirlik survivability i.
hayatta kalma survivability i.
hayatta kalım survivability i.
nükleer-biyolojik-kimyasal hayatta kalabilirlik nuclear-biological-chemical survivability i.
nükleer biyolojik kimyasal hayatta kalabilirlik nuclear biological chemical survivability i.
kırmızı kan hücrelerinin hayatta kaldığı transfüzyon reaksiyonuyla ilgili nonhaemolytic s.
kırmızı kan hücrelerinin hayatta kaldığı transfüzyon reaksiyonuyla ilgili nonhemolytic s.
daha kötü adapte olmuş bireylerin hayatta kalmasını sağlayan dysgenic s.
daha kötü adapte olmuş bireylerin hayatta kalmasını sağlayan disgenic s.
Psychology
hayatta kalma sendromu survivor syndrome i.
hayatta kalma suçluluğu survival guilt i.
hayatta kalma suçluluğu survivor guilt i.
hayatta kalma suçluluğu survivor's guilt i.
hayatta kalma sendromu survivor guilt i.
hayatta kalma sendromuw survivor's guilt i.
hayatta kalma sendromuw survivor's syndrome i.
hayatta kalma ön yargısı survivorship bias i.
hayatta kalma yanılgısı survivorship bias i.
hayatta kalma ön yargısı survival bias i.
hayatta kalma yanılgısı survival bias i.
hayatta kalma ön yargısı immortal time bias i.
hayatta kalma yanılgısı immortal time bias i.
Statistics
(carlisle cetveline göre) belli yaştaki birinin başka bir yaştaki birine göre hayatta kalma olasılığı chance of survivorship i.
hayatta kalanlar eğrisi survivor life curve i.
farklı yaşlardaki hayatta kalma yüzdelerini gösteren tablo lifetable i.
Biology
vücutta bulunan yapılarının ve vücudun işlevlerinin organizmanın hayatta kalmasını sağlamada olduğu gibi genel bir amaca hizmet ettiği prensibi teleonomy i.
hayatta kalma içgüdüsü survival instinct i.
en uyum sağlayanın hayatta kalması survival of the fittest i.
bir genin canlının hayatta kalma şansını azaltmasına rağmen akrabalarına fayda getiriyorsa gelecek nesillere aktarılacağını ifade eden bir teori kin selection i.
en uygun olanın hayatta kalması survival of the fittest i.
(evrim mekanizmasında) güçlü olanın hayatta kalması survival i.
(belli bir çevrede) hayatta kalamayan unfit s.
hayatta olagelen intravitam zf.
Marine Biology
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş bir familya terebratulidae i.
ingiltere'de thames nehri'ndeki gel-git düzlükleri boyunca hayatta kalmak için toprağı kazan bir deniz kestanesi mud lark [dialect] i.
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş familyayla ilgili terebratuloid s.
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş familyaya benzeyen terebratuloid s.
Zoology
birçok omurgasız hayvan tarafından sonbaharda yumurtlanıp kış koşullarında hayatta kalan bir yumurta winter egg i.
Botanic
bitkilerin kış mevsimi veya kurak mevsimlerde hayatta kalması perennation i.
(bitki) bir büyüme sezonundan diğerine kadar hayatta kalmak perennate f.
çok az odunsu dokusu olup yalnızca bir sezon boyunca hayatta kalan (bitki sapı) herbaceous s.
hiç odunsu dokusu olmayıp yalnızca bir sezon boyunca hayatta kalan (bitki sapı) herbaceous s.
patojenik organizmanın elverişsiz koşullarda hayatta kalmasına izin veren holdover s.
patojenik organizmanın elverişsiz koşullarda hayatta kalmasına izin veren holdover s.
Social Sciences
şu an hayatta olan insan modern i.
History
hayatta olunan dönem flor. (floruit) i.
sivil görevlerinin yanı sıra günlük hayatta da yunan kadırga komutanı gibi giyinen atinalıyla ilgili trierarchal s.
Religious
büyük tufan sonrası hayatta kalan kimse postdiluvial i.
nuh tufanı sonrası hayatta kalan şey postdiluvial i.
büyük tufan sonrası hayatta kalan şey postdiluvial i.
nuh tufanı sonrası hayatta kalan kimse postdiluvial i.
büyük tufan sonrası hayatta kalan kimse postdiluvian i.
nuh tufanı sonrası hayatta kalan kimse postdiluvian i.
büyük tufan sonrası hayatta kalan kimse post-diluvian i.
nuh tufanı sonrası hayatta kalan kimse post-diluvian i.
Philosophy
bir yaşam felsefesi olarak sosyal hayatta çıplak dolaşma nudism i.
Military
askeri operasyondan sonra hayatta kalan kuvvetler remaining forces [usa] i.
arama kurtarma ve hayatta kalma eğitim merkezi search rescue and survivability training centre i.
denizde hayatta kalma survivability in the sea i.
hayatta kalabilme survival i.
hayatta kalabilirlik survivability i.
hayatta kalma eğitimi survivability training i.
muharebede hayatta kalma combat survival i.
harekat için hayatta kalmak survive to operate f.
hayatta kalmak survive f.
kağıt üzerinde yapılan planlar gerçek hayatta işlemez no plan survives contact with the enemy expr.
Abbreviation
hayatta kalan çocuğu olmadan s.p.s. (sine prole superstite) zf.
Ornithology
kariyamalar familyasının hayatta kalan tek cinsi cariama i.
Slang
hayatta bir tek amacı olan, bilimsel veya teknik arayışlarda başarılı fakat sosyal anlamda yetersiz kimse nerdy i.
makineye bağlı olarak hayatta kalan hasta gork i.
günlük hayatta/pratik bilgi konusunda başarılı olan kişi street smarts i.
hayatta ilerleme kaydetmek get (one's) shit together f.
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin life’s a bitch, then you die expr.
(biri bir şeyi) hayatta yapamaz can't (do something) to save (one's) life expr.
(bir şeyi) hayatta yapamaz can't (do something) for toffee expr.
bir şeyi hayatta yapamaz can't do something for toffee [uk] expr.
hayatta olmaz in a pig's arse [uk/australia] exclam.
hayatta/dünyada inanmam in a pig's arse [uk/australia] exclam.
British Slang
hayatta göremeyeceğin kadar çılgın mad as a bottle of chips expr.