ground - Turkish English Dictionary
History

ground

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "ground" in Turkish English Dictionary : 122 result(s)

English Turkish
Common Usage
ground n. yer
ground n. zemin
ground n. toprak
General
ground n. dayanak
ground n. yer (yerin yüzü)
ground n. meşecik
ground n. fon
ground n. arazi
ground n. meydan
ground n. temel
ground n. telve
ground n. tortu
ground n. arsa
ground n. mesafe
ground n. neden
ground n. kara
ground n. kaide
ground n. sebep
ground n. yeryüzü
ground n. bayır
ground n. çekilmiş
ground n. kurtluca
ground n. dip
ground n. prensip
ground n. saha
ground n. yer
ground n. taban
ground n. toprak
ground n. toprak bağlantısı
ground n. toprak hattı
ground n. alan
ground n. deniz dibi
ground n. mülk
ground n. çalışma alanı
ground n. çalışma konusu
ground n. kriket sahasının bir bölümü
ground n. profesyonel kriket oyuncuları
ground n. özel toprak
ground n. maden işleri yapılan kaya veya oluşum
ground v. yere sermek
ground v. dayanmak (bir sebebe)
ground v. uçamamak (uçak hava koşullarından dolayı)
ground v. temellenmek
ground v. iyileşmek
ground v. hareket izni vermemek
ground v. dışarı çıkartmamak (birini ceza olarak)
ground v. çakmak
ground v. karaya oturmak
ground v. dayatmak (bir sebebe)
ground v. kurmak
ground v. yere indirmek
ground v. dayandırmak
ground v. dayanmak
ground v. uçurtmamak (uçağı)
ground v. karaya oturtmak
ground v. temellendirmek
ground v. topraklamak
ground v. (gemiyi) karaya oturtmak
ground v. (uçak) inmek
ground v. (gemi) karaya oturmak
ground v. etini yüzerek deri yüzeyini hazırlamak
ground v. (jokeyi) yarıştan men etmek
ground v. (sürücüyü) trafikten men etmek
ground v. soyut veya sonuçsuz tartışmalardan sonra somut bir sonuca ulaşmak
ground v. (dekoratif çalışmaya) arka plan vermek
ground v. sürtmek
ground v. (uçak) yere indirmek
ground v. cezalandırmak
ground adj. zeminde duran
ground adj. zemine yakın duran
ground adj. zemine ait
ground adj. karada çalışan
ground adj. yüzeyi sürtülerek aşındırılmış
ground adj. yüzeyi sürtülerek pürüzlendirilmiş
ground adj. çekilmiş
Law
ground n. gerekçe
Technical
ground n. zemin
ground n. yerprak
ground v. zeminlemek
ground adj. öğütülmüş
ground adj. taşlanmış
ground adj. bitmiş yüzeyli
ground adj. kalınlığı azaltılmış
ground adj. kenarları sivriltilmiş
ground adj. ince parçacıklar halinde öğütülmüş
Electric
ground v. topraklamak
ground v. topraklamak (cihazı)
Textile
ground n. kumaşın dokuma, renk veya doku ile ayırt edilen yüzey görünümü
ground n. desenli bir kumaşın düz zemini
ground n. danteldeki desenleri destekleyen veya bir arada tutan ilmek ve düğümler
ground n. ağ zemin
Architecture
ground n. pervazların üzerine yapıştırıldığı sıvalı ahşap parçası
Construction
ground n. aside karşı dayanıklı sıvı veya macun
ground n. duvar kağıdına basılan düz kaplama
ground n. sıvayı bitirmeye yardımcı olan ahşap veya metal şeritler
ground n. açıklıklarda alçı durdurucu olarak kullanılan ahşap şerit veya köşe silmesi
Dyeing
ground v. (boya yüzeyini) astarla kaplamak
Automotive
ground n. kısa devre
ground n. şasi devresi
ground n. şasiye bağlanan batarya ucu
ground n. toprak hattı
ground n. topraklama
Aeronautic
ground v. uçuşu önlemek
Printing
ground n. rölyef zemini
ground n. üzerinde kabartma tasarımı yapılan sert ancak dövülebilir madde
Gastronomy
ground adj. öğütülmüş
Botanic
ground adj. bodur ve genellikle yer örtücü (bitki)
Meteorology
ground n. yerin hali
Sport
ground n. futbol stadyumu
ground n. kriket sahası
ground v. topu kasıtlı olarak yere doğru atmak
ground v. yerden giden topa vurmak
Football
ground n. koşu ağırlıklı bir tür futbol hücumu
ground v. (rakibi) yere sermek
ground adj. hücum oyununun bir bölümüyle ilgili
Baseball
ground v. (beyzbol) topu yere atmak
Music
ground n. polifonik bestenin bası olarak kullanılan düz melodi
ground n. bas melodi
ground n. bas olarak kullanılan düz melodi içeren kompozisyon
Painting
ground n. üzerine resim veya süsleme yapılan yüzey
Theatre
ground n. tiyatroda orkestra bölümü
Ottoman Turkish
ground n. mebde

Meanings of "ground" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
ground meat n. kıyma
General
confined ground water n. tutuk yeraltı suyu
ground attendant n. yer görevlisi
hole in the ground n. yerdeki delik
summer camping ground n. yayla
ground rent n. arazi rantı
stamping ground n. sık sık gidilen yer
ground under the feet n. ayakaltı
ground truth n. arazi araştırması
ground beetle n. toprak böceği
ground ball n. yerden giden top
ground ivy n. yer sarmaşığı
made ground n. dolgu zemin
ground engineer n. zemin mühendisi
ground pine n. kurt ayağı
plot of ground n. toprak parçası
ground crew n. havaalanında yer mürettebatı
landing ground n. iniş alanı
ground cloth n. yaygı
ground glass n. buzlucam
dumping ground n. çöplük
ground gear n. tonoz
ground line n. ana çizgi
ground floor n. zemin katı
parade ground n. tören meydanı
roasted and ground coffee n. kurukahve
ground tackle n. tonoz
ground forces n. kara kuvvetleri
ground speed n. yer hızı
camping ground n. kamp yeri
ground beetle n. ağılıböcek
ground floor n. alt kat
ground floor n. yerkatı
football ground n. futbol alanı
camp ground n. kamp yeri
ground cedar n. sedir ağacı
ground plane n. yatay düzlem
stamping ground n. uğrak
ground swell n. dip dalgası
ground plate n. taban kirişi
ground engineering n. zemin mühendisliği
ground travel n. kara yolculuğu
burial ground n. mezarlık
hunting ground n. av bölgesi
ground plan n. zemin planı
loose ground n. gevşek toprak
recreation ground n. dinlenme yeri
ground rule n. temel kural
landing on the ground n. yere iniş
wet ground n. ıslak zemin
ground fir n. çam ağacı
ground truth n. arazi doğrulaması
ground studies n. zemin etüdü
ground rent n. arsa kirası
loose ground n. gevşek zemin
ground sill n. tabanlık
ground rice n. pirinç unu
ground form n. gövde
dry ground n. kuru zemin
ground war n. kara savaşı
common ground n. ortak bir zevk, görüş, tutku vb
ground water n. yeraltı suyu
football ground n. futbol sahası
ground water conservation n. yeraltı suyu muhafazası
ground attack n. kara saldırısı
ground snake n. küçük yılan
ground floor n. zemin kat
ground war n. kara harekatı
ground form n. temel
ground level n. zemin seviyesi
marshy ground n. batak arazi
ground warfare n. yer savaşı
ground crew n. yer hizmetlileri
ground level n. toprak seviyesi
testing ground n. deneme alanı
common ground n. ortak zemin
measurement of ground area n. arazi ölçüm
above the surface of the ground n. yerüstünde
above-ground n. yerüstünde
middle ground n. ikisinin ortası
middle ground n. ikisi ortası
ground hog day n. 2 şubat
ground source n. yer üstü kaynağı
ground oilcake n. köftün
ground oilcake n. küspe
uneven ground n. bozuk zemin
ground substance n. esas madde
breaking new ground n. çığır açma
children's ground n. çocuk bahçesi
ground texture n. zemin dokusu
flat ground n. düz arazi
ground-colour n. fon
ground-color n. fon
recreational ground n. eğlence-dinlence alanı
ground level n. zemin hizası
ground photograph n. yer fotoğrafı
ground plot n. arsa
ground level n. zemin düzeyi
ground line n. toprak hattı
ground line n. toprak çizgisi
ground profile n. arazi kesiti
ground network n. topraklama şebekesi
ground noise n. uğultu
ground air communications n. yer-hava iletişimi
ground plane n. yer düzlemi
ground profile n. siyah hat
ground wave n. yer dalgası
ground noise n. zemin gürültüsü
ground mapping n. üzerinde uçulan yer haritası
ground plot n. yapı arazisi
hilly ground n. engebeli zemin
hilly ground n. arızalı arazi
hunting ground n. avlanma sahası
level ground n. düz arazi
marshy ground n. bataklık
marshy ground n. batak zemin
marshy ground n. bataklık arazi
muddy ground n. çamur zemin
proving ground n. deneme alanı
uneven ground n. eşit olmayan
uneven ground n. düz olmayan toprak
burial ground n. kabristan
burying ground n. kabristan
forbidden ground n. yasak bölge
sinking up the ground n. toprak kayması
burying ground n. mezarlık
common ground n. ortak payda
high ground n. üstünlük
high ground n. üstün gelme
ceremonial ground n. tören alanı
ceremonial ground n. seremoni alanı
spawning ground n. yumurtlama alanı
breeding ground n. üreme alanı
ground anchorage n. zemin ankrajı
ground swell n. parti tabanında/halk tabakasında oluşan fikri hareket/akım
ground swell n. sismik hareketlerin deniz dibinde yarattığı titreşim/devinim
below ground n. zemin altı
ground layer n. zemin tabakası
the facts on the ground n. fiili gerçekler
ground spinner n. yer topacı
normal ground level n. normal yer seviyesi
ground substance n. zemin maddesi
ground floor flat n. giriş kat dairesi/zemin (kat) dairesi
relaxation back to the ground state n. elektronun temel enerji düzeyine geri dönmesi
breeding ground for bacteria n. bakteri yuvası
breeding ground for germs n. mikrop yuvası
ground flaxseed n. öğütülmüş keten tohumu
legal ground n. yasal zemin
hunting ground n. av sahası
testing ground n. pilot bölge
high ground n. yüksek yer veya bölge
ground shaking n. yer sarsıntısı
holy ground n. kutsal toprak
ground pistachio n. çekilmiş fıstık
extra lean ground beef n. yağsız dana kıyması
slippery ground n. kaygan zemin
ground cinnamon n. toz tarçın
legitimate ground n. meşru zemin
fire ground n. yangın olay yeri (itfaiyecilik)
icy ground n. buz zemin
fundamental ground n. temel dayanak
ground bait n. balıkları çekmek için suyun dibine atılan yem
ground bait n. oltasız yem
virgin ground n. bakir topraklar
virgin ground n. bakir toprak
camping ground n. kamp yeri/alanı
camp ground n. kamp alanı
advantage ground n. avantajlı yer
advantage ground n. üstünlük sağlayan yer
neutral ground n. genellikle kaldırım ile araba yolu arasına ekilen, gölge yapan ağaçlarla desteklenen çim şeridi
the dark and bloody ground n. abd'nin kentucky eyaletinin isminin önemine vurgu yapan, karanlık ve kanlı toprak anlamına gelen söz
the ground n. dünya
the ground n. yeryüzü
the moral high ground n. ahlaki üstünlük
tom tiddler's ground n. ebenin kendi bölgesine giren diğer oyuncuları yakalamaya çalıştığı bir oyun
tommy tiddler's ground n. ebenin kendi bölgesine giren diğer oyuncuları yakalamaya çalıştığı bir oyun
ground laurel n. pembe beyaz çiçekli ve yaprakları hep yeşil olan sarmaşık türünden bir yabani çiçek
ground sloth n. kuzey ve güney amerika'da yaşamış çok büyük bir soyu tükenmiş memeli
ground sloth n. soyu tükenmiş devasa tembel hayvan
ground rules n. temel kurallar
vantage ground n. avantajlı yer
vantage ground n. üstünlük sağlayan yer
happy hunting ground n. fırsatlarla dolu yer
meadow ground n. mera
meadow ground n. otlak olarak kullanılan arazi
middle ground n. iki uç arasındaki uzlaşma noktası
middle-ground n. bir resmin ön ile arka planı arasındaki kısmı
home ground n. organizmanın normalde yaşadığı veya oluştuğu ortam
home ground n. tanıdık alan
home ground n. bilindik konu
sports ground n. spor alanı
hunting ground n. ikmal yeri
hunting ground n. arama yeri
ground ash n. dişbudak fidanı
ground ash n. dişbudak odunundan yapılmış baston
ground ash n. beyaz çiçekli yosun
ground ash n. melekotu
ground ash n. avrupa dişbudağı
ground ash n. amerika dişbudağı
ground cloth n. zemin örtüsü
ground cloth n. sahnenin zeminine örtülen, keten bezinden yapılmış örtü
ground cloth n. su geçirmez örtü
ground frost n. donmuş zemin
ground layer n. yüzey sınır tabakası
ground level n. temel durum
ground level n. taban durumu
ground mail [scotland] n. kilise bahçesine gömülme ücreti
ground noise n. zemin gürültüsü
ground noise n. sinyal dışındaki bir kaynağın neden olduğu yüksek sesli gürültü
ground plan n. zemin kat planı
ground plan n. ilk plan
ground plan n. temel plan
ground plan n. dansçıların yerde çizdikleri desen
ground sheet n. beyzbol sahası üzerindeki su geçirmez örtü
ground sheet n. kamp yataklarının altına serilen su geçirmez örtü
ground staff n. profesyonel kriket oyuncuları
ground zero n. yoğun faaliyetin merkezi
ground zero n. şiddetli değişimin kökeni
ground zero n. ilk başlangıç
ground zero n. roket hedefi
ground-effect machine n. karada veya suda seyahat etmek için kullanılan hava yastıklı bir araç
ground-service crew n. yer hizmetleri ekibi
hunting ground n. avlak
picnic ground n. piknik alanı
picnic ground n. piknik meydanı
feeding ground n. mera
feeding ground n. hayvanların beslendiği yer
feeding ground n. av alanı
feeding ground n. otlak alanı
pleasure ground n. eğlence parkı
keep an ear to the ground v. kulağı kirişte olmak
level with the ground v. taş taş üstünde bırakmamak
reach a common ground v. orta yol bulmak
shift one's ground v. savunduğu konuyu başka birtakım gerekçelere dayatmak
cover ground v. yol katetmek
gain ground v. iyiye gitmek (hastanın durumu)
ground on v. esas almak
ground on v. temel almak
keep an ear to the ground v. kulağı tetikte olmak
cover ground v. hızlı gitmek
gain ground v. kazanç sağlamak
lose ground v. kayıplara uğramak
be on familiar ground v. bildiği bir yerde bulunmak
be on familiar ground v. bildiği bir konuyla ilgilenmek
put a stake in the ground v. ilk adımı atmak
go to ground v. araziye uymak
take ground v. karaya oturmak
get off the ground v. havalanmak (uçak)
roll on the ground v. ağınmak
ground on v. dayandırmak
get off the ground v. başlamak (bir iş)
learn something from the ground up v. bir şeyi her yönüyle öğrenmek
raze something to the ground v. yerle bir etmek
cut the ground from under someone's feet v. birinin savunduğu noktaları çürütmek
ground someone in v. birine bir konunun temel ilkelerini öğretmek
break fresh ground v. çığır açmak
break ground v. törenle temel atmak
burn to ground v. yanıp kül olmak
have both one's feet on the ground v. gerçekçi ve pratik bir şekilde düşünmek
lose ground v. geri çekilmek
break ground v. çığır açmak
hit the ground v. yere çarpmak
put a stake in the ground v. ilk çiviyi çakmak
break new ground v. çığır açmak
commit to the ground v. gömmek
cover ground v. belirli bir konu hakkında bilgi vermek
gain ground v. rağbet kazanmak
cut the ground out from under one's feet v. birinin dayanak noktalarını çürütmek
lose ground v. gerilemek
commit to the ground v. toprağa vermek
have both one's feet on the ground v. aklı başında olmak
be on familiar ground v. bildiği bir bölgede bulunmak
come or bring down to the ground v. alana inmek
lose ground v. kötüye gitmek (hastanın durumu)
constitute a ground v. dayanak teşkil etmek
form a ground v. dayanak teşkil etmek
extract mine from the ground v. maden çıkarmak
have ground v. temeli olmak
be based on the ground of v. temeline dayanmak
establish a ground v. zemin hazırlamak
give someone a ground v. zemin hazırlamak
fix on the ground v. zemine sabitlemek
ground on v. temele dayandırmak
have no ground v. temeli olmamak
gain ground v. mesafe almak
gain ground v. mesafe katetmek
cover a ground v. mesafe katetmek
cover a ground v. mesafe almak
gain ground v. mesafe almak
be buried in the ground v. toprağa gömülmek
put in the ground v. toprağa gömmek
bury in the ground v. toprağa gömmek
find a middle ground v. ortak bir noktada buluşmak
find a middle ground v. ortak bir noktada anlaşmak
break new ground v. ilki gerçekleştirmek
break new ground v. bir ilki gerçekleştirmek
raze to the ground v. yerle bir etmek
get off the ground v. (düşünce vb) filizlenmek
get off the ground v. baş göstermek
become a stamping ground v. uğrak mekan olmak
become a stamping ground v. uğrak mekan halini almak
become a stamping ground v. uğrak mekan haline gelmek
meet on a common ground v. asgari müşterekte birleşmek
meet on a common ground v. ortak noktada birleşmek
meet on a common ground v. asgari müştereklerde birleşmek
meet on a common ground v. asgari müşterekte buluşmak
seek ground v. zemin aramak
break new ground v. bir ilki başarmak
gain ground v. mesafe kaydetmek
set ground for v. zemin hazırlamak
set ground for v. temel hazırlamak/oluşturmak
gain ground upon v. üzerinden güç kazanmak
lose communication with the ground v. yerle iletişimi kaybetmek
sleep on the ground v. yerde yatmak
get off the ground v. havalanmak
sip a drink by the in-ground pool v. havuza karşı içkisini yudumlamak
fall to the ground like a sack of spuds v. patates çuvalı gibi düşmek
be enclosed in a coffin and buried in the ground v. bir tabuta konup toprağa gömülmek
bulldoze something to the ground v. buldozerle yerle bir etmek
get someone on the ground v. birini yere yatırmak
rot in the ground v. toprağın altında çürümek
dig in the ground to find food v. yiyecek bulmak için toprağı kazmak
dig in the ground v. toprağı kazmak
stick in the ground v. yere saplanmak
stick in the ground v. zemine saplanmak
give ground v. pes demek
give ground v. geri çekilmek
give ground v. boyun eğmek
give ground v. yenildiğini kabul etmek
left the ground v. (uçak) kalkmak/havalanmak
fall to the ground v. yere yığılmak
build on a solid ground v. sağlam bir temele oturtmak
find a common ground v. ortak paydada buluşmak
meet on common ground v. ortak paydada buluşmak
gain ground v. yer edinmek
throw rubbish on the ground v. yere çöp atmak
throw rubbish on the ground v. yerlere çöp atmak
throw trash on the ground v. yere çöp atmak
throw trash on the ground v. yerlere çöp atmak
cover the ground v. yeri örtmek
cover the ground v. yeri sarmak
cover the ground v. yeri kaplamak
cover a ground v. mesafe almak
winter-ground v. korumak veya saklamak için kışın üzerini kapatmak
winter-ground v. bitkinin köklerinin üzerini kapatmak
ground out v. karaya oturmak
be ground v. öğütülmek
not worth a ground adj. metelik etmez
filled with ground meat adj. kıymalı
not worth a ground adj. değersiz
above ground level adj. yer seviyesinin üstünde
above ground level adj. yeryüzünden yukarıda
growing under ground adj. yer altında yetişen
low ground adj. alçak zeminli
fixed on the ground adj. zemine sabitlenmiş
air-to-ground adj. havadan yere
ground-breaking adj. yeni ve orijinal fikirler yaratan
whole ground adj. tamamen öğütülmüş
ground-breaking adj. çığır açan
stone-ground adj. taşta öğütülmüş
under ground adj. yerin altında
ground-glass adj. buzlu camla ilgili
ground-glass adj. buzlu cam gibi
ground-glass adj. yüzeyi cilalanmış
ground-glass adj. yüzeyi yarı şeffaf hale getirilmiş
ground-glass adj. yüzeyi zımparalanmış
ground-floor adj. zemin katta bulunan
down to the ground adv. tamamen
down to the ground adv. her hususta
on the ground adv. yerde
on sure ground adv. sağlam temelle
on ground level adv. kotta (ev vb)
on the ground adv. olay yerinde
below ground adv. yer altında
below ground adv. gömülü
below ground adv. yerin altında
on any ground adv. her koşulda
on any ground adv. her ne sebeple olursa olsun
below ground adv. yer altı
on even ground adv. eşit şartlarda
on even ground adv. eşit şartlarla
Phrasals
lose ground v. geri kalmak
ground in v. bir alanda eğitmek
ground in v. bir konuyu öğretmek
ground in v. (bir düşünceyi, inancı, görüşü) temellendirmek/köklendirmek
ground in v. (bir düşünceyi, inancı, görüşü) bir şeye dayandırmak
make ground against (something) v. (finans) bir şeye karşı değer kazanmak
make ground against (something) v. (bir şey) karşısında öne geçmek
ground something on something v. bir şeyi bir şeye dayandırmak
ground something on something v. bir şeyi bir şeyde temellendirmek
ground on (something) v. (bir şeye) dayanmak
ground on (something) v. (bir şeyden) temel almak
Phrases
save ground v. (yarış atı) hipodrom içinde koşmak
save ground v. (yarış atı) hipodrom içinde koşturmak
on the ground that expr. bahanesiyle
on the ground of expr. bahanesiyle
don't throw your garbage on the ground expr. çöpleri yere atma
don't throw your trash on the ground expr. çöpleri yere atma
don't throw your trash on the ground expr. çöplerinizi yere atmayın
don't throw your garbage on the ground expr. çöplerinizi yere atmayın
on the ground that expr. ileri sürerek
on the ground of expr. nedeniyle
on the ground that expr. nedeniyle
on the ground of expr. sebebiyle
on the ground that expr. sebebiyle
on the ground of expr. yüzünden
on the ground that expr. yüzünden
Colloquial
a ground ball with eyes n. (beyzbol) yere çarpıp iki veya daha fazla iç saha oyuncusunun arasından geçen top
ground floor n. (spekülatif yatırımda) ayrıcalıklı durum
ground floor n. projenin ilk aşaması
dig in the ground with one’s hands v. elleriyle toprağı kazmak
on shaky ground adj. sağlam zemine oturtulmamış
on dangerous ground adj. sağlam zemine oturtulmamış
ground-in adj. derine işlemiş
ground-in adj. derinlemesine işlemiş
ground-in adj. derine gömülü
ground-in adj. bütünleşmiş
ground-in adj. kökleşmiş
ground-in adj. derine yerleşmiş
ground-in adj. içine işlemiş
ground-in adj. sabitleşmiş
on dangerous ground expr. altı boş (görüş/düşünce)
on shaky ground expr. altı boş (görüş/düşünce)
thin on the ground expr. bir elin parmaklarını geçmez
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. bir bok bilmez
on dangerous ground expr. desteksiz (fikir/görüş)
from the ground up expr. daha en başından
on shaky ground expr. desteksiz (fikir/görüş)
from the ground up expr. her yönüyle
everyone down on the ground now! expr. herkes yere yatsın!
from the ground up expr. en başından
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. hiçbir şey bilmez
from the ground up expr. tepeden tırnağa
wish the ground would swallow me up expr. yer yarılsa da içine girsem
wish the ground would swallow you up expr. yer yarılsa da içine girsem
get down on the ground! expr. yere yat!
to ground expr. yerin içine
to ground expr. yerin altına
to ground expr. yere
to ground expr. zemine
to ground expr. saklı
to ground expr. saklanmış
to ground expr. gizli bir yere saklanmış
to ground expr. yerin dibine girmiş
to ground expr. sığınağa
to ground expr. ine
to ground expr. deliğe
to ground expr. tünelin içine
to ground expr. çukura
to ground expr. oyuğa
to ground expr. yuvaya
Idioms
a ground ball with eyes n. topun aradan geçmesi
a ground ball with eyes n. topun ulaşılmayacak bir noktaya gitmesi
suit somebody down to the ground n. arayıp da bulamadığı şey
suit somebody down to the ground n. birine tam uyan şey
one's old stamping ground n. birisinin muhiti/doğup büyüdüğü yer
somebody's stamping/stomping ground n. birinin uğrak mekanı
somebody's stamping/stomping ground n. çok sık gidilen yer
a happy hunting ground n. kızılderili inanışına göre öbür dünya
common ground n. ortak düşünceler
common ground n. ortak taban
common ground n. ortak görüşler
common ground n. ortak nokta
a happy hunting ground n. şansın yaver gittiği yer
stamping ground [uk] n. uğrak yer
stomping ground n. uğrak yer
stamping ground [uk] n. uğrak yer
stomping ground n. uğrak yer
a happy hunting ground n. uğurlu yer
stand your ground law n. direnme yasası
stand your ground law n. durumunu koruma yasası
stand your ground law n. nefsi müdafaa yasası
tom tiddler's ground n. kişinin büyük kar sağlayabileceği ama tehlike/risk altında olan durum veya alan
tom tiddler's ground n. riski ve kazancı büyük durum
tom tiddler's ground n. kolay para kazanılabilecek yer
tom tiddler's ground n. kolay kar sağlanabilecek yer
the old stamping ground n. eskiden sık sık gidilen yer
the old stamping ground n. eski uğrak yer
the old stamping ground n. eskiden çok vakit geçirilen yer
one's old stamping ground n. eskiden sık sık gidilen yer
one's old stamping ground n. eski uğrak yer
one's old stamping ground n. eskiden çok vakit geçirilen yer
a happy hunting ground n. istediğin her şeyi bulabildiğin yer/cennet
a happy hunting ground n. bulunmaz hazine
dangerous ground n. başkalarının hoşuna gitmeme ihtimali olan bir konu/düşünce
dangerous ground n. birilerini rahatsız edebilecek bir konu/düşünce
dangerous ground n. tehlikeli sular
facts on the ground n. asıl gerçekler
facts on the ground n. gerçekler
facts on the ground n. ortadaki gerçekler
facts on the ground n. fiili gerçekler
the high ground n. en avantajlı durum
the high ground n. en haklı durum
lose ground v. avantaj yitirmek
break ground v. planı uygulamaya başlamak
come to the ground v. başaramamak
cover ground v. boydan boya geçmek
gain ground v. ilerleme kaydetmek
get ground v. kazanç sağlamak
lose ground v. dezavantajlı duruma düşmek