|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
zarardan korumak |
preserve f.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
diz altını korumak amacıyla kullanılan zırh |
jambeau i.
|
|
3 |
Genel |
sporcuların alt bacak kısmını korumak için yapılmış sert koruyucu |
shinguard i.
|
|
4 |
Genel |
yiyecekleri kitapları vb kaplamak ve korumak için kullanılan elastik ince tabaka |
shrink-wrap i.
|
|
5 |
Genel |
1879'da irlanda'nın dublin kentinde kiracıların menfaatlerini korumak üzere kurulmuş bir dernek |
the land league i.
|
|
6 |
Genel |
zırhın koltuk altlarını veya eklemleri korumak için kullanılan kumaşla desteklenmiş bir bölgesi |
voider i.
|
|
7 |
Genel |
zırhın koltuk altlarını veya eklemleri korumak için kullanılan kumaşla desteklenmiş bir bölgesi |
gusset i.
|
|
8 |
Genel |
gemi donanımını aşınmadan korumak için kullanılan kalın bir halat ağı |
mat i.
|
|
9 |
Genel |
kullanma veya taşıma sırasında malları korumak için üzerlerine veya badana, bakım gibi işlemler sırasında eşyaları korumak için belirli kısımlarına örtü seren işçi |
masquer i.
|
|
10 |
Genel |
güneşten korumak için asker kepinin üstünü örten ince kumaş |
havelock i.
|
|
11 |
Genel |
çiftlikte çitleri korumak ve hayvanların dışarı çıkmasını önlemekle görevli çalışan |
boundary rider [australia] i.
|
|
12 |
Genel |
itibarını korumak |
honour i.
|
|
13 |
Genel |
boksörün dişlerini ve dudaklarını korumak için taktığı ağızlık |
mouthpiece i.
|
|
14 |
Genel |
binicilerin bacaklarını korumak için eyerin iki yanına takılan uzun çizme |
gambado i.
|
|
15 |
Genel |
haşereleri kovmak ve evi büyüden korumak için bahçeye konan heykelcik |
gnome i.
|
|
16 |
Genel |
savaş zamanında kenti hava saldırılarına karşı korumak için geceleri ışıkların kısıtlı kullanılması |
dim-out i.
|
|
17 |
Genel |
boyacıların döşeme ve mobilyaları korumak için serdikleri örtü veya kağıt |
dropcloth i.
|
|
18 |
Genel |
içerikleri korumak için üzerine katlanmış olan örtü |
folder i.
|
|
19 |
Genel |
tünel uzatan madencileri düşen molozlardan korumak için set üstüne konulan tahta veya kereste |
spiling i.
|
|
20 |
Genel |
yerini korumak |
be one's own man f.
|
|
21 |
Genel |
set yaparak korumak |
dike f.
|
|
22 |
Genel |
kaliteyi korumak |
preserve the quality f.
|
|
23 |
Genel |
üstünlüğünü korumak |
hold the field f.
|
|
24 |
Genel |
ateş ederek başkasını korumak |
cover f.
|
|
25 |
Genel |
kendini korumak |
fend f.
|
|
26 |
Genel |
başka birine ateş ederek birini korumak |
cover f.
|
|
27 |
Genel |
belirli bir düzeyi korumak |
maintain f.
|
|
28 |
Genel |
tazeliğini korumak |
maintain one's freshness f.
|
|
29 |
Genel |
disiplini korumak |
keep order f.
|
|
30 |
Genel |
yan tarafı korumak |
flank f.
|
|
31 |
Genel |
güneşten korumak |
shade f.
|
|
32 |
Genel |
formunu korumak |
keep fit f.
|
|
33 |
Genel |
kum torbasıyla korumak |
sandbag f.
|
|
34 |
Genel |
eşlik etmek (korumak/gözetmek amacıyla) |
escort f.
|
|
35 |
Genel |
tazeliğini korumak |
remain fresh f.
|
|
36 |
Genel |
yerini korumak |
hold one's own f.
|
|
37 |
Genel |
eski durumunu korumak |
hold one's own f.
|
|
38 |
Genel |
saygınlığını korumak |
maintain one's prestige f.
|
|
39 |
Genel |
asayişi korumak |
keep the peace f.
|
|
40 |
Genel |
ışıktan korumak |
shade f.
|
|
41 |
Genel |
kaliteyi korumak |
maintain the quality f.
|
|
42 |
Genel |
ateşle korumak |
cover f.
|
|
43 |
Genel |
dengesini korumak |
keep one's balance f.
|
|
44 |
Genel |
vücut hatlarını korumak |
keep one's figure f.
|
|
45 |
Genel |
karşı ateşe karşı korumak |
cover f.
|
|
46 |
Genel |
telif hakkı ile korumak |
copyright f.
|
|
47 |
Genel |
parlamentodaki yerini korumak |
keep one's seat f.
|
|
48 |
Genel |
siper ile korumak |
bulwark f.
|
|
49 |
Genel |
tazeliğini korumak |
retain one's freshness f.
|
|
50 |
Genel |
birini korumak |
give someone shelter f.
|
|
51 |
Genel |
gereğinden fazla korumak |
overprotect f.
|
|
52 |
Genel |
özelliğini korumak |
maintain its characteristics f.
|
|
53 |
Genel |
itibarını korumak |
protect one's reputation f.
|
|
54 |
Genel |
soğukkanlılığını korumak |
keep one's composure f.
|
|
55 |
Genel |
soğukkanlılığını korumak |
keep cool f.
|
|
56 |
Genel |
hakkını korumak |
vindicate f.
|
|
57 |
Genel |
mevcut durumu korumak |
hold the line f.
|
|
58 |
Genel |
mevcut durumu korumak |
stay on hold f.
|
|
59 |
Genel |
resmiyeti korumak |
keep the formality f.
|
|
60 |
Genel |
bir şeyden korumak |
debar from f.
|
|
61 |
Genel |
çevreyi korumak |
protect the environment f.
|
|
62 |
Genel |
telle çevirerek korumak |
gange f.
|
|
63 |
Genel |
yiyeceği korumak |
put up f.
|
|
64 |
Genel |
çizgiyi korumak |
know where one is standing f.
|
|
65 |
Genel |
çizgiyi korumak |
protect the line f.
|
|
66 |
Genel |
çizgiyi korumak |
keep the line f.
|
|
67 |
Genel |
çıkarını korumak |
protect one's benefits f.
|
|
68 |
Genel |
doğayı korumak |
preserve the nature f.
|
|
69 |
Genel |
doğayı korumak |
protect the nature f.
|
|
70 |
Genel |
(binayı) soğuğa karşı korumak |
weatherise f.
|
|
71 |
Genel |
(binayı) soğuğa karşı korumak |
weatherize f.
|
|
72 |
Genel |
sessizliğini korumak |
keep one's silence f.
|
|
73 |
Genel |
sessizliğini korumak |
maintain one's silence f.
|
|
74 |
Genel |
çevreyi korumak |
preserve the environment f.
|
|
75 |
Genel |
çevreyi korumak |
safeguard the environment f.
|
|
76 |
Genel |
esrarını korumak |
remain puzzle f.
|
|
77 |
Genel |
sınırı korumak |
patrol the border f.
|
|
78 |
Genel |
çevre korumak |
preserve the environment f.
|
|
79 |
Genel |
sınırı korumak |
guard the border f.
|
|
80 |
Genel |
sınır korumak |
patrol the border f.
|
|
81 |
Genel |
sınır korumak |
guard the border f.
|
|
82 |
Genel |
çevre korumak |
safeguard the environment f.
|
|
83 |
Genel |
çevre korumak |
protect the environment f.
|
|
84 |
Genel |
haklarını korumak |
defend one's rights f.
|
|
85 |
Genel |
haklarını korumak |
safeguard one's rights f.
|
|
86 |
Genel |
haklarını korumak |
protect one's rights f.
|
|
87 |
Genel |
karşı korumak |
protect against f.
|
|
88 |
Genel |
umudu korumak |
keep alive hope f.
|
|
89 |
Genel |
umudunu korumak |
cling to hope f.
|
|
90 |
Genel |
umudunu korumak |
keep alive hope f.
|
|
91 |
Genel |
umudu korumak |
cling to hope f.
|
|
92 |
Genel |
resmiyeti korumak |
maintain formality f.
|
|
93 |
Genel |
teni korumak |
protect skin f.
|
|
94 |
Genel |
gizemini korumak |
remain mystery f.
|
|
95 |
Genel |
devamlılığını korumak |
maintain continuity f.
|
|
96 |
Genel |
devamlılığını korumak |
preserve continuity f.
|
|
97 |
Genel |
kilosunu korumak |
maintain one's weight f.
|
|
98 |
Genel |
huzuru korumak |
keep the peace f.
|
|
99 |
Genel |
barışı korumak |
keep the peace f.
|
|
100 |
Genel |
kendini -den korumak |
fend f.
|
|
101 |
Genel |
güncelliğini korumak |
keep up-to-date f.
|
|
102 |
Genel |
-e karşı korumak |
safeguard against f.
|
|
103 |
Genel |
birisinin çıkarlarını korumak |
watch over one's interest f.
|
|
104 |
Genel |
birisinin çıkarlarını korumak |
take care of one's interest f.
|
|
105 |
Genel |
birisinin çıkarlarını korumak |
attend one's interest f.
|
|
106 |
Genel |
namusunu korumak |
save one’s honor f.
|
|
107 |
Genel |
namusunu korumak |
uphold one’s honor f.
|
|
108 |
Genel |
namusunu korumak |
save one’s honour f.
|
|
109 |
Genel |
namusunu korumak |
defend one’s honour f.
|
|
110 |
Genel |
namusunu korumak |
defend one’s honor f.
|
|
111 |
Genel |
namusunu korumak |
uphold one’s honour f.
|
|
112 |
Genel |
soğukkanlılığını korumak |
keep one's shirt f.
|
|
113 |
Genel |
soğukkanlılığını korumak |
keep one's hair f.
|
|
114 |
Genel |
hafızalardaki yerini korumak |
be etched in memories f.
|
|
115 |
Genel |
hafızalardaki yerini korumak |
linger in memories f.
|
|
116 |
Genel |
hafızalardaki yerini korumak |
remain in memories f.
|
|
117 |
Genel |
hafızalardaki yerini korumak |
be still in memories f.
|
|
118 |
Genel |
soğukkanlılığını korumak |
remain calm f.
|
|
119 |
Genel |
soğukkanlılığını korumak |
keep one's temper f.
|
|
120 |
Genel |
birisinin çıkarlarını korumak |
protect one's interests f.
|
|
121 |
Genel |
formunu korumak |
keep one's fit f.
|
|
122 |
Genel |
popülerliğini korumak |
stay popular f.
|
|
123 |
Genel |
durumu ciddiyetini korumak |
be still critical f.
|
|
124 |
Genel |
(durumu) ciddiyetini korumak |
(one's condition) to be still critical f.
|
|
125 |
Genel |
resmiyeti korumak |
retain formality f.
|
|
126 |
Genel |
resmiyeti korumak |
keep one's distance (from someone) f.
|
|
127 |
Genel |
kişilik haklarını korumak |
protect one's personal rights f.
|
|
128 |
Genel |
şerefini korumak |
defend one's honour f.
|
|
129 |
Genel |
şerefini korumak |
guard one's honour f.
|
|
130 |
Genel |
birinin menfaatini korumak |
protect one's interest f.
|
|
131 |
Genel |
şöhretini korumak |
maintain one's reputation f.
|
|
132 |
Genel |
kültürel mirası korumak |
conserve the cultural heritage f.
|
|
133 |
Genel |
hakkında sessizliğini korumak |
maintain silence about f.
|
|
134 |
Genel |
hakkındaki sessizliğini korumak |
maintain silence about f.
|
|
135 |
Genel |
adaleti korumak |
secure the justice f.
|
|
136 |
Genel |
önemini korumak |
maintain its importance f.
|
|
137 |
Genel |
sükunetini korumak |
stay calm f.
|
|
138 |
Genel |
-den korumak |
keep safe from f.
|
|
139 |
Genel |
gizemini korumak |
remain a puzzle f.
|
|
140 |
Genel |
esrarını korumak |
remain a puzzle f.
|
|
141 |
Genel |
esrarını korumak |
remain mystery f.
|
|
142 |
Genel |
gizemini korumak |
remain a mystery f.
|
|
143 |
Genel |
hak korumak |
protect the right f.
|
|
144 |
Genel |
demokrasiyi korumak |
protect the democracy f.
|
|
145 |
Genel |
insan haklarını korumak |
protect the human rights f.
|
|
146 |
Genel |
şahısları elektrik çarpmasına karşı korumak |
protect the persons from electric shocks f.
|
|
147 |
Genel |
sağlığını korumak |
keep healthy f.
|
|
148 |
Genel |
kendi çıkarını korumak |
stand up for oneself f.
|
|
149 |
Genel |
belirsizliğini korumak |
remain uncertain f.
|
|
150 |
Genel |
sessizliğini korumak |
keep shtum f.
|
|
151 |
Genel |
birini birinden korumak |
guard someone from someone f.
|
|
152 |
Genel |
müktesep hakların korunması ilkesine dayanarak birini korumak |
grandfather someone in f.
|
|
153 |
Genel |
esrarını/gizemini korumak |
remain a secret f.
|
|
154 |
Genel |
çevreyi/yeşili korumak |
go green f.
|
|
155 |
Genel |
takip mesafesini korumak |
maintain a safe following distance f.
|
|
156 |
Genel |
(aradaki) puan farkını korumak |
maintain the gap f.
|
|
157 |
Genel |
beden ve ruh sağlığını korumak ve iyileştirmek amacıyla yapılan fizik tedavi/egzersiz gibi yöntemler |
bodywork f.
|
|
158 |
Genel |
beden ve ruh sağlığını korumak ve iyileştirmek amacıyla fizik tedavi/egzersiz gibi yöntemleri kullanan veya bunları yapan/yaptıran kimse |
bodyworker f.
|
|
159 |
Genel |
kötü gözlerden korumak/sakınmak |
protect from evil eyes f.
|
|
160 |
Genel |
metanetini korumak |
maintain one's composure f.
|
|
161 |
Genel |
görsel bütünlüğü korumak |
maintain the visual integrity f.
|
|
162 |
Genel |
korumak/bekçilik etmek |
chaperon f.
|
|
163 |
Genel |
umudu korumak |
keep hope alive f.
|
|
164 |
Genel |
umudu korumak |
keep hopes alive f.
|
|
165 |
Genel |
doğal kaynaklarıı korumak |
protect the natural resources f.
|
|
166 |
Genel |
dengeyi korumak |
maintain the balance f.
|
|
167 |
Genel |
dengeyi korumak |
keep the balance f.
|
|
168 |
Genel |
anıtları korumak |
preserve monuments f.
|
|
169 |
Genel |
güncelliğini korumak |
continue to be relevant f.
|
|
170 |
Genel |
ormanları korumak |
protect the forests f.
|
|
171 |
Genel |
kiloyu korumak |
balance your weight f.
|
|
172 |
Genel |
kiloyu korumak |
maintain your weight f.
|
|
173 |
Genel |
alarm ile korumak |
alarm f.
|
|
174 |
Genel |
büyülü bir güç ile korumak |
charm f.
|
|
175 |
Genel |
durumunu korumak |
remain firm f.
|
|
176 |
Genel |
eski durumunu korumak |
hold one's own f.
|
|
177 |
Genel |
tükenmelerini engellemek için av hayvanlarını korumak |
preserve game f.
|
|
178 |
Genel |
akıl sağlığını korumak |
keep sanity f.
|
|
179 |
Genel |
şemsiye ile korumak |
umbrella f.
|
|
180 |
Genel |
şemsiye ile korur gibi korumak |
umbrella f.
|
|
181 |
Genel |
önlükle korumak |
apron f.
|
|
182 |
Genel |
korumak için başka yöne çevirmek |
emmantle f.
|
|
183 |
Genel |
kendini korumak için kaslarını kasmak |
hold f.
|
|
184 |
Genel |
dans ederken dengesini korumak |
balance f.
|
|
185 |
Genel |
siperlik ile korumak |
visor f.
|
|
186 |
Genel |
(işgal veya istilaya karşı) korumak |
wear [uk] f.
|
|
187 |
Genel |
(giriş veya işgalden) korumak |
wear [uk] f.
|
|
188 |
Genel |
şilte ile desteklemek veya korumak |
mattress f.
|
|
189 |
Genel |
korumak veya saklamak için kışın üzerini kapatmak |
winter-ground f.
|
|
190 |
Genel |
geçerliliğini korumak |
run f.
|
|
191 |
Genel |
kötülüklerden korumak |
bless [rare] f.
|
|
192 |
Genel |
kazadan, beladan korumak |
bless [rare] f.
|
|
193 |
Genel |
siperle korumak |
blind f.
|
|
194 |
Genel |
patlama/ısı/radyasyondan korumak |
harden f.
|
|
195 |
Genel |
yumurtaları korumak |
brood f.
|
|
196 |
Genel |
yavruları korumak |
brood f.
|
|
197 |
Genel |
kaplayarak korumak |
hill [dialect] [uk] f.
|
|
198 |
Genel |
örterek korumak |
hill [dialect] [uk] f.
|
|
199 |
Genel |
korumak için örtmek (kulak, burun) |
hold f.
|
|
200 |
Genel |
(toprak yığınını) aşınma, çökme veya sürüklenmekten korumak |
hold f.
|
|
201 |
Genel |
askeri bir operasyonda açılan ateşten korumak |
mother f.
|
|
202 |
Genel |
(araziyi veya avı) ağlı kaçak avcılara karşı korumak için engel yerleştirmek |
bush f.
|
|
203 |
Genel |
çitlerle korumak |
ring-fence f.
|
|
204 |
Genel |
çitle çevrelemişçesine korumak |
ring-fence f.
|
|
205 |
Genel |
sıkı sıkı korumak |
desk f.
|
|
206 |
Genel |
parmaklıkla korumak |
grate f.
|
|
207 |
Genel |
oyunlarda kart veya taşı korumak |
guard f.
|
|
208 |
Genel |
buz üzerinde korumak |
ice f.
|
|
209 |
Genel |
değerini korumak |
run f.
|
|
210 |
Genel |
hızını korumak |
run f.
|
|
211 |
Genel |
güncelliğini korumak |
run f.
|
|
212 |
Genel |
ateş ederek korumak |
cover with fire f.
|
|
213 |
Genel |
güç kesildikten sonra bir süre daha momentumu korumak |
drift f.
|
|
214 |
Genel |
kendini korumak |
fence [obsolete] f.
|
|
215 |
Genel |
kutsal bir şey gibi korumak |
inshrine f.
|
|
216 |
Genel |
bütünlüğünü korumak |
salve [obsolete] f.
|
|
217 |
Genel |
saygınlığını korumak |
salve [obsolete] f.
|
|
218 |
Genel |
bozulmadan korumak |
preserve f.
|
|
219 |
Genel |
spor amaçlı av hayvanları yetiştirip korumak |
preserve f.
|
|
220 |
Genel |
tehlikelerden korumak |
scoug f.
|
|
221 |
Genel |
tehlikeden korumak |
scug [scotland] f.
|
|
222 |
Genel |
muhafız olarak korumak |
sentry f.
|
|
223 |
Genel |
ışıktan korumak |
shade [obsolete] f.
|
|
224 |
Genel |
sıcaktan korumak |
shade [obsolete] f.
|
|
225 |
Genel |
ısıdan korumak |
shade [obsolete] f.
|
|
226 |
Genel |
güneşten korumak |
shadow [obsolete] f.
|
|
227 |
Genel |
suçtan korumak |
shadow [obsolete] f.
|
|
228 |
Genel |
cezadan korumak |
shadow [obsolete] f.
|
|
229 |
Genel |
hata yapmaktan korumak |
shadow [obsolete] f.
|
|
230 |
Genel |
(saatleri, düzenekleri) öngörülen darbelerin vereceği hasardan korumak |
shockproof f.
|
|
231 |
Genel |
ayakkabı ile korumak |
shoe f.
|
|
232 |
Genel |
ayakkabı işlevi görecek bir şeyle korumak |
shoe f.
|
|
233 |
Genel |
makamını korumak |
sit f.
|
|
234 |
Genel |
sessizliğini korumak |
sit tight f.
|
|
235 |
Genel |
kale ile korumak |
fortress f.
|
|
236 |
Genel |
sabit formda korumak |
fossilise f.
|
|
237 |
Genel |
sabit formda korumak |
fossilize f.
|
|
238 |
Genel |
yüz ifadesini korumak |
freeze f.
|
|
239 |
Genel |
(kitapları) kaplama kağıdı ile korumak |
slip-sheet f.
|
|
240 |
Genel |
koruyucu tarife ile korumak |
protect f.
|
|
241 |
Genel |
pozisyonunu korumak |
stillstand f.
|
|
242 |
Genel |
yaz sıcağından korumak |
summerise [uk] f.
|
|
243 |
Genel |
yaz sıcağından korumak |
summerize [us] f.
|
|
244 |
Genel |
(fiyatın) değerini korumak |
support f.
|
|
245 |
Genel |
işlevini korumak |
survive f.
|
|
246 |
Genel |
geçerliliğini korumak |
obtain f.
|
|
247 |
Genel |
istikrarını korumak |
steady f.
|
|
248 |
Genel |
(gıda) radyasyona maruz bırakarak korumak |
irradiate f.
|
|
249 |
Genel |
kendini korumak için |
in self-defense zf.
|
|
250 |
Genel |
korumak suretiyle |
protectingly zf.
|
|
Phrasals |
|
251 |
Öbek Fiiller |
(müzik) aynı ritmi korumak |
hold over f.
|
|
252 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı korumak |
guard someone against something f.
|
|
253 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeyden korumak |
protect someone from something f.
|
|
254 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir riske karşı korumak |
hedge something against something f.
|
|
255 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı korumak |
protect someone against something f.
|
|
256 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeyden korumak |
preserve someone from something f.
|
|
257 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeyden korumak |
guard someone from something f.
|
|
258 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı korumak |
preserve someone against something f.
|
|
259 |
Öbek Fiiller |
-e karşı korumak/izole etmek |
insulate someone against something f.
|
|
260 |
Öbek Fiiller |
-den korumak/izole etmek |
insulate someone from something f.
|
|
261 |
Öbek Fiiller |
soğuk, ışık gibi etkilerden korumak için bitkinin bir kısmını toprakla örtmek |
earth up f.
|
|
262 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi korumak |
cover someone or something against something f.
|
|
263 |
Öbek Fiiller |
(birisini) korumak |
cover for (someone or something) f.
|
|
264 |
Öbek Fiiller |
(birisini) korumak |
cover (up) for someone f.
|
|
265 |
Öbek Fiiller |
birisini korumak |
cover for someone f.
|
|
266 |
Öbek Fiiller |
birisini korumak |
cover for f.
|
|
267 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) fiziksel mesafeyi korumak |
keep away (from someone or something) f.
|
|
268 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) fiziksel mesafesini korumak |
keep away (from someone or something) f.
|
|
269 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeyden) korumak |
hold (someone or something) out of (something) f.
|
|
270 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeyde/yerde) korumak |
store (something) in (something or some place) f.
|
|
271 |
Öbek Fiiller |
(birini ya da bir şeyi bir şeyden) korumak |
cover (someone or something) against (something) f.
|
|
272 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi bir şeyden korumak |
cover someone or something against something f.
|
|
273 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) korumak |
fend against (something) f.
|
|
274 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye karşı) korumak |
fend against (something) f.
|
|
275 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden korumak |
fend against f.
|
|
276 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı korumak |
fend against f.
|
|
277 |
Öbek Fiiller |
(birini ya da bir şeyi bir şeye) karşı korumak |
indemnify (someone or something) against (something) f.
|
|
278 |
Öbek Fiiller |
(birini ya da bir şeyi bir şeyden) korumak |
indemnify (someone or something) against (something) f.
|
|
279 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi bir şeye karşı korumak |
indemnify someone or something against something f.
|
|
280 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi bir şeyden korumak |
indemnify someone or something against something f.
|
|
281 |
Öbek Fiiller |
(birine ya da bir şeye) karşı korumak |
secure against (someone or something) f.
|
|
282 |
Öbek Fiiller |
(birine, bir şeye ya da bir hayvana) karşı korumak |
secure something against (someone, something, or an animal) f.
|
|
283 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi biri/bir şey) için korumak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
284 |
Öbek Fiiller |
biri için birini/bir şeyi korumak |
keep someone or something for someone f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
(belli bir zamana) kadar tazeliğini korumak |
keep until (some point in time) f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
(belli bir zamana) kadar korumak |
keep until (some point in time) f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
mesafesini korumak |
stay back f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
metanetini korumak |
bear up f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
(korumak için) üstünü örtmek |
bed down f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
(kendini/birini bir şeyle) korumak |
defend (oneself or someone) with (something) f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
defend (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
-e karşı korumak |
defend against f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
ile korumak |
defend with f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında birini/bir şeyi korumak |
grandfather someone or something in f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında korumak |
grandfather in f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) korumak |
guard (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
guard (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
-'den korumak |
guard from f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
-e karşı korumak |
hedge against f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
bir riske karşı korumak |
hedge against something f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
(biri) için korumak |
hold for (someone) f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
karşı korumak |
indemnify against f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
'-den korumak |
indemnify against f.
|
|
304 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
insulate (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
305 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) korumak |
insulate (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
306 |
Öbek Fiiller |
-e karşı korumak |
insulate against f.
|
|
307 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı korumak |
preserve (someone or something) against (something) f.
|
|
308 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeyden) korumak |
preserve (someone or something) against (something) f.
|
|
309 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı korumak |
preserve (someone or something) from (something) f.
|
|
310 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeyden) korumak |
preserve (someone or something) from (something) f.
|
|
311 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için korumak |
preserve (something) for (someone or something) f.
|
|
312 |
Öbek Fiiller |
-e karşı korumak |
preserve against f.
|
|
313 |
Öbek Fiiller |
-den korumak |
preserve against f.
|
|
314 |
Öbek Fiiller |
için korumak |
preserve for f.
|
|
315 |
Öbek Fiiller |
-e karşı korumak |
preserve from f.
|
|
316 |
Öbek Fiiller |
-den korumak |
preserve from f.
|
|
317 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini birinden/bir şeyden) korumak |
protect (someone, something, or oneself) from (someone or something) f.
|
|
318 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini birine/bir şeye) karşı korumak |
protect (someone, something, or oneself) from (someone or something) f.
|
|
319 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) korumak |
protect against (someone or something) f.
|
|
320 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı korumak |
protect against (someone or something) f.
|
|
321 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı korumak |
provide against (something) f.
|
|
322 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı korumak |
provide for (something) f.
|
|
323 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) önündeki yerini korumak |
remain ahead of (someone or something) f.
|
|
324 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) arasındaki mesafeyi korumak |
remain away (from someone or something) f.
|
|
325 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) üzerindeki (kontrolünü, etkisini, gücünü) korumak |
retain (something) over (someone or something) f.
|
|
326 |
Öbek Fiiller |
üzerindeki (kontrolünü, etkisini, gücünü) korumak |
retain over f.
|
|
327 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) korumak |
safeguard against (someone or something) f.
|
|
328 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı korumak |
safeguard against (someone or something) f.
|
|
329 |
Öbek Fiiller |
-den korumak |
save from f.
|
|
330 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) kurtarmak/korumak |
save from (someone or something) f.
|
|
331 |
Öbek Fiiller |
-e karşı korumak |
secure against f.
|
|
332 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak |
stay back (from someone or something) f.
|
|
333 |
Öbek Fiiller |
medeniliğini/kibarlığını korumak |
stay within bounds f.
|
|
Proverb |
|
334 |
Atasözü |
korkak damgası yememek adına kaybedilen bir savaşta boşuna ölmektense ilerde kazanabileceği bir savaş vermek için canını korumak |
he who fights and runs away may live to fight another day
|
|
Colloquial |
|
335 |
Konuşma Dili |
polislerin diğer polisleri korumak için uyguladığı gizlilik |
blue wall i.
|
|
336 |
Konuşma Dili |
ilk günkü tazeliğini korumak |
be as fresh as ever f.
|
|
337 |
Konuşma Dili |
kendisinin bile olmayan bir şeyi korumak |
protect something that doesn't even belong to her/him f.
|
|
338 |
Konuşma Dili |
soğukkanlılığını korumak |
go easy f.
|
|
339 |
Konuşma Dili |
soğukkanlılığını korumak |
play it cool f.
|
|
340 |
Konuşma Dili |
soğukkanlılığını korumak |
remain composed f.
|
|
341 |
Konuşma Dili |
para kaybetme riskini azaltmak için kendini korumak |
hedge one's bets f.
|
|
342 |
Konuşma Dili |
sakinliğini korumak |
stay frosty f.
|
|
343 |
Konuşma Dili |
uzun süre popülerliğini korumak |
wear well f.
|
|
344 |
Konuşma Dili |
soğukkanlılığını korumak |
keep it together f.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
gücünü korumak |
go strong f.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
sakinliğini korumak |
hold it together f.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
eski durumunu korumak |
hold own f.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
yerini korumak |
hold own f.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
bir canı var onu korumak için |
for dear life expr.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
canını korumak için |
for dear life expr.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
canını korumak için |
for your life expr.
|
|
Idioms |
|
352 |
Deyim |
birinin/bir şeyin etrafını korumak için ya da kaçmasın diye çeviren silahlı koruma grubu |
ring of steel i.
|
|
353 |
Deyim |
konumunu korumak için zamanın popüler görüşlerine göre kendini değiştiren/uyarlayan kimse |
vicar of bray i.
|
|
354 |
Deyim |
mesafeyi korumak (samimiyet bakımından) |
keep your distance f.
|
|
355 |
Deyim |
çizgisini korumak |
know where you are (or stand) with f.
|
|
356 |
Deyim |
önemini korumak |
be around f.
|
|
357 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
keep both oars in the water f.
|
|
358 |
Deyim |
avantajlı durumunu korumak |
stay one jump ahead f.
|
|
359 |
Deyim |
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
stay one jump ahead f.
|
|
360 |
Deyim |
avantajlı durumunu korumak |
be one jump ahead f.
|
|
361 |
Deyim |
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
be one jump ahead f.
|
|
362 |
Deyim |
avantajlı durumunu korumak |
be/stay one jump a head (of somebody/something) f.
|
|
363 |
Deyim |
mesafeyi korumak |
hold (one) at a comfortable distance f.
|
|
364 |
Deyim |
formunu korumak |
keep in good condition f.
|
|
365 |
Deyim |
kuvvetini korumak |
keep in good condition f.
|
|
366 |
Deyim |
sağlığını korumak |
keep in good condition f.
|
|
367 |
Deyim |
birini veya bir şeyi ne pahasına olursa olsun korumak |
protect something/somebody at all cost f.
|
|
368 |
Deyim |
belirsizliği korumak |
the jury is still out f.
|
|
369 |
Deyim |
durumunu korumak |
keep up appearance f.
|
|
370 |
Deyim |
durumunu korumak |
hold one's ground f.
|
|
371 |
Deyim |
durumunu korumak |
stand one's ground f.
|
|
372 |
Deyim |
konumunu/mevkiini korumak |
keep one's seat f.
|
|
373 |
Deyim |
mevkisini korumak |
look to one's laurels f.
|
|
374 |
Deyim |
kendini diğerlerine karşı korumak |
fight one's corner f.
|
|
375 |
Deyim |
konumunu/mevkiini korumak |
keep one's chair f.
|
|
376 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
keep one's cool f.
|
|
377 |
Deyim |
sükunetini korumak |
hold one's peace f.
|
|
378 |
Deyim |
popülerliğini korumak |
stand the test of time f.
|
|
379 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
keep one's head f.
|
|
380 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
hold one's temper f.
|
|
381 |
Deyim |
yerini korumak/tutmak |
keep one's chair f.
|
|
382 |
Deyim |
(bir tehlikeye vb karşı) sükunetini korumak |
have one's wits about one f.
|
|
383 |
Deyim |
yerini korumak/tutmak |
keep one's seat f.
|
|
384 |
Deyim |
(bir tehlikeye vb karşı) sükunetini korumak |
keep one's wits about one f.
|
|
385 |
Deyim |
(evlenene kadar) bekaretini korumak |
save oneself (for marriage) f.
|
|
386 |
Deyim |
kendini yukardan gelen bir tehlikeye karşı sakınmak/korumak |
stand from under [dated] f.
|
|
387 |
Deyim |
(biriyle) arasındaki güvenli mesafeyi korumak |
hold (one) at a comfortable distance f.
|
|
388 |
Deyim |
(birine) saygıdan çerçevesinde mesafeyi korumak |
hold (one) at a respectful distance f.
|
|
389 |
Deyim |
(biriyle) uygun mesafeyi korumak |
hold (one) at a respectful distance f.
|
|
390 |
Deyim |
yarışın/yarışmanın sonuna kadar kararlılığını, enerjisini, dayanıklılığını korumak |
stay the distance f.
|
|
391 |
Deyim |
(birinin) desteğini korumak |
keep (someone) onside f.
|
|
392 |
Deyim |
onurunu korumak |
be tall in one's saddle f.
|
|
393 |
Deyim |
onurunu korumak |
be tall in the saddle f.
|
|
394 |
Deyim |
kararlılığını/direncini korumak |
hold hard [uk] f.
|
|
395 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
hold (one's) nerve f.
|
|
396 |
Deyim |
(birinin) dürüstlüğünü korumak/devam ettirmek |
keep (one) honest f.
|
|
397 |
Deyim |
motivasyonunu korumak |
stay hungry f.
|
|
398 |
Deyim |
azmini/kararlılığını korumak |
stay hungry f.
|
|
399 |
Deyim |
isteğini/hevesini korumak |
stay hungry f.
|
|
400 |
Deyim |
(birine) karşı avantajını korumak |
stay one jump ahead f.
|
|
401 |
Deyim |
dengesini korumak |
keep (one's) feet f.
|
|
402 |
Deyim |
sağlığını korumak |
keep in good shape f.
|
|
403 |
Deyim |
bir şeyi korumak |
keep the show on the road f.
|
|
404 |
Deyim |
bir şeyi korumak |
keep this show on the road f.
|
|
405 |
Deyim |
sessizliğini korumak |
keep stum f.
|
|
406 |
Deyim |
uzun süre/yıllarca popülerliğini korumak |
survive the test of time f.
|
|
407 |
Deyim |
(buz hokeyinde) diskin hakimiyetini korumak |
rag the puck f.
|
|
408 |
Deyim |
umudunu korumak |
hold out hope f.
|
|
409 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak |
be one jump ahead (of somebody/something) f.
|
|
410 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak |
stay one jump ahead (of somebody/something) f.
|
|
411 |
Deyim |
avantajlı durumunu korumak |
be one jump ahead f.
|
|
412 |
Deyim |
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
be one jump ahead f.
|
|
413 |
Deyim |
avantajlı durumunu korumak |
stay one jump ahead f.
|
|
414 |
Deyim |
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
stay one jump ahead f.
|
|
415 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu korumak |
be one jump ahead (of somebody/something) f.
|
|
416 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
be one jump ahead (of somebody/something) f.
|
|
417 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu korumak |
stay one jump ahead (of somebody/something) f.
|
|
418 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
stay one jump ahead (of somebody/something) f.
|
|
419 |
Deyim |
(birini tehlikelerden) korumak |
have f.
|
|
420 |
Deyim |
sakinliğini korumak |
keep frosty f.
|
|
421 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak |
give (someone or something) a wide berth f.
|
|
422 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak |
give a wide berth to (someone or something) f.
|
|
423 |
Deyim |
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak |
give someone or something a wide berth f.
|
|
424 |
Deyim |
biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak |
give someone or something a wide berth f.
|
|
425 |
Deyim |
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak |
give someone/something a wide berth f.
|
|
426 |
Deyim |
biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak |
give someone/something a wide berth f.
|
|
427 |
Deyim |
zor bir durumda soğukkanlılığını korumak |
whistle past the graveyard f.
|
|
428 |
Deyim |
para kaybetme riskini azaltmak için kendini korumak |
hedge bets f.
|
|
429 |
Deyim |
para kaybetme riskini azaltmak için kendini korumak |
hedge your bets f.
|
|
430 |
Deyim |
(biriyle) mesafeyi korumak |
hold (one) at a distance f.
|
|
431 |
Deyim |
(biriyle) mesafeyi korumak |
hold (one) at arm's length f.
|
|
432 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak |
hold (someone or something) at bay f.
|
|
433 |
Deyim |
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak |
hold someone or something at bay f.
|
|
434 |
Deyim |
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak |
keep someone or something at bay f.
|
|
435 |
Deyim |
(biri/bir şey) sınırını korumak |
hold the line at (someone or something) f.
|
|
436 |
Deyim |
yerini korumak |
hold your own f.
|
|
437 |
Deyim |
durumunu korumak |
hold your own f.
|
|
438 |
Deyim |
sessizliğini korumak |
hold one's peace f.
|
|
439 |
Deyim |
sessizliğini korumak |
hold your peace/tongue [old-fashioned] f.
|
|
440 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) resmiyeti korumak |
keep (one's) distance from (someone or something) f.
|
|
441 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak/bozmamak |
keep (one's) hair on [uk] f.
|
|
442 |
Deyim |
sessizliğini korumak |
keep (one's) peace f.
|
|
443 |
Deyim |
sakinliğini korumak |
keep (one's) wig on f.
|
|
444 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
keep (one's) wig on f.
|
|
445 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak |
keep (someone or something) at a distance f.
|
|
446 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak |
keep (someone or something) at arm's length f.
|
|
447 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin/kendinin) mesafesini korumak |
keep (someone or something, or oneself) at a distance f.
|
|
448 |
Deyim |
terbiyesini/kibarlığını korumak |
keep a civil tongue f.
|
|
449 |
Deyim |
mesafeyi korumak |
keep at a distance f.
|
|
450 |
Deyim |
soğukkanlılığını/sakinliğini korumak |
keep both feet on the ground f.
|
|
451 |
Deyim |
yerini korumak/tutmak |
keep chair f.
|
|
452 |
Deyim |
konumunu/mevkiini korumak |
keep chair f.
|
|
453 |
Deyim |
mesafeyi korumak (samimiyet bakımından) |
keep distance f.
|
|
454 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı sadakatini korumak/sözünü tutmak |
keep faith with (someone or something) f.
|
|
455 |
Deyim |
dürüstlüğünü korumak |
keep honest f.
|
|
456 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
keep temper f.
|
|
457 |
Deyim |
sakinliğini korumak |
keep your cool f.
|
|
458 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
keep your cool f.
|
|
459 |
Deyim |
soğukkanlılığını korumak |
keep your temper f.
|
|
460 |
Deyim |
(birine karşı) soğukkanlılığını korumak |
keep your temper (with somebody) f.
|
|
461 |
Deyim |
mevkisini korumak |
look to laurels f.
|
|
462 |
Deyim |
mevkisini korumak |
look to your laurels f.
|
|
463 |
Deyim |
belirsizliğini korumak |
remain to be seen f.
|
|
464 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) korumak |
ride herd on (someone or something) f.
|
|
465 |
Deyim |
(zorluk, tehlike karşısında) cesaretini korumak |
screw (one's) courage to the sticking place f.
|
|
466 |
Deyim |
(zorluk, tehlike karşısında) cesaretini korumak |
screw up (one's) courage to the sticking place f.
|
|
467 |
Deyim |
durumunu korumak |
stand ground f.
|
|
468 |
Deyim |
(birinin) düzenini korumak |
stay on top of (someone or something) f.
|
|
469 |
Deyim |
(birini) korumak için kendini ateşe atmak |
take a bullet (for someone) f.
|
|
470 |
Deyim |
(birini) korumak için kendini ateşe atmak |
take the bullet (for someone) f.
|
|
Speaking |
|
471 |
Konuşma |
beni korumak için yapıyor |
he's doing this to protect me expr.
|
|
472 |
Konuşma |
bunu seni korumak için |
I did it to protect you expr.
|
|
473 |
Konuşma |
bunu seni korumak için yaptım |
I did it to protect you expr.
|
|
Trade/Economic |
|
474 |
Ticaret/Ekonomi |
yerli sanayiyi yabancı rekabete karşı korumak için ithalatta vergi veya kota uygulanması |
trade protection i.
|
|
475 |
Ticaret/Ekonomi |
yerli sanayiyi yabancı rekabete karşı korumak için ithalatta vergi veya kota uygulanması |
protection i.
|
|
476 |
Ticaret/Ekonomi |
çiftçinin gelir düzeyini korumak veya yükseltmek için hazineden yapılan dolaysız veya dolaylı ödemeler |
contestable market i.
|
|
477 |
Ticaret/Ekonomi |
döviz kurunun dalgalanma sınırım korumak için bir ülkenin kullandığı yabancı para |
intervention currency i.
|
|
478 |
Ticaret/Ekonomi |
merkez bankalarının bir para biriminin uluslararası değerini korumak için yüksek miktarda para satın alması |
intervention i.
|
|
479 |
Ticaret/Ekonomi |
alacaklının menfaatini korumak |
safeguard the concerns of the creditor f.
|
|
480 |
Ticaret/Ekonomi |
geçerliliğini korumak |
survive f.
|
|
481 |
Ticaret/Ekonomi |
kalite çizgisini korumak |
maintain the quality level f.
|
|
482 |
Ticaret/Ekonomi |
(fonları) korumak |
ring-fence f.
|
|
483 |
Ticaret/Ekonomi |
fiyat çizgisini korumak |
hold the line f.
|
|
484 |
Ticaret/Ekonomi |
mali kayba karşı kendini korumak |
hedge f.
|
|
485 |
Ticaret/Ekonomi |
finansal olarak kendini korumak |
hedge f.
|
|
Law |
|
486 |
Hukuk |
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa |
sarbanes–oxley Act of 2002 i.
|
|
487 |
Hukuk |
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa |
sarbanes–oxley i.
|
|
488 |
Hukuk |
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa |
corporate and auditing accountability/responsibility and transparency act i.
|
|
489 |
Hukuk |
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa |
public company accounting reform and investor protection act i.
|
|
490 |
Hukuk |
ülkedeki insanların sahip olduğu hakları korumak amacıyla mahkeme tarafından memurlara verilen ve onların yasal yetkileri dışına çıkmalarını engelleyen emriler |
prerogative writs i.
|
|
491 |
Hukuk |
hukukçuları ve tanıkları korumak, mahkumları taşımak gibi görevleri olan yargı sisteminin etkili bir şekilde işlemesini sağlayan kuruluş |
united states marshals service i.
|
|
492 |
Hukuk |
hukukçuları ve tanıkları korumak, mahkumları taşımak gibi görevleri olan yargı sisteminin etkili bir şekilde işlemesini sağlayan kuruluş |
marshals i.
|
|
493 |
Hukuk |
hukukçuları ve tanıkları korumak, mahkumları taşımak gibi görevleri olan yargı sisteminin etkili bir şekilde işlemesini sağlayan kuruluş |
us marshals service i.
|
|
494 |
Hukuk |
asayişi korumak |
keep the peace f.
|
|
495 |
Hukuk |
huzuru korumak |
keep the peace f.
|
|
496 |
Hukuk |
barışı korumak |
keep the peace f.
|
|
497 |
Hukuk |
çiğnenmekten korumak |
keep inviolate f.
|
|
498 |
Hukuk |
vatandaşlığı korumak |
retain a citizenship f.
|
|
499 |
Hukuk |
önceden kazanılmış hakları korumak |
grandfather f.
|
|
Politics |
|
500 |
Siyasal |
nükleer silahlara sahip bir devletin, güçlerini nükleer silahı olmayan müttefiki korumak için kullanmayı vadetmesi |
nuclear umbrella i.
|
|