|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
As long ago as 1967 a state of emergency was declared and has never been revoked.
1967 gibi uzun bir süre önce olağanüstü hal ilan edilmiş ve hiçbir zaman kaldırılmamıştır.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
olağanüstü |
extraordinary adj.
|
|
It takes an extraordinary amount of heat to melt sand into glass.
Kumu eritip cama dönüştürmek için olağanüstü miktarda ısı gerekir.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
olağanüstü çaba |
spurt n.
|
|
| 4 |
Common Usage |
olağanüstü |
splendid adj.
|
|
| General |
|
| 5 |
General |
olağanüstü toplantı |
extraordinary meeting n.
|
|
These proposals were firmly supported by the European Council at its extraordinary meeting on 21 September.
Bu teklifler, 21 Eylül'deki olağanüstü toplantısında Avrupa Konseyi tarafından güçlü bir şekilde desteklenmiştir.
More Sentences
|
| 6 |
General |
olağanüstü şeyler yapmak |
do extraordinary things v.
|
|
This key event in the Star Wars timeline brings together ordinary people who choose to do extraordinary things.
Star Wars zaman çizelgesindeki bu önemli olay, olağanüstü şeyler yapmayı seçen sıradan insanları bir araya getiriyor.
More Sentences
|
| 7 |
General |
olağanüstü |
spectacular adj.
|
|
Sabena is, of course, a spectacular case, but social tragedies are also unfolding in other airline companies.
Sabena elbette olağanüstü bir vaka, ancak diğer havayolu şirketlerinde de sosyal trajediler yaşanıyor.
More Sentences
|
| 8 |
General |
olağanüstü |
incredible adj.
|
|
Her singing was incredible.
Şarkı söyleyişi olağanüstüydü.
More Sentences
|
| 9 |
General |
olağanüstü |
sublime adj.
|
|
The atmosphere at the party was sublime.
Partideki atmosfer olağanüstüydü.
More Sentences
|
| 10 |
General |
olağanüstü |
raving adj.
|
|
His latest novel is already a raving success.
Son romanı şimdiden olağanüstü başarı kazandı.
More Sentences
|
| 11 |
General |
olağanüstü |
phenomenal adj.
|
|
When you consider the full implications, what he has achieved has been quite phenomenal.
Tüm sonuçları düşünüldüğünde, başardığı şey oldukça olağanüstüdür.
More Sentences
|
| 12 |
General |
olağanüstü |
extraordinary adj.
|
|
We have already seen extraordinary progress along the road to accession.
Katılım yolunda olağanüstü bir ilerleme kaydedildiğini gördük.
More Sentences
|
| 13 |
General |
olağanüstü |
glorious adj.
|
|
The President's glorious success is always remembered.
Başkanın olağanüstü başarısı her zaman hatırlanır.
More Sentences
|
| 14 |
General |
olağanüstü |
extreme adj.
|
|
We cannot continue to sit by passively observing the extreme situation in Argentina.
Arjantin'deki olağanüstü durumu pasif bir şekilde izlemeye devam edemeyiz.
More Sentences
|
| 15 |
General |
olağanüstü |
remarkable adj.
|
|
To participate in peacefully reuniting a once fractured Europe is a remarkable privilege.
Bir zamanlar parçalanmış olan Avrupa'nın barışçıl bir şekilde yeniden birleşmesine katılmak olağanüstü bir ayrıcalıktır.
More Sentences
|
| 16 |
General |
olağanüstü |
supernormal adj.
|
|
Different supernormal abilities will all come forth.
Farklı olağanüstü yeteneklerin hepsi ortaya çıkacak.
More Sentences
|
| 17 |
General |
olağanüstü |
fantastic adj.
|
|
The Danish Presidency has made fantastic efforts, as have the candidate countries.
Danimarka Dönem Başkanlığı, aday ülkeler gibi olağanüstü çaba sarf etmiştir.
More Sentences
|
| 18 |
General |
olağanüstü |
exceptional adj.
|
|
She is a singer of exceptional talent.
Olağanüstü yetenekli bir şarkıcı.
More Sentences
|
|
|
| 19 |
General |
olağanüstü |
outstanding adj.
|
|
Everyone in the fire department showed outstanding courage.
İtfaiyedeki herkes olağanüstü cesaret gösterdi.
More Sentences
|
| 20 |
General |
olağanüstü |
extraordinarily adv.
|
|
The bear was extraordinarily large.
Ayı olağanüstü bir biçimde büyüktü.
More Sentences
|
| 21 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
outstandingly adv.
|
|
She performed outstandingly in her role.
Kadın, rolünü olağanüstü bir şekilde sergiledi.
More Sentences
|
| Trade/Economic |
|
| 22 |
Trade/Economic |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
A state of emergency was declared there a few minutes ago following the assassination of Prime Minister Djindjic.
Başbakan Djindjic'in öldürülmesinin ardından birkaç dakika önce burada olağanüstü hal ilan edildi.
More Sentences
|
| Law |
|
| 23 |
Law |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
The state of emergency has been replaced by a permanent state of absolute power with no real hope of improvement.
Olağanüstü halin yerini, gerçek bir iyileşme umudu olmayan kalıcı bir mutlak güç durumu almıştır.
More Sentences
|
| 24 |
Law |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
The state of emergency could then be lifted relatively quickly in the provinces in which it is still in force.
Olağanüstü hal, halen yürürlükte olduğu illerde nispeten hızlı bir şekilde kaldırılabilir.
More Sentences
|
| 25 |
Law |
olağanüstü toplantı |
extraordinary meeting n.
|
|
An extraordinary meeting of the Commission took place this morning.
Komisyon'un olağanüstü toplantısı bu sabah gerçekleşti.
More Sentences
|
| Politics |
|
| 26 |
Politics |
olağanüstü oturum |
extraordinary session n.
|
|
At the same time however, it is unbelievable that the number of extraordinary sessions remains unchanged.
Ancak aynı zamanda olağanüstü oturumların sayısının değişmemesi de inanılmazdır.
More Sentences
|
| 27 |
Politics |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
Today, Aceh is in a state of emergency.
Bugün Açe'de olağanüstü hal uygulanıyor.
More Sentences
|
| General |
|
| 28 |
General |
olağanüstü hal bölge valisi |
emergency rule governor n.
|
|
| 29 |
General |
olağanüstü şey |
phenomenon n.
|
|
| 30 |
General |
olağanüstü |
lulu n.
|
|
| 31 |
General |
olağanüstü şey |
prodigy n.
|
|
| 32 |
General |
olağanüstü kızarma |
erythrism n.
|
|
| 33 |
General |
savaş ve olağanüstü hal mevzuatı |
war and emergency legislation n.
|
|
| 34 |
General |
olağanüstü durum |
emergency n.
|
|
| 35 |
General |
olağanüstü şey/kimse |
humdinger n.
|
|
| 36 |
General |
olağanüstü şey |
humdinger n.
|
|
| 37 |
General |
olağanüstü olma |
marvelousness n.
|
|
| 38 |
General |
olağanüstü olma |
fantasticalness n.
|
|
|
|
| 39 |
General |
olağanüstü durum yönetimi |
emergency management n.
|
|
| 40 |
General |
olağanüstü bir örnek |
extreme case n.
|
|
| 41 |
General |
olağanüstü manzara |
spectacular n.
|
|
| 42 |
General |
olağanüstü hal bölgesi |
emergency region n.
|
|
| 43 |
General |
olağanüstü büyüklükte şey |
whapper n.
|
|
| 44 |
General |
olağanüstü bölgeyi tahliye eden kimse |
evacuee n.
|
|
| 45 |
General |
olağanüstü şey |
lulu n.
|
|
| 46 |
General |
olağanüstü şey |
marvel n.
|
|
| 47 |
General |
olağanüstü derinlikte bir yerkabuğu yarığı |
abyss n.
|
|
| 48 |
General |
olağanüstü iş |
wonderwork n.
|
|
| 49 |
General |
olağanüstü şey |
corker n.
|
|
| 50 |
General |
olağanüstü |
doozy n.
|
|
| 51 |
General |
olağanüstü durum |
disaster n.
|
|
| 52 |
General |
olağanüstü su seviyesi |
exceptional water level n.
|
|
| 53 |
General |
olağanüstü başarı |
exploit n.
|
|
| 54 |
General |
olağanüstü büyüme |
phenomenal growth n.
|
|
| 55 |
General |
olağanüstü önlemler |
extraordinary remedies n.
|
|
| 56 |
General |
olağanüstü ihtimam |
extraordinary diligence n.
|
|
| 57 |
General |
olağanüstü dikkat |
extraordinary diligence n.
|
|
| 58 |
General |
olağanüstü başarı |
extraordinary success n.
|
|
| 59 |
General |
olağanüstü yazar |
author extraordinaire n.
|
|
| 60 |
General |
olağanüstü yetenekleri olan insanlar |
people with extraordinary abilities n.
|
|
| 61 |
General |
olağanüstü yetenekler |
extraordinary abilities n.
|
|
| 62 |
General |
olağanüstü deneyim |
extraordinary experience n.
|
|
| 63 |
General |
olağanüstü olma |
marvellousness n.
|
|
| 64 |
General |
olağanüstü uğraşlar |
extraordinary exertions n.
|
|
| 65 |
General |
olağanüstü uğraşlar |
extraordinary efforts n.
|
|
| 66 |
General |
olağanüstü şey |
admiration [obsolete] n.
|
|
| 67 |
General |
olağanüstü veya sıradışı şey |
lalapalooza n.
|
|
| 68 |
General |
olağanüstü durum |
the marvelous n.
|
|
| 69 |
General |
olağanüstü kimse |
all-timer [us] n.
|
|
| 70 |
General |
annelik konusunda olağanüstü kadın |
alpha mummy n.
|
|
| 71 |
General |
olağanüstü performans |
éclat n.
|
|
| 72 |
General |
olağanüstü eşitsizlik |
prodigious inequality n.
|
|
| 73 |
General |
olağanüstü bölgeden tahliye edilen kimseler |
evacuees n.
|
|
| 74 |
General |
olağanüstü şey |
eye opener n.
|
|
| 75 |
General |
olağanüstü şey |
eyeopener n.
|
|
| 76 |
General |
olağanüstü şey |
eye-opener n.
|
|
| 77 |
General |
olağanüstü etki |
magic n.
|
|
| 78 |
General |
olağanüstü güç |
magic n.
|
|
|
|
| 79 |
General |
olağanüstü müzik yeteneği olan kadın |
virtuosa n.
|
|
| 80 |
General |
olağanüstü öneme veya güce sahip kimse |
big n.
|
|
| 81 |
General |
olağanüstü öneme veya güce sahip kurum |
big n.
|
|
| 82 |
General |
olağanüstü şey |
marl [dialect] n.
|
|
| 83 |
General |
olağanüstü arzu veya hevese sahip kimse |
whale n.
|
|
| 84 |
General |
olağanüstü başarı |
whow n.
|
|
| 85 |
General |
olağanüstü olma |
wonderment n.
|
|
| 86 |
General |
olağanüstü güçleri olan kadın |
wonder woman n.
|
|
| 87 |
General |
olağanüstü başarı |
wow n.
|
|
| 88 |
General |
olağanüstü yetenek |
brilliancy n.
|
|
| 89 |
General |
olağanüstü yetenek |
brilliance n.
|
|
| 90 |
General |
olağanüstü şey |
broth n.
|
|
| 91 |
General |
olağanüstü kimse |
broth n.
|
|
| 92 |
General |
olağanüstü asker |
hero n.
|
|
| 93 |
General |
olağanüstü savaşçı |
hero n.
|
|
| 94 |
General |
olağanüstü yetenekli kadın binici |
horsewoman n.
|
|
| 95 |
General |
olağanüstü yetenekli binici |
horseman n.
|
|
| 96 |
General |
olağanüstü şey |
hummer n.
|
|
| 97 |
General |
olağanüstü şey |
monster n.
|
|
| 98 |
General |
olağanüstü kimse |
buster [dialect] n.
|
|
| 99 |
General |
olağanüstü şey |
buster [dialect] n.
|
|
| 100 |
General |
(cüsse, enerji veya yetenek bakımından) olağanüstü kimse |
buster n.
|
|
| 101 |
General |
olağanüstü başarılı genç kadın |
girl wonder n.
|
|
| 102 |
General |
olağanüstü şey |
darb n.
|
|
| 103 |
General |
olağanüstü güçleri olan kimse |
giant n.
|
|
| 104 |
General |
önemli veya olağanüstü bir deneyimden geçen kimse |
graduate n.
|
|
| 105 |
General |
olağanüstü şey |
one for the book n.
|
|
| 106 |
General |
olağanüstü yeteneklere sahip kimse |
roarer n.
|
|
| 107 |
General |
olağanüstü şey |
rouser n.
|
|
| 108 |
General |
olağanüstü gücü olan kimse |
dynamo n.
|
|
| 109 |
General |
olağanüstü hale getirme |
fantastication n.
|
|
| 110 |
General |
olağanüstü kimse |
piece of work n.
|
|
| 111 |
General |
olağanüstü becerileri olduğu söylenen kimse |
sensitive n.
|
|
| 112 |
General |
olağanüstü becerileri olan kimse |
sensitive n.
|
|
| 113 |
General |
olağanüstü, şaşalı parıldama |
glossy shine n.
|
|
| 114 |
General |
olağanüstü olma |
preternaturalism n.
|
|
| 115 |
General |
olağanüstü şey |
preternaturalism n.
|
|
| 116 |
General |
kendi türünde olağanüstü olan şey |
smasher n.
|
|
| 117 |
General |
olağanüstü örnek |
beauty n.
|
|
| 118 |
General |
olağanüstü |
snorter n.
|
|
| 119 |
General |
olağanüstü şey |
snorter n.
|
|
| 120 |
General |
olağanüstü kimse |
stickout [us] n.
|
|
| 121 |
General |
olağanüstü hünerli kadın |
superheroine n.
|
|
| 122 |
General |
olağanüstü zihin |
supermind n.
|
|
| 123 |
General |
olağanüstü edinim |
superlucration [obsolete] n.
|
|
| 124 |
General |
olağanüstü akla sahip kimse |
supermind n.
|
|
| 125 |
General |
olağanüstü güvenlik |
supersafety n.
|
|
| 126 |
General |
olağanüstü şey |
superspectacle n.
|
|
| 127 |
General |
olağanüstü koşullarda hayatta kalacak şekilde önlemler alan kimse |
survivalist n.
|
|
| 128 |
General |
olağanüstü çaba |
strain n.
|
|
| 129 |
General |
olağanüstü güzellikte kimse |
swan n.
|
|
| 130 |
General |
olağanüstü çaba göstermek |
spurt v.
|
|
| 131 |
General |
olağanüstü bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
| 132 |
General |
olağanüstü hal ilan etmek |
declare a state of emergency v.
|
|
| 133 |
General |
olağanüstü yetkiler verilmek |
be given exceptional powers v.
|
|
| 134 |
General |
olağanüstü yetkilerle görevlendirilmek |
be given exceptional powers v.
|
|
| 135 |
General |
olağanüstü görünmek |
monster v.
|
|
| 136 |
General |
olağanüstü hale getirmek |
fantasticate v.
|
|
| 137 |
General |
olağanüstü hale getirmek |
stew v.
|
|
| 138 |
General |
olağanüstü |
dreamy adj.
|
|
| 139 |
General |
olağanüstü |
uncanny adj.
|
|
| 140 |
General |
olağanüstü |
rare adj.
|
|
| 141 |
General |
olağanüstü |
preternatural adj.
|
|
| 142 |
General |
olağanüstü |
magnificent adj.
|
|
| 143 |
General |
olağanüstü |
marvelous adj.
|
|
| 144 |
General |
olağanüstü |
necromantic adj.
|
|
| 145 |
General |
olağanüstü |
supernatural adj.
|
|
| 146 |
General |
olağanüstü |
terrific adj.
|
|
| 147 |
General |
olağanüstü |
unaccountable adj.
|
|
| 148 |
General |
olağanüstü |
fantastical adj.
|
|
| 149 |
General |
olağanüstü |
fabulous adj.
|
|
| 150 |
General |
olağanüstü |
above the ordinary adj.
|
|
| 151 |
General |
olağanüstü |
special adj.
|
|
| 152 |
General |
olağanüstü |
breathtaking adj.
|
|
| 153 |
General |
olağanüstü |
huge adj.
|
|
| 154 |
General |
olağanüstü kızarma özelliğine sahip olan |
erythristic adj.
|
|
| 155 |
General |
olağanüstü |
exceeding adj.
|
|
| 156 |
General |
olağanüstü |
extra adj.
|
|
| 157 |
General |
olağanüstü |
marvellous adj.
|
|
| 158 |
General |
olağanüstü |
portentous adj.
|
|
| 159 |
General |
olağanüstü |
unusual adj.
|
|
| 160 |
General |
olağanüstü |
prodigious adj.
|
|
| 161 |
General |
olağanüstü |
out of the ordinary adj.
|
|
| 162 |
General |
olağanüstü |
shining adj.
|
|
| 163 |
General |
olağanüstü algılama olan |
extrasensory adj.
|
|
| 164 |
General |
olağanüstü |
classical adj.
|
|
| 165 |
General |
olağanüstü |
superior adj.
|
|
| 166 |
General |
olağanüstü |
miraculous adj.
|
|
| 167 |
General |
olağanüstü |
paramount adj.
|
|
| 168 |
General |
olağanüstü |
abnormal adj.
|
|
| 169 |
General |
olağanüstü |
unearthly adj.
|
|
| 170 |
General |
olağanüstü |
smashing adj.
|
|
| 171 |
General |
olağanüstü |
uncommon adj.
|
|
| 172 |
General |
olağanüstü |
sheenful adj.
|
|
| 173 |
General |
olağanüstü |
wonderful adj.
|
|
| 174 |
General |
olağanüstü |
teratical [obsolete] adj.
|
|
| 175 |
General |
olağanüstü |
transphenomenal adj.
|
|
| 176 |
General |
olağanüstü |
uncouth [obsolete] adj.
|
|
| 177 |
General |
olağanüstü |
eminent adj.
|
|
| 178 |
General |
olağanüstü |
unearthly adj.
|
|
| 179 |
General |
olağanüstü olmayan |
unmiraculous adj.
|
|
| 180 |
General |
olağanüstü |
larger than life adj.
|
|
| 181 |
General |
olağanüstü |
larger-than-life adj.
|
|
| 182 |
General |
olağanüstü |
lash [ireland] adj.
|
|
| 183 |
General |
olağanüstü büyük |
gigundous adj.
|
|
| 184 |
General |
olağanüstü |
wild adj.
|
|
| 185 |
General |
olağanüstü |
wizardly adj.
|
|
| 186 |
General |
olağanüstü |
wondered [obsolete] adj.
|
|
| 187 |
General |
olağanüstü |
wonder adj.
|
|
| 188 |
General |
olağanüstü |
meridian [obsolete] adj.
|
|
| 189 |
General |
olağanüstü |
hella adj.
|
|
| 190 |
General |
olağanüstü |
high adj.
|
|
| 191 |
General |
olağanüstü derecede canlı |
hyperreal adj.
|
|
| 192 |
General |
olağanüstü |
mirific adj.
|
|
| 193 |
General |
olağanüstü |
mirifical adj.
|
|
| 194 |
General |
olağanüstü |
mythologic adj.
|
|
| 195 |
General |
olağanüstü |
mythological adj.
|
|
| 196 |
General |
olağanüstü entelektüel olan |
gigantic adj.
|
|
| 197 |
General |
olağanüstü kalitede |
gold adj.
|
|
| 198 |
General |
olağanüstü değerde |
gold adj.
|
|
| 199 |
General |
olağanüstü mükemmellikte |
gold adj.
|
|
| 200 |
General |
olağanüstü dehası olan |
daemonic adj.
|
|
| 201 |
General |
olağanüstü dehası olan |
demonic adj.
|
|
| 202 |
General |
olağanüstü |
deuced adj.
|
|
| 203 |
General |
olağanüstü |
devilish adj.
|
|
| 204 |
General |
ilahi etkiyi düşündürecek kadar olağanüstü |
inspired adj.
|
|
| 205 |
General |
olağanüstü |
famous adj.
|
|
| 206 |
General |
olağanüstü |
doggone adj.
|
|
| 207 |
General |
olağanüstü |
first-class adj.
|
|
| 208 |
General |
olağanüstü |
gaudish [obsolete] adj.
|
|
| 209 |
General |
olağanüstü |
phantastic adj.
|
|
| 210 |
General |
olağanüstü |
phantastical adj.
|
|
| 211 |
General |
olağanüstü |
precellent [obsolete] adj.
|
|
| 212 |
General |
olağanüstü |
sick-dog adj.
|
|
| 213 |
General |
olağanüstü |
smacking adj.
|
|
| 214 |
General |
olağanüstü |
smash adj.
|
|
| 215 |
General |
olağanüstü |
standout adj.
|
|
| 216 |
General |
olağanüstü |
star adj.
|
|
| 217 |
General |
olağanüstü |
super adj.
|
|
| 218 |
General |
olağanüstü |
superbad adj.
|
|
| 219 |
General |
olağanüstü |
superordinary adj.
|
|
| 220 |
General |
olağanüstü |
supersonic adj.
|
|
| 221 |
General |
olağanüstü güvenli |
supersafe adj.
|
|
| 222 |
General |
olağanüstü |
sterling adj.
|
|
| 223 |
General |
olağanüstü |
splendidous adj.
|
|
| 224 |
General |
olağanüstü |
staving adj.
|
|
| 225 |
General |
olağanüstü |
stellar adj.
|
|
| 226 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
breathtakingly adv.
|
|
| 227 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
superiorily adv.
|
|
| 228 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
portentously adv.
|
|
| 229 |
General |
olağanüstü şekilde iyi |
wondrously adv.
|
|
| 230 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
shiningly adv.
|
|
| 231 |
General |
olağanüstü olarak |
fantastically adv.
|
|
| 232 |
General |
olağanüstü düzeyde |
tremendously adv.
|
|
| 233 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
uncommonly adv.
|
|
| 234 |
General |
olağanüstü |
exceptionally adv.
|
|
| 235 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
phenomenally adv.
|
|
| 236 |
General |
olağanüstü |
prodigiously adv.
|
|
| 237 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
extraordinarily adv.
|
|
| 238 |
General |
olağanüstü bir durumda |
in cases of emergency adv.
|
|
| 239 |
General |
olağanüstü biçimde |
rarely [obsolete] adv.
|
|
| 240 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
exceedingly adv.
|
|
| 241 |
General |
olağanüstü biçimde |
mirifically adv.
|
|
| 242 |
General |
olağanüstü olarak |
fantasticly [obsolete] adv.
|
|
| 243 |
General |
olağanüstü biçimde |
inordinately adv.
|
|
| 244 |
General |
olağanüstü halde |
first-rate adv.
|
|
| 245 |
General |
olağanüstü biçimde |
preternaturally adv.
|
|
| 246 |
General |
olağanüstü derecede |
strikingly adv.
|
|
| 247 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
sterlingly adv.
|
|
| 248 |
General |
olağanüstü güçlü anlamını veren bir ön ek |
din- pref.
|
|
| 249 |
General |
olağanüstü güçlü anlamını veren bir ön ek |
dino- pref.
|
|
| 250 |
General |
dikkat çekici ve olağanüstü olay anlamı veren son ek |
-o'-rama suf.
|
|
| 251 |
General |
dikkat çekici ve olağanüstü olay anlamı veren son ek |
-a'-rama suf.
|
|
| 252 |
General |
olağanüstü durum anlamı veren son ek |
-o-rama suf.
|
|
| Phrasals |
|
| 253 |
Phrasals |
(bir şeyde) olağanüstü başarılı olmak |
excel at (something) v.
|
|
| 254 |
Phrasals |
(bir şeyde) olağanüstü başarılı olmak |
excel in (something) v.
|
|
| Phrases |
|
| 255 |
Phrases |
olağanüstü |
something else expr.
|
|
| 256 |
Phrases |
olağanüstü |
the berries expr.
|
|
| 257 |
Phrases |
olağanüstü |
it's the berries expr.
|
|
| 258 |
Phrases |
olağanüstü bir şey/biri |
he/she/it is something else expr.
|
|
| Colloquial |
|
| 259 |
Colloquial |
olağanüstü zeki davranış |
wise move n.
|
|
| 260 |
Colloquial |
olağanüstü zeki davranış |
masterly move n.
|
|
| 261 |
Colloquial |
olağanüstü yetenekler |
extraordinary skills n.
|
|
| 262 |
Colloquial |
olağanüstü biri |
a piece of work [us] n.
|
|
| 263 |
Colloquial |
olağanüstü biri/bir şey |
a real dilly n.
|
|
| 264 |
Colloquial |
bir şeyin en olağanüstü olanı |
honey of a something n.
|
|
| 265 |
Colloquial |
olağanüstü sonuçlar elde eden kimse |
zinger n.
|
|
| 266 |
Colloquial |
olağanüstü/sıra dışı şey |
lollapalooza n.
|
|
| 267 |
Colloquial |
olağanüstü bir şey |
a doozy n.
|
|
| 268 |
Colloquial |
olağanüstü örnek |
hell n.
|
|
| 269 |
Colloquial |
bir amaç veya organizasyon için olağanüstü heyecan gösteren kimse |
moonie n.
|
|
| 270 |
Colloquial |
olağanüstü biri/bir şey |
helluva someone/something n.
|
|
| 271 |
Colloquial |
olağanüstü (bir şey) |
helluva (something) n.
|
|
| 272 |
Colloquial |
olağanüstü kimse |
stand-out n.
|
|
| 273 |
Colloquial |
olağanüstü |
fandabidozi n.
|
|
| 274 |
Colloquial |
olağanüstü güçlü erkek |
iron man n.
|
|
| 275 |
Colloquial |
olağanüstü hızda ilerleyen durum |
fast lane n.
|
|
| 276 |
Colloquial |
çok büyük ya da olağanüstü başarı yakalamak |
hit big v.
|
|
| 277 |
Colloquial |
çok büyük ya da olağanüstü başarı yakalamak |
hit it big v.
|
|
| 278 |
Colloquial |
çok iyi/olağanüstü oynamak |
be on v.
|
|
| 279 |
Colloquial |
çok iyi/olağanüstü bir performans sergilemek |
be on v.
|
|
| 280 |
Colloquial |
olağanüstü başarı göstermek |
come up aces [us] v.
|
|
| 281 |
Colloquial |
olağanüstü |
far-out adj.
|
|
| 282 |
Colloquial |
olağanüstü zeki davranış |
master-stroke adj.
|
|
| 283 |
Colloquial |
olağanüstü |
uber adj.
|
|
| 284 |
Colloquial |
olağanüstü |
rattling adj.
|
|
| 285 |
Colloquial |
olağanüstü |
far out adj.
|
|
| 286 |
Colloquial |
olağanüstü |
narly adj.
|
|
| 287 |
Colloquial |
olağanüstü zevkli |
high old time [old-fashioned] adj.
|
|
| 288 |
Colloquial |
olağanüstü boyutta |
magnum adj.
|
|
| 289 |
Colloquial |
olağanüstü güçte |
magnum adj.
|
|
| 290 |
Colloquial |
olağanüstü |
primo adj.
|
|
| 291 |
Colloquial |
olağanüstü |
helluva adj.
|
|
| 292 |
Colloquial |
olağanüstü |
bold adj.
|
|
| 293 |
Colloquial |
olağanüstü |
chill adj.
|
|
| 294 |
Colloquial |
olağanüstü |
goddam adj.
|
|
| 295 |
Colloquial |
olağanüstü |
heckuva adj.
|
|
| 296 |
Colloquial |
olağanüstü |
stand-out adj.
|
|
| 297 |
Colloquial |
olağanüstü |
pearler [australia] adj.
|
|
| 298 |
Colloquial |
olağanüstü |
gaudy adj.
|
|
| 299 |
Colloquial |
olağanüstü |
snazzy adj.
|
|
| 300 |
Colloquial |
olağanüstü |
superterrific adj.
|
|
| 301 |
Colloquial |
olağanüstü |
outasite [us] adj.
|
|
| 302 |
Colloquial |
olağanüstü (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something adv.
|
|
| 303 |
Colloquial |
olağanüstü (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something adv.
|
|
| 304 |
Colloquial |
olağanüstü hal |
extraordinary situation expr.
|
|
| 305 |
Colloquial |
olağanüstü |
way-cool expr.
|
|
| 306 |
Colloquial |
olağanüstü |
the glassy [australia] expr.
|
|
| 307 |
Colloquial |
olağanüstü |
just the glassy expr.
|
|
| 308 |
Colloquial |
olağanüstü bir şey/biri |
he/she/it is something else expr.
|
|
| 309 |
Colloquial |
olağanüstü |
the glassy [australia] expr.
|
|
| Idioms |
|
| 310 |
Idioms |
olağanüstü nüfuzlu kişi |
hot shot n.
|
|
| 311 |
Idioms |
olağanüstü/fevkalade/kayda değer bir şey |
something to shout about n.
|
|
| 312 |
Idioms |
olağanüstü güzel kadın (ironik kullanımda hiç güzel olmayan kadın) |
the face that launched a thousand ships n.
|
|
| 313 |
Idioms |
olağanüstü çok miktarda para |
silly money n.
|
|
| 314 |
Idioms |
olağanüstü kabiliyetli kimse |
a whole team and the dog under the wagon n.
|
|
| 315 |
Idioms |
olağanüstü bir görüntü/manzara |
a marvel to behold n.
|
|
| 316 |
Idioms |
olağanüstü bir şey |
a real doozy n.
|
|
| 317 |
Idioms |
olağanüstü kimse |
broth of a man n.
|
|
| 318 |
Idioms |
olağanüstü şey |
one for the books n.
|
|
| 319 |
Idioms |
sağlık için olağanüstü derecede faydalı bir sıvı |
wonder water n.
|
|
| 320 |
Idioms |
işini olağanüstü yapmak |
excel at v.
|
|
| 321 |
Idioms |
(sporda vb) olağanüstü başarılı olmak |
excel at v.
|
|
| 322 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
| 323 |
Idioms |
harika/olağanüstü olmak |
be (the) bomb v.
|
|
| 324 |
Idioms |
harika/olağanüstü olmak |
be the bomb [us] v.
|
|
| 325 |
Idioms |
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar description v.
|
|
| 326 |
Idioms |
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar belief v.
|
|
| 327 |
Idioms |
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar description v.
|
|
| 328 |
Idioms |
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar description v.
|
|
| 329 |
Idioms |
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar belief v.
|
|
| 330 |
Idioms |
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar belief v.
|
|
| 331 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
come as a revelation (to somebody) v.
|
|
| 332 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be a revelation v.
|
|
| 333 |
Idioms |
fevkalade/olağanüstü/istisnai bulmak |
write home about v.
|
|
| 334 |
Idioms |
olağanüstü başarı kazanmak |
curl the mo [australia] v.
|
|
| 335 |
Idioms |
çok/olağanüstü çaba sarf etmek |
bend (one's) efforts v.
|
|
| 336 |
Idioms |
olağanüstü bir matematik zekasına sahip olmak |
have a head for figures v.
|
|
| 337 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be out of this world v.
|
|
| 338 |
Idioms |
olağanüstü bir başarı elde etmek |
knock (something) out of the ballpark v.
|
|
| 339 |
Idioms |
olağanüstü bir başarı elde etmek |
knock (something) out of the park v.
|
|
| 340 |
Idioms |
olağanüstü bir olay yaratmak |
walk on water v.
|
|
| 341 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world alight v.
|
|
| 342 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
| 343 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world alight v.
|
|
| 344 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
| 345 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be a revelation (to somebody) v.
|
|
| 346 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
come as a revelation (to somebody) v.
|
|
| 347 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be larger than life v.
|
|
| 348 |
Idioms |
sıra dışı/olağanüstü bir başarı elde etmek |
hit (something) out of the ballpark v.
|
|
| 349 |
Idioms |
sıra dışı/olağanüstü bir başarı elde etmek |
hit (something) out of the park v.
|
|
| 350 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
| 351 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
never set the world on fire v.
|
|
| 352 |
Idioms |
olağanüstü bir şey olmamak |
not set the thames on fire v.
|
|
| 353 |
Idioms |
olağanüstü/harika bir performans sergilemek |
stop the show v.
|
|
| 354 |
Idioms |
olağanüstü |
out of this world adj.
|
|
| 355 |
Idioms |
olağanüstü |
far out adj.
|
|
| 356 |
Idioms |
olağanüstü bir |
a peach of a (something) adj.
|
|
| 357 |
Idioms |
olağanüstü soğuk |
(as) cold as any stone adj.
|
|
| 358 |
Idioms |
olağanüstü bir … |
a peach of a … expr.
|
|
| 359 |
Idioms |
saçma bir şeyden olağanüstü bir şeye |
from the ridiculous to the sublime expr.
|
|
| 360 |
Idioms |
olağanüstü |
it's boss expr.
|
|
| 361 |
Idioms |
olağanüstü |
that's boss expr.
|
|
| 362 |
Idioms |
olağanüstü bir şeyden saçma bir şeye |
sublime to the ridiculous expr.
|
|
| Speaking |
|
| 363 |
Speaking |
olağanüstü |
it is incredible expr.
|
|
| Trade/Economic |
|
| 364 |
Trade/Economic |
olağanüstü kardan sağlanan kaynak |
sources from extraordinary operations n.
|
|
| 365 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek |
excess reserve n.
|
|
| 366 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekler |
extra reserve n.
|
|
| 367 |
Trade/Economic |
olağanüstü giderler |
extraordinary expense n.
|
|
| 368 |
Trade/Economic |
olağanüstü olan şey |
phenomenon n.
|
|
| 369 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazanç ve kayıplar |
extraordinary gains and losses n.
|
|
| 370 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekleri |
extraordinary reserves n.
|
|
| 371 |
Trade/Economic |
olağanüstü zarar |
casualty losses n.
|
|
| 372 |
Trade/Economic |
olağanüstü giderler |
extraordinary expenses n.
|
|
| 373 |
Trade/Economic |
olağanüstü zarar |
extraordinary loss n.
|
|
| 374 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek |
reserve for contingencies n.
|
|
| 375 |
Trade/Economic |
olağanüstü gelirler |
extraordinary income n.
|
|
| 376 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekler |
general reserve n.
|
|
| 377 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul |
extraordinary general assembly n.
|
|
| 378 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek akçeler |
extraordinary reserves n.
|
|
| 379 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekler |
hxira reserve n.
|
|
| 380 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe |
extra ordinary budget n.
|
|
| 381 |
Trade/Economic |
yasak ve olağanüstü ihtiyatlar |
reserve fund n.
|
|
| 382 |
Trade/Economic |
olağanüstü kar |
extraordinary profit n.
|
|
| 383 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
exceptional depreciation n.
|
|
| 384 |
Trade/Economic |
olağanüstü zarardan dolayı kaynak kullanımı |
fund usage due to extraordinary operations n.
|
|
| 385 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul |
extraordinary general meeting n.
|
|
| 386 |
Trade/Economic |
olağanüstü kamu harcamaları |
extraordinary expenditures n.
|
|
| 387 |
Trade/Economic |
olağanüstü ödenek |
extraordinary appropriation n.
|
|
| 388 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul toplantısı |
extraordinary general meeting n.
|
|
| 389 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe gelirleri |
extraordinary budget receipts n.
|
|
| 390 |
Trade/Economic |
olağanüstü kolaylıklar |
emergency facilities n.
|
|
| 391 |
Trade/Economic |
olağanüstü temettü |
extra dividend n.
|
|
| 392 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
extraordinary depreciation n.
|
|
| 393 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek akçe |
excess reserve n.
|
|
| 394 |
Trade/Economic |
olağanüstü durum |
emergency n.
|
|
| 395 |
Trade/Economic |
olağanüstü temettü |
surplus dividend n.
|
|
| 396 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe gelirleri |
exceptional budget receipts n.
|
|
| 397 |
Trade/Economic |
olağanüstü vergi |
emergency tax n.
|
|
| 398 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
emergency amortization n.
|
|
| 399 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplantı |
emergency meeting n.
|
|
| 400 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazançlar vergisi |
excess profits duty n.
|
|
| 401 |
Trade/Economic |
olağanüstü hal kanunları |
emergency laws n.
|
|
| 402 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyat |
excess reserve n.
|
|
| 403 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe |
emergency budget n.
|
|
| 404 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazançlar vergisi |
tax on extra revenues n.
|
|
| 405 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazanç vergisi |
excess profit duty n.
|
|
| 406 |
Trade/Economic |
olağanüstü iyi kalite |
prime quality n.
|
|
| 407 |
Trade/Economic |
olağanüstü işçi ücreti |
callback pay n.
|
|
| 408 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
accelerated depreciation n.
|
|
| 409 |
Trade/Economic |
olağanüstü tehlikeli mal |
extremely dangerous goods n.
|
|
| 410 |
Trade/Economic |
olağanüstü gelir |
extraordinary income n.
|
|
| 411 |
Trade/Economic |
olağanüstü büyük jüri |
extraordinary grand jury n.
|
|
| 412 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe |
extraordinary budget n.
|
|
| 413 |
Trade/Economic |
olağanüstü tehlike |
extraordinary danger n.
|
|
| 414 |
Trade/Economic |
olağanüstü tahsisat |
extraordinary appropriation n.
|
|
| 415 |
Trade/Economic |
olağanüstü masraflar |
extraordinary expenses n.
|
|
| 416 |
Trade/Economic |
olağanüstü riskler karşılığı |
reserve for extraordinary risks n.
|
|
| 417 |
Trade/Economic |
olağanüstü fon |
extra fund n.
|
|
| 418 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyat |
extra reserve n.
|
|
| 419 |
Trade/Economic |
olağanüstü rasyon |
emergency ration n.
|
|
| 420 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyat |
extraordinary reserve n.
|
|
| 421 |
Trade/Economic |
olağanüstü tehlikeli durum |
state of emergency n.
|
|
| 422 |
Trade/Economic |
olağanüstü teminatlı senet |
first class paper n.
|
|
| 423 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyatlar |
excess reserves n.
|
|
| 424 |
Trade/Economic |
olağanüstü haller |
exceptional circumstances n.
|
|
| 425 |
Trade/Economic |
olağanüstü durumlar |
exceptional circumstances n.
|
|
| 426 |
Trade/Economic |
olağanüstü tamirler |
extraordinary repairs n.
|
|
| 427 |
Trade/Economic |
olağanüstü kar |
extra dividend n.
|
|
| 428 |
Trade/Economic |
olağanüstü karar |
extraordinary resolution n.
|
|
| 429 |
Trade/Economic |
olağanüstü kar ve zarar |
extraordinary gains and losses n.
|
|
| 430 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplantı |
special meeting n.
|
|
| 431 |
Trade/Economic |
diğer olağanüstü giderler |
other extraordinary charges n.
|
|
| 432 |
Trade/Economic |
düşülen olağanüstü amortisman ve olağanüstü miktarlar |
extraordinary depreciation and extraordinary amounts written off n.
|
|
| 433 |
Trade/Economic |
diğer olağanüstü gelirler |
other extraordinary income n.
|
|
| 434 |
Trade/Economic |
reorganizasyon maliyetleri olarak sermayeye eklenen olağanüstü giderler |
extraordinary charges capitalized as reorganization costs n.
|
|
| 435 |
Trade/Economic |
olağanüstü giderler |
extraordinary charges n.
|
|
| 436 |
Trade/Economic |
olağanüstü borç ve giderlerin karşılıklarının yeniden girişi |
write-back of provisions for extraordinary liabilities and charges n.
|
|
| 437 |
Trade/Economic |
olağanüstü borçlar ve giderlere ilişkin karşılıklar |
provisions for extraordinary liabilities and charges n.
|
|
| 438 |
Trade/Economic |
olağanüstü gelirler |
extraordinary incomes n.
|
|
| 439 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul toplantısı |
egm (extraordinary general meeting) n.
|
|
| 440 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul |
egm (extraordinary general meeting) n.
|
|
| 441 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplanmak |
hold an emergency meeting v.
|
|
| 442 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplanmak |
hold an extraordinary meeting v.
|
|
| Law |
|
| 443 |
Law |
sivil olağanüstü hal planlama yüksek komitesi |
the supreme civil emergency planning committee n.
|
|
| 444 |
Law |
olağanüstü hal |
public emergency n.
|
|
| 445 |
Law |
savaş ve olağanüstü hal mevzuatı |
war and emergency legislation n.
|
|
| 446 |
Law |
olağanüstü hakim emri |
prerogative writ n.
|
|
| 447 |
Law |
olağanüstü gelirler |
abnegation budget receipts n.
|
|
| 448 |
Law |
olağanüstü zamanaşımı |
extraordinary prescription n.
|
|
| 449 |
Law |
sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararname |
emergency decree having the force of law n.
|
|
| 450 |
Law |
olağanüstü toplantı |
special session n.
|
|
| 451 |
Law |
(birini) olağanüstü iadeye tabi tutmak |
rendition v.
|
|
| 452 |
Law |
olağanüstü |
abnormal adj.
|
|
| Politics |
|
| 453 |
Politics |
olağanüstü giderler |
extraordinary charges n.
|
|
| 454 |
Politics |
olağanüstü durum |
urgent case n.
|
|
| 455 |
Politics |
olağanüstü hal bölgesi |
state of emergency region n.
|
|
| 456 |
Politics |
olağanüstü hal mahkemesi |
emergency court n.
|
|
| 457 |
Politics |
olağanüstü hal yetkileri |
emergency powers n.
|
|
| 458 |
Politics |
olağanüstü zirve |
extraordinary summit n.
|
|
| 459 |
Politics |
olağanüstü yetkilerin toplanmış olduğu makam |
vested with extraordinary powers n.
|
|
| 460 |
Politics |
olağanüstü durum |
case of emergency n.
|
|
| 461 |
Politics |
olağanüstü savaş tedbirleri |
exceptional war measures n.
|
|
| 462 |
Politics |
olağanüstü savaş önlemleri |
exceptional war measures n.
|
|
| 463 |
Politics |
olağanüstü hal bölge valisi |
regional governor of the state of emergency n.
|
|
| 464 |
Politics |
olağanüstü iç durumlar |
domestic emergencies n.
|
|
| 465 |
Politics |
olağanüstü toplantı |
extraordinary session n.
|
|
| 466 |
Politics |
olağanüstü hal ilanı |
a state of emergency declaration n.
|
|
| 467 |
Politics |
olağanüstü hal ilanı |
declaration of state of emergency n.
|
|
| 468 |
Politics |
olağanüstü hal/durum |
state of exception n.
|
|
| 469 |
Politics |
olağanüstü kurultay |
extraordinary meeting n.
|
|
| 470 |
Politics |
olağanüstü kongre |
extraordinary congress n.
|
|
| 471 |
Politics |
sivil olağanüstü hal planlaması kıdemli komitesi |
senior civil emergency planning committee (scepc) n.
|
|
| 472 |
Politics |
nato sivil olağanüstü hal planlaması |
nato civil emergency planning n.
|
|
| 473 |
Politics |
olağanüstü ve tam yetkili büyükelçi |
ambassador extraordinary and plenipotentiary n.
|
|
| 474 |
Politics |
seçilmiş olan hükümetin yasaları çiğneyerek kendisine olağanüstü yetkiler vermek suretiyle mevcut anayasal düzenin dışında hareket etmesi |
autocoup n.
|
|
| 475 |
Politics |
seçilmiş olan hükümetin yasaları çiğneyerek kendisine olağanüstü yetkiler vermek suretiyle mevcut anayasal düzenin dışında hareket etmesi |
self-coup n.
|
|
| 476 |
Politics |
afet yönetimi ve olağanüstü hallerde müdahale amaçlı uzay kaynaklı bilgi için bm platformu |
united nations platform for space-based information for disaster management and emergency response n.
|
|
| 477 |
Politics |
olağanüstü hal ilan etmek |
declare emergency rule v.
|
|
| Institutes |
|
| 478 |
Institutes |
olağanüstü hal bölge valiliği |
governorship of the state of emergency of region n.
|
|
| 479 |
Institutes |
olağanüstü hal i̇şlemleri i̇nceleme komisyonu |
commission for the examination of proceedings under the state of emergency n.
|
|
| 480 |
Institutes |
kamboçya mahkemeleri olağanüstü duruşmaları |
extraordinary chambers in the court of cambodia n.
|
|
| 481 |
Institutes |
olağanüstü hal inceleme işlemleri komisyonu |
the commission on examination of the state of emergency procedures n.
|
|
| 482 |
Institutes |
olağanüstü ve tartışmalı iddiaları araştıran bir kuruluş |
csi (committee for skeptical inquiry) n.
|
|
| Technical |
|
| 483 |
Technical |
olağanüstü su seviyesi |
abnormal water level n.
|
|
| 484 |
Technical |
olağanüstü haller |
aberrations n.
|
|
| 485 |
Technical |
maksimum olağanüstü su seviyesi |
maximum exceptional level n.
|
|
| 486 |
Technical |
olağanüstü su seviyesi |
exceptional water level n.
|
|
| 487 |
Technical |
olağanüstü yedekler |
extraordinary reserves n.
|
|
| 488 |
Technical |
olağanüstü su düzeyi |
abnormal water level n.
|
|
| 489 |
Technical |
olağanüstü durumlar |
aberrations n.
|
|
| 490 |
Technical |
olağanüstü su seviyesi |
level-abnormal water n.
|
|
| 491 |
Technical |
olağanüstü ışın |
extraordinary ray n.
|
|
| 492 |
Technical |
suverilmiş ve menevişlenmiş olağanüstü uygulama çelikleri |
quenched-and-tempered ultraservice steels n.
|
|
| Computer |
|
| 493 |
Computer |
olağanüstü durum |
disaster n.
|
|
| Automotive |
|
| 494 |
Automotive |
olağanüstü otomobil |
doozie n.
|
|
| Psychology |
|
| 495 |
Psychology |
denize karşı olağanüstü sevgi |
thalassomania n.
|
|
| 496 |
Psychology |
olağanüstü hafızaya sahip kimse |
mnemonist n.
|
|
| 497 |
Psychology |
olağanüstü hafızaya sahip kimse |
mnemotechnist n.
|
|
| Chemistry |
|
| 498 |
Chemistry |
olağanüstü beyaz renkli kristalli bir madde |
ammonium cyanate n.
|
|
| Biology |
|
| 499 |
Biology |
olağanüstü çevre koşullarında (sıcak su kaynakları vb) yaşayabilen organizma |
extremophile n.
|
|
| Archaeology |
|
| 500 |
Archaeology |
hindistan maharashtra'da budist sanatının olağanüstü örneklerinin bulunduğu mağaralar |
ajanta caves n.
|
|