|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
dışarı adım |
step out i.
|
|
Tom didn't even step out of the house yesterday.
Tom dün evden dışarı adımını bile atmadı.
More Sentences
|
2 |
Genel |
dışarı çıkmak |
move out f.
|
|
Tom wanted Mary to move out.
Tom, Mary'nin dışarı çıkmasını istedi.
More Sentences
|
3 |
Genel |
dışarı çıkarmak |
stick out f.
|
|
Tom stuck out his tongue to try and catch snowflakes.
Tom kar tanelerini yakalamaya çalışmak için dilini dışarı çıkardı.
More Sentences
|
4 |
Genel |
dışarı çıkmak |
go out f.
|
|
The first concerns the mother of a handicapped teenager who goes out to work.
İlki, çalışmak için dışarı çıkan engelli bir gencin annesiyle ilgilidir.
More Sentences
|
5 |
Genel |
dışarı sızmak (sır) |
leak out f.
|
|
Don't let this information leak out.
Bu bilginin dışarı sızmasına izin verme.
More Sentences
|
6 |
Genel |
sırrı dışarı vermek |
give away f.
|
|
Why must you give away all of my secrets?
Neden bütün sırlarımı dışarı vermek zorundasın?
More Sentences
|
7 |
Genel |
dışarı çıkmak |
step out f.
|
|
Tom has stepped out for a moment.
Tom bir an için dışarıya çıktı.
More Sentences
|
8 |
Genel |
dışarı atmak |
throw out f.
|
|
Tom threw out the garbage.
Tom çöpü dışarı attı.
More Sentences
|
9 |
Genel |
dışarı atmak |
run out f.
|
|
The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
Çiftçinin karısı küflenmiş ekmeği mutfak penceresinden dışarı attı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
More Sentences
|
10 |
Genel |
dışarı gitmek |
go out f.
|
|
Be sure to turn out the light when you go out of the room.
Odadan dışarı gittiğinizde ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
More Sentences
|
11 |
Genel |
dışarı fırlamak |
leap out f.
|
|
Tom leapt out of bed.
Tom yataktan dışarı fırladı.
More Sentences
|
12 |
Genel |
dışarı koşmak |
run out f.
|
|
He ran out of the room in anger.
O, öfkeyle odadan dışarı koştu.
More Sentences
|
13 |
Genel |
dışarı çıkmamak |
stay in f.
|
|
It is better to stay in than go out.
Evde kalmak dışarı çıkmaktan daha iyidir.
More Sentences
|
14 |
Genel |
ile dışarı çık |
go out with f.
|
|
Tom changed his mind about going out with Mary and stayed home.
Tom Mary ile dışarı çıkma fikrini değiştirdi ve evde kaldı.
More Sentences
|
15 |
Genel |
dışarı sarkmak |
lean out of (a window/balcony) f.
|
|
Do not lean out of the window.
Camdan dışarı sarkma.
More Sentences
|
|
16 |
Genel |
(haber vb) dışarı sızmak |
get out f.
|
|
How did the news get out?
Haber nasıl dışarı sızdı?
More Sentences
|
17 |
Genel |
dışarı bırakmak |
exclude f.
|
|
Is cultural exception really sufficient if we only exclude the audiovisual sector?
Sadece görsel-işitsel sektörü dışarıda bırakırsak kültürel istisna gerçekten yeterli midir?
More Sentences
|
18 |
Genel |
yalnız dışarı çıkmak |
go out alone f.
|
|
Tom told me that I shouldn't go out alone at night.
Tom bana dedi ki geceleri yalnız dışarı çıkmamalıymışım.
More Sentences
|
19 |
Genel |
dışarı çıkmamak |
stay indoor f.
|
|
Catherine stayed indoors because it was raining.
Catherine yağmur yağdığı için dışarı çıkmadı.
More Sentences
|
20 |
Genel |
dışarı çıkmak |
go outside f.
|
|
I don't think we should go outside today.
Bence bugün dışarı çıkmamalıyız.
More Sentences
|
21 |
Genel |
dışarı çıkmak |
slip f.
|
|
She slipped outside for a smoke.
Sigara içmek için dışarı çıktı.
More Sentences
|
22 |
Genel |
(dışarı) çıkarmak |
stick f.
|
|
Don't stick your head out the window of a moving vehicle.
Hareket eden bir aracın camından başınızı dışarı çıkarmayın.
More Sentences
|
23 |
Genel |
kendini dışarı atmak |
venture f.
|
|
We were afraid to venture out for fear of bears.
Ayılardan korktuğumuz için kendimizi dışarı atmaya ürküyorduk.
More Sentences
|
24 |
Genel |
dışarı çıkarmak |
roust f.
|
|
The security guards roust the trespassers from the property.
Güvenlik görevlileri, izinsiz girenleri araziden dışarı çıkardı.
More Sentences
|
25 |
Genel |
dışarı çıkmış |
gone out s.
|
|
Tom must've gone out.
Tom dışarı çıkmış olmalı.
More Sentences
|
26 |
Genel |
dışarı! |
away ünl.
|
|
Tom is often away on business.
Tom genellikle iş için dışarıda oluyor.
More Sentences
|
Phrasals |
|
27 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkmak |
step outside f.
|
|
Step outside.
Dışarı çık.
More Sentences
|
28 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı dökülmek |
pour out (of something) f.
|
|
The crowd poured out through the gate.
Kalabalık kapıdan dışarı döküldü.
More Sentences
|
29 |
Öbek Fiiller |
dışarı taşmak |
pour out f.
|
|
The crowd poured out of the auditorium.
Kalabalık, salondan dışarı taştı.
More Sentences
|
General |
|
30 |
Genel |
dışarı verme |
discharge i.
|
|
31 |
Genel |
dışarı verme oranı |
emission rate i.
|
|
32 |
Genel |
dışarı çıkma |
egressing i.
|
|
33 |
Genel |
dışarı çıkmış |
protrusion i.
|
|
34 |
Genel |
dışarı uzanmış |
protrusion i.
|
|
35 |
Genel |
dışarı verme |
emission i.
|
|
36 |
Genel |
dışarı atılma |
ejaculating i.
|
|
37 |
Genel |
dışarı taşma |
effusing i.
|
|
38 |
Genel |
yangında dışarı kaçılamayan bina |
firetrap i.
|
|
39 |
Genel |
dışarı akma |
outflow i.
|
|
40 |
Genel |
dışarı çıkacak yer |
outlet i.
|
|
41 |
Genel |
evden dışarı yapılan küçük gezi veya seyahat |
outing i.
|
|
42 |
Genel |
dışarı akma |
effluence i.
|
|
43 |
Genel |
dışarı fışkırtan |
ejaculator i.
|
|
44 |
Genel |
dışarı fışkırma |
ejaculating i.
|
|
45 |
Genel |
dışarı atma |
ejection i.
|
|
46 |
Genel |
dışarı atma |
ouster i.
|
|
47 |
Genel |
toprağın yüzeyin dışarı fırlayan kaya tabakası |
outcrop i.
|
|
48 |
Genel |
dışarı verme |
emitting i.
|
|
49 |
Genel |
dışarı çıkma |
exuding i.
|
|
50 |
Genel |
dışarı atma |
ejaculation i.
|
|
51 |
Genel |
dışarı sızan şey |
exudation i.
|
|
52 |
Genel |
dışarı akma |
effusing i.
|
|
53 |
Genel |
asıl nehirden dışarı akan kol |
distributary i.
|
|
54 |
Genel |
dışarı akan madde |
effluent i.
|
|
55 |
Genel |
dışarı atılan |
ejaculator i.
|
|
|
56 |
Genel |
dışarı fırlamış göbek |
gorbelly i.
|
|
57 |
Genel |
kasıtlı derin nefes alma sonucu karbondioksitin ciğerlerden dışarı kaçması süreci |
hyperventilation i.
|
|
58 |
Genel |
dışarı verme |
exuding i.
|
|
59 |
Genel |
dışarı akma |
efflux i.
|
|
60 |
Genel |
dışarı çeken kas |
abductor i.
|
|
61 |
Genel |
(kas) dışarı çekme |
abduction i.
|
|
62 |
Genel |
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş |
buckteeth i.
|
|
63 |
Genel |
dışarı akış |
efflux i.
|
|
64 |
Genel |
dışarı akma |
effusion i.
|
|
65 |
Genel |
dışarı atma |
evacuation i.
|
|
66 |
Genel |
dışarı sızma |
exfiltration i.
|
|
67 |
Genel |
dışarı aktarım |
export i.
|
|
68 |
Genel |
dışarı atıcı |
exhauster i.
|
|
69 |
Genel |
dışarı atma |
exhaust i.
|
|
70 |
Genel |
dışarı sızma |
efflux i.
|
|
71 |
Genel |
dışarı doğru fazlasıyla çıkıntılı göz |
bulging eye i.
|
|
72 |
Genel |
barda olay çıkaran müşterileri dışarı atmakla görevli koruma görevlisi |
bouncer i.
|
|
73 |
Genel |
barda olay çıkaran müşterileri dışarı atmakla görevli koruma görevlisi |
chucker-out i.
|
|
74 |
Genel |
zorla dışarı çıkarma |
disgorgement i.
|
|
75 |
Genel |
(kiracıyı) evden dışarı atma |
actual eviction i.
|
|
76 |
Genel |
kasın dışarı çekilmesi |
abducting i.
|
|
77 |
Genel |
şişleri kenardan dışarı çıkan tekerlek |
catharine wheel i.
|
|
78 |
Genel |
kartlardan veya kağıttan dışarı çıkan delik |
chad i.
|
|
79 |
Genel |
yeniden dışarı verme |
re-emisssion i.
|
|
80 |
Genel |
dışarı doğru akış |
effluxion i.
|
|
81 |
Genel |
dışarı çıkma |
egression i.
|
|
82 |
Genel |
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey |
underlap i.
|
|
83 |
Genel |
vücuttan dışarı atma |
evacuation i.
|
|
84 |
Genel |
dışarı doğru sürünme |
ereptation i.
|
|
85 |
Genel |
dışarı fırlama |
exsiliency i.
|
|
86 |
Genel |
dışarı çıkarma |
exteriorization i.
|
|
87 |
Genel |
dışarı çıkarılma |
exteriorization i.
|
|
88 |
Genel |
dışarı çıkarma |
exteriorisation i.
|
|
89 |
Genel |
dışarı çıkarılma |
exteriorisation i.
|
|
90 |
Genel |
öksürürken dışarı verilen nefes |
blast i.
|
|
91 |
Genel |
canlı bir organizmadan dışarı atılmış veya atılan dışkı, idrar gibi madde |
matter i.
|
|
92 |
Genel |
süpürasyonla dışarı atılan madde |
matter i.
|
|
93 |
Genel |
dışarı akma |
manation [obsolete] i.
|
|
94 |
Genel |
dışarı atma |
wick i.
|
|
95 |
Genel |
çiftlikte çitleri korumak ve hayvanların dışarı çıkmasını önlemekle görevli çalışan |
boundary rider [australia] i.
|
|
96 |
Genel |
insan veya hayvan vücudundan dışarı atılan anormal akıntı |
gleet [rare] i.
|
|
97 |
Genel |
gözü dışarı doğru çıkarma |
goggle i.
|
|
98 |
Genel |
ceza olarak çocuğun dışarı çıkmasına izin vermeme |
grounding i.
|
|
99 |
Genel |
dışarı atma |
deturbation i.
|
|
100 |
Genel |
dışarı fırlamış göbek |
gor-belly i.
|
|
101 |
Genel |
dışarı çıkma |
issuance i.
|
|
102 |
Genel |
dışarı akma kuvveti |
issue i.
|
|
103 |
Genel |
dışarı çıkan şey |
issue i.
|
|
104 |
Genel |
dışarı akan şey |
issue i.
|
|
105 |
Genel |
dışarı verme |
discharge i.
|
|
106 |
Genel |
dışarı akma |
outflowing i.
|
|
107 |
Genel |
dışarı çıkma |
outgate i.
|
|
108 |
Genel |
dışarı çıkma |
outgo i.
|
|
109 |
Genel |
dışarı çıkan şey |
outgo i.
|
|
110 |
Genel |
dışarı çıkan kimse |
outgoer i.
|
|
111 |
Genel |
dışarı çıkan şey |
outgoing i.
|
|
112 |
Genel |
dışarı fırlama |
outleap i.
|
|
113 |
Genel |
dışarı döken kimse |
outpourer i.
|
|
114 |
Genel |
dışarı akma |
outpouring i.
|
|
115 |
Genel |
dışarı akma |
outrush i.
|
|
116 |
Genel |
dışarı atma |
outthrow i.
|
|
117 |
Genel |
dışarı itme |
outthrust i.
|
|
118 |
Genel |
dışarı çıkan şey |
outthrust i.
|
|
119 |
Genel |
hastalığı nedeniyle dışarı çıkamayan kimse |
shut-in i.
|
|
120 |
Genel |
içindekileri dışarı atmak için karın kaslarını germe |
push i.
|
|
121 |
Genel |
kitap kapağına ait dışarı uzanan bölüm |
square i.
|
|
122 |
Genel |
dışarı çıkmak |
protrude f.
|
|
123 |
Genel |
dışarı çıkmak |
pass out f.
|
|
124 |
Genel |
eğlenmek için dışarı çıkıp insanlarla buluşmak |
go out f.
|
|
125 |
Genel |
dışarı vurmak |
show f.
|
|
126 |
Genel |
dışarı sürmek |
drive f.
|
|
127 |
Genel |
birini kapı dışarı etmek |
kick someone out f.
|
|
128 |
Genel |
dışarı akıtmak |
effuse f.
|
|
129 |
Genel |
dışarı gitmek |
go abroad f.
|
|
130 |
Genel |
dışarı çıkarmak |
burnish f.
|
|
131 |
Genel |
dışarı itmek |
push out f.
|
|
132 |
Genel |
bir yerden dışarı atlamak |
jump out of f.
|
|
133 |
Genel |
dışarı doğru büyümek |
grow outward f.
|
|
134 |
Genel |
dışarı çıkmamak |
stop in f.
|
|
135 |
Genel |
dışarı fırlamak |
sally f.
|
|
136 |
Genel |
dışarı vermek |
exude f.
|
|
137 |
Genel |
dışarı çıkartmamak (birini ceza olarak) |
ground f.
|
|
138 |
Genel |
yaka paça dışarı atmak |
chuck somebody out f.
|
|
139 |
Genel |
yaka paça dışarı atmak |
chuck somebody out of something f.
|
|
140 |
Genel |
dışarı çıkmış olmak |
protrude f.
|
|
141 |
Genel |
dışarı atmak |
ejaculate f.
|
|
142 |
Genel |
dışarı atmak |
put out f.
|
|
143 |
Genel |
dışarı vermek |
discharge f.
|
|
144 |
Genel |
dışarı vurmak |
manifest f.
|
|
145 |
Genel |
dışarı atmak |
turf out f.
|
|
146 |
Genel |
kapı dışarı etmek |
throw out f.
|
|
147 |
Genel |
dışarı vermek (ısı/ışık) |
give off f.
|
|
148 |
Genel |
aralıktan dışarı bakmak |
peer out f.
|
|
149 |
Genel |
dışarı atmak |
eject f.
|
|
150 |
Genel |
dışarı uzanmış olmak |
protrude f.
|
|
151 |
Genel |
birini kapı dışarı etmek |
show someone the door f.
|
|
152 |
Genel |
dışarı göndermek |
send out f.
|
|
153 |
Genel |
dışarı atmak |
turn out f.
|
|
154 |
Genel |
kapı dışarı etmek |
dismiss f.
|
|
155 |
Genel |
ağzından dışarı sarkmak (dil) |
loll out f.
|
|
156 |
Genel |
dışarı çıkmak |
issue f.
|
|
157 |
Genel |
içinde bulunduğu yeri dumanla doldurarak dışarı çıkarmak |
smoke someone out f.
|
|
158 |
Genel |
dışarı atmak |
expel f.
|
|
159 |
Genel |
dışarı uzatmak |
stick out f.
|
|
160 |
Genel |
dışarı vermek |
let off f.
|
|
161 |
Genel |
dışarı atmak |
shoot out f.
|
|
162 |
Genel |
camdan dışarı atmak |
defenestrate f.
|
|
163 |
Genel |
dışarı yaptırmak |
outsource f.
|
|
164 |
Genel |
dışarı çıkarmak |
wheel out f.
|
|
165 |
Genel |
dışarı çıkarılmak |
(a tenant) be evicted f.
|
|
166 |
Genel |
dışarı çıkarılmak |
be extricated (someone/something) (from) f.
|
|
167 |
Genel |
dışarı sarkmak |
hang out of (a window/balcony) f.
|
|
168 |
Genel |
dışarı çıkarılmak |
be removed from f.
|
|
169 |
Genel |
dilini dışarı çıkarmak |
stick one's tongue out f.
|
|
170 |
Genel |
dışarı çıkarılmak |
extract or pull (something) from f.
|
|
171 |
Genel |
(kas) dışarı çekmek |
abduct f.
|
|
172 |
Genel |
gece dışarı çıkmak |
go out at night f.
|
|
173 |
Genel |
dışarı atmak |
chuck out f.
|
|
174 |
Genel |
kapı dışarı etmek |
turf out f.
|
|
175 |
Genel |
dışarı atmak |
evacuate f.
|
|
176 |
Genel |
dışarı çıkarmak |
exsert f.
|
|
177 |
Genel |
dışarı akmak |
flow out f.
|
|
178 |
Genel |
-den dışarı bakmak |
look out f.
|
|
179 |
Genel |
-den dışarı çıkmak |
project from f.
|
|
180 |
Genel |
-den dışarı uzanmak |
stick out f.
|
|
181 |
Genel |
-den dışarı atmak |
run out of f.
|
|
182 |
Genel |
-den dışarı uzanmak |
project from f.
|
|
183 |
Genel |
-den dışarı çıkmak |
stick out f.
|
|
184 |
Genel |
dışarı çıkartmak |
get out of f.
|
|
185 |
Genel |
dışarı sızmak |
get out of f.
|
|
186 |
Genel |
dışarı çıkartıp uzaklaştırmak |
get out of f.
|
|
187 |
Genel |
dışarı almak |
oust f.
|
|
188 |
Genel |
dışarı fırlamak |
protrude f.
|
|
189 |
Genel |
dışarı atmak |
rake out f.
|
|
190 |
Genel |
(öğrenciyi vb)kulağından tutup dışarı atmak |
out on someone's ear f.
|
|
191 |
Genel |
dışarı çıkmak |
come up for f.
|
|
192 |
Genel |
biraz dışarı çıkmak |
get outdoors a little f.
|
|
193 |
Genel |
karga tulumba kapı dışarı etmek |
toss someone out of the door f.
|
|
194 |
Genel |
çöpü dışarı çıkarmak |
take the garbage out f.
|
|
195 |
Genel |
çöpü dışarı götürmek |
take the garbage out f.
|
|
196 |
Genel |
pencereden dışarı sarkmak |
lean out of the window f.
|
|
197 |
Genel |
çöpü dışarı çıkarmak |
put the rubbish out f.
|
|
198 |
Genel |
çöpü dışarı koymak |
put the rubbish out f.
|
|
199 |
Genel |
polis tarafından yaka paça dışarı çıkarılmak |
be manhandled by the police f.
|
|
200 |
Genel |
öğle yemeği için dışarı çıkmak |
be out to lunch f.
|
|
201 |
Genel |
çöpü dışarı götürmek/atmak |
take the garbage out f.
|
|
202 |
Genel |
çöpü dışarı götürmek/atmak |
take the trash out f.
|
|
203 |
Genel |
pencereden dışarı bakmak |
look out the window f.
|
|
204 |
Genel |
birini ayak işleri/getir götür için dışarı yollamak |
send someone out on an errand f.
|
|
205 |
Genel |
birini ayak işleri/getir götür için dışarı yollamak |
send someone on an errand f.
|
|
206 |
Genel |
bir şeyi bir yerden dışarı atmak/fırlatmak |
fling something out f.
|
|
207 |
Genel |
bir şeyi bir yerden dışarı atmak/fırlatmak |
fling something out of something f.
|
|
208 |
Genel |
kapı dışarı edilmek |
be locked out f.
|
|
209 |
Genel |
çöpü dışarı atmak |
throw out the trash f.
|
|
210 |
Genel |
dışarı çıkıp bir şeyler yapmak |
get out and do something f.
|
|
211 |
Genel |
(evdeki) çöpü dışarı atmak |
take out the garbage f.
|
|
212 |
Genel |
(evdeki) çöpü dışarı atmak |
take out the trash f.
|
|
213 |
Genel |
dışarı atmak/boşaltmak |
expurge f.
|
|
214 |
Genel |
evden dışarı çıkmak |
go out of the house f.
|
|
215 |
Genel |
çöpü dışarı atmak |
take out the rubbish f.
|
|
216 |
Genel |
çöpü dışarı koymak |
put the rubbish out f.
|
|
217 |
Genel |
karga tulumba kapı dışarı etmek |
frogmarch f.
|
|
218 |
Genel |
dışarı uzanmak |
outjut f.
|
|
219 |
Genel |
yeniden dışarı atmak |
re-eject f.
|
|
220 |
Genel |
yeniden dışarı vermek |
re-emit f.
|
|
221 |
Genel |
yeniden dışarı atmak |
reexpel f.
|
|
222 |
Genel |
yeniden dışarı atmak |
re-expel f.
|
|
223 |
Genel |
dışarı atmak |
reject f.
|
|
224 |
Genel |
dışarı itmek |
obtrude f.
|
|
225 |
Genel |
(bir şeyin) altından dışarı çıkmak |
underlap f.
|
|
226 |
Genel |
dışarı atmak |
evict f.
|
|
227 |
Genel |
büyük miktarlarda dışarı çıkarmak |
eruct f.
|
|
228 |
Genel |
dışarı vermek |
exudate [obsolete] f.
|
|
229 |
Genel |
kağıt hamuru öğütücüsünün içindekileri basınçla dışarı atmak |
blow f.
|
|
230 |
Genel |
sergilemek amacıyla dışarı asmak |
hang out f.
|
|
231 |
Genel |
zorla dışarı çıkmak |
break f.
|
|
232 |
Genel |
(baskı altındaki yapı) dışarı doğru bükülmek |
bulge f.
|
|
233 |
Genel |
tekmeleyerek dışarı atmak |
hoof f.
|
|
234 |
Genel |
dışarı atmak |
hoof f.
|
|
235 |
Genel |
dışarı atmak |
move f.
|
|
236 |
Genel |
(akü, eriyik metal) dışarı gaz vermek |
gas f.
|
|
237 |
Genel |
dışarı dökmek |
decant f.
|
|
238 |
Genel |
dışarı aktarmak |
decant f.
|
|
239 |
Genel |
dışarı zamk vermek |
gum f.
|
|
240 |
Genel |
oluk açıp dışarı çıkmak |
gut out f.
|
|
241 |
Genel |
(dil) dışarı çıkmak |
loll f.
|
|
242 |
Genel |
dışarı nem yayan |
ooze f.
|
|
243 |
Genel |
dışarı çıkarmak |
rout f.
|
|
244 |
Genel |
dışarı atmak |
deturb [obsolete] f.
|
|
245 |
Genel |
dışarı atmak |
deturbate f.
|
|
246 |
Genel |
(vahşi hayvanı) girdiği yerden dışarı sürmek |
dislodge f.
|
|
247 |
Genel |
zorla dışarı atmak |
drub f.
|
|
248 |
Genel |
dışarı taşmak |
peal [dialect] [uk] f.
|
|
249 |
Genel |
dışarı itmek |
peep f.
|
|
250 |
Genel |
(krokette topu dışarı atarak) oyunu sonlandırmak |
peg out f.
|
|
251 |
Genel |
dışarı pörtlemek |
pout f.
|
|
252 |
Genel |
dışarı atmak |
fire f.
|
|
253 |
Genel |
kuş sürüsü gibi dışarı koşmak |
flush [obsolete] f.
|
|
254 |
Genel |
dışarı akmak |
outflow f.
|
|
255 |
Genel |
dışarı göndermek |
outlaunch f.
|
|
256 |
Genel |
dışarı çıkartmak |
outlead f.
|
|
257 |
Genel |
(pusudan) dışarı fırlamak |
outleap f.
|
|
258 |
Genel |
hızla dışarı akmak |
outpour f.
|
|
259 |
Genel |
dışarı itmek |
outpush f.
|
|
260 |
Genel |
zorla dışarı çıkmak |
outrush f.
|
|
261 |
Genel |
dışarı çıkmak |
outshoot f.
|
|
262 |
Genel |
dışarı atmak |
outthrow f.
|
|
263 |
Genel |
dışarı itmek |
outthrust f.
|
|
264 |
Genel |
nefesle dışarı atmak |
pluff f.
|
|
265 |
Genel |
üfleyerek dışarı atmak |
pluff f.
|
|
266 |
Genel |
nefesle dışarı atmak |
pluff [scotland] f.
|
|
267 |
Genel |
bir şeyi duman bulutu şeklinde dışarı vermek |
plume f.
|
|
268 |
Genel |
dışarı atmak |
shake f.
|
|
269 |
Genel |
dışarı çıkarmak |
poke f.
|
|
270 |
Genel |
dışarı uzatmak |
poke f.
|
|
271 |
Genel |
dışarı uzanmak |
poke out f.
|
|
272 |
Genel |
ucunu dışarı pörtletmek |
protuberate f.
|
|
273 |
Genel |
dışarı atmak |
spet f.
|
|
274 |
Genel |
basınçla dışarı çıkarmak |
spew f.
|
|
275 |
Genel |
basınç altındaymışçasına dışarı atmak |
spew f.
|
|
276 |
Genel |
dışarı fırlamak |
stick f.
|
|
277 |
Genel |
dışarı çıkmış |
protuberant s.
|
|
278 |
Genel |
dışarı atılmış |
ejaculated s.
|
|
279 |
Genel |
dışarı çıkmış |
egressed s.
|
|
280 |
Genel |
dışarı veren |
exhalent s.
|
|
281 |
Genel |
dışarı uzanmış |
protuberant s.
|
|
282 |
Genel |
dışarı akan |
excurrent s.
|
|
283 |
Genel |
dışarı veren |
exhalant s.
|
|
284 |
Genel |
dışarı götüren |
efferent s.
|
|
285 |
Genel |
dışarı akmış |
effused s.
|
|
286 |
Genel |
dışarı çıkan |
protrusive s.
|
|
287 |
Genel |
dışarı akan |
effusing s.
|
|
288 |
Genel |
dışarı atılmış |
ejected s.
|
|
289 |
Genel |
dışarı giden |
outgoing s.
|
|
290 |
Genel |
dışarı atılabilen |
ejective s.
|
|
291 |
Genel |
dışarı fırlamış |
protuberant s.
|
|
292 |
Genel |
dışarı verilmiş (soluk vb) |
exhaled s.
|
|
293 |
Genel |
dışarı çıkmış |
exuded s.
|
|
294 |
Genel |
dışarı taşmış |
effused s.
|
|
295 |
Genel |
sudan dışarı |
high and dry s.
|
|
296 |
Genel |
dışarı atılabilen |
ejectable s.
|
|
297 |
Genel |
dışarı verilmiş |
exuded s.
|
|
298 |
Genel |
dışarı akan |
effluent s.
|
|
299 |
Genel |
dışarı fışkırtılabilen |
ejectable s.
|
|
300 |
Genel |
dışarı fışkırmış |
ejaculated s.
|
|
301 |
Genel |
dışarı taşan |
effusing s.
|
|
302 |
Genel |
dışarı verilmiş |
emitted s.
|
|
303 |
Genel |
dışarı giden |
outbound s.
|
|
304 |
Genel |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untuck s.
|
|
305 |
Genel |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untucked s.
|
|
306 |
Genel |
dışarı kavis yapmış |
embowed s.
|
|
307 |
Genel |
dışarı büyüyen |
enate s.
|
|
308 |
Genel |
dışarı büyüyen |
enatic s.
|
|
309 |
Genel |
dışarı çıkmış |
exsert s.
|
|
310 |
Genel |
dışarı çıkmış |
exserted s.
|
|
311 |
Genel |
dışarı çıkmış |
exsertile s.
|
|
312 |
Genel |
aniden dışarı atılmış |
jaculatory s.
|
|
313 |
Genel |
dışarı akımlı |
excurrent s.
|
|
314 |
Genel |
dışarı taşmış |
exsert s.
|
|
315 |
Genel |
dışarı taşmış |
exserted s.
|
|
316 |
Genel |
dışarı çıkan |
jutting s.
|
|
317 |
Genel |
dışarı doğru çıkıntılı |
bosomy s.
|
|
318 |
Genel |
dışarı nem yayan |
oozy s.
|
|
319 |
Genel |
(hanedan arması) dışarı çıkar gibi tasvir edilen |
issuant s.
|
|
320 |
Genel |
dışarı fışkıran |
salient s.
|
|
321 |
Genel |
dışarı akan |
outflowing s.
|
|
322 |
Genel |
dışarı akan |
outsetting s.
|
|
323 |
Genel |
(el) avuç içi dışarı bakan |
supine s.
|
|
324 |
Genel |
dışarı götüren bir halde |
efferently zf.
|
|
325 |
Genel |
dışarı doğru |
outward zf.
|
|
326 |
Genel |
her şeye rağmen dışarı çıktık. |
regardless zf.
|
|
327 |
Genel |
-den dışarı |
out of ed.
|
|
328 |
Genel |
-den dışarı |
ex ed.
|
|
Phrasals |
|
329 |
Öbek Fiiller |
manyetik kart okutarak dışarı çıkmak |
card out f.
|
|
330 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
read out of f.
|
|
331 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
read out f.
|
|
332 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
cast forth f.
|
|
333 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
cast out f.
|
|
334 |
Öbek Fiiller |
(sıvının dışarı akabileceği şekilde) delik açmak |
set abroach f.
|
|
335 |
Öbek Fiiller |
kapı dışarı etmek |
cast by f.
|
|
336 |
Öbek Fiiller |
bir yeri yakarak (birini) dışarı çıkmaya zorlamak |
burn (one) out of (something) f.
|
|
337 |
Öbek Fiiller |
hızla dışarı çıkmak |
burst out f.
|
|
338 |
Öbek Fiiller |
hızla dışarı çıkmak |
burst out (of something) f.
|
|
339 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak |
put (one) out of (something or some place) f.
|
|
340 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak |
put (someone or an animal) out of something f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
turf off [brit] f.
|
|
342 |
Öbek Fiiller |
kapı dışarı etmek |
turf off [brit] f.
|
|
343 |
Öbek Fiiller |
öksürerek dışarı atmak |
choke up f.
|
|
344 |
Öbek Fiiller |
(birini ya da bir şeyi bir yerden) dışarı götürmek |
conduct (someone or something) out of (some place) f.
|
|
345 |
Öbek Fiiller |
birini bir yerden ya da bir şeyden dışarı çıkarmak |
conduct someone out of something f.
|
|
346 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkarmak |
conduct someone out of something f.
|
|
347 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkmak |
come out f.
|
|
348 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkmak |
come out f.
|
|
349 |
Öbek Fiiller |
dışarı pijamayla, şortla, ince elbiseyle vb. çıkmak |
come out in something f.
|
|
350 |
Öbek Fiiller |
üstünde pijamayla, kısacık etekle vs. dışarı çıkmak |
come out in something f.
|
|
351 |
Öbek Fiiller |
dışarı fırlamak |
charge off f.
|
|
352 |
Öbek Fiiller |
birini yaka paça dışarı atmak |
chuck someone out of some place f.
|
|
353 |
Öbek Fiiller |
birini yaka paça dışarı atmak |
chuck someone out f.
|
|
354 |
Öbek Fiiller |
birilerini dışarı çıkarmak |
clear someone out f.
|
|
355 |
Öbek Fiiller |
birilerini dışarı çıkarmak |
clear someone out of some place f.
|
|
356 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkartmak |
give off f.
|
|
357 |
Öbek Fiiller |
dışarı salmak |
give off f.
|
|
358 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkartmak |
lead out f.
|
|
359 |
Öbek Fiiller |
dışarı itmek |
jab out f.
|
|
360 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
chuck out f.
|
|
361 |
Öbek Fiiller |
dışarı püskürmek |
spray out f.
|
|
362 |
Öbek Fiiller |
dışarı itmek |
thrust out f.
|
|
363 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkmaya zorlamak |
force out f.
|
|
364 |
Öbek Fiiller |
dışarı sıçramak |
spatter out f.
|
|
365 |
Öbek Fiiller |
dışarı fırlamak |
sweep off f.
|
|
366 |
Öbek Fiiller |
hızla dışarı çıkmak |
light out of f.
|
|
367 |
Öbek Fiiller |
eşlik ederek dışarı çıkarmak |
bustle someone off f.
|
|
368 |
Öbek Fiiller |
hızla dışarı çıkmak |
sweep off f.
|
|
369 |
Öbek Fiiller |
hızla dışarı çıkmak |
pelt out f.
|
|
370 |
Öbek Fiiller |
hızla dışarı çıkmak |
light out f.
|
|
371 |
Öbek Fiiller |
kapı dışarı etmek |
chuck out of f.
|
|
372 |
Öbek Fiiller |
kapı dışarı etmek |
chuck out f.
|
|
373 |
Öbek Fiiller |
(bir yerden dışarı) çıkmak/gitmek |
run along f.
|
|
374 |
Öbek Fiiller |
(bitki) dışarı doğru büyümek |
bush out f.
|
|
375 |
Öbek Fiiller |
(güç kullanarak) dışarı atmak |
muscle out f.
|
|
376 |
Öbek Fiiller |
(bir yerden) dışarı çıkmak istemek |
want out (of something) f.
|
|
377 |
Öbek Fiiller |
dışarı dökmek/saçmak/fırlatmak |
toss off f.
|
|
378 |
Öbek Fiiller |
dışarı düşmek |
drop out f.
|
|
379 |
Öbek Fiiller |
dışarı saçılmak/dökülmek |
drop out f.
|
|
380 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak/çıkarmak |
drop out f.
|
|
381 |
Öbek Fiiller |
dışarı atlamak/düşmek |
dropout f.
|
|
382 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
drop out f.
|
|
383 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi dışarı atmak |
drop out of (something) f.
|
|
384 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) dışarı atmak |
drop (someone or something) out of f.
|
|
385 |
Öbek Fiiller |
dışarı fırlamak |
stick up f.
|
|
386 |
Öbek Fiiller |
'-den dışarı bir şey vermek |
emit (something) from (something) f.
|
|
387 |
Öbek Fiiller |
ön yüzü dışarı bakacak şekilde konumlandırmak |
face out f.
|
|
388 |
Öbek Fiiller |
yüzünü dışarı doğru konumlandırmak |
face out f.
|
|
389 |
Öbek Fiiller |
ön yüzü dışarı bakacak şekilde konumlandırmak |
face out f.
|
|
390 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırmak |
spring forth f.
|
|
391 |
Öbek Fiiller |
dışarı püskürmek |
spring forth f.
|
|
392 |
Öbek Fiiller |
dışarı taşmak |
spring forth f.
|
|
393 |
Öbek Fiiller |
birden dışarı dökülmek |
spring forth f.
|
|
394 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırmak |
vomit forth f.
|
|
395 |
Öbek Fiiller |
dışarı püskürmek |
vomit forth f.
|
|
396 |
Öbek Fiiller |
dışarı taşmak |
vomit forth f.
|
|
397 |
Öbek Fiiller |
dışarı kusmak |
vomit forth f.
|
|
398 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırmak |
vomit forth f.
|
|
399 |
Öbek Fiiller |
dışarı püskürmek |
vomit forth f.
|
|
400 |
Öbek Fiiller |
dışarı taşmak |
vomit forth f.
|
|
401 |
Öbek Fiiller |
dışarı kusmak |
vomit forth f.
|
|
402 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden dışarı sızıntı yapmak |
ooze from f.
|
|
403 |
Öbek Fiiller |
(birini) dışarı atmak |
remove from (someone or something) f.
|
|
404 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı fışkırmak |
spout from (something) f.
|
|
405 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı fışkırmak |
squirt from (something) f.
|
|
406 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırtmak |
squirt from (something) f.
|
|
407 |
Öbek Fiiller |
dışarı püskürtmek |
squirt from (something) f.
|
|
408 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırmak |
squirt from something f.
|
|
409 |
Öbek Fiiller |
dışarı püskürmek |
squirt from something f.
|
|
410 |
Öbek Fiiller |
dışarı taşmak |
squirt from something f.
|
|
411 |
Öbek Fiiller |
dışarı bakmak |
gaze out on (something) f.
|
|
412 |
Öbek Fiiller |
bir yerden dışarı bakmak |
gaze out on something f.
|
|
413 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yemek için dışarı çıkmak |
go out for (something) f.
|
|
414 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi geri getirmek için dışarı çıkmak |
go out for someone or something f.
|
|
415 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi alıp getirmek için dışarı çıkmak |
go out for someone or something f.
|
|
416 |
Öbek Fiiller |
öksürerek dışarı atmak |
hack up f.
|
|
417 |
Öbek Fiiller |
dışarı sürüklemek |
haul out f.
|
|
418 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkarmak |
haul out f.
|
|
419 |
Öbek Fiiller |
dışarı taşımak |
haul out f.
|
|
420 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi dışarı çıkarmak |
bring out f.
|
|
421 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/yerden) dışarı kaydırmak |
slide out of (something or some place) f.
|
|
422 |
Öbek Fiiller |
dışarı kaydırmak |
slide something out of something f.
|
|
423 |
Öbek Fiiller |
dışarı kaydırmak |
and slide something out f.
|
|
424 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkarmak |
sling out f.
|
|
425 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
sling out f.
|
|
426 |
Öbek Fiiller |
kapı dışarı etmek |
sling out f.
|
|
427 |
Öbek Fiiller |
sıkıp içindekini dışarı çıkarmak |
squeeze out f.
|
|
428 |
Öbek Fiiller |
dışarı itmek |
squeeze out f.
|
|
429 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir yerden dışarı çıkarmak |
take someone or something out of something f.
|
|
430 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir yerden dışarı çıkarmak |
and take someone or something out f.
|
|
431 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir yerden dışarı çekmek |
tease out of (someone or something) f.
|
|
432 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir yerden dışarı çekmek |
tease something out of something f.
|
|
433 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir yerden dışarı çekmek |
tease something out f.
|
|
434 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak/çıkarmak |
toss out f.
|
|
435 |
Öbek Fiiller |
olumsuz hava koşulları dışarı çıkmasına izin vermemek |
weather in f.
|
|
436 |
Öbek Fiiller |
tekerlekli bir araçla dışarı çıkarmak |
wheel out f.
|
|
437 |
Öbek Fiiller |
dışarı yatmak |
lay out f.
|
|
438 |
Öbek Fiiller |
dışarı uzanmak |
lay out f.
|
|
439 |
Öbek Fiiller |
(birinin) yanından ayırmamak/dışarı çıkarmamak |
keep in with (someone) f.
|
|
440 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı akmak |
pour out (of something) f.
|
|
441 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı dökmek |
pour out (of something) f.
|
|
442 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı akıtmak |
pour out (of something) f.
|
|
443 |
Öbek Fiiller |
dışarı akmak |
pour out f.
|
|
444 |
Öbek Fiiller |
dışarı dökülmek |
pour out f.
|
|
445 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırmak |
pour out f.
|
|
446 |
Öbek Fiiller |
dışarı akın etmek |
pour out on (somewhere or something) f.
|
|
447 |
Öbek Fiiller |
dışarı akın etmek |
pour out onto (somewhere or something) f.
|
|
448 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi/sıvıyı dışarı fışkırtmak |
spout something out f.
|
|
449 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi/sıvıyı dışarı sızdırmak |
spout something out f.
|
|
450 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi/sıvıyı dışarı akıtmak |
spout something out f.
|
|
451 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi/sıvıyı dışarı kaçırmak |
spout something out f.
|
|
452 |
Öbek Fiiller |
dışarı uzatmak |
stretch forth f.
|
|
453 |
Öbek Fiiller |
bir akımla (su, rüzgar) dışarı süpürmek |
sweep out f.
|
|
454 |
Öbek Fiiller |
dışarı sürüklemek |
sweep out f.
|
|
455 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/yerden) dışarı itmek |
sweep out of (something or some place) f.
|
|
456 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/yerden) dışarı sürüklemek |
sweep out of (something or some place) f.
|
|
457 |
Öbek Fiiller |
(evcil bir hayvanı) dışarı çıkarmak |
take out f.
|
|
458 |
Öbek Fiiller |
birini dışarı çıkarmak |
take out f.
|
|
459 |
Öbek Fiiller |
gece dışarı çıkmak |
take someone out f.
|
|
460 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) sınırından/kapsamından dışarı çıkarmamak |
keep within (something) f.
|
|
461 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/yerden) dışarı akmak |
surge out of (someone, something, or some place) f.
|
|
462 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/yerden) dışarı sızmak |
surge out of (someone, something, or some place) f.
|
|
463 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı püskürmek |
well out of (something) f.
|
|
464 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı taşmak |
well out of (something) f.
|
|
465 |
Öbek Fiiller |
tekerlekli bir araçla (bir şeyden/yerden) dışarı çıkarmak |
wheel out of (something or some place) f.
|
|
466 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi tekerlekli bir araçla bir şeyden dışarı çıkarmak |
wheel someone or something out of something f.
|
|
467 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi tekerlekli bir araçla bir şeyden dışarı çıkarmak |
wheel someone or something out f.
|
|
468 |
Öbek Fiiller |
dışarı akmak |
pump out f.
|
|
469 |
Öbek Fiiller |
dışarı sızmak |
pump out f.
|
|
470 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırmak |
pump out f.
|
|
471 |
Öbek Fiiller |
zorla dışarı atmak |
force out f.
|
|
472 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/yerden) dışarı yönlendirmek |
lead out of (something or some place) f.
|
|
473 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden dışarı yönlendirmek |
lead (someone or an animal) out of something f.
|
|
474 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeyden/yerden) kapı dışarı etmek |
put (one) out of (something or some place) f.
|
|
475 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek |
put (someone or an animal) out of something f.
|
|
476 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek |
put (someone or an animal) out f.
|
|
477 |
Öbek Fiiller |
birini/bir hayvanı bir şeyden/yerden dışarı çıkması için korkutmak |
terrify someone or an animal out of something f.
|
|
478 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir etkinlik için dışarı davet etmek |
ask (one) out f.
|
|
479 |
Öbek Fiiller |
dışarı fışkırtmak |
bellow out f.
|
|
480 |
Öbek Fiiller |
dışarı püskürtmek |
bellow out f.
|
|
481 |
Öbek Fiiller |
dışarı salmak |
bellow out f.
|
|
482 |
Öbek Fiiller |
dışarı atmak |
boot or an animal out f.
|
|
483 |
Öbek Fiiller |
kapı dışarı etmek |
boot or an animal out f.
|
|
484 |
Öbek Fiiller |
birini/bir hayvanı dışarı atmak |
boot someone or an animal out f.
|
|
485 |
Öbek Fiiller |
birini/bir hayvanı kapı dışarı etmek |
boot someone or an animal out f.
|
|
486 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) dışarı/geri sekmek |
bounce out (of something) f.
|
|
487 |
Öbek Fiiller |
soluğunu dışarı vermek |
breathe something out f.
|
|
488 |
Öbek Fiiller |
dışarı taşmak |
bulge out f.
|
|
489 |
Öbek Fiiller |
dışarı fırlamak |
bulge out f.
|
|
490 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi yakıp birini dışarı çıkartmak/çıkmaya zorlamak |
burn someone out of something f.
|
|
491 |
Öbek Fiiller |
evini/işini yakıp birini dışarı çıkmak zorunda bırakmak |
burn someone out of something f.
|
|
492 |
Öbek Fiiller |
yakıp dışarı çıkartmak/çıkmaya zorlamak |
burn out of f.
|
|
493 |
Öbek Fiiller |
evini/işini yakıp dışarı çıkmak zorunda bırakmak |
burn out of f.
|
|
494 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/bir yerden) dışarı akmak |
burst out of (somewhere or something) f.
|
|
495 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/bir yerden) hızla dışarı çıkmak |
burst out of (somewhere or something) f.
|
|
496 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi dışarı taşımak |
carry someone or something out f.
|
|
497 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi alıp dışarı çıkarmak |
carry someone or something out f.
|
|
498 |
Öbek Fiiller |
dışarı doğru çıkıntı yapmak |
break out f.
|
|
499 |
Öbek Fiiller |
dışarı çıkarmak |
move out f.
|
|
500 |
Öbek Fiiller |
sosyalleşmek için birileriyle dışarı çıkmak |
look in f.
|
|