force - Turco Inglés Diccionario
Historia

force

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "force" en diccionario turco inglés : 60 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
force n. cebir
force n. kuvvet
force n. zorlama
force n. güç
force v. zorlamak
force v. mecbur etmek
force v. baskı yapmak
General
force n. kudret
force n. birlik
force n. yürürlük
force n. angarya
force n. kaba kuvvet
force n. kuvve
force n. zecir
force n. etki
force n. zor
force n. kütle
force n. hüküm
force n. şiddet
force n. geçerlilik
force n. baskı
force n. tesir
force n. yığın
force n. tazyik
force n. nüfuz
force n. güç
force n. kuvvet
force n. zorlama
force n. enerji
force n. (askeri) kuvvet
force n. zor kullanma
force n. ekip
force v. ırzına geçmek
force v. mecbur etmek
force v. çabuklaştırmak
force v. baskı yapmak
force v. icbar etmek
force v. zorlamak
force v. turfanda yetiştirmek
force v. dayatmak
force v. mecbur bırakmak
force v. mecbur kalmak
Law
force n. cebir
force n. kuvvet
force n. meriyet
force v. icbar etmek
force v. ırzına geçmek
force v. zorlamak
Politics
force n. yasadışı şiddet
Technical
force n. enerji
force n. güç
force v. itmek
force v. sıkıştırmak
Computer
force expr. zorla
Construction
force n. yük
Automotive
force n. kuvvet
Medical
force n. fors
Biochemistry
force n. erk
Military
force n. kuvvet
Star Wars
force n. güç

Significados de "force" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
labour force n. işgücü
labor force n. iş gücü
labor force n. işgücü
General
force of gravity n. ağırlık
task force n. geçici bir süre için işbirliği yapanlardan oluşan grup
retarding force n. geciktirici güç
weak interaction force n. zayıf etkileşim gücü
labour force mobility n. işgücü seyyaliyeti
labor force n. işgücü oranı
force majeure n. mücbir sebepler
brute force n. kaba kuvvet
expansionary force n. genişleyen güç
labor force activity n. işgücü iştirak nispeti
force of circumstances n. durumu gereği
force of gravity n. çekim
magnetic line of force n. manyetik kuvvet çizgisi
moral force n. manevi güç
magnetomotive force n. manyetomotor kuvvet
labor force n. insan gücü
magnetizing force n. mıknatıslayıcı kuvvet
the status of labor force n. işgücünün statüsü
propulsive force n. itici güç
police force n. polis kuvveti
force majeure n. forsmajör
mobile striking force n. çevik güç
thermodynamic force n. ısıl devinim kuvveti
force majeure n. zorunlu
tractive force n. çekme gücü
the force n. polis
labour force mobility n. emek seyyaliyeti
labor force activity n. işgücüne katılma oranı
labor force n. işgücü iştirak nispeti
combined task force n. birleşik görev gücü
force pump n. basma tulumba
labour force mobility n. emek hareketi
seapage force n. sızma kuvveti
private security force n. özel güvenlik kuvveti
suction and force pump n. emme basma tulumba
nuclear force n. nükleer kuvvet
work force n. çalışanlar
attractive force n. çekici güç
thermodynamic force n. termodinamik kuvvet
line of force n. kuvvet çizgisi
police force n. polis kuruluş
brute force n. acı kuvvet
police force n. kolluk kuvveti
resultant force n. bileşke kuvvet
task force n. görev gücü
driving force n. itici güç
the status of labor force n. işgücünün meslekteki mevkii
brute force approach n. kaba kuvvet yaklaşımı
labor force n. işgücüne katılma oranı
force unit n. güç birimi
magnetomotive force n. mıknatısla süren kuwet
mechanical force n. mekanik kuvvet
lift and force pump n. emme basma tulumba
task force n. tim
binding force n. bağlayıcı güç
initial response force n. erken müdahale kuvveti
force of gravity n. ağırlık kuvveti
security force n. güvenlik kuvveti
military force n. askeri kuvvet
life force n. yaşam gücü
deterrent force n. caydırıcı güç
labor force activity n. işgücü oranı
force majeure n. fors majör
force majeure n. zorlayıcı neden
kilogram force n. kilogramkuvvet
combined task force n. çekiç güç
thermodynamic force n. fiksatör
wind force n. rüzgarın beaufort ölçeğiyle ölçülen gücü
wind force n. rüzgar gücü
force majeure n. zorunlu haller
force majeure n. zorunlu hallerde
force majeure n. zorunlu sebebler
force majeure n. zorunlu nedenler
work force n. işgücü
municipal police force n. belediye polisi
electromotive force n. elektromotor kuvvet
centrifugal force n. merkezkaç kuvvet
social force n. toplumsal güç
sale force n. satış gücü
force feed n. zorla yedirme
force feed n. zorla besleme
use of force n. güç kullanımı
use of force n. güç kullanma
full force n. tam güç
cohesive force n. yapışma gücü
air force base n. hava kuvvetleri üssü
armed force n. silahlı güç
date of entry into force n. tarihi neşri
date of entry into force n. yürürlüğe giriş tarihi
tour de force n. güç gösterisi
tour de force n. zoru başarma
tour de force n. yetenek gösterisi
tour de force n. beceri ile elde edilen başarı
the law in force n. yürürlükteki yasa
unproportional force n. orantısız güç
unbalanced force n. orantısız güç
balanced force n. orantılı güç
proportional force n. orantılı güç
force of attraction n. çekme kuvveti
force constant n. kuvvet katsayısı
force line n. kuvvet çizgisi
force majeure n. zorlayıcı nedenler
labor-force participation n. işgücü desteği
motion force n. hareket kuvveti
muscular force n. kas kuvveti
motive force n. harekete geçirme kuvveti
physical force n. fiziksel güç
task force n. çalışma kolu
muscle force n. kas gücü
force follow n. ileri falso
removal force n. çıkarma gücü
leading force n. öncü güç
mysterious force n. gizemli güç
force of nature n. doğal fenomen/olay
force of nature n. doğal afet
brute force attack n. kaba kuvvet saldırısı
centrifugal force n. savurma kuvveti
centripetal force n. ortaya çekici kuvvet
centripetal force n. merkezcil çekim kuvveti
in-extremis force n. rehine kurtarma operasyonları gibi zor durumlarda nihai çare olarak kullanılan askeri kuvvet
the legislation in force n. yürürlükteki mevzuat
contact force n. temas gerektiren kuvvet
standing force n. daimi kuvvet/güç
force concept n. kuvvet kavramı
force of will n. irade gücü
kg-f (kilogram-force) n. kilogram kuvvet
ton-force n. ton-kuvvet
skeleton force n. çekirdek birlik
environmental force n. çevresel kuvvet
living force n. yaşam kuvveti
life force energy n. eterik beden
life force energy n. enerji bedeni
life force energy n. ruhani beden
demand force n. talep gücü
brute force attack n. deneme yanılma saldırısı
resort to force v. kuvvete başvurmak
use force v. zor kullanmak
bring into force v. yürürlüğe koymak
force the pace v. çabuklaştırmak
resort to force v. şiddete başvurmak
remain in force v. yürürlükte kalmak
use force v. cebir kullanmak
force one's hand v. zorlamak (birisini birşey yapmaya)
force the pace v. hızlandırmak
put in force v. yerine getirmek
force somebody to do something v. gırtlağına basmak
force to be v. zorlamak
have the force of law v. kanun hükmünde olmak
be in force v. yürürlükte olmak
force the door v. kapıyı zorlamak
force into v. sığdırmak
enter into force v. yürürlüğe girmek
force to v. zorlamak
force to submit v. boyun eğdirmek
force back v. kanırmak
use force v. baskı yapmak
force a smile v. zorla gülümsemek
force somebody to pay money v. haraca bağlamak
put a law into force v. kanunu yürürlüğe koymak
force back v. kanırtmak
be in force v. hükmü olmak
force one's hand v. dayatmak
enter into force v. geçerlilik kazanmak (yasa vb)
force out of business v. işini kaybetmeye mecbur bırakmak
come into force v. yürürlüğe girmek
enter in force v. yürürlüğe girmek
force somebody's hand v. zorla yaptırmak
come into force v. yürürlük kazanmak
force pay protection money v. haraca bağlamak
use force v. güç kullanmak
come in force v. yürürlüğe girmek
use force v. güç uygulamak
force the pace v. hız vermek
force (someone) to (do something) v. mecbur bırakmak
resort to physical force v. fiziksel güç kullanmak
use physical force v. fiziksel güç kullanmak
force to resign v. istifaya zorlamak
force someone v. birini zorlamak
be brought into force v. yürürlüğe alınmak
be brought into force v. yürürlüğe konmak
force into marriage v. zorla evlendirmek
force someone to marry v. zorla evlendirmek
force someone to emigrate v. tehcir etmek
use force v. kuvvet uygulamak
apply force v. kuvvet uygulamak
resort to brute force v. kaba kuvvete başvurmak
use brute force v. kaba kuvvet kullanmak
force-feed v. zorla yedirmek
put into force v. yürürlüğe koymak
get by force v. söke söke almak
take by force v. söke söke almak
be in force v. yürürlükte bulunmak
enter by force v. zorla içeri girmek
enter by force v. zorla girmek
force someone to resign v. istifaya zorlamak
order the secretary of defence to use military force v. savunma bakanına askeri güç kullanma emri vermek
use disproportionate force v. orantısız güç kullanmak
feel the force v. gücü hissetmek
force a laugh v. zorla gülmek
force a laugh v. zoraki gülmek
force someone’s hand v. elini zorlamak
make it happen by force v. zorla oldurmak
in force adj. yürürlükte
in force adj. geçer
in force adj. geçerli
in force adj. cari
gale-force adj. (rüzgar) fırtına hızında ve gücünde
by force of adv. icabı olarak etkisiyle
in force adv. büyük kuvvetlerle
by force adv. zorla
by force of adv. sayesinde
by force adv. cebren
by main force adv. var gücüyle
by force adv. yaka paça
by main force adv. zorla
without using force adv. güzellikle
from force of habit adv. alışkanlıkla
in force adv. bütün kuvvetiyle
by main force adv. cebren
without resort to force adv. zora başvurmadan
by force of adv. gereği olarak
by force adv. cebri
by force adv. çatır çatır
by force adv. metazori
due to force majeure adv. zorunlu nedenlerle
because of force majeure adv. zorunlu nedenlerle
by reason of force majeure adv. zorunlu nedenlerle
except the force majeure adv. mücbir sebepler dışında
by force adv. şiddet yoluyla
in force adv. bütün gücüyle
in force adv. tüm gücüyle
by brutal force adv. zorbalıkla
of force adv. ister istemez
of force adv. zaruri olarak
of force adv. kaçınılmaz bir şekilde
of force adv. elinde olmadan
of force adv. mecburi bir şekilde
by brutal force pron. salt güce dayanarak
lbf (pound force) abrev. paund kuvvet
rif (reduction in force) abrev. kadro kısıntısı
rif (reduction in force) abrev. kuvvet indirimi
Phrasals
serve as the driving force (behind someone or something) v. (birinin/bir şeyin) arkasındaki itici güç olmak
serve as the driving force (behind someone or something) v. (bir şeyi) körükleyen/teşvik eden etken olmak
serve as the driving force (behind someone or something) v. (bir şeyi) yapmaya sevk/teşvik etmek
serve as the driving force (behind someone or something) v. (birini/bir şeyi) harekete geçiren/teşvik eden etken/güç olmak
serve as the driving force v. (birinin/bir şeyin) arkasındaki itici güç olmak
serve as the driving force v. (bir şeyi) körükleyen/teşvik eden etken olmak
serve as the driving force v. (bir şeyi) yapmaya sevk/teşvik etmek
serve as the driving force v. (birini/bir şeyi) harekete geçiren/teşvik eden etken/güç olmak
force somebody into something v. birini bir şeye zorlamak
force through v. bir şeyi başka bir şeyden geçirmeye çalışmak
force someone out of something v. birini bir yerden zorla/ite kaka çıkarmak
force someone to do something v. birini bir şey yapmaya zorlamak
force out v. dışarı çıkmaya zorlamak
force upon v. dayatmak
force on v. dayatmak
force back v. geri püskürtmek
force into v. zorlamak
force down v. birine zorla bir şey yutturmak
force down v. zorla yedirmek
force down v. birini alaşağı etmek
force down v. birini alt etmek
force down v. aşağı çekmek
force down v. aşağı itmek
force down v. tepetakla etmek
force someone or something down v. birini veya bir şeyi etkisiz hale getirmek
force someone or something down v. birini veya bir şeyi yakalamak
force someone or something down v. birini veya bir şeyi yere yatırmak
force something down v. zorla yutmak
force something down v. zorla yemek
force something down v. kendini yutmaya zorlamak
force something down v. kendini yemeye zorlamak
force something down v. alçalmaya zorlamak
force something down v. inişe zorlamak
force something down v. zorla yutmak
force something down v. kendini yutmaya zorlamak
force (someone or something) in v. (birini/bir şeyi) bir yere girmeye zorlamak
force (someone or something) in v. (birini/bir şeyi) zorla bir yere sokmak
force (someone or something) in v. (birini/bir şeyi) bir yere tıkmak
force (someone or something) in v. (birini/bir şeyi) bir yere sokuşturmak
force (someone or something) in v. (birini/bir şeyi) bir yere dürtmek
force (someone or something) in v. (birini/bir şeyi) ezerek sokmak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla ayırmak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla koparmak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla çıkarmak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla kaldırmak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir gruptan ayrılmaya zorlamak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir gruptan vazgeçmeye zorlamak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir yerden el çekmeye zorlamak
force (someone or something) off (of) (something) v. (birini/bir şeyi) bir gruptan ayrılmaya razı etmek
force off v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla ayırmak
force off v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla koparmak
force off v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla çıkarmak
force off v. (birini/bir şeyi) bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek
force off v. (birini/bir şeyi) bir yerden zorla kaldırmak
force off v. (birini/bir şeyi) bir gruptan ayrılmaya zorlamak
force off v. (birini/bir şeyi) bir gruptan vazgeçmeye zorlamak
force off v. (birini/bir şeyi) bir yerden el çekmeye zorlamak
force off v. (birini/bir şeyi) bir gruptan ayrılmaya razı etmek
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir yerden zorla ayırmak
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir yerden zorla koparmak
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir yerden zorla çıkarmak
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir yerden zorla kaldırmak
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir gruptan, komiteden ayrılmaya zorlamak
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir gruptan, komiteden vazgeçmeye zorlamak
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir yerden, komiteden el çekmeye zorlamak
force someone or something off (of) something v. birini/bir şeyi bir gruptan, komiteden ayrılmaya razı etmek
force someone or something off (of) something v. (birini/bir şeyi başka birinin) üstüne atmak
force someone or something off (of) something v. (birini/bir şeyi başka birinin) sorumluluğuna vermek
force someone or something off (of) something v. (birini/bir şeyi başka birinin) sırtına yüklemek
force someone or something off (of) something v. (birini/bir şeyi başka birine) emanet etmek
force someone or something off (of) something v. (birini/bir şeyi başka birinin) üstüne yıkmak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir yerden zorla ayırmak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir yerden zorla koparmak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir yerden zorla çıkarmak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir yerden zorla kaldırmak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir gruptan, komiteden ayrılmaya zorlamak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir gruptan, komiteden vazgeçmeye zorlamak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir yerden, komiteden el çekmeye zorlamak
and force someone or something off v. birini/bir şeyi bir gruptan, komiteden ayrılmaya razı etmek
and force someone or something off v. (birini/bir şeyi başka birinin) üstüne atmak
and force someone or something off v. (birini/bir şeyi başka birinin) sorumluluğuna vermek
and force someone or something off v. (birini/bir şeyi başka birinin) sırtına yüklemek
and force someone or something off v. (birini/bir şeyi başka birine) emanet etmek
and force someone or something off v. (birini/bir şeyi başka birinin) üstüne yıkmak
force back v. birini/bir şeyi bir yerden uzaklaştırmak
force back v. birini/bir şeyi bir yerden uzak tutmak
force back v. birini/bir şeyi bir yerden geri çekmek
force back v. birini/bir şeyi bir yere geri döndürmek
force back v. bir şeye geri döndürmek
force back v. duygularını zapt etmek
force back v. kendini tutmaya çalışmak
force back v. kendini tutmak
force back v. duygularını frenlemek
force back v. birini/bir şeyi geri döndürmek
force back v. birini/bir şeyi geri çekmek
force back v. duygularını zapt etmek
force back v. kendini tutmaya çalışmak
force back v. kendini tutmak
force back v. duygularını frenlemek
force back v. kendini zor tutmak
force back v. duygularını göstermemek için zor durmak
force on (someone or something) v. (birine/bir şeye) bir şeyi dayatmak
force on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak
force on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) sırtına bir şey yüklemek
force on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne bir şey yıkmak
force on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) devam etmeye zorlamak
force on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) zorla devam etmesini sağlamak
force on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) üstelemek
force on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) zorlamak
force on (someone or something) v. (birine) tecavüz etmek
force on (someone or something) v. (birinin) zorla ırzına geçmek
force (oneself) on v. (birine) tecavüz etmek
force (oneself) on v. (birinin) zorla ırzına geçmek
force (oneself) upon v. (birine) tecavüz etmek
force (oneself) upon v. (birinin) zorla ırzına geçmek
force someone or an animal from something v. birini/bir hayvanı zorla bir şeyden/yerden göndermek
force someone or an animal from something v. birini/bir hayvanı zorla bir şeyden/yerden uzaklaştırmak
force out v. zorla göndermek
force out v. zorla uzaklaştırmak
force out v. bir şeyin dışında bırakmak
force out v. birini istifaya zorlamak
force out v. birini yetkili konumunu bırakmaya zorlamak
force out v. zorla çıkartmak
force out v. zorla dışarı atmak
force out v. zorla göndermek
force out v. bir koşucuyu oyun dışı bırakmak
force (oneself) on (someone or something) v. tecavüz etmek
force (oneself) on (someone or something) v. gasp etmek
force (someone or an animal) out of (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla çıkarmak
force (someone or an animal) out of (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla uzaklaştırmak
force (someone) out of (something) v. (birini) istifaya zorlamak
force (someone) out of (something) v. (birini pozisyonunu/koltuğunu) bırakmaya zorlamak
force (someone) out of (something) v. (birini pozisyonundan) ayrılmaya zorlamak
force (someone) out of (something) v. (birini) istifa etmek/pozisyonundan ayrılmak zorunda bırakmak
force (someone) out of (something) v. (birini bir yerden) el çekmeye zorlamak
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeye/yere) zorla sığdırmak
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeye/yere) tıkmak
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi) zorla (bir şeye/yere) sokmak
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi) zorla (bir şeye/yere) itmek
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine itmek
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine zorla sokmak
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine düşürmek
force (someone or something) into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine girmek zorunda bırakmak
force (something) into (something) v. (bir şeyi bir şeyin) içine doğru zorla itmek
force (someone or something) off on (someone ) v. (birini/bir şeyi birine) yamamak
force (someone or something) off on (someone ) v. (birini/bir şeyi birine) yıkmak
force (someone or something) through (something) v. (birini/bir şeyi bir şeye/yere) zorla sığdırmak
force (someone or something) through (something) v. (birini/bir şeyi bir şeye/yere) tıkmak
force (something) through (something) v. (bir şeyi bir şeye) kabul ettirmeye çalışmak
force (something) through (something) v. (bir şeyi bir şeyin) onayından geçirmeye çalışmak
force (something) through (something) v. (bir şeyi bir şeyden) geçirmeye çalışmak
force in v. zorla içine doğru itmek
force in v. -e zorla sığdırmak
force in v. '-e tıkmak
force in v. -e zorla sokmak
force in v. zorla içine itmek
force in v. -e zorla dahil etmek
force in v. zorla araya sokmak
force (someone or something) on v. (birini/bir şeyi) devam etmeye zorlamak
force (something) on (one) v. (birine bir şey) dayatmak
force (something) on (one) v. (birinin) üstüne (bir şey) yıkmak
force out of v. -den zorla/ite kaka çıkarmak
force someone or something out of something v. birini/bir şeyi bir şeyden/yerden zorla çıkarmak
force someone or something out of something v. birini/bir şeyi bir şeyden/yerden çıkmaya/ayrılmaya zorlamak
force someone or something out of something v. birini/bir şeyi konumunu bırakmaya zorlamak
force someone or something out of something v. birine/bir şeye el çektirmek
force someone or something out of something v. birini/bir şeyi konumundan ayrılmaya zorlamak
force someone or something out v. birini/bir şeyi bir şeyden/yerden zorla çıkarmak
force someone or something out v. birini/bir şeyi bir şeyden/yerden çıkmaya/ayrılmaya zorlamak
force someone or something out v. birini/bir şeyi konumunu bırakmaya zorlamak
force someone or something out v. birine/bir şeye el çektirmek
force someone or something out v. birini/bir şeyi konumundan ayrılmaya zorlamak
Phrases
no force adv. sebebi veya sonucu ne olursa olsun
no force adv. hiçbir surette
depending on the direction of force expr. kuvvet yönüne bağlı olarak
by sheer force of will expr. yalnızca irade gücüyle
Proverb
persuasion is better than force ikna etmek zorlamaktan daha iyi sonuç verir
persuasion is better than force zorlamak yerine ikna yöntemiyle başarıya ulaşmak daha olasıdır
persuasion is better than force ikna etme zorlamadan daha iyidir
Colloquial
force of habit n. alışkanlık gereği
brute force n. bilek gücü
brute force n. kaba kuvvet
the force n. koli bandı
force an issue v. gündemi zorlamak
force an issue v. konuyu zorlamak
be kicked off the force v. polislikten atılmak
force into a corner v. (kişiyi) köşeye sıkıştırmak
by force of habit expr. alışkanlıkla
by force of habit expr. alışkanlıktan
mtfbwu (may the force be with you) expr. güç seninle olsun
mtfbwy (may the force be with you) expr. güç seninle olsun
Idioms
the driving force behind n. ardındaki itici güç
the driving force behind n. arkasındaki itici güç
driving force n. cesaret veren kişi
driving force n. destekçi
a tour de force n. güç gösterisi
spent force n. harcanmış güç
a force to reckon with n. hafife alınmaması gereken kişi/şey
a force to be reckoned with n. hafife alınmaması gereken kişi/şey
driving force n. itici güç
heavy-handed force n. kaba kuvvet
driving force n. olayın arkasındaki insan
spent force n. tükenmiş güç
spent force n. yitik güç
a tour de force n. yetenek gösterisi
the moving force n. (bir şeyin) itici gücü
the moving force n. (bir şeyin ardındaki) itici güc
force of numbers n. birlikte hareket eden insanların çok sayıda olmasından doğan güç
force of numbers n. sayı çokluğuyla sağlanan güç
force of numbers n. sayıların gücü
force of numbers n. istatistiksel verilerin bir araya geldiğinde yarattığı etki
the force n. gizli güçler
the force n. görünmez güçler
display of force n. güç gösterisi
display of force n. göz dağı
a show of force n. güç gösterisi
a show of force n. gövde gösterisi
a show of force n. gözdağı
a spent force n. harcanmış/tükenmiş güç
a spent force n. bitik kimse/grup
a spent force n. eski gücünü kaybetmiş kimse/şey
a spent force n. eskisi kadar etkili olmayan kimse/şey
a spent force n. gücünü yitirmiş kimse/şey
a spent force n. etkisini kaybetmiş kimse/şey
brute force and (bloody) ignorance n. kaba kuvvet ve cehalet
the driving force (behind something) n. (bir şeyin arkasındaki) itici güç
the driving force (behind something) n. (bir şeyin ardındaki) körükleyici/teşvik edici etken
the driving force (behind something) n. (bir şeyin arkasındaki) neden/sebep
the driving force (behind something) n. (bir şeyin arkasındaki) kışkırtıcı güç/unsur
the driving force (behind something) n. (bir şeyin arkasındaki) motive edici güç
driving force behind (something) n. (bir şeyin) arkasındaki itici güç
driving force behind (something) n. (bir şeyin) ardındaki körükleyici/teşvik edici etken
driving force behind (something) n. (bir şeyin) arkasındaki neden/sebep
driving force behind (something) n. (bir şeyin) arkasındaki kışkırtıcı güç/unsur
driving force behind (something) n. (bir şeyin) arkasındaki motive edici güç
force of circumstance n. elinde olmayan durum
force of circumstance n. zorunluluk
force of circumstance n. mecburiyet
force to be reckoned with n. güçlü ve yok sayılmayacak biri/bir şey
force to be reckoned with n. hafife alınmaması gereken biri/bir güç
force to be reckoned with n. yenmesi zor biri/bir şey
force to be reckoned with n. güçlü biri/bir şey
force to be reckoned with n. zorlu/dişli biri/bir şey
persuade or force someone to agree with you v. birini hizaya getirmek
persuade or force someone to agree with you v. birini yola getirme
do no force v. hesaba katmamak
do no force v. dikkate almamak
serve as the driving force (behind someone or something) v. arkasındaki neden/sebep/itici güç olmak
serve as the driving force (behind someone or something) v. arkasında olup cesaret/güç vermek
force someone to the wall v. birisini köşeye sıkıştırmak
force someone's hand v. birisini bir şey yapmaya zorlamak/mecbur etmek
become the driving force behind someone v. birinin arkasındaki itici güç olmak
force something down someone's throat v. birine bir şeyi dayatmak