matter - Turco Inglés Diccionario
Historia

matter

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "matter" en diccionario turco inglés : 82 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
matter n. madde
matter n. cisim
matter n. konu
matter n. mesele
matter v. önemli olmak
General
matter n. iş
matter n. husus
matter n. fark
matter n. şey
matter n. irin
matter n. vesile
matter n. cerahat
matter n. cevher
matter n. durum
matter n. iltihap
matter n. öz
matter n. müsvedde
matter n. önem
matter n. dava
matter n. ufunet
matter n. sorun
matter n. mesele
matter n. özdek
matter n. dert
matter n. içerik
matter n. aksilik
matter n. vücuttan atılan madde
matter n. mevzu
matter n. evrak
matter n. basılı madde
matter n. taslak
matter n. canlı bir organizmadan dışarı atılmış veya atılan dışkı, idrar gibi madde
matter n. süpürasyonla dışarı atılan madde
matter n. iltihap
matter n. cerahat
matter n. bir taraftan manevi vasıflardan ve diğer taraftan biçimlenmiş cisimlerden ayrışan fiziksel madde
matter n. aşağı yukarı belirli olan miktar, sayı, pay veya yer
matter n. yazılı veya basılı olan şey
matter n. basılacak şey
matter n. baskıda kullanılan matbaa harfi, linotip gibi araç gereç
matter n. başlıklardan, çizimlerden, notlardan veya ilanlardan farklı olarak kullanılan metin özelliği
matter n. posta ile gönderilen veya gönderilecek olan materyal
matter n. posta
matter n. hasır ören kimse
matter n. gravürcülerin bir gravür tabanının yüzeyini pürüzlü hale getirmek veya çıplak bakır üzerinde baskı sonrası noktalı desene benzer bir etki yaratmak için kullandığı kaba bir baskı kalıbı
matter v. farketmek
matter v. önemi olmak
matter v. önem taşımak
matter v. iltihaplanmak
matter v. fark etmek
matter v. sorun olmak
Colloquial
matter n. akıl
matter n. zihin
matter n. idrak
Law
matter n. kanıtlanması gereken iddia
matter n. mahkeme tarafından dikkate alınacak beyan veya iddialar
Technical
matter n. cisim
matter n. mesele
matter n. sorun
Anatomy
matter n. beyin ve omurilikte bulunan, sinir hücresi gövdeleri, dendritler ve miyelinsiz aksonlar içeren grimsi bir doku
Logic
matter n. form karşılaştırması yapılırken kullanılan kıyas önermeleri
matter n. kıyasın terimleri
matter n. form ve madde
matter n. belirtilen gerçek
Literature
matter n. bir kültürün veya edebiyatın özünü yansıttığı düşünülen, halk destanlarında yer alan kahramanlık hikayelerinin ve efsanelerin tümü
Religious
matter n. (hristiyan bilimde) fiziksel duyularla algılanan nesnelerin maddenin gerçekliğini yansıttığı yanılsaması
Philosophy
matter n. gerçekliğin belirsiz nesnesi
matter n. evrenin tümüyle veya neredeyse pasif olan elementi
matter n. (iyonyalı doğa filozoflarına göre) başlangıçtan beri var olan maddenin özel bir çeşidi
matter n. (iyonyalı doğa filozoflarına göre) dört elementten biri veya daha çoğu
matter n. (anaksimandros'a göre) aperion veya sonsuzluk
matter n. (atomculukta) atomların toplamı
matter n. (plato'ya göre) sınırsız, şekilsiz, hissedilemez, nispeten var olmayan fakat şekillendirilebilir şey
matter n. (aristoteles'e göre) her şeyin soyutlanmış olarak var olduğu tamamen şekilsiz dayanak
matter n. (aristoteles'e göre) gerçekliği meydana getiren eylemleri şekillendiren potansiyel töz
matter n. (aristoteles'e göre) değişimin ve gelişimin öznesi
matter n. (aristoteles'e göre) sadece kısmi olarak ram olunan şekil verici element sebebiyle dayanma ve şekillenme gücüne sahip, kavrayışlı dişil ilke
matter n. (plotinus'a göre) yüce olanın sonuncu, güçsüz, nispeten niteliksiz ve belirsiz tabanı ve değersiz ürünü
matter n. (descartes'a göre) iki bağıl tözden biri
matter n. (kant'a göre) sezilebilir madde, duyumsal içerik veya deneyimin dağıtıcısı
matter n. ancak ihtimalin hakikatle olan ilişkisi ölçüsünde biçimle bağdaşan şey
Archaic
matter n. belirli bir kimseye ait mesele

Significados de "matter" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
General
matter of course n. olağan iş
reading matter n. okunacak şey
gray matter n. zeka
white matter n. ak madde
matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
white matter n. akmadde
a matter of life and death n. hayat memat meselesi
faecal matter n. atık
a matter of life or death n. çok önemli
a matter of 5 cents n. 5 kuruş bir şey
printed matter n. matbu madde
purulent matter n. cerahat
grey matter n. gri madde
matter in dispute n. dava konusu
printed matter n. basma
purulent matter n. irin
a matter of opinion n. herkesin değişik düşündüğü bir konu
a matter of priority n. öncelik durumu
matter of time n. zaman meselesi
the essence of the matter n. işin aslı
a matter of life an death n. ölüm kalım meselesi
grey matter n. akıl
conservation of matter n. maddenin sakınımı
gray matter n. akıl
printed matter n. basılı malzeme
faecal matter n. pislik
a matter of life and death n. can pazarı
grey matter n. zeka
a matter of life and death n. çok önemli
small matter n. önemsiz durum
purulent matter n. iltihap
a matter of concern n. kaygılanacak bir şey
pictorial matter n. resimsel tarz
gray matter n. beyin
a matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
a matter of life and death n. ölüm kalım meselesi
a matter of indifference n. ilgilenmeye değmeyen sorun
a matter of 5 cents n. 5 kuruş meselesi
matter of honour n. onur meselesi
textual matter n. basılacak metin
matter of fact n. vaka
grey matter n. beyin
matter of course n. işin doğal gidişine
faecal matter n. dışkı
a matter of two dollars n. iki dolar meselesi
matter of fact n. olgu
matter for n. neden
unsettled matter n. halledilmemiş sorun
inflammable matter n. yanıcı madde
the hidden side of a matter n. perde arkası
matter of course n. tabii bir şey
the last word on the matter n. konu hakkında son ve kesin söz
a matter for the courts n. mahkemelik
subject matter n. ana fikir
subject matter n. mevzu
subject matter n. konu
subject matter n. dava konusu
matter in dispute n. ihtilaf konusu
a matter of time n. zaman meselesi
vital point of a matter n. bam teli
a matter of chance n. şans işi
a matter of pride n. gurur meselesi
personal matter n. kişisel mesele
personal matter n. şahsi mesele
personal matter n. özel mesele
the most delicate part (of a matter) n. püf nokta
the key part (of a matter) n. püf nokta
essence of the matter n. konunun özü
mind over matter n. sorunların üstesinden gelmek için iradesini kullanma
mind over matter n. irade gücünü kullanarak güçlükleri kontrol edebilme
weighty matter n. ağır konu
important matter n. önemli mesele
weighty matter n. önemli konu
foreign matter n. yabancı madde
matter of time n. zaman mefhumu
printed matter n. matbu evrak
matter for pride n. gurur meselesi
essence of the matter n. mevzunun mahiyeti
dark matter n. karanlık madde
private matter n. özel iş
fecal matter n. kaka
faecal matter n. kaka
fecal matter n. dışkı
current matter n. güncel olay
matter of negotiation n. pazarlık konusu
a matter of debate n. tartışma konusu
a matter of urgency n. bir aciliyet meselesi
delicate matter n. hassas konu
delicate matter n. nazik konu
delicacy of the matter n. konunun hassasiyeti
subject matter expert n. konu uzmanı
to the matter in hand n. eldeki konu
to the matter in hand n. ele alınan konu
serious matter n. ciddi mesele
matter of interpretation n. yorumlama meselesi
complicated matter n. karışık iş
internal matter n. iç mesele
a private matter n. özel bir mesele
foreign matter (mixed to a product) n. çepel
matter of trust n. güven meselesi
joking matter n. şaka konusu
joking matter n. alay konusu
important matter n. önemli husus
this matter n. bu husus
financial matter n. maddi konu
ordinary matter n. sıradan madde
urgent matter n. acil konu
matter of urgency n. acil konu
tiny piece of matter n. maddenin çok küçük parçası
matter of principle n. prensip meselesi
subject matter expert n. branş/dal uzmanı
matter of survival n. hayatta kalma meselesi
back matter n. arka bölüm
back matter n. arka kısım
back matter n. kitabın ana bölümünden sonra gelen kısım
end matter n. arka bölüm
end matter n. arka kısım
end matter n. kitabın ana bölümünden sonra gelen kısım
tabular matter n. tablo haline getirilmiş bilgi
textual matter n. yazılı materyal
the little matter n. (ironik olarak) içinden çıkılması zor sorun
subject matter expert n. konusunda uzman kişi
matter [obsolete] n. saçmalık veya mizahtan ayrışan mantıklı veya ağırbaşlı bulgu
matter [obsolete] n. ilk yaratılan şey
matter [obsolete] n. yaratılışın ilk ürünü
matter [obsolete] n. evrenden önce var olduğuna inanılan düzensiz ve biçimsiz madde
matter in bar n. nihai savunma
matter-of-course n. olayların akışı içerisinde meydana gelmesi mantıklı görülen veya doğal karşılanan şey
pictorial matter n. metni süslemek veya açıklamak için kullanılan çizimler
printed matter n. basılı materyal
printed matter n. uluslararası posta sınıflandırması
gray matter n. gri madde
degenerate matter n. dejenere madde
subject-matter n. ana konu
pass over (a matter) with a joke v. espriye vurmak
shed light on (a matter) v. açıklığa kavuşturmak
deal with the matter v. konuyla ilgilenmek
have a finger in a matter v. eli olmak
be of no small matter v. az buz olmamak
try to explain away a matter v. ağız yapmak
pass over (a matter) lightly v. şakaya vurmak
throw light on (a matter) v. açıklığa kavuşturmak
pass over (a matter) with humour v. espriye vurmak
pass over (a matter) lightly v. espriye vurmak
be unable to settle a matter v. işin içinden çıkamamak
be a matter of indifference v. vız gelmek
settle a matter amicably v. tatlıya bağlamak
deal with a (subject/matter) entirely v. bütün olarak ele almak
clarify a matter v. aydınlığa kavuşturmak
not matter a whit v. vız gelmek
consider (a matter) from a different angle v. farklı açıdan ele almak
bring up (a matter) repeatedly v. dilden düşürmemek
not to be a profound matter v. derinliği olmamak
matter a lot v. çok şey ifade etmek
approach (a matter) indirectly v. dolaylı yaklaşmak
twist the matter v. konuyu çarpıtmak
set (a matter) to rights v. yoluna koymak
put (a matter) to rights v. yoluna koymak
mind over matter v. irade gücüyle bedensel bir zorluğu yenmek
bring a matter to a solution v. çözüm üretmek
go over the matter with a fine-toothed comb v. ince eleyip sık dokumak
go in the matter v. işi incelemek
settle the matter v. sorunu çözmek
clear up the matter v. konuyu açıklığa kavuşturmak
clarify the matter v. konuyu açıklığa kavuşturmak
be a matter of v. söz konusu olmak
consider (a matter) from a different angle v. farklı bir açıdan ele almak
investigate the matter v. olayı soruşturmak
be not interesting/matter any more v. bir esprisi kalmamak
bring the matter to the table v. meseleyi masaya getirmek
bring the matter to the table v. meseleyi masaya yatırmak
point out an important matter v. önemli bir noktaya temas etmek
touch on an important matter v. önemli bir noktaya temas etmek
comment on a matter v. bir mesele/konu üzerine yorum yapmak
comment on a matter v. bir mesele/konu hakkında yorum yapmak
complicate matter further v. konuyu daha da karmaşıklaştırmak
convey the subject (matter) v. konuyu aktarmak
discuss the matter v. konuyu görüşmek
discuss the matter v. konuyu tartışmak
take legal action on the matter v. konuyla ilgili hukuki süreç başlatmak
matter of fact adj. gerçekçi
matter with adj. ile ilgili dert
matter of adj. sorunu
matter-of-fact adj. gerçekçi
matter-of-fact adj. duygusuz
matter-of-fact adj. maddi
matter-of-fact adj. heyecandan uzak
matter-of-fact adj. sakin
matter-of-fact adj. soğukkanlı
coloring matter adj. boya maddesi
matter-of-course adj. işin doğal gidişatına uygun olarak
matter-of-course adj. bir şeyin doğal gidişatına uygun olduğunu varsayan
as a matter of fact adv. işin doğrusu
for that matter adv. ona gelince
no matter when adv. her ne zaman olursa olsun
as a matter of fact adv. hatta
as a matter of form adv. adet yerini bulsun diye
no matter when adv. ne zaman olursa olsun
as a matter of fact adv. zaten
for that matter adv. hatta
no matter what adv. her ne olursa olsun
as a matter of fact adv. doğrusunu isterseniz
no matter how difficult adv. ne kadar güç olursa olsun
as a matter of fact adv. nitekim
no matter how adv. her nasıl olursa olsun
as a matter of fact adv. doğruyu söylemek gerekirse
as a matter of fact adv. aslında
as a matter of form adv. formalite icabı
as a matter of fact adv. doğrusu
no matter what adv. her durumda
as a matter of form adv. alelusul
for that matter adv. o hususta
as a matter of fact adv. gerçekten
as a matter of fact adv. hakikaten
as a matter of fact adv. sahiden
no matter what adv. iki eli kanda olsa
no matter what adv. iki eli kızıl kanda olsa
as a matter of fact adv. aslına bakarsak
as a matter of fact adv. aslına bakılırsa
as a matter of fact adv. aslına bakarsan
as a matter of fact adv. gerçekte
as a matter of fact adv. gerçek şu ki
matter-of-factly adv. gerçekçi olarak
matter-of-factly adv. sakin bir şekilde
no matter adv. -e rağmen
matter-of-factly adv. duygusuzca
no matter how…it is adv. ne kadar olursa olsun
no matter how adv. mahiyeti ne olursa olsun
no matter what its nature is adv. mahiyeti ne olursa olsun
as a matter of fact adv. aslına bakıldığında
as a matter of fact adv. aslına bakarsanız
as a matter of fact adv. hakikatte
as a matter of fact adv. şu bir gerçek ki
as a matter of priority adv. bir öncelik sorunu olarak
as a matter of priority adv. bir öncelik meselesi olarak
in a matter of minutes adv. çabucak
in a matter of minutes adv. hemencecik
in a matter of minutes adv. birkaç dakika içinde
in a matter of minutes adv. çok çabuk
as a matter of fact adv. işin aslı
as a matter of courtesy adv. nezaket gereği
as a matter of principle adv. prensip gereği
as a matter of principle adv. prensipte
as a matter of principle adv. prensip olarak
as a matter of fact adv. doğrusunu istersen
as a threshold matter adv. başlangıç/çıkış/ilk adım noktası olarak
as a matter of fact adv. esasen
no matter adv. her şeye rağmen
as a matter of fact adv. haddizatında
in the matter of prep. hakkında
in the matter of prep. hususunda
in the matter of prep. konusunda
matter of prep. neden
no matter how conj. her ne şekilde
the truth of the matter is that conj. işin aslı
no matter how conj. ne şekilde
no matter what conj. ne
no matter that conj. -e rağmen
the truth of the matter is that conj. işin aslı şu ki
no matter interj. önemi yok
no small matter interj. sanıldığı kadar önemsiz değil
no matter interj. zararı yok
nothing the matter interj. dert olabilecek hiçbirşey
Phrases
a matter of conjecture n. sadece varsayımdan ibaret olan şey
a matter of interest n. ilginç bir şey
a matter of routine n. standart prosedür
a matter of some concern n. endişe sebebi
a matter of importance n. aciliyet meselesi
as a matter of course n. görev gereği
no matter who n. her kim ise
a matter of public record n. herkese açık kopya
a matter of public record n. herkesçe bilinen
no matter how adv. her ne pahasına olursa olsun
blm (black lives matter) expr. siyahların yaşamı değerlidir
the truth of the matter is expr. aslına bakarsan
regarding this matter expr. bu konu ile ilgili
concerning this matter expr. bu konuyla alakalı
relevant to this matter expr. bu konuyla alakalı
regarding this matter expr. bu konuyla alakalı
no matter what happens expr. behemehal
relevant to this matter expr. bu konuyla ilgili
regarding this matter expr. bu konu ile alakalı
concerning this matter expr. bu konu ile alakalı
concerning this matter expr. bu konuyla ilgili
relevant to this matter expr. bu konu ile ilgili
concerning this matter expr. bu konu ile ilgili
concerning this matter expr. bu husustaki
relevant to this matter expr. bu konu ile alakalı
regarding this matter expr. bundan bahisle
regarding this matter expr. bu husustaki
regarding this matter expr. bu konuyla ilgili
no matter how hard he tries expr. çok uğraşmasına rağmen
as a matter of course expr. doğal olarak
your immediate attention to this matter is appreciated expr. gereğinin yapılmasını arz ederim
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğinin yapılmasını arz ederim
as a matter of course expr. görev icabı
no matter which expr. hangisi olursa olsun
no matter where expr. her nereye olursa olsun
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğini müsaadelerinizle arz ederim
your immediate attention to this matter is appreciated expr. gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğini arz ederim
no matter what the cost expr. her ne pahasına olursa olsun
as a matter of course expr. gayet tabii
as a matter of course expr. elbette ki
no matter which expr. hangi
no matter who expr. her kim olursa olsun
as a matter of course expr. gayet tabii olarak
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim
no matter what they say expr. eller ne derse dersin
no matter why expr. her ne sebepten olursa olsun
no matter what others say expr. eller ne derse dersin
no matter how tied up one is expr. iki eli kanda olsa
no matter how tied up one is expr. iki eli kızıl kanda olsa
the fact of the matter is expr. işin aslı şu ki
the most delicate part (of a matter) expr. işin püf noktası
as a matter of course expr. işin gereği
as a matter of course expr. işin doğası gereği
no matter what they say expr. kim ne derse desin
distance doesn't matter expr. mesafeler engel değil
because of the urgency of the matter expr. konunun aciliyetine binaen
relating to the matter expr. konuya ilişkin
concerning to the matter expr. konuya ilişkin
as matter of courtesy expr. nezaketen
no matter what happens expr. koşullar ne olursa olsun
as a matter of course expr. kendiliğinden
no matter what happens expr. ne olursa olsun
it doesn't matter how far you go expr. ne kadar ileri gittiğinin önemi yok
no matter if we win or lose expr. kazansak da kaybetsek de
a matter of public record expr. kamuya mal olmuş
the most delicate part (of a matter) expr. püf noktası
in a matter of seconds expr. saniyeler içerisinde
as a practical matter expr. pratik anlamda
no matter if we win or lose expr. yensek de yenilsek de
as a matter of legal doctrine expr. yasalar bakımından
as a matter of legal doctrine expr. yasal açıdan bakıldığında
as a matter of legal doctrine expr. yasal açıdan bakılırsa
no matter what expr. öyle ya da böyle
the long and the short of the matter expr. işin özü/aslı
the long and the short of the matter expr. uzun lafın kısası
the long and the short of the matter expr. uzun sözün kısası
the long and the short of the matter expr. kısacası
the long and the short of the matter expr. özetle
the long and the short of the matter expr. özet olarak
matter to (one) expr. (biri) için önemli
matter to (one) expr. (biri) için değerli
matter to (one) expr. (biri) için kıymetli
matter to someone expr. biri için önemli
matter to someone expr. biri için değerli
matter to someone expr. biri için kıymetli
Colloquial
a matter of time n. an meselesi
a different matter n. bambaşka bir konu
matter of course n. belli sonuç
a matter of concern n. endişe konusu
a matter of life and death n. hayati mesele
matter of course n. kaçınılmaz son
matter of course n. kaçınılmaz sonuç
a matter of honour n. namus meselesi
a matter of honor n. namus meselesi
a matter of life and death n. ölüm dirim sorunu
a matter of life and death n. ölüm kalım meselesi
matter of money n. para meselesi
a matter of honor n. şeref meselesi
a matter of honour n. şeref meselesi
matter of conscience n. vicdan meselesi
a matter of taste n. zevk meselesi
a matter of (something) n. (bir şey) meselesi
a matter of (something) n. (bir şeye/bir şey yapmaya) bakar
a matter of (something) n. (bir şey) işi
a matter of (something) n. (bir şeye) bağlı
a matter of (something) n. (bir şeyle) alakalı
a matter of (something) n. (bir şey) icabı
a matter of (something) n. (bir şey) gereği
matter to v. büyük önem taşımak
matter to v. çok önemli olmak
be no matter v. üzerinde durmaya değmez
not matter tuppence [uk/australia] v. hiç önemli olmamak
not matter tuppence [uk/australia] v. zerre kadar önemi olmamak
not matter tuppence [uk/australia] v. ufacık bir önemi bile olmamak
not matter twopence [uk/australia] v. hiç önemli olmamak
not matter twopence [uk/australia] v. zerre kadar önemi olmamak
be the matter v. mesele olmak
be the matter v. sorun olmak
be the matter v. dert olmak
be the matter v. ters giden şey olmak
be the matter (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) meselesi olmak
be the matter (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) sorunu olmak
be the matter (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) derdi olmak
be the matter (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili ters giden şey olmak
matter-of-fact adj. bilinen
matter-of-fact adj. sıradan
blue lives matter expr. polislerin yaşamı değerlidir
but it doesn't matter at all expr. ama artık bir önemi kalmadı
for that matter expr. böylelikle
for that matter expr. bu yüzden
for that matter expr. bu nedenle
on this matter expr. bu konuda
It really doesn't matter to me expr. benim için fark etmez
about this matter expr. bu konuda
such things matter little to children expr. çocuklar böyle şeyleri önemsemez
in a matter of speaking expr. deyim yerindeyse
obey the order, no matter what! expr. emir demiri keser
be no matter expr. önemsiz
make no matter expr. önemsiz
matter-of-fact expr. olağan
doesn't matter expr. önemli değil
make no matter expr. üzerinde durmaya değmez
no matter how thin you slice it, it's still baloney expr. ne kadar süslersen süsle hala aynı zırvalık
no matter how thin you slice it, it's still baloney expr. ne kadar boyarsan boya hala aynı saçmalık
doesn't matter to me expr. benim için fark etmez
doesn't matter to me expr. bana göre hava hoş
doesn't matter to me expr. umurumda değil
doesn't matter to me expr. bana fark etmez
it is a matter of (doing something) expr. (bir şey yapma) meselesi
it is a matter of (doing something) expr. önemli olan (bir şey yapmak
the truth of the matter expr. işin doğrusu
the truth of the matter expr. işin aslı
the truth of the matter expr. işin temeli/özü
what's the matter with him/her? expr. sıkıntısı ne?
what's the matter with him/her? expr. neyi var?
what's the matter with him/her? expr. problemi ne?
what's the matter with him/her? expr. derdi ne?
Idioms
a peg to hang a matter on n. asıl meseleye girmek için kullanılan bahane/vesile/fırsat
heart of the matter n. can damarı
heart of the matter n. can alıcı noktası
the matter in hand (brit) n. ele alınan/tartışılan/söz konusu konu
heart of the matter n. en önemli parçası
the matter at hand (us) n. ele alınan/tartışılan/söz konusu konu
a matter of opinion n. görüş meselesi
the matter in hand (brit) n. gündemdeki konu
the matter at hand (us) n. gündemdeki konu
a matter of life and death n. hayat memat meselesi
matter of life or death n. hayat memat meselesi
gray matter n. kafa/beyin
grey matter n. kafa/beyin
the heart and soul of the matter n. konunun merkezi
the root of the matter n. konunun can alıcı noktası
the root of the matter n. konunun özü
the crux of the matter n. konunun özü
the heart of the matter n. konunun can alıcı noktası
the heart of the matter n. konunun özü
the heart and soul of the matter n. konunun özü
the crux of the matter n. konunun can alıcı noktası
a matter of honour n. namus davası
a matter of honor n. namus davası
a matter of life and death n. ölüm kalım meselesi
matter of opinion n. tartışma konusu
pith of the matter n. konunun/meselenin özü
pith of the matter n. sadet
pith of the matter n. asıl konu
pith of the matter n. asıl mesele
pith of the matter n. esas konu
pith of the matter n. işin aslı/gerçeği
pith of the matter n. işin temeli
pith of the matter n. konunun merkezi
the meat of the matter n. konunun özü
the meat of the matter n. konunun can alıcı/en önemli noktası
the meat of the matter n. konunun temeli
the meat of the matter n. işin aslı
the meat of the matter n. konunun ana noktası
the meat of the matter n. konunun en/asıl önemli kısmı
the small matter of (something) n. henüz icabına bakılmamış bir mesele olan (bir şey)
the small matter of (something) n. önemli bir mesele olan (bir şey)
the small matter of (something) n. küçük bir mesele olan (bir şey)
the small matter of (something) n. henüz halledilmemiş bir mesele olan (bir şey)
a matter of course n. işin gereği
a matter of course n. beklenen hareket
a matter of course n. gereklilik
a matter of course n. makul/uygun olan hareket
a matter of course n. yapılması gereken hareket
a matter of form n. formalite icabı
a matter of form n. prosedür gereği
a matter of form n. görüntü icabı
a matter of form n. kural icabı
a matter of form n. formaliteden
(do something) as a matter of form n. formalite icabı (bir şey yapmak)
(do something) as a matter of form n. prosedür gereği (bir şey yapmak)
(do something) as a matter of form n. formaliteden (bir şey yapmak)
(do something) as a matter of form n. görüntü icabı (bir şey yapmak)
(do something) as a matter of form n. kural icabı (bir şey yapmak)
a matter of life or death n. hayat memat meselesi
a matter of life or death n. can pazarı
a matter of life or death n. hayati mesele
a matter of record n. herkesçe bilinen şey
a matter of record n. kayıtlara geçmiş kural, kaide
a matter of record n. kayda geçmiş şey
crux of the matter n. konunun özü
crux of the matter n. konunun can alıcı noktası
crux of the matter n. kritik nokta
heart of the matter n. konunun özü
heart of the matter n. konunun can alıcı noktası
heart of the matter n. kritik nokta
laughing matter n. gülünecek bir konu/durum
laughing matter n. gülünecek şey
laughing matter n. şaka
matter of opinion n. tercih meselesi
matter of opinion n. kişiden kişiye değişen konu
matter of opinion n. görüş meselesi
the fact of the matter n. işin aslı
the fact of the matter n. işin temeli
be only a matter of time v. an meselesi olmak