arkasında - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

arkasında



Bedeutungen von dem Begriff "arkasında" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 10 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
arkasında behind prep.
General
arkasında back adj.
arkasında in back of adv.
arkasında back of prep.
arkasında ahind prep.
Idioms
arkasında in the back expr.
arkasında on heels expr.
Technical
arkasında behind adv.
Aeronautic
arkasında aft adv.
Modern Slang
arkasında ahint (behind) [north-east england] adv.

Bedeutungen, die der Begriff "arkasında" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 468 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
perde arkasında işin iç yüzü behind the scenes n.
bankada memurun arkasında durduğu camdan bölme teller window n.
uçağın arkasında bıraktığı iz contrail n.
bir evin arkasında bulunan yeşillik veya bahçe back green [scotland] n.
bisiklet arkasında yolculuk backie n.
boynun arkasında saçın oluşturduğu çizgi neckline n.
evin önünde veya arkasında yer alan boş alan yard [us/canada] n.
arkasında kapı bulunmayan yük vagonu blind baggage n.
arkasında kapı bulunmayan posta arabası blind baggage n.
zarfların arkasında bulunan yırtılabilir form bangtail n.
hanedan armasının arkasında ve çevresinde yer alan hanedanlık sembolü mantling n.
inek memesinin arkasında bulunan bir işaret milk mirror n.
arkasında arp resmi olan 16. ve 17. yüzyılda kullanılmış irlanda madeni paraları harp n.
arkasında arp resmi olan 16. ve 17. yüzyılda kullanılmış irlanda madeni paralarına verilen ad harper n.
yarışı kazananın hemen arkasında bitiren kimse bridesmaid n.
eteklerin arkasında bel hizasının altında bulunan fiyonk, fırfır gibi süsleme bustle n.
arkasında gözü olan bel çantası butt pack n.
kiliselerde mihrabın arkasında duran, mum ve çiçeklerin konulduğu raf gradin n.
kiliselerde mihrabın arkasında duran, mum ve çiçeklerin konulduğu bir raf gradine n.
özellikle gerilla savaşında düşman hattının arkasında çarpışan müfreze birlik mensubu guerilla n.
özellikle gerilla savaşında düşman hattının arkasında çarpışan müfreze birlik mensubu guerrilla n.
at arabasının altında veya arkasında bulunan yerinden oynamış tahta heck board n.
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm dorse [obsolete] n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorse [obsolete] n.
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm dorsel n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorsel n.
ayna veya resim çerçevesinin arkasında kullanılan ince levha scaleboard n.
şömine arkasında yer alan duvar fireback n.
eski tip toplu tabancalarda silindirin arkasında yer alan metal bir aksam gate n.
arkasında kalmak fall behind v.
arkasında olmak defend v.
arkasında durmak stand behind v.
arkasında bırakmak leave behind v.
arkasında olmak support v.
birinin arkasında durmak stand behind v.
arkasında olmak (bir işin) take up v.
arkasında olmak back someone up v.
arkasında acılı bir eş bırakmak leave behind a sorrowful spouse v.
arkasında olmak take up cudgels for v.
arkasında gizli olmak lie behind v.
sözünün arkasında durmak stand behind one's word v.
sözünün arkasında durmak stand by one's word v.
kolları arkasında bükerek götürmek frogmarch v.
arkasında yasını tutacak birini bırakmak leave someone behind to mourn v.
bir şeyin arkasında/sonrasında geride/elimizde kalmak/bırakmak/ortaya çıkmak leave in wake of something v.
arkasında delil bırakmak leave evidence behind him v.
gerisinde/arkasında uzanmak back v.
arkasında boşluk bırakarak bir notun arkasına isim yazmak indorse in blank v.
(gök cismi) ufkun veya başka bir gök cisminin arkasında kalarak kaybolmak immerge [obsolete] v.
arkasında kol gezmek shadow v.
sahne arkasında olan offstage adj.
anüsün arkasında yer alan postanal adj.
önü arkasında reverse adj.
arkasında elmas şeklinde izler olan diamondback adj.
arkasında baklava şeklinde izler olan diamondback adj.
sahne arkasında backstage adv.
in arkasında in back of adv.
sahne arkasında upstage adv.
sahne arkasında behind the scenes adv.
perde arkasında behind the scenes adv.
parmaklıkların arkasında behind bars adv.
perde arkasında backstage adv.
perde arkasında behind the curtain adv.
perde arkasında offstage adv.
sahne arkasında offstage adv.
kamera arkasında offstage adv.
(hanedan armalarında) enseyi göstermeyecek şekilde kulağın hemen arkasında close adv.
sahne arkasında inside adv.
perde arkasında inside adv.
bir geminin arkasında sternward adv.
bir geminin arkasında sternwards adv.
arkasında (destekleme anlamında) behind prep.
arkasında (destekleme anlamında) ahind prep.
arkasında anlamı veren ön ek hint [scotland] prep.
arkasında bulunan retro- pref.
arkasında bulunan anlamı veren bir ön ek met- pref.
(belirli) bir kısmın arkasında anlamı veren ön ek retro- pref.
arkasında anlamına gelen ön ek post- pref.
Phrasals
(iskoç geleneksel dansında) iki partner set çizgisinin arkasında ayrı ayrı dans edip daha orijinal pozisyona geri dönmek cast off v.
arkasında durmak stick by v.
(yarışmayı birinin) arkasında/gerisinde bitirmek place behind (someone or something) v.
(birini/bir şeyi sıralamada başka birinden/bir şeyden) arkasında/gerisinde bitireceğini tahmin etmek place someone or something behind someone or something v.
(belli bir) puan gerisinde olmak/arkasında olmak trail someone or something by something v.
arkasında durmak stick by v.
arkasında durmak/durdurmak stop behind v.
bir şeyin arkasında çöküp kalmak slouch behind something v.
bir şeyin arkasında çökerek oturmak slouch behind something v.
destekleme amacıyla arkasında saf tutmak line up behind v.
(desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak stand behind someone v.
(desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak stand in back of someone v.
(desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak stand back of someone v.
arkasında durmak stick up v.
arkasında tutmak keep behind v.
arkasında saklamak keep behind v.
arkasında durmak keep behind v.
arkasında kalmak keep behind v.
birinin/bir şeyin arkasında olmak lie behind someone or something v.
(bir şeyi) arkasında bırakmak put (something) behind (someone or something) v.
arkasında bırakmak put behind v.
arkasında durmak stand over v.
(bir şeyin) arkasında durmak stay after (something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak stick with (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek come out for (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek come out in favor of (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında kalmak get behind in (something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında kalmak hang behind (someone or something) v.
(bir şeyi) arkasında bırakmak lay behind (something) v.
(bir şeyin) arkasında olmak/durmak lay behind (something) v.
(bir şeyin) arkasında yer almak lay behind (something) v.
(bir şeyin) arkasında konumlanmak lay behind (something) v.
tabağında/arkasında yemek bırakmak leave over v.
arkasında/gerisinde bitirmek place behind v.
(birinin/bir şeyin) arkasında olmak pull for (someone or something) v.
-in arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek see around v.
perde arkasında ne olduğunu görmek/anlamak see around v.
arkasında çöküp kalmak slouch behind v.
(birinin/bir şeyin) arkasında çöküp kalmak slouch behind (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/konumlanmak stand (in) back of (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/olmak stand (in) back of (someone or something) v.
-in arkasında olmak stand back of v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/yer almak stand behind (someone or something) v.
(bir şeyin) arkasında durmak stand behind (something) v.
arkasında durmak stay by v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak stay by (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak stick by (someone or something) v.
(bir şeyin) arkasında durmak stick to (something) v.
kararlarının, yaptıklarının, fikirlerinin arkasında durmak stick up for (oneself) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak stick up for (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) arkasında/arkasına durmak stop behind (someone or something) v.
arkasında kalıntı/iz bırakarak kayıp gitmek streak across v.
arkasında olmak plunk for v.
Phrases
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır behind every great man there's a great woman expr.
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır behind every great man is a great woman expr.
(birinin) arkasında in the train of (someone) [old-fashioned] expr.
Colloquial
bir durumun tamamen arkasında olma ten toes down n.
arkasında kurulan mutfakta yiyecek yapıp satılan araç gut truck n.
arkasında olmak be at one's back v.
kötü bir olayın arkasında olmak be at the back of v.
kararının arkasında durmak not budge an inch v.
kararının arkasında durmak not give an inch v.
kararının arkasında durmak not move an inch v.
arkasında olmak be behind v.
(birinin) arkasında olmak be behind v.
(birini/bir şeyi) arkasında bırakmış over (someone or something) adj.
bir şeyin arkasında/arka bölümünde/kısmında at the rear of something expr.
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır behind every successful man there is a woman expr.
eli arkasında bağlıyken bile with one arm tied behind one's back expr.
(birinin) tam arkasında on (one's) six expr.
-in arkasında at the rear of expr.
arkasında yatan neden ne? what's all this expr.
Idioms
bir rolün arkasında gizlenme false colors n.
yük treninin en arkasında bulunan ve mürettebat için yaşama ve uyuma alanı sağlayan vagon monkey wagon [dated] n.
inandıklarının arkasında duracak cesaret courage of (one's) convictions n.
yediği önünde yemediği arkasında fat of the land n.
dev gibi görüntüsünün arkasında yufka bir yüreğe/naif bir kişiliğe sahip kimse gentle giant n.
perde arkasında asıl işi yapan ve göz önünde olmayan kişiler (bilim adamları, araştırmacılar the back-room boys [uk] n.
(birinin) arkasında olmak be on (one's) side v.
(birinin) arkasında olmak be on somebody’s ˈside v.
arkasında olup cesaret/güç vermek serve as the driving force (behind someone or something) v.
ötesinde/ilerisinde/ardında/arkasında olmak be beyond (someone or something) v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for (one) v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for someone v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for someone v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for somebody v.
yarışı kazananın epey gerisinde/arkasında bitirmek be a poor second [uk] v.
yarışı ilk ikinin epey gerisinde/arkasında bitirmek be a poor third [uk] v.
yarışı kazananın epey gerisinde/arkasında bitirmek come a poor second [uk] v.
yarışı ilk ikinin epey gerisinde/arkasında bitirmek come a poor third [uk] v.
hemen arkasında olmak be at the heels of v.
hemen arkasında olmak be on the heels of v.
inandıklarının arkasında duracak cesareti olmamak lack the courage of (one's) convictions v.
inandıklarının arkasında duracak cesareti olmak have the courage of your convictions v.
arkasında biri olmak have by the short hairs v.
arkasında biri olmak get by the short hairs v.
arkasında gözleri olmak have eyes in the back of one's head v.
arkasında iz bırakmamak cover someone's tracks up v.
arkasında yatmak lie behind v.
arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek see around something v.
arkasında/yanında olmak have (got) one's back v.
düşüncelerinin arkasında durmak have the courage of one's convictions v.
kafasının arkasında gözleri olmak have eyes in the back of one's head v.
(mecazi) arkasında ne olduğunu anlamak see around something v.
varıyla yoğuyla arkasında durmak put one's weight behind something v.
varıyla yoğuyla arkasında durmak throw one's weight behind something v.
yediği önünde yemediği arkasında olmak live on the fat of the land v.
düşüncelerinin arkasında duramamak lack the courage of (one's) convictions v.
(birinin/bir şeyin arkasında) kışkırtıcı güç/unsur olmak serve as the driving force (behind someone or something) v.
(birinin/bir şeyin arkasında) motive eden/motivasyon veren güç olmak serve as the driving force (behind someone or something) v.
(birinin/bir şeyin arkasında) yüreklendirici güç/unsur olmak serve as the driving force (behind someone or something) v.
(birinin) gerisinde/arkasında kalmak eat someone's dust v.
kararının arkasında durmak not move an inch v.
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak get behind (someone or something) v.
(birinin) epey arkasında kalmak be eating (one's) dust v.
sözünün arkasında durmak come up with the goods v.
sözünün arkasında durmak deliver the goods v.
sözünün arkasında durmak produce the goods v.
sıralamada (birinin/bir şeyin) çok yakınında/hemen arkasında olmak nip on (someone's or something's) heels v.
sıralamada, puanlamada, beceride (birinin/bir şeyin) çok yakınında/hemen arkasında olmak nip on (someone's or something's) toes v.
kötü giden şeyleri arkasında bırakmak write off (one's) losses v.
arkasında olmak be in pursuit v.
yediği önünde yemediği arkasında bir hayat sürmek live in clover v.
yediği önünde yemediği arkasında bir hayat sürmek be in clover v.
yarışı önde bitirenin epey gerisinde/arkasında bitirmek be a poor second [uk] v.
yarışı önde bitirenin epey gerisinde/arkasında bitirmek come a poor second [uk] v.
sözünün arkasında duran bir kadın/adam olmak be a man/woman of his/her word v.
güzel görüntüsünün/görünüşünün altında/arkasında hiçbir şey olmamak be all fur coat and no knickers v.
sözünün arkasında duran biri olmak be as good as (one's) word v.
sözünün arkasında duran biri olmak be as good as your word v.
(birinin) hemen arkasında olmak be breathing down (one's) neck v.
birinin hemen arkasında olmak be breathing down someone's neck v.
(birinin) epey arkasında/gerisinde kalmak be eating (someone's) dust [us] v.
(birinin/bir şeyin) iyi gününde kötü gününde destekçisi olmak/arkasında olmak cast (one's) lot with (someone or something) v.
-in iyi gününde kötü gününde destekçisi olmak/arkasında olmak cast (one's) lot with v.
sözünün arkasında durmak come up with the goods v.
sözünün arkasında durmak deliver the goods v.
sözünün arkasında durmak produce the goods v.
arkasında iz bırakmamak cover (one's) tracks (up) v.
arkasında bıraktığı izleri/delilleri yok etmek cover (one's) tracks (up) v.
arkasında iz bırakmamak cover one's tracks v.
arkasında iz bırakmamak cover tracks v.
(birinin/bir şeyin) sonuna kadar arkasında durmak go to the mat for (someone or something) v.
(biriyle beraber birinin/bir şeyin) sonuna kadar arkasında durmak go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] v.
(birinin) arkasında olmak have got (someone's) back v.
arkasında gözleri olmak have eyes in the back of head v.
kafasının arkasında gözleri olmak have eyes in the back of head v.
arkasında gözleri olmak have eyes in the back of your head v.
kafasının arkasında gözleri olmak have eyes in the back of your head v.
arkasında/yanında olmak have got back v.
inandıklarının arkasında duracak cesareti olmak have the courage of convictions v.
düşüncelerinin arkasında durmak have the courage of convictions v.
düşüncelerinin arkasında durmak/durmamak have/lack the courage of your convictions v.
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek keep the act up v.
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek keep up an act v.
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek keep up one's act v.
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek keep up the act v.
perde arkasında neler olduğunu bilmek/anlamak know how the sausage gets made v.
(birini/bir şeyi) geride/arkasında bırakmak leave (something or someone) standing v.
arkasında/ardında (bir şey) bırakmak leave (something) in one's wake v.
ardında/arkasında (bir şey) bırakıp gitmek leave (something) in one's wake v.
arkasında/ardında bir şey bırakmak leave something in its/his/her wake v.
ardında/arkasında bir şey bırakıp gitmek leave something in its/his/her wake v.
(birinin/bir şeyin) varıyla yoğuyla arkasında durmak put (one's) weight behind (someone or something) v.
bir şey arkasında bırakmak put something behind you v.
varıyla yoğuyla arkasında durmak put/throw your weight behind something v.
perde arkasında neler olduğunu görmek/anlamak see how the sausage gets made v.
birinin varıyla yoğuyla arkasında durmak throw your weight behind someone v.
kararının arkasında durmak won't budge an inch v.
camın arkasında under glass adj.
(birinin) hemen arkasında/peşinde hot on (one's) heels adj.
rüzgar arkasında off the wind adj.
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında/arkasından hot on the heels of (someone or something) adj.
-in hemen arkasında/arkasından hot on the heels of adj.
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında hot on the track of (someone or something) adj.
sözünün arkasında duran good as (one's) word adj.
(birinin) hemen arkasında/peşinde hot on (one's) tracks adj.
(birinin) hemen arkasında/peşinde hot on (one's) trail adj.
birinin/bir şeyin hemen arkasında/peşinde hot on somebody's/something's tracks/trail adj.
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında/peşinde hot on the trail of (someone or something) adj.
kamera arkasında off camera adv.
kamera arkasında off camera adv.
evin arkasında out back adv.
binanın arkasında out back adv.
bunun arkasında başka bir iş var therein hangs a tale expr.
bunun arkasında başka bir şey var thereby hangs a tale expr.
bunun arkasında başka bir şey var therein hangs a tale expr.
bunun arkasında başka bir iş var thereby hangs a tale expr.
perde arkasında behind the scenes expr.
(bir şeyin) arkasında (in) back of (something) expr.
(bir şeyin) arkasında at the back of (something) expr.
arkasında dolaşan/gezen at (one's) heels expr.
hemen arkasında at (one's) heels expr.
arkasında dolaşan/gezen at someone's heels expr.
hemen arkasında at someone's heels expr.
(birinin) hemen arkasında/peşinde at (one's) heels expr.
sahibinin hemen yanında/arkasında at heel expr.
sahibinin hemen yanında/arkasında to heel expr.
birinin hemen arkasında at/on somebody's heels expr.
rüzgar arkasında before the wind expr.
görünenin arkasında/altında below the surface expr.
görünenin arkasında/altında beneath the surface expr.
perde arkasında işin iç yüzü bts (behind the scenes) expr.
işin perde arkasında nasıl yürüdüğü how the sausage gets made expr.
(birinin) hemen arkasında/peşinde on (one's) heels expr.
(birinin) hemen arkasında/peşinde on (one's) trail expr.
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında/arkasından on the heels of (someone or something) expr.
bunun arkasında başka bir şey var thereby hangs a tale expr.
bunun arkasında başka bir şey var herein lies a tale expr.
bunun arkasında başka bir şey var therein lies a tale expr.
bunun arkasında başka bir şey var thereby lies a tale expr.
bunun arkasında (bir şey) var therein lies (something) expr.
eli arkasında bağlıyken bile with an arm tied behind (one's) back expr.
eli arkasında bağlıyken bile with one hand (tied) behind your back expr.
eli arkasında bağlıyken bile with one hand tied behind back expr.
Speaking
arkasında (hep/daima) enkaz bırakmak leave it all in ruins v.
bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok I have no idea what the motive behind such an horrific act might be expr.
fotoğrafın arkasında ne yazıyor? what is written on the back of the photograph? expr.
kedi kutunun arkasında the cat is behind the box expr.
Politics
ingiliz parlamentosunda meclise yeni girmiş parlamento üyelerinin, hükümet yetkililerinin ve muhalefet partisindeki meslektaşlarının arkasında oturduğu arka koltuklar backbench n.
ingiliz parlamentosunda meclise yeni girmiş parlamento üyelerinin, hükümet yetkililerinin ve muhalefet partisindeki meslektaşlarının arkasında oturduğu arka koltuklar backbenches n.
Technical
hareket halindeki uçağın arkasında esen rüzgar tail wind n.
kilit cıvatasının arkasında tıkırtıyı önleyen yay parçası beard n.
pervanesi kanadın arkasında olan uçak pusher n.
Textile
yakanın arkasında marka etiketinin dikişini gizlemek için kullanılan yarımay şeklindeki kumaş parçası back batch n.
yakanın arkasında marka etiketinin dikişini gizlemek için kullanılan yarımay şeklindeki kumaş parçası half moon n.
(eldivenin arkasında yer alan) pli dikiş point n.
Architecture
kiliselerin veya kale burcundaki mazgallı siperlerin korkulukları arkasında bulunan düz geçit alure n.
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm dorsal n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorsal n.
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm dorsale n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorsale n.
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm dorser n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorser n.
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm dosel n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dosel n.
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm dossel n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dossel n.
(evin) arkasında retrospective adj.
Construction
istinat duvarının arkasında yer alan toprak dolgu surcharge n.
Automotive
motorlu taşıtın arkasında aracın geri geri gittiğini göstermek için yanan ışık back-up light n.
motorlu taşıtın arkasında aracın geri geri gittiğini göstermek için yanan ışık reversing light n.
sürücü koltuğunun arkasında açılır kapanır pencere olan üstü kapalı otomobil gövdesi berline n.
motorlu aracın önünde ve arkasında bulunan çarpışma şiddetini hafifletici kısımlar crumple zones n.
Railway
lokomotifin tahrik tekerleklerinin arkasında bulunan tekerlek takımı trailing truck n.
yolcu treninde lokomotifin arkasında yer alan, posta, kargo ve valizlerin taşındığı vagon headend n.
demiryolu hattının arkasında duran, eğim derecelerini gösteren küçük ve beyaz direk gradient post n.
Aeronautic
uçağın arkasında bıraktığı iz vapour trail n.
uçağın arkasında bıraktığı iz vapor trail n.
uçağın arkasında bıraktığı iz condensation trail n.
Marine
gel-git sırasında yapının arkasında kalan hidrolik basınç residual hydraulic pressure n.
gel-git sırasında yapının arkasında kalan su basıncı residual water pressure n.
gel-git sırasında yapının arkasında kalan su düzeyi residual water level n.
Medical
burundaki geçitlerin ve burun arkasında yer alan boşlukların incelenmesinde kullanılan bir çeşit endoskop nasopharyngoscope n.
göğüs kemiğinin arkasında retrosternal adj.
Anatomy
birçok hayvanın gözünün arkasında bulunan, az ışıkta aktif olan yansıtıcı doku tabakası tapetum n.
her bir testisin arkasında bulunan ince uzun kanal epididymis n.
(kemik, pul) frontal lobun arkasında yer alan bölüm postfrontal n.
damak kemiği arkasında yer alan bölüm postpalatine n.
(bazı hayvan kulaklarında) tragusun içinde ve arkasında yer alan çıkıntı post-tragus n.
midenin arkasında yer alan büyük bir sempatik sinir ağı plexus celiacus n.
midenin arkasında yer alan büyük bir sempatik sinir ağı coeliac plexus n.
karın içi zarının arkasında bulunan retroperitoneal adj.
arterin arkasında bulunan hyparterial adj.
atar damarın arkasında hyparterial adj.
vücut ekseninin arkasında yer alan postaxial adj.
başın arkasında yer alan postcranial adj.
frontal kemiğin arkasında yer alan postfrontal adj.
alnın arkasında bulunan postfrontal adj.
gangliyonun arkasında yer alan postganglionic adj.
sinir düğümünün arkasında yer alan postganglionic adj.
eklem çukurunun arkasında yer alan postglenoid adj.
eklem çukurunun arkasında yer alan postglenoidal adj.
göz arkasında yer alan postocular adj.
ağzın arkasında bulunan postoral adj.
damağın arkasında yer alan postpalatine adj.
damak kemiğinin arkasında yer alan postpalatine adj.
palatin kemiklerin arkasında bulunan postpalatine adj.
temporal kemiğin arkasında yer alan post-temporal adj.
kulak zarının arkasında yer alan post-tympanic adj.
işitme kanalı arkasında bulunan post-tympanic adj.
omurga arkasında yer alan postvertebral adj.
Pathology
retina arkasında yer alan koroidin iltihaplanması chorioretinitis n.
Parasitology
hem önünde hem de arkasında özel bir kamçısı olan bir tür halkalı kurt larvası amphitrocha n.
(parazitik nematod) anal bölüm arkasında yer alan organ phasmid n.
Optics
gözdeki iris tabakasının arkasında yer alan çift tümsekli şeffaf yapı crystalline lens n.
göz arkasında retroocular adj.
Veterinary
atın bel kemiğinin üstünde, eyerin arkasında çıkan yara navel gall n.
atların dizlerinin arkasında meydana gelen ekzematöz iltihaplanma ile karakterize bir hastalık mallanders n.
atların dizlerinin arkasında meydana gelen ekzematöz iltihaplanma ile karakterize bir hastalık malanders n.
Biology
maksilalarının hemen arkasında yer alan üç çift uzantıya sahip (kabuklu) mouth-footed adj.
(eğrelti otu) spor kümelerini yaprağın arkasında taşıyan dorsiparous adj.
Marine Biology
arkasında solungaç görevi gören organlar yer alan yumuşakça grubu ceratobranchia n.
kabuklu deniz hayvanlarının ağız arkasında bulunan tabakalı uzantı labium n.
arkasında solungaçlı papillaları olan bir deniz tavşanı cinsi eolis n.
solungaçları kalbin arkasında bulunan ve iki çift dokunaca sahip küçük kabuklu veya kabuksuz deniz karındanbacaklılarına verilen ad opisthobranch n.
kapaksız solungaçları kalbinin arkasında bulunan ve deniz salyangozu, deniz kelebeği ve deniz tavşanlarını içeren bir karındanbacaklılar altsınıfı opisthobranchia n.
kapaksız solungaçları kalbinin arkasında bulunan ve deniz salyangozu, deniz kelebeği ve deniz tavşanlarını içeren bir karındanbacaklılar altsınıfı subclass opisthobranchia n.
kapaksız solungaçları kalbinin arkasında bulunan karındanbacaklı deniz yumuşakçalarını içeren, euthyneura infra sınıfına mensup büyük bir takım opisthobranchiate n.
solungaç kapağının arkasında yer alan kemik suboperculum n.
Zoology
göğsün arkasında, karnın altında yüzgeçleri bulunan çoğu tatlı su ve deniz balığını kapsayan grup abdominales n.
siyah burnunun arkasında beyaz bir bölge bulunan (sığır, at) mealymouthed n.
siyah burnunun arkasında beyaz bir bölge bulunan (sığır, at) mealy-mouthed n.
arkasında beyaz dik çizgileri olan antilop harnessed antelope n.
ön ve arkasında birer yaklaştırıcı kası bulunan yapraksı solungaçlı yumuşakçaları içeren bir takım dimya n.
kabukluların karapaksında servikal kanalın arkasında bulunan kısım omostegite n.
atın başının arkasında kalan kısım poll n.
(bazı kertenkelelerde) göz arkasında yer alan pul postocular n.
(kemik veya pul) göz çukuru arkasında yer alan bölüm postorbital n.
karnın arkasında olan (kabuklu lobu) urogastric adj.
göz çukuru arkasında yer alan postorbital adj.
(sürüngene ait kemik) arka frontal kemiğin altı veya arkasında yer alan postorbital adj.
Botanic
bazı bitkilerde kök ucunun hemen arkasında çabuk bölünebilen hücreler ile kök şapkasını oluşturan yapı calyptrogen n.
çeneklerinden birinin arkasında sinir kökü bulunan (bitki) notorhizal adj.
tohumlarını yapraklarının arkasında taşıyan (bitki) tergiferous adj.
tohumlarını yapraklarının arkasında taşıyan (bitki) tergiferous plants adj.
(eğrelti otu) spor kümelerini yaprağın arkasında taşıyan dorsiferous adj.
(bitki bölümleri) farklı bir bölümün arkasında yer alan postical adj.
(bitki bölümleri) farklı bir bölümün arkasında yer alan posticous adj.
Agriculture
eski sabanların arkasında bulunan bir alet basin former n.
Breeding
(özellikle rodeoda) hayvanların arkasında tutulduğu kapılı ahır chute n.
(inek bel kemiği) iki kürek kemiği arasının hemen arkasında bulunan crop n.
History
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen a şeklindeki araç travail n.
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen "A" şeklindeki araç travoise n.
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen "A" şeklindeki araç travois n.
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen "A" şeklindeki araç travoy n.
Religious
katedral ya da kiliselerde tapınağın arkasında bulunan, meryem ana'ya adanmış olan şapel lady chapel n.
mum, çiçek, haç veya süs koymak üzere sunağın arkasında yer alan çıkıntı altar ledge n.
büyük bir kilise veya katedralde sunağın arkasında yer alan boşluk retrochoir n.
Geography
tuzlu suyun buharlaşarak arkasında bıraktığı tuzdan oluşan geniş düzlük salt plain n.
Military
araçların arkasında çekilmede halata bağlanma usulü hitching up n.
yakıt alan uçağın tankerin arkasında kontak pozisyonda iken içinde kalması gereken bölge limitleri air refuelling envelope n.
ağır topların arkasında bulunan iki tutacaktan her biri maniglion n.
tek sıra halinde yürüyen askerlerin arkasında veya kısa sıralar halinde yürüyen askerlerin kanat kısmında bulunup hataları düzelten subay veya astsubay file closer n.
askeri birliğin en arkasında yer alan subay serrefile n.
askeri birliğin en arkasında yer alan subay serafile n.
düşman ordusunun etrafından dolaşıp arkasında ya da yanında pozisyon almak turn a hostile army v.
Hunting
arkasında patlayıcısı olan, içine ince bir iğne veya pim sürülerek patlayan ateşli silah needle gun n.
avlanmış geyiğin arkasında bıraktığı ezilmiş çim izi abature n.
şarjörü tetiğin arkasında olan kısa dipçikli saldırı tüfeği bullpup n.
Sport
hücum eden takımın topu kendi kale çizgisinin arkasında düşürmesi ile gol yiyen takımın oyunu yeniden başlattığı top atışı safety kick n.
(kriket) sahanın vurucunun arkasında kalan tarafı leg n.
kalenin hemen arkasında bulunan kriket oyuncusu wicketkeeper n.
(kriket) vuruş sırası gelen oyuncunun arkasında olan fine adj.
Football
orta saha oyuncularının beklerin arkasında, solunda ve sağında konumlandığı bir hücum dizilişi wishbone n.
takım oyuncularının bir sonraki oyuna dair talimatları almak üzere kısa süreliğine hücum hattının arkasında toplanması huddle n.
hücum eden takımın topu kendi kale çizgisinin arkasında düşürmesi ile gol yiyen takımın oyunu yeniden başlattığı top atışı free kick n.
bir sonraki oyuna dair talimatları almak üzere kısa süreliğine hücum hattının arkasında toplanmak huddle v.
Baseball
vurucunun arkasında durup topu tutan oyuncu backstop n.
vurucunun arkasında durup topu tutan oyuncu catcher n.
vurucunun arkasında durup topu tutmak backstop v.
Chess
uzun menzilli bir taşın (fil, kale, vezir) rakip taşı tehdit ettiği bir durumda, tehdit edilen taşın arkasında daha değerli bir taşın bulunduğu açmaz pozisyonu skewer n.
uzun menzilli taşın tehdit ettiği rakip taşın arkasında daha değerli bir taşın bulunduğu açmaz pozisyonu skewer n.
komşu piyonların arkasında kalıp onlar tarafından desteklenemeyen (piyon) backward adj.
Theatre
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano callboard n.
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano call-board n.
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano notice board n.
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano bulletin board n.
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde teaser n.
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde tormenter n.
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde tormentor n.
tiyatro sahnesinin yan perdeleri arkasında kalan seyirciler tarafından görünmeyen yan kısmı wing n.
tiyatro sahnesinin arkasında yer alan kubbe biçimli yapı dome n.
(antik yunan tiyatrosunda) orkestranın arkasında kalan yapı scena n.
sahne arkasında yer alan backstage adj.
sahne arkasında behind adv.
sahne arkasında within adv.
perde arkasında within adv.
Bookbindery
kitabın arkasında yaprakların tutturulduğu şerit band n.
kitabın arkasında yerleştirilen deri şerit piece n.
Archaic
taht veya sandalye arkasında yer alan dekoratif kumaş dossel n.
arkasında durmak shadow v.
Engineering
yüksek performanslı hoparlörün arkasında bulunan, istenmeyen ses dalgalarını absorbe eden hava odalarının oluşturduğu mahfaza labyrinth n.
Ornithology
gözlerinin önünde ve arkasında kahverengimsi benekler bulunan bir ördek squawk duck n.
Reptiles
kafatasında gözlerinin arkasında bir çift açıklığı olan sürüngen diapsid reptile n.
göz arkasında, kafatası yan kemiği ve dudak üstü arasında uzanan (pul) temporal adj.
Entomology
larvalarının arkasında çıkıntı bulunan çentikli kelebekler familyasına mensup güvelere verilen ad notodontid n.
larvalarının arkasında çıkıntı bulunan çentikli kelebekler familyasına mensup güvelere verilen ad prominent moth n.
ilkel böceklerde kanat arkasında bulunan üç damardan her biri anal vein n.
böceklerde ve diğer eklembacaklıların çoğunda alt çene kemiğinin arkasında görülen, yatay hareket edebilen uzantılar maxilla n.
kabukluların maksilalarının hemen arkasında yer alan üç çift uzantıdan her biri maxilliped n.
kabukluların maksilalarının hemen arkasında yer alan üç çift uzantıdan her biri maxillipede n.
skutellum arkasında yer alan plaka postscutellum n.
böceklerin karınlarının arkasında bulunan hassas tüyler ile ilgili cercal adj.
Slang
internet akıl hocası (pc kullanan kişinin arkasında dikilip şuna buna tıkla vb diyen) backseat surfer n.
kişinin arkasında kalan kısım six n.
(katlanmış gazete) yankesicinin arkasında kendini sakladığı şey stiff n.
hemen arkasında olmak be right up somebody's arse v.
önü arkasında arse about face [uk/australia] adj.
Modern Slang
daima arkasında olmak always has your back v.