true

"true" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 59 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	true s.	hakiki
Finally, they aspire to the proclamation of a true and genuine independent State. Son olarak gerçek ve hakiki bir bağımsız Devletin ilan edilmesini arzulamaktadırlar. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	true s.	gerçek
People have to enjoy true justice without having to pay for it. İnsanlar, bedelini ödemek zorunda kalmadan gerçek adaletin tadını çıkarmalıdır. More Sentences
3	Yaygın Kullanım	true s.	doğru
From my own personal experience, the reverse is, in fact, true. Kendi kişisel deneyimlerime göre, aslında bunun tersi doğrudur. More Sentences
General
4	Genel	true s.	asıl
What are Tom's true intentions? Tom'un asıl niyeti ne? More Sentences
5	Genel	true s.	doğru
We say either that Israel is not doing enough or that it is doing too much, which is true. Ya İsrail'in yeterince şey yapmadığını ya da çok fazla şey yaptığını söylüyoruz ki bu doğrudur. More Sentences
6	Genel	true s.	tam
He is a true advocate for European film. Kendisi tam anlamıyla bir Avrupa sineması savunucusudur. More Sentences
7	Genel	true s.	geçerli
The same is true of employment in the economy as a whole. Aynı durum bir bütün olarak ekonomideki istihdam için de geçerlidir. More Sentences
8	Genel	true s.	dürüst
One ought to be true to oneself. Kişi kendine karşı dürüst olmalıdır. More Sentences
9	Genel	true i.	som
10	Genel	true i.	doğru şekilde hizalama
11	Genel	true i.	doğru şekilde hizalanma
12	Genel	true i.	nihai gerçeklik
13	Genel	true i.	realite
14	Genel	true f.	düzeltmek
15	Genel	true f.	doğrultmak
16	Genel	true f.	dengelemek
17	Genel	true f.	istenen şekle sokmak
18	Genel	true f.	işlevini görecek hale getirmek
19	Genel	true f.	yerine uydurmak
20	Genel	true s.	meşru
21	Genel	true s.	katkısız
22	Genel	true s.	sahi
23	Genel	true s.	aslının aynı
24	Genel	true s.	içten
25	Genel	true s.	safi
26	Genel	true s.	esaslı
27	Genel	true s.	sadık
28	Genel	true s.	halis
29	Genel	true s.	aslının aynısı
30	Genel	true s.	esas
31	Genel	true s.	gerçekten yaşanmış (olay, hikaye)
32	Genel	true s.	gerçek hayattan alınmış
33	Genel	true s.	olması gerektiği gibi
34	Genel	true s.	doğru düzgün
35	Genel	true s.	öz (kan bağıyla bağlı)
36	Genel	true s.	güvenilir
37	Genel	true s.	standartlara uyan
38	Genel	true s.	düzgün çalışan
39	Genel	true s.	doğru ölçüm veren
40	Genel	true s.	eksiksiz
41	Genel	true s.	mantığa uygun
42	Genel	true s.	hataları giderilmiş
43	Genel	true s.	titizlikle sınırlanmış
44	Genel	true zf.	gerçekten
45	Genel	true zf.	sadık kalarak
46	Genel	true zf.	standartlara uygun bir şekilde
47	Genel	true zf.	aslı değiştirilmeden
48	Genel	true zf.	yön/konum değiştirmeden
49	Genel	true zf.	harfi harfine
50	Genel	true zf.	sadık biçimde
Speaking
51	Konuşma	true expr.	hakikaten
Biology
52	Biyoloji	true s.	taksonomik standartlara uygun
53	Biyoloji	true s.	ait olduğu grubun tipik özelliklerini taşıyan
54	Biyoloji	true zf.	mutasyona uğramadan
55	Biyoloji	true zf.	varyasyon olmaksızın
Breeding
56	Hayvancılık	true s.	safkan
Geography
57	Coğrafya	true s.	manyetik kutuplardan ziyade dünyanın eksenine göre belirlenen (yön)
Music
58	Müzik	true s.	akortlu
59	Müzik	true s.	akort edilmiş

"true" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	come true f.	gerçekleşmek
Nor should we be surprised if the words of Bush senior come true. Baba Bush'un sözleri gerçekleşirse de şaşırmamalıyız. More Sentences
General
2	Genel	true love i.	gerçek aşk
The richest man cannot buy true love. En zengin adam bile gerçek aşkı satın alamaz. More Sentences
3	Genel	true north i.	gerçek kuzey
Sami wanted to find his true north. Sami gerçek kuzeyini bulmak istedi. More Sentences
4	Genel	true statement i.	gerçek ifade
Those are true statements. Bunlar gerçek ifadeler. More Sentences
5	Genel	true friend i.	gerçek arkadaş
Tom is my only true friend. Tom benim tek gerçek arkadaşım. More Sentences
6	Genel	true friend i.	gerçek dost
True friends and allies must talk to each other and, more importantly, listen to each other. Gerçek dostlar ve müttefikler birbirleriyle konuşmalı ve daha da önemlisi birbirlerini dinlemelidir. More Sentences
7	Genel	true story i.	gerçek hikaye
This is the true story of Sami Majid. Bu Sami Majid'in gerçek hikayesi. More Sentences
8	Genel	true religion i.	hak dini
Islam is the true religion. İslam, hak dindir. More Sentences
9	Genel	a true story i.	gerçek bir hikaye
Yes, this is a true story. Evet, bu gerçek bir hikaye. More Sentences
10	Genel	true feelings i.	gerçek duygular
Tom kept his true feelings hidden from everyone. Tom gerçek duygularını herkesten saklıyordu. More Sentences
11	Genel	come true f.	doğru çıkmak
Strange to say, his prediction has come true. Gariptir ki, öngörüsü doğru çıktı. More Sentences
12	Genel	be true to f.	sadık kalmak
The translation is true to the original. Tercüme aslına sadık kalınarak yapılmıştır. More Sentences
13	Genel	be true f.	doğru olmak
I know this is true. Bunun doğru olduğunu biliyorum. More Sentences
14	Genel	find true love f.	gerçek aşkı bulmak
I want to find true love. Gerçek aşkı bulmak istiyorum. More Sentences
15	Genel	(one's wishes) come true f.	dilekleri gerçekleşmek
Did your wish come true? Dileğin gerçekleşti mi? More Sentences
16	Genel	come true f.	gerçek olmak
I have very bad dreams about family and hope nothing comes true. Ailemle ilgili çok kötü rüyalar görüyorum, umarım hiçbiri gerçek olmaz. More Sentences
17	Genel	find true friends f.	gerçek arkadaşlar bulmak
People can't find true friends in the Internet. İnsanlar internette gerçek arkadaşlar bulamazlar. More Sentences
18	Genel	dreams come true f.	rüyaları gerçek olmak
A dream came true when the International Criminal Court commenced its work at the beginning of this week. Uluslararası Ceza Mahkemesi bu hafta başında çalışmalarına başladığında bir rüya gerçek oldu. More Sentences
19	Genel	stay true f.	sadık kalmak
Only those who change stay true to themselves. Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar. More Sentences
20	Genel	true to s.	sadık
The translation was true to the original. Çeviri aslına sadıktı. More Sentences
Colloquial
21	Konuşma Dili	true enough s.	yeterince doğru
That's true enough. Bu yeterince doğru. More Sentences
22	Konuşma Dili	isn't that true? expr.	doğru değil mi?
Isn't that true? O doğru değil mi? More Sentences
Idioms
23	Deyim	(one's) true colors i.	(birinin) gerçek yüzü
He has finally shown his true colors. Sonunda gerçek yüzünü gösterdi. More Sentences
24	Deyim	hold true f.	geçerliliğini sürdürmek
That still holds true. Bu hala geçerliliğini sürdürüyor. More Sentences
Speaking
25	Konuşma	if that's true expr.	eğer bu doğruysa
If that's true, then she's better than me. Eğer bu doğruysa, o zaman o benden daha iyi. More Sentences
General
26	Genel	true nature i.	mahiyet
27	Genel	true lagoon feature i.	tam lagün özelliği
28	Genel	true flycatcher i.	gerçek sinek yakalayıcı
29	Genel	true ruby i.	yakut
30	Genel	true bug i.	gerçek virüs
31	Genel	true concern i.	içten merak
32	Genel	negative true logic i.	negatif gerçek mantık
33	Genel	true colors i.	içyüz
34	Genel	true seal i.	gerçek damga
35	Genel	true color unit i.	gerçek renk birimi
36	Genel	true bacteria i.	gerçek bakteri
37	Genel	a true copy i.	aslına uygun bir kopya
38	Genel	the true heirs i.	asıl mirasçılar
39	Genel	true lobster i.	gerçek ıstakoz
40	Genel	true north i.	dünyanın eksenine göre kuzey
41	Genel	true path i.	doğru yol
42	Genel	true friend i.	kara gün dostu
43	Genel	true cat i.	gerçek kedi
44	Genel	a true friend i.	sadık arkadaş
45	Genel	the true i.	gerçek
46	Genel	true frog i.	gerçek kurbağa
47	Genel	true south i.	dünyanın eksenine göre güney
48	Genel	true south i.	gerçek güney
49	Genel	true color i.	gerçek renk
50	Genel	true friend i.	can dostu
51	Genel	one's true vocation i.	gerçek mesleği
52	Genel	a dream come true i.	gerçekleşecek bir hayal
53	Genel	a dream come true i.	gerçekleşecek bir rüya
54	Genel	true heirs i.	yasal varisler
55	Genel	true copy of the original i.	aslının aynısı
56	Genel	true and exact copy of the original document i.	aslının aynısı
57	Genel	true copy of the original i.	aslının aynı
58	Genel	true and exact copy of the original document i.	aslının aynı
59	Genel	true-real culture i.	gerçek kültür
60	Genel	true-real culture i.	hakiki kültür
61	Genel	true value of a quantity i.	bir büyüklüğün gerçek değeri
62	Genel	true and fair view i.	gerçek ve doğru görünüm
63	Genel	true copy i.	suret
64	Genel	true north i.	hakiki kuzey
65	Genel	true copy of the original i.	aslı gibidir
66	Genel	the true cause of the trouble i.	sorunun gerçek nedeni
67	Genel	dream come true i.	gerçekleşen rüya
68	Genel	true stories i.	yaşanmış hikayeler
69	Genel	true blood i.	saf kan
70	Genel	the true value of the land i.	arazinin gerçek değeri
71	Genel	the true path i.	hidayet
72	Genel	the true path i.	doğru yol
73	Genel	true information i.	gerçek bilgi
74	Genel	true cross i.	hz. isa'nın gerildiği çarmıhın kalıntıları olduğuna inanılan parçalara verilen ad
75	Genel	true-false questions i.	doğru yanlış tipi sorular
76	Genel	true news i.	doğru haber
77	Genel	true lovers i.	gerçek aşıklar
78	Genel	a true story i.	yaşanmış bir hikaye
79	Genel	true diagnosis i.	gerçek teşhis
80	Genel	true story i.	yaşanmış hikaye
81	Genel	true believer i.	fanatik kimse
82	Genel	true blue i.	sözünün eri kimse
83	Genel	true lover's knot i.	aşkı temsil eden dekoratif bir düğüm
84	Genel	true lover's knot i.	aşk düğümü
85	Genel	true lovers' knot i.	aşkı temsil eden dekoratif bir düğüm
86	Genel	true lovers' knot i.	aşk düğümü
87	Genel	true believer i.	bir şeye kayıtsız şartsız inanan kimse
88	Genel	true-heartedness i.	sadık olma
89	Genel	true-heartedness i.	içten olma
90	Genel	true-heartedness i.	dürüstlük
91	Genel	true-heartedness i.	vefa
92	Genel	deviation from values and the true path i.	değerlerden ve doğru yoldan sapma
93	Genel	true ability i.	gerçek yetenek
94	Genel	true abilities i.	gerçek yetenekler
95	Genel	be true to one's word f.	sözünü yerine getirmek
96	Genel	prove to be true f.	aslı çıkmak
97	Genel	remain true to friends f.	arkadaşlarına sadık kalmak
98	Genel	run true to form f.	kendisinden beklenildiği gibi davranmak
99	Genel	show one's true colours f.	maskesi düşmek
100	Genel	show one's true colors f.	asıl karakterini açığa vurmak
101	Genel	come true f.	tahakkuk etmek
102	Genel	be true of f.	geçerli olmak
103	Genel	remain true to one's word f.	sözüne sadık kalmak
104	Genel	consider true f.	doğru saymak
105	Genel	be true to one's word f.	sözünü tutmak
106	Genel	make one's dreams come true f.	hayallerini gerçekleştirmek
107	Genel	come true as hoped f.	istenen şekilde gerçekleşmek
108	Genel	come true as required f.	istenen şekilde gerçekleşmek
109	Genel	come true as desired f.	istenen şekilde gerçekleşmek
110	Genel	come true as wished f.	istenen şekilde gerçekleşmek
111	Genel	come true as expected f.	istenen şekilde gerçekleşmek
112	Genel	not show one's true colors f.	rengini belli etmemek
113	Genel	not show one's true colors f.	renk vermemek
114	Genel	be a true copy of the original f.	aslının aynısı olmak
115	Genel	seek true love f.	gerçek aşkı aramak
116	Genel	search for true love f.	gerçek aşkı aramak
117	Genel	hold true f.	doğru olmak
118	Genel	hold true f.	doğru kalmak
119	Genel	not to show one' true colors f.	renk vermemek
120	Genel	show one's true colors f.	rengini belli etmek
121	Genel	not to show one' true colors f.	rengini belli etmemek
122	Genel	keep one's true thoughts and feelings to oneself f.	rengini belli etmemek
123	Genel	keep one's true thoughts and feelings to oneself f.	renk vermemek
124	Genel	make one's dream come true f.	hayallerini gerçek kılmak
125	Genel	make one's dream come true f.	hayallerini yerine getirmek
126	Genel	not to show something's true colors f.	rengini belli etmemek
127	Genel	not to show one's true colors f.	rengi belli olmamak
128	Genel	not to show one's true colors f.	renk vermemek
129	Genel	not to show something's true colors f.	renk vermemek
130	Genel	not to show one's true colors f.	rengini belli etmemek
131	Genel	not to show something's true colors f.	rengi belli olmamak
132	Genel	show oneself in one's true colours f.	rengini belli etmek
133	Genel	make (something) come true f.	gerçeğe dönüştürmek
134	Genel	be true to a certain extent f.	doğruluk payı olmak
135	Genel	be reportedly true f.	doğruluk payı olmak
136	Genel	be true to a limited extent f.	doğruluk payı olmak
137	Genel	wrest from the true meaning f.	gerçek anlamından saptırmak
138	Genel	return something to true owner f.	asıl sahibine iade etmek
139	Genel	return something to true owner f.	asıl sahibine geri vermek
140	Genel	one's fears come true f.	korktuğu başına gelmek
141	Genel	find the true path f.	doğru yolu bulmak
142	Genel	find the true path f.	hidayete ermek
143	Genel	remain true f.	doğru kalmak
144	Genel	make someone believe that something is true f.	(bir şeyin) doğruluğuna inandırmaya çalışmak
145	Genel	true up f.	doğrultmak
146	Genel	true up f.	yerine uydurmak
147	Genel	show the true way f.	doğru yolu göstermek
148	Genel	reveal one's true identity f.	gerçek kimliğini söylemek
149	Genel	reveal one's true identity f.	gerçek kimliğini açıklamak
150	Genel	(his/her) wish come true f.	dileği yerine gelmek
151	Genel	make the dreams come true f.	hayalleri gerçekleştirmek
152	Genel	stay true f.	(kararından vb) dönmemek
153	Genel	one's prayers come true f.	duaları kabul olmak
154	Genel	one's prayer come true f.	duası kabul olmak
155	Genel	be partly true f.	doğruluk payı olmak
156	Genel	hold true f.	geçerli olmak
157	Genel	true to life s.	gerçek hayatta olduğu gibi
158	Genel	true blue s.	sadık
159	Genel	too good to be true s.	inanılmayacak kadar iyi
160	Genel	true to life s.	yaşanmış
161	Genel	true and lawful s.	doğru ve yasal
162	Genel	true-hearted s.	içten
163	Genel	true-hearted s.	sadık
164	Genel	true-blue s.	pek sadık
165	Genel	true-born s.	doğuştan
166	Genel	true-blue s.	sadık
167	Genel	out of true s.	yatay değil
168	Genel	out of true s.	eğri
169	Genel	out of true s.	eğimli
170	Genel	true or false s.	doğru veya yanlış
171	Genel	true to his name s.	ismiyle müsemma
172	Genel	true to her name s.	ismiyle müsemma
173	Genel	true and legal s.	gerçek ve yasal
174	Genel	true and legal s.	gerçek ve kanuni
175	Genel	true-blue s.	hakiki
176	Genel	true-blue s.	sahici
177	Genel	true-blue s.	gerçek
178	Genel	true-blue s.	hakiki
179	Genel	true-life s.	yaşanmış
180	Genel	true-life s.	gerçek
181	Genel	true-crime s.	gerçek bir suça dayanan
182	Genel	true-crime s.	gerçek bir suçtan hareketle yazılmış
Phrases
183	İfadeler	true as bob [south africa] expr.	gerçekten
184	İfadeler	true as god [south africa] expr.	gerçekten
185	İfadeler	true as bob [south africa] expr.	eğriye eğri doğruya doğru
186	İfadeler	true as god [south africa] expr.	eğriye eğri doğruya doğru
187	İfadeler	true as bob [south africa] expr.	doğruya doğru
188	İfadeler	true as god [south africa] expr.	doğruya doğru
189	İfadeler	true as bob [south africa] expr.	gerçeği/doğruyu söylüyorum bak
190	İfadeler	true as god [south africa] expr.	yeminle
191	İfadeler	true as god [south africa] expr.	vallahi
192	İfadeler	true as god [south africa] expr.	gerçeği/doğruyu söylüyorum bak
193	İfadeler	this is a true story expr.	bu gerçek bir hikayedir
194	İfadeler	the true face of something expr.	bir şeyin gerçek yüzü
195	İfadeler	true strength comes from within expr.	gerçek güç kişinin içinden gelir
196	İfadeler	inspired by a true story expr.	gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir
197	İfadeler	inspired by true events expr.	gerçek olaylardan esinlenilmiştir
198	İfadeler	based on true events expr.	gerçek olaylara dayanmaktadır
199	İfadeler	that is partly true but expr.	kısmen doğru fakat
200	İfadeler	if the saying is true expr.	söylenen gerçekse/doğru ise
201	İfadeler	nothing's wrong but nothing's true expr.	yanlış bir şey yok ama doğru bir şey de yok
202	İfadeler	our true mentor in life is science expr.	hayatta en hakiki mürşit ilimdir
203	İfadeler	so (something) it isn't true expr.	o kadar … ki doğru olamaz
204	İfadeler	so (something) it isn't true expr.	inanılamayacak/doğru olamayacak kadar …
Proverb
205	Atasözü	true beauty lies within	asıl güzellik yürektedir
206	Atasözü	true beauty lies within	fiziksel güzellik yüzeyseldir
207	Atasözü	true beauty lies within	iç güzelliği önemlidir
208	Atasözü	there is many a true word spoken in jest	her şakanın altında bir gerçek yatar
209	Atasözü	there is many a true word spoken in jest	her şakada bir gerçek payı vardır
210	Atasözü	there is many a true word spoken in jest	çoğu doğru söz vardır ki şakacıktan söylenmiştir
211	Atasözü	course of true love never did run smooth	gerçek aşkın yolu engebelidir
212	Atasözü	many a true word is spoken in jest	her şakada bir gerçek payı vardır
213	Atasözü	many a true word is spoken in jest	her şakada bir doğruluk payı vardır
214	Atasözü	there's many a true word spoken in jest	her şakada bir gerçek payı vardır
215	Atasözü	there's many a true word spoken in jest	her şakada bir doğruluk payı vardır
216	Atasözü	morning dreams come true	sabaha yakın görülen rüya tez zamanda çıkar
217	Atasözü	morning dreams come true	sabah görülen rüya gerçekleşir
218	Atasözü	a true friend is the greatest of all blessings	gerçek bir dost, nimetlerin en büyüğüdür
219	Atasözü	many a true word is spoken in jest	her şakada bir gerçeklik payı vardır
220	Atasözü	there's many a true word spoken in jest	her şakada bir gerçeklik payı vardır
221	Atasözü	dying men speak true	ölecek olan insan yalan söylemez
222	Atasözü	true beauty lies within	gerçek güzellik içtedir
223	Atasözü	science is the only true guide in life	hayatta en hakiki mürşit ilimdir
224	Atasözü	the course of true love never ran smoothly	gerçek aşkın yolu inişli çıkışlıdır
225	Atasözü	the course of true love never ran smoothly	gerçek aşk düz bir yol izlemez
226	Atasözü	course of true love never did run smooth	gerçek aşkın yolu inişli çıkışlıdır
227	Atasözü	course of true love never did run smooth	gerçek aşk düz bir yol izlemez
228	Atasözü	(early) morning dreams come true	sabaha karşı görülen rüya tez zamanda çıkar
229	Atasözü	(early) morning dreams come true	sabah erken görülen rüya gerçek olur
Colloquial
230	Konuşma Dili	true blue i.	çok sadık
231	Konuşma Dili	true-penny i.	güvenilir dost
232	Konuşma Dili	a true talent i.	gerçek bir yetenek
233	Konuşma Dili	true blue friend i.	sadık arkadaş
234	Konuşma Dili	true grit i.	gerçek azim
235	Konuşma Dili	true grit i.	gerçek kararlılık
236	Konuşma Dili	true grit i.	karakter gücü
237	Konuşma Dili	true grit i.	dayanıklılık
238	Konuşma Dili	not true expr.	inanılmaz
239	Konuşma Dili	true blue expr.	çok güvenilir
240	Konuşma Dili	let your dreams come true expr.	hayalleriniz gerçek olsun
241	Konuşma Dili	then it must be true expr.	o halde doğru olmalı
242	Konuşma Dili	our fears came true expr.	korkulan oldu
243	Konuşma Dili	our worst fears came true expr.	korkulan oldu
244	Konuşma Dili	our worst fears came true expr.	korktuğumuz başımıza geldi
245	Konuşma Dili	someone's true colors have been shown expr.	takke düştü kel göründü
246	Konuşma Dili	lie or true? expr.	yalan mı doğru mu?
247	Konuşma Dili	lie or true? expr.	yalan mı gerçek mi?
248	Konuşma Dili	if it sounds too good to be true, it probably is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir
249	Konuşma Dili	if it sounds too good to be true, it probably is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir
250	Konuşma Dili	if it sounds too good to be true, it usually is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle gerçek değildir
251	Konuşma Dili	if it sounds too good to be true, it usually is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır
252	Konuşma Dili	be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.	eksik dilek dileme
253	Konuşma Dili	be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.	ne dilediğine/istediğine dikkat et (bakarsın gerçek olur)
254	Konuşma Dili	be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.	ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur)
255	Konuşma Dili	be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.	dikkatli dilek dile (bakarsın gerçek olur)
256	Konuşma Dili	if something sounds too good to be true, it probably is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir
257	Konuşma Dili	if something sounds too good to be true, it probably is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir
258	Konuşma Dili	if something sounds too good to be true, it usually is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir
259	Konuşma Dili	if something sounds too good to be true, it usually is expr.	eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir
260	Konuşma Dili	so bad it isn't true expr.	gerçek/doğru olamayacak kadar kötü
261	Konuşma Dili	so bad it isn't true expr.	o kadar kötü ki gerçek/doğru olamaz
262	Konuşma Dili	so bad it isn't true expr.	inanılamayacak/inanılmaz derecede kötü
263	Konuşma Dili	too true exclam.	çok doğru
264	Konuşma Dili	too true exclam.	kesinlikle
265	Konuşma Dili	too true exclam.	kesinlikle doğru
266	Konuşma Dili	too true exclam.	kesinlikle öyle
267	Konuşma Dili	too true exclam.	kesinlikle katılıyorum
268	Konuşma Dili	if true exclam.	eğer doğruysa
269	Konuşma Dili	if true exclam.	doğruysa eğer
270	Konuşma Dili	if true exclam.	doğru olması durumunda
271	Konuşma Dili	if true exclam.	doğru olduğu takdirde
Idioms
272	Deyim	true believer i.	sıkı yandaş
273	Deyim	true believer i.	katı yandaş
274	Deyim	true believer i.	sıkı savunucu
275	Deyim	true believer i.	sıkı destekçi
276	Deyim	true believer i.	katı destekçi
277	Deyim	true believer i.	(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı yandaşı
278	Deyim	true believer i.	(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı taraftarı
279	Deyim	true believer i.	(bir düşüncenin/amacın/davanın) katı yandaşı
280	Deyim	true believer i.	(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı savunucusu
281	Deyim	true believer i.	(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı destekçisi/yanlısı
282	Deyim	true believer i.	dava adamı
283	Deyim	true believer i.	iman sahibi
284	Deyim	true believer i.	mümin
285	Deyim	true believer i.	(bir fikre/burçlara/fala) yürekten/çok inanan kişi
286	Deyim	true believer i.	(bir fikri) sonuna kadar destekleyen kişi
287	Deyim	twelve good men and true i.	on iki güvenilir adam
288	Deyim	twelve good people and true i.	dürüst, güvenilir, doğru insanlardan oluşan jüri
289	Deyim	(one's) (true) stripes i.	(birinin gerçek/esas) yüzü
290	Deyim	(one's) (true) stripes i.	(birinin gerçek/esas) kişiliği
291	Deyim	(one's) (true) stripes i.	(birinin gerçek/esas) karakteri
292	Deyim	(one's) (true) stripes i.	(birinin gerçek/esas) niyeti
293	Deyim	(one's) (true) stripes i.	(birinin gerçek/esas) inançları, düşünceleri, görüşleri, fikirleri, arzuları, istekleri
294	Deyim	(one's) true color i.	(birinin) iç yüzü
295	Deyim	(one's) true color i.	(birinin) gerçek yüzü
296	Deyim	(one's) true color i.	(birinin) esas/gerçek niyeti
297	Deyim	(one's) true color i.	(birinin) asıl düşünceleri, görüşleri, istekleri, inançları
298	Deyim	(one's) true color i.	(birinin) gerçek karakteri/kişiliği
299	Deyim	(one's) true colors i.	(birinin) iç yüzü
300	Deyim	(one's) true colors i.	(birinin) esas/gerçek niyeti
301	Deyim	(one's) true colors i.	(birinin) asıl düşünceleri, görüşleri, istekleri, inançları
302	Deyim	(one's) true colors i.	(birinin) gerçek karakteri/kişiliği
303	Deyim	your, his, her true colours [uk] i.	rengi (nasıl biri olduğu)
304	Deyim	your, his, her true colours [uk] i.	gerçek yüzü
305	Deyim	your, his, her true colours [uk] i.	gerçek kimliği
306	Deyim	your, his, her true colours [uk] i.	asıl karakteri
307	Deyim	your, his, her true colours [uk] i.	esas niyeti
308	Deyim	your, his, her true colors [us] i.	rengi (nasıl biri olduğu)
309	Deyim	your, his, her true colors [us] i.	gerçek yüzü
310	Deyim	your, his, her true colors [us] i.	gerçek kimliği
311	Deyim	your, his, her true colors [us] i.	asıl karakteri
312	Deyim	your, his, her true colors [us] i.	esas niyeti
313	Deyim	to thine own self be true f.	kendi gibi davranmak/olmak
314	Deyim	to thine own self be true f.	olduğu gibi görünmek
315	Deyim	reveal (one's) (true) colors f.	gerçek yüzünü göstermek
316	Deyim	reveal (one's) (true) colors f.	rengini belli etmek
317	Deyim	reveal (one's) (true) colors f.	esas niyetini göstermek
318	Deyim	reveal (one's) (true) colors f.	maskesi düşmek
319	Deyim	show one's true colors f.	gerçek yüzünü göstermek
320	Deyim	show one's true colors f.	rengini belli etmek
321	Deyim	show one's true colors f.	esas niyetini göstermek
322	Deyim	show one's true colors f.	maskesi düşmek
323	Deyim	show one's true colors f.	açığa vurmak
324	Deyim	ring true f.	doğru gibi gelmek
325	Deyim	be out of true f.	düzgün olmamak
326	Deyim	be out of true f.	düz olmamak
327	Deyim	show one's true colours f.	gerçek kimliğini göstermek
328	Deyim	show one's true colours f.	gerçek yüzünü göstermek
329	Deyim	show somebody in their true colours f.	gerçek yüzünü/yüzlerini göstermek
330	Deyim	show one's true colors f.	gerçek niyetini belli etmek
331	Deyim	show somebody in their true colors f.	gerçek yüzünü/yüzlerini göstermek
332	Deyim	show one's true color f.	gerçek yüzü ortaya çıkmak
333	Deyim	ring true f.	inandırıcı olmak
334	Deyim	show somebody's/something's true colors f.	iç yüzünü belli etmek
335	Deyim	show one's true colors f.	maskesi düşmek
336	Deyim	ring true f.	kulağa mantıklı gelmek
337	Deyim	someone's true colour to come out f.	rengi belli olmak
338	Deyim	show one's true colours f.	rengini belli etmek
339	Deyim	show one's true colors f.	rengini belli etmek
340	Deyim	find true north f.	doğru yolu bulmak
341	Deyim	find true north f.	doğru yolda ilerlemek
342	Deyim	find true north f.	doğru yönü bulmak
343	Deyim	find true north f.	doğru yönde ilerlemek
344	Deyim	find true north f.	doğru yola girmek
345	Deyim	find true north f.	doğru yönde ilerlemek
346	Deyim	find true north f.	doğru yönü takip etmek
347	Deyim	come true f.	(anneye veya babaya) çekmek
348	Deyim	come true f.	(anneye veya babaya) karakter olarak benzemek
349	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(gerçek) çizgisini açığa vurmak/belli etmek
350	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(gerçekte) neye inandığını, ne düşündüğünü, istediğini açığa vurmak
351	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(gerçek) kişiliğini, karakterini, tavrını belli etmek
352	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(gerçekte) olduğu kişiyi açığa vurmak
353	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(gerçekte) ne olduğunu belli etmek
354	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(gerçek) yüzünü göstermek
355	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(esas) niyetini göstermek
356	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	maskesi düşmek
357	Deyim	reveal (one's) (true) stripes f.	(asıl) karakterini açığa vurmak
358	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(gerçek) çizgisini açığa vurmak/belli etmek
359	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(gerçekte) neye inandığını, ne düşündüğünü, istediğini açığa vurmak
360	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(gerçek) kişiliğini, karakterini, tavrını belli etmek
361	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(gerçekte) olduğu kişiyi açığa vurmak
362	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(gerçekte) ne olduğunu belli etmek
363	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(gerçek) yüzünü göstermek
364	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(esas) niyetini göstermek
365	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	maskesi düşmek
366	Deyim	show (one's) (true) stripes f.	(asıl) karakterini açığa vurmak
367	Deyim	ring true f.	kulağa doğru gibi gelmek
368	Deyim	hold true f.	yürürlükte olmak
369	Deyim	hold true f.	doğru olmak
370	Deyim	show (one) in (one's) true colors f.	rengini belli etmek
371	Deyim	show your true colours f.	gerçek/asıl rengini belli etmek
372	Deyim	show your true colours f.	asıl karakterini açığa vurmak
373	Deyim	show your true colours f.	rengini belli etmek
374	Deyim	show your true colours f.	renk vermek
375	Deyim	show your true colours f.	gerçek yüzünü göstermek
376	Deyim	show your true colours f.	esas niyetini göstermek
377	Deyim	true to (one's) colors s.	sarsılmaz derecede sadık
378	Deyim	true to (one's) colors s.	sadakatli
379	Deyim	true to (one's) colors s.	vefakâr
380	Deyim	true to (one's) colors s.	son derece bağlı
381	Deyim	true-blue s.	sözünün eri
382	Deyim	(as) true as steel s.	tamamen doğru
383	Deyim	(as) true as steel s.	yüzde yüz doğru
384	Deyim	(as) true as steel s.	kesinlikle doğru
385	Deyim	(as) true as steel s.	yanlış payı yok
386	Deyim	true as steel s.	sadık
387	Deyim	true as steel s.	güvenilir
388	Deyim	true to (someone or something) s.	(birine/bir şeye) sadık
389	Deyim	true to (someone or something) s.	(birine/bir şeye) bağlı
390	Deyim	true to (someone or something) s.	(biriyle/bir şeyle) uyumlu
391	Deyim	true to (someone or something) s.	(birine/bir şeye) uygun
392	Deyim	true to word s.	sözünün eri
393	Deyim	true to word s.	sözüne sadık
394	Deyim	true to word s.	sözünü tutan
395	Deyim	true as bob [south africa] expr.	gerçekten
396	Deyim	true as bob [south africa] expr.	sahiden
397	Deyim	true as bob [south africa] expr.	hakikaten
398	Deyim	true as bob [south africa] expr.	samimiyetle
399	Deyim	true as bob [south africa] expr.	yeminle
400	Deyim	true as bob (or god) [south africa] expr.	gerçekten
401	Deyim	true as bob (or god) [south africa] expr.	sahiden
402	Deyim	true as bob (or god) [south africa] expr.	hakikaten
403	Deyim	true as bob (or god) [south africa] expr.	samimiyetle
404	Deyim	true as bob (or god) [south africa] expr.	yeminle
405	Deyim	true to oneself expr.	kendi inanç veya değerlerine uygun hareket eden
406	Deyim	true to type expr.	beklendiği gibi
407	Deyim	true to form expr.	beklendiği gibi
408	Deyim	too good to be true expr.	gerçek olamayacak kadar iyi
409	Deyim	true to type expr.	her zamanki gibi
410	Deyim	true to form expr.	her zamanki gibi
411	Deyim	as true as steel expr.	güvenilir
412	Deyim	too good to be true expr.	fazlasıyla iyi
413	Deyim	as true as steel expr.	sadık
414	Deyim	true to one's word expr.	sözünün eri
415	Deyim	tried and true expr.	test edildi ve onaylandı
416	Deyim	tried and true expr.	test edilip onaylandı
417	Deyim	tried and true expr.	tecrübe ile sabittir
418	Deyim	too good to be true expr.	yeme de yanında yat
Speaking
419	Konuşma	sad but true i.	acı ama gerçek
420	Konuşma	it's not true expr.	aslı astarı yok
421	Konuşma	it is not true expr.	aslı yok
422	Konuşma	tell me that's not true expr.	bana bunun doğru olmadığını söyle
423	Konuşma	tell me it's not true expr.	bana bunun doğru olmadığını söyle
424	Konuşma	most of it is true expr.	büyük bir kısmı doğru
425	Konuşma	that's not true expr.	bu doğru değil
426	Konuşma	I don't think that's true expr.	bunun doğru olduğunu sanmıyorum
427	Konuşma	that's not entirely true expr.	bu tamamen doğru değil
428	Konuşma	it can't be true! expr.	bu doğru olamaz!
429	Konuşma	I know that's true expr.	bunun doğru olduğunu biliyorum
430	Konuşma	I bet that's not true expr.	bahse girerim bu doğru değildir
431	Konuşma	that's not true at all expr.	bu hiç de bile doğru değil
432	Konuşma	my wish came true expr.	dileğim gerçek oldu
433	Konuşma	my wish came true expr.	dileğim yerine geldi
434	Konuşma	it doesn't matter if the rumors are true or not expr.	dedikoduların doğru olup olmadığı önemli değil
435	Konuşma	Is what I have heard true? expr.	duyduğum doğru mu?
436	Konuşma	it can't be true! expr.	doğru olamaz!
437	Konuşma	even if it were true expr.	doğru bile olsa
438	Konuşma	most of it is true expr.	çoğu doğru
439	Konuşma	if the saying is true expr.	deyim yerindeyse
440	Konuşma	is that true? expr.	doğru mu bu?
441	Konuşma	it's strange but true expr.	garip ama doğru
442	Konuşma	nothing is true everything is permitted expr.	her şeye izin var
443	Konuşma	based on a true story expr.	gerçek bir olaya dayanmaktadır
444	Konuşma	nothing is true everything is permitted expr.	hiçbir şey doğru değil
445	Konuşma	which one is true? expr.	hangisi doğru?
446	Konuşma	definitely it is true! expr.	kesinlikle doğru!
447	Konuşma	please tell me that isn't true expr.	lütfen bana bunun doğru olmadığını söyle
448	Konuşma	my worst fears came true expr.	korktuğum başıma geldi
449	Konuşma	but it's true expr.	ona lafım yok
450	Konuşma	since you say so it must be true expr.	mademki siz söylüyorsunuz doğrudur
451	Konuşma	what I said is true expr.	söylediğim doğru
452	Konuşma	if the saying is true expr.	söylenen gerçekse/doğru ise
453	Konuşma	you're true blue expr.	sözüne sadıksın
454	Konuşma	you're true blue expr.	sözünün erisin
455	Konuşma	what you say may be true expr.	söylediğin doğru olabilir
456	Konuşma	if what you say is true expr.	söyledikleriniz doğruysa
457	Konuşma	what I said is true expr.	söylediğim doğrudur
458	Konuşma	what I am saying is true expr.	söylediğim doğrudur
459	Konuşma	show your true colors expr.	rengini belli et
460	Konuşma	the rumors were true expr.	söylentiler doğruydu
461	Konuşma	of course, I have a few friends here, but I don't have a true friend expr.	tabi ki, burada birkaç arkadaşım var, ancak gerçek bir arkadaşım yok
462	Konuşma	it's strange but true expr.	tuhaf ama doğru
463	Konuşma	based on a true story expr.	yaşanmış bir olaydan alınmıştır
464	Konuşma	I can help you make your dreams come true expr.	hayallerinizini gerçekleştirmenize yardımcı olabilir
465	Konuşma	I can help you make your dreams come true expr.	hayallerini gerçekleştirmene yardımcı olabilir
466	Konuşma	that's so true expr.	bu çok doğru
Trade/Economic
467	Ticaret/Ekonomi	true copy i.	aslına uygun suret
468	Ticaret/Ekonomi	failure or failures to be so true and correct i.	bu doğruluk şartına bir veya birden fazla noktada uyulmamış olması
469	Ticaret/Ekonomi	true-up order i.	doğrultma/ayarlama siparişi
470	Ticaret/Ekonomi	true discount i.	gerçek indirim
471	Ticaret/Ekonomi	true sale opinion i.	gerçek satış mütalaası
472	Ticaret/Ekonomi	true interest i.	gerçek faiz
473	Ticaret/Ekonomi	true value (of a quantity) i.	gerçek değer (ölçülen büyüklüğün)
474	Ticaret/Ekonomi	true reserve i.	gerçek ihtiyat
475	Ticaret/Ekonomi	true reserve i.	gerçek yedek
476	Ticaret/Ekonomi	true copy i.	gerçek kopya
477	Ticaret/Ekonomi	true condition i.	gerçek şart
478	Ticaret/Ekonomi	true discount i.	gerçek iskonto
479	Ticaret/Ekonomi	true and complete copy i.	gerçeğe uygun ve tam suret
480	Ticaret/Ekonomi	true commodity i.	gerçek mal
481	Ticaret/Ekonomi	true reserve i.	hakiki ihtiyat
482	Ticaret/Ekonomi	true discount i.	hakiki iskonto
483	Ticaret/Ekonomi	conventional true value (of a quantity) i.	konvansiyonel gerçek değer
484	Ticaret/Ekonomi	certified true copy i.	onaylı asıl kopya
485	Ticaret/Ekonomi	certified true copy i.	onaylı gerçek kopya
486	Ticaret/Ekonomi	true cost accounting i.	tam maliyet muhasebesi
487	Ticaret/Ekonomi	true and fair s.	gerçek ve tarafsız
488	Ticaret/Ekonomi	true copy of the original expr.	aslı gibidir
489	Ticaret/Ekonomi	true copy of the original expr.	aslının aynısıdır
490	Ticaret/Ekonomi	i certify this to be a true copy of the original expr.	aslı görülmüştür (ibaresi)
491	Ticaret/Ekonomi	i certify this to be a true copy of the original expr.	aslının aynısıdır (ibaresi)
492	Ticaret/Ekonomi	on right and true delivery of the cargo expr.	malın doğru ve gerçek teslimi üzerine
Law
493	Hukuk	true bill i.	büyük jüri ithamnamesi
494	Hukuk	true father i.	biyolojik baba
495	Hukuk	true owner i.	bir malın gerçek sahibi
496	Hukuk	true and lawful attorney i.	bir vekaletname tarafından yetkilendirilen kişi
497	Hukuk	true father i.	doğal baba
498	Hukuk	true and fair view i.	dürüst resim ilkesi
499	Hukuk	true and lawful attorney i.	doğru ve kanuni avukat
500	Hukuk	true owner i.	gerçek malik