|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
pour f.
|
dökmek |
|
I congratulate the rapporteur on the quality of his amendments and his attempt to pour oil on troubled waters.
Raportörü değişikliklerinin kalitesi ve sorunlu sulara petrol dökme girişimi nedeniyle kutluyorum.
More Sentences
|
General |
|
2 |
Genel |
pour f.
|
koymak (içecek) |
|
Tom poured some apple juice into a glass.
Tom bardağa biraz elma suyu koydu.
More Sentences
|
3 |
Genel |
pour out of f.
|
boşaltmak |
|
The crowd poured out of the auditorium.
Kalabalık, konferans salonunu boşalttı.
More Sentences
|
4 |
Genel |
pour in f.
|
içine dökmek |
|
She stirred the instant coffee and poured in milk.
O hazır kahveyi karıştırdı ve sütün içine döktü.
More Sentences
|
5 |
Genel |
pour down f.
|
sağanak yağmur yağmak |
|
My clothes got wet because it was pouring down rain.
Sağanak yağmur yağdığı için giysilerin ıslandı.
More Sentences
|
6 |
Genel |
pour out f.
|
dökmek |
|
You can always pour out your heart to a good friend.
İyi bir arkadaşınıza her zaman içinizi dökebilirsiniz.
More Sentences
|
7 |
Genel |
pour into f.
|
içine dökmek |
|
What use is a glass, if you don't have anything to pour into it?
İçine dökecek bir şeyin yoksa bardağın ne faydası var?
More Sentences
|
8 |
Genel |
pour f.
|
yağmak |
|
It poured for three days.
Üç gün şiddetli yağmur yağdı.
More Sentences
|
9 |
Genel |
pour out f.
|
dökülmek |
|
He does so smoothly and shrewdly and the results just pour out.
Bunu pürüzsüzce ve kurnazca yapıyor ve sonuçlar ortaya dökülüyor.
More Sentences
|
10 |
Genel |
pour f.
|
boşaltmak |
|
She poured me all of it without stopping.
Durmaksızın hepsini bana boşalttı.
More Sentences
|
11 |
Genel |
pour out f.
|
taşmak |
|
The crowd poured out of the stadium.
Kalabalık stadyumdan taştı.
More Sentences
|
12 |
Genel |
pour f.
|
dökmek |
|
Please stop being so unpleasant and pouring cold water on everything.
Lütfen bu kadar tatsız olmayı ve her şeyin üzerine soğuk su dökmeyi bırakın.
More Sentences
|
13 |
Genel |
pour f.
|
dökülmek |
|
Tears poured from her eyes.
Gözlerinden yaşlar döküldü.
More Sentences
|
14 |
Genel |
pour f.
|
akmak |
|
Also, too much money is being poured into the grossly distended bureaucracy of the civil service.
Ayrıca, kamu hizmetinin aşırı derecede şişmiş bürokrasisine çok fazla para akıtılmaktadır.
More Sentences
|
15 |
Genel |
pour f.
|
(sıvı) koymak |
|
Kathrine poured coffee into a mug and sat across me.
Kathrine bir fincana kahve koyarak karşıma oturdu.
More Sentences
|
16 |
Genel |
pour f.
|
püskürmek |
|
Thick white smoke was pouring out of the chimneys.
Bacalardan yoğun beyaz dumanlar püskürüyordu.
More Sentences
|
17 |
Genel |
pour f.
|
akın etmek |
|
Passengers came pouring out of the train.
Yolcular trenden dışarı akın etti.
More Sentences
|
18 |
Genel |
pour f.
|
dolmak |
|
Sunlight poured into the living room.
Güneş ışığı oturma odasına doluyordu.
More Sentences
|
Phrasals |
|
19 |
Öbek Fiiller |
pour in f.
|
akın etmek (bir yere,mekana) |
|
Refugees poured in from all over the country.
Ülkenin dört bir yanından mülteciler akın etti.
More Sentences
|
20 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) dışarı dökülmek |
|
The crowd poured out through the gate.
Kalabalık kapıdan dışarı döküldü.
More Sentences
|
|
21 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
dışarı taşmak |
|
The crowd poured out of the auditorium.
Kalabalık, salondan dışarı taştı.
More Sentences
|
22 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeye/bir yere) akın etmek |
|
Tourists poured into Karuizawa during the summer vacation.
Yaz tatili boyunca turistler Karuizawa'ya akın etti.
More Sentences
|
Technical |
|
23 |
Teknik |
pour f.
|
dökülmek |
|
Concrete hardens after it's poured.
Döküldükten sonra beton sertleşir.
More Sentences
|
24 |
Teknik |
pour f.
|
dökmek |
|
Throughout the bathroom, regularly pour water on the baby's body so it is not cold.
Banyo boyunca, üşümemesi için bebeğin vücuduna aralıklarla su dökün.
More Sentences
|
Gastronomy |
|
25 |
Mutfak |
pour f.
|
akmak |
|
Dimensions will pour into one another, with no barriers to stop them.
Boyutlar, onları durduracak hiçbir engel olmadan birbirinin içine akacak.
More Sentences
|
General |
|
26 |
Genel |
pour i.
|
akış |
|
27 |
Genel |
pour i.
|
akma |
|
28 |
Genel |
pour i.
|
yağma |
|
29 |
Genel |
pour i.
|
dökülme |
|
30 |
Genel |
pour of i.
|
sağanak yağmur yağması |
|
31 |
Genel |
down pour i.
|
sağanak |
|
32 |
Genel |
pour i.
|
plastik malzemeyi kalıba dökme |
|
33 |
Genel |
pour i.
|
plastiği şekillendirme |
|
34 |
Genel |
pour i.
|
kalıba tek seferde dökülen miktar |
|
35 |
Genel |
pour i.
|
erimiş metalin kalıba girdiği ana açıklık |
|
36 |
Genel |
pour i.
|
kalıbın giriş açıklığında kalan eriyiğin donmasıyla oluşan fazladan metal çıkıntısı |
|
37 |
Genel |
pour i.
|
şarap |
|
38 |
Genel |
pour i.
|
içki |
|
39 |
Genel |
pour i.
|
içecek |
|
40 |
Genel |
pour out f.
|
içini dökmek |
|
|
41 |
Genel |
pour f.
|
koymak (çay vb) |
|
42 |
Genel |
pour f.
|
yığılmak |
|
43 |
Genel |
pour on the speed f.
|
hızlandırmak |
|
44 |
Genel |
pour out one's grief to each other f.
|
dertleşmek |
|
45 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
ortalığı yatıştırmaya çalışmak |
|
46 |
Genel |
pour f.
|
yağdırmak |
|
47 |
Genel |
pour f.
|
şakır şakır yağmak |
|
48 |
Genel |
pour out f.
|
akmak |
|
49 |
Genel |
pour from f.
|
boşaltmak |
|
50 |
Genel |
pour concrete f.
|
beton dökmek |
|
51 |
Genel |
pour from f.
|
dökmek |
|
52 |
Genel |
pour forth f.
|
yağdırmak |
|
53 |
Genel |
pour out one's heart f.
|
içini dökmek |
|
54 |
Genel |
pour forth f.
|
dökülmek |
|
55 |
Genel |
pour down the drain f.
|
çarçur etmek |
|
56 |
Genel |
pour out of f.
|
dökmek |
|
57 |
Genel |
pour f.
|
üşüşmek |
|
58 |
Genel |
pour on the speed f.
|
gaza basmak |
|
59 |
Genel |
pour one's heart out f.
|
deşarj olmak |
|
60 |
Genel |
pour forth f.
|
taşmak |
|
61 |
Genel |
pour cold water on f.
|
tenkit etmek |
|
62 |
Genel |
pour out one's feelings f.
|
deşarj olmak |
|
63 |
Genel |
pour out f.
|
yağdırmak |
|
64 |
Genel |
pour f.
|
boşaltmak (sıvı vb dökmek) |
|
65 |
Genel |
pour f.
|
bardaktan boşanırcasına yağmak |
|
66 |
Genel |
pour f.
|
akıtmak |
|
67 |
Genel |
pour one's heart out f.
|
içini dökmek |
|
68 |
Genel |
pour out one's troubles f.
|
dert yanmak |
|
69 |
Genel |
pour sauce f.
|
sos dökmek |
|
70 |
Genel |
pour out one's troubles f.
|
derdini dökmek |
|
71 |
Genel |
pour out one's troubles to somebody f.
|
derdini dökmek |
|
72 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
sükuneti sağlamak |
|
73 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
tartışmayı yatıştırmak |
|
74 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
heyecanı yatıştırmak |
|
75 |
Genel |
pour out into the streets f.
|
sokaklara dökülmek |
|
76 |
Genel |
pour salt into wound f.
|
yaraya tuz basmak |
|
77 |
Genel |
pour with rain f.
|
(yağmur) şiddetli yağmak |
|
78 |
Genel |
pour with rain f.
|
şiddetli yağmur yağmak |
|
79 |
Genel |
pour cement f.
|
çimento dökmek |
|
80 |
Genel |
pour tea f.
|
çay koymak |
|
|
81 |
Genel |
pour lead (to repel evil eye) f.
|
kurşun dökmek |
|
82 |
Genel |
pour the juice f.
|
meyve suyunu (bardağa) boşaltmak |
|
83 |
Genel |
pour the juice f.
|
meyve suyunu (bardağa) dökmek |
|
84 |
Genel |
pour the juice f.
|
meyve suyunu boşaltmak |
|
85 |
Genel |
pour into a cake mold f.
|
kek kalıbına dökmek |
|
86 |
Genel |
pour another cup of tea f.
|
(fincana) çayı tazelemek |
|
87 |
Genel |
pour pasta into boiling water f.
|
haşlanmış suya makarna dökmek |
|
88 |
Genel |
pour some water in the glass f.
|
bardağa biraz su dökmek |
|
89 |
Genel |
pour some water in the glass f.
|
bardağa biraz su doldurmak |
|
90 |
Genel |
pour f.
|
bolca uygulamak |
|
91 |
Genel |
pour f.
|
adeta yağdırmak |
|
92 |
Genel |
pour f.
|
harcayıp bitirmek |
|
93 |
Genel |
pour f.
|
heba etmek |
|
94 |
Genel |
pour f.
|
dile getirmek |
|
95 |
Genel |
pour f.
|
detaylarıyla ifade etmek |
|
96 |
Genel |
pour f.
|
dudaklarından dökmek |
|
97 |
Genel |
pour f.
|
kalıba dökmek |
|
98 |
Genel |
pour f.
|
(plastiği) kalıba akıtarak şekillendirmek |
|
99 |
Genel |
pour f.
|
sel gibi akmak |
|
100 |
Genel |
pour f.
|
fışkırırcasına ortaya çıkmak |
|
101 |
Genel |
pour f.
|
(davete, kutlamaya) başkanlık etmek |
|
102 |
Genel |
pour f.
|
dile gelmek |
|
103 |
Genel |
pour f.
|
ifade edilmek |
|
104 |
Genel |
pour f.
|
dilden dökülmek |
|
105 |
Genel |
pour (forth) f.
|
bol miktarda üretmek |
|
106 |
Genel |
pour (forth) f.
|
bolca piyasaya sürmek |
|
107 |
Genel |
pour (out) f.
|
bol miktarda üretmek |
|
108 |
Genel |
pour (out) f.
|
bolca piyasaya sürmek |
|
109 |
Genel |
pour forth f.
|
(uzun bir konuşmada) bahsi geçmek |
|
110 |
Genel |
pour forth f.
|
(sözcükler) dilden dökülmek |
|
111 |
Genel |
pour out f.
|
sansürsüzce ifade etmek |
|
112 |
Genel |
pour out f.
|
içinden geldiği gibi söylemek |
|
113 |
Genel |
pour out f.
|
içeceği bardağa dökmek |
|
114 |
Genel |
pour out f.
|
bardakla servis yapmak |
|
115 |
Genel |
pour out f.
|
davudi sesle konuşmak |
|
116 |
Genel |
pour out f.
|
gerçekleri dile getirmek |
|
117 |
Genel |
pour encourager les autres expr.
|
diğerlerini teşvik etmek için |
|
Phrasals |
|
118 |
Öbek Fiiller |
pour oneself into something f.
|
bir şeyle iştigal etmek/oyalanmak |
|
119 |
Öbek Fiiller |
pour something off f.
|
bir şeyin üstünden bir şeyi sıyırıp almak/dökmek |
|
120 |
Öbek Fiiller |
pour something over something f.
|
bir şeyi bir şeyin üzerine dökmek |
|
121 |
Öbek Fiiller |
pour something off of something f.
|
bir şeyin üstünden bir şeyi sıyırıp almak/dökmek |
|
122 |
Öbek Fiiller |
pour something out on to something f.
|
bir şeyi bir şeyin üzerine dökmek |
|
123 |
Öbek Fiiller |
pour something through a funnel f.
|
bir şeyi huni ile dökmek |
|
124 |
Öbek Fiiller |
pour oneself into something f.
|
bir işle kendini meşgul etmek/oyalamak |
|
125 |
Öbek Fiiller |
pour something out f.
|
bir şeyi bir şeyin üzerine dökmek |
|
126 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
içki içmek |
|
127 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
içki yuvarlamak |
|
128 |
Öbek Fiiller |
pour in f.
|
içeri akmak/dökülmek |
|
129 |
Öbek Fiiller |
pour oneself into something f.
|
kendini tamamıyla bir işe/uğraşıya vermek |
|
130 |
Öbek Fiiller |
pour oneself into something f.
|
kendini dar bir elbiseye sokmak |
|
131 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
kadeh yuvarlamak |
|
132 |
Öbek Fiiller |
pour forth f.
|
(kuyudan vb) fışkırmak |
|
133 |
Öbek Fiiller |
pour something back (in) f.
|
(bir sıvıyı vb) (bir şeyin içine) tekrar/geri dökmek |
|
134 |
Öbek Fiiller |
pour forth f.
|
(tencereden vb) taşmak |
|
135 |
Öbek Fiiller |
pour all over someone or something f.
|
(yağmur suyu vb) üzerine dökülmek |
|
136 |
Öbek Fiiller |
pour oneself into something f.
|
(dar elbiseyi) üstüne cuk diye oturtmak |
|
137 |
Öbek Fiiller |
pour along something f.
|
(bir yere) akın akın hücum etmek/doluşmak |
|
138 |
Öbek Fiiller |
pour something back into something f.
|
(bir sıvıyı vb) (bir şeyin içine) tekrar/geri dökmek |
|
139 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
akışkan bir şeyi dökmek/boşaltmak |
|
140 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
birinin veya bir şeyin üstüne indirmek (yağmur veya akışkan madde) |
|
141 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
sağanak şeklinde yağmak |
|
142 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
birinin veya bir şeyin üstüne akışkan bir maddeyi boca etmek/dökmek/yağdırmak |
|
143 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
üstüne bollukla/bereketle yağmak |
|
144 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
üstüne bollukla/bereketle yağdırmak |
|
145 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
birinin üstüne indirmek (yağmur) |
|
146 |
Öbek Fiiller |
pour down f.
|
üstüne sağanak şeklinde yağmak (yağmur) |
|
147 |
Öbek Fiiller |
pour on f.
|
-e dökmek |
|
148 |
Öbek Fiiller |
pour on f.
|
üstüne dökmek |
|
149 |
Öbek Fiiller |
pour on f.
|
'-e boşatmak |
|
150 |
Öbek Fiiller |
pour on f.
|
üstüne boşaltmak |
|
151 |
Öbek Fiiller |
pour something on (to) something f.
|
bir şeyi bir şeyin üstüne dökmek |
|
152 |
Öbek Fiiller |
pour something on (to) something f.
|
bir şeyi bir şeyin üstüne boşaltmak |
|
153 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) dışarı akmak |
|
154 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) dışarı dökmek |
|
155 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) dışarı akıtmak |
|
156 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) toplu halde/topluca çıkmak |
|
157 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) akın akın çıkmak |
|
158 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) insan seli halinde çıkmak |
|
159 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) kalabalık bir şekilde çıkmak |
|
160 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) güruh halinde çıkmak |
|
161 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) izdiham yaratarak çıkmak |
|
162 |
Öbek Fiiller |
pour out (of something) f.
|
(bir şeyden) sökün etmek |
|
163 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
dışarı akmak |
|
164 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
dışarı dökülmek |
|
165 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
dışarı fışkırmak |
|
166 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
toplu halde/topluca çıkmak |
|
167 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
akın akın çıkmak |
|
168 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
insan seli halinde çıkmak |
|
169 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
kalabalık bir şekilde çıkmak |
|
170 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
güruh halinde çıkmak |
|
171 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
izdiham yaratarak çıkmak |
|
172 |
Öbek Fiiller |
pour out f.
|
sökün etmek |
|
173 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine akmak |
|
174 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine dökülmek |
|
175 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine gelmek |
|
176 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) akmak |
|
177 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) dökülmek |
|
178 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine akıtmak |
|
179 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine dökmek |
|
180 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) akıtmak |
|
181 |
Öbek Fiiller |
pour out on (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) dökmek |
|
182 |
Öbek Fiiller |
pour out on (somewhere or something) f.
|
(bir şeye/yere) akın etmek |
|
183 |
Öbek Fiiller |
pour out on (somewhere or something) f.
|
(bir şeye/yere, sokaklara) dökülmek |
|
184 |
Öbek Fiiller |
pour out on (somewhere or something) f.
|
dışarı akın etmek |
|
185 |
Öbek Fiiller |
pour out on (somewhere or something) f.
|
dışarılara dökülmek |
|
186 |
Öbek Fiiller |
pour something out on (to) someone or something f.
|
bir şeyi birinin/bir şeyin üzerine boşaltmak |
|
187 |
Öbek Fiiller |
pour something out on (to) someone or something f.
|
bir şeyi birinin/bir şeyin üzerine boca etmek |
|
188 |
Öbek Fiiller |
pour something out on (to) someone or something f.
|
bir şeyi bir şeye boşatmak/dökmek |
|
189 |
Öbek Fiiller |
pour something out on (to) someone or something f.
|
bir şeyi bir şeye boca etmek |
|
190 |
Öbek Fiiller |
pour something out f.
|
bir şeyi birinin/bir şeyin üzerine boşaltmak |
|
191 |
Öbek Fiiller |
pour something out f.
|
bir şeyi birinin/bir şeyin üzerine boca etmek |
|
192 |
Öbek Fiiller |
pour something out f.
|
bir şeyi bir şeye boşatmak/dökmek |
|
193 |
Öbek Fiiller |
pour something out f.
|
bir şeyi bir şeye boca etmek |
|
194 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine akmak |
|
195 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine dökülmek |
|
196 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine gelmek |
|
197 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) akmak |
|
198 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) dökülmek |
|
199 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine akıtmak |
|
200 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) üzerine dökmek |
|
201 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) akıtmak |
|
202 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) dökmek |
|
203 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (somewhere or something) f.
|
(bir şeye/yere) akın etmek |
|
204 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (somewhere or something) f.
|
(bir şeye/yere, sokaklara) dökülmek |
|
205 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (somewhere or something) f.
|
dışarı akın etmek |
|
206 |
Öbek Fiiller |
pour out onto (somewhere or something) f.
|
dışarılara dökülmek |
|
207 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
bir yerden/şeyden akmak |
|
208 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
'-den akmak |
|
209 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
bir yerden/şeyden akıp gitmek |
|
210 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
'-den akıp gitmek |
|
211 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
'-den sızmak |
|
212 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
bir yerden/şeyden akıtmak |
|
213 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
'-den akıtmak |
|
214 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
bir yerden/şeyden akıtıp göndermek |
|
215 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
'-den akıtıp göndermek |
|
216 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
'-den sızdırmak |
|
217 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
boyunca akın etmek |
|
218 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
boyunca izdiham oluşturmak |
|
219 |
Öbek Fiiller |
pour through f.
|
boyunca kalabalık bir şekilde hareket etmek |
|
220 |
Öbek Fiiller |
pour along f.
|
boyunca akmak |
|
221 |
Öbek Fiiller |
pour along f.
|
dere gibi akmak |
|
222 |
Öbek Fiiller |
pour along f.
|
sel gibi akmak |
|
223 |
Öbek Fiiller |
pour back f.
|
tekrar/geri dökmek |
|
224 |
Öbek Fiiller |
pour back in f.
|
geri içine dökmek |
|
225 |
Öbek Fiiller |
pour back in f.
|
tekrar içine dökmek |
|
226 |
Öbek Fiiller |
pour back into f.
|
geri içine dökmek |
|
227 |
Öbek Fiiller |
pour back into f.
|
tekrar içine dökmek |
|
228 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeye/bir yere) akmak |
|
229 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeyin/bir yerin) içine akmak |
|
230 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeyin/bir yerin) içine yağmak |
|
231 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeye/bir yere) dökmek |
|
232 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeyin) içine dökmek |
|
233 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeye/bir yere) üşüşmek |
|
234 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeye/bir yere) doluşmak |
|
235 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(bir şeye/bir yere) yağmak |
|
236 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
üzerine (dar bir kıyafet) geçirmek |
|
237 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(dar bir kıyafetin) içine girmek |
|
238 |
Öbek Fiiller |
pour into (something or some place) f.
|
(dar bir kıyafete) cuk diye girmek |
|
239 |
Öbek Fiiller |
pour off f.
|
bir sıvının üstündeki tabakayı dökmek/sıyırmak/almak |
|
240 |
Öbek Fiiller |
pour out on f.
|
dışarı akın etmek |
|
241 |
Öbek Fiiller |
pour out on f.
|
(sokaklara, dışarılara) dökülmek |
|
242 |
Öbek Fiiller |
pour out on f.
|
-e akıtmak |
|
243 |
Öbek Fiiller |
pour out on f.
|
-e akın etmek |
|
244 |
Öbek Fiiller |
pour out on f.
|
-in üzerine akıtmak |
|
245 |
Öbek Fiiller |
pour out on f.
|
-e dökülmek |
|
Colloquial |
|
246 |
Konuşma Dili |
pour into streets f.
|
sokaklara dökülmek |
|
247 |
Konuşma Dili |
pour into streets f.
|
sokağa dökülmek |
|
248 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
hırsla/gayretle girişmek |
|
249 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
hırsla/gayretle mücadele etmek |
|
250 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
istekle/tutkuyla mücadele vermek |
|
251 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
yoğun bir şekilde bastırmak/mücadele etmek |
|
252 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
kuvvetle bastırmak/mücadele etmek |
|
253 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
tüm gücüyle bastırmak/mücadele etmek |
|
254 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
varını yoğunu ortaya koymak/akıtmak |
|
255 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
tüm enerjisiyle ilerlemek |
|
256 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
hızla ilerleme kaydetmek |
|
257 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
hızlı çalışmak |
|
258 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
son hızla yapmak |
|
259 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
en yoğun şekilde yapmak |
|
260 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
en hızlı şekilde hareket etmek |
|
261 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
içindekileri dökmek |
|
262 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
ayrıntılı bir şekilde ifade etmek |
|
263 |
Konuşma Dili |
pour it on f.
|
durmadan konuşmak/anlatmak |
|
264 |
Konuşma Dili |
pour me another expr.
|
bir tane daha doldur |
|
Idioms |
|
265 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot (if there was instructions on the heel) (rur.) i.
|
ahmak |
|
266 |
Deyim |
pour it on thick f.
|
abartmak |
|
267 |
Deyim |
pour water into a sieve f.
|
akıntıya kürek çekmek |
|
268 |
Deyim |
pour it on f.
|
aşırı övmek |
|
269 |
Deyim |
pour out one's soul f.
|
birine açılmak |
|
270 |
Deyim |
pour one's heart out f.
|
birine içini dökmek |
|
271 |
Deyim |
pour one's heart out to someone f.
|
birine içini dökmek |
|
272 |
Deyim |
pour one's heart out f.
|
birine sırlarını dökmek |
|
273 |
Deyim |
pour one's heart out to someone f.
|
birine sırlarını dökmek |
|
274 |
Deyim |
pour good money after bad f.
|
başarısız olmuş bir işe para harcamaya devam etmek |
|
275 |
Deyim |
pour one's heart out to someone f.
|
biriyle sırlarını paylaşmak |
|
276 |
Deyim |
pour one's heart out f.
|
biriyle sırlarını paylaşmak |
|
277 |
Deyim |
pour f.
|
bardaktan boşalırcasına yağmak |
|
278 |
Deyim |
pour one's heart out to someone f.
|
birine kalbini açmak |
|
279 |
Deyim |
pour down the drain f.
|
dibine darı ekmek |
|
280 |
Deyim |
pour it on f.
|
çok methetmek |
|
281 |
Deyim |
pour oil on troubled water f.
|
heyecanı yatıştırmak |
|
282 |
Deyim |
pour it on f.
|
göklere çıkarmak |
|
283 |
Deyim |
pour oil on troubled waters f.
|
fırtınayı dindirmek |
|
284 |
Deyim |
pour cold water on f.
|
hevesini kırmaya çalışmak |
|
285 |
Deyim |
pour it on thick f.
|
fazla övmek |
|
286 |
Deyim |
pour cold water on something f.
|
hevesini/cesaretini kırmak |
|
287 |
Deyim |
pour it on f.
|
göklere çıkartmak |
|
288 |
Deyim |
pour out one's soul f.
|
içini dökmek/boşaltmak |
|
289 |
Deyim |
pour oil on troubled waters f.
|
ortalığı yatıştırmak |
|
290 |
Deyim |
pour oneself into something f.
|
kendini bir şeye vermek |
|
291 |
Deyim |
pour oil on troubled waters f.
|
kavga edenleri sakinleştirmek |
|
292 |
Deyim |
pour with rain f.
|
şiddetli yağmur yağmak |
|
293 |
Deyim |
pour cold water on f.
|
pişmiş aşa su katmak |
|
294 |
Deyim |
pour money down the drain rathole f.
|
parayı sokağa atmak |
|
295 |
Deyim |
pour it on f.
|
pohpohlamak |
|
296 |
Deyim |
pour money down the drain f.
|
parayı heba etmek/boşa harcamak |
|
297 |
Deyim |
pour it on thick f.
|
pohpohlamak |
|
298 |
Deyim |
pour money down the drain f.
|
parasını sokağa atmak |
|
299 |
Deyim |
pour cold water on f.
|
(olumsuz bir şekilde eleştirerek) hevesini kırmak |
|
300 |
Deyim |
pour cold water on f.
|
umudunu söndürmeye çalışmak |
|
301 |
Deyim |
pour it on f.
|
yağlamak |
|
302 |
Deyim |
pour oil on flames f.
|
yangına körükle gitmek |
|
303 |
Deyim |
pour honey into (one's) ear f.
|
duymak istediklerini söylemek |
|
304 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
yangını körüklemek |
|
305 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
yangına körükle gitmek |
|
306 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
yangını iyice alevlendirmek |
|
307 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
kızgın birinin üstüne gitmek |
|
308 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
birinin öfkesini iyice alevlendirmek |
|
309 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
sinirli birini çileden çıkarmak |
|
310 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
zaten sinirli olan birini iyice sinirlendirmek |
|
311 |
Deyim |
pour fuel on the fire f.
|
tuz biber ekmek |
|
312 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
yangını körüklemek |
|
313 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
yangına körükle gitmek |
|
314 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
yangını iyice alevlendirmek |
|
315 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
kızgın birinin üstüne gitmek |
|
316 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
birinin öfkesini iyice alevlendirmek |
|
317 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
sinirli birini çileden çıkarmak |
|
318 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
zaten sinirli olan birini iyice sinirlendirmek |
|
319 |
Deyim |
pour gas/gasoline on the fire f.
|
tuz biber ekmek |
|
320 |
Deyim |
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] f.
|
küçük bir yere sığdırmaya çalışmak |
|
321 |
Deyim |
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] f.
|
küçük bir yere tıkmaya çalışmak |
|
322 |
Deyim |
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] f.
|
hacmi büyük bir şeyi küçük bir şeyin içine sığdırmaya çalışmak |
|
323 |
Deyim |
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] f.
|
imkansızı başarmaya çalışmak |
|
324 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında küçümseyici sözler söylemek |
|
325 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında aşağılayıcı şekilde konuşmak |
|
326 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında tepeden bakarak konuşmak |
|
327 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında saygısızca konuşmak |
|
328 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında olumsuz veya kötü konuşmak |
|
329 |
Deyim |
pour scorn on (one's) head f.
|
(biri) hakkında küçümseyici sözler söylemek |
|
330 |
Deyim |
pour scorn on (one's) head f.
|
(biri) hakkında aşağılayıcı şekilde konuşmak |
|
331 |
Deyim |
pour scorn on (one's) head f.
|
(biri) hakkında tepeden bakarak konuşmak |
|
332 |
Deyim |
pour scorn on (one's) head f.
|
(biri) hakkında saygısızca konuşmak |
|
333 |
Deyim |
pour salt on one's wound f.
|
(birinin) yarasına tuz basmak |
|
334 |
Deyim |
pour salt on one's wounds f.
|
(birinin) yarasına tuz basmak |
|
335 |
Deyim |
pour salt onto one's wounds f.
|
(birinin) yarasına tuz basmak |
|
336 |
Deyim |
pour salt on the wound f.
|
(birinin) yarasına tuz basmak |
|
337 |
Deyim |
pour salt on the wounds f.
|
(birinin) yarasına tuz basmak |
|
338 |
Deyim |
pour salt onto the wounds f.
|
(birinin) yarasına tuz basmak |
|
339 |
Deyim |
pour honey in (one's) ear f.
|
(birine) duymak istediklerini söylemek |
|
340 |
Deyim |
pour honey in (one's) ear f.
|
(birinin) kulağına hoş gelecek şeyleri söylemek |
|
341 |
Deyim |
pour honey in (one's) ear f.
|
(birine) hep iyi olan şeyleri söylemek |
|
342 |
Deyim |
pour honey in (one's) ear f.
|
(birinin) ağzına bir parmak bal çalmak |
|
343 |
Deyim |
pour water on a duck's back f.
|
havanda su dövmek |
|
344 |
Deyim |
pour water on a duck's back f.
|
boşuna çabalamak |
|
345 |
Deyim |
pour water on a duck's back f.
|
boşuna uğraşmak |
|
346 |
Deyim |
pour water on a duck's back f.
|
zamanını boşa harcamak |
|
347 |
Deyim |
pour water on a duck's back f.
|
olmayacak bir şey için vaktini harcamak/çabalamak |
|
348 |
Deyim |
pour water on a duck's back f.
|
akıntıya kürek çekmek |
|
349 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot f.
|
kendine hayrı dokunmamak |
|
350 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot f.
|
kendine bile hayrı olmamak |
|
351 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot f.
|
en kolay işi bile becerememek |
|
352 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot f.
|
beceriksiz olmak |
|
353 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel f.
|
kendine hayrı dokunmamak |
|
354 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel f.
|
kendine bile hayrı olmamak |
|
355 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel f.
|
en kolay işi bile becerememek |
|
356 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel f.
|
beceriksiz olmak |
|
357 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında tepeden bakarak konuşmak |
|
358 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında aşağılayıcı şekilde konuşmak |
|
359 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında küçümseyici sözler söylemek |
|
360 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında olumsuz veya kötü konuşmak |
|
361 |
Deyim |
pour scorn on somebody/something f.
|
biri/bir şey hakkında saygısızca konuşmak |
|
362 |
Deyim |
pour your heart out f.
|
içini dökmek |
|
363 |
Deyim |
pour your heart out f.
|
kalbini açmak |
|
364 |
Deyim |
pour your heart out f.
|
sırlarını paylaşmak |
|
365 |
Deyim |
pour (one's) soul out (to someone) f.
|
(birine) sırlarını dökmek |
|
366 |
Deyim |
pour (one's) soul out (to someone) f.
|
(birine) içini dökmek |
|
367 |
Deyim |
pour (one's) soul out (to someone) f.
|
(birine) kalbini/ruhunu açmak |
|
368 |
Deyim |
pour (one's) soul out (to someone) f.
|
(biriyle) sırlarını paylaşmak |
|
369 |
Deyim |
pour heart out to f.
|
sırlarını dökmek |
|
370 |
Deyim |
pour heart out to f.
|
içini dökmek |
|
371 |
Deyim |
pour heart out to f.
|
kalbini açmak |
|
372 |
Deyim |
pour heart out to f.
|
sırlarını paylaşmak |
|
373 |
Deyim |
pour on coal [old-fashioned] f.
|
hızlanmak |
|
374 |
Deyim |
pour on coal [old-fashioned] f.
|
hızını artırmak |
|
375 |
Deyim |
pour on coal [old-fashioned] f.
|
enerjiyi yükseltmek |
|
376 |
Deyim |
pour on coal [old-fashioned] f.
|
gayreti artırmak |
|
377 |
Deyim |
pour oneself into f.
|
-e kendini vermek |
|
378 |
Deyim |
pour oneself into f.
|
(dar elbiseyi) üstüne cuk diye oturtmak |
|
379 |
Deyim |
pour oneself into f.
|
ile iştigal etmek/oyalanmak |
|
380 |
Deyim |
pour oneself into f.
|
kendini dar bir elbiseye sokmak |
|
381 |
Deyim |
pour oneself into f.
|
ile kendini meşgul etmek/oyalamak |
|
382 |
Deyim |
pour out (one's) soul (to someone) f.
|
(birine) sırlarını dökmek |
|
383 |
Deyim |
pour out (one's) soul (to someone) f.
|
(birine) içini dökmek |
|
384 |
Deyim |
pour out (one's) soul (to someone) f.
|
(birine) kalbini/ruhunu açmak |
|
385 |
Deyim |
pour out (one's) soul (to someone) f.
|
(biriyle) sırlarını paylaşmak |
|
386 |
Deyim |
pour out one's heart f.
|
deşarj olmak |
|
387 |
Deyim |
pour out one's heart f.
|
içini dökmek |
|
388 |
Deyim |
pour out one's heart f.
|
kalbini açmak |
|
389 |
Deyim |
pour out one's heart f.
|
sırlarını dökmek |
|
390 |
Deyim |
pour rain f.
|
şiddetli yağmur yağmak |
|
391 |
Deyim |
pour rain f.
|
yağmur indirmek |
|
392 |
Deyim |
pour rain f.
|
bardaktan boşanırcasına yağmur yağmak |
|
393 |
Deyim |
pour salt into the wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
394 |
Deyim |
pour salt into one's wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
395 |
Deyim |
pour salt in the wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
396 |
Deyim |
pour salt in one's wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
397 |
Deyim |
pour salt into the wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
398 |
Deyim |
pour salt into one's wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
399 |
Deyim |
pour salt in the wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
400 |
Deyim |
pour salt in one's wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
401 |
Deyim |
pour salt onto the wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
402 |
Deyim |
pour salt onto one's wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
403 |
Deyim |
pour salt on the wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
404 |
Deyim |
pour salt on one's wounds f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
405 |
Deyim |
pour salt onto the wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
406 |
Deyim |
pour salt onto one's wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
407 |
Deyim |
pour salt on the wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
408 |
Deyim |
pour salt on one's wound f.
|
yaraya/yarasına tuz basmak |
|
409 |
Deyim |
pour your heart out f.
|
deşarj olmak |
|
410 |
Deyim |
pour your heart out f.
|
içini dökmek |
|
411 |
Deyim |
pour your heart out f.
|
kalbini açmak |
|
412 |
Deyim |
pour your heart out f.
|
sırlarını dökmek |
|
413 |
Deyim |
couldn't pour water out of a boot (if there was instructions on the heel) (rur.) expr.
|
aptal |
|
Politics |
|
414 |
Siyasal |
unedic (union nationale interprofessionnelle pour l’emploi dans l’industrie et le commerce) (national professional union for employment in industry and trade) i.
|
sanayi ve ticarette istihdam için mesleklerarası ulusal birlik |
|
415 |
Siyasal |
assédic (association pour l’emploi dans l’industrie et le commerce) i.
|
sanayi ve ticaret istihdam derneği |
|
Technical |
|
416 |
Teknik |
pour point i.
|
akma noktası |
|
417 |
Teknik |
pour test i.
|
akma deneyi testi |
|
418 |
Teknik |
pour point depressor i.
|
akma noktası düşürücü |
|
419 |
Teknik |
pour density i.
|
dökme yoğunluğu |
|
420 |
Teknik |
bottom pour ladle i.
|
dipten dökümlü pota |
|
421 |
Teknik |
double pour roll i.
|
iki katmanlı merdane |
|
422 |
Teknik |
bottom pour ladle i.
|
tabandan dökümlü pota |
|
423 |
Teknik |
over-pour run i.
|
üsten akış |
|
424 |
Teknik |
boom pour f.
|
vinç kolu ile beton dökmek |
|
Computer |
|
425 |
Bilgisayar |
circle pour i.
|
çember yayarak |
|
Construction |
|
426 |
İnşaat |
pour point i.
|
akıtma noktası |
|
427 |
İnşaat |
pour time i.
|
beton dökme süresi |
|
428 |
İnşaat |
tremie pour f.
|
tremi borusu ile beton dökmek |
|
429 |
İnşaat |
foundation pour f.
|
temel betonu dökmek |
|
Automotive |
|
430 |
Otomotiv |
pour point i.
|
akma noktası |
|
431 |
Otomotiv |
pour point i.
|
akma noktası |
|
432 |
Otomotiv |
pour point depressant i.
|
akma noktası depresanı |
|
433 |
Otomotiv |
pour point i.
|
belirli koşullarda akışkanın akabileceği en düşük sıcaklık |
|
434 |
Otomotiv |
pour on the coal f.
|
çabuk hızlanmak |
|
Petrol |
|
435 |
Petrol |
pour point i.
|
akma noktası |
|
Medical |
|
436 |
Medikal |
pour-on solution i.
|
dökme çözeltisi |
|
437 |
Medikal |
pour-on i.
|
dökme sıvısı |
|
438 |
Medikal |
pour-on container i.
|
dökme şişesi |
|
439 |
Medikal |
pour-on emulsion i.
|
dökme emülsiyonu |
|
440 |
Medikal |
pour-on suspension i.
|
dökme süspansiyonu |
|
441 |
Medikal |
pour-on use i.
|
dökerek uygulama |
|
Food Engineering |
|
442 |
Gıda |
pour plate i.
|
dökme plak |
|
443 |
Gıda |
pour plate technique i.
|
dökme plak yöntemi |
|
Gastronomy |
|
444 |
Mutfak |
pour liquid f.
|
akıtmak |
|
445 |
Mutfak |
pour f.
|
çay koymak |
|
Art |
|
446 |
Sanat |
'l'art pour l'art expr.
|
sanat için sanat |
|
Slang |
|
447 |
Argo |
pour piss out of a boot f.
|
aklı çalışmamak |
|
448 |
Argo |
pour piss out of a boot f.
|
bardaktan boşanırcasına yağmak |
|
British Slang |
|
449 |
İngiliz Argosu |
pour it on f.
|
abartmak |
|