great - Turc Anglais Dictionnaire

great

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "great" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 97 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
great adj. mükemmel
This is a great quality for any product or service.
Bu, herhangi bir ürün veya hizmet için mükemmel bir kalitedir.

More Sentences
great adj. müthiş
I've got great news for you, Tom.
Senin için müthiş haberlerim var, Tom.

More Sentences
great adj. harika
It was great to see all my friends from high school.
Liseden tüm arkadaşlarımı görmek harikaydı.

More Sentences
great adj. büyük
I am a great admirer of Dali's early paintings.
Dali'nin ilk dönem resimlerinin büyük bir hayranıyım.

More Sentences
General
great n. en iyi
LeBron ranks among NBA's all-time greats.
LeBron NBA'in tüm zamanların en iyileri arasında yer alıyor.

More Sentences
great adj. iyi
Then the general opinion on Brussels is not all that great.
O halde Brüksel'deki genel kanaat o kadar da iyi değil.

More Sentences
great adj. uzun
We have discussed this topic at great length.
Bu konuyu uzun uzun tartıştık.

More Sentences
great adj. çok
Similarly, the case is causing us great concern.
Aynı şekilde bu olay da bizi çok endişelendiriyor.

More Sentences
great adj. önemli
The great thing is to encourage them.
Önemli olan onları teşvik etmektir.

More Sentences
great adj. fazla
This is approximately 70 times greater than that of the Sun.
Bu Güneş'inkinden yaklaşık 70 kat daha fazladır.

More Sentences
great adj. yüksek
The objective should be to achieve the greatest economic benefit possible.
Amaç, mümkün olan en yüksek ekonomik faydayı elde etmek olmalıdır.

More Sentences
great adj. muhteşem
So let us moderate our great speeches on dictatorships, and murders, and dying children.
O halde, diktatörlükler, cinayetler ve ölen çocuklar hakkındaki muhteşem konuşmalarımızı ölçülü hale getirelim.

More Sentences
great adj. ulu
The Great Mosque of Mecca is the largest mosque in the world.
Mekke Ulu Camii dünyanın en büyük camisidir.

More Sentences
great adj. kocaman
Spread out under the balcony was a great crowd.
Balkonun altına yayılmış kocaman bir kalabalık vardı.

More Sentences
great adj. büyük
We went to Guadalupe Island to see the great white shark.
Büyük beyaz köpekbalığını görmek için Guadalupe Adası'na gittik.

More Sentences
great adj. çok iyi
This is one area in which I believe the Commission can be a very great friend to Wales.
Komisyonun Galler için çok iyi bir dost olabileceğine inandığım alanlardan biri de budur.

More Sentences
great adj. mühim
It plays a great role in the cement industry.
Çimento inşaat alanında mühim bir rol oynar.

More Sentences
great adj. cömert
They were surprised to receive such a great donation.
Böylesine cömert bir bağış aldıklarına çok şaşırmışlardı.

More Sentences
great adj. harika!
The trains are down.' 'Great! Now we have to walk 15 blocks.'
Trenler çalışmıyor.' "Harika! Şimdi 15 blok yürümemiz gerek.'

More Sentences
great adj. yüce
But cowards do not knowingly sacrifice themselves for a greater cause.
Fakat korkaklar kendilerini bile bile yüce bir dava uğruna kurban etmez.

More Sentences
great interj. süper!
The movie was great.
Film süperdi.

More Sentences
great n. büyük usta
great n. belirli bir alanda üstün başarısı ile tanınan kimse
great n. çok büyük borulara sahip yüksek sesli bir org
great n. oxford üniversitesi'nin klasik bilimler lisans programından özellikle onur derecesiyle mezun olmak için geçilmesi gereken son sınav
great n. oxford üniversitesi'nin klasik bilimler lisans programından özellikle onur derecesiyle mezun olmak için geçilmesi gereken son sınava hazırlanmak için alınan ders
great n. büyük kişiler
great n. büyük ustalar
great adj. iri
great adj. baba
great adj. koca
great adj. azametli
great adj. asil
great adj. dağlar kadar
great adj. meşhur
great adj. kebir
great adj. sürekli
great adj. kıyak
great adj. muazzam
great adj. şanlı
great adj. cüsseli
great adj. mahir
great adj. fevkalade
great adj. nefis
great adj. usta
great adj. ünlü
great adj. büyük (derece/miktar)
great adj. hevesli
great adj. hayvani
great adj. yetenekli
great adj. mehabetli
great adj. nispeten büyük olan (bitki veya hayvan)
great adj. baskın
great adj. çoğunlukta olan
great adj. hükmeden
great adj. yüksek (ses)
great adj. şiddetli
great adj. güçlü
great adj. keskin
great adj. yoğun
great adj. geniş kapsamlı
great adj. etki alanı geniş
great adj. canciğer
great adj. duygu yüklü
great adj. aristokrasi sınıfına mensup
great adj. aristokrat
great adj. asil, ağırbaşlı ve mağrur duruşlu
great adj. favori
great adj. ana
great adj. asıl
great adj. esas
great adj. (belirtilen akrabalık derecesinden) bir nesil daha yaşlı veya genç
great adj. (bir şeye) alışılmadık biçimde meraklı
great adj. (bir şeye) alışılmadık derecede düşkün
great adj. gayretli
great adj. ısrarcı
great adj. en iyi
great adj. ne ala!
great interj. harika!
great interj. ne ala!
great expr. yüce (lider)
great expr. pek muhterem
Colloquial
great adv. gül gibi
great adv. gayet
great adv. hayli hayli
great exclam. müko
great exclam. mük
Religious
great adj. (doğu ortodoks kilisesi'nde) paskalyadan önceki haftaya ait veya ilişkili
Music
great n. borulu orgda bir tür bölme
Ottoman Turkish
great adj. külliyetli
Archaic
great adj. büyük harf
great adj. kibirli
great adj. küstah
Slang
great adj. cillop gibi
great adj. on numara (müthiş)
great adj. on numara
great adj. efso

Sens de "great" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
great success n. büyük başarı
It is the greatest success story of European foreign policy so far.
Bu, Avrupa dış politikasının bugüne kadarki en büyük başarı öyküsüdür.

More Sentences
great bear n. büyükayı
great minds think alike expr. aklın yolu birdir
General
great plains n. büyük ovalar
They planned to survey the Rocky Mountains and Great Plains.
Rocky Dağları ve Büyük Ovaları araştırmayı planladılar.

More Sentences
great white shark n. büyük beyaz köpekbalığı
How big is a great white shark?
Büyük beyaz köpekbalığı ne kadar büyük?

More Sentences
great power n. büyük güç
Their great power brings with it commensurate responsibility for the world.
Sahip oldukları büyük güç, dünya için aynı oranda sorumluluk da getirmektedir.

More Sentences
great britain n. ingiltere
We saw that happen recently, when foot and mouth disease broke out in Great Britain.
Bunun yakın zamanda İngiltere'de şap hastalığı patlak verdiğinde de yaşandığını gördük.

More Sentences
great britain n. büyük britanya
It affected Ireland, the Netherlands, France and, in particular, Great Britain.
İrlanda, Hollanda, Fransa ve özellikle de Büyük Britanya'yı etkiledi.

More Sentences
great deal n. çok şey
We hear a great deal about this from our Finnish fellow MEPs in particular.
Özellikle Finlandiyalı Parlamenter dostlarımızdan bu konuda çok şey duyuyoruz.

More Sentences
great admiration n. büyük hayranlık
I had great admiration for his generosity.
Onun cömertliğine büyük hayranlık duyuyordum.

More Sentences
great surprise n. büyük sürpriz
What was the greatest surprise of the night?
Gecenin en büyük sürprizi neydi?

More Sentences
great danger n. büyük tehlike
Let me now turn to Iraq, where I believe there are great dangers.
Şimdi büyük tehlikeler olduğuna inandığım Irak'a dönmek istiyorum.

More Sentences
great loss n. büyük kayıp
This technique will help you avoid great losses.
Bu teknik büyük kayıplardan kaçınmanıza yardımcı olacaktır.

More Sentences
great contribution n. büyük katkı
Galileo is one of the programmes that will be able to make the greatest contribution.
Galileo en büyük katkıyı yapabilecek programlardan biridir.

More Sentences
great importance n. büyük önem
Everyone is agreed that it is of great importance that this matter should be brought to a prompt close.
Herkes bu konunun bir an önce sonuçlandırılmasının büyük önem taşıdığı konusunda hemfikirdir.

More Sentences
great expectation n. büyük beklenti
When I came to this Parliament from the British House of Commons, I came with great expectations.
İngiliz Avam Kamarası'ndan bu Parlamentoya geldiğimde büyük beklentilerle gelmiştim.

More Sentences
great care n. büyük özen
I can assure you that those countries awarding flags would then take great care to avoid having to accept liability.
Sizi temin ederim ki bayrakları veren ülkeler sorumluluk kabul etmek zorunda kalmamak için büyük özen göstereceklerdir.

More Sentences
great powers n. büyük güçler
The Ottoman Empire became one of the greatest powers in the world.
Osmanlı İmparatorluğu dünyanın en büyük güçlerinden biri haline geldi.

More Sentences
great pleasure n. büyük zevk
Reading a good book is one of life's greatest pleasures.
İyi bir kitap okumak hayatın en büyük zevklerinden biridir.

More Sentences
great problem n. büyük sorun
One of the greatest problems will always be the cost factor.
En büyük sorunlardan biri her zaman maliyet faktörü olacaktır.

More Sentences
great wall n. çin seddi
I would like to visit the Great Wall this year.
Bu yıl Çin Seddi'ni ziyaret etmek istiyorum.

More Sentences
great convenience n. büyük kolaylık
America stands out as one of the countries offering great convenience to investors.
Amerika, yatırımcılara büyük kolaylıklar sunan ülkelerden biri olarak öne çıkıyor.

More Sentences
great-grandmother n. büyük nine
My great-grandmother was a dressmaker.
Büyük ninem bir terziymiş.

More Sentences
great-grandfather n. büyük dede
Tom's great-grandfather was the mayor of Boston.
Tom'un büyük dedesi Boston belediye başkanıydı.

More Sentences
great-grandfather n. babasının dedesi
When I was a little boy, my father and I went to Boston to visit my great-grandfather.
Ben küçük bir çocukken, babam ve ben Boston'a babamın dedesini ziyarete gittik.

More Sentences
great-grandfather n. büyük büyükbaba
Tom's great-grandfather was born blind.
Tom'un büyük büyükbabası doğuştan körmüş.

More Sentences
the great majority n. büyük çoğunluk
The great majority of them are firms employing at most 10 employees.
Bunların büyük çoğunluğu en fazla 10 işçi çalıştıran firmalardır.

More Sentences
a great risk n. büyük bir risk
Untreated depression could pose a greater risk.
Tedavi edilmeyen depresyon daha büyük bir risk oluşturabilir.

More Sentences
great sin n. büyük günah
This is one of the great sins.
Bu büyük günahlardan biridir.

More Sentences
great leader n. büyük lider
Great leaders get extraordinary results from ordinary people.
Büyük liderler sıradan insanlardan olağanüstü sonuçlar alırlar.

More Sentences
great hope n. büyük umut
We also had placed great hopes in the negotiations started three months ago by the Deuba government.
Üç ay önce Deuba hükümeti tarafından başlatılan müzakerelere biz de büyük umutlar bağlamıştık.

More Sentences
great need n. büyük ihtiyaç
So there is a great need for urgency.
Bu nedenle aciliyete büyük ihtiyaç vardır.

More Sentences
great lakes n. büyük göller
The problems in the Great Lakes region cover a number of countries.
Büyük Göller bölgesindeki sorunlar çok sayıda ülkeyi kapsamaktadır.

More Sentences
great hero n. büyük kahraman
The greatest heroes of the past were summoned.
Geçmişin en büyük kahramanları çağrıldı.

More Sentences
great deal n. çok sayı
There is a great deal of reconstruction work to be done.
Yapılması gereken çok sayıda yeniden yapılandırma çalışması var.

More Sentences
great deal n. büyük miktar
In the United States of America, it is highly profitable and attracts a great deal of investment.
Amerika Birleşik Devletleri'nde bu iş oldukça kârlıdır ve büyük miktarda yatırım çekmektedir.

More Sentences
great-great-grandfather n. dedenin dedesi
Tom's great-great-grandfather was a pirate.
Tom'un dedesinin dedesi bir korsanmış.

More Sentences
give great importance v. büyük önem vermek
This is why we gave great importance to the restoration of the structure.
Bu nedenle yapının restorasyonuna büyük önem verdik.

More Sentences
attach great importance v. büyük önem vermek
I think that as Parliament, we must attach great importance to ensuring that appropriate pressure is brought to bear.
Parlamento olarak uygun baskının uygulanmasını sağlamaya büyük önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
attach great importance v. çok önem vermek
They attached great importance to cleanliness.
Temizliğe çok önem verirlerdi.

More Sentences
look great v. harika görünmek
With Google My Business, you can create a simple website that looks great in less than ten minutes.
Google Benim İşletmem ile on dakikadan kısa sürede harika görünen basit bir web sitesi oluşturabilirsiniz.

More Sentences
a great many adj. pek çok
The Commission is willing to help on a great many issues.
Komisyon pek çok konuda yardımcı olmaya hazırdır.

More Sentences
of great use adj. çok faydalı
I thought that this very comprehensive document would be of great use.
Bu çok kapsamlı belgenin çok faydalı olacağını düşündüm.

More Sentences
a great many adj. çok
I have listened to a great many sound proposals and seen that there is some convergence too.
Çok sayıda sesli öneriyi dinledim ve bazı yakınsamaların da olduğunu gördüm.

More Sentences
in great demand adj. büyük rağbet gören
Tom is in great demand.
Tom büyük rağbet görüyor.

More Sentences
a great deal adv. pek çok
In those countries, the rights of the Roma and those of homosexuals, for example, leave a great deal to be desired.
Bu ülkelerde, örneğin Romanların ve eşcinsellerin hakları, arzulanan pek çok şeyi geride bırakıyor.

More Sentences
a great deal adv. bir hayli
The family fortune has increased a great deal.
Aile serveti bir hayli artmıştır.

More Sentences
at great length adv. uzun uzadıya
We have already debated this subject at great length, however.
Ancak bu konuyu daha önce uzun uzadıya tartışmıştık.

More Sentences
a great deal adv. çok
Mr Cashman and I have worked together on openness a great deal in recent years.
Sayın Cashman ve ben son yıllarda açıklık konusunda birlikte çok çalıştık.

More Sentences
a great deal adv. hayli
We've spent a great deal of time together.
Birlikte hayli zaman geçirdik.

More Sentences
with great eagerness adv. büyük bir hevesle
She learned English with great eagerness.
İngilizceyi büyük bir hevesle öğrendi.

More Sentences
Colloquial
great expectations n. büyük umutlar
They should not form a volume on the scale of Great Expectations, which is what they invariably turn out to be.
Büyük Umutlar ölçeğinde bir cilt oluşturmamalıdırlar, ki her zaman bu şekilde oldukları ortaya çıkıyor.

More Sentences
a great book n. harika bir kitap
Serafina and the black cloak is a great book.
Serafina ve Siyah Pelerin harika bir kitap.

More Sentences
a great success n. büyük bir başarı
Mr Adam calls the approach of the British government a great success.
Bay Adam İngiliz hükümetinin yaklaşımını büyük bir başarı olarak nitelendiriyor.

More Sentences
a great opportunity n. büyük bir fırsat
This is a great opportunity for Turkey.
Bu Türkiye için büyük bir fırsattır.

More Sentences
a great opportunity n. müthiş bir fırsat
It's a great opportunity.
Bu müthiş bir fırsat.

More Sentences
a great idea n. harika bir fikir
It could also mean a great idea running into the buffers.
Bu aynı zamanda harika bir fikrin tamponlara takılması anlamına da gelebilir.

More Sentences
General
great fun n. göbek havası [mecazi]
great uncle n. büyük amca
great books of the western world n. batı dünyasında büyük kitaplar
a great deal of money n. çok para
a great nuisance n. püsküllü bela
great knapweed n. büyük peygamber çiçeği
the great bear n. büyükayı
great northern diver & loon n. buz dalgıcı
great white heron n. ak balıkçıl
great circle n. geniş çevre
great losses n. ağır kayıp
the united kingdom of great britain and northern ireland n. büyük britanya ve kuzey irlanda birleşik krallığı
great tit n. büyük baştankara
great divide n. su havzası
great white egret n. büyük ak balıkçıl
the great divide n. ölüm
great britain parliament n. büyük britanya parlamentosu
the great n. seçkinler
great niece n. yeğeninin kızı
great mullein n. sığırkuyruğu
great effort n. ıkıntı
great russian n. büyük rus
great bustard n. taraklıkuş
great brightness n. apaydınlık
a great occasion n. büyük şans
great falls n. büyük şelale
the great unwashed n. ayak takımı
great snipe n. iri çulluk
great interest n. tecessüs
great reed warbler n. büyük kamışçın
great wall of china n. çin seddi
great stubbornness n. keçi inadı
great confusion n. mahşer
a great sleeper n. uykucu
great year n. büyük yıl
great crowd n. mahşer
great uproar n. kızılca kıyamet
great bustard n. toy
great dane n. danua cinsi köpek
great white heron n. büyük akbalıkçıl
great nephew n. büyük erkek yeğen
great gray owl n. büyük gri baykuş
great task n. zorlu görev
great charter n. büyük ayrıcalık
the great powers n. yedi düvel
great pyrenees n. büyük pirene
great interest n. merak
great expense n. külfet
great and small n. büyük küçük
great gray kangaroo n. büyük gri kanguru
great effort n. alın teri
great noise n. şamata
great indian plantain n. büyük hint muzu
great spotted cuckoo n. tepeli guguk
great britain n. britanya
great skua n. iri martı
great white heron n. akbalıkçıl
great salary n. yüksek gelir
great task n. büyük iş
great idea n. mükemmel fikir
someone with a great deal of experience n. feleğin çemberinden geçmiş
great differences n. çok büyük farklılıklar
great surprise n. hayret
great expense n. aşırı külfet
great interest n. yoğun ilgi
great mistake n. büyük hata
great environmental action n. büyük çevre hareketi
a great news n. güzel bir haber
great care n. aşırı özen
great care n. aşırı dikkat
great care n. aşırı ehemmiyet
great anxiety n. büyük endişe
great care n. büyük itina
great attention n. büyük itina
great responsibility n. aşırı sorumluluk
great ease n. büyük kolaylık
great facility n. büyük kolaylık
great warrior n. büyük savasçı
great masses of people n. büyük halk yığınları
great effort n. üstün gayret
great exertions n. büyük uğraşlar
great efforts n. büyük uğraşlar
a great mischief-maker n. fesat kumkuması
great-uncle n. büyük amca
great-nephew n. erkek kardeş torunu
great-aunt n. büyük teyze
great-nephew n. yeğenin yeğeni
great-grandson n. torunun oğlu
great-spotted woodpecker n. orman ağaçkakanı
great-grandchild n. torunun torunu
great-grandson n. dördüncü kuşak erkek evlat
great confidence n. sonsuz güven
united kingdom of great britain and northern ireland n. birleşik krallık
united kingdom of great britain and northern ireland n. büyük britanya
great britain n. birleşik krallık
great grandchildren n. torun çocukları
great care n. azami dikkat ve itina
great lie n. büyük yalan
great lie n. kuyruklu yalan
great poverty n. fakr u zaruret
great poverty n. fakru zaruret
great poverty n. aşırı yoksulluk
great bear n. büyükayı
the great duo n. muhteşem ikili
great grandmother n. büyük büyükanne
great grandfather n. büyük büyükbaba
great expectation n. yüksek beklenti
100 great turks n. 100 türk büyüğü
100 great turks n. yüz türk büyüğü
a great poverty n. büyük bir yoksulluk
great leader n. büyük önder
a great care n. büyük bir özen
a great attention n. büyük bir özen
great hope n. büyük ümit
a great loss of time n. büyük zaman kaybı
a great waste of time n. büyük zaman kaybı
great competition n. büyük yarış/rekabet
great chain of being n. büyük varoluş zinciri
the great events of history n. tarihin en büyük olayları
a great care n. büyük bir dikkat
a great attention n. büyük bir dikkat
great misfortune n. büyük talihsizlik
nature's great events n. doğanın muazzam olayları
a great development n. büyük bir gelişme
great author n. büyük/usta yazar
great pomp n. büyük ihtişam
great treasure n. büyük hazine
with great hopes n. büyük umutlarla
great grandparents n. büyük büyükanne ve büyükbaba
great room n. oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon
a great voice n. büyük bir ses
grand prix (great prize) n. büyük ödül
four great caliphs n. dört büyük halife
great tower n. burç
biblical great flood n. incil'de geçen büyük tufan
great grandma n. büyük-nine/babaanne/anneanne
the great pestilence n. 1660'lerin ortasında avrupa'da patlak veren büyük veba salgını
a great fit n. mükemmel uyum
great team n. büyük takım
a great gross n. yüz kırk dört düzine
great triangle n. avuç içinde kalp, yaşam ve akıl çizgilerinin oluşturduğu düşünülen üçgen
great triangle n. mars üçgeni
great-heartedness n. bonkörlük
great-heartedness n. cömertlik
great-heartedness n. gönlü zengin olma
great-heartedness n. eli açıklık
great-niece n. kardeşin torunu
great granddaughter n. torununun kızı
great white way n. geceleri parlak bir şekilde aydınlatılan ve genellikle tiyatrolara ayrılmış cadde
great divide n. ölüm
great gross n. yüz kırk dört düzineye eşdeğer bir miktar birimi
great divide n. iki şey arasındaki keskin veya önemli ayrım noktası
great-grandparent n. büyük büyükanne ve büyük dede
great-great-grandson n. torunun erkek torunu
great-grandchild n. torunun çocuğu
great grandparent n. büyük anne ve büyük babanın ebeveynleri
great mogul n. seçkin kimse
great-niece n. yeğenin kız çocuğu
great master n. masonlar büyük locası gibi tarikat localarında başkan
great-granddaughter n. torunun kız çocuğu
great master n. büyük ustaya ait tablo
great divide n. önemli fark
great mogul n. hint imparatoru
great-grandparents n. büyük büyükanne ve büyük dede
great mogul n. önemli kimse
great toe n. ayak başparmağı
great divide n. önemli ayrım
great master n. büyük ustaya ait sanat eseri
great master n. eski şövalyelik nişanlarında lider
great grandchild n. torununun çocuğu
great master n. sanat dalında büyük usta olarak görülen kimse
great grandson n. torununun oğlu
the great silence n. büyük sessizlik
go to great lengths v. her çareye başvurmak
make great strides in something v. aşama kaydetmek
take great care v. içi titremek
make a great success v. büyük başarı kazanmak
suffer great hardship v. ciğeri yanmak
make great efforts v. canını dişine takmak
be in great trouble v. hali duman olmak
escape a great danger v. vartayı atlatmak
go to great lengths v. her çareyi kullanmak
do somebody a great favour v. kıyak yapmak
make a great fuss v. kıyameti koparmak
go to great expense v. bir şeyi yapmak için çok masraf etmek
be of great value v. çok değerli olmak
attach great importance to v. büyük önem vermek
cause great distress v. kan kusturmak
sail at a great distance from the lande v. açıktan gitmek
take great pains with v. itina etmek
make a great display v. gösteriş yapmak
place great demands on v. kapasitesini zorlamak
be struck with great fear v. yüreğine inmek
show great respect v. el üstünde tutmak
make a great deal of noise v. patırtı etmek
have a great success v. büyük başarı kazanmak
be in great distress v. dünya zindan olmak
be in great demand v. revaçta olmak
make a great ado about nothing v. yaygarayı basmak
make a great effort v. çok çaba sarfetmek
set great store on v. bir şeye çok önem vermek
treat someone with great respect v. baş tacı etmek
go to great expense v. çok masrafa girmek
make a great blunder v. halt yemek
have great respect for someone without fail v. saygıda kusur etmemek
be in great demand v. kapanın elinde kalmak
be in great trouble v. hali harap olmak
make a great display v. hava atmak
go to great expense v. büyük masrafa girmek
have a great time v. hoşça zaman geçirmek
have a great time v. iyi vakit geçirmek
go great v. güzel geçmek (fuar vb)
deliver great performance v. yüksek performans sağlamak
show great performance v. iyi performans sergilemek
attract a great deal of attention v. yoğun ilgi görmek
have a great time v. çok eğlenmek
make great or desperate efforts v. canını dişine takmak
be treated with great respect v. el üstünde tutulmak
have a great run v. iyi bir yükseliş gerçekleştirmek (müzik listelerinde vb)
have great expectations (for) v. büyük umutlar bağlamak
have great expectations (for) v. büyük umutları olmak
adorn with great care v. süsleyip püslemek
feel great joy v. aşırı sevinmek
live a life of great misery v. sürüm sürüm sürünmek
sound great v. kulağa hoş gelmek
develop a great interest in v. merak sarmak
develop a great interest in v. merak sardırmak
sound great v. kulağa iyi gelmek
make a great contribution v. büyük katkı sağlamak
strike great blow v. ağır darbe indirmek
place great importance v. büyük önem vermek
deliver great blow v. ağır darbe indirmek
deal great blow v. ağır darbe indirmek
take a great risk v. büyük risk almak
make a great effort v. büyük emek vermek
achieve a great success v. büyük başarı kazanmak
show great interest v. büyük ilgi göstermek
take great care to v. titizlik göstermek
learn with great sorrow v. üzüntü ile öğrenmek
attract great attention v. büyük ilgi çekmek
draw great interest v. büyük ilgi görmek
attract great attention v. büyük ilgi görmek
draw great interest v. büyük ilgi çekmek
have a great imagination v. hayal gücü geniş olmak
show great care v. itina göstermek
take great care (in) v. itina göstermek
go great expense v. çok masrafa girmek
attract a great deal of attention v. çok dikkat çekmek
offer great discounts v. büyük indirimler yapmak
offer great discounts v. büyük indirimler sunmak
great trouble to arise v. kıyamet kopmak
have great difficulty in v. çok zorlanmak
make great/major strides in v. -de büyük adımlar atmak
take a great opportunity v. büyük fırsat yakalamak
be in great pain/agony v. acının dibine vurmak
be great in the part v. role çok uygun olmak
be great at anything he/she sets one's mind to v. aklına koyduğu her şeyde çok iyi olmak
lay great stress on something v. bir şeyin üzerinde ısrarla durmak
make a great wife v. (kocasına) harika bir eş olmak
come to the job with great enthusiasm v. işe büyük bir hevesle gelmek
provide great convenience v. büyük kolaylık sağlamak
get great light v. harika ışık/güneş almak
receive a great deal of attention v. büyük ilgi görmek
put oneself at great risk v. büyük bir riske girmek
put oneself at great risk v. kendini tehlikeye atmak
give great fortune v. büyük servet kazandırmak
place a great emphasis on something v. bir şeye çok önem vermek
be in great shape v. çok iyi kondisyonda/durumda olmak
be in great shape v. çok formda olmak
make a great team v. iyi bir ekip olmak
have great fashion sense v. harika bir moda anlayışı/zevki olmak
have great importance v. büyük öneme sahip olmak
use to great effect v. doğru biçimde kullanmak
use to great effect v. fayda doğuracak biçimde kullanmak
use to great effect v. yararlanmak
put the great seal into commission v. devlet mührünü bir komisyon üyesine teslim etmek
put forth great effort v. dişini tırnağına takarak uğraşı vermek
great hearted adj. cömert
great and wealthy (person) adj. devletli
great deal of adj. çok miktarda
in great demand adj. sürümlü
in great demand adj. çok aranan
in great demand adj. tutulan
a great many adj. bir hayli
in great demand adj. çok revaçta
a great number of adj. çok sayıda
a great many adj. epey
a great number of adj. çok
a great deal of adj. epey
great numbers of adj. birçok
a great number of adj. bir sürü
great many adj. binbir
a great quantity of adj. çok miktarda
a great deal of adj. pek çok
a great number of adj. epey
a great variety of adj. çok çeşitli
great-hearted adj. cömert
great-hearted adj. yüce
great-hearted adj. yürekli
great-hearted adj. cesur
great-hearted adj. iyi kalpli
great-hearted adj. yiğit
a great majority of adj. büyük çoğunluğu
great numbers of adj. çok sayıda
as great as adj. ...kadar büyük/harika
a great amount of adj. birçok
tun-great adj. çevresi şarap fıçısı kadar olan
great [dialect] adj. hamile
great [scotland] adj. yükselmiş (çay, nehir)
great [scotland] adj. kabarmış (çay, nehir)
great bellied adj. koca göbekli
great [dialect] adj. sıkı fıkı
great-bellied adj. hamile
great [dialect] adj. yakın (arkadaş)
great and small adj. tüm mevki ve rütbelerden olan
great-bellied adj. sıkış tıkış
great-bellied adj. koca göbekli
great [dialect] adj. dostane
great bellied adj. göbeği çıkık
great-hearted adj. yüce gönüllü
great-hearted adj. koca yürekli
from a great distance adv. uzaktan uzağa
with great difficulty adv. güçbela
at great cost adv. çok giderle
in a great hurry adv. yel yeperek
in great puffs adv. pofur pofur
with great appetite adv. aç kurt gibi
with great difficulty adv. düşe kalka
with great difficulty adv. güç bela
in great detail adv. enine boyuna
to a great extent adv. büyük çapta
with great difficulty adv. zorbela
in great quantities and continuously adv. sapır sapır
to a great extent adv. büyük ölçüde
at great length adv. ayrıntılarıyla
at great length adv. detaylarıyla
great extent adv. büyük çapta
with great difficulty adv. zoru zoruna
with great effort adv. ıkına sıkına
with great desire adv. aç kurt gibi
with great difficulty adv. dara dar
with great difficulty adv. zor bela
a great extent adv. büyük çapta
with great extent of scope adv. ayrıntılı bir şekilde
at great length adv. ayrıntılı olarak
with great passion adv. büyük tutkuyla
in great detail adv. son derece detaylı biçimde
in the great scheme of things adv. büyük resimde
in the great scheme of things adv. büyük resme bakarsak
in the great scheme of things adv. daha genel anlamda bakacak olursak
in the great scheme of things adv. daha geneli düşünürsek
with great interest adv. büyük ilgiyle
with great accuracy adv. büyük bir doğrulukla
at a great pace adv. büyük bir hızla
to a great extent adv. büyük ölçüde/çapta
in great measure adv. büyük ölçüde/çapta
with great eagerness adv. koşa koşa
in a great hurry adv. acele bir şekilde
in a great hurry adv. aceleyle
great guns adv. aralıksız enerji ile
great guns adv. durmak bilmeyen gayretle
great guns adv. müthiş şekilde
great guns adv. başarıyla
in great confusion adv. karmaşa ve acele içinde
god is great interj. allah kerim
great job interj. aferin
great- pref. iki alt soy anlamı veren ön ek
great- pref. iki üst soy anlamı veren ön ek
a great amount of expr. epey
gr. brit. (great britain) abrev. büyük britanya
gr br (great britain) abrev. büyük britanya
gt. brit. (great britain) abrev. birleşik krallık
gt. brit. (great britain) abrev. ingiltere
gt. brit. (great britain) abrev. büyük britanya
gt br (great britain) abrev. büyük britanya
gt br (great britain) abrev. ingiltere
gt br (great britain) abrev. birleşik krallık
Phrases
at great speed n. aşırı yüksek hızda
great job n. eline sağlık
with a great sadness adv. büyük bir üzüntüyle
with a great sincerity adv. büyük bir içtenlikle
with a great ceremony adv. büyük bir törenle
in great quantities expr. çok miktarda
in great request expr. çok aranan
in great request expr. çok rağbette
then by the power vested in me by almighty god in the great state of utah expr. yüce tanrı'nın ve büyük utah eyaletinin bana verdiği yetkiye dayanarak
behind every great man is a great woman expr. her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır
behind every great man there's a great woman expr. her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır
to my great relief expr. allahtan ki (olması beni müthiş derecede rahatlattı)
make america great again (maga) expr. amerika'yı yeniden büyük kıl
with great (something) comes great (something else) expr. büyük (bir şey) yanında büyük (bir şeyle) gelir
with great (something) comes great (something else) expr. büyük (bir şey) yanında büyük (bir şeyi) getirir
Proverb
great oaks from little acorns grow v. her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir
great oaks from little acorns grow v. büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
great oaks from little acorns grow v. mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
great oaks from little acorns grow v. çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow v. palamut büyür meşe olur
great haste makes great waste acele işe şeytan karışır
great minds think alike aklın yolu bir
great minds think alike kalp kalbe karşıdır
great minds think alike kalp kalbe karşıymış
death is the great leveler ölünce herkes eşittir
death is the great leveler öldükten sonra herkes eşittir
death is the great leveler ölüm karşısında herkes eşittir
death is the great leveler oyun sona erdiğinde şah da piyon da aynı kutuya konur
death is the great leveler ölüm herkese eşit mesafededir
little thieves are hanged but great ones escape ufak hırsızlar asılır büyük hırsızlar serbest bırakılır
many small make a great damlaya damlaya göl olur
small rain lays great dust damlaya damlaya göl olur
great oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
little strokes fell great oaks damlaya damlaya göl olur
little strokes fell great oaks damlayan su taşı deler
time is a great healer zaman en iyi ilaçtır
all great minds run in the same channel aklın yolu birdir
great minds run in the same channel aklın yolu birdir
all things great are wound up with all things little büyük yollar küçük adımlarla kat edilir
a great city, a great solitude kalabalıklar içinde yalnızlık
a great city, a great solitude koca şehirde derin yalnızlık
a great city, a great solitude büyük şehir yalnızlığı
a great city, a great solitude şehrin ortasında derin yalnızlık
great oaks grow from small acorns her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir
great oaks grow from small acorns palamut büyür meşe olur
great oaks grow from small acorns küçük şeylerden büyük şeyler doğar
great oaks from little acorns grow palamut büyür meşe olur
great oaks from little acorns grow her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir
great oaks grow from small acorns tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
great oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
great oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
great oaks grow from small acorns çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship küçük harcamalara dikkat et, küçük bir sızıntı kocaman bir gemiyi batırır
great talkers are little doers ağzı çok laf yapanın elinden pek iş gelmez
great oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
great talkers are little doers çok konuşan boş konuşur
great oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
great oaks from little acorns grow büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
Colloquial
great pals n. iki ahbap çavuşlar
great beyond n. ahiret
great white hope n. istikbal vadeden kişi
a great step n. büyük bir adım
a great part of our lives n. hayatımızın büyük bir parçası