drive - Türkisch Englisch Wörterbuch

drive

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "drive" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 256 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
drive n. dürtü
These drugs might affect your sex drive.
Bu ilaçlar cinsel dürtülerinizi etkileyebilir.

More Sentences
drive v. sürmek
This war has seen hundreds of thousands driven from their homes in Chechnya and tens of thousands murdered.
Bu savaş Çeçenistan'da yüzbinlerce kişinin evlerinden sürülmesine ve onbinlerce kişinin öldürülmesine neden olmuştur.

More Sentences
drive v. araba sürmek
Since then, the car has claimed a large proportion of these for driving and parking.
O zamandan bu yana araba, sürüş ve park etme için bunların büyük bir bölümünü talep etti.

More Sentences
General
drive n. araba yolu
In America, cars drive on the right side of the road.
Amerika'da arabalar yolun sağ tarafından gider.

More Sentences
drive n. araba gezintisi
It's been a long drive.
Uzun bir araba gezintisi oldu.

More Sentences
drive n. çekiş
We need a four-wheel drive to cross the desert.
Çölü geçmek için dört çekerli bir araca ihtiyacımız var.

More Sentences
drive n. dürtü
The rule of law must never be sacrificed on the altar of our drive to act.
Hukukun üstünlüğü, harekete geçme dürtümüz uğruna asla feda edilmemelidir.

More Sentences
drive n. tur
Let's take a drive.
Bir tur atalım.

More Sentences
drive n. kampanya
The music club is organizing a drive to attract new members.
Müzik kulübü yeni üyeler kazanmak için bir kampanya düzenliyor.

More Sentences
drive n. sürüş
May I take the car for a test drive before I buy it?
Arabayı almadan önce test sürüşüne çıkabilir miyim?

More Sentences
drive n. kullanma
In principle, driving bans, in whatever form, constitute an infringement of this freedom.
Prensip olarak, her ne şekilde olursa olsun, araç kullanma yasakları bu özgürlüğün ihlali anlamına gelmektedir.

More Sentences
drive n. garaj yolu
I don’t recognize the car on the drive, do you?
Garaj yolundaki arabayı tanıyamadım, ya siz?

More Sentences
drive n. dürtü
Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
Sami, Layla'yı dürtüleyen doymak bilmez açgözlülüğün hiç farkında değildi.

More Sentences
drive n. gezme
He suggested we go for a drive on Saturday.
Cumartesi günü arabayla gezmeyi önerdi.

More Sentences
drive n. azim
She was a leader of tremendous drive and ambition.
Muazzam bir azim ve hırsa sahip bir liderdi.

More Sentences
drive n. disk
The file should be on the external hard drive.
Dosya harici sabit diskte olmalı.

More Sentences
drive n. (topu) sürme
He hits a straight drive each time.
Her seferinde düz bir sürüş yapıyor.

More Sentences
drive n. saldırı
The general envisaged a drive into the region.
General bölgeye doğru bir saldırı planladı.

More Sentences
drive n. güdücü
Cattle drives are still part of the local economies in the West.
Sığır güdücüler hâlâ Batı'daki yerel ekonomilerin bir parçasıdır.

More Sentences
drive v. kovmak
We have to drive the enemy out of our land.
Düşmanı topraklarımızdan kovmalıyız.

More Sentences
drive v. çekmek
We also covered quite a number of topics related to marketing your website and driving more traffic.
Ayrıca web sitenizi pazarlamak ve daha fazla trafik çekmekle ilgili pek çok konuyu da ele aldık.

More Sentences
drive v. araba kullanmak
Driving is one of the hardest and most pressurised jobs there is.
Araba kullanmak, var olan en zor ve en stresli işlerden biridir.

More Sentences
drive v. sokmak
He drove the huge umbrella into the sand.
Kocaman şemsiyeyi kumun içine soktu.

More Sentences
drive v. gütmek
We are opposed to the whole economic system that is driven by profit.
Biz, kâr amacı güden ekonomik sistemin tamamına karşıyız.

More Sentences
drive v. kullanmak
Why is that drug addict driving a school bus?
Niye bu keş okul servisi kullanıyor?

More Sentences
drive v. çalıştırmak
Such additional energy is needed to drive the climate.
Klimayı çalıştırmak için böyle bir enerji ilavesi gerekli.

More Sentences
drive v. zorlamak
I’m afraid that she will drive herself too hard trying to please him.
Adamı memnun etmek uğruna kendini fazla zorlayacak diye korkuyorum.

More Sentences
drive v. (arabayla) gitmek
The night Seth was killed, he was headed to deliver a flash drive.
Seth'in öldürüldüğü gece, bir flash bellek teslim etmeye gidiyordu.

More Sentences
drive v. arabayla götürmek
You can walk, or alternatively, I'll drive you there in my car.
Yürüyebilirsin veya ikinci bir seçenek olarak, seni oraya arabamla götürürüm.

More Sentences
drive v. yönlendirmek
It is aimed only at driving the EU towards a federal constitution.
Sadece AB'yi federal bir anayasaya doğru yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

More Sentences
drive v. tahrik etmek
Poverty sometimes drives people to commit crimes.
Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye tahrik eder.

More Sentences
drive v. araç kullanmak
This is relevant not only to professional drivers but to all of us who drive on European roads.
Bu sadece profesyonel sürücüler için değil, Avrupa yollarında araç kullanan hepimiz için geçerlidir.

More Sentences
drive v. sıkıştırmak
We were driven to the wall.
Biz köşeye sıkıştırıldık.

More Sentences
drive v. uzaklaştırmak
We should not be guided by a fear of driving Turkey away in this.
Bu konuda Türkiye'yi uzaklaştırma korkusuyla hareket etmemeliyiz.

More Sentences
drive v. sürgüne göndermek
Or, for that matter, attempts to drive him into exile.
Ya da bu konuda onu sürgüne gönderme girişimlerinde bulunacak mıyız?

More Sentences
drive v. sürüklemek
His suspicious actions drove her into jealousy.
Şüpheli hareketleri onu kıskançlığa sürükledi.

More Sentences
drive v. döndürmek
That sound is driving me insane!
Bu ses beni deliye döndürüyor!

More Sentences
drive v. yağmak
The snow is driving down thickly now.
Kar şu an lapa lapa yağıyor.

More Sentences
drive v. (delik) açmak
We drove a hole through the exterior wall.
Dış duvarda bir delik açtık.

More Sentences
drive v. arabayla gitmek
I drove to the city center to get some food.
Yiyecek bir şeyler almak için arabayla şehir merkezine gittim.

More Sentences
drive v. den sürmek
It’s my duty to drive the cattle out of the field.
Benim görevim sığırları tarladan sürmek.

More Sentences
drive v. ile çalışmak
This camp light is battery-driven.
Bu kamp lambası pille çalışıyor.

More Sentences
drive adj. iten
Poverty sometimes drives people to commit crimes.
Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye iter.

More Sentences
Technical
drive n. sürüş
Tom told me that he enjoyed the drive.
Tom sürüşten keyif aldığını söyledi.

More Sentences
drive v. götürmek
We want a strong Commission which drives the European integration process forward.
Avrupa entegrasyon sürecini ileriye götürecek güçlü bir Komisyon istiyoruz.

More Sentences
Computer
drive n. sürücü
You can open the flash drive's root directory and continue working with the necessary information.
Flash sürücünün kök dizinini açabilir ve gerekli bilgilerle çalışmaya devam edebilirsiniz.

More Sentences
drive n. sürücüsü
Of course, each user has a portable hard drive or flash drive in everyday life.
Elbette, her kullanıcının günlük yaşamda taşınabilir bir sabit sürücüsü veya flash sürücüsü vardır.

More Sentences
drive v. sürmek
They accelerate in a different way and are usually driven at higher speeds.
Farklı bir şekilde hızlanırlar ve genellikle daha yüksek hızlarda sürülürler.

More Sentences
Automotive
drive v. arabayla dolaşmak
I drove all around town to look for Jim.
Jim'i aramak için bütün şehri arabayla dolaştım.

More Sentences
drive v. sürmek
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.

More Sentences
Apiculture
drive v. sürüklemek
Burma's rulers have driven themselves and their people into a cul-de-sac.
Burma'nın yöneticileri kendilerini ve halklarını bir çıkmaz sokağa sürüklediler.

More Sentences
General
drive n. priz
drive n. hayvan gütme
drive n. enerji
drive n. güdü
drive n. hamle
drive n. araba gezisi
drive n. bilgisayar sürücüsü
drive n. sürme
drive n. cadde
drive n. gayret
drive n. düşmanı püskürtme
drive n. top sürme
drive n. sürek avı
drive n. muharrik
drive n. inisiyatif
drive n. sinema
drive n. beceri
drive n. sevk-i ilahi
drive n. sevk-i tabii
drive n. yürütme
drive n. çıkmaz sokak
drive n. araç sürerek yapılan kısa yolculuk
drive n. kütüklerin değirmene doğru akış yönünde ilerletilmesi
drive n. saldırganca hareket
drive n. agresif davranış
drive n. yayılmacı hareket
drive n. düşmanın elindeki araziye yapılan güçlü askeri saldırı
drive n. acele ettirilip baskı altında olma
drive n. tatmini baskılayan temel veya içgüdüsel ihtiyaç
drive n. organizmayı harekete zorlayan fizyolojik gerilim
drive n. yoksunluk veya ihtiyaç nedeniyle hareket etme
drive n. kişiyi harekete iten, kültürel olarak edinilmiş dürtü
drive n. şevk
drive n. güçlü girişim
drive n. faaliyette ortaya konan enerji ve kararlılık
drive n. (eserde, performansta) sürekli canlılık
drive n. belirgin duygusal yoğunluk
drive n. petrol gibi sıvıları çevredeki kayaç tabakalarının içine yönelten basınç
drive n. yardım etkinliği
drive v. sürüklenmek
drive v. dışarı sürmek
drive v. sıkmak
drive v. kaçırmak
drive v. saplamak
drive v. araba ile gitmek
drive v. önüne katmak
drive v. çakmak
drive v. araba ile götürmek
drive v. kovalamak
drive v. kastetmek
drive v. hareket ettirmek
drive v. defetmek
drive v. acele etmek
drive v. kuvvet
drive v. vurmak
drive v. güç sağlamak
drive v. (araba) kullanmak
drive v. yürütmek
drive v. sevk etmek
drive v. direksiyon sallamak
drive v. savurmak
drive v. fırlatmak
drive v. batırmak
drive v. saplamak
drive v. bastırmak
drive v. daldırmak
drive v. buharlaştırmak
drive v. (bir şeye) karşı kuvvetle baskı uygulamak
drive v. (bir şeye) düşmanca davranmak
drive v. (siyasi, ekonomik) baskı nedeniyle gitmeye zorlamak
drive v. (kütükler) dereden aşağı doğru sürüklenmek
drive v. enerjik bir şekilde sürdürmek
drive v. engellere rağmen sonuca varmak
drive v. (bir şeyi) engellere rağmen tamamlamak
drive v. mühendislikle tasarlayıp inşa etmek
drive v. manen acı çektirmek
drive v. manevi yardım almak
drive v. bir hal değişikliğine uğratmak
drive v. hal değişikliğine zorlamak
drive v. sürekli çaba sarf ettirmek
drive v. daha fazla çabalamaya zorlamak
drive v. fazlası için teşvik etmek
drive v. baskı sonucu değişmek
drive v. net bir şekilde yansıtmak
drive v. bariz etkilemek
drive v. (soyut bir şeyi) dağıtarak yok etmek
drive v. ortadan kaldırıp yerine geçmek
drive v. geciktirmek
drive v. ertelemek
drive v. (bölgeyi) hayvandan temizlemek
drive v. def etmek
drive v. el koymak
drive v. (tünelde, madende) kesip kazarak ilerlemek
drive v. üretmek
drive v. kazmak
drive v. ok gibi ileri atılmak
drive v. son sürat koşmak
drive v. ok gibi fırlamak
drive v. (engeli) zorla itmek
drive v. (engele) kuvvetle çarpmak
drive v. düşmanca saldırıya geçmek
drive v. kuvvetle nüfuz etmek
drive v. rüzgara doğru başıboş hareket etmek
drive v. kontrolsüz bir şekilde akıntıya doğru gitmek
drive v. fazladan yelken taşımak
drive v. kararlı şekilde ilerlemek
drive v. çok çaba sarf etmek
drive v. sınırını zorlarcasına yormak
drive v. (at arabasını) sürmek
drive v. araçla gitmek
drive v. (sığırı) yönlendirip dürterek hareket ettirmek
drive v. (çeki hayvanını) yönlendirmek
drive v. (av hayvanları) istenen yöne sürmek
drive v. avı (belirli bir yere) sürmek
drive v. çıkarmak
drive v. -e götürmek
drive v. -e itmek
drive v. e sürmek
drive adj. itici
drive adj. etkili
drive adj. etkileyen
drive adj. son derece etkili
Irregular Verb
drive v. drove - driven
Trade/Economic
drive n. (envanteri azaltmak için) malları düşük fiyata satma
Technical
drive n. kumanda
drive n. sürüş çekişi
drive n. tahrik
drive n. daktilonun vuruşunu ileten bakır parçası
drive n. makineyi hareketlendiren parçalar
drive n. makine çalıştırma yöntemi
drive n. (bant, disk) manyetik veya optik ortam üzerinde okuma/yazma yapan cihaz
drive v. devindirmek
drive v. güç sağlamak
drive v. tahrik etmek
drive v. yürütmek
drive v. vurmak
Computer
drive n. aygıt
Mechanic
drive n. işletme mekanizması
Construction
drive v. planlanan yol boyunca (otoyol, kanal, demir yolu) inşa etmek
Automotive
drive n. lokma tornavida adaptörü
drive n. sürüş modu
drive n. arabanın itiş gücünün yola uygulanması
drive n. çekiş
drive n. arabanın itici gücünün kontrol edilip yönlendirilme şekli
drive n. (arabada) sürücünün oturduğu yer
drive v. araçla yola çıkmak
drive v. hareketini yöneltmek
Transportation
drive n. binalara erişim sağlayan özel araba yolu
drive n. garaj yolu
drive n. seyirlik araba yolu
drive n. cadde
drive n. bulvar
Marine
drive n. seyir halindeki teknenin ilerleyişi
drive n. hareketli tekneyi iten kuvvet
Mining
drive n. maden tüneli
drive n. maden geçidi
drive v. madende tünel açmak
Medical
drive v. füze fırlatmak
drive v. mermi atmak
drive v. vurmak
drive v. atış yapmak
Psychology
drive n. itki
Breeding
drive n. geniş alana yayılan hayvanların bir araya getirilip toplanması
drive n. yakalama, kesim veya damgalama için toplanan hayvanlar
Military
drive n. süpürücü taarruz
Hunting
drive n. avın silah menzilinin ötesindeki bir aralıkta sürülmesi
drive n. avcı silahlarının menzili ötesinde sürülen hayvan topluluğu
drive n. avın sürüldüğü rota
drive v. (bölgede) av aramak
Sport
drive n. içeriye dalma
drive n. (golf) tee üzerinde yapılan başlama vuruşu
drive n. (topa) vurma
drive n. (top) sürme
drive n. (top) atma
drive n. sertçe vurulan topun uçuşu
drive n. sertçe vurulan badminton tuzluğunun havada gidişi
drive n. (golf) uzun mesafe kat etmesi amaçlanan vuruş
drive n. (kriket) sopayı dikey olarak sallayıp topun kaleye doğru yerden atıldığı bir vuruş
drive v. içeriye katetmek
drive v. (top) hızla fırlatmak
drive v. (kriket) topa ileri gidecek şekilde sopayla vurmak
drive v. (kroket) topu başka topla vurarak istenen yere yönlendirmek
drive v. (golf) top yuvasındayken güçlü bir şekilde vurmak
drive v. (badminton) topa yere paralel olacak şekilde aşağıdan ve sertçe vurmak
drive v. (beyzbol) vuruş yaparak koşunun sayı olmasını sağlamak
drive v. (bilardo) topu birkaç kenara çarptırıp bir sonraki vuruş için istenen pozisyona getirmek
drive v. (golf topu) oynamak
drive v. (futbol) hücum yapmak için topla ilerlemek
drive v. güçlü bir şekilde vurmak
drive v. kuvvetle atmak
Basketball
drive n. turnike
drive n. topu tutan oyuncunun potaya doğru hızla atılması
drive v. topu sürerek etkili biçimde ilerlemek
drive v. topu sürerken (potaya) hızlı ve güçlü atış yapmak
Football
drive n. rakip takım topu ilerletirken oyuncuların yere indirilmesi
Tennis
drive v. (tenis topuna) omuz seviyesinin altından olacak şekilde art arda vurmak
Card
drive n. (vist, briç) ilerlemeli oyun
Music
drive n. müzikal performansta güçlü ritmik vuruş
drive v. güçlü bir ritmik artışla çalmak
drive v. hızlanarak çalmak
Ottoman Turkish
drive n. insiyak
Archaic
drive v. haydamak
drive v. (kötü şans) getirmek
drive v. isnat etmek
drive v. haczetmek

Bedeutungen, die der Begriff "drive" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
sex drive n. cinsel dürtü
She has a low sex drive.
Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.

More Sentences
safe drive n. güvenli sürüş
The width of the road is insufficient for safe driving.
Yolun genişliği güvenli sürüş için yetersiz.

More Sentences
drive out v. sürmek
We will need to employ compassion in receiving refugees who have been driven out of their own countries.
Ülkelerinden sürülen mültecileri kabul ederken şefkatli davranmamız gerekecektir.

More Sentences
drive a car v. araba kullanmak
You must have a driver's license before you can drive a car.
Araba kullanabilmeniz için önce ehliyetinizin olması gerekir.

More Sentences
drive by v. arabayla geçmek
I was driving by and saw your lights on.
Arabayla geçiyordum, lambalarının yandığını gördüm.

More Sentences
drive away v. arabayla gitmek
I just saw her driving away.
Onu demin arabayla giderken gördüm.

More Sentences
drive out v. çıkarmak
One nail drives out another.
Bir çivi diğerini çıkarır.

More Sentences
drive at v. demek istemek
I cannot understand what he is driving at.
Onun ne demek istediğini anlayamıyorum.

More Sentences
drive back v. püskürtmek
Are we really managing to drive back terrorist networks?
Terörist ağları geri püskürtmeyi gerçekten başarıyor muyuz?

More Sentences
drive away v. arabayla uzaklaşmak
Sami was driving away.
Sami arabayla uzaklaşıyordu.

More Sentences
drive off v. arabayla gitmek
Tom waved goodbye and drove off.
Tom el salladı ve arabayla gitti.

More Sentences
drive a nail v. çivi çakmak
He drove a nail into the board.
Tahtaya bir çivi çaktı.

More Sentences
drive around v. araçla gezmek
Tom has been driving around all day.
Tom bütün gün araçla geziyor.

More Sentences
can not drive v. araba sürememek
They can not drive a car.
Onlar bir araba süremezler.

More Sentences
drink and drive v. alkollü araç kullanmak
Don't drink and drive.
Alkollü araç kullanma!

More Sentences
drive a truck v. kamyon sürmek
I used to drive a truck.
Ben kamyon sürerdim.

More Sentences
drive to work v. işe arabayla gitmek
Tom doesn't usually drive to work.
Tom genellikle işe arabayla gitmez.

More Sentences
drive to work v. arabayla işe gitmek
Tom can't walk around the pond, because he drives to work.
Tom göletin etrafında yürüyemiyor, çünkü o arabayla işe gidiyor.

More Sentences
Phrasals
drive around v. arabayla dolaşmak
We can't just drive around all night.
Bütün gece arabayla dolaşamayız.

More Sentences
drive by v. yanından geçmek
Tom drove by Mary's house every day on the way to work.
Tom işe giderken her gün Mary'nin evinin yanından geçti.

More Sentences
drive across v. (arabayla) boydan boya geçmek
I'd like to drive across the USA in a convertible.
Üstü açık bir arabayla Amerika'yı boydan boya geçmek istiyorum.

More Sentences
drive at (something) v. (belli bir hızda) sürmek
I always drive at a moderate speed.
Hep makul bir hızda sürerim.

More Sentences
drive down v. düşürmek
It is not competitive selling at a loss to weaken rival products, nor is it driving down the quality of those products.
Bu, rakip ürünleri zayıflatmak için zararına satış yapmak ya da bu ürünlerin kalitesini düşürmek değildir.

More Sentences
Colloquial
drive safely expr. dikkatli sür
Drive safely.
Dikkatli sür.

More Sentences
Common Usage
drive mad v. çıldırtmak
drive crazy v. çıldırtmak
General
fourwheel drive n. dört teker çekişli
disk drive n. sürücü
affectional drive n. şefkat itkisi
recruiting drive n. istihdam kampanyası
a drive for funds n. para toplamak için açılan kampanya
line drive n. beyzbolda sert atış
chauffeur drive n. şoförlü sürüş
left hand drive n. sol direksiyon
warp drive n. ışık hızından daha hızlı uzay motoru
chauffeur drive n. sürücülü kiralanan araç
motor drive n. harekete geçiren şey
maternal drive n. anne sevgisi
conventional drive n. konvansiyonel tahrik
hard drive n. hard sürücü
maternal drive n. ana yüreği
magnetic disk drive n. manyetik disk sürücü
economy drive n. tasarruf kampanyası
fund drive n. yardım kampanyası
advertising drive n. reklam kampanyası
magnetic tape drive n. manyetik bant sürücüsü
drive shaft n. kardan mili
drive shaft n. çevirme mili
self parking disk drive n. otomatik park özellikli disk sürücü
pneumatic drive n. havalı sürme
electric drive n. elektrikli sürme düzeni
garage drive n. garaja doğru giden araba yolu
drive assembly n. işletme düzeni
drive assembly n. işletme takımı
drive-in n. seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri açık hava sineması
front-wheel drive n. önden çekişli
drive-in n. müşterilerine arabalarında servis yapan lokanta
drive-in bank n. otobank
gear for four-wheel drive n. arazi vitesi
drive-in window n. müşterilerine arabalarında hizmet veren banka gişesi
maternal drive n. analık duygusu-dürtüsü
rear-wheel drive n. arkadan çekişli
hand drive n. el kumandalı
lack of sexual drive n. cinsel isteksizlik
sexual drive n. cinsel istek
lack of sexual drive n. cinsel soğukluk
drive-thru n. arabaya servis
drive through n. araçlara yol üstü verilen yemek servisi
drive through n. arabaya servis
drive-thru n. araçlara yol üstü verilen yemek servisi
primitive drive n. ilkel güdü
drive-in window n. müşterilerine arabalarında servis yapan lokantanın penceresi
overriding drive n. ağır basan dürtü
tourist drive n. (turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol
scenic drive n. (turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol
beetle drive n. beetle oyunu turnuvalarının yapıldığı sosyal toplantı
you-drive n. kiralık araba
drive-through window n. arabaya servis penceresi
drive [uk] n. görkemli geçit töreni
drive time n. işe gidip gelme saati
drive time n. belirli bir mesafeyi kat etmek için geçen süre
drive time n. rotayı tamamlama süresi
drive-by n. belirli bir yere, nesneye doğru sürme
drive-off n. araba yarışı
drive-off n. sürücülerin yarıştığı etkinlik
drive-off n. arabanın güvenle kenara çekilebileceği yer
drive-through n. arabaya servis penceresi
drive-through delivery n. sonrasında annenin hastanede çok kısa süre kaldığı doğum
drive-thru window n. arabaya servis penceresi
drive-up window [us] n. arabaya servis imkanı sunan işletmelerde müşterilere hizmet verilen pencere
warp drive n. büküm sürüşü
drive somebody mad v. delirtmek
drive mad v. deli etmek
drive back v. geri dönmek zorunda bırakmak
drive back v. arabayla geri dönmek
drive out v. kovmak
drive in v. çakmak
drive somebody mad v. deli etmek
drive away v. kovmak
drive in v. içeri girmek
drive off v. kovmak
drive out v. defetmek
drive a car v. otomobil kullanmak
drink and drive v. alkollü araba kullanmak
drive nuts v. deli etmek
drive on v. ileri sürmek
drive in a stake v. kazık çakmak
drive around v. gezinti yapmak
drive mad v. delirtmek
drive someone wild v. birini çok kızdırmak
drive fast v. aracı hızlı sürmek
drive a hard bargain v. sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek
drive somebody to distraction v. çılgına çevirmek
drive crazy v. deli etmek
drive away v. savmak
drive off v. arabayla uzaklaşmak
drive up v. yükseltmek
drive someone wild v. birini çılgına çevirmek
drive by v. arabayla önünden geçmek
drive someone out of his mind v. çileden çıkarmak
drive back v. arabayla geri götürmek
drive to despair v. umutsuzluğa düşürmek
drive someone suicide v. intihara sürüklemek
drive on v. ilerletmek
drive off v. araçla bir yerden ayrılmak
drive off v. defetmek
drive a tunnel v. tünel açmak
drive someone wild v. birini çıldırtmak
drive somebody mad v. fıttırtmak
drive up v. yukarı çekmek
drive away v. defetmek
drive in v. içeri sokmak
drive into a corner v. köşeye sıkıştırmak
drive someone to distraction v. birini deli etmek
drive somebody into a corner v. açmaza düşürmek
drive around v. araba ile gezmek
drive someone to distraction v. birini deliye çevirmek
drive the nail v. çivi çakmak
drive at v. kastetmek
drive in v. kakmak
drive somebody mad v. kafasını kızdırmak
drive somebody into a corner v. köşeye sıkıştırmak
drive somebody mad v. çıldırtmak
drive into a corner v. kıstırmak
drive a hard bargain v. sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek
drive insane v. delirtmek
drive crazy v. delirtmek
drive on coast (highway) v. arabayla sahilden gitmek
drive somebody nuts v. delirtmek
drive somebody to distraction v. deli etmek
drive somebody to the wall v. bunaltmak
drive somebody up the wall v. deli etmek
drive somebody up the wall v. çıldırtmak
drive somebody wild v. deli etmek
drive somebody to distraction v. çıldırtmak
drive somebody round the bend v. deli etmek
drive somebody to the wall v. sıkıştırmak
drive somebody wild v. çıldırtmak
drive somebody wild v. azdırmak
drive somebody nuts v. deli etmek
drive somebody nuts v. çıldırtmak
drive forward v. öne çıkarmak
drive back v. geri itmek
drive a hard bargain v. sıkı pazarlık yapmak
drive a hard bargain v. sıkı bir pazarlığa girişmek
be disallowed to drive v. araba sürememek
drive (someone) from pillar to post v. sürüm sürüm süründürmek
drive across the border v. (araçla) sınırı geçmek
drive across the border v. araçla sınır dışına çıkmak/sınırı geçmek
drive over the border v. yurt dışına çıkış yapmak
drive someone to despair v. çaresizliğe sürüklemek
drive out v. araba ile yol almak
drive into debt v. borç batağına sürüklemek
go for a drive v. arabayla gezintiye çıkmak
drive tractor v. traktör kullanmak
drive tractor v. traktör sürmek
drive at a speed exceeding a legal limit v. hız yapmak
drive at full throttle v. sürat yapmak
drive at full throttle v. hız yapmak
drive at a speed exceeding a legal limit v. sürat yapmak
drive the cattle v. davar gütmek
drive the point home v. inandırıcı bir biçimde açıklamak
drive the point home v. ikna edici bir şekilde anlatmak
test-drive v. deneme sürüşü yapmak
drive mad v. aklını başından almak
drive at (..) km per hour v. km hızla gitmek
drive at (..) km an hour v. km hızla gitmek
drive sleep away v. uykuyu açmak
drive sleep away v. uyku açmak
drive a car v. araba sürmek
drive profit v. kar etmek
drive profit v. kar elde etmek
drive profit v. faydalanmak
let drive bullets v. kurşun yağdırmak
let drive bullets v. mermi yağdırmak
let drive v. mermi yağdırmak
let drive v. kurşun yağdırmak
drive off the track v. pist dışına çıkmak
drive off the track v. pistten çıkmak
drive to desperation v. çaresizliğe düşürmek
drive to desperation v. ümitsizliğe sürüklemek
drive a lorry v. kamyon sürmek
drive someone to desperation v. ümitsizliğe sevk etmek
drive on the right v. (trafik) sağdan gitmek
drive on the left v. (trafik) soldan gitmek
drive someone to do something v. birisini bir şey yapmaya itmek
drive someone to do something v. birisini bir şeye yapmaya zorlamak
drive toward someone v. direksiyonu üzerine kırmak
drive toward someone v. direksiyonu üstüne kırmak
drive a car/bus v. direksiyon sallamak
drive a bit fast v. biraz hızlı sürmek/kullanmak
drive the car too fast v. arabayı çok hızlı sürmek
be too drunk to drive v. araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak
lead the drive for v. ...çabasına öncülük etmek
drive past one's school v. okulun önünden arabayla geçmek
drive the enemy into the sea v. düşmanı denize dökmek
drive the enemy forces into the sea v. düşmanı denize dökmek
drive traffic to one's website v. siteye ziyaretçi çekmek
be killed by a drive by shooting v. hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını yitirmek
be killed by a drive by shooting v. hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybetmek
drive on the shoulder v. emniyet şeridinden gitmek
drive on the shoulder v. emniyet şeridinde sürmek
drive an improvement v. gelişmeyi/ilerlemeyi/yenilenmeyi konrol/idare etmek
drive home v. eve gitmek (araba ile)
drive someone home v. birini (araba ile) evine götürmek/bırakmak
drive out of the body v. vücuttan atmak
drive across the bridge v. köprüden geçmek
drive anybody to crime v. herhangi birini suça sürüklemek
drive a motor vehicle v. motorlu araç kullanmak
drive a motor vehicle v. motorlu taşıt kullanmak
drive something to extinction v. neslini kurutmak
drive something to extinction v. neslini tüketmek
drive something to extinction v. soyunu tüketmek
drive something to extinction v. soyunu kurutmak
let drive v. yumruk atmak
let drive v. kuvvetle vurmak
let drive v. saldırmak
drive [obsolete] v. geçirtmek
drive [obsolete] v. sonuç çıkarmak
drive [obsolete] v. çıkarım yapmak
co-drive v. (araç) dönüşümlü kullanmak
drive at full throttle v. aracı tam gaz sürmek
drive-in adj. seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri (açık hava sineması)
drive-in adj. otomobille girilen (sinema vb yer)
drive-in adj. müşterilerine arabalarında servis yapan (lokanta)
drive-by adj. hareketli araçta meydana gelen
drive-by adj. hızlıca yapılan
drive-by adj. üstünkörü yapılan
drive-by adj. hızlıca yapılan
drive-through adj. arabaya servis veren
drive-through adj. arabadan inmeden hizmet alınabilen
drive-through adj. insanların motorlu araç sürerken izleyebileceği şekilde tasarlanmış
drive-thru adj. arabaya servis veren
drive-thru adj. arabadan inmeden hizmet alınabilen
drive-thru adj. insanların motorlu araç sürerken izleyebileceği şekilde tasarlanmış
one hour drive away adv. araçla bir saatlik mesafede
an hours drive away adv. araçla bir saatlik mesafede
have a nice drive interj. hayırlı olsun (araba vb)
Irregular Verb
test-drive v. test-drove - test-driven
Phrasals
drive between v. bir yerden başka bir yere arabayla gitmek
drive through v. arabayla bir yerden geçmek
drive up v. arabayla gitmek
drive off v. arabayla uzaklaşıp gitmek
drive down v. kuzeydeki bir yerden güneydeki bir yere bir araçla gitmek/ gelmek
drive on v. sürmeye devam etmek
drive in (to something) v. (arabayla) içeri girmek
drive apart v. uzaklaştırmak
drive through v. (bir yerden) arabayla geçmek
drive apart v. yabancılaştırmak
drive across v. (arabayla) bir uçtan diğer uca geçmek
drive across v. (arabayla) (köprüden vb) karşıya geçmek
drive (one) back on (something) v. (birini bir şeyi/kaynağı) kullanmaya itmek
drive (one) back on (something) v. (birini bir şeyi/kaynağı) kullanmak zorunda bırakmak
drive (one) back on (something) v. cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak
drive someone back on something v. birini bir kaynağı/birikimi kullanmak zorunda bırakmak/kullanmaya itmek
drive someone back on something v. cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak
drive (one) back to (someone) v. (birini başka birine, eski sevgilisine) geri döndürmek
drive (one) back to (someone) v. (birini başka biriyle, eski sevgilisiyle) tekrar birleştirmek/bir araya getirmek
drive (one) back to (someone) v. (birini başka biriyle, eski sevgilisiyle) barıştırmak
drive (one) back to (someone) v. (birini başka birine, eski sevgilisine) tekrar itmek/çekmek
drive (one) back to (someone) v. (birinin başka biriyle, eski sevgilisiyle) tekrar arasını düzeltmek
drive someone back to someone v. birini başka birine (eski sevgilisi, annesi, babası) geri döndürmek
drive someone back to someone v. birini başka biriyle (eski sevgilisi, annesi, babası) tekrar birleştirmek/bir araya getirmek
drive someone back to someone v. birini başka birine (eski sevgilisi, annesi, babası) tekrar itmek/çekmek
drive someone back to someone v. birinin başka biriyle (eski sevgilisi, annesi, babası) arasını düzeltmek
drive between v. bir yerden bir yere araçla gitmek
drive between v. iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek
drive between v. iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak
drive between v. iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek
drive between v. iki yer/şey arasında araçla gitmek
drive between v. iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak
drive between v. iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek
drive between v. iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek
drive over v. kısa mesafedeki bir yere araçla gitmek
drive over v. uzak olmayan bir yere araçla gitmek
drive over v. bir yere araçla gitmek
drive up v. bulunulan konumun kuzeyine doğru gitmek/seyahat etmek
drive up v. yukarı doğru gitmek/seyahat etmek
drive up v. kuzeye doğru gitmek/seyahat etmek
drive up v. birini bulunulan konumun kuzeyine doğru götürmek
drive up v. birini yukarı doğru götürmek
drive up v. kuzeye doğru götürmek
drive up v. bir aracı bulunulan konumun kuzeyine doğru sürmek
drive up v. kuzeye doğru sürmek
drive up v. bir yere araçla ulaşmak
drive up v. araçla varmak
drive someone up v. birini daha yüksek veya kuzeyde bir yere götürmek
drive up v. bir yere araçla ulaşmak
drive up v. araçla varmak
drive up v. bir aracı kuzeye sürmek
drive up v. bir aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek
drive up v. bir aracı bir yol boyunca sürmek
drive up v. bir araçla kuzeye doğru seyahat etmek
drive up v. bir araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek
drive up v. bir araçla bir yol boyunca seyahat etmek
drive up v. aracı kuzeye sürmek
drive up v. aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek
drive up v. aracı bir yol boyunca sürmek
drive up v. araçla kuzeye doğru seyahat etmek
drive up v. araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek
drive up v. araçla bir yol boyunca seyahat etmek
drive up v. bir şeyi hızla artırmak
drive up v. bir şeyi hızla yükseltmek
drive up v. bir şeyin yukarı fırlamasına sebep olmak
drive someone around something v. birini bir yerde arabayla gezdirmek
drive someone around something v. birine arabayla bir yeri gezdirmek
drive someone around something v. birine araçla etrafı gezdirmek
drive someone around something v. birini araçla bir yerde dolaştırmak
drive something around something v. bir şeyi bir şeyin etrafından sürmek
drive something around something v. bir araçla bir yeri gezmek
drive something around something v. bir araçla etrafı gezmek
drive something around something v. arabayı/aracı bir yerin etrafında dolandırmak
drive something around something v. arabayla/araçla bir şeyin etrafında dolanmak/dolaşmak
drive at something v. bir şey demek istemek
drive at something v. bir şey kastetmek
drive at something v. bir şey demeye getirmek
drive at (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne sürmek
drive at (someone or something) v. (birine/bir şeye) doğru sürmek
drive at (something) v. (günün belli bir saatinde) sürmek
drive at (something) v. (bir şey) demek istemek
drive at (something) v. (bir şey) kastetmek
drive at (something) v. (bir şey) demeye getirmek
drive away v. araçla götürmek
drive away v. araçla alıp götürmek
drive away v. gitmeye ikna etmek
drive away v. göndermek
drive away v. geri püskürtmek
drive away v. kovmak
drive away v. defetmek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) gitmeye ikna etmek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) göndermek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) geri püskürtmek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) kovmak
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) defetmek
drive someone or something back v. birini/bir şeyi göndermek
drive someone or something back v. birini/bir şeyi geri püskürtmek
drive someone or something back v. birini/bir şeyi kovmak
drive someone or something back v. birini/bir şeyi defetmek
drive back on v. -i kullanmaya itmek
drive back on v. -i kullanmak zorunda bırakmak
drive back to v. -e geri döndürmek
drive back to v. ile tekrar birleştirmek/bir araya getirmek
drive back to v. ile barıştırmak
drive back to v. ile tekrar arasını düzeltmek
drive back to v. -e tekrar itmek/çekmek
drive down v. (araçla) götürmek
drive down v. (araçla) bırakmak
drive down v. aşağı çekmek
drive down v. azaltmak
drive someone down (to some place) v. birini kuzeydeki bir yerden güneydeki bir yere bir araçla götürmek
drive someone down (to some place) v. birini bulunulan noktanın güneyindeki bir yere araçla götürmek
drive something down v. aracı bir yere sürmek
drive something down v. aracı bir yere götürmek
drive in v. (araçla) girmek
drive in v. (araçla) içeri girmek
drive in v. (araçla)'-e çarpmak
drive in v. (araçla)'-e toslamak
drive in v. (araçla)'-e bindirmek
drive in v. (araçla bir şeylerin) arasına girmek/dalmak
drive in v. -e çakmak
drive in v. -e güç kullanarak sokmak
drive in v. (beysbolda) topa vurup koşucunun sayı yapmasını sağlamak
drive into v. (araçla) girmek
drive into v. (araçla) içeri girmek
drive into v. (araçla)'-e çarpmak
drive into v. (araçla)'-e toslamak
drive into v. (araçla)'-e bindirmek
drive into v. (araçla bir şeylerin) arasına girmek/dalmak
drive into v. -e çakmak
drive into v. -e güç kullanarak sokmak
drive into v. (beysbolda) topa vurup koşucunun sayı yapmasını sağlamak
drive something into someone or something v. (araçla) birine/bir şeye çarpmak
drive something into someone or something v. (araçla) birine/bir şeye toslamak
drive something into someone or something v. (araçla) birine/bir şeye bindirmek
drive something into someone or something v. (araçla) birilerinin/bir şeylerin arasına girmek/dalmak
drive something into something v. bir şeyi bir şeye sokmak
drive something into something v. bir aracı bir şeye/yere sokmak
drive something into something v. bir aracı içeri sokmak
drive something into something v. bir şeyi bir şeye çakmak
drive something into something v. bir şeyi güç kullanarak bir şeye sokmak
drive something in v. bir şeyi bir şeye sokmak
drive something in v. bir aracı bir şeye/yere sokmak
drive something in v. bir aracı içeri sokmak
drive something in v. bir şeyi bir şeye çakmak
drive something in v. bir şeyi güç kullanarak bir şeye sokmak
drive into someone or something v. (araçla) birine/bir şeye çarpmak
drive into someone or something v. (araçla) birine/bir şeye toslamak
drive into someone or something v. (araçla) birine/bir şeye bindirmek
drive into someone or something v. (araçla) birilerinin/bir şeylerin arasına girmek/dalmak
drive into someone or something v. (araçla) birine/bir şeye girmek
drive off v. golf topunu yuvanın dışına vurmak
drive someone or something off v. birini/bir şeyi püskürtmek
drive someone or something off v. birini/bir şeyi defetmek
drive someone or something off v. birini/bir şeyi kovmak
drive someone or something off v. birini/bir şeyi geri püskürtmek
drive on v. -e itmek
drive on v. -e sevk etmek
drive on v. için harekete geçirmek
drive on v. -e heveslendirmek
drive on v. için motive etmek
drive someone on (to something) v. (bir şeye) itmek
drive someone on (to something) v. (bir şeye) sevk etmek
drive someone on (to something) v. (bir şey) için harekete geçirmek
drive someone on (to something) v. (bir şeye) heveslendirmek
drive someone on (to something) v. (bir şey) için motive etmek
drive someone (or an animal) out v. birini (bir hayvanı) çıkarmak
drive someone (or an animal) out v. birini (bir hayvanı) defetmek
drive someone (or an animal) out v. birini (bir hayvanı) kovmak
drive somebody insane v. birini çıldırtmak
drive somebody insane v. birini çileden çıkarmak
drive somebody insane v. birini deli etmek
drive somebody insane v. birini sinir etmek
drive somebody insane v. birinin tepesini attırmak
drive somebody insane v. birini uyuz etmek
drive someone round the bend v. birini deli etmek
drive someone round the bend v. birini çileden çıkarmak
drive someone round the bend v. birini sinir etmek
drive someone round the bend v. birinin tepesini attırmak
drive to v. (araçla)'-e gitmek
drive to v. (aracı)'-e sürmek
drive to v. -e itmek
drive to v. -e zorlamak
drive to v. -e yöneltmek
Colloquial
u-drive n. kiralık araba
u-drive n. kiralanmış araba
drive-in n. arabalı sinema
drive-in n. herkesin kendi arabasında oturarak izlediği açık hava film gösterimi
drive-in n. arabaya servis yapan restoran
drive home n. evin yolu
drive home n. eve giden yol
rodeo drive n. california'da modaya uygun mağazalarıyla tanınan bir cadde
drive-off n. ücret ödemeden benzin istasyonunu terk etme
let drive v. ateş etmeye başlamak
let drive v. ateş fışkırmak
let drive v. ateş püskürmek
let drive v. bağırmak
let drive v. çok sinirlenmek
slave-drive v. eşek gibi çalıştırmak
slave-drive v. köle gibi çalıştırmak
let drive v. kızmak
let drive v. öfkelenmek
let drive v. küplere binmek
let drive v. mermi manyağı yapmak
let drive v. şarjörü boşaltmak
let drive v. tepesinin tası atmak
drive into a corner v. (kişiyi) köşeye sıkıştırmak
go out for a drive v. arabayla gezintiye çıkmak
go out for a drive v. çıkıp arabayla gezmek
drive (one) to (do something) v. (birini) bir şey yapmaya itmek
drive (one) to (do something) v. (birini) bir şey yapmaya zorlamak
drive batty v. sinirden çıldırtmak
drive batty v. fıtık etmek
drive batty v. deli etmek
drive batty v. çileden çıkarmak
drive home v. (araçla) evine götürmek
drive home v. (araçla) evine bırakmak
drive home v. vurgulamak
drive to do v. yapmaya itmek
drive to do v. yapmaya zorlamak
drive to do v. yapmaya yöneltmek
drive up to (some place or thing) v. (bulunulan noktanın kuzeyindeki bir yere araçla) gitmek
drive up to (some place or thing) v. (bulunulan noktanın kuzeyindeki bir yere araçla) götürmek
drive up to (some place or thing) v. aracı (bulunulan noktanın kuzeyindeki bir yere) sürmek/götürmek
drive up to (some place or thing) v. (bir şeye/yere) varmak
drive up to (some place or thing) v. (bir şeye/yere) gelmek
too drunk to drive adj. arabayı süremeyecek kadar sarhoş
drive-in adj. arabaya servis yapılan
drive-in adj. arabaya servis
drive-up adj. arabaya servis veren
drive-up adj. arabadan inmeden hizmet alınabilen
drive-up adj. arabaya servis
on my drive home expr. arabamla eve dönerken
drive your way expr. bildiğin/içinden geldiği gibi sür
drive safe expr. dikkatli sürün
don't drip and drive expr. elektronik sigara ile araç kullanma
straighten up and drive expr. topla gel
drive safe expr. (arabayı) dikkatli kullan
Idioms
drive to the wall v. sınırları zorlamak
drive to the wall v. uçlarda gidip gelmek
drive your pigs to market v. potansiyelini sonuna kadar kullanmak