lay on - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

lay on

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "lay on" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 48 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
lay on v. yüklenmek
lay on v. üstüne sürmek
lay on v. sağlamak
lay on v. sürmek
lay on v. ayarlamak
lay on v. saldırmak
lay on v. üzerine atılmak
lay on v. halletmek
lay on v. koymak
lay on v. yüklemek
lay on v. temin etmek
Phrasals
lay on v. vurmak
lay on v. dövmek
lay on v. saldırmak
lay on v. suç atmak
lay on v. itham etmek
lay on v. yüzeye uygulamak
lay on v. (kilo) almak
lay on v. (su, gaz vb.) dolum yapmak
lay on v. düzenleme yapmak
lay on v. (etkinlik) ayarlamak
lay on v. (kağıtları) baskı makinesine yerleştirmek
lay on v. bırakmak
lay on v. kaplamak
lay on v. donatmak
lay on v. döşemek
lay on v. birini bir şeyle yüzleştirmek
Colloquial
lay on v. abartılı davranmak
lay on v. aşırıya kaçmak
lay on v. ölçüsüz davranmak
lay on v. ölçüsünü kaçırmak
lay on v. dozunu kaçırmak
lay on v. yaymak
lay on v. sermek
lay on v. açmak
lay on v. görüntüsünü/tavrını değiştirmek
lay on v. bir görüntü/tavır takınmak
lay on v. hazır etmek
lay on v. ayarlamak
lay on v. özenle hazırlamak
lay on v. açığa vurmak
lay on v. ortaya sermek
lay on v. su yüzüne çıkarmak
lay on v. söylemek
lay on v. anlatmak
Idioms
lay on v. hazırlamak
lay on v. örgütlemek
lay on v. organize etmek

Bedeutungen, die der Begriff "lay on" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 357 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
lay it on with a trowel v. abartmak
lay the blame on somebody v. kabahati birinin üzerine atmak
lay the cards on the table v. kartlarını açmak
lay one's hands on v. yakalamak (cezalandırmak/dövmek için)
lay hands on something v. bir şeye el atmak
lay one's hands on v. sahip olmak
lay it on v. abartmak
lay it on v. pohpohlamak
lay hands on v. bulmak
lay it on thick v. çok pohpohlamak
lay eyes on v. bakmak
lay on the stocks v. kızağa çekmek
lay it on with a trowel v. methetmek
lay one's hand on v. bulmak
lay one's hands on v. ele geçirmek
lay stress on v. vurgulamak
lay the blame on v. üstüne atmak
lay hands on v. yakalamak
lay hands on v. yakalamak (cezalandırmak/dövmek için)
lay stress on v. üzerinde durmak
lay the cards on the table v. fikirlerini açıkça söylemek
lay the cards on the table v. dürüst ve açık olmak
lay it on thickly v. yağ çekmek
lay hands on v. zor kullanmak
lay the blame on v. suçu başkasının üzerine atmak
lay one's hands on v. elde etmek
not to lay a finger on someone v. kılına dokunmamak
lay eyes on v. süzmek
lay hands on v. ele geçirmek
lay it on with a trowel v. pohpohlamak
lay hands on v. el atmak
lay one's hands on v. bulmak
lay a tax on v. vergi koymak
lay it on v. göklere çıkartmak
lay on entertainment v. eğlence düzenlemek
lay on entertainment v. eğlence tertip etmek
lay on party v. parti tertip etmek
lay on party v. parti düzenlemek
lay weight on v. vurgulamak
lay weight on v. üzerinde durmak
lay emphasis on v. üzerinde durmak
lay emphasis on v. vurgulamak
lay hands on v. -e el sürmek
lay hands on v. -e dokunmak
lay a burden on v. birine sorumluluk yüklemek
lay a burden on v. birine yük yüklemek
lay a burden on v. yükü birinin sırtına yüklemek
lay hopes on v. bel bağlamak
lay hopes on v. umudunu bağlamak
lay emphasis on v. altını çizerek belirtmek
lay weight on v. önemine vurgu yapmak
lay weight on v. önemini vurgulamak
lay stress on v. altını çizerek belirtmek
lay stress on v. önemini belirtmek
lay weight on v. altını çizerek belirtmek
lay emphasis on v. önemine vurgu yapmak
lay stress on v. önemini vurgulamak
lay emphasis on v. önemini belirtmek
lay emphasis on v. önemini vurgulamak
lay weight on v. önemini belirtmek
lay stress on v. önemine vurgu yapmak
lay eyes on someone v. birisini gözüne kestirmek
lay eyes on someone v. birini gözüne kestirmek
lay eyes on someone v. gözüne birini kestirmek
lay too much stress on v. üzerinde önemle durmak
lay too much stress on v. önemle üzerinde durmak
lay great stress on something v. bir şeyin üzerinde ısrarla durmak
lay spread-eagle on the floor v. kol ve bacaklar yanlara açılmış olarak yatmak
lay on one's oars v. (kürek) çekmeyi kesmek
lay on the oars v. (kürek) çekmeyi kesmek
Phrasals
lay something on someone v. birinin üstüne bir şey (battaniye/örtü) sermek
lay hold on v. ele geçirmek
lay it off on someone v. suçu birinin üzerine atmak
lay hold on v. tutmak
lay hold on v. yakalamak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne koymak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne bırakmak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne sermek
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne atmak/yıkmak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) dayatmak/zorla benimsetmek
lay out (an amount of money) on (someone or something) v. (biri/bir şey için) (belli bir miktar) para harcamak
lay out (an amount of money) on (someone or something) v. (birine/bir şeye) (belli bir miktar) para yatırmak/bayılmak
lay out (an amount of money) on (someone or something) v. (birine/bir şeye) (belli bir miktar) para bağlamak
lay out on v. için para harcamak
lay out on v. '-e para yatırmak/bayılmak
lay out on v. '-e para bağlamak
Colloquial
lay something on someone v. birine bir fikir/plan sunmak
lay something on someone v. birini bir şeyle suçlamak
lay something on someone v. birinin üstüne atmak/yıkmak
lay something on someone v. birine bir şey hakkında suç atmak
lay something on someone v. bir şeyi birine söylemek
lay something on someone v. bir şeyi birine anlatmak
lay something on someone v. birine içini dökmek
Idioms
lay hands on v. saldırmak
lay on the shelf v. gereksiz olarak kenara ayırmak
lay on the table v. teklif sunmak
lay on one's oars v. dinlenmek
lay on the oars v. dinlenmek
lay hands on v. enselemek
lay on the shelf v. kapı dışarı etmek
lay on the table v. oylamaya sunmak
lay hands on v. (papaz) elini başı üstüne koyarak kutsamak
lay on the shelf v. çöpe atmak
lay on one's oars v. durmak
lay on the oars v. durmak
lay on the table v. ertelemek
lay on the table v. (parlamento kararını) süresiz olarak gündemden çıkarmak
lay on one's oars v. kendine tatil vermek
lay on the oars v. kendine tatil vermek
lay on the shelf v. klasöre geçirmek
lay hands on v. tecavüz etmek
lay hands on v. öldürmek
lay hands on v. hırpalamak
lay (one's) neck on the block v. kendini riske/tehlikeye atmak
lay (one's) neck on the block v. riski/tehlikeyi göze almak
lay (one's) neck on the block v. kendini ateşe atmak
lay your head on the block v. kendini riske/tehlikeye atmak
lay your head on the block v. riski/tehlikeyi göze almak
lay your head on the block v. kendini ateşe atmak
lay your neck on the block v. kendini riske/tehlikeye atmak
lay your neck on the block v. riski/tehlikeyi göze almak
lay your neck on the block v. kendini ateşe atmak
lay it on with a trowel v. abartmak
lay it on thick v. abartmak
lay one's card on the table v. açık olmak
lay one's card on the table v. açık oynamak
lay one's cards on the table v. açık oynamak
lay it on the line v. açık ve net söylemek
lay one's card on the table v. açıkça ortaya koymak
lay an embargo on v. ambargo koymak
lay an embargo on v. ambargo uygulamak
lay violent hands on v. aniden yakalamak
lay the finger on someone v. birini suçlamak
lay a (heavy) trip on someone v. birisini ağır biçimde eleştirmek
lay violent hands on v. birden kapmak
lay a heavy trip on someone v. birisini ağır biçimde eleştirmek
lay it on with a trowel v. ballandıra ballandıra anlatmak
lay the blame on somebody v. birisini suçlamak
lay the blame on somebody v. birisini sorumlu tutmak
lay a hand on somebody v. birine elini kaldırmak
lay a trip on someone v. birisini ağır biçimde eleştirmek
lay the blame on someone v. başkasını sorumlu tutmak
lay a beat down on somebody v. birini yere sermek
lay eyes on v. dikkatle bakmak
lay a finger on v. canını yakmak
lay something on the line v. dobra dobra konuşmak
lay a hand on v. el sürmek (yasak olan bir şeye)
lay a finger on v. elini sürmek
lay one's cards on the table v. gizlisi saklısı olmamak
lay it on with a trowel v. fazla övmek
lay eyes on v. görmek
lay a hand on v. el kaldırmak (dayak)
lay it on thick v. fazla övmek
lay down on the job v. işi savsaklamak
lay a finger on v. incitmek
lay eyes on v. ilk kez gözüne çarpmak
lay down on the job v. işi sermek
lay eyes on v. ilk kez görmek
lay down on the job v. işi boşlamak
lay down on the job v. işini kötü yapmak
lay the cards on the table v. kartlarını açmak
lay one's card on the table v. kartlarını açmak
lay one's head on the block v. kendini riske atmak
lay one's head on the block v. kendini okkanın altına atmak
lay it on the line v. kesin olarak ifade etmek
not lay a finger on v. kılına dokunmamak
lay one's head on the block v. kendini tehlikeye atmak
lay on the shelf v. kızağa çekmek
lay a finger on v. kılına dokunmak
lay one's head on the block v. okkanın altına girmek
lay the blame on someone v. suçu başkasının üzerine atmak
lay on the line v. riske atmak
lay on the line v. para bağlanmak
lay it on thick v. pohpohlamak
lay it on with a trowel v. pohpohlamak
lay on the line v. riske girmek
lay on the line v. riske sokmak
lay it on thick v. pireyi deve yapmak
lay on the line v. riske atılmak
lay some sweet lines on someone v. tatlı dil dökerek birisini ikna etmeye çalışmak
lay one's cards on the table v. teklifsiz olmak
lay on the line v. tehlikeye sokmak
lay on the line v. tehlikeye atmak
lay the finger on someone v. (bir suçluyu vb) işaret etmek
lay a guilt trip on someone v. yaptığı bir şey yüzünden kendisini suçlu hissettirmek
lay something out on something v. (bir şey için) (belli bir miktar) para harcamak
lay a finger on v. zarar vermek
lay some sweet lines on someone v. yağcılık ederek birini kandırmaya çalışmak
lay/put a guilt trip on somebody (us) v. yaptığı bir şey yüzünden birini suçlu hissettirmek
lay a finger on v. üzmek
lay it on thick v. yalakalık yapmak
lay it around on v. üzerine bahis oynamak
lay (one's) a finger on v. bulmak
lay (one's) a finger on v. yerini bulmak
lay (one's) a finger on v. konumunu saptamak
lay a (heavy) trip on (one) v. (birini ağır) şekilde eleştirmek
lay a (heavy) trip on (one) v. (birine fena) çıkışmak
lay a (heavy) trip on (one) v. (birini fena) azarlamak
lay a (heavy) trip on (one) v. (birine ağır) trip atmak
lay a (heavy) trip on (one) v. (birini çok) üzmek
lay a (heavy) trip on (one) v. (birinin) kafasını (çok) karıştırmak
lay a (heavy) trip on (one) v. (birini çok) şaşırtmak
lay a (heavy) trip on (one) v. (birine büyük) şaşkınlık yaşatmak
lay a (heavy) trip on (one) v. (birini) şaşkına çevirmek
lay a (heavy) trip on (one) v. (birine) kendini suçlu hissettirmek
lay a (heavy) trip on (one) v. (birine) suçluluk hissettirmek
lay a (heavy) trip on (one) v. (birine) duygu sömürüsü yapmak
lay a (heavy) trip on someone v. birini (ağır) şekilde eleştirmek
lay a (heavy) trip on someone v. birine (fena) çıkışmak
lay a (heavy) trip on someone v. birini (fena) azarlamak
lay a (heavy) trip on someone v. birine (ağır) trip atmak
lay a (heavy) trip on someone v. birini (çok) üzmek
lay a (heavy) trip on someone v. birinin kafasını (çok) karıştırmak
lay a (heavy) trip on someone v. birini (çok) şaşırtmak
lay a (heavy) trip on someone v. birine (büyük) şaşkınlık yaşatmak
lay a (heavy) trip on someone v. birini şaşkına çevirmek
lay a (heavy) trip on someone v. birine kendini suçlu hissettirmek
lay a (heavy) trip on someone v. birine suçluluk hissettirmek
lay a (heavy) trip on someone v. birine duygu sömürüsü yapmak
lay a guilt trip on someone v. birine kendini suçlu hissettirmek
lay a guilt trip on someone v. birine suçluluk hissettirmek
lay a guilt trip on someone v. birine duygu sömürüsü yapmak
lay a (heavy) trip on someone v. birine ciddi bir bilgi açıklamak
lay a (heavy) trip on someone v. birine çarpıcı/yıkıcı bir bilgi açıklamak
lay a (heavy) trip on someone v. birine altında ezileceği/ağır bir bilgi vermek
lay (one's) life on the line v. hayatını tehlikeye atmak
lay (one's) life on the line v. hayatını riske atmak
lay (one's) life on the line v. hayatı pahasına bir şeyi yapmak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) elini koymak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) eliyle dokunmak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birinin/bir şeyin/bir hayvanın) üstüne elini koymak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) bulmak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) ele geçirmek
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) yakalamak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) tutmak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) eline geçirmek
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) yerini tespit etmek
lay one's cards on the table v. tamamen açık oynamak/olmak
lay one's cards on the table v. kartlarını açmak
lay one's cards on the table v. kartları masaya sermek
lay one's cards on the table v. dürüst ve açık olmak
lay one's cards on the table v. gizlisi saklısı olmamak
lay one's eyes on v. bakmak
lay one's eyes on v. dikkatle bakmak
lay eyes on somebody/something v. görmek
lay eyes on somebody/something v. ilk kez görmek
lay eyes on somebody/something v. ilk kez gözüne çarpmak
lay your hands on someone v. birini yakalayıp/enseleyip cezasını vermek
lay your hands on something v. bir şeyi ele geçirmek/elde etmek
lay your hands on something v. bir şeye el koymak
get/lay your hands on somebody v. birini yakalamak
get/lay your hands on somebody v. birini ele geçirmek
get/lay your hands on somebody v. birini enselemek
get/lay your hands on something v. bir şeyi elde etmek
get/lay your hands on something v. bir şeye sahip olmak
lay (one's) eyes on (something) v. (bir şeyi) ilk kez görmek
lay (one's) eyes on (something) v. (bir şey) ilk kez gözüne çarpmak
lay (one's) eyes on (something) v. (bir şeyi) görmek
lay (something) on the line v. (bir şeyi) riske atmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) tehlikeye atmak
lay (something) on the line v. (bir şeye) para bağlanmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) bir şey uğruna tehlikeye/riske sokmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) feda etmek
lay (something) on the line v. dobra dobra konuşmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) dobra dobra söylemek
lay (something) on the line v. (bir şeyi) açık açık/açıkça söylemek
lay (something) on the table v. (bir şeyi) masaya yatırmak
lay (something) on the table v. (bir şeyi) tartışmaya/yoruma/değerlendirmeye açmak
lay (something) on the table v. (bir şeyi) başkalarının görüşüne açmak
lay (something) on the table v. (bir şeyi) tartışmaya sunmak
lay a finger on (someone or something) v. (birine/bir şeye) elini sürmek
lay a finger on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) incitmek
lay a finger on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) kılına dokunmak
lay a finger on somebody v. (birine) elini sürmek
lay a finger on somebody v. (birini) incitmek
lay a finger on somebody v. (birinin) kılına dokunmak
lay a guilt trip on (one) v. (birine) kendini suçlu hissettirmek
lay a guilt trip on (one) v. (birine) suçluluk hissettirmek
lay a guilt trip on (one) v. (birine) duygu sömürüsü yapmak
lay a hand on (one) v. (birine) elini kaldırmak
lay a trip on v. -i eleştirmek
lay a trip on v. '-e çıkışmak
lay a trip on v. '-i azarlamak
lay a trip on v. '-e trip atmak
lay a trip on v. '-i üzmek
lay a trip on v. '-i şaşırtmak
lay a trip on v. '-i şaşkına çevirmek
lay a trip on v. '-e kendini suçlu hissettirmek
lay a trip on v. '-e suçluluk hissettirmek
lay a trip on v. '-e duygu sömürüsü yapmak
lay emphasis on (something) v. (bir şey) üzerinde durmak
lay emphasis on (something) v. (bir şeyi) vurgulamak
lay emphasis on (something) v. (bir şeyin) önemini vurgulamak
lay emphasis on (something) v. (bir şeyin) önemine vurgu yapmak
lay emphasis on (something) v. (bir şeyi) altını çizerek belirtmek
lay emphasis on (something) v. (bir şeyin) önemini belirtmek
lay some sweet lines on v. tatlı dil dökerek ikna etmeye çalışmak
lay some sweet lines on v. yağcılık ederek kandırmaya çalışmak
lay some sweet lines on v. güzel/aşk dolu/sevgi dolu sözler söylemek
lay some sweet lines on v. tatlı sözler söylemek
lay some sweet lines on (one) v. tatlı dil dökerek (birini) ikna etmeye çalışmak
lay some sweet lines on (one) v. yağcılık ederek (birini) kandırmaya çalışmak
lay some sweet lines on (one) v. (birine) güzel/aşk dolu/sevgi dolu sözler söylemek
lay some sweet lines on (one) v. (birine) tatlı sözler söylemek
lay something on the table v. bir şeyi masaya yatırmak
lay something on the table v. bir şeyi tartışmaya/yoruma/değerlendirmeye açmak
lay something on the table v. bir şeyi başkalarının görüşüne açmak
lay something on the table v. bir şeyi tartışmaya sunmak
lay something on the table v. bir şeyi süresiz ertelemek
lay something on the table v. bir şeyi süresiz olarak ertelemek
lay something on thick v. pireyi deve yapmak
lay something on thick v. bir şeyi abartmak
lay something on thick v. bir şeyin suyunu çıkarmak
lay something on thick v. bir şeyi pohpohlamak
lay something on thick v. bir şeyi ballandıra ballandıra anlatmak
lay something on thick v. bir şeyi fazla övmek
lay stress on (something) v. (bir şeyin) üzerinde durmak
lay stress on (something) v. (bir şeye) vurgu yapmak
lay stress on (something) v. (bir şeyi) özellikle vurgulamak
lay stress on (something) v. (bir şeye) ağırlık/önem vermek
lay the blame on (one) v. başkasını sorumlu tutmak
lay the blame on (one) v. suçu başkasının üzerine atmak
lay the blame on (one) v. suçu/sorumluluğu (birine) atmak
lay the finger on (one) v. (birini) suçlamak
lay the finger on (one) v. (bir suçluyu) işaret etmek
lay the finger on (one) v. suçluyu gammazlamak
lay the finger on (one) v. suçluyu ispiyonlamak
lay your cards on the table v. açık oynamak
lay your cards on the table v. gizlisi saklısı olmamak
lay your cards on the table v. teklifsiz olmak
lay your cards on the table v. tamamen açık oynamak/olmak
lay your cards on the table v. kartlarını açmak
lay your cards on the table v. kartlarını masaya sermek
lay your cards on the table v. dürüst ve açık olmak
not lay a finger on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) kılına dokunmamak
not lay a finger on (someone or something) v. (birine/bir şeye) el sürmemek
lay yourself on the line v. kendini tehlikeye atmak
lay yourself on the line v. kendini riske atmak
lay on, macduff expr. haydi, göreyim seni
lay on, macduff expr. elinden geleni yap
lay on, macduff expr. elinden gelenin en iyisini yap
lay on, macduff expr. saldır
Speaking
who do you think you are to lay a finger on me? expr. sen kim oluyorsun da bana el kaldırıyorsun?
Trade/Economic
lay an embargo on v. ambargo koymak
Politics
lay an embargo on v. ambargo koymak
lay embargo on v. ambargo koymak
Technical
lay on air drier n. hava yastıklı kurutucu
lay-on-air drier n. hava yastıklı kurutucu
Construction
lay-on ceiling system n. oturmalı tavan sistemi
Marine
lay a ship on the stocks v. kızağa çekmek
Military
lay-on-me method n. uçak nişan usulü ile atış
Slang
lay something on someone v. birini suçlamak
lay something on someone v. birine bir şey (plan/proje) sunmak
lay the finger on someone v. suçluyu gammazlamak
lay one on v. sarhoş olmak
lay something on someone v. suçu birinin üstüne atmak
lay the finger on someone v. suçluyu ispiyonlamak