|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
perde arkasında işin iç yüzü |
behind the scenes n.
|
|
2 |
General |
bankada memurun arkasında durduğu camdan bölme |
teller window n.
|
|
3 |
General |
uçağın arkasında bıraktığı iz |
contrail n.
|
|
4 |
General |
bir evin arkasında bulunan yeşillik veya bahçe |
back green [scotland] n.
|
|
5 |
General |
bisiklet arkasında yolculuk |
backie n.
|
|
6 |
General |
boynun arkasında saçın oluşturduğu çizgi |
neckline n.
|
|
7 |
General |
evin önünde veya arkasında yer alan boş alan |
yard [us/canada] n.
|
|
8 |
General |
arkasında kapı bulunmayan yük vagonu |
blind baggage n.
|
|
9 |
General |
arkasında kapı bulunmayan posta arabası |
blind baggage n.
|
|
10 |
General |
zarfların arkasında bulunan yırtılabilir form |
bangtail n.
|
|
|
11 |
General |
hanedan armasının arkasında ve çevresinde yer alan hanedanlık sembolü |
mantling n.
|
|
12 |
General |
inek memesinin arkasında bulunan bir işaret |
milk mirror n.
|
|
13 |
General |
arkasında arp resmi olan 16. ve 17. yüzyılda kullanılmış irlanda madeni paraları |
harp n.
|
|
14 |
General |
arkasında arp resmi olan 16. ve 17. yüzyılda kullanılmış irlanda madeni paralarına verilen ad |
harper n.
|
|
15 |
General |
yarışı kazananın hemen arkasında bitiren kimse |
bridesmaid n.
|
|
16 |
General |
eteklerin arkasında bel hizasının altında bulunan fiyonk, fırfır gibi süsleme |
bustle n.
|
|
17 |
General |
arkasında gözü olan bel çantası |
butt pack n.
|
|
18 |
General |
kiliselerde mihrabın arkasında duran, mum ve çiçeklerin konulduğu raf |
gradin n.
|
|
19 |
General |
kiliselerde mihrabın arkasında duran, mum ve çiçeklerin konulduğu bir raf |
gradine n.
|
|
20 |
General |
özellikle gerilla savaşında düşman hattının arkasında çarpışan müfreze birlik mensubu |
guerilla n.
|
|
21 |
General |
özellikle gerilla savaşında düşman hattının arkasında çarpışan müfreze birlik mensubu |
guerrilla n.
|
|
22 |
General |
at arabasının altında veya arkasında bulunan yerinden oynamış tahta |
heck board n.
|
|
23 |
General |
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm |
dorse [obsolete] n.
|
|
24 |
General |
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür |
dorse [obsolete] n.
|
|
25 |
General |
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm |
dorsel n.
|
|
26 |
General |
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür |
dorsel n.
|
|
27 |
General |
ayna veya resim çerçevesinin arkasında kullanılan ince levha |
scaleboard n.
|
|
28 |
General |
şömine arkasında yer alan duvar |
fireback n.
|
|
29 |
General |
eski tip toplu tabancalarda silindirin arkasında yer alan metal bir aksam |
gate n.
|
|
30 |
General |
arkasında kalmak |
fall behind v.
|
|
|
31 |
General |
arkasında olmak |
defend v.
|
|
32 |
General |
arkasında durmak |
stand behind v.
|
|
33 |
General |
arkasında bırakmak |
leave behind v.
|
|
34 |
General |
arkasında olmak |
support v.
|
|
35 |
General |
birinin arkasında durmak |
stand behind v.
|
|
36 |
General |
arkasında olmak (bir işin) |
take up v.
|
|
37 |
General |
arkasında olmak |
back someone up v.
|
|
38 |
General |
arkasında acılı bir eş bırakmak |
leave behind a sorrowful spouse v.
|
|
39 |
General |
arkasında olmak |
take up cudgels for v.
|
|
40 |
General |
arkasında gizli olmak |
lie behind v.
|
|
41 |
General |
sözünün arkasında durmak |
stand behind one's word v.
|
|
42 |
General |
sözünün arkasında durmak |
stand by one's word v.
|
|
43 |
General |
kolları arkasında bükerek götürmek |
frogmarch v.
|
|
44 |
General |
arkasında yasını tutacak birini bırakmak |
leave someone behind to mourn v.
|
|
45 |
General |
bir şeyin arkasında/sonrasında geride/elimizde kalmak/bırakmak/ortaya çıkmak |
leave in wake of something v.
|
|
46 |
General |
arkasında delil bırakmak |
leave evidence behind him v.
|
|
47 |
General |
gerisinde/arkasında uzanmak |
back v.
|
|
48 |
General |
arkasında boşluk bırakarak bir notun arkasına isim yazmak |
indorse in blank v.
|
|
49 |
General |
(gök cismi) ufkun veya başka bir gök cisminin arkasında kalarak kaybolmak |
immerge [obsolete] v.
|
|
50 |
General |
arkasında kol gezmek |
shadow v.
|
|
51 |
General |
sahne arkasında olan |
offstage adj.
|
|
52 |
General |
anüsün arkasında yer alan |
postanal adj.
|
|
53 |
General |
önü arkasında |
reverse adj.
|
|
54 |
General |
arkasında elmas şeklinde izler olan |
diamondback adj.
|
|
55 |
General |
arkasında baklava şeklinde izler olan |
diamondback adj.
|
|
56 |
General |
sahne arkasında |
backstage adv.
|
|
57 |
General |
in arkasında |
in back of adv.
|
|
58 |
General |
sahne arkasında |
upstage adv.
|
|
59 |
General |
sahne arkasında |
behind the scenes adv.
|
|
60 |
General |
perde arkasında |
behind the scenes adv.
|
|
61 |
General |
parmaklıkların arkasında |
behind bars adv.
|
|
62 |
General |
perde arkasında |
backstage adv.
|
|
63 |
General |
perde arkasında |
behind the curtain adv.
|
|
64 |
General |
perde arkasında |
offstage adv.
|
|
65 |
General |
sahne arkasında |
offstage adv.
|
|
66 |
General |
kamera arkasında |
offstage adv.
|
|
67 |
General |
(hanedan armalarında) enseyi göstermeyecek şekilde kulağın hemen arkasında |
close adv.
|
|
68 |
General |
sahne arkasında |
inside adv.
|
|
69 |
General |
perde arkasında |
inside adv.
|
|
70 |
General |
bir geminin arkasında |
sternward adv.
|
|
|
71 |
General |
bir geminin arkasında |
sternwards adv.
|
|
72 |
General |
arkasında (destekleme anlamında) |
behind prep.
|
|
73 |
General |
arkasında (destekleme anlamında) |
ahind prep.
|
|
74 |
General |
arkasında anlamı veren ön ek |
hint [scotland] prep.
|
|
75 |
General |
arkasında bulunan |
retro- pref.
|
|
76 |
General |
arkasında bulunan anlamı veren bir ön ek |
met- pref.
|
|
77 |
General |
(belirli) bir kısmın arkasında anlamı veren ön ek |
retro- pref.
|
|
78 |
General |
arkasında anlamına gelen ön ek |
post- pref.
|
|
Phrasals |
|
79 |
Phrasals |
(iskoç geleneksel dansında) iki partner set çizgisinin arkasında ayrı ayrı dans edip daha orijinal pozisyona geri dönmek |
cast off v.
|
|
80 |
Phrasals |
arkasında durmak |
stick by v.
|
|
81 |
Phrasals |
(yarışmayı birinin) arkasında/gerisinde bitirmek |
place behind (someone or something) v.
|
|
82 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi sıralamada başka birinden/bir şeyden) arkasında/gerisinde bitireceğini tahmin etmek |
place someone or something behind someone or something v.
|
|
83 |
Phrasals |
(belli bir) puan gerisinde olmak/arkasında olmak |
trail someone or something by something v.
|
|
84 |
Phrasals |
arkasında durmak |
stick by v.
|
|
85 |
Phrasals |
arkasında durmak/durdurmak |
stop behind v.
|
|
86 |
Phrasals |
bir şeyin arkasında çöküp kalmak |
slouch behind something v.
|
|
87 |
Phrasals |
bir şeyin arkasında çökerek oturmak |
slouch behind something v.
|
|
88 |
Phrasals |
destekleme amacıyla arkasında saf tutmak |
line up behind v.
|
|
89 |
Phrasals |
(desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak |
stand behind someone v.
|
|
90 |
Phrasals |
(desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak |
stand in back of someone v.
|
|
91 |
Phrasals |
(desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak |
stand back of someone v.
|
|
92 |
Phrasals |
arkasında durmak |
stick up v.
|
|
93 |
Phrasals |
arkasında tutmak |
keep behind v.
|
|
94 |
Phrasals |
arkasında saklamak |
keep behind v.
|
|
95 |
Phrasals |
arkasında durmak |
keep behind v.
|
|
96 |
Phrasals |
arkasında kalmak |
keep behind v.
|
|
97 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin arkasında olmak |
lie behind someone or something v.
|
|
98 |
Phrasals |
(bir şeyi) arkasında bırakmak |
put (something) behind (someone or something) v.
|
|
99 |
Phrasals |
arkasında bırakmak |
put behind v.
|
|
100 |
Phrasals |
arkasında durmak |
stand over v.
|
|
101 |
Phrasals |
(bir şeyin) arkasında durmak |
stay after (something) v.
|
|
102 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak |
stick with (someone or something) v.
|
|
103 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek |
come out for (someone or something) v.
|
|
104 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında olduğunu dile getirmek |
come out in favor of (someone or something) v.
|
|
105 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında kalmak |
get behind in (something) v.
|
|
106 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında kalmak |
hang behind (someone or something) v.
|
|
107 |
Phrasals |
(bir şeyi) arkasında bırakmak |
lay behind (something) v.
|
|
108 |
Phrasals |
(bir şeyin) arkasında olmak/durmak |
lay behind (something) v.
|
|
109 |
Phrasals |
(bir şeyin) arkasında yer almak |
lay behind (something) v.
|
|
110 |
Phrasals |
(bir şeyin) arkasında konumlanmak |
lay behind (something) v.
|
|
111 |
Phrasals |
tabağında/arkasında yemek bırakmak |
leave over v.
|
|
112 |
Phrasals |
arkasında/gerisinde bitirmek |
place behind v.
|
|
113 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında olmak |
pull for (someone or something) v.
|
|
114 |
Phrasals |
-in arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek |
see around v.
|
|
115 |
Phrasals |
perde arkasında ne olduğunu görmek/anlamak |
see around v.
|
|
116 |
Phrasals |
arkasında çöküp kalmak |
slouch behind v.
|
|
117 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında çöküp kalmak |
slouch behind (someone or something) v.
|
|
118 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/konumlanmak |
stand (in) back of (someone or something) v.
|
|
119 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/olmak |
stand (in) back of (someone or something) v.
|
|
120 |
Phrasals |
-in arkasında olmak |
stand back of v.
|
|
121 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/yer almak |
stand behind (someone or something) v.
|
|
122 |
Phrasals |
(bir şeyin) arkasında durmak |
stand behind (something) v.
|
|
123 |
Phrasals |
arkasında durmak |
stay by v.
|
|
124 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak |
stay by (someone or something) v.
|
|
125 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak |
stick by (someone or something) v.
|
|
126 |
Phrasals |
(bir şeyin) arkasında durmak |
stick to (something) v.
|
|
127 |
Phrasals |
kararlarının, yaptıklarının, fikirlerinin arkasında durmak |
stick up for (oneself) v.
|
|
128 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak |
stick up for (someone or something) v.
|
|
129 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında/arkasına durmak |
stop behind (someone or something) v.
|
|
130 |
Phrasals |
arkasında kalıntı/iz bırakarak kayıp gitmek |
streak across v.
|
|
131 |
Phrasals |
arkasında olmak |
plunk for v.
|
|
Phrases |
|
132 |
Phrases |
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır |
behind every great man there's a great woman expr.
|
|
133 |
Phrases |
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır |
behind every great man is a great woman expr.
|
|
134 |
Phrases |
(birinin) arkasında |
in the train of (someone) [old-fashioned] expr.
|
|
Colloquial |
|
135 |
Colloquial |
bir durumun tamamen arkasında olma |
ten toes down n.
|
|
136 |
Colloquial |
arkasında kurulan mutfakta yiyecek yapıp satılan araç |
gut truck n.
|
|
137 |
Colloquial |
arkasında olmak |
be at one's back v.
|
|
138 |
Colloquial |
kötü bir olayın arkasında olmak |
be at the back of v.
|
|
139 |
Colloquial |
kararının arkasında durmak |
not budge an inch v.
|
|
140 |
Colloquial |
kararının arkasında durmak |
not give an inch v.
|
|
141 |
Colloquial |
kararının arkasında durmak |
not move an inch v.
|
|
142 |
Colloquial |
arkasında olmak |
be behind v.
|
|
143 |
Colloquial |
(birinin) arkasında olmak |
be behind v.
|
|
144 |
Colloquial |
(birini/bir şeyi) arkasında bırakmış |
over (someone or something) adj.
|
|
145 |
Colloquial |
bir şeyin arkasında/arka bölümünde/kısmında |
at the rear of something expr.
|
|
146 |
Colloquial |
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır |
behind every successful man there is a woman expr.
|
|
147 |
Colloquial |
eli arkasında bağlıyken bile |
with one arm tied behind one's back expr.
|
|
148 |
Colloquial |
(birinin) tam arkasında |
on (one's) six expr.
|
|
149 |
Colloquial |
-in arkasında |
at the rear of expr.
|
|
150 |
Colloquial |
arkasında yatan neden ne? |
what's all this expr.
|
|
Idioms |
|
151 |
Idioms |
bir rolün arkasında gizlenme |
false colors n.
|
|
152 |
Idioms |
yük treninin en arkasında bulunan ve mürettebat için yaşama ve uyuma alanı sağlayan vagon |
monkey wagon [dated] n.
|
|
153 |
Idioms |
inandıklarının arkasında duracak cesaret |
courage of (one's) convictions n.
|
|
154 |
Idioms |
yediği önünde yemediği arkasında |
fat of the land n.
|
|
155 |
Idioms |
dev gibi görüntüsünün arkasında yufka bir yüreğe/naif bir kişiliğe sahip kimse |
gentle giant n.
|
|
156 |
Idioms |
perde arkasında asıl işi yapan ve göz önünde olmayan kişiler (bilim adamları, araştırmacılar |
the back-room boys [uk] n.
|
|
157 |
Idioms |
(birinin) arkasında olmak |
be on (one's) side v.
|
|
158 |
Idioms |
(birinin) arkasında olmak |
be on somebody’s ˈside v.
|
|
159 |
Idioms |
arkasında olup cesaret/güç vermek |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
|
160 |
Idioms |
ötesinde/ilerisinde/ardında/arkasında olmak |
be beyond (someone or something) v.
|
|
161 |
Idioms |
(birinin) yanında/arkasında olmak |
be there for (one) v.
|
|
162 |
Idioms |
(birinin) yanında/arkasında olmak |
be there for someone v.
|
|
163 |
Idioms |
(birinin) yanında/arkasında olmak |
be there for someone v.
|
|
164 |
Idioms |
(birinin) yanında/arkasında olmak |
be there for somebody v.
|
|
165 |
Idioms |
yarışı kazananın epey gerisinde/arkasında bitirmek |
be a poor second [uk] v.
|
|
166 |
Idioms |
yarışı ilk ikinin epey gerisinde/arkasında bitirmek |
be a poor third [uk] v.
|
|
167 |
Idioms |
yarışı kazananın epey gerisinde/arkasında bitirmek |
come a poor second [uk] v.
|
|
168 |
Idioms |
yarışı ilk ikinin epey gerisinde/arkasında bitirmek |
come a poor third [uk] v.
|
|
169 |
Idioms |
hemen arkasında olmak |
be at the heels of v.
|
|
170 |
Idioms |
hemen arkasında olmak |
be on the heels of v.
|
|
171 |
Idioms |
inandıklarının arkasında duracak cesareti olmamak |
lack the courage of (one's) convictions v.
|
|
172 |
Idioms |
inandıklarının arkasında duracak cesareti olmak |
have the courage of your convictions v.
|
|
173 |
Idioms |
arkasında biri olmak |
have by the short hairs v.
|
|
174 |
Idioms |
arkasında biri olmak |
get by the short hairs v.
|
|
175 |
Idioms |
arkasında gözleri olmak |
have eyes in the back of one's head v.
|
|
176 |
Idioms |
arkasında iz bırakmamak |
cover someone's tracks up v.
|
|
177 |
Idioms |
arkasında yatmak |
lie behind v.
|
|
178 |
Idioms |
arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek |
see around something v.
|
|
179 |
Idioms |
arkasında/yanında olmak |
have (got) one's back v.
|
|
180 |
Idioms |
düşüncelerinin arkasında durmak |
have the courage of one's convictions v.
|
|
181 |
Idioms |
kafasının arkasında gözleri olmak |
have eyes in the back of one's head v.
|
|
182 |
Idioms |
(mecazi) arkasında ne olduğunu anlamak |
see around something v.
|
|
183 |
Idioms |
varıyla yoğuyla arkasında durmak |
put one's weight behind something v.
|
|
184 |
Idioms |
varıyla yoğuyla arkasında durmak |
throw one's weight behind something v.
|
|
185 |
Idioms |
yediği önünde yemediği arkasında olmak |
live on the fat of the land v.
|
|
186 |
Idioms |
düşüncelerinin arkasında duramamak |
lack the courage of (one's) convictions v.
|
|
187 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin arkasında) kışkırtıcı güç/unsur olmak |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
|
188 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin arkasında) motive eden/motivasyon veren güç olmak |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
|
189 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin arkasında) yüreklendirici güç/unsur olmak |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
|
190 |
Idioms |
(birinin) gerisinde/arkasında kalmak |
eat someone's dust v.
|
|
191 |
Idioms |
kararının arkasında durmak |
not move an inch v.
|
|
192 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak |
get behind (someone or something) v.
|
|
193 |
Idioms |
(birinin) epey arkasında kalmak |
be eating (one's) dust v.
|
|
194 |
Idioms |
sözünün arkasında durmak |
come up with the goods v.
|
|
195 |
Idioms |
sözünün arkasında durmak |
deliver the goods v.
|
|
196 |
Idioms |
sözünün arkasında durmak |
produce the goods v.
|
|
197 |
Idioms |
sıralamada (birinin/bir şeyin) çok yakınında/hemen arkasında olmak |
nip on (someone's or something's) heels v.
|
|
198 |
Idioms |
sıralamada, puanlamada, beceride (birinin/bir şeyin) çok yakınında/hemen arkasında olmak |
nip on (someone's or something's) toes v.
|
|
199 |
Idioms |
kötü giden şeyleri arkasında bırakmak |
write off (one's) losses v.
|
|
200 |
Idioms |
arkasında olmak |
be in pursuit v.
|
|
201 |
Idioms |
yediği önünde yemediği arkasında bir hayat sürmek |
live in clover v.
|
|
202 |
Idioms |
yediği önünde yemediği arkasında bir hayat sürmek |
be in clover v.
|
|
203 |
Idioms |
yarışı önde bitirenin epey gerisinde/arkasında bitirmek |
be a poor second [uk] v.
|
|
204 |
Idioms |
yarışı önde bitirenin epey gerisinde/arkasında bitirmek |
come a poor second [uk] v.
|
|
205 |
Idioms |
sözünün arkasında duran bir kadın/adam olmak |
be a man/woman of his/her word v.
|
|
206 |
Idioms |
güzel görüntüsünün/görünüşünün altında/arkasında hiçbir şey olmamak |
be all fur coat and no knickers v.
|
|
207 |
Idioms |
sözünün arkasında duran biri olmak |
be as good as (one's) word v.
|
|
208 |
Idioms |
sözünün arkasında duran biri olmak |
be as good as your word v.
|
|
209 |
Idioms |
(birinin) hemen arkasında olmak |
be breathing down (one's) neck v.
|
|
210 |
Idioms |
birinin hemen arkasında olmak |
be breathing down someone's neck v.
|
|
211 |
Idioms |
(birinin) epey arkasında/gerisinde kalmak |
be eating (someone's) dust [us] v.
|
|
212 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) iyi gününde kötü gününde destekçisi olmak/arkasında olmak |
cast (one's) lot with (someone or something) v.
|
|
213 |
Idioms |
-in iyi gününde kötü gününde destekçisi olmak/arkasında olmak |
cast (one's) lot with v.
|
|
214 |
Idioms |
sözünün arkasında durmak |
come up with the goods v.
|
|
215 |
Idioms |
sözünün arkasında durmak |
deliver the goods v.
|
|
216 |
Idioms |
sözünün arkasında durmak |
produce the goods v.
|
|
217 |
Idioms |
arkasında iz bırakmamak |
cover (one's) tracks (up) v.
|
|
218 |
Idioms |
arkasında bıraktığı izleri/delilleri yok etmek |
cover (one's) tracks (up) v.
|
|
219 |
Idioms |
arkasında iz bırakmamak |
cover one's tracks v.
|
|
220 |
Idioms |
arkasında iz bırakmamak |
cover tracks v.
|
|
221 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) sonuna kadar arkasında durmak |
go to the mat for (someone or something) v.
|
|
222 |
Idioms |
(biriyle beraber birinin/bir şeyin) sonuna kadar arkasında durmak |
go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] v.
|
|
223 |
Idioms |
(birinin) arkasında olmak |
have got (someone's) back v.
|
|
224 |
Idioms |
arkasında gözleri olmak |
have eyes in the back of head v.
|
|
225 |
Idioms |
kafasının arkasında gözleri olmak |
have eyes in the back of head v.
|
|
226 |
Idioms |
arkasında gözleri olmak |
have eyes in the back of your head v.
|
|
227 |
Idioms |
kafasının arkasında gözleri olmak |
have eyes in the back of your head v.
|
|
228 |
Idioms |
arkasında/yanında olmak |
have got back v.
|
|
229 |
Idioms |
inandıklarının arkasında duracak cesareti olmak |
have the courage of convictions v.
|
|
230 |
Idioms |
düşüncelerinin arkasında durmak |
have the courage of convictions v.
|
|
231 |
Idioms |
düşüncelerinin arkasında durmak/durmamak |
have/lack the courage of your convictions v.
|
|
232 |
Idioms |
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek |
keep the act up v.
|
|
233 |
Idioms |
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek |
keep up an act v.
|
|
234 |
Idioms |
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek |
keep up one's act v.
|
|
235 |
Idioms |
başka bir görüntünün arkasında gizlenmek |
keep up the act v.
|
|
236 |
Idioms |
perde arkasında neler olduğunu bilmek/anlamak |
know how the sausage gets made v.
|
|
237 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) geride/arkasında bırakmak |
leave (something or someone) standing v.
|
|
238 |
Idioms |
arkasında/ardında (bir şey) bırakmak |
leave (something) in one's wake v.
|
|
239 |
Idioms |
ardında/arkasında (bir şey) bırakıp gitmek |
leave (something) in one's wake v.
|
|
240 |
Idioms |
arkasında/ardında bir şey bırakmak |
leave something in its/his/her wake v.
|
|
241 |
Idioms |
ardında/arkasında bir şey bırakıp gitmek |
leave something in its/his/her wake v.
|
|
242 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) varıyla yoğuyla arkasında durmak |
put (one's) weight behind (someone or something) v.
|
|
243 |
Idioms |
bir şey arkasında bırakmak |
put something behind you v.
|
|
244 |
Idioms |
varıyla yoğuyla arkasında durmak |
put/throw your weight behind something v.
|
|
245 |
Idioms |
perde arkasında neler olduğunu görmek/anlamak |
see how the sausage gets made v.
|
|
246 |
Idioms |
birinin varıyla yoğuyla arkasında durmak |
throw your weight behind someone v.
|
|
247 |
Idioms |
kararının arkasında durmak |
won't budge an inch v.
|
|
248 |
Idioms |
camın arkasında |
under glass adj.
|
|
249 |
Idioms |
(birinin) hemen arkasında/peşinde |
hot on (one's) heels adj.
|
|
250 |
Idioms |
rüzgar arkasında |
off the wind adj.
|
|
251 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında/arkasından |
hot on the heels of (someone or something) adj.
|
|
252 |
Idioms |
-in hemen arkasında/arkasından |
hot on the heels of adj.
|
|
253 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında |
hot on the track of (someone or something) adj.
|
|
254 |
Idioms |
sözünün arkasında duran |
good as (one's) word adj.
|
|
255 |
Idioms |
(birinin) hemen arkasında/peşinde |
hot on (one's) tracks adj.
|
|
256 |
Idioms |
(birinin) hemen arkasında/peşinde |
hot on (one's) trail adj.
|
|
257 |
Idioms |
birinin/bir şeyin hemen arkasında/peşinde |
hot on somebody's/something's tracks/trail adj.
|
|
258 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında/peşinde |
hot on the trail of (someone or something) adj.
|
|
259 |
Idioms |
kamera arkasında |
off camera adv.
|
|
260 |
Idioms |
kamera arkasında |
off camera adv.
|
|
261 |
Idioms |
evin arkasında |
out back adv.
|
|
262 |
Idioms |
binanın arkasında |
out back adv.
|
|
263 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir iş var |
therein hangs a tale expr.
|
|
264 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir şey var |
thereby hangs a tale expr.
|
|
265 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir şey var |
therein hangs a tale expr.
|
|
266 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir iş var |
thereby hangs a tale expr.
|
|
267 |
Idioms |
perde arkasında |
behind the scenes expr.
|
|
268 |
Idioms |
(bir şeyin) arkasında |
(in) back of (something) expr.
|
|
269 |
Idioms |
(bir şeyin) arkasında |
at the back of (something) expr.
|
|
270 |
Idioms |
arkasında dolaşan/gezen |
at (one's) heels expr.
|
|
271 |
Idioms |
hemen arkasında |
at (one's) heels expr.
|
|
272 |
Idioms |
arkasında dolaşan/gezen |
at someone's heels expr.
|
|
273 |
Idioms |
hemen arkasında |
at someone's heels expr.
|
|
274 |
Idioms |
(birinin) hemen arkasında/peşinde |
at (one's) heels expr.
|
|
275 |
Idioms |
sahibinin hemen yanında/arkasında |
at heel expr.
|
|
276 |
Idioms |
sahibinin hemen yanında/arkasında |
to heel expr.
|
|
277 |
Idioms |
birinin hemen arkasında |
at/on somebody's heels expr.
|
|
278 |
Idioms |
rüzgar arkasında |
before the wind expr.
|
|
279 |
Idioms |
görünenin arkasında/altında |
below the surface expr.
|
|
280 |
Idioms |
görünenin arkasında/altında |
beneath the surface expr.
|
|
281 |
Idioms |
perde arkasında işin iç yüzü |
bts (behind the scenes) expr.
|
|
282 |
Idioms |
işin perde arkasında nasıl yürüdüğü |
how the sausage gets made expr.
|
|
283 |
Idioms |
(birinin) hemen arkasında/peşinde |
on (one's) heels expr.
|
|
284 |
Idioms |
(birinin) hemen arkasında/peşinde |
on (one's) trail expr.
|
|
285 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) hemen arkasında/arkasından |
on the heels of (someone or something) expr.
|
|
286 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir şey var |
thereby hangs a tale expr.
|
|
287 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir şey var |
herein lies a tale expr.
|
|
288 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir şey var |
therein lies a tale expr.
|
|
289 |
Idioms |
bunun arkasında başka bir şey var |
thereby lies a tale expr.
|
|
290 |
Idioms |
bunun arkasında (bir şey) var |
therein lies (something) expr.
|
|
291 |
Idioms |
eli arkasında bağlıyken bile |
with an arm tied behind (one's) back expr.
|
|
292 |
Idioms |
eli arkasında bağlıyken bile |
with one hand (tied) behind your back expr.
|
|
293 |
Idioms |
eli arkasında bağlıyken bile |
with one hand tied behind back expr.
|
|
Speaking |
|
294 |
Speaking |
arkasında (hep/daima) enkaz bırakmak |
leave it all in ruins v.
|
|
295 |
Speaking |
bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok |
I have no idea what the motive behind such an horrific act might be expr.
|
|
296 |
Speaking |
fotoğrafın arkasında ne yazıyor? |
what is written on the back of the photograph? expr.
|
|
297 |
Speaking |
kedi kutunun arkasında |
the cat is behind the box expr.
|
|
Politics |
|
298 |
Politics |
ingiliz parlamentosunda meclise yeni girmiş parlamento üyelerinin, hükümet yetkililerinin ve muhalefet partisindeki meslektaşlarının arkasında oturduğu arka koltuklar |
backbench n.
|
|
299 |
Politics |
ingiliz parlamentosunda meclise yeni girmiş parlamento üyelerinin, hükümet yetkililerinin ve muhalefet partisindeki meslektaşlarının arkasında oturduğu arka koltuklar |
backbenches n.
|
|
Technical |
|
300 |
Technical |
hareket halindeki uçağın arkasında esen rüzgar |
tail wind n.
|
|
301 |
Technical |
kilit cıvatasının arkasında tıkırtıyı önleyen yay parçası |
beard n.
|
|
302 |
Technical |
pervanesi kanadın arkasında olan uçak |
pusher n.
|
|
Textile |
|
303 |
Textile |
yakanın arkasında marka etiketinin dikişini gizlemek için kullanılan yarımay şeklindeki kumaş parçası |
back batch n.
|
|
304 |
Textile |
yakanın arkasında marka etiketinin dikişini gizlemek için kullanılan yarımay şeklindeki kumaş parçası |
half moon n.
|
|
305 |
Textile |
(eldivenin arkasında yer alan) pli dikiş |
point n.
|
|
Architecture |
|
306 |
Architecture |
kiliselerin veya kale burcundaki mazgallı siperlerin korkulukları arkasında bulunan düz geçit |
alure n.
|
|
307 |
Architecture |
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm |
dorsal n.
|
|
308 |
Architecture |
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür |
dorsal n.
|
|
309 |
Architecture |
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm |
dorsale n.
|
|
310 |
Architecture |
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür |
dorsale n.
|
|
311 |
Architecture |
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm |
dorser n.
|
|
312 |
Architecture |
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür |
dorser n.
|
|
313 |
Architecture |
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm |
dosel n.
|
|
314 |
Architecture |
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür |
dosel n.
|
|
315 |
Architecture |
kilise sunağı arkasında yükselen bölüm |
dossel n.
|
|
316 |
Architecture |
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür |
dossel n.
|
|
317 |
Architecture |
(evin) arkasında |
retrospective adj.
|
|
Construction |
|
318 |
Construction |
istinat duvarının arkasında yer alan toprak dolgu |
surcharge n.
|
|
Automotive |
|
319 |
Automotive |
motorlu taşıtın arkasında aracın geri geri gittiğini göstermek için yanan ışık |
back-up light n.
|
|
320 |
Automotive |
motorlu taşıtın arkasında aracın geri geri gittiğini göstermek için yanan ışık |
reversing light n.
|
|
321 |
Automotive |
sürücü koltuğunun arkasında açılır kapanır pencere olan üstü kapalı otomobil gövdesi |
berline n.
|
|
322 |
Automotive |
motorlu aracın önünde ve arkasında bulunan çarpışma şiddetini hafifletici kısımlar |
crumple zones n.
|
|
Railway |
|
323 |
Railway |
lokomotifin tahrik tekerleklerinin arkasında bulunan tekerlek takımı |
trailing truck n.
|
|
324 |
Railway |
yolcu treninde lokomotifin arkasında yer alan, posta, kargo ve valizlerin taşındığı vagon |
headend n.
|
|
325 |
Railway |
demiryolu hattının arkasında duran, eğim derecelerini gösteren küçük ve beyaz direk |
gradient post n.
|
|
Aeronautic |
|
326 |
Aeronautic |
uçağın arkasında bıraktığı iz |
vapour trail n.
|
|
327 |
Aeronautic |
uçağın arkasında bıraktığı iz |
vapor trail n.
|
|
328 |
Aeronautic |
uçağın arkasında bıraktığı iz |
condensation trail n.
|
|
Marine |
|
329 |
Marine |
gel-git sırasında yapının arkasında kalan hidrolik basınç |
residual hydraulic pressure n.
|
|
330 |
Marine |
gel-git sırasında yapının arkasında kalan su basıncı |
residual water pressure n.
|
|
331 |
Marine |
gel-git sırasında yapının arkasında kalan su düzeyi |
residual water level n.
|
|
Medical |
|
332 |
Medical |
burundaki geçitlerin ve burun arkasında yer alan boşlukların incelenmesinde kullanılan bir çeşit endoskop |
nasopharyngoscope n.
|
|
333 |
Medical |
göğüs kemiğinin arkasında |
retrosternal adj.
|
|
Anatomy |
|
334 |
Anatomy |
birçok hayvanın gözünün arkasında bulunan, az ışıkta aktif olan yansıtıcı doku tabakası |
tapetum n.
|
|
335 |
Anatomy |
her bir testisin arkasında bulunan ince uzun kanal |
epididymis n.
|
|
336 |
Anatomy |
(kemik, pul) frontal lobun arkasında yer alan bölüm |
postfrontal n.
|
|
337 |
Anatomy |
damak kemiği arkasında yer alan bölüm |
postpalatine n.
|
|
338 |
Anatomy |
(bazı hayvan kulaklarında) tragusun içinde ve arkasında yer alan çıkıntı |
post-tragus n.
|
|
339 |
Anatomy |
midenin arkasında yer alan büyük bir sempatik sinir ağı |
plexus celiacus n.
|
|
340 |
Anatomy |
midenin arkasında yer alan büyük bir sempatik sinir ağı |
coeliac plexus n.
|
|
341 |
Anatomy |
karın içi zarının arkasında bulunan |
retroperitoneal adj.
|
|
342 |
Anatomy |
arterin arkasında bulunan |
hyparterial adj.
|
|
343 |
Anatomy |
atar damarın arkasında |
hyparterial adj.
|
|
344 |
Anatomy |
vücut ekseninin arkasında yer alan |
postaxial adj.
|
|
345 |
Anatomy |
başın arkasında yer alan |
postcranial adj.
|
|
346 |
Anatomy |
frontal kemiğin arkasında yer alan |
postfrontal adj.
|
|
347 |
Anatomy |
alnın arkasında bulunan |
postfrontal adj.
|
|
348 |
Anatomy |
gangliyonun arkasında yer alan |
postganglionic adj.
|
|
349 |
Anatomy |
sinir düğümünün arkasında yer alan |
postganglionic adj.
|
|
350 |
Anatomy |
eklem çukurunun arkasında yer alan |
postglenoid adj.
|
|
351 |
Anatomy |
eklem çukurunun arkasında yer alan |
postglenoidal adj.
|
|
352 |
Anatomy |
göz arkasında yer alan |
postocular adj.
|
|
353 |
Anatomy |
ağzın arkasında bulunan |
postoral adj.
|
|
354 |
Anatomy |
damağın arkasında yer alan |
postpalatine adj.
|
|
355 |
Anatomy |
damak kemiğinin arkasında yer alan |
postpalatine adj.
|
|
356 |
Anatomy |
palatin kemiklerin arkasında bulunan |
postpalatine adj.
|
|
357 |
Anatomy |
temporal kemiğin arkasında yer alan |
post-temporal adj.
|
|
358 |
Anatomy |
kulak zarının arkasında yer alan |
post-tympanic adj.
|
|
359 |
Anatomy |
işitme kanalı arkasında bulunan |
post-tympanic adj.
|
|
360 |
Anatomy |
omurga arkasında yer alan |
postvertebral adj.
|
|
Pathology |
|
361 |
Pathology |
retina arkasında yer alan koroidin iltihaplanması |
chorioretinitis n.
|
|
Parasitology |
|
362 |
Parasitology |
hem önünde hem de arkasında özel bir kamçısı olan bir tür halkalı kurt larvası |
amphitrocha n.
|
|
363 |
Parasitology |
(parazitik nematod) anal bölüm arkasında yer alan organ |
phasmid n.
|
|
Optics |
|
364 |
Optics |
gözdeki iris tabakasının arkasında yer alan çift tümsekli şeffaf yapı |
crystalline lens n.
|
|
365 |
Optics |
göz arkasında |
retroocular adj.
|
|
Veterinary |
|
366 |
Veterinary |
atın bel kemiğinin üstünde, eyerin arkasında çıkan yara |
navel gall n.
|
|
367 |
Veterinary |
atların dizlerinin arkasında meydana gelen ekzematöz iltihaplanma ile karakterize bir hastalık |
mallanders n.
|
|
368 |
Veterinary |
atların dizlerinin arkasında meydana gelen ekzematöz iltihaplanma ile karakterize bir hastalık |
malanders n.
|
|
Biology |
|
369 |
Biology |
maksilalarının hemen arkasında yer alan üç çift uzantıya sahip (kabuklu) |
mouth-footed adj.
|
|
370 |
Biology |
(eğrelti otu) spor kümelerini yaprağın arkasında taşıyan |
dorsiparous adj.
|
|
Marine Biology |
|
371 |
Marine Biology |
arkasında solungaç görevi gören organlar yer alan yumuşakça grubu |
ceratobranchia n.
|
|
372 |
Marine Biology |
kabuklu deniz hayvanlarının ağız arkasında bulunan tabakalı uzantı |
labium n.
|
|
373 |
Marine Biology |
arkasında solungaçlı papillaları olan bir deniz tavşanı cinsi |
eolis n.
|
|
374 |
Marine Biology |
solungaçları kalbin arkasında bulunan ve iki çift dokunaca sahip küçük kabuklu veya kabuksuz deniz karındanbacaklılarına verilen ad |
opisthobranch n.
|
|
375 |
Marine Biology |
kapaksız solungaçları kalbinin arkasında bulunan ve deniz salyangozu, deniz kelebeği ve deniz tavşanlarını içeren bir karındanbacaklılar altsınıfı |
opisthobranchia n.
|
|
376 |
Marine Biology |
kapaksız solungaçları kalbinin arkasında bulunan ve deniz salyangozu, deniz kelebeği ve deniz tavşanlarını içeren bir karındanbacaklılar altsınıfı |
subclass opisthobranchia n.
|
|
377 |
Marine Biology |
kapaksız solungaçları kalbinin arkasında bulunan karındanbacaklı deniz yumuşakçalarını içeren, euthyneura infra sınıfına mensup büyük bir takım |
opisthobranchiate n.
|
|
378 |
Marine Biology |
solungaç kapağının arkasında yer alan kemik |
suboperculum n.
|
|
Zoology |
|
379 |
Zoology |
göğsün arkasında, karnın altında yüzgeçleri bulunan çoğu tatlı su ve deniz balığını kapsayan grup |
abdominales n.
|
|
380 |
Zoology |
siyah burnunun arkasında beyaz bir bölge bulunan (sığır, at) |
mealymouthed n.
|
|
381 |
Zoology |
siyah burnunun arkasında beyaz bir bölge bulunan (sığır, at) |
mealy-mouthed n.
|
|
382 |
Zoology |
arkasında beyaz dik çizgileri olan antilop |
harnessed antelope n.
|
|
383 |
Zoology |
ön ve arkasında birer yaklaştırıcı kası bulunan yapraksı solungaçlı yumuşakçaları içeren bir takım |
dimya n.
|
|
384 |
Zoology |
kabukluların karapaksında servikal kanalın arkasında bulunan kısım |
omostegite n.
|
|
385 |
Zoology |
atın başının arkasında kalan kısım |
poll n.
|
|
386 |
Zoology |
(bazı kertenkelelerde) göz arkasında yer alan pul |
postocular n.
|
|
387 |
Zoology |
(kemik veya pul) göz çukuru arkasında yer alan bölüm |
postorbital n.
|
|
388 |
Zoology |
karnın arkasında olan (kabuklu lobu) |
urogastric adj.
|
|
389 |
Zoology |
göz çukuru arkasında yer alan |
postorbital adj.
|
|
390 |
Zoology |
(sürüngene ait kemik) arka frontal kemiğin altı veya arkasında yer alan |
postorbital adj.
|
|
Botanic |
|
391 |
Botanic |
bazı bitkilerde kök ucunun hemen arkasında çabuk bölünebilen hücreler ile kök şapkasını oluşturan yapı |
calyptrogen n.
|
|
392 |
Botanic |
çeneklerinden birinin arkasında sinir kökü bulunan (bitki) |
notorhizal adj.
|
|
393 |
Botanic |
tohumlarını yapraklarının arkasında taşıyan (bitki) |
tergiferous adj.
|
|
394 |
Botanic |
tohumlarını yapraklarının arkasında taşıyan (bitki) |
tergiferous plants adj.
|
|
395 |
Botanic |
(eğrelti otu) spor kümelerini yaprağın arkasında taşıyan |
dorsiferous adj.
|
|
396 |
Botanic |
(bitki bölümleri) farklı bir bölümün arkasında yer alan |
postical adj.
|
|
397 |
Botanic |
(bitki bölümleri) farklı bir bölümün arkasında yer alan |
posticous adj.
|
|
Agriculture |
|
398 |
Agriculture |
eski sabanların arkasında bulunan bir alet |
basin former n.
|
|
Breeding |
|
399 |
Breeding |
(özellikle rodeoda) hayvanların arkasında tutulduğu kapılı ahır |
chute n.
|
|
400 |
Breeding |
(inek bel kemiği) iki kürek kemiği arasının hemen arkasında bulunan |
crop n.
|
|
History |
|
401 |
History |
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen a şeklindeki araç |
travail n.
|
|
402 |
History |
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen "A" şeklindeki araç |
travoise n.
|
|
403 |
History |
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen "A" şeklindeki araç |
travois n.
|
|
404 |
History |
atların arkasında yük taşımak için sürüklenen "A" şeklindeki araç |
travoy n.
|
|
Religious |
|
405 |
Religious |
katedral ya da kiliselerde tapınağın arkasında bulunan, meryem ana'ya adanmış olan şapel |
lady chapel n.
|
|
406 |
Religious |
mum, çiçek, haç veya süs koymak üzere sunağın arkasında yer alan çıkıntı |
altar ledge n.
|
|
407 |
Religious |
büyük bir kilise veya katedralde sunağın arkasında yer alan boşluk |
retrochoir n.
|
|
Geography |
|
408 |
Geography |
tuzlu suyun buharlaşarak arkasında bıraktığı tuzdan oluşan geniş düzlük |
salt plain n.
|
|
Military |
|
409 |
Military |
araçların arkasında çekilmede halata bağlanma usulü |
hitching up n.
|
|
410 |
Military |
yakıt alan uçağın tankerin arkasında kontak pozisyonda iken içinde kalması gereken bölge limitleri |
air refuelling envelope n.
|
|
411 |
Military |
ağır topların arkasında bulunan iki tutacaktan her biri |
maniglion n.
|
|
412 |
Military |
tek sıra halinde yürüyen askerlerin arkasında veya kısa sıralar halinde yürüyen askerlerin kanat kısmında bulunup hataları düzelten subay veya astsubay |
file closer n.
|
|
413 |
Military |
askeri birliğin en arkasında yer alan subay |
serrefile n.
|
|
414 |
Military |
askeri birliğin en arkasında yer alan subay |
serafile n.
|
|
415 |
Military |
düşman ordusunun etrafından dolaşıp arkasında ya da yanında pozisyon almak |
turn a hostile army v.
|
|
Hunting |
|
416 |
Hunting |
arkasında patlayıcısı olan, içine ince bir iğne veya pim sürülerek patlayan ateşli silah |
needle gun n.
|
|
417 |
Hunting |
avlanmış geyiğin arkasında bıraktığı ezilmiş çim izi |
abature n.
|
|
418 |
Hunting |
şarjörü tetiğin arkasında olan kısa dipçikli saldırı tüfeği |
bullpup n.
|
|
Sport |
|
419 |
Sport |
hücum eden takımın topu kendi kale çizgisinin arkasında düşürmesi ile gol yiyen takımın oyunu yeniden başlattığı top atışı |
safety kick n.
|
|
420 |
Sport |
(kriket) sahanın vurucunun arkasında kalan tarafı |
leg n.
|
|
421 |
Sport |
kalenin hemen arkasında bulunan kriket oyuncusu |
wicketkeeper n.
|
|
422 |
Sport |
(kriket) vuruş sırası gelen oyuncunun arkasında olan |
fine adj.
|
|
Football |
|
423 |
Football |
orta saha oyuncularının beklerin arkasında, solunda ve sağında konumlandığı bir hücum dizilişi |
wishbone n.
|
|
424 |
Football |
takım oyuncularının bir sonraki oyuna dair talimatları almak üzere kısa süreliğine hücum hattının arkasında toplanması |
huddle n.
|
|
425 |
Football |
hücum eden takımın topu kendi kale çizgisinin arkasında düşürmesi ile gol yiyen takımın oyunu yeniden başlattığı top atışı |
free kick n.
|
|
426 |
Football |
bir sonraki oyuna dair talimatları almak üzere kısa süreliğine hücum hattının arkasında toplanmak |
huddle v.
|
|
Baseball |
|
427 |
Baseball |
vurucunun arkasında durup topu tutan oyuncu |
backstop n.
|
|
428 |
Baseball |
vurucunun arkasında durup topu tutan oyuncu |
catcher n.
|
|
429 |
Baseball |
vurucunun arkasında durup topu tutmak |
backstop v.
|
|
Chess |
|
430 |
Chess |
uzun menzilli bir taşın (fil, kale, vezir) rakip taşı tehdit ettiği bir durumda, tehdit edilen taşın arkasında daha değerli bir taşın bulunduğu açmaz pozisyonu |
skewer n.
|
|
431 |
Chess |
uzun menzilli taşın tehdit ettiği rakip taşın arkasında daha değerli bir taşın bulunduğu açmaz pozisyonu |
skewer n.
|
|
432 |
Chess |
komşu piyonların arkasında kalıp onlar tarafından desteklenemeyen (piyon) |
backward adj.
|
|
Theatre |
|
433 |
Theatre |
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano |
callboard n.
|
|
434 |
Theatre |
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano |
call-board n.
|
|
435 |
Theatre |
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano |
notice board n.
|
|
436 |
Theatre |
sahne arkasında oyuncular için çalışma planı ve diğer ilanların asıldığı pano |
bulletin board n.
|
|
437 |
Theatre |
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde |
teaser n.
|
|
438 |
Theatre |
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde |
tormenter n.
|
|
439 |
Theatre |
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde |
tormentor n.
|
|
440 |
Theatre |
tiyatro sahnesinin yan perdeleri arkasında kalan seyirciler tarafından görünmeyen yan kısmı |
wing n.
|
|
441 |
Theatre |
tiyatro sahnesinin arkasında yer alan kubbe biçimli yapı |
dome n.
|
|
442 |
Theatre |
(antik yunan tiyatrosunda) orkestranın arkasında kalan yapı |
scena n.
|
|
443 |
Theatre |
sahne arkasında yer alan |
backstage adj.
|
|
444 |
Theatre |
sahne arkasında |
behind adv.
|
|
445 |
Theatre |
sahne arkasında |
within adv.
|
|
446 |
Theatre |
perde arkasında |
within adv.
|
|
Bookbindery |
|
447 |
Bookbindery |
kitabın arkasında yaprakların tutturulduğu şerit |
band n.
|
|
448 |
Bookbindery |
kitabın arkasında yerleştirilen deri şerit |
piece n.
|
|
Archaic |
|
449 |
Archaic |
taht veya sandalye arkasında yer alan dekoratif kumaş |
dossel n.
|
|
450 |
Archaic |
arkasında durmak |
shadow v.
|
|
Engineering |
|
451 |
Engineering |
yüksek performanslı hoparlörün arkasında bulunan, istenmeyen ses dalgalarını absorbe eden hava odalarının oluşturduğu mahfaza |
labyrinth n.
|
|
Ornithology |
|
452 |
Ornithology |
gözlerinin önünde ve arkasında kahverengimsi benekler bulunan bir ördek |
squawk duck n.
|
|
Reptiles |
|
453 |
Reptiles |
kafatasında gözlerinin arkasında bir çift açıklığı olan sürüngen |
diapsid reptile n.
|
|
454 |
Reptiles |
göz arkasında, kafatası yan kemiği ve dudak üstü arasında uzanan (pul) |
temporal adj.
|
|
Entomology |
|
455 |
Entomology |
larvalarının arkasında çıkıntı bulunan çentikli kelebekler familyasına mensup güvelere verilen ad |
notodontid n.
|
|
456 |
Entomology |
larvalarının arkasında çıkıntı bulunan çentikli kelebekler familyasına mensup güvelere verilen ad |
prominent moth n.
|
|
457 |
Entomology |
ilkel böceklerde kanat arkasında bulunan üç damardan her biri |
anal vein n.
|
|
458 |
Entomology |
böceklerde ve diğer eklembacaklıların çoğunda alt çene kemiğinin arkasında görülen, yatay hareket edebilen uzantılar |
maxilla n.
|
|
459 |
Entomology |
kabukluların maksilalarının hemen arkasında yer alan üç çift uzantıdan her biri |
maxilliped n.
|
|
460 |
Entomology |
kabukluların maksilalarının hemen arkasında yer alan üç çift uzantıdan her biri |
maxillipede n.
|
|
461 |
Entomology |
skutellum arkasında yer alan plaka |
postscutellum n.
|
|
462 |
Entomology |
böceklerin karınlarının arkasında bulunan hassas tüyler ile ilgili |
cercal adj.
|
|
Slang |
|
463 |
Slang |
internet akıl hocası (pc kullanan kişinin arkasında dikilip şuna buna tıkla vb diyen) |
backseat surfer n.
|
|
464 |
Slang |
kişinin arkasında kalan kısım |
six n.
|
|
465 |
Slang |
(katlanmış gazete) yankesicinin arkasında kendini sakladığı şey |
stiff n.
|
|
466 |
Slang |
hemen arkasında olmak |
be right up somebody's arse v.
|
|
467 |
Slang |
önü arkasında |
arse about face [uk/australia] adj.
|
|
Modern Slang |
|
468 |
Modern Slang |
daima arkasında olmak |
always has your back v.
|
|