|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
drive n.
|
dürtü |
|
These drugs might affect your sex drive.
Bu ilaçlar cinsel dürtülerinizi etkileyebilir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
drive v.
|
sürmek |
|
This war has seen hundreds of thousands driven from their homes in Chechnya and tens of thousands murdered.
Bu savaş Çeçenistan'da yüzbinlerce kişinin evlerinden sürülmesine ve onbinlerce kişinin öldürülmesine neden olmuştur.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
drive v.
|
araba sürmek |
|
Since then, the car has claimed a large proportion of these for driving and parking.
O zamandan bu yana araba, sürüş ve park etme için bunların büyük bir bölümünü talep etti.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
drive n.
|
araba yolu |
|
In America, cars drive on the right side of the road.
Amerika'da arabalar yolun sağ tarafından gider.
More Sentences
|
5 |
General |
drive n.
|
araba gezintisi |
|
It's been a long drive.
Uzun bir araba gezintisi oldu.
More Sentences
|
6 |
General |
drive n.
|
çekiş |
|
We need a four-wheel drive to cross the desert.
Çölü geçmek için dört çekerli bir araca ihtiyacımız var.
More Sentences
|
7 |
General |
drive n.
|
dürtü |
|
The rule of law must never be sacrificed on the altar of our drive to act.
Hukukun üstünlüğü, harekete geçme dürtümüz uğruna asla feda edilmemelidir.
More Sentences
|
8 |
General |
drive n.
|
tur |
|
Let's take a drive.
Bir tur atalım.
More Sentences
|
9 |
General |
drive n.
|
kampanya |
|
The music club is organizing a drive to attract new members.
Müzik kulübü yeni üyeler kazanmak için bir kampanya düzenliyor.
More Sentences
|
10 |
General |
drive n.
|
sürüş |
|
May I take the car for a test drive before I buy it?
Arabayı almadan önce test sürüşüne çıkabilir miyim?
More Sentences
|
11 |
General |
drive n.
|
kullanma |
|
In principle, driving bans, in whatever form, constitute an infringement of this freedom.
Prensip olarak, her ne şekilde olursa olsun, araç kullanma yasakları bu özgürlüğün ihlali anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
12 |
General |
drive n.
|
garaj yolu |
|
I don’t recognize the car on the drive, do you?
Garaj yolundaki arabayı tanıyamadım, ya siz?
More Sentences
|
13 |
General |
drive n.
|
dürtü |
|
Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
Sami, Layla'yı dürtüleyen doymak bilmez açgözlülüğün hiç farkında değildi.
More Sentences
|
14 |
General |
drive n.
|
gezme |
|
He suggested we go for a drive on Saturday.
Cumartesi günü arabayla gezmeyi önerdi.
More Sentences
|
15 |
General |
drive n.
|
azim |
|
She was a leader of tremendous drive and ambition.
Muazzam bir azim ve hırsa sahip bir liderdi.
More Sentences
|
16 |
General |
drive n.
|
disk |
|
The file should be on the external hard drive.
Dosya harici sabit diskte olmalı.
More Sentences
|
17 |
General |
drive n.
|
(topu) sürme |
|
He hits a straight drive each time.
Her seferinde düz bir sürüş yapıyor.
More Sentences
|
18 |
General |
drive n.
|
saldırı |
|
The general envisaged a drive into the region.
General bölgeye doğru bir saldırı planladı.
More Sentences
|
19 |
General |
drive n.
|
güdücü |
|
Cattle drives are still part of the local economies in the West.
Sığır güdücüler hâlâ Batı'daki yerel ekonomilerin bir parçasıdır.
More Sentences
|
20 |
General |
drive v.
|
kovmak |
|
We have to drive the enemy out of our land.
Düşmanı topraklarımızdan kovmalıyız.
More Sentences
|
|
21 |
General |
drive v.
|
çekmek |
|
We also covered quite a number of topics related to marketing your website and driving more traffic.
Ayrıca web sitenizi pazarlamak ve daha fazla trafik çekmekle ilgili pek çok konuyu da ele aldık.
More Sentences
|
22 |
General |
drive v.
|
araba kullanmak |
|
Driving is one of the hardest and most pressurised jobs there is.
Araba kullanmak, var olan en zor ve en stresli işlerden biridir.
More Sentences
|
23 |
General |
drive v.
|
sokmak |
|
He drove the huge umbrella into the sand.
Kocaman şemsiyeyi kumun içine soktu.
More Sentences
|
24 |
General |
drive v.
|
gütmek |
|
We are opposed to the whole economic system that is driven by profit.
Biz, kâr amacı güden ekonomik sistemin tamamına karşıyız.
More Sentences
|
25 |
General |
drive v.
|
kullanmak |
|
Why is that drug addict driving a school bus?
Niye bu keş okul servisi kullanıyor?
More Sentences
|
26 |
General |
drive v.
|
çalıştırmak |
|
Such additional energy is needed to drive the climate.
Klimayı çalıştırmak için böyle bir enerji ilavesi gerekli.
More Sentences
|
27 |
General |
drive v.
|
zorlamak |
|
I’m afraid that she will drive herself too hard trying to please him.
Adamı memnun etmek uğruna kendini fazla zorlayacak diye korkuyorum.
More Sentences
|
28 |
General |
drive v.
|
(arabayla) gitmek |
|
The night Seth was killed, he was headed to deliver a flash drive.
Seth'in öldürüldüğü gece, bir flash bellek teslim etmeye gidiyordu.
More Sentences
|
29 |
General |
drive v.
|
arabayla götürmek |
|
You can walk, or alternatively, I'll drive you there in my car.
Yürüyebilirsin veya ikinci bir seçenek olarak, seni oraya arabamla götürürüm.
More Sentences
|
30 |
General |
drive v.
|
yönlendirmek |
|
It is aimed only at driving the EU towards a federal constitution.
Sadece AB'yi federal bir anayasaya doğru yönlendirmeyi amaçlamaktadır.
More Sentences
|
31 |
General |
drive v.
|
tahrik etmek |
|
Poverty sometimes drives people to commit crimes.
Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye tahrik eder.
More Sentences
|
32 |
General |
drive v.
|
araç kullanmak |
|
This is relevant not only to professional drivers but to all of us who drive on European roads.
Bu sadece profesyonel sürücüler için değil, Avrupa yollarında araç kullanan hepimiz için geçerlidir.
More Sentences
|
33 |
General |
drive v.
|
sıkıştırmak |
|
We were driven to the wall.
Biz köşeye sıkıştırıldık.
More Sentences
|
34 |
General |
drive v.
|
uzaklaştırmak |
|
We should not be guided by a fear of driving Turkey away in this.
Bu konuda Türkiye'yi uzaklaştırma korkusuyla hareket etmemeliyiz.
More Sentences
|
35 |
General |
drive v.
|
sürgüne göndermek |
|
Or, for that matter, attempts to drive him into exile.
Ya da bu konuda onu sürgüne gönderme girişimlerinde bulunacak mıyız?
More Sentences
|
36 |
General |
drive v.
|
sürüklemek |
|
His suspicious actions drove her into jealousy.
Şüpheli hareketleri onu kıskançlığa sürükledi.
More Sentences
|
37 |
General |
drive v.
|
döndürmek |
|
That sound is driving me insane!
Bu ses beni deliye döndürüyor!
More Sentences
|
38 |
General |
drive v.
|
yağmak |
|
The snow is driving down thickly now.
Kar şu an lapa lapa yağıyor.
More Sentences
|
39 |
General |
drive v.
|
(delik) açmak |
|
We drove a hole through the exterior wall.
Dış duvarda bir delik açtık.
More Sentences
|
40 |
General |
drive v.
|
arabayla gitmek |
|
I drove to the city center to get some food.
Yiyecek bir şeyler almak için arabayla şehir merkezine gittim.
More Sentences
|
|
41 |
General |
drive v.
|
den sürmek |
|
It’s my duty to drive the cattle out of the field.
Benim görevim sığırları tarladan sürmek.
More Sentences
|
42 |
General |
drive v.
|
ile çalışmak |
|
This camp light is battery-driven.
Bu kamp lambası pille çalışıyor.
More Sentences
|
43 |
General |
drive adj.
|
iten |
|
Poverty sometimes drives people to commit crimes.
Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye iter.
More Sentences
|
Technical |
|
44 |
Technical |
drive n.
|
sürüş |
|
Tom told me that he enjoyed the drive.
Tom sürüşten keyif aldığını söyledi.
More Sentences
|
45 |
Technical |
drive v.
|
götürmek |
|
We want a strong Commission which drives the European integration process forward.
Avrupa entegrasyon sürecini ileriye götürecek güçlü bir Komisyon istiyoruz.
More Sentences
|
Computer |
|
46 |
Computer |
drive n.
|
sürücü |
|
You can open the flash drive's root directory and continue working with the necessary information.
Flash sürücünün kök dizinini açabilir ve gerekli bilgilerle çalışmaya devam edebilirsiniz.
More Sentences
|
47 |
Computer |
drive n.
|
sürücüsü |
|
Of course, each user has a portable hard drive or flash drive in everyday life.
Elbette, her kullanıcının günlük yaşamda taşınabilir bir sabit sürücüsü veya flash sürücüsü vardır.
More Sentences
|
48 |
Computer |
drive v.
|
sürmek |
|
They accelerate in a different way and are usually driven at higher speeds.
Farklı bir şekilde hızlanırlar ve genellikle daha yüksek hızlarda sürülürler.
More Sentences
|
Automotive |
|
49 |
Automotive |
drive v.
|
arabayla dolaşmak |
|
I drove all around town to look for Jim.
Jim'i aramak için bütün şehri arabayla dolaştım.
More Sentences
|
50 |
Automotive |
drive v.
|
sürmek |
|
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.
More Sentences
|
Apiculture |
|
51 |
Apiculture |
drive v.
|
sürüklemek |
|
Burma's rulers have driven themselves and their people into a cul-de-sac.
Burma'nın yöneticileri kendilerini ve halklarını bir çıkmaz sokağa sürüklediler.
More Sentences
|
General |
|
52 |
General |
drive n.
|
priz |
|
53 |
General |
drive n.
|
hayvan gütme |
|
54 |
General |
drive n.
|
enerji |
|
55 |
General |
drive n.
|
güdü |
|
56 |
General |
drive n.
|
hamle |
|
57 |
General |
drive n.
|
araba gezisi |
|
58 |
General |
drive n.
|
bilgisayar sürücüsü |
|
59 |
General |
drive n.
|
sürme |
|
60 |
General |
drive n.
|
cadde |
|
61 |
General |
drive n.
|
gayret |
|
62 |
General |
drive n.
|
düşmanı püskürtme |
|
63 |
General |
drive n.
|
top sürme |
|
64 |
General |
drive n.
|
sürek avı |
|
65 |
General |
drive n.
|
muharrik |
|
66 |
General |
drive n.
|
inisiyatif |
|
67 |
General |
drive n.
|
sinema |
|
68 |
General |
drive n.
|
beceri |
|
69 |
General |
drive n.
|
sevk-i ilahi |
|
70 |
General |
drive n.
|
sevk-i tabii |
|
71 |
General |
drive n.
|
yürütme |
|
72 |
General |
drive n.
|
çıkmaz sokak |
|
73 |
General |
drive n.
|
araç sürerek yapılan kısa yolculuk |
|
74 |
General |
drive n.
|
kütüklerin değirmene doğru akış yönünde ilerletilmesi |
|
75 |
General |
drive n.
|
saldırganca hareket |
|
76 |
General |
drive n.
|
agresif davranış |
|
77 |
General |
drive n.
|
yayılmacı hareket |
|
78 |
General |
drive n.
|
düşmanın elindeki araziye yapılan güçlü askeri saldırı |
|
79 |
General |
drive n.
|
acele ettirilip baskı altında olma |
|
80 |
General |
drive n.
|
tatmini baskılayan temel veya içgüdüsel ihtiyaç |
|
|
81 |
General |
drive n.
|
organizmayı harekete zorlayan fizyolojik gerilim |
|
82 |
General |
drive n.
|
yoksunluk veya ihtiyaç nedeniyle hareket etme |
|
83 |
General |
drive n.
|
kişiyi harekete iten, kültürel olarak edinilmiş dürtü |
|
84 |
General |
drive n.
|
şevk |
|
85 |
General |
drive n.
|
güçlü girişim |
|
86 |
General |
drive n.
|
faaliyette ortaya konan enerji ve kararlılık |
|
87 |
General |
drive n.
|
(eserde, performansta) sürekli canlılık |
|
88 |
General |
drive n.
|
belirgin duygusal yoğunluk |
|
89 |
General |
drive n.
|
petrol gibi sıvıları çevredeki kayaç tabakalarının içine yönelten basınç |
|
90 |
General |
drive n.
|
yardım etkinliği |
|
91 |
General |
drive v.
|
sürüklenmek |
|
92 |
General |
drive v.
|
dışarı sürmek |
|
93 |
General |
drive v.
|
sıkmak |
|
94 |
General |
drive v.
|
kaçırmak |
|
95 |
General |
drive v.
|
saplamak |
|
96 |
General |
drive v.
|
araba ile gitmek |
|
97 |
General |
drive v.
|
önüne katmak |
|
98 |
General |
drive v.
|
çakmak |
|
99 |
General |
drive v.
|
araba ile götürmek |
|
100 |
General |
drive v.
|
kovalamak |
|
101 |
General |
drive v.
|
kastetmek |
|
102 |
General |
drive v.
|
hareket ettirmek |
|
103 |
General |
drive v.
|
defetmek |
|
104 |
General |
drive v.
|
acele etmek |
|
105 |
General |
drive v.
|
kuvvet |
|
106 |
General |
drive v.
|
vurmak |
|
107 |
General |
drive v.
|
güç sağlamak |
|
108 |
General |
drive v.
|
(araba) kullanmak |
|
109 |
General |
drive v.
|
yürütmek |
|
110 |
General |
drive v.
|
sevk etmek |
|
111 |
General |
drive v.
|
direksiyon sallamak |
|
112 |
General |
drive v.
|
savurmak |
|
113 |
General |
drive v.
|
fırlatmak |
|
114 |
General |
drive v.
|
batırmak |
|
115 |
General |
drive v.
|
saplamak |
|
116 |
General |
drive v.
|
bastırmak |
|
117 |
General |
drive v.
|
daldırmak |
|
118 |
General |
drive v.
|
buharlaştırmak |
|
119 |
General |
drive v.
|
(bir şeye) karşı kuvvetle baskı uygulamak |
|
120 |
General |
drive v.
|
(bir şeye) düşmanca davranmak |
|
121 |
General |
drive v.
|
(siyasi, ekonomik) baskı nedeniyle gitmeye zorlamak |
|
122 |
General |
drive v.
|
(kütükler) dereden aşağı doğru sürüklenmek |
|
123 |
General |
drive v.
|
enerjik bir şekilde sürdürmek |
|
124 |
General |
drive v.
|
engellere rağmen sonuca varmak |
|
125 |
General |
drive v.
|
(bir şeyi) engellere rağmen tamamlamak |
|
126 |
General |
drive v.
|
mühendislikle tasarlayıp inşa etmek |
|
127 |
General |
drive v.
|
manen acı çektirmek |
|
128 |
General |
drive v.
|
manevi yardım almak |
|
129 |
General |
drive v.
|
bir hal değişikliğine uğratmak |
|
130 |
General |
drive v.
|
hal değişikliğine zorlamak |
|
131 |
General |
drive v.
|
sürekli çaba sarf ettirmek |
|
132 |
General |
drive v.
|
daha fazla çabalamaya zorlamak |
|
133 |
General |
drive v.
|
fazlası için teşvik etmek |
|
134 |
General |
drive v.
|
baskı sonucu değişmek |
|
135 |
General |
drive v.
|
net bir şekilde yansıtmak |
|
136 |
General |
drive v.
|
bariz etkilemek |
|
137 |
General |
drive v.
|
(soyut bir şeyi) dağıtarak yok etmek |
|
138 |
General |
drive v.
|
ortadan kaldırıp yerine geçmek |
|
139 |
General |
drive v.
|
geciktirmek |
|
140 |
General |
drive v.
|
ertelemek |
|
141 |
General |
drive v.
|
(bölgeyi) hayvandan temizlemek |
|
142 |
General |
drive v.
|
def etmek |
|
143 |
General |
drive v.
|
el koymak |
|
144 |
General |
drive v.
|
(tünelde, madende) kesip kazarak ilerlemek |
|
145 |
General |
drive v.
|
üretmek |
|
146 |
General |
drive v.
|
kazmak |
|
147 |
General |
drive v.
|
ok gibi ileri atılmak |
|
148 |
General |
drive v.
|
son sürat koşmak |
|
149 |
General |
drive v.
|
ok gibi fırlamak |
|
150 |
General |
drive v.
|
(engeli) zorla itmek |
|
151 |
General |
drive v.
|
(engele) kuvvetle çarpmak |
|
152 |
General |
drive v.
|
düşmanca saldırıya geçmek |
|
153 |
General |
drive v.
|
kuvvetle nüfuz etmek |
|
154 |
General |
drive v.
|
rüzgara doğru başıboş hareket etmek |
|
155 |
General |
drive v.
|
kontrolsüz bir şekilde akıntıya doğru gitmek |
|
156 |
General |
drive v.
|
fazladan yelken taşımak |
|
157 |
General |
drive v.
|
kararlı şekilde ilerlemek |
|
158 |
General |
drive v.
|
çok çaba sarf etmek |
|
159 |
General |
drive v.
|
sınırını zorlarcasına yormak |
|
160 |
General |
drive v.
|
(at arabasını) sürmek |
|
161 |
General |
drive v.
|
araçla gitmek |
|
162 |
General |
drive v.
|
(sığırı) yönlendirip dürterek hareket ettirmek |
|
163 |
General |
drive v.
|
(çeki hayvanını) yönlendirmek |
|
164 |
General |
drive v.
|
(av hayvanları) istenen yöne sürmek |
|
165 |
General |
drive v.
|
avı (belirli bir yere) sürmek |
|
166 |
General |
drive v.
|
çıkarmak |
|
167 |
General |
drive v.
|
-e götürmek |
|
168 |
General |
drive v.
|
-e itmek |
|
169 |
General |
drive v.
|
e sürmek |
|
170 |
General |
drive adj.
|
itici |
|
171 |
General |
drive adj.
|
etkili |
|
172 |
General |
drive adj.
|
etkileyen |
|
173 |
General |
drive adj.
|
son derece etkili |
|
Irregular Verb |
|
174 |
Irregular Verb |
drive v.
|
drove - driven |
|
Trade/Economic |
|
175 |
Trade/Economic |
drive n.
|
(envanteri azaltmak için) malları düşük fiyata satma |
|
Technical |
|
176 |
Technical |
drive n.
|
kumanda |
|
177 |
Technical |
drive n.
|
sürüş çekişi |
|
178 |
Technical |
drive n.
|
tahrik |
|
179 |
Technical |
drive n.
|
daktilonun vuruşunu ileten bakır parçası |
|
180 |
Technical |
drive n.
|
makineyi hareketlendiren parçalar |
|
181 |
Technical |
drive n.
|
makine çalıştırma yöntemi |
|
182 |
Technical |
drive n.
|
(bant, disk) manyetik veya optik ortam üzerinde okuma/yazma yapan cihaz |
|
183 |
Technical |
drive v.
|
devindirmek |
|
184 |
Technical |
drive v.
|
güç sağlamak |
|
185 |
Technical |
drive v.
|
tahrik etmek |
|
186 |
Technical |
drive v.
|
yürütmek |
|
187 |
Technical |
drive v.
|
vurmak |
|
Computer |
|
188 |
Computer |
drive n.
|
aygıt |
|
Mechanic |
|
189 |
Mechanic |
drive n.
|
işletme mekanizması |
|
Construction |
|
190 |
Construction |
drive v.
|
planlanan yol boyunca (otoyol, kanal, demir yolu) inşa etmek |
|
Automotive |
|
191 |
Automotive |
drive n.
|
lokma tornavida adaptörü |
|
192 |
Automotive |
drive n.
|
sürüş modu |
|
193 |
Automotive |
drive n.
|
arabanın itiş gücünün yola uygulanması |
|
194 |
Automotive |
drive n.
|
çekiş |
|
195 |
Automotive |
drive n.
|
arabanın itici gücünün kontrol edilip yönlendirilme şekli |
|
196 |
Automotive |
drive n.
|
(arabada) sürücünün oturduğu yer |
|
197 |
Automotive |
drive v.
|
araçla yola çıkmak |
|
198 |
Automotive |
drive v.
|
hareketini yöneltmek |
|
Transportation |
|
199 |
Transportation |
drive n.
|
binalara erişim sağlayan özel araba yolu |
|
200 |
Transportation |
drive n.
|
garaj yolu |
|
201 |
Transportation |
drive n.
|
seyirlik araba yolu |
|
202 |
Transportation |
drive n.
|
cadde |
|
203 |
Transportation |
drive n.
|
bulvar |
|
Marine |
|
204 |
Marine |
drive n.
|
seyir halindeki teknenin ilerleyişi |
|
205 |
Marine |
drive n.
|
hareketli tekneyi iten kuvvet |
|
Mining |
|
206 |
Mining |
drive n.
|
maden tüneli |
|
207 |
Mining |
drive n.
|
maden geçidi |
|
208 |
Mining |
drive v.
|
madende tünel açmak |
|
Medical |
|
209 |
Medical |
drive v.
|
füze fırlatmak |
|
210 |
Medical |
drive v.
|
mermi atmak |
|
211 |
Medical |
drive v.
|
vurmak |
|
212 |
Medical |
drive v.
|
atış yapmak |
|
Psychology |
|
213 |
Psychology |
drive n.
|
itki |
|
Breeding |
|
214 |
Breeding |
drive n.
|
geniş alana yayılan hayvanların bir araya getirilip toplanması |
|
215 |
Breeding |
drive n.
|
yakalama, kesim veya damgalama için toplanan hayvanlar |
|
Military |
|
216 |
Military |
drive n.
|
süpürücü taarruz |
|
Hunting |
|
217 |
Hunting |
drive n.
|
avın silah menzilinin ötesindeki bir aralıkta sürülmesi |
|
218 |
Hunting |
drive n.
|
avcı silahlarının menzili ötesinde sürülen hayvan topluluğu |
|
219 |
Hunting |
drive n.
|
avın sürüldüğü rota |
|
220 |
Hunting |
drive v.
|
(bölgede) av aramak |
|
Sport |
|
221 |
Sport |
drive n.
|
içeriye dalma |
|
222 |
Sport |
drive n.
|
(golf) tee üzerinde yapılan başlama vuruşu |
|
223 |
Sport |
drive n.
|
(topa) vurma |
|
224 |
Sport |
drive n.
|
(top) sürme |
|
225 |
Sport |
drive n.
|
(top) atma |
|
226 |
Sport |
drive n.
|
sertçe vurulan topun uçuşu |
|
227 |
Sport |
drive n.
|
sertçe vurulan badminton tuzluğunun havada gidişi |
|
228 |
Sport |
drive n.
|
(golf) uzun mesafe kat etmesi amaçlanan vuruş |
|
229 |
Sport |
drive n.
|
(kriket) sopayı dikey olarak sallayıp topun kaleye doğru yerden atıldığı bir vuruş |
|
230 |
Sport |
drive v.
|
içeriye katetmek |
|
231 |
Sport |
drive v.
|
(top) hızla fırlatmak |
|
232 |
Sport |
drive v.
|
(kriket) topa ileri gidecek şekilde sopayla vurmak |
|
233 |
Sport |
drive v.
|
(kroket) topu başka topla vurarak istenen yere yönlendirmek |
|
234 |
Sport |
drive v.
|
(golf) top yuvasındayken güçlü bir şekilde vurmak |
|
235 |
Sport |
drive v.
|
(badminton) topa yere paralel olacak şekilde aşağıdan ve sertçe vurmak |
|
236 |
Sport |
drive v.
|
(beyzbol) vuruş yaparak koşunun sayı olmasını sağlamak |
|
237 |
Sport |
drive v.
|
(bilardo) topu birkaç kenara çarptırıp bir sonraki vuruş için istenen pozisyona getirmek |
|
238 |
Sport |
drive v.
|
(golf topu) oynamak |
|
239 |
Sport |
drive v.
|
(futbol) hücum yapmak için topla ilerlemek |
|
240 |
Sport |
drive v.
|
güçlü bir şekilde vurmak |
|
241 |
Sport |
drive v.
|
kuvvetle atmak |
|
Basketball |
|
242 |
Basketball |
drive n.
|
turnike |
|
243 |
Basketball |
drive n.
|
topu tutan oyuncunun potaya doğru hızla atılması |
|
244 |
Basketball |
drive v.
|
topu sürerek etkili biçimde ilerlemek |
|
245 |
Basketball |
drive v.
|
topu sürerken (potaya) hızlı ve güçlü atış yapmak |
|
Football |
|
246 |
Football |
drive n.
|
rakip takım topu ilerletirken oyuncuların yere indirilmesi |
|
Tennis |
|
247 |
Tennis |
drive v.
|
(tenis topuna) omuz seviyesinin altından olacak şekilde art arda vurmak |
|
Card |
|
248 |
Card |
drive n.
|
(vist, briç) ilerlemeli oyun |
|
Music |
|
249 |
Music |
drive n.
|
müzikal performansta güçlü ritmik vuruş |
|
250 |
Music |
drive v.
|
güçlü bir ritmik artışla çalmak |
|
251 |
Music |
drive v.
|
hızlanarak çalmak |
|
Ottoman Turkish |
|
252 |
Ottoman Turkish |
drive n.
|
insiyak |
|
Archaic |
|
253 |
Archaic |
drive v.
|
haydamak |
|
254 |
Archaic |
drive v.
|
(kötü şans) getirmek |
|
255 |
Archaic |
drive v.
|
isnat etmek |
|
256 |
Archaic |
drive v.
|
haczetmek |
|
|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
General |
|
1 |
General |
sex drive n.
|
cinsel dürtü |
|
She has a low sex drive.
Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
More Sentences
|
2 |
General |
safe drive n.
|
güvenli sürüş |
|
The width of the road is insufficient for safe driving.
Yolun genişliği güvenli sürüş için yetersiz.
More Sentences
|
3 |
General |
drive out v.
|
sürmek |
|
We will need to employ compassion in receiving refugees who have been driven out of their own countries.
Ülkelerinden sürülen mültecileri kabul ederken şefkatli davranmamız gerekecektir.
More Sentences
|
4 |
General |
drive a car v.
|
araba kullanmak |
|
You must have a driver's license before you can drive a car.
Araba kullanabilmeniz için önce ehliyetinizin olması gerekir.
More Sentences
|
5 |
General |
drive by v.
|
arabayla geçmek |
|
I was driving by and saw your lights on.
Arabayla geçiyordum, lambalarının yandığını gördüm.
More Sentences
|
6 |
General |
drive away v.
|
arabayla gitmek |
|
I just saw her driving away.
Onu demin arabayla giderken gördüm.
More Sentences
|
7 |
General |
drive out v.
|
çıkarmak |
|
One nail drives out another.
Bir çivi diğerini çıkarır.
More Sentences
|
8 |
General |
drive at v.
|
demek istemek |
|
I cannot understand what he is driving at.
Onun ne demek istediğini anlayamıyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
drive back v.
|
püskürtmek |
|
Are we really managing to drive back terrorist networks?
Terörist ağları geri püskürtmeyi gerçekten başarıyor muyuz?
More Sentences
|
10 |
General |
drive away v.
|
arabayla uzaklaşmak |
|
Sami was driving away.
Sami arabayla uzaklaşıyordu.
More Sentences
|
11 |
General |
drive off v.
|
arabayla gitmek |
|
Tom waved goodbye and drove off.
Tom el salladı ve arabayla gitti.
More Sentences
|
12 |
General |
drive a nail v.
|
çivi çakmak |
|
He drove a nail into the board.
Tahtaya bir çivi çaktı.
More Sentences
|
13 |
General |
drive around v.
|
araçla gezmek |
|
Tom has been driving around all day.
Tom bütün gün araçla geziyor.
More Sentences
|
14 |
General |
can not drive v.
|
araba sürememek |
|
They can not drive a car.
Onlar bir araba süremezler.
More Sentences
|
15 |
General |
drink and drive v.
|
alkollü araç kullanmak |
|
Don't drink and drive.
Alkollü araç kullanma!
More Sentences
|
16 |
General |
drive a truck v.
|
kamyon sürmek |
|
I used to drive a truck.
Ben kamyon sürerdim.
More Sentences
|
17 |
General |
drive to work v.
|
işe arabayla gitmek |
|
Tom doesn't usually drive to work.
Tom genellikle işe arabayla gitmez.
More Sentences
|
18 |
General |
drive to work v.
|
arabayla işe gitmek |
|
Tom can't walk around the pond, because he drives to work.
Tom göletin etrafında yürüyemiyor, çünkü o arabayla işe gidiyor.
More Sentences
|
Phrasals |
|
19 |
Phrasals |
drive around v.
|
arabayla dolaşmak |
|
We can't just drive around all night.
Bütün gece arabayla dolaşamayız.
More Sentences
|
20 |
Phrasals |
drive by v.
|
yanından geçmek |
|
Tom drove by Mary's house every day on the way to work.
Tom işe giderken her gün Mary'nin evinin yanından geçti.
More Sentences
|
21 |
Phrasals |
drive across v.
|
(arabayla) boydan boya geçmek |
|
I'd like to drive across the USA in a convertible.
Üstü açık bir arabayla Amerika'yı boydan boya geçmek istiyorum.
More Sentences
|
22 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(belli bir hızda) sürmek |
|
I always drive at a moderate speed.
Hep makul bir hızda sürerim.
More Sentences
|
23 |
Phrasals |
drive down v.
|
düşürmek |
|
It is not competitive selling at a loss to weaken rival products, nor is it driving down the quality of those products.
Bu, rakip ürünleri zayıflatmak için zararına satış yapmak ya da bu ürünlerin kalitesini düşürmek değildir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
24 |
Colloquial |
drive safely expr.
|
dikkatli sür |
|
Drive safely.
Dikkatli sür.
More Sentences
|
Common Usage |
|
25 |
Common Usage |
drive mad v.
|
çıldırtmak |
|
26 |
Common Usage |
drive crazy v.
|
çıldırtmak |
|
General |
|
27 |
General |
fourwheel drive n.
|
dört teker çekişli |
|
28 |
General |
disk drive n.
|
sürücü |
|
29 |
General |
affectional drive n.
|
şefkat itkisi |
|
30 |
General |
recruiting drive n.
|
istihdam kampanyası |
|
31 |
General |
a drive for funds n.
|
para toplamak için açılan kampanya |
|
32 |
General |
line drive n.
|
beyzbolda sert atış |
|
33 |
General |
chauffeur drive n.
|
şoförlü sürüş |
|
34 |
General |
left hand drive n.
|
sol direksiyon |
|
35 |
General |
warp drive n.
|
ışık hızından daha hızlı uzay motoru |
|
36 |
General |
chauffeur drive n.
|
sürücülü kiralanan araç |
|
37 |
General |
motor drive n.
|
harekete geçiren şey |
|
38 |
General |
maternal drive n.
|
anne sevgisi |
|
39 |
General |
conventional drive n.
|
konvansiyonel tahrik |
|
40 |
General |
hard drive n.
|
hard sürücü |
|
41 |
General |
maternal drive n.
|
ana yüreği |
|
42 |
General |
magnetic disk drive n.
|
manyetik disk sürücü |
|
43 |
General |
economy drive n.
|
tasarruf kampanyası |
|
44 |
General |
fund drive n.
|
yardım kampanyası |
|
45 |
General |
advertising drive n.
|
reklam kampanyası |
|
46 |
General |
magnetic tape drive n.
|
manyetik bant sürücüsü |
|
47 |
General |
drive shaft n.
|
kardan mili |
|
48 |
General |
drive shaft n.
|
çevirme mili |
|
49 |
General |
self parking disk drive n.
|
otomatik park özellikli disk sürücü |
|
50 |
General |
pneumatic drive n.
|
havalı sürme |
|
51 |
General |
electric drive n.
|
elektrikli sürme düzeni |
|
52 |
General |
garage drive n.
|
garaja doğru giden araba yolu |
|
53 |
General |
drive assembly n.
|
işletme düzeni |
|
54 |
General |
drive assembly n.
|
işletme takımı |
|
55 |
General |
drive-in n.
|
seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri açık hava sineması |
|
56 |
General |
front-wheel drive n.
|
önden çekişli |
|
57 |
General |
drive-in n.
|
müşterilerine arabalarında servis yapan lokanta |
|
58 |
General |
drive-in bank n.
|
otobank |
|
59 |
General |
gear for four-wheel drive n.
|
arazi vitesi |
|
60 |
General |
drive-in window n.
|
müşterilerine arabalarında hizmet veren banka gişesi |
|
61 |
General |
maternal drive n.
|
analık duygusu-dürtüsü |
|
62 |
General |
rear-wheel drive n.
|
arkadan çekişli |
|
63 |
General |
hand drive n.
|
el kumandalı |
|
64 |
General |
lack of sexual drive n.
|
cinsel isteksizlik |
|
65 |
General |
sexual drive n.
|
cinsel istek |
|
66 |
General |
lack of sexual drive n.
|
cinsel soğukluk |
|
67 |
General |
drive-thru n.
|
arabaya servis |
|
68 |
General |
drive through n.
|
araçlara yol üstü verilen yemek servisi |
|
69 |
General |
drive through n.
|
arabaya servis |
|
70 |
General |
drive-thru n.
|
araçlara yol üstü verilen yemek servisi |
|
71 |
General |
primitive drive n.
|
ilkel güdü |
|
72 |
General |
drive-in window n.
|
müşterilerine arabalarında servis yapan lokantanın penceresi |
|
73 |
General |
overriding drive n.
|
ağır basan dürtü |
|
74 |
General |
tourist drive n.
|
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol |
|
75 |
General |
scenic drive n.
|
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol |
|
76 |
General |
beetle drive n.
|
beetle oyunu turnuvalarının yapıldığı sosyal toplantı |
|
77 |
General |
you-drive n.
|
kiralık araba |
|
78 |
General |
drive-through window n.
|
arabaya servis penceresi |
|
79 |
General |
drive [uk] n.
|
görkemli geçit töreni |
|
80 |
General |
drive time n.
|
işe gidip gelme saati |
|
81 |
General |
drive time n.
|
belirli bir mesafeyi kat etmek için geçen süre |
|
82 |
General |
drive time n.
|
rotayı tamamlama süresi |
|
83 |
General |
drive-by n.
|
belirli bir yere, nesneye doğru sürme |
|
84 |
General |
drive-off n.
|
araba yarışı |
|
85 |
General |
drive-off n.
|
sürücülerin yarıştığı etkinlik |
|
86 |
General |
drive-off n.
|
arabanın güvenle kenara çekilebileceği yer |
|
87 |
General |
drive-through n.
|
arabaya servis penceresi |
|
88 |
General |
drive-through delivery n.
|
sonrasında annenin hastanede çok kısa süre kaldığı doğum |
|
89 |
General |
drive-thru window n.
|
arabaya servis penceresi |
|
90 |
General |
drive-up window [us] n.
|
arabaya servis imkanı sunan işletmelerde müşterilere hizmet verilen pencere |
|
91 |
General |
warp drive n.
|
büküm sürüşü |
|
92 |
General |
drive somebody mad v.
|
delirtmek |
|
93 |
General |
drive mad v.
|
deli etmek |
|
94 |
General |
drive back v.
|
geri dönmek zorunda bırakmak |
|
95 |
General |
drive back v.
|
arabayla geri dönmek |
|
96 |
General |
drive out v.
|
kovmak |
|
97 |
General |
drive in v.
|
çakmak |
|
98 |
General |
drive somebody mad v.
|
deli etmek |
|
99 |
General |
drive away v.
|
kovmak |
|
100 |
General |
drive in v.
|
içeri girmek |
|
101 |
General |
drive off v.
|
kovmak |
|
102 |
General |
drive out v.
|
defetmek |
|
103 |
General |
drive a car v.
|
otomobil kullanmak |
|
104 |
General |
drink and drive v.
|
alkollü araba kullanmak |
|
105 |
General |
drive nuts v.
|
deli etmek |
|
106 |
General |
drive on v.
|
ileri sürmek |
|
107 |
General |
drive in a stake v.
|
kazık çakmak |
|
108 |
General |
drive around v.
|
gezinti yapmak |
|
109 |
General |
drive mad v.
|
delirtmek |
|
110 |
General |
drive someone wild v.
|
birini çok kızdırmak |
|
111 |
General |
drive fast v.
|
aracı hızlı sürmek |
|
112 |
General |
drive a hard bargain v.
|
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek |
|
113 |
General |
drive somebody to distraction v.
|
çılgına çevirmek |
|
114 |
General |
drive crazy v.
|
deli etmek |
|
115 |
General |
drive away v.
|
savmak |
|
116 |
General |
drive off v.
|
arabayla uzaklaşmak |
|
117 |
General |
drive up v.
|
yükseltmek |
|
118 |
General |
drive someone wild v.
|
birini çılgına çevirmek |
|
119 |
General |
drive by v.
|
arabayla önünden geçmek |
|
120 |
General |
drive someone out of his mind v.
|
çileden çıkarmak |
|
121 |
General |
drive back v.
|
arabayla geri götürmek |
|
122 |
General |
drive to despair v.
|
umutsuzluğa düşürmek |
|
123 |
General |
drive someone suicide v.
|
intihara sürüklemek |
|
124 |
General |
drive on v.
|
ilerletmek |
|
125 |
General |
drive off v.
|
araçla bir yerden ayrılmak |
|
126 |
General |
drive off v.
|
defetmek |
|
127 |
General |
drive a tunnel v.
|
tünel açmak |
|
128 |
General |
drive someone wild v.
|
birini çıldırtmak |
|
129 |
General |
drive somebody mad v.
|
fıttırtmak |
|
130 |
General |
drive up v.
|
yukarı çekmek |
|
131 |
General |
drive away v.
|
defetmek |
|
132 |
General |
drive in v.
|
içeri sokmak |
|
133 |
General |
drive into a corner v.
|
köşeye sıkıştırmak |
|
134 |
General |
drive someone to distraction v.
|
birini deli etmek |
|
135 |
General |
drive somebody into a corner v.
|
açmaza düşürmek |
|
136 |
General |
drive around v.
|
araba ile gezmek |
|
137 |
General |
drive someone to distraction v.
|
birini deliye çevirmek |
|
138 |
General |
drive the nail v.
|
çivi çakmak |
|
139 |
General |
drive at v.
|
kastetmek |
|
140 |
General |
drive in v.
|
kakmak |
|
141 |
General |
drive somebody mad v.
|
kafasını kızdırmak |
|
142 |
General |
drive somebody into a corner v.
|
köşeye sıkıştırmak |
|
143 |
General |
drive somebody mad v.
|
çıldırtmak |
|
144 |
General |
drive into a corner v.
|
kıstırmak |
|
145 |
General |
drive a hard bargain v.
|
sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek |
|
146 |
General |
drive insane v.
|
delirtmek |
|
147 |
General |
drive crazy v.
|
delirtmek |
|
148 |
General |
drive on coast (highway) v.
|
arabayla sahilden gitmek |
|
149 |
General |
drive somebody nuts v.
|
delirtmek |
|
150 |
General |
drive somebody to distraction v.
|
deli etmek |
|
151 |
General |
drive somebody to the wall v.
|
bunaltmak |
|
152 |
General |
drive somebody up the wall v.
|
deli etmek |
|
153 |
General |
drive somebody up the wall v.
|
çıldırtmak |
|
154 |
General |
drive somebody wild v.
|
deli etmek |
|
155 |
General |
drive somebody to distraction v.
|
çıldırtmak |
|
156 |
General |
drive somebody round the bend v.
|
deli etmek |
|
157 |
General |
drive somebody to the wall v.
|
sıkıştırmak |
|
158 |
General |
drive somebody wild v.
|
çıldırtmak |
|
159 |
General |
drive somebody wild v.
|
azdırmak |
|
160 |
General |
drive somebody nuts v.
|
deli etmek |
|
161 |
General |
drive somebody nuts v.
|
çıldırtmak |
|
162 |
General |
drive forward v.
|
öne çıkarmak |
|
163 |
General |
drive back v.
|
geri itmek |
|
164 |
General |
drive a hard bargain v.
|
sıkı pazarlık yapmak |
|
165 |
General |
drive a hard bargain v.
|
sıkı bir pazarlığa girişmek |
|
166 |
General |
be disallowed to drive v.
|
araba sürememek |
|
167 |
General |
drive (someone) from pillar to post v.
|
sürüm sürüm süründürmek |
|
168 |
General |
drive across the border v.
|
(araçla) sınırı geçmek |
|
169 |
General |
drive across the border v.
|
araçla sınır dışına çıkmak/sınırı geçmek |
|
170 |
General |
drive over the border v.
|
yurt dışına çıkış yapmak |
|
171 |
General |
drive someone to despair v.
|
çaresizliğe sürüklemek |
|
172 |
General |
drive out v.
|
araba ile yol almak |
|
173 |
General |
drive into debt v.
|
borç batağına sürüklemek |
|
174 |
General |
go for a drive v.
|
arabayla gezintiye çıkmak |
|
175 |
General |
drive tractor v.
|
traktör kullanmak |
|
176 |
General |
drive tractor v.
|
traktör sürmek |
|
177 |
General |
drive at a speed exceeding a legal limit v.
|
hız yapmak |
|
178 |
General |
drive at full throttle v.
|
sürat yapmak |
|
179 |
General |
drive at full throttle v.
|
hız yapmak |
|
180 |
General |
drive at a speed exceeding a legal limit v.
|
sürat yapmak |
|
181 |
General |
drive the cattle v.
|
davar gütmek |
|
182 |
General |
drive the point home v.
|
inandırıcı bir biçimde açıklamak |
|
183 |
General |
drive the point home v.
|
ikna edici bir şekilde anlatmak |
|
184 |
General |
test-drive v.
|
deneme sürüşü yapmak |
|
185 |
General |
drive mad v.
|
aklını başından almak |
|
186 |
General |
drive at (..) km per hour v.
|
km hızla gitmek |
|
187 |
General |
drive at (..) km an hour v.
|
km hızla gitmek |
|
188 |
General |
drive sleep away v.
|
uykuyu açmak |
|
189 |
General |
drive sleep away v.
|
uyku açmak |
|
190 |
General |
drive a car v.
|
araba sürmek |
|
191 |
General |
drive profit v.
|
kar etmek |
|
192 |
General |
drive profit v.
|
kar elde etmek |
|
193 |
General |
drive profit v.
|
faydalanmak |
|
194 |
General |
let drive bullets v.
|
kurşun yağdırmak |
|
195 |
General |
let drive bullets v.
|
mermi yağdırmak |
|
196 |
General |
let drive v.
|
mermi yağdırmak |
|
197 |
General |
let drive v.
|
kurşun yağdırmak |
|
198 |
General |
drive off the track v.
|
pist dışına çıkmak |
|
199 |
General |
drive off the track v.
|
pistten çıkmak |
|
200 |
General |
drive to desperation v.
|
çaresizliğe düşürmek |
|
201 |
General |
drive to desperation v.
|
ümitsizliğe sürüklemek |
|
202 |
General |
drive a lorry v.
|
kamyon sürmek |
|
203 |
General |
drive someone to desperation v.
|
ümitsizliğe sevk etmek |
|
204 |
General |
drive on the right v.
|
(trafik) sağdan gitmek |
|
205 |
General |
drive on the left v.
|
(trafik) soldan gitmek |
|
206 |
General |
drive someone to do something v.
|
birisini bir şey yapmaya itmek |
|
207 |
General |
drive someone to do something v.
|
birisini bir şeye yapmaya zorlamak |
|
208 |
General |
drive toward someone v.
|
direksiyonu üzerine kırmak |
|
209 |
General |
drive toward someone v.
|
direksiyonu üstüne kırmak |
|
210 |
General |
drive a car/bus v.
|
direksiyon sallamak |
|
211 |
General |
drive a bit fast v.
|
biraz hızlı sürmek/kullanmak |
|
212 |
General |
drive the car too fast v.
|
arabayı çok hızlı sürmek |
|
213 |
General |
be too drunk to drive v.
|
araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak |
|
214 |
General |
lead the drive for v.
|
...çabasına öncülük etmek |
|
215 |
General |
drive past one's school v.
|
okulun önünden arabayla geçmek |
|
216 |
General |
drive the enemy into the sea v.
|
düşmanı denize dökmek |
|
217 |
General |
drive the enemy forces into the sea v.
|
düşmanı denize dökmek |
|
218 |
General |
drive traffic to one's website v.
|
siteye ziyaretçi çekmek |
|
219 |
General |
be killed by a drive by shooting v.
|
hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını yitirmek |
|
220 |
General |
be killed by a drive by shooting v.
|
hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybetmek |
|
221 |
General |
drive on the shoulder v.
|
emniyet şeridinden gitmek |
|
222 |
General |
drive on the shoulder v.
|
emniyet şeridinde sürmek |
|
223 |
General |
drive an improvement v.
|
gelişmeyi/ilerlemeyi/yenilenmeyi konrol/idare etmek |
|
224 |
General |
drive home v.
|
eve gitmek (araba ile) |
|
225 |
General |
drive someone home v.
|
birini (araba ile) evine götürmek/bırakmak |
|
226 |
General |
drive out of the body v.
|
vücuttan atmak |
|
227 |
General |
drive across the bridge v.
|
köprüden geçmek |
|
228 |
General |
drive anybody to crime v.
|
herhangi birini suça sürüklemek |
|
229 |
General |
drive a motor vehicle v.
|
motorlu araç kullanmak |
|
230 |
General |
drive a motor vehicle v.
|
motorlu taşıt kullanmak |
|
231 |
General |
drive something to extinction v.
|
neslini kurutmak |
|
232 |
General |
drive something to extinction v.
|
neslini tüketmek |
|
233 |
General |
drive something to extinction v.
|
soyunu tüketmek |
|
234 |
General |
drive something to extinction v.
|
soyunu kurutmak |
|
235 |
General |
let drive v.
|
yumruk atmak |
|
236 |
General |
let drive v.
|
kuvvetle vurmak |
|
237 |
General |
let drive v.
|
saldırmak |
|
238 |
General |
drive [obsolete] v.
|
geçirtmek |
|
239 |
General |
drive [obsolete] v.
|
sonuç çıkarmak |
|
240 |
General |
drive [obsolete] v.
|
çıkarım yapmak |
|
241 |
General |
co-drive v.
|
(araç) dönüşümlü kullanmak |
|
242 |
General |
drive at full throttle v.
|
aracı tam gaz sürmek |
|
243 |
General |
drive-in adj.
|
seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri (açık hava sineması) |
|
244 |
General |
drive-in adj.
|
otomobille girilen (sinema vb yer) |
|
245 |
General |
drive-in adj.
|
müşterilerine arabalarında servis yapan (lokanta) |
|
246 |
General |
drive-by adj.
|
hareketli araçta meydana gelen |
|
247 |
General |
drive-by adj.
|
hızlıca yapılan |
|
248 |
General |
drive-by adj.
|
üstünkörü yapılan |
|
249 |
General |
drive-by adj.
|
hızlıca yapılan |
|
250 |
General |
drive-through adj.
|
arabaya servis veren |
|
251 |
General |
drive-through adj.
|
arabadan inmeden hizmet alınabilen |
|
252 |
General |
drive-through adj.
|
insanların motorlu araç sürerken izleyebileceği şekilde tasarlanmış |
|
253 |
General |
drive-thru adj.
|
arabaya servis veren |
|
254 |
General |
drive-thru adj.
|
arabadan inmeden hizmet alınabilen |
|
255 |
General |
drive-thru adj.
|
insanların motorlu araç sürerken izleyebileceği şekilde tasarlanmış |
|
256 |
General |
one hour drive away adv.
|
araçla bir saatlik mesafede |
|
257 |
General |
an hours drive away adv.
|
araçla bir saatlik mesafede |
|
258 |
General |
have a nice drive interj.
|
hayırlı olsun (araba vb) |
|
Irregular Verb |
|
259 |
Irregular Verb |
test-drive v.
|
test-drove - test-driven |
|
Phrasals |
|
260 |
Phrasals |
drive between v.
|
bir yerden başka bir yere arabayla gitmek |
|
261 |
Phrasals |
drive through v.
|
arabayla bir yerden geçmek |
|
262 |
Phrasals |
drive up v.
|
arabayla gitmek |
|
263 |
Phrasals |
drive off v.
|
arabayla uzaklaşıp gitmek |
|
264 |
Phrasals |
drive down v.
|
kuzeydeki bir yerden güneydeki bir yere bir araçla gitmek/ gelmek |
|
265 |
Phrasals |
drive on v.
|
sürmeye devam etmek |
|
266 |
Phrasals |
drive in (to something) v.
|
(arabayla) içeri girmek |
|
267 |
Phrasals |
drive apart v.
|
uzaklaştırmak |
|
268 |
Phrasals |
drive through v.
|
(bir yerden) arabayla geçmek |
|
269 |
Phrasals |
drive apart v.
|
yabancılaştırmak |
|
270 |
Phrasals |
drive across v.
|
(arabayla) bir uçtan diğer uca geçmek |
|
271 |
Phrasals |
drive across v.
|
(arabayla) (köprüden vb) karşıya geçmek |
|
272 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
(birini bir şeyi/kaynağı) kullanmaya itmek |
|
273 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
(birini bir şeyi/kaynağı) kullanmak zorunda bırakmak |
|
274 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak |
|
275 |
Phrasals |
drive someone back on something v.
|
birini bir kaynağı/birikimi kullanmak zorunda bırakmak/kullanmaya itmek |
|
276 |
Phrasals |
drive someone back on something v.
|
cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak |
|
277 |
Phrasals |
drive (one) back to (someone) v.
|
(birini başka birine, eski sevgilisine) geri döndürmek |
|
278 |
Phrasals |
drive (one) back to (someone) v.
|
(birini başka biriyle, eski sevgilisiyle) tekrar birleştirmek/bir araya getirmek |
|
279 |
Phrasals |
drive (one) back to (someone) v.
|
(birini başka biriyle, eski sevgilisiyle) barıştırmak |
|
280 |
Phrasals |
drive (one) back to (someone) v.
|
(birini başka birine, eski sevgilisine) tekrar itmek/çekmek |
|
281 |
Phrasals |
drive (one) back to (someone) v.
|
(birinin başka biriyle, eski sevgilisiyle) tekrar arasını düzeltmek |
|
282 |
Phrasals |
drive someone back to someone v.
|
birini başka birine (eski sevgilisi, annesi, babası) geri döndürmek |
|
283 |
Phrasals |
drive someone back to someone v.
|
birini başka biriyle (eski sevgilisi, annesi, babası) tekrar birleştirmek/bir araya getirmek |
|
284 |
Phrasals |
drive someone back to someone v.
|
birini başka birine (eski sevgilisi, annesi, babası) tekrar itmek/çekmek |
|
285 |
Phrasals |
drive someone back to someone v.
|
birinin başka biriyle (eski sevgilisi, annesi, babası) arasını düzeltmek |
|
286 |
Phrasals |
drive between v.
|
bir yerden bir yere araçla gitmek |
|
287 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek |
|
288 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak |
|
289 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek |
|
290 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla gitmek |
|
291 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak |
|
292 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek |
|
293 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek |
|
294 |
Phrasals |
drive over v.
|
kısa mesafedeki bir yere araçla gitmek |
|
295 |
Phrasals |
drive over v.
|
uzak olmayan bir yere araçla gitmek |
|
296 |
Phrasals |
drive over v.
|
bir yere araçla gitmek |
|
297 |
Phrasals |
drive up v.
|
bulunulan konumun kuzeyine doğru gitmek/seyahat etmek |
|
298 |
Phrasals |
drive up v.
|
yukarı doğru gitmek/seyahat etmek |
|
299 |
Phrasals |
drive up v.
|
kuzeye doğru gitmek/seyahat etmek |
|
300 |
Phrasals |
drive up v.
|
birini bulunulan konumun kuzeyine doğru götürmek |
|
301 |
Phrasals |
drive up v.
|
birini yukarı doğru götürmek |
|
302 |
Phrasals |
drive up v.
|
kuzeye doğru götürmek |
|
303 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir aracı bulunulan konumun kuzeyine doğru sürmek |
|
304 |
Phrasals |
drive up v.
|
kuzeye doğru sürmek |
|
305 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir yere araçla ulaşmak |
|
306 |
Phrasals |
drive up v.
|
araçla varmak |
|
307 |
Phrasals |
drive someone up v.
|
birini daha yüksek veya kuzeyde bir yere götürmek |
|
308 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir yere araçla ulaşmak |
|
309 |
Phrasals |
drive up v.
|
araçla varmak |
|
310 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir aracı kuzeye sürmek |
|
311 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek |
|
312 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir aracı bir yol boyunca sürmek |
|
313 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir araçla kuzeye doğru seyahat etmek |
|
314 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek |
|
315 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir araçla bir yol boyunca seyahat etmek |
|
316 |
Phrasals |
drive up v.
|
aracı kuzeye sürmek |
|
317 |
Phrasals |
drive up v.
|
aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek |
|
318 |
Phrasals |
drive up v.
|
aracı bir yol boyunca sürmek |
|
319 |
Phrasals |
drive up v.
|
araçla kuzeye doğru seyahat etmek |
|
320 |
Phrasals |
drive up v.
|
araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek |
|
321 |
Phrasals |
drive up v.
|
araçla bir yol boyunca seyahat etmek |
|
322 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir şeyi hızla artırmak |
|
323 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir şeyi hızla yükseltmek |
|
324 |
Phrasals |
drive up v.
|
bir şeyin yukarı fırlamasına sebep olmak |
|
325 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birini bir yerde arabayla gezdirmek |
|
326 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birine arabayla bir yeri gezdirmek |
|
327 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birine araçla etrafı gezdirmek |
|
328 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birini araçla bir yerde dolaştırmak |
|
329 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
bir şeyi bir şeyin etrafından sürmek |
|
330 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
bir araçla bir yeri gezmek |
|
331 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
bir araçla etrafı gezmek |
|
332 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
arabayı/aracı bir yerin etrafında dolandırmak |
|
333 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
arabayla/araçla bir şeyin etrafında dolanmak/dolaşmak |
|
334 |
Phrasals |
drive at something v.
|
bir şey demek istemek |
|
335 |
Phrasals |
drive at something v.
|
bir şey kastetmek |
|
336 |
Phrasals |
drive at something v.
|
bir şey demeye getirmek |
|
337 |
Phrasals |
drive at (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) üstüne sürmek |
|
338 |
Phrasals |
drive at (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) doğru sürmek |
|
339 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(günün belli bir saatinde) sürmek |
|
340 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(bir şey) demek istemek |
|
341 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(bir şey) kastetmek |
|
342 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(bir şey) demeye getirmek |
|
343 |
Phrasals |
drive away v.
|
araçla götürmek |
|
344 |
Phrasals |
drive away v.
|
araçla alıp götürmek |
|
345 |
Phrasals |
drive away v.
|
gitmeye ikna etmek |
|
346 |
Phrasals |
drive away v.
|
göndermek |
|
347 |
Phrasals |
drive away v.
|
geri püskürtmek |
|
348 |
Phrasals |
drive away v.
|
kovmak |
|
349 |
Phrasals |
drive away v.
|
defetmek |
|
350 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) gitmeye ikna etmek |
|
351 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) göndermek |
|
352 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) geri püskürtmek |
|
353 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) kovmak |
|
354 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) defetmek |
|
355 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi göndermek |
|
356 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi geri püskürtmek |
|
357 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi kovmak |
|
358 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi defetmek |
|
359 |
Phrasals |
drive back on v.
|
-i kullanmaya itmek |
|
360 |
Phrasals |
drive back on v.
|
-i kullanmak zorunda bırakmak |
|
361 |
Phrasals |
drive back to v.
|
-e geri döndürmek |
|
362 |
Phrasals |
drive back to v.
|
ile tekrar birleştirmek/bir araya getirmek |
|
363 |
Phrasals |
drive back to v.
|
ile barıştırmak |
|
364 |
Phrasals |
drive back to v.
|
ile tekrar arasını düzeltmek |
|
365 |
Phrasals |
drive back to v.
|
-e tekrar itmek/çekmek |
|
366 |
Phrasals |
drive down v.
|
(araçla) götürmek |
|
367 |
Phrasals |
drive down v.
|
(araçla) bırakmak |
|
368 |
Phrasals |
drive down v.
|
aşağı çekmek |
|
369 |
Phrasals |
drive down v.
|
azaltmak |
|
370 |
Phrasals |
drive someone down (to some place) v.
|
birini kuzeydeki bir yerden güneydeki bir yere bir araçla götürmek |
|
371 |
Phrasals |
drive someone down (to some place) v.
|
birini bulunulan noktanın güneyindeki bir yere araçla götürmek |
|
372 |
Phrasals |
drive something down v.
|
aracı bir yere sürmek |
|
373 |
Phrasals |
drive something down v.
|
aracı bir yere götürmek |
|
374 |
Phrasals |
drive in v.
|
(araçla) girmek |
|
375 |
Phrasals |
drive in v.
|
(araçla) içeri girmek |
|
376 |
Phrasals |
drive in v.
|
(araçla)'-e çarpmak |
|
377 |
Phrasals |
drive in v.
|
(araçla)'-e toslamak |
|
378 |
Phrasals |
drive in v.
|
(araçla)'-e bindirmek |
|
379 |
Phrasals |
drive in v.
|
(araçla bir şeylerin) arasına girmek/dalmak |
|
380 |
Phrasals |
drive in v.
|
-e çakmak |
|
381 |
Phrasals |
drive in v.
|
-e güç kullanarak sokmak |
|
382 |
Phrasals |
drive in v.
|
(beysbolda) topa vurup koşucunun sayı yapmasını sağlamak |
|
383 |
Phrasals |
drive into v.
|
(araçla) girmek |
|
384 |
Phrasals |
drive into v.
|
(araçla) içeri girmek |
|
385 |
Phrasals |
drive into v.
|
(araçla)'-e çarpmak |
|
386 |
Phrasals |
drive into v.
|
(araçla)'-e toslamak |
|
387 |
Phrasals |
drive into v.
|
(araçla)'-e bindirmek |
|
388 |
Phrasals |
drive into v.
|
(araçla bir şeylerin) arasına girmek/dalmak |
|
389 |
Phrasals |
drive into v.
|
-e çakmak |
|
390 |
Phrasals |
drive into v.
|
-e güç kullanarak sokmak |
|
391 |
Phrasals |
drive into v.
|
(beysbolda) topa vurup koşucunun sayı yapmasını sağlamak |
|
392 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye çarpmak |
|
393 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye toslamak |
|
394 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye bindirmek |
|
395 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birilerinin/bir şeylerin arasına girmek/dalmak |
|
396 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir şeyi bir şeye sokmak |
|
397 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir aracı bir şeye/yere sokmak |
|
398 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir aracı içeri sokmak |
|
399 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir şeyi bir şeye çakmak |
|
400 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir şeyi güç kullanarak bir şeye sokmak |
|
401 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir şeyi bir şeye sokmak |
|
402 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir aracı bir şeye/yere sokmak |
|
403 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir aracı içeri sokmak |
|
404 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir şeyi bir şeye çakmak |
|
405 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir şeyi güç kullanarak bir şeye sokmak |
|
406 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye çarpmak |
|
407 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye toslamak |
|
408 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye bindirmek |
|
409 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birilerinin/bir şeylerin arasına girmek/dalmak |
|
410 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye girmek |
|
411 |
Phrasals |
drive off v.
|
golf topunu yuvanın dışına vurmak |
|
412 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi püskürtmek |
|
413 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi defetmek |
|
414 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi kovmak |
|
415 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi geri püskürtmek |
|
416 |
Phrasals |
drive on v.
|
-e itmek |
|
417 |
Phrasals |
drive on v.
|
-e sevk etmek |
|
418 |
Phrasals |
drive on v.
|
için harekete geçirmek |
|
419 |
Phrasals |
drive on v.
|
-e heveslendirmek |
|
420 |
Phrasals |
drive on v.
|
için motive etmek |
|
421 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şeye) itmek |
|
422 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şeye) sevk etmek |
|
423 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şey) için harekete geçirmek |
|
424 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şeye) heveslendirmek |
|
425 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şey) için motive etmek |
|
426 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) out v.
|
birini (bir hayvanı) çıkarmak |
|
427 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) out v.
|
birini (bir hayvanı) defetmek |
|
428 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) out v.
|
birini (bir hayvanı) kovmak |
|
429 |
Phrasals |
drive somebody insane v.
|
birini çıldırtmak |
|
430 |
Phrasals |
drive somebody insane v.
|
birini çileden çıkarmak |
|
431 |
Phrasals |
drive somebody insane v.
|
birini deli etmek |
|
432 |
Phrasals |
drive somebody insane v.
|
birini sinir etmek |
|
433 |
Phrasals |
drive somebody insane v.
|
birinin tepesini attırmak |
|
434 |
Phrasals |
drive somebody insane v.
|
birini uyuz etmek |
|
435 |
Phrasals |
drive someone round the bend v.
|
birini deli etmek |
|
436 |
Phrasals |
drive someone round the bend v.
|
birini çileden çıkarmak |
|
437 |
Phrasals |
drive someone round the bend v.
|
birini sinir etmek |
|
438 |
Phrasals |
drive someone round the bend v.
|
birinin tepesini attırmak |
|
439 |
Phrasals |
drive to v.
|
(araçla)'-e gitmek |
|
440 |
Phrasals |
drive to v.
|
(aracı)'-e sürmek |
|
441 |
Phrasals |
drive to v.
|
-e itmek |
|
442 |
Phrasals |
drive to v.
|
-e zorlamak |
|
443 |
Phrasals |
drive to v.
|
-e yöneltmek |
|
Colloquial |
|
444 |
Colloquial |
u-drive n.
|
kiralık araba |
|
445 |
Colloquial |
u-drive n.
|
kiralanmış araba |
|
446 |
Colloquial |
drive-in n.
|
arabalı sinema |
|
447 |
Colloquial |
drive-in n.
|
herkesin kendi arabasında oturarak izlediği açık hava film gösterimi |
|
448 |
Colloquial |
drive-in n.
|
arabaya servis yapan restoran |
|
449 |
Colloquial |
drive home n.
|
evin yolu |
|
450 |
Colloquial |
drive home n.
|
eve giden yol |
|
451 |
Colloquial |
rodeo drive n.
|
california'da modaya uygun mağazalarıyla tanınan bir cadde |
|
452 |
Colloquial |
drive-off n.
|
ücret ödemeden benzin istasyonunu terk etme |
|
453 |
Colloquial |
let drive v.
|
ateş etmeye başlamak |
|
454 |
Colloquial |
let drive v.
|
ateş fışkırmak |
|
455 |
Colloquial |
let drive v.
|
ateş püskürmek |
|
456 |
Colloquial |
let drive v.
|
bağırmak |
|
457 |
Colloquial |
let drive v.
|
çok sinirlenmek |
|
458 |
Colloquial |
slave-drive v.
|
eşek gibi çalıştırmak |
|
459 |
Colloquial |
slave-drive v.
|
köle gibi çalıştırmak |
|
460 |
Colloquial |
let drive v.
|
kızmak |
|
461 |
Colloquial |
let drive v.
|
öfkelenmek |
|
462 |
Colloquial |
let drive v.
|
küplere binmek |
|
463 |
Colloquial |
let drive v.
|
mermi manyağı yapmak |
|
464 |
Colloquial |
let drive v.
|
şarjörü boşaltmak |
|
465 |
Colloquial |
let drive v.
|
tepesinin tası atmak |
|
466 |
Colloquial |
drive into a corner v.
|
(kişiyi) köşeye sıkıştırmak |
|
467 |
Colloquial |
go out for a drive v.
|
arabayla gezintiye çıkmak |
|
468 |
Colloquial |
go out for a drive v.
|
çıkıp arabayla gezmek |
|
469 |
Colloquial |
drive (one) to (do something) v.
|
(birini) bir şey yapmaya itmek |
|
470 |
Colloquial |
drive (one) to (do something) v.
|
(birini) bir şey yapmaya zorlamak |
|
471 |
Colloquial |
drive batty v.
|
sinirden çıldırtmak |
|
472 |
Colloquial |
drive batty v.
|
fıtık etmek |
|
473 |
Colloquial |
drive batty v.
|
deli etmek |
|
474 |
Colloquial |
drive batty v.
|
çileden çıkarmak |
|
475 |
Colloquial |
drive home v.
|
(araçla) evine götürmek |
|
476 |
Colloquial |
drive home v.
|
(araçla) evine bırakmak |
|
477 |
Colloquial |
drive home v.
|
vurgulamak |
|
478 |
Colloquial |
drive to do v.
|
yapmaya itmek |
|
479 |
Colloquial |
drive to do v.
|
yapmaya zorlamak |
|
480 |
Colloquial |
drive to do v.
|
yapmaya yöneltmek |
|
481 |
Colloquial |
drive up to (some place or thing) v.
|
(bulunulan noktanın kuzeyindeki bir yere araçla) gitmek |
|
482 |
Colloquial |
drive up to (some place or thing) v.
|
(bulunulan noktanın kuzeyindeki bir yere araçla) götürmek |
|
483 |
Colloquial |
drive up to (some place or thing) v.
|
aracı (bulunulan noktanın kuzeyindeki bir yere) sürmek/götürmek |
|
484 |
Colloquial |
drive up to (some place or thing) v.
|
(bir şeye/yere) varmak |
|
485 |
Colloquial |
drive up to (some place or thing) v.
|
(bir şeye/yere) gelmek |
|
486 |
Colloquial |
too drunk to drive adj.
|
arabayı süremeyecek kadar sarhoş |
|
487 |
Colloquial |
drive-in adj.
|
arabaya servis yapılan |
|
488 |
Colloquial |
drive-in adj.
|
arabaya servis |
|
489 |
Colloquial |
drive-up adj.
|
arabaya servis veren |
|
490 |
Colloquial |
drive-up adj.
|
arabadan inmeden hizmet alınabilen |
|
491 |
Colloquial |
drive-up adj.
|
arabaya servis |
|
492 |
Colloquial |
on my drive home expr.
|
arabamla eve dönerken |
|
493 |
Colloquial |
drive your way expr.
|
bildiğin/içinden geldiği gibi sür |
|
494 |
Colloquial |
drive safe expr.
|
dikkatli sürün |
|
495 |
Colloquial |
don't drip and drive expr.
|
elektronik sigara ile araç kullanma |
|
496 |
Colloquial |
straighten up and drive expr.
|
topla gel |
|
497 |
Colloquial |
drive safe expr.
|
(arabayı) dikkatli kullan |
|
Idioms |
|
498 |
Idioms |
drive to the wall v.
|
sınırları zorlamak |
|
499 |
Idioms |
drive to the wall v.
|
uçlarda gidip gelmek |
|
500 |
Idioms |
drive your pigs to market v.
|
potansiyelini sonuna kadar kullanmak |
|