rush - Turc Anglais Dictionnaire

rush

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "rush" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 114 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
rush n. telaş
There is a sweet rush all over the world on February 14.
14 Şubat'ta tüm dünyada tatlı bir telaş var.

More Sentences
rush n. acele
You obviously painted this in a rush.
Belli ki bunu aceleyle çizmişsiniz.

More Sentences
rush v. acele etmek
She rushed out the door as soon as she hung up.
Telefonu kapatır kapatmaz aceleyle kapıdan çıktı.

More Sentences
rush v. koşturmak
Where are you rushing off to?
Nereye koşturuyorsun?

More Sentences
rush v. telaş etmek
rush v. acele ettirmek
General
rush n. koşuşturma
Singing on stage is always such a rush.
Sahnede şarkı söylemek her zaman bir koşuşturma oluyor.

More Sentences
rush n. rağbet
There seems to be a rush on hand-made ceramics these days.
Görünen o ki bugünlerde el yapımı seramiklere rağbet var.

More Sentences
rush v. yetiştirmek
Fadil rushed Layla to the hospital.
Fadıl, Leyla'yı aceleyle hastaneye yetiştirdi.

More Sentences
rush v. koşturmak
Everyone rushed to the pumps.
Herkes pompalara doğru koşturdu.

More Sentences
rush v. sıkıştırmak
Take your time. No one is rushing you into making a decision.
Ağırdan alabilirsin. Karar vermen için seni sıkıştıran yok.

More Sentences
rush v. aceleye getirmek
I don't want to rush into any decisions.
Kararımı aceleye getirmek istemiyorum.

More Sentences
rush v. saldırmak
He was arrested for rushing a security guard.
Bir güvenlik görevlisine saldırdığı için tutuklandı.

More Sentences
rush v. hızla akmak
We could hear water rushing through the pipes.
Borulardan hızla akan suyun sesini duyabiliyorduk.

More Sentences
rush v. koşmak
They rushed to save human lives with the same courage displayed by the firemen in New York.
Onlar, New York'taki itfaiyecilerin gösterdiği cesaretin aynısını göstererek insan hayatını kurtarmaya koştular.

More Sentences
rush v. (amerikan futbolu) topla koşmak
Brady was the one to rush touchdown.
Sayı kazanmak için topla koşan Brady oldu.

More Sentences
rush v. aceleyle göndermek
She rushed copies of the agenda to the meeting room.
Gündemin kopyalarını aceleyle toplantı odasına gönderdi.

More Sentences
rush v. akın etmek
Thousands of people rushed to Nome.
Binlerce insan Nome'a akın etti.

More Sentences
rush v. acele etmek
That is why we are not rushing.
Bu yüzden acele etmiyoruz.

More Sentences
Technical
rush v. koşmak
The United States of America has rushed off even further into the distance.
Amerika Birleşik Devletleri daha da uzaklara doğru koşmaya başladı.

More Sentences
Botanic
rush n. kamış
Rush is a perfect material for weaving baskets and rugs.
Kamış, sepet ve kilim dokumak için mükemmel bir malzemedir.

More Sentences
General
rush n. hız
rush n. hücum
rush n. kofa
rush n. hasırotu
rush n. hamle
rush n. saldırış
rush n. saldırma
rush n. kur
rush n. koşma
rush n. akın
rush n. sıçrama
rush n. atılma
rush n. acele etme
rush n. kızartı
rush n. önemsiz şey
rush n. üşüşme
rush n. toplanma
rush n. saz
rush n. furya
rush n. saldırı
rush n. istek
rush n. talep
rush n. koşuşturmaca
rush n. koşturmaca
rush n. yoğun arz
rush n. ani talep
rush n. (yeni bir yere) akın etme
rush n. istila etme
rush n. dolup taşma
rush n. altına hücum
rush n. (okulda veya üniversitede) sınıflar arası güç yarışı
rush n. sınıflar arası rekabet
rush n. (uyuşturucu etkisi ile) mest olma
rush n. (uyuşturucu etkisi ile) kendinden geçme
rush n. tatmin olma
rush n. coşkunluk hissi
rush n. enerjik his
rush n. kadının kur yapana karşılık vermesi
rush n. hafif kadın
rush n. hızla girmek
rush n. hücum etmek
rush n. üyelik zamanı
rush v. sıkboğaz etmek
rush v. seğirtmek
rush v. kur yapmak
rush v. hücum etmek
rush v. üstüne atılmak
rush v. aceleyle yapmak
rush v. acele ile göndermek
rush v. çabucak halletmek
rush v. düşünmeden girişmek
rush v. akın yapmak
rush v. atılmak
rush v. şiddetli esmek
rush v. püskürtmek
rush v. hızlı akmak
rush v. asılmak
rush v. koşuşturmak
rush v. üstüne çullanmak
rush v. aşıkmak
rush v. birden yükselmek
rush v. birden baskın hale gelmek
rush v. püskürmek
rush adj. alacalı
rush adj. telaşlı
rush adj. aceleci
rush adj. ivedi
rush adj. (kızlara özgü) üyesi olunan sosyal grup faaliyetleri ile ilgili
rush adj. maksimum harekette
rush adj. aşırı hareketli
Colloquial
rush n. yoğun keyif/zevk (özellikle uyuşturucu vs gibi uyarıcı maddelerin yarattığı etki sonucunda)
Trade/Economic
rush v. seğirtmek
Botanic
rush n. sazak
rush n. juncus ve scirpus cinsi bitki
rush n. hasırotuna benzer bitki
rush n. saza benzer bitki
rush n. kıfa
Education
rush n. (yunan kültüründe) üniversitede kızlar birliğine katılma
Geography
rush n. new york eyaletinde yerleşim yeri
rush n. irlanda'da yerleşim yeri
Sport
rush n. (futbol) top sürme
rush n. hücum oyunu
rush n. şut atan veya pas veren oyuncuyu geçme
rush n. (buz hokeyi) paka hakim takımın hücumu
rush v. top tutuculuk yapmak
rush v. top tutucu pozisyonunda oynamak
rush v. topu fırlatmak
rush v. top sürmek
rush v. topu ilerletmek
rush v. savunma yapmak
Cinema
rush n. günlük
rush n. günlük iş kopyası
rush n. yönetmen veya yapımcının çekimlerin değerlendirilmesi için işlediği görüntü kopyası

Sens de "rush" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 441 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
rush mat n. hasır
General
gold rush n. altına hücum
The gold rush began here.
Altına hücûm burada başladı.

More Sentences
rush hour n. kalabalık saat
There ought to be more buses during the rush hours.
Kalabalık saatlerde daha fazla otobüs olmalı.

More Sentences
rush-hour n. yoğun
I would rather leave early than travel on rush-hour trains.
Trenin yoğun olduğu saatlerde seyahat etmektense erken çıkmayı tercih ederim.

More Sentences
rush hour n. iş çıkış saati
There ought to be more buses during the rush hours.
İş çıkış saatlerinde daha fazla otobüs olmalı.

More Sentences
adrenaline rush n. adrenalin patlaması
I'm having an adrenaline rush.
Ben bir adrenalin patlaması yaşıyorum.

More Sentences
rush to help n. yardıma koşmak
I was there when it happened and rushed to help.
Olay olduğunda oradaydım ve yardıma koştum.

More Sentences
rush about v. koşuşturmak
When the electricity went off everyone was rushing about in a state of confusion.
Elektrikler kesildiğinde herkes şaşkınlık içinde koşuşturuyordu.

More Sentences
rush out v. fırlamak
The alarm rang and everyone rushed out.
Alarm çaldı ve herkes dışarı fırladı.

More Sentences
rush into v. dalmak
Tom rushed into the room.
Tom odaya daldı.

More Sentences
Phrasals
rush around v. koşuşturmak
Everyone was rushing around.
Herkes koşuşturuyordu.

More Sentences
rush into (something) v. aceleye getirmek
Let's not rush into things.
İşi aceleye getirmeyelim.

More Sentences
rush into (something) v. aceleyle girmek
Bob rushed into the classroom.
Bob sınıfa aceleyle girdi.

More Sentences
rush to (something) v. (bir şey) için acele etmek
You don't have to rush to decide how to label yourself right now.
Şu anda kendinizi nasıl etiketleyeceğinize karar vermek için acele etmenize gerek yok.

More Sentences
rush to (something) v. (bir şeye) koşmak
As soon as I have written the letter I will rush to the post office.
Mektubu yazar yazmaz postaneye koşacağım.

More Sentences
rush to (someone or something) v. (birine/bir şeye) yetiştirmek
Fadil was rushed to the hospital.
Fadıl hastaneye yetiştirildi.

More Sentences
rush out of (something or some place) v. (bir şeyden/bir yerden) dışarı fırlamak
They rushed out of the room.
Odadan dışarı fırladılar.

More Sentences
Colloquial
in no rush expr. acelesi yok
Tom is in no rush to do that.
Tom'un bunu yapmak için acelesi yok.

More Sentences
in no rush expr. acelesi olmayan
He was in no rush to get out.
Dışarı çıkmak için acelesi yoktu.

More Sentences
Idioms
in a rush adv. aceleyle
Tom usually eats in a rush.
Tom genellikle aceleyle yemek yer.

More Sentences
in no rush expr. acelesi yok
Tom is in no rush to do that.
Tom'un onu yapmak için acelesi yok.

More Sentences
Speaking
don't rush me! expr. acele ettirme beni!
Don't rush me.
Acele ettirme beni.

More Sentences
what's the rush? expr. acelen ne?
What's the rush?
Acelen ne?

More Sentences
Trade/Economic
gold rush n. altına hücum
The gold rush began here.
Altına hücum burada başladı.

More Sentences
adrenaline rush n. adrenalin yükselmesi
I'm having an adrenaline rush.
Ben bir adrenalin yükselmesi yaşıyorum.

More Sentences
General
rush forward n. atılma
rush order n. acele sipariş
rush hour n. iş gününde trafiğin en yoğun olduğu zaman
rush-bed n. sazlık
egyptian paper rush n. papirüs
paper rush n. papirüs
rush hour n. işe gidiş-geliş saatleri
rush hour n. trafiğin en yoğun olduğu saatler
rush hours n. acele veya sıkışık zaman
rush hour n. paydos saati
rush of moving n. taşınma telaşı
moving rush n. taşınma telaşı
sweet rush n. tatlı telaş
rush of emotions n. duygu seli
endorphin rush n. endorfin patlaması
rush transcript n. hızla yazılmış video dökümü
rush transcript n. hızla yazılmış transkript
gold rush n. kısa yoldan zengin ve başarılı olma çabası
rush job n. ivedi görev
rush-bearing n. yıl dönümünde kiliseye adanan, ingiltere'nin kırsal yerlerinde kutlanan eski bir dini kutlama
rush job n. son dakika işi
rush into extremes v. aşırıya kaçmak
rush somebody off one's feet v. acele ettirmek
rush forward v. ileri çıkmak
rush somebody clean off his feet v. iki ayağını bir pabuca sokmak
rush out of the room v. odadan fırlayıp çıkmak
rush somebody off his feet v. iki ayağını bir pabuca sokmak
rush somebody v. sıkboğaz etmek
rush into v. akın etmek
rush forward v. ileri atılmak
rush in v. aceleye getirmek
rush a bill through v. bir kanun tasarısını acele ile meclisten geçirmek
rush in v. dalmak
rush about v. koşuşmak
rush somebody off one's feet v. sıkboğaz etmek
rush up v. körüklemek
rush in v. üşüşmek
rush someone to hospital v. apar topar hastaneye götürmek
rush towards record v. rekora koşmak
rush someone to the hospital v. birini hastaneye yetiştirmek
rush [canada] [us] v. kesinleştirmek için uğraşmak
rush [canada] [us] v. garanti altına almaya çalışmak
rush [canada] [us] v. muhafaza etmeye çalışmak
from the on rush adv. başlangıcından
Phrasals
rush along v. boyunca hızla gitmek
rush along v. hızla katetmek
rush along v. acele ile gitmek
rush something into print v. baskıya yetiştirmek
rush upon v. saldırmak
rush something off to someone v. birine bir şey yetiştirmek
rush off from v. bir yerden aceleyle çıkmak/ayrılmak
rush for something v. aceleyle bir yere gitmek
rush at someone v. birine doğru koşmak/saldırmak
rush something through v. bir şeyi hızla/aceleyle bir yerden geçirmek
rush back v. geriye koşturmak
rush into v. bir işe düşünmeden/hızla girişmek
rush outside v. dışarıya kaçmak/akın etmek
rush back v. aceleyle geri dönmek
rush over v. çabucak gitmek
rush over v. hızla gitmek
rush over v. aceleyle gitmek
rush through v. bir yerden çabucak geçmek
rush through v. çabucak bitirmeye/yapmaya çalışmak
rush through v. aceleyle yapmaya çalışmak
rush through v. aceleyle yaptırmaya çalışmak
rush through v. aceleyle tamamlatmaya çalışmak
rush through v. aceleyle bitirmeye çalışmak
rush through v. bir yerden çabucak geçirmek
rush through v. paldır küldür yapmaya/bitirmeye çalışmak
rush through v. apar topar yapmaya/bitirmeye çalışmak
rush through v. hızla/aceleyle bir yerden geçirmek
rush through v. hızla/aceleyle bir yerden geçmek
rush through v. çabucak tamamlatmaya/yaptırmaya çalışmak
rush through v. paldır küldür yaptırmaya/tamamlatmaya çalışmak
rush through v. apar topar yaptırmaya/tamamlatmaya çalışmak
rush into (something) v. düşünmeden girişmek/dalmak
rush into (something) v. dikkatsizce hareket etmek
rush in v. hazırlıksız girişmek/dalmak
rush into (something) v. hızla girmek
rush in v. telaşla içeri sokmak
rush into (something) v. hazırlıksız girişmek/dalmak
rush into (something) v. telaşla içeri sokmak
rush in v. düşünmeden girişmek/dalmak
rush into (something) v. aceleyle içeri sokmak
rush in v. dikkatsizce hareket etmek
rush in v. acele hareket etmek
rush into (something) v. içeri dalmak
rush into (something) v. acele hareket etmek
rush in v. aceleyle içeri sokmak
rush in v. aceleyle girmek
rush away v. aceleyle ayrılmak
rush at v. üstüne yürümek
rush off v. aceleyle ayrılmak
rush away v. topuklamak
rush off v. topuklamak
rush at v. birine doğru gitmek
rush away v. hızlıca uzaklaşmak
rush off v. hızlıca uzaklaşmak
rush at v. (sinirli bir halde) bir şeye doğru yürümek
rush out of v. -den fırlayıp çıkmak
rush for (someone or something) v. (birine/bir şeye) üşüşmek
rush to (someone, something, or some place) v. (birine/bir şeye) doğru hızla/aceleyle gitmek/koşmak
rush at (someone or something) v. sinirli bir halde (birine/bir şeye) doğru yürümek
rush for (someone or something) v. çabucak (bir şey) elde etmeye çalışmak
rush to (something) v. (bir şeyi) yapmak için acele etmek
rush out of (something or some place) v. (bir şeyden/bir yerden) hızla tahliye etmek
rush (something) to print v. (bir şeyi) aceleyle baskıya yetiştirmek
rush for (someone or something) v. hızlıca (bir şeye) erişmeye çalışmak
rush at (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne koşmak/yürümek
rush for (someone or something) v. (bir şeye) sahip olmak için acele etmek
rush out of (something or some place) v. (bir şeyden/bir yerden) hızla çıkarmak
rush (something) to print v. (bir şeyi) aceleyle bastırmak
rush to (something) v. (bir şey) yapmak için hemen koşmak
rush out of (something or some place) v. (bir şeyden/bir yerden) fırlayıp çıkmak
rush for (someone or something) v. (birine/bir şeye) doğru hızla/aceleyle gitmek/koşmak
rush out of v. -den dışarı fırlamak
rush at (someone or something) v. koşup (birine/bir şeye) saldırmak
rush out of (something or some place) v. (bir şeyden/bir yerden) hemen çıkmasını sağlamak
rush to (someone, something, or some place) v. (birine/bir şeye) üşüşmek
rush at (someone or something) v. sinirle (birine) doğru gitmek
rush up (to someone or something) v. aceleyle (birinin/bir şeyin) yanına gitmek
rush up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) yanına koşmak
rush up (to someone or something) v. hızla (birine/bir şeye) kadar gelmek/ulaşmak
rush up (to someone or something) v. hızla gelip (birine/bir şeye) dayanmak
Phrases
rush the growler v. (barda kovada veya sürahide) bira almak
with a rush adv. acele ile
at a rush adv. paldır küldür
at a rush adv. koştura koştura
at a rush adv. aceleyle
with a rush expr. birdenbire
with a rush expr. paldır küldür
with a rush expr. çabucak
Proverb
fools rush in where angels fear to tread cesaret budalalıktır
fools rush in aptallar düşünmeden hareket eder
fools rush in where angels fear to tread ahmaklar acele eder
fools rush in ahmaklar acele eder
fools rush in where angels fear to tread aptallar düşünmeden hareket eder
Colloquial
gold rush n. gökten gelen refah
gold rush n. talih kuşu
gold rush n. beklenmedik zenginlik
gold rush n. beklenmedik şans
a rush on (something) n. (bir şeye) üşüşme
a rush on (something) n. (bir şeye) büyük/yoğun talep
rush of the city life n. şehir hayatı koşuşturmacası
rush on n. -e üşüşme
rush on n. -e yoğun talep
sugar rush n. fazla miktarda şeker yedikten sonra oluşan aşırı enerji
rush out v. birden ortaya çıkmak
rush out v. pat diye önüne çıkmak
rush out v. birden önüne çıkmak
be in a rush v. acele içinde olmak
be in a rush v. telaş içinde olmak
no rush interj. acele etme
in a mad rush expr. alelacele
in a mad rush expr. telaş içinde
in a mad rush expr. aceleyle
where's the rush? expr. ne bu acelen?
in no rush expr. vakti var
in no rush expr. çok istekli değil
in no rush expr. can atmayan
Idioms
gold rush n. devletkuşu
gold rush n. devlet kuşu
a rush of blood to the head n. beyne kan sıçraması
a sudden rush of blood to the head n. beyne kan sıçraması
rush on something n. -e yoğun talep/akın
a tearing rush n. aşırı acele
a tearing rush n. aşırı hız
a tearing rush n. koştur koştur
a (sudden) rush of blood (to the head) n. (bir anda) tepesi atma
a (sudden) rush of blood (to the head) n. (bir anda) sigortaları atma
a mad rush n. telaş
a mad rush n. acele
a mad rush n. koşturmaca
a mad rush n. hücum
a rush of blood n. gaza gelme
a rush of blood to the head n. gaza gelme
a rush of blood to the head n. galeyana gelme
a rush of blood n. galeyana gelme
a tearing hurry/rush n. koştur koştur
(be in) a tearing hurry/rush [uk] n. büyük bir acele (içerisinde olmak)
a tearing hurry/rush n. büyük bir hız
(be in) a tearing hurry/rush [uk] n. aşırı bir koşturma (içerisinde olmak)
(be in) a tearing hurry/rush [uk] n. aşırı bir acele (içerisinde olmak)
a tearing hurry/rush n. aşırı acele
a tearing hurry/rush n. büyük bir acele
(be in) a tearing hurry/rush [uk] n. büyük bir hız (içerisinde olmak)
mad rush n. koşturmaca
mad rush n. hücum
mad rush n. telaş
mad rush n. acele
rush someone off his feet v. iki ayağını bir pabuca sokmak
rush someone off his feet v. birinin iki ayağını bir pabuca sokmak
rush from pillar to post v. mekik dokumak
rush around like a blue arsed fly v. telaşla ortalıkta dolanmak
rush around like a blue arsed fly v. oradan oraya koşmak
rush around like a blue arsed fly v. heyecanlı biçimde koşuşmak
rush around like a blue arsed fly v. aceleyle sağa sola koşuşturmak
rush around like a blue arsed fly v. kuyruğu tava sapına dönmek
rush around like a blue arsed fly v. kıçına neft yağı sürülmüş gibi sağa sola koşturmak
give someone the bum's rush v. birini bir yerden zor kullanarak kovmak
rush headlong into something v. bir işe düşünmeden girişmek,bir işe aceleyle girişmek
rush around like a blue-arsed fly v. karınca gibi oradan oraya koşturmak
give someone the bum's rush v. birisini bir yerden (zor kullanarak) çıkarmak
see the bum's rush v. defetmek
see the bum's rush v. kapı dışarı etmek
see the bum's rush v. kovmak
rush to conclusions v. çabuk sonuç çıkarmak
(there's) a rush on something v. birşeye büyük talep olmak
rush one's fences v. acele etmek
rush to conclusions v. yeterince bilmeden/düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak
be in a tearing rush [uk] v. koştur koştur koşturmak
be in a tearing rush [uk] v. aşırı acelesi olmak
give the bum's rush v. defetmek
get the bum's rush v. zorla gönderilmek
get the bum's rush v. dışarı atılmak
get the bum's rush v. bir yerden atılmak
get the bum's rush v. kesinlikle önemsenmemek
get the bum's rush v. kapının önüne koyulmak
give the bum's rush v. kovmak
get the bum's rush v. kapı dışarı edilmek
give the bum's rush v. kapının önüne koymak
give the bum's rush v. kapı dışarı etmek
give the bum's rush v. dışarı atmak
get the bum's rush v. kovulmak
get the bum's rush v. hemen reddedilmek
get the bum's rush v. kestirilip atılmak
get the bum's rush v. defedilmek
rush (one's) fences v. apart topar hareket etmek
rush (one's) fences v. çite çok hızlı yaklaşıp üzerinden atlayamamak (at)
rush (one's) fences v. aceleye getirmek
rush (one's) fences v. tedbirsizce/dikkatsizce hareket etmek
rush (one's) fences v. hızla çite yaklaşıp üstünden atlayacak yeterince zamanı ve yeri kalmamak (at)
rush (something) into print v. (bir şeyi) aceleyle bastırmak
rush (something) into print v. (bir şeyi) aceleyle baskıya yetiştirmek
bum rush v. hücum etmek
bum rush v. paldır küldür dalmak
give (one) the bum's rush v. (birine) tekmeyi vurmak
give (one) the bum's rush v. (birini) bir yerden (zor kullanarak) çıkarmak
give (one) the bum's rush v. (birini) kovmak
give (one) the bum's rush v. (birini) bir yerden zorla çıkarmak
give (one) the bum's rush v. (birini) anında kapının önüne koymak
give (one) the bum's rush v. (birini) bir yerden kovmak
give (one) the bum's rush v. (birini) bir yerden atmak
have a (sudden) rush of blood to the head v. beynine kan sıçramak
have a (sudden) rush of blood to the head v. (bir anda) beynine kan sıçramak
have a (sudden) rush of blood to the head v. (bir anda) tepesi atmak
have a (sudden) rush of blood to the head v. (bir anda) sigortaları atmak
have a rush of blood to the head [humorous] v. gaza gelme
have a rush of blood to the head [humorous] v. galeyana gelmek
have a rush of blood to the head [humorous] v. kan beynine sıçramak
rush to the hospital v. aceleyle hastaneye gitmek
rush to the hospital v. hastaneye koşmak
rush to the hospital v. hastaneye yetiştirmek
rush your fences [uk] v. aceleye getirmek
rush your fences [uk] v. acele etmek
rush your fences [uk] v. apart topar hareket etmek
rush your fences [uk] v. tedbirsizce/dikkatsizce hareket etmek
rush to the hospital v. hemen hastaneye götürmek
in a rush adj. telaş içinde
in a rush adj. acelesi olan
in a rush adv. alelacele
in a rush adv. telaşla
in a mad rush expr. çılgın gibi
in no rush expr. vakti var
in no rush expr. meşgul değil
in no rush expr. niyeti yok
in no rush expr. hevesli değil
in no rush expr. gönülsüz
in no rush expr. isteksiz
not in a/any rush expr. acelesi yok
not in a/any rush expr. vakti var
not in a/any rush expr. hevesli değil
not in a/any rush expr. isteksiz
not in a/any rush expr. gönülsüz
not in a/any rush expr. niyeti yok
not in a/any rush expr. meşgul değil
Speaking
don't rush it n. acele etme
what's your rush? expr. ne bu acelen?
don't rush it expr. (yaparken) acele etme
don't rush it expr. aceleye getirme
don't rush me! expr. iki ayağımı bir pabuca sokma!
what's the rush? expr. atlı mı kovalıyor?
what's the rush? expr. bu acele de ne?
what's the rush? expr. arkandan atlı mı kovalıyor?
what's the big rush anyway? expr. bu kadar acele niye?
why the rush? expr. acelen ne?
Trade/Economic
rush hour n. trafiğin yoğun olduğu saatler
rush of orders n. yüklü miktarda sipariş
gold rush n. altın akını
the rush of business n. iş bolluğu
adrenaline rush n. adrenalin hücumu
rush up the prices v. fiyatları süratle yükseltmek
Politics
rush of immigrants n. göçmen akını
Technical
rush hour traffic n. iş trafiği
rush candle n. saz mumu
Lighting
rush light n. kuru sazdan yapılan mum
rush light n. yağa batırılarak mum olarak kullanılan saz
rush light n. saz mumu
Automotive
rush hour n. yoğun saat
Marine
down rush n. geri dönüş akımı
Zoology
rush toad n. haçlı kara kurbağası
Botanic
flowering rush n. bataklık gülü
grass rush n. bataklık gülü
grass rush n. hasırotu
flowering rush n. hasırotu
soft rush n. saz otu
toad rush n. kofa
soft rush n. hasırotu
common rush n. hasırotu
common rush n. saz otu
hard rush n. çayır sazı
nut rush (scleria) n. sert kabuklu meyveleri olan çiçekli bir saz
needle spike rush n. akvaryumlarda da kullanılan bir çeşit ince yapraklı hasırotu
needle rush (juncus roemerianus) n. güneydoğu abd'de yetişen, düz yuvarlak sert yaprakları ve sivri uçlu çanak yaprakları olan bir hasırotu
needle rush (eleocharis acicularis) n. akvaryumlarda da kullanılan bir çeşit ince yapraklı hasırotu
slender spike rush n. akvaryumlarda da kullanılan bir çeşit ince yapraklı hasırotu
twig rush n. cladium cinsinden olan saz benzeri bitki
twig rush (cladium mariscoides) n. sert kenarlı yaprakları olan saz benzeri bir bitki türü
jointleaf rush (juncus articulatus) n. camışotu
jointleaf rush (juncus articulatus) n. kuzey yarımkürenin ılıman bölgelerinde yetişen bir hasırotu
jointed rush n. kuzey yarımkürenin ılıman bölgelerinde yetişen bir hasırotu
jointed rush n. camışotu
rush nut n. papirüsgil familyasına ait bir tür
rush nut n. yer bademi
common spike-rush (eleocharis palustris) n. delisaz
bald rush n. psilocarva cinsine ait amerikan sazı
scouring rush (equisetum hyemale robustum) n. pürüzlü atkuyruğu
variegated scouring rush n. atkuyruğu familyasına ait bir bitki
mat rush (scirpus lacustris) n. ingiltere'de hasır yapımında kullanılan bir tür saz
mat rush (scirpus lacustris) n. su sandalye sazı
rush family n. sazgiller
salt rush (juncus leseurii) n. kuzey amerika'nın pasifik sahilinde yetişen bir saz
toad rush (juncus bufonius) n. kofa
rush family n. saz familyası
slender rush (juncus tenuis) n. ince çayır
jointed rush (juncus articulatus) n. çamışotu
wood rush n. luzula cinsinden olan bitki
cotton rush n. fukarasaçı
bog rush n. inekgözü
bog rush n. kofa
rush rose (helianthemum scoparium) n. abd'nin güneydoğusuna özgü odunsu, sarı çiçekli ve çok yıllık bir bitki
moss rush (juncus squarrosus) n. juncus cinsinden olan bir saz
rush nut n. avrupa'ya özgü, küçük ve yenilebilir badem benzeri yumruları olan bir bitki
rush matting n. hasır halı
rush matting n. hasır paspas
rush-grass n. ince köklü bir ot
rush aster n. bir yıldızpatı türü
rush matting n. hasır mat
rush matting n. hasır kilim
rush grass n. ince köklü bir ot
rush broom (viminaria denudata) n. uzun ince dalları olan baklagillerden bir avustralya bitkisi
dutch rush (equisetum hyemale) n. pürüzlü atkuyruğu
dutch rush (equisetum hyemale) n. silisli sapları çanak çömleklerin perdahlanması ve aşındırılmasında kullanılan bir atkuyruğu
club-rush n. topakbedri
club rush n. şeytan mumu
club rush n. topakbedri
flowering rush n. avrupa'ya özgü hasırotu benzeri bir bitki
flowering rush n. su menekşesi
shave rush n. atkuyruğu
shave rush n. pürüzlü atkuyruğu
spike rush n. eleocharis cinsi bir hasırotu
spike-rush n. eleocharis cinsi çok yıllık bitki
History
oklahoma land rush n. arazi kapma yarışı
land rush n. toprak kapma yarışı
land rush n. arazi kapma yarışı
oklahoma land rush n. toprak kapma yarışı
the california gold rush n. california altın hücumu
Geography
rush city n. minnesota eyaletinde şehir
rush springs n. oklahoma eyaletinde yerleşim yeri
rush river n. wisconsin eyaletinde yerleşim yeri
rush valley n. utah eyaletinde şehir
rush hill n. missouri eyaletinde yerleşim yeri
rush center n. kansas eyaletinde şehir
Sport
bull rush n. defans oyuncusunun hücum oyuncusuna doğru yaptığı hücum
odd-man rush n. (hokey) rakip takım savunmasının sayıca fazla olduğu hücum hamlesi
Football
bunt rush n. (amerikan futbolunda) toplu hücum
rush line n. defans oyuncularından oluşan hat
pass rush n. defans oyuncularının pası engellemek için yaptığı hücum hareketi
Cinema
rush print n. deneme kopyası
rush print n. deneme eşlemi
Ornithology
wind rush n. kızıl ardıç
Slang
resolution rush n. yılın ilk haftalarında yeni yıl kararlarını uygulamak için spor salonlarına akın eden insanların yarattığı yoğunluk
dental rush n. dişçi randevusu öncesi yapılan diş fırçalama
bum's rush n. direkt reddetme
bum's rush n. dışarı atma
bum's rush n. kıçına tekmeyi vurma
bum's rush n. hemen reddetme
bum's rush n. kovma
bum's rush n. kapının önüne koyma
bum's rush n. kapı dışarı etme
bum's rush n. zorla çıkarma
bum's rush n. defetme
bum's rush n. kesinlikle reddetme
bum's rush n. kati suretle reddetme
bum’s rush n. bir yerden zorla çıkarma
bum rush v. bir yeri işgal etmek
get a rush v. heyecan yapmak
get a rush v. heyecan duymak
get the bum's rush v. kıçına tekmeyi yemek
give the bum's rush v. kıçına tekmeyi vurmak
get the bum's rush v. zorla çıkarılmak
give the bum's rush v. zorla çıkarmak
get the bum's rush v. bir yerden zorla çıkarılmak
give somebody the bum's rush v. birine yol vermek
give somebody the bum's rush v. birine tekmeyi vurmak
get the bum's rush v. kovulmak
get the bum's rush v. bir yerden atılmak
give somebody the bum's rush v. birini kovmak
give somebody the bum's rush v. birini bir yerden atmak
get the bum's rush v. kıçına tekmeyi yemek
get the bum's rush v. yol verilmek
give somebody the bum's rush v. birini bir yerden (zor kullanarak) çıkarmak
British Slang
(the) bum's rush n. defetme
(the) bum's rush n. kovma
Star Wars
operation mad rush n. alelacele operasyonu
rush clovis's office n. rush clovis'in ofisi