thin - Türkisch Englisch Wörterbuch

thin

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "thin" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 86 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
thin v. inceltmek
Thin the paint by adding thinner.
Tiner ekleyerek boyayı inceltin.

More Sentences
thin v. zayıflamak
Helen does not eat enough and she is getting thin.
Helen yeterince yemek yemiyor ve gittikçe zayıflıyor.

More Sentences
thin adj. ince
You should use thinner oil for the engine in summer.
Yazın motor için daha ince yağ kullanmalısınız.

More Sentences
thin adj. zayıf
I was thinner before the pandemic.
Pandemiden önce daha zayıftım.

More Sentences
General
thin v. seyrekleşmek
The number of protesters thinned out because of the harsh weather.
Kötü hava nedeniyle protestocular biraz seyrekleşmişti.

More Sentences
thin v. seyrelmek (saç)
Thinning hair is generally hereditary.
Seyrelen saçlar genellikle kalıtsaldır.

More Sentences
thin v. (duman, sis) biraz dağılmak
The heavy smoke thinned as the firemen put out the fire.
İtfaiyeciler yangını söndürürken yoğun duman biraz dağıldı.

More Sentences
thin adj. zayıf
I regret to say I find that a rather thin answer.
Üzülerek söylemeliyim ki bunu oldukça zayıf bir cevap olarak görüyorum.

More Sentences
thin adj. yetersiz
Turbochargers were used in plane engines to cope with the thin air at high altitudes.
Turboşarjlar, uçak motorlarında yüksek irtifalardaki yetersiz hava ile başa çıkmak için kullanılıyordu.

More Sentences
thin adj. seyrek (bir topluluk)
John's hair became thinner as he grew older.
John'un saçları yaşlandıkça seyreldi.

More Sentences
thin adj. sıska
I think Tom is thin.
Sanırım Tom sıska.

More Sentences
thin adj. hafif (duman/sis)
We were able to continue our cruise as the fog became thinner.
Sisin hafiflemesiyle birlikte seyrimize devam edebildik.

More Sentences
thin adj. cılız
James's lips tightened in a thin smile.
James'in dudakları cılız bir gülümsemeyle gerildi.

More Sentences
thin adj. inandırıcı olmayan
He came up with a thin excuse for not coming to the meeting.
Toplantıya gelmemek için inandırıcı olmayan bir mazeret uydurdu.

More Sentences
thin adj. ince
His car was covered with a thin layer of dust.
Arabası ince bir toz tabakasıyla kaplıydı.

More Sentences
thin adv. ince ince
Cut the dough thin before shaping it.
Hamuru şekillendirmeden evvel ince ince kesin.

More Sentences
Technical
thin adj. ince
This could be the thin end of the wedge.
Bu, kamanın ince ucu olabilir.

More Sentences
Automotive
thin adj. ince
This is the thin end of the wedge, however.
Ancak bu, kamanın ince ucu.

More Sentences
Meteorology
thin adj. ince
When we decide that 'fundamental ethical principles must be taken into account' we are skating on thin ice.
Temel etik ilkelerin dikkate alınması gerektiğine' karar verdiğimizde ince buz üzerinde kayıyoruz demektir.

More Sentences
Music
thin adj. kulak tırmalayıcı
The only thing he could hear was a thin voice coming from the old machinery.
Duyabildiği tek şey eski makinelerden gelen kulak tırmalayıcı bir sesti.

More Sentences
General
thin v. seyrelmek
thin v. incelmek
thin v. seyrekleştirmek
thin v. seyreltmek (bitkileri)
thin v. zayıflatmak
thin v. inceltmek (sıvıyı)
thin v. cılızlaşmak
thin v. kuvvetsizleşmek
thin v. (saçı) katlı keserek seyrekleştirmek
thin v. cılızlaştırmak
thin v. kuvvetsizleştirmek
thin adj. cıvık
thin adj. algın
thin adj. etsiz
thin adj. rakik
thin adj. kuvvetsiz
thin adj. az
thin adj. fazlasıyla ince
thin adj. kuru
thin adj. seyrek
thin adj. hafif
thin adj. soluk
thin adj. cansız
thin adj. arık
thin adj. çırpı gibi
thin adj. kalın olmayan
thin adj. sulu
thin adj. içine su katılmış gibi (sıvı)
thin adj. boş
thin adj. seyrek (saç)
thin adj. nahif
thin adj. verimsiz
thin adj. çelimsiz
thin adj. eksik
thin adj. sudan
thin adj. incecik
thin adj. dar
thin adj. süzük
thin adj. kısık (ses)
thin adj. mesnetsiz
thin adj. açık (renk)
thin adj. dayanaksız
thin adj. nadir
thin adj. az bulunan
thin adj. sayıca az
thin adj. az sayıda
thin adj. seyrek
thin adv. zayıf bir biçimde
thin adv. kuvvetsizce
thin adv. mesnetsiz
thin adv. dayanaksız
Trade/Economic
thin adj. teklif sayısı az olup işlemlerin zor uygulandığı (piyasa)
Technical
thin adj. seyrek
Lighting
thin adj. parlaklığı yetersiz olan (ışık)
Dyeing
thin adj. soluk (renk)
Gastronomy
thin adj. gövdesiz (şarap)
Agriculture
thin v. budamak
thin v. (bitkinin) zayıf kısımlarını kesmek
thin v. teklemek
thin adj. verimsiz (toprak)
Sport
thin n. (dağcılık) tutma yerlerinin az ve küçük olduğu tırmanış
Music
thin adj. güçlü olmayan (ses)
Photography
thin n. düşük koyuluk
thin n. ince kısım
thin adj. fotografik yoğunluğu düşük olan
thin adj. kontrastı düşük olan

Bedeutungen, die der Begriff "thin" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
become thin v. zayıflamak
As we get older, our hair naturally weakens, becomes thinner and begins to die.
Yaşlandıkça saçlarımız doğal olarak zayıflar, incelir ve ölmeye başlar.

More Sentences
make thin v. inceltmek
thin out v. inceltmek
very thin adj. incecik
General
thin films n. ince filmler
The two main types are crystalline solar panels and thin film (or amorphous) panels.
İki ana tip kristal güneş panelleri ve ince film (veya amorf) panellerdir.

More Sentences
thin-film n. ince film
By comparison, thin-film cells can come in long rolls or strips for large-scale applications.
Karşılaştırıldığında, ince film hücreleri büyük ölçekli uygulamalar için uzun rulolar veya şeritler halinde gelebilir.

More Sentences
become thin v. incelmek
The atmosphere becomes thinner as you climb higher.
Yükseğe tırmandıkça atmosfer incelir.

More Sentences
as thin as adj. kadar ince
Tom isn't as thin as I am.
Tom benim kadar ince değil.

More Sentences
as thin as adj. kadar zayıf
Tom isn't as thin as I am.
Tom benim kadar zayıf değil.

More Sentences
Technical
thin film coating n. ince film kaplama
The thin film coating will be analyzed by XRD, SEM and AFM.
İnce film kaplama XRD, SEM ve AFM ile analiz edilecektir.

More Sentences
Medical
thin lips n. ince dudaklar
A typical Irish woman usually has thick eyebrows, fair skin, and thin lips.
Tipik bir İrlandalı kadının genellikle kalın kaşları, açık teni ve ince dudakları vardır.

More Sentences
General
long and thin eggplant n. kemerpatlıcanı
a thin time n. sıkıntılı bir devre
thin sheet of dough n. yufka
thin and smooth leaf n. canfes gibi yaprak
thin glue n. ince tutkal
thin bread n. lavaş
thin shelled mussel n. ince kabuklu midye
thin skin n. alıngan
thin edge of the wedge n. zararlı bir gelişmenin başlangıcı
thin edge of the wedge n. tehlikeli bir gelişmenin başlangıcı
thin-skinned plum n. üryani eriği
thin-lipped grey mullet n. pulaterina
razor-thin victory n. kıl payı farkla kazanılan zafer
razor-thin victory n. çok küçük farkla kazanılan zafer
rail thin n. sıfır beden
stick thin n. sıfır beden
a thin slice of melted cheese n. ince bir dilim eritilmiş peynir
stick-thin models n. sıska mankenler
getting thin n. incelen
getting thin n. zayıflama
getting thin n. zayıflayan
getting thin n. incelme
thin hair n. ince saç
thin eyebrow n. ince kaş
thin pin charger n. ince uçlu şarj aleti
thin pin charger n. ince uçlu şarj cihazı
thin dress n. ince elbise
thin leg n. zayıf bacak
thin smile n. yapmacık gülümseme
thick and thin n. her zorluk ve engel
thin air n. bulunamayacak yer
thin person n. zayıf kimse
thin person n. sıska kimse
thin air n. hiçbir yer
thin-skinnedness n. kırılgan olma
thin-skinnedness n. ince derili olma
thin-skinnedness n. hassas olma
wafer-thin n. çok az fark
a tall and thin man n. uzun ve ince bir adam
get thin v. arıklamak
evanish into thin air v. sır olmak
vanish into thin air v. kayıplara karışmak
thin down v. zayıflatmak
thin of v. inceltmek
evanish into thin air v. havada yok olup gitmek
dissolve into thin air v. ortadan kaybolmak
wear thin v. aşınıp incelmek
get thin v. telesimek
become thin and weak v. kurumak (kişi)
thin down v. seyreltmek
get thin v. süzülmek
thin out v. seyreltmek
get very thin v. tazıya dönmek
wear thin v. incelmek
thin out v. incelmek
thin down v. inceltmek
disappear into thin air v. sırra kadem basmak
thin out v. zayıflatmak
spread something thin v. bir şeyi ince bir tabaka halinde sürmek
grow thin v. zayıflamak
become thin and weak v. kurumak
press into thin sheets v. ince kağıtlara basmak
thin out v. zayıflamak
thin down v. zayıflamak
thin of v. seyreltmek
get thin v. zayıf düşmek
dissolve into thin air v. kayıplara karışmak
thin of v. zayıflamak
roll dough thin v. yufka açmak
vanish into thin air v. sırra kadem basmak
thin of v. zayıflatmak
get thin and weak v. sıskalaşmak
thin down v. incelmek
wear thin v. aşınmak
get very thin v. çöpe dönmek
become thin v. çirozlaşmak
vanish in thin air v. sırra kadem basmak
wear thin v. (şakanın vb) tadı kaçmak
run thin v. azalmak
thin a paint v. boya inceltmek
wear thin v. gitgide zayıflamak
wear thin v. yıpranmak
wear thin v. itibarsızlaşmak
wear thin v. gözden düşmek
as thin as a rake adj. bir deri bir kemik
as thin as a lath adj. bir deri bir kemik
with long and thin moustache adj. kaytan bıyıklı
pale and thin adj. solucan gibi
very thin adj. ipince
as thin as a rake adj. çok zayıf
tall and thin adj. sırık gibi
very thin adj. iskelet gibi
as thin as a wafer adj. incecik
thin enough adj. yeterince ince
thin skinned adj. duygusal
frail and thin adj. zayıf nahif
as thin as a lath adj. dal gibi
as thin as a rake adj. çöp gibi
as thin as a lath adj. çok zayıf
as thin as adj. gibi ince
as thin as a lath adj. çöp gibi
as thin as a rake adj. değnek gibi
as thin as adj. gibi zayıf
as thin as a rake adj. dal gibi
as thin as a lath adj. değnek gibi
thin-skinned adj. alıngan
wafer-thin adj. ipince
thin-skinned adj. hassas
thin-skinned adj. kırılgan
wafer-thin adj. incecik
thin-skinned adj. buluttan nem kapan
thin-skinned adj. darılgan
wafer-thin adj. zar gibi ince
thin-sliced adj. ince dilimlenmiş
thin-skinned adj. fazla duygusal
too thin adj. (gereğinden fazla) fazla zayıf
razor-thin adj. çok ince
thick-and-thin adj. asla ihanet etmeyen
thick-and-thin adj. körü körüne sadakat gösteren
thin-bodied adj. zayıf
thin-lipped adj. ince dudaklı
thin-skinned adj. ince derili
thin-skinned adj. ince kabuklu
thin-hided adj. hassas
wafer-thin adj. fazlasıyla ince ve düz
wafer-thin adj. oldukça az
paper-thin adj. yetersiz
paper-thin adj. uydurma
paper-thin adj. ikna etmeyen
paper-thin adj. aşırı ince
paper-thin adj. kağıt gibi ince
paper-thin adj. eften püften
out of thin air adv. havadan
out of thin air adv. hiç yoktan
out of thin air adv. birdenbire
out of thin air adv. aniden
out of thin air adv. haber vermeden
out of thin air adv. uyarmaksızın
Phrasals
thin out v. seyrelmek
thin down v. azaltmak
thin out v. yoğunluğu azalmak
thin out v. sayısını azaltmak/düşürmek
thin down v. sayısını azaltmak/düşürmek
thin down v. kısmak
thin down v. küçültmek
Phrases
through thick and thin adv. iyi günde kötü günde
Proverb
thin edge of the wedge sıçan geçer yol olur
Colloquial
thin dime n. çok az miktarda para
thin dime [dated] [us] n. cüzi bir para
thin dime [dated] [us] n. incecik bir on sent
thin dime n. cüzi bir fiyat
thin dime n. ucuz şey
thin dime [dated] [us] n. tek bir bozukluk
bone-thin adj. bir deri bir kemik
rail thin expr. zapzayıf
rail thin expr. ipince
my patience is wearing thin expr. sabrım taşıyor
thin on the ground expr. bir elin parmaklarını geçmez
no matter how thin you slice it, it's still baloney expr. ne kadar boyarsan boya hala aynı saçmalık
no matter how thin you slice it, it's still baloney expr. ne kadar süslersen süsle hala aynı zırvalık
Idioms
thin end of the wedge n. gittikçe büyüyen bir hareketin ilk adımı
thin end of the wedge n. gittikçe önemli olan bir hareketin ilk adımı
(the) thin end of the wedge n. küçük ama nihayetinde istenmeyen sonuçlar doğuracak bir durum
thin excuse n. sudan bahane
a thin line n. ince çizgi
a fine/thin line n. ince bir çizgi
a thin skin n. alıngan tip
a thin skin n. kolay alınan kimse
as thin as a rake n. aşırı zayıf
thin as a rail n. aşırı zayıf
as thin as a rail n. aşırı zayıf
thin as a rake n. aşırı zayıf
a thin skin n. kolay alınan kimse
a thin line between love and hate n. sevgi ve nefret arasında ince bir çizgi
thin reed n. güvenilmeyecek, zayıf bir umut/destek
skate on thin ice v. arı kovanına çomak sokmak
spread oneself too thin v. kırk tarakta bezi olmak
be as thin as a lath v. bir deri bir kemik kalmak
be as thin as a rake v. bir deri bir kemik kalmak
be as thin as a stick v. bir deri bir kemik kalmak
into thin air v. aniden yok olmak
pull something out of thin air v. hiç yoktan yaratmak
pull something out of thin air v. şapkadan tavşan çıkarmak
disappear into thin air v. kayıplara karışmak
be thin on the ground v. türüne az rastlanır olmak
be thin on the ground v. az bulunur olmak
walk on thin ice v. temkinli davranmak
walk on thin ice v. dikkat etmek zorunda olmak
walk on thin ice v. ince buz üzerinde yürümek
walk on thin ice v. dikkatli olmak
walk on thin ice v. ayağını denk almak
walk on thin ice v. dikkat etmek
walk a thin line between something v. iki tarafı da dengede tutmak
walk a thin line between something v. ince bir çizgi üzerinde yürümek
have a thin time v. parasız kalmak
have a thin time of it v. (maddi olarak) dara düşmek
have a thin time of it v. (parasal olarak) sıkıntıya düşmek
have a thin time v. darda olmak
have a thin time of it v. darda olmak
have a thin time v. (parasal olarak) sıkıntıya düşmek
have a thin time v. (maddi olarak) dara düşmek
have a thin time of it v. parasız kalmak
be (skating/walking) on thin ice v. ince buz üzerinde yürümek
skate on thin ice v. riskli bir iş yapmak
skate on thin ice v. risk altında olmak
be (skating/walking) on thin ice v. risk altında olmak
be (skating/walking) on thin ice v. riskli bir iş yapmak
skate on thin ice v. ince buz üzerinde yürümek
vanish into thin air v. buhar olmak
be as thin as a rake (brit/aus) v. kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak
be as thin as a rail (us) v. kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak
be as thin as a rail (us) v. bir deri bir kemik olmak
be as thin as a rake (brit/aus) v. bir deri bir kemik olmak
be thin on top v. kafasında az saç olmak
get thin on top v. saçları dökülmek
get thin on top v. kelleşmek
wear thin v. sabrı taşmak
be as thin as a lath v. çöpe dönmek
be as thin as a stick v. çöpe dönmek
be as thin as a rake v. çöpe dönmek
be as thin as a lath v. çok zayıflamak
be as thin as a rake v. çok zayıflamak
be as thin as a stick v. çok zayıflamak
spread oneself too thin v. aynı anda pekçok işle uğraşmak
stretch oneself too thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
stretch oneself too thin v. kapasiteyi zorlamak
appear out of thin air v. birdenbire/aniden belirivermek/ortaya çıkmak
appear out of thin air v. kolay kolay önüne çıkmak
appear out of thin air v. bir daha bu (şeyi) bulamamak
tread a thin line between (something) v. (iki şey) arasında denge oluşturmak
tread a thin line between (something) v. (iki şey) arasında denge kurmak
tread a thin line between (something) v. (iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek
tread a thin line between (something) v. (iki şey) arasında denge sağlamak
tread/walk a thin line v. ince bir çizginin iki tarafında gidip gelmek
tread/walk a thin line v. hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak
tread/walk a thin line v. ince bir çizgide olmak
tread/walk a thin line v. ince bir çizgide yürümek
tread/walk a thin line v. tehlikeli sularda yüzmek
have a thin skin v. çok duyarlı olmak
have a thin skin v. kolayca kırılan biri olmak
have a thin skin v. alıngan olmak
have a thin skin v. söylenenlere hemen üzülmek
have a thin skin v. kolay alınan biri olmak
appear out of thin air v. bir anda ortaya çıkmak
appear out of thin air v. yoktan var olmak
appear out of thin air v. birden bire belirivermek
have a thin skin v. kolay alınan biri olmak
appear out of thin air v. yoktan var olmak
appear out of thin air v. birdenbire belirivermek
appear out of thin air v. nereden olduğu belli olmayan bir şekilde ortaya çıkmak
appear out of thin air v. birdenbire/aniden belirivermek/ortaya çıkmak
appear out of thin air v. bir anda ortaya çıkmak
be (walking) on thin ice v. büyük risk altında olmak
be (walking) on thin ice v. riskli bir iş yapmak
be (walking) on thin ice v. tehlikeli sularda yüzmek
be (walking) on thin ice v. ince buz üzerinde yürümek
be (walking) on thin ice v. tehlike altında olmak
be skating on thin ice v. tehlikeli sularda yüzmek
be skating on thin ice v. ince buz üzerinde yürümek
be skating on thin ice v. riskli bir iş yapmak
be skating on thin ice v. büyük bir risk almak/riske girmek
be thin on top v. kelleşmiş olmak/kelleşmek
be thin on top v. saçları dökülmüş olmak/dökülmek
get thin on top v. kelleşmiş olmak/kelleşmek
be thin on top v. kafasında az saç olmak/kalmak
get thin on top v. tepesi açılmak
get thin on top v. kafasında az saç olmak/kalmak
get thin on top v. saçları dökülmüş olmak/dökülmek
be thin on top v. tepesi açılmak
disappear into thin air v. yer yarılıp yerin dibine girmek
disappear into thin air v. buhar olmak
pluck (something) out of the thin air v. (bir şeyi) uydurmak
pluck (something) out of the thin air v. (bir şeyi) gökten zembille indirmek
pluck (something) out of the thin air v. (bir şeyi) rastgele söylemek/üretmek
pluck (something) out of the thin air v. (bir şeyi) tesadüfen ortaya çıkarmak
pull (something) out of the/thin air v. (bir şeyi) rastgele söylemek/üretmek
pull (something) out of the/thin air v. şapkadan tavşan çıkarmak
pull (something) out of the/thin air v. (bir şeyi) yoktan var etmek
pull (something) out of the/thin air v. (bir şeyi) uydurmak
pull (something) out of the/thin air v. (bir şeyi) gökten zembille indirmek
pull (something) out of the/thin air v. (bir şeyi) hiç yoktan yaratmak
pull (something) out of the/thin air v. (bir şeyi) tesadüfen ortaya çıkarmak
spread yourself too thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread yourself too thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread yourself too thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread (oneself) thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread (oneself) thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread (oneself) thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread too thin v. aynı anda pek çok işle uğraşmak
spread too thin v. kırk tarakta bezi olmak
spread too thin v. aynı anda birçok işe bölünmek
spread (something or oneself) too thin v. (birini/bir şeyi) pek çok işe/göreve bölmek
tread/walk a thin line v. tehlikeli sularda yüzmek
tread/walk a thin line v. çok ince bir çizgide olmak/yürümek
walk on a thin line between (something) and (something else) v. (bir şeyle başka bir şey) arasında ince bir çizgi üzerinde yürümek/ilerlemek
spread oneself thin v. işi başından aşkın olmak
spread oneself thin v. iki ayağı bir pabuca girmek
spread oneself thin v. aynı anda birden fazla iş ile uğraşmak
thin on top adj. kabak gibi
paper thin adj. kağıt gibi
paper thin adj. kağıt inceliğinde
paper thin adj. çok yetersiz
paper thin adj. çok zayıf
paper thin adj. kağıt kadar ince
skating on thin ice adj. tehlikeli sularda yüzen
skating on thin ice adj. riskli bir iş yapan
skating on thin ice adj. büyük bir risk alan/riske giren
through thick and thin expr. hem iyi hem kötü günlerde
on thin ice expr. nazik durumda
on thin ice expr. müşkül vaziyette
through thick and thin expr. her güçlüğe katlanarak
on thin ice expr. tehlikede
on thin ice expr. büyük bir riske girmiş
thin end of the wedge expr. sonradan başa iş açabilecek önemsiz şey
out of thin air expr. hiç yoktan
through thick and thin expr. iyi günde de kötü günde de
on thin ice expr. incecik buz üstünde
on thin ice expr. tehlikeli durumda
on thin ice expr. zor durum
on thin ice expr. pamuk ipliğine bağlı
on thin ice expr. çok kırılgan durumda
on thin ice expr. çok riskli durum
from thin air expr. hiç yoktan
as thin as a rail expr. zapzayıf
as thin as a rake expr. zapzayıf
as thin as a rail expr. ipince
as thin as a rake expr. ipince
as thin as a rake expr. incecik
thin as a rake expr. incecik
as thin as a rail expr. incecik
thin as a rail expr. incecik
thin as a stick expr. incecik
thin as a stick expr. aşırı zayıf
as thin as a stick expr. incecik
as thin as a stick expr. aşırı zayıf
on thin ice expr. ince bir buz tabakası üstünde
make out of thin air yoktan var etmek
create out of thin air yoktan var etmek
pull something out of thin air yoktan var etmek
from thin air yoktan
out of thin air yoktan
be thin on top kelleşmek
be thin on top kelleşmiş olmak
be thin on top tepesi açılmak
be thin on top saçları dökülmüş olmak
Speaking
the walls are thin expr. duvarlar ince
my patience is wearing thin expr. sabrım tükeniyor
Trade/Economic
thin market n. işlem hacmi düşük olan piyasa
thin market n. sığ piyasa
thin corporation n. sermayesi ağırlıklı olarak hissedarlardan borçlanma yoluyla sağlanan şirket
thin market n. zayıf piyasa
thin capitalization n. sermayesi ağırlıklı olarak hissedarlardan borçlanma yoluyla sağlanan şirket
thin capitalization n. örtülü sermaye
thin market n. dar piyasa
thin capitalization n. örtülü sermaye
thin capitalisation n. örtülü sermaye
thin capitalisation n. örtülü sermaye
thin capitalization n. örtülü sermaye
thin capitalisation n. örtülü sermaye
thin capitalization n. örtülü sermaye
Technical
thin ethernet n. ince ethernet
thin stratum n. ince tabaka
thin wall n. ince duvar
thin section n. ince kesit
magnetic thin film n. ince manyetik film
thin layer chromatographic method n. ince tabaka kromatografisi yöntemi
thin route network n. seyrek trafikli ağ
thin section n. ince yer
thin plate weir n. ince kenarlı savak
thin plate model n. ince levha modeli
thin film resistor n. ince film direnç
thin-film capacitor n. ince film kondansatör
thin-layer chromatography n. ince tabaka kromatografisi
thin-film storage n. ince film bellek
thin-film lubrication n. ince filmli yağlama
thin-film memory n. ince film bellek
thin-film coating n. ince örtü
thin-wailed open sections n. ince cidarlı açık kesitler
thin-plate weir n. keskin kenarlı savak
thin-shell tube n. ince etli boru
thin sheet metal n. ince sac
thin oil n. ince yağ
thin-layer chromatography n. ince tabaka kromatografısi
thin ribbed plate n. ince kaburgalı levha
thin sheet steel n. incesac
thin-slab vault n. kabuktonoz
thin section n. ince profil
thin plate n. ince levha
thin sheet steel n. ince çelik levha
thin-walled pipe n. ince etli boru
thin film n. ince film
thin-walled bearing n. ince cidarlı yarım yatak
thin walled plain bearing n. ince cidarlı kaymalı yatak
thin plastic sheet n. ince plastik levha
thin natural screen n. ince doğal örtü
thin-walled half bearing n. ince cidarlı yarım yatak
hexagon thin nut n. altıköşe ince somun
thin hexagonal head bolt n. ince altıgen başlı civata
thin sheet glass n. ince pencere camı
thin slab casting n. ince yassıkütük dökümü
thin-film electroluminescence n. ince zar elektriksel ışıması
thin film deposition techniques n. ince zar bırakım yöntemleri
thin oxide film n. ince oksit zar
thin-lens equation n. ince mercek denklemi
thin film diamond n. ince zar elması
thin lens n. ince mercek
thin slab n. ince slab
thin foil n. ince folyo
thin foil n. ince varak
thin film n. ince zar
thin slab casting machine n. ince yassıkütük döküm makinesi
thin film coating n. ince zar kaplama
thin slab n. ince yassıkütük
thin section n. ultramikrotomda dilinmiş kesit
multiple thin layers n. ince çok katlı tabakalar
ferroelectric thin films n. ferrolektrik ince zar
extra thin sheet glass n. çok ince düz cam
medium thin slab casting n. orta incelikli slab dökümü
medium thin slab casting n. orta incelikli yassıkütük dökümü
direct current in the electrodes of thin metal foils and polycarbonate film dielectric n. polikarbonat film dielektrik ve ince metal yaprakların elektrotlarındaki doğru akım
intersector thin flexible card n. sektörlerarası ince esnek kart
thin flexible vertical specimen n. düşey konumlu ince esnek deney numunesi
thin-edged blade n. ince kenarlı kanat
thin film technology n. ince film teknolojisi
unchamfered hexagon thin nut n. pahsız altıköşe ince somun
chamfered hexagon thin nut n. pahlı altıköşe ince somun
thin walled pressure vessel n. ince cidarlı basınçlı tüp
thin-walled circular cylindrical tube n. ince-kalınlıklı dairesel silindirik tüp
thin section analysis n. ince kesit analizi
make thin v. inceltmek
thin walled adj. ince cidarlı
thin-webbed adj. narin gövdeli
thin-walled adj. ince duvar
thin-walled adj. narin cidarlı
thin-walled adj. ince cidarlı
thin-walled adj. ince etli
thin-walled adj. ince duvarlı
screened and thin wall sheathed adj. ince duvar örtülü ve siperli
thin-wall adj. ince cidarlı
thick-and-thin adj. bir kasnağı diğerinden daha kalın olan (halat takımı)
Computer
thin space n. ince boşluk
thin frame n. ince çerçeve
thin paper n. ince kağıt
thin client n. bağlı program
thin client n. sunucudaki sisteme bağlı çalışan yazılım veya donanım cihazı
magnetic thin film n. ince manyetik film
thin client n. zayıf istemci
Informatics
thin film circuit n. ince film devre
thin server n. küçük sunucu
thin client fat server model n. küçük istemci büyük sunucu modeli
thin client n. sade istemci
thin client n. küçük istemci
thin route network n. seyrek trafikli ağ
thin provisioning n. bilgi işlem kaynaklarının daha akıllıca tahsis edilmesi ile daha az kaynak kullanma/satın alma
Telecom
thin route network n. seyrek güzergahlı ağ
thin-film optical modulator n. ince filmli optik kipleyici
thin client n. ince istemci
thin server n. küçük sunucu
thin-film optical waveguide n. ince film optik dalga kılavuzu
thin client fat server model n. ince istemci büyük sunucu modeli
Electric
thin film resistor n. ince film direnç
thin-wall conduit n. elektrik kablolarının etrafını çevirmekte kullanılan hafif çelik boru
Textile
thin socks n. ince çorap
thick-and-thin adj. aralıklı olarak daha kalın kısımları olan (iplik)
Construction
thin film oven n. ince örtü fırını
thin board n. padavra
thin board n. balar
thin-shell precast concrete ribbed panel n. öndökümlü filigran döşeme panosu
thin arch dam n. ince kemer baraj
thin-shell concrete n. ince betonarme kemerli/kubbeli çatı
Automotive
thin lining n. ince balata
thin film technology n. ince film teknolojisi
thin lining n. ince kaplama
hex thin nut n. altı köşe kontra somun
thin wall casting n. ince cidarlı döküm
thin film transistor liquid crystal display n. ince film transistörlü sıvı kristal ekran
Traffic
thin surface layer n. ince tesviye tabakası
thin levelling surface n. ince tesviye yüzeyi
Marine
thick-and-thin block n. aynı düzlemde farklı çaplarda iki kasnağı olan palanga makarası
Medical
thin layer chromatography n. ince tabaka kromatografi
thin layer chromatography n. ince tabaka kromatografisi
thin-layer chromatography n. ince tabaka kromatografisi
thin layer liquid-based cytology n. ince tabaka sıvı bazlı sitoloji
thin-slice imaging n. ince kesit görüntüleme
Food Engineering
thin juice n. sulu şerbet
thin layer chromatography method n. ince tabaka kromatografisi metodu