|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
bir arada kalmak |
stick together f.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
bir arada yaşama |
coexistence i.
|
|
3 |
Genel |
bir arada var olma |
coexistence i.
|
|
4 |
Genel |
bir arada yaşama yanlısı |
communalist i.
|
|
5 |
Genel |
beşi bir arada |
five in a row i.
|
|
6 |
Genel |
bir arada toplanma |
glomeration i.
|
|
7 |
Genel |
birçok değişken arasındaki ilgileri bir arada göstermek için kullanılan grafik |
nomogram i.
|
|
8 |
Genel |
bir arada akma |
confluence i.
|
|
9 |
Genel |
bir metinde iki biçimin bir arada bulunması |
conflation i.
|
|
10 |
Genel |
iki film bir arada |
double feature i.
|
|
11 |
Genel |
barış içinde bir arada yaşama |
peaceful coexistence i.
|
|
|
12 |
Genel |
bir arada varoluş |
coexistence i.
|
|
13 |
Genel |
faaliyeti bir arada özellikle de güçlükle sürdürmeye çalışma |
juggling i.
|
|
14 |
Genel |
hepsi bir arada/dahil |
tout ensemble i.
|
|
15 |
Genel |
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon |
great room i.
|
|
16 |
Genel |
ritmik jimnastik, artistik jimnastik, amigo, dövüş sporları, break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu |
flying i.
|
|
17 |
Genel |
Şık kıyafetler ile spor parçaları bir arada kullanma ile başlayan bir moda akımı |
athleisure i.
|
|
18 |
Genel |
kumarhane ve otelin bir arada olduğu işletme |
casino-hotel i.
|
|
19 |
Genel |
sanatsal, felsefi vb. amaçlarla bir arada olan seçkin topluluk |
cénacle i.
|
|
20 |
Genel |
kağıtları bir arada tutmakta kullanılan metal uçlu kısa kablo |
treasury tag i.
|
|
21 |
Genel |
iyiyle kötünün bir arada bulunması |
alloy i.
|
|
22 |
Genel |
çit kazıklarını bir arada tutmak için kazıkların tepesine geçirilen esnek tahta |
edder [obsolete] i.
|
|
23 |
Genel |
bir yığındaki malzemeleri bir arada tutmak için kullanılan malzeme |
matrix i.
|
|
24 |
Genel |
iki arada bir derede olma |
horn of a dilemma i.
|
|
25 |
Genel |
birçok işi bir arada yapma |
hyphenism i.
|
|
26 |
Genel |
paspasın bezini bir arada tutan kelepçe |
mophead i.
|
|
27 |
Genel |
varil çıtalarını bir arada tutan çelik çember |
gird [scotland] i.
|
|
28 |
Genel |
bir arada tutan şey |
glue i.
|
|
29 |
Genel |
nesneleri bir arada tutmak için kullanılan, esnek yapılı doğal veya sentetik kauçuk halka |
gum band [pennsylvania] i.
|
|
30 |
Genel |
bir arada giden araç grubu |
pack i.
|
|
31 |
Genel |
evrak klasöründeki kağıtları bir arada tutan dosya |
file folder i.
|
|
|
32 |
Genel |
kooperatif ilişkideki insanların bir arada yaşadığı mesken |
phalanstery i.
|
|
33 |
Genel |
kağıtları ortadan delerek bir arada tutan sivri çelik gereç |
spike i.
|
|
34 |
Genel |
(at arabasında) iki falakayı bir arada tutan çubuk |
spreader i.
|
|
35 |
Genel |
işi ve aile yaşantısını bir arada yürüten kadın |
superwoman i.
|
|
36 |
Genel |
bir arada barış içinde bulunmak |
coexist peacefully f.
|
|
37 |
Genel |
bir arada tutmak |
hold together f.
|
|
38 |
Genel |
bir arada bulunmak |
rub shoulders with f.
|
|
39 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
seesaw between two opinions f.
|
|
40 |
Genel |
ile bir arada olmak |
rub elbows with f.
|
|
41 |
Genel |
bir arada olmak |
coexist f.
|
|
42 |
Genel |
bir arada var olmak |
coexist f.
|
|
43 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
straddle f.
|
|
44 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
be in a tight situation f.
|
|
45 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
be between a rock and a hard place f.
|
|
46 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
be torn between f.
|
|
47 |
Genel |
bir arada bulunmak |
be together f.
|
|
48 |
Genel |
bir arada bulunmak |
be all together f.
|
|
49 |
Genel |
bir arada bulunmak |
exist together f.
|
|
50 |
Genel |
bir arada toplamak |
add up f.
|
|
51 |
Genel |
bir arada bulundurmak |
keep something together f.
|
|
52 |
Genel |
bir arada yürütmek |
carry out in cooperation f.
|
|
53 |
Genel |
bir arada yürütmek |
carry out collectively f.
|
|
54 |
Genel |
bir arada bağlamak |
bind together f.
|
|
55 |
Genel |
ikisini bir arada yürütmek |
manage both f.
|
|
56 |
Genel |
(sadakat) bir arada tutmak |
bind f.
|
|
57 |
Genel |
(sığır sürüsünü) bir arada tutmak |
hold f.
|
|
58 |
Genel |
düzensizce bir arada tutmak |
lumber f.
|
|
59 |
Genel |
bir arada yaşamak |
hive f.
|
|
60 |
Genel |
bir arada akmasını sağlamak |
corrivate f.
|
|
61 |
Genel |
başka bireylerle bir arada olmaktan hoşlanan |
gregarious s.
|
|
62 |
Genel |
hep bir arada |
collected s.
|
|
63 |
Genel |
bir arada olabilir |
compatible s.
|
|
64 |
Genel |
arada ciddi bir bağlılık sözünün olmadığı (seks, ilişki) |
casual s.
|
|
65 |
Genel |
bir arada (bozulmamış) |
intact s.
|
|
66 |
Genel |
başka bireylerle bir arada olmaktan hoşlanmayan |
ungregarious s.
|
|
67 |
Genel |
çeşitli ürünün veya hizmetin bir arada bulunduğu mekanda yapılan |
one-stop s.
|
|
68 |
Genel |
iki arada bir derede |
distraught s.
|
|
69 |
Genel |
ile bir arada tutulan |
bound by s.
|
|
70 |
Genel |
arada bir |
now and then zf.
|
|
71 |
Genel |
arada bir |
every now and again zf.
|
|
|
72 |
Genel |
arada bir |
at times zf.
|
|
73 |
Genel |
arada bir |
every once in a while zf.
|
|
74 |
Genel |
arada bir |
every now and then zf.
|
|
75 |
Genel |
arada bir |
occasionally zf.
|
|
76 |
Genel |
arada bir |
from time to time zf.
|
|
77 |
Genel |
arada bir |
once in a while zf.
|
|
78 |
Genel |
ikisi bir arada |
two in a row zf.
|
|
79 |
Genel |
iki arada bir derede |
somehow or other zf.
|
|
80 |
Genel |
arada bir |
every so often zf.
|
|
81 |
Genel |
ikisi bir arada |
two in one zf.
|
|
82 |
Genel |
arada bir |
semioccasionally zf.
|
|
83 |
Genel |
arada bir |
still an end [obsolete] zf.
|
|
84 |
Genel |
arada bir |
still and anon [obsolete] zf.
|
|
85 |
Genel |
ile bir arada |
in conjunction with ed.
|
|
Phrasals |
|
86 |
Öbek Fiiller |
bir arada kalmak |
hold together f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
bir arada tutmak |
whip in f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
bir arada tutmak |
circle in f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
iki arada bir derede bırakmak |
tear between f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
(biriyle ya da bir şeyle) bir arada yaşamak |
coexist with (someone or something) f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak |
coexist with (someone or something) f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
biriyle ya da bir şeyle bir arada yaşamak |
coexist with someone or something f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak |
coexist with someone or something f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
birbirine yakın/bir arada/toplu halde olmak |
remain together f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
bir arada kalmak |
stay together f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
bir arada kalmak |
keep together f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
iki işi bir arada yapmak |
double up f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) sorunsuz bir arada olabilmek |
fall in with (someone or something) f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
bir arada düşünmek |
put together f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
birlikte/bir arada hayal etmek |
put together f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi arada sektirmek |
bounce something back and forth f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
(birilerini/bir şeyleri) bir arada bağlamak |
bind someone or something together f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
bir arada bağlamak |
bind (someone or something) together f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
ile bir arada yaşamak |
coexist with f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
birilerini/bir şeyleri bir arada tutmak |
hold someone or something together f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir arada tutmak |
hold something together f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
bir arada sığışmak |
squeeze together f.
|
|
Phrases |
|
108 |
İfadeler |
ile bir arada olmak |
be allied to f.
|
|
109 |
İfadeler |
iki arada bir derede |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
|
110 |
İfadeler |
üçü bir arada |
three in one expr.
|
|
111 |
İfadeler |
birlikte/beraber/bir arada çalışma |
hand in hand expr.
|
|
112 |
İfadeler |
(biriyle/bir şeyle) bir arada |
in conjunction with (someone or something) expr.
|
|
Colloquial |
|
113 |
Konuşma Dili |
bir şeylerin bir araya toplandığı/bir arada olduğu yer |
hotbed of something i.
|
|
114 |
Konuşma Dili |
aile toplantılarında çocukların ayrı olarak bir arada oturduğu masa |
kiddie table i.
|
|
115 |
Konuşma Dili |
kendini bir arada tutmak |
keep it together f.
|
|
116 |
Konuşma Dili |
birini iki arada bir derede bırakmak |
have someone coming and going f.
|
|
117 |
Konuşma Dili |
arada bir |
ever and again zf.
|
|
118 |
Konuşma Dili |
arada bir |
every now and then/again zf.
|
|
119 |
Konuşma Dili |
hepsi bir arada |
all rolled in one expr.
|
|
120 |
Konuşma Dili |
hepsi bir arada |
all in one expr.
|
|
121 |
Konuşma Dili |
tümü bir arada |
all in one expr.
|
|
122 |
Konuşma Dili |
iki arada bir derede |
somehow or another expr.
|
|
123 |
Konuşma Dili |
iki arada bir derede |
somehow or other expr.
|
|
Idioms |
|
124 |
Deyim |
iki arada bir derede kalma |
a second thought i.
|
|
125 |
Deyim |
zeka ve kas gücü/fiziksel güç bir arada |
brains and brawn i.
|
|
126 |
Deyim |
iki arada bir derede kalma |
double bind i.
|
|
127 |
Deyim |
bir arada değerlendirildiğinde görünür bir avantaj/etki yaratan istatistiksel unsurlar |
weight of numbers i.
|
|
128 |
Deyim |
arada kalınan bir durum |
a catch 22 i.
|
|
129 |
Deyim |
arada kalmış/net olmayan bir alan |
a grey area i.
|
|
130 |
Deyim |
farklı insanların, kültürlerin, fikirlerin bir arada var olduğu ortam |
a melting pot i.
|
|
131 |
Deyim |
bir arada olmak |
keep company with f.
|
|
132 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
run hot and cold f.
|
|
133 |
Deyim |
iki arada bir derede bırakmak |
have (someone) coming and going f.
|
|
134 |
Deyim |
bir arada olmak |
go hand in hand f.
|
|
135 |
Deyim |
bir arada olmak |
be hand in hand f.
|
|
136 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
be between a rock and a hard place f.
|
|
137 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
straddle the fence f.
|
|
138 |
Deyim |
iyi ve kötüyü bir arada kabul etmek |
take the bad with the good f.
|
|
139 |
Deyim |
iki iyi şeyi bir arada yaşamak |
the best of both worlds f.
|
|
140 |
Deyim |
iki arada bir derede bırakmak |
keep someone hanging in midair f.
|
|
141 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
be in a cleft stick f.
|
|
142 |
Deyim |
iki arada bir derede bırakmak |
leave someone hanging in midair f.
|
|
143 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
be on the horns of a dilemma f.
|
|
144 |
Deyim |
iki iyi şeyi bir arada yaşamak |
butter both sides of one's bread f.
|
|
145 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
be torn (between a and b) f.
|
|
146 |
Deyim |
kendisini iki arada bir derede bulmak |
find oneself in a double bind f.
|
|
147 |
Deyim |
kötü insanlarla bir arada bulunmak |
get into bad company f.
|
|
148 |
Deyim |
kötü insanlarla bir arada bulunmak |
get into bad company f.
|
|
149 |
Deyim |
kötü insanlarla bir arada bulunmak |
keep bad company f.
|
|
150 |
Deyim |
kötü insanlarla bir arada bulunmak |
keep bad company f.
|
|
151 |
Deyim |
bir arada çalışmak |
work hand in hand f.
|
|
152 |
Deyim |
iş yeriyle evi bir arada olmak |
live over the shop [uk] f.
|
|
153 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
be torn both ways f.
|
|
154 |
Deyim |
bir arada güçlü olmak |
be greater/more than the sum of its parts f.
|
|
155 |
Deyim |
bir işin bir çok farklı yönünü bir arada yapmak/yürütmek |
be the chief cook and bottle washer f.
|
|
156 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmak |
sway to and fro f.
|
|
157 |
Deyim |
arada bir iki laf edebilmek |
able to get a word in edgewise f.
|
|
158 |
Deyim |
bir arada güçlü olmak |
be more/bigger/greater than the sum of its parts f.
|
|
159 |
Deyim |
(birçok/birkaç) işi bir arada yürütmek |
keep (an amount of) balls in the air f.
|
|
160 |
Deyim |
birçok/birkaç işi bir arada yürütmek |
keep balls in the air f.
|
|
161 |
Deyim |
birçok/birkaç işi bir arada yürütmek |
juggle balls in the air f.
|
|
162 |
Deyim |
birinin/bir şeyin arada kaynayıp gitmesine neden olmak |
lose somebody/something in the shuffle f.
|
|
163 |
Deyim |
arada (bir şeyden) bahsetmek |
mention (something) in passing f.
|
|
164 |
Deyim |
arada (bir şeyin) sözünü geçirmek |
mention (something) in passing f.
|
|
165 |
Deyim |
arada (bir şeye) değinmek |
mention (something) in passing f.
|
|
166 |
Deyim |
(biriyle/birileriyle) bir arada olmak |
rub elbows with (someone) f.
|
|
167 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) bir arada çalışmak |
work hand and glove with (someone or something) f.
|
|
168 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) bir arada çalışmak |
work hand in glove with (someone or something) f.
|
|
169 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmış |
torn between s.
|
|
170 |
Deyim |
iki arada bir derede |
between hawk and buzzard zf.
|
|
171 |
Deyim |
iki arada bir derede kalma |
caught between the devil and the deep blue sea zf.
|
|
172 |
Deyim |
arada bir |
few and far between expr.
|
|
173 |
Deyim |
hepsi bir arada |
rolled into one expr.
|
|
174 |
Deyim |
hepsi bir arada |
all rolled into one expr.
|
|
175 |
Deyim |
iki arada bir derede |
on the horns of a dilemma expr.
|
|
176 |
Deyim |
iki arada bir derede |
between the devil and the deep sea expr.
|
|
177 |
Deyim |
iki arada bir derede kalan |
piggy in the middle expr.
|
|
178 |
Deyim |
iki arada bir derede |
between the devil and the deep blue sea expr.
|
|
179 |
Deyim |
iki arada bir derede |
between a rock and a hard place expr.
|
|
180 |
Deyim |
bu arada çiftlikte anlamına gelen ve ev veya iş yerinde olanları anlatmaya geçerken kullanılan bir ifade |
meanwhile, back at the ranch expr.
|
|
181 |
Deyim |
iki arada bir derede |
in a double bind expr.
|
|
182 |
Deyim |
iki arada bir derede |
devil and deep blue sea expr.
|
|
183 |
Deyim |
(farklı duygular/eylemler) bir arada |
by turn(s) expr.
|
|
184 |
Deyim |
iki arada bir derede kalmış |
(caught/stuck) between a rock and a hard place expr.
|
|
185 |
Deyim |
(biriyle) bir arada |
face to face (with somebody) expr.
|
|
Speaking |
|
186 |
Konuşma |
bir arada kalmalıyız |
we should stay together expr.
|
|
Trade/Economic |
|
187 |
Ticaret/Ekonomi |
arada bir yapılan damping |
sporadic dumping i.
|
|
188 |
Ticaret/Ekonomi |
bir çok tür malın bir arada bulunduğu stok |
mixed inventory i.
|
|
189 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı kişiler için çalışan daktilografların (sekreterlerin) bir arada bulunduğu oda/salon |
secretarial pool i.
|
|
190 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı kişiler için çalışan daktilografların (sekreterlerin) bir arada bulunduğu oda/salon |
typing pool i.
|
|
191 |
Ticaret/Ekonomi |
muhtelif ihracatçılara ait emtianın bir arada sevkiyatı |
carload shipment i.
|
|
192 |
Ticaret/Ekonomi |
sabit ve değişken masrafların bir arada olma durumu |
mixed cost i.
|
|
193 |
Ticaret/Ekonomi |
hepsi bir arada |
all-in-1 expr.
|
|
Law |
|
194 |
Hukuk |
başka suçlarla bir arada yapılan hırsızlık |
mixed larceny i.
|
|
195 |
Hukuk |
başka suçlarla bir arada yapılan hırsızlık |
compound larceny i.
|
|
196 |
Hukuk |
bir ülkenin yürürlükteki yasalarının bir sistem dahilinde bir arada toplanması durumu |
compiled statutes i.
|
|
197 |
Hukuk |
bir ülkenin yürürlükte olan kanun ve diğer hukuk kurallarırının bir sistem dahilinde bir arada toplanması |
compiled statutes i.
|
|
Politics |
|
198 |
Siyasal |
barış içinde bir arada yaşama |
peaceful co-existence i.
|
|
199 |
Siyasal |
birden çok nesnenin veya sunuşun bir arada algılanabilen bileşimleri |
get up i.
|
|
200 |
Siyasal |
bir arada var olmak |
co-exist f.
|
|
Technical |
|
201 |
Teknik |
iki kat metal folyoyu bir arada haddeleme |
pack rolling i.
|
|
202 |
Teknik |
parçaları bir arada tutmak için kullanılan parça |
pin i.
|
|
203 |
Teknik |
saatin çarklarını bir arada tutan maşa parçası |
anchor i.
|
|
204 |
Teknik |
bir arada durup şeklini koruma özelliği |
eubstance i.
|
|
205 |
Teknik |
varil çıtalarını bir arada tutan çelik çember |
hoop i.
|
|
206 |
Teknik |
karmaşık bir yapının çeşitli unsurlarını bir arada tutan şey |
lynchpin i.
|
|
207 |
Teknik |
bir dizi kütüğü bir arada tutan çivili ahşap çubuk |
lock-down i.
|
|
208 |
Teknik |
vagonların yan duvarlarını bir arada tutan halkalı çubuk |
wagon box rod i.
|
|
Computer |
|
209 |
Bilgisayar |
farklı web siteleri tarafından kullanılan uygulamaların kendi web sitenizde bir arada kullanılması |
mashup i.
|
|
210 |
Bilgisayar |
hepsi bir arada bilgisayar |
all in one computer i.
|
|
211 |
Bilgisayar |
(ardışık veri) tek bir operasyonda okunup yazılabilmesi için bir arada gruplamak |
block f.
|
|
212 |
Bilgisayar |
bir arada olabilir |
compatible s.
|
|
Informatics |
|
213 |
Bilişim |
veri ve işlemi bir arada içeren bağımsız modüller yaratma |
encapsulation i.
|
|
214 |
Bilişim |
farklı sistem veya veri tabanlarının bir arada çalıştırıldığı ortak alan |
software platform i.
|
|
Telecom |
|
215 |
Telekom |
bilgisayar ve telefon ağlarının bir arada çalışmalarını sağlayan yazılım |
computer telephony integration i.
|
|
Mechanic |
|
216 |
Mekanik |
iki kat metal folyoyu bir arada haddeleme |
pack rolling i.
|
|
Textile |
|
217 |
Tekstil |
kombinezon ve külotun bir arada kullanıldığı bir tür kadın giysisi |
chemiloon i.
|
|
218 |
Tekstil |
çift katlı dokumada kumaşın önünü ve arkasını bir arada tutan fazladan çözgü ve atkı iplik dizisi |
binder i.
|
|
219 |
Tekstil |
fransız güpürü ve ispanyol motiflerinin bir arada olduğu ipekli kopanaki |
mélange i.
|
|
220 |
Tekstil |
danteldeki desenleri destekleyen veya bir arada tutan ilmek ve düğümler |
ground i.
|
|
Dyeing |
|
221 |
Boyacılık |
(bir arada istenen rengi veren) farklı renkte noktalarla oluşturulan renk |
dithered color [us] i.
|
|
222 |
Boyacılık |
(bir arada istenen rengi veren) farklı renkte noktalarla oluşturulan renk |
dithered colour [uk] i.
|
|
Automotive |
|
223 |
Otomotiv |
ikisi bir arada boya |
two-pack paint i.
|
|
224 |
Otomotiv |
ikisi bir arada dolgu macunu |
two-pack filler i.
|
|
Aeronautic |
|
225 |
Havacılık |
sistemlerin bir arada çalışabilirliği |
compatibility i.
|
|
Marine |
|
226 |
Denizcilik |
sapma sonrası dalgaların bir arada toplanması |
caustic i.
|
|
Mining |
|
227 |
Maden |
platformdan platforma atılarak yükseğe taşınan cevheri bir arada tutması için üst üste yerleştirilmiş bir dizi platform veya nişten her biri |
shamble i.
|
|
Medical |
|
228 |
Medikal |
bir arada yaşama |
co-existence i.
|
|
229 |
Medikal |
kalın bağırsaksa birçok polipin bir arada bulunması |
polyposis coli i.
|
|
230 |
Medikal |
epitel hücresi zarındaki komşu hücreleri bir arada tutmaya yarayan özelleşmiş lokal kalınlaşma |
desmosomal i.
|
|
231 |
Medikal |
bir arada bulunan |
concomitant s.
|
|
Anatomy |
|
232 |
Anatomi |
tamamlayıcı öğeleri birbirine bağlayıp bir arada tutan bağ dokusu |
sheath i.
|
|
233 |
Anatomi |
tamamlayıcı yapıları bağlayıp bir arada tutan bağ dokusu |
sheth i.
|
|
Pathology |
|
234 |
Patoloji |
(hasta) birçok kişinin bir arada bulunmasından kaynaklı hastalık durumu |
ochlesis i.
|
|
235 |
Patoloji |
kornea lekesi oluşumu ile pterjiumun bir arada bulunmasıyla karakterize göz hastalığı |
pin and web i.
|
|
236 |
Patoloji |
parçaların bir arada büyümesi |
prosphysis i.
|
|
Pharmaceutics |
|
237 |
Eczacılık |
sıkıştırılmış tabletin bileşenlerini bir arada tutmak için kullanılan madde |
binder i.
|
|
Printing |
|
238 |
Baskı Teknikleri |
sayfaları bir arada tutması için el yapımı kitapların sırtının en üst ve en alt kısmına atılan ilmek |
kettle-stitch i.
|
|
239 |
Baskı Teknikleri |
yaylı sapın bir arada tuttuğu bir çift baskı kalıbından oluşan bir cihaz |
oliver i.
|
|
Gastronomy |
|
240 |
Mutfak |
çeşitli tat ve aromaları bir arada içeren (şarap) |
complex s.
|
|
Math |
|
241 |
Matematik |
birçok değişken arasındaki bağıntıyı bir arada gösteren grafik |
alignment chart i.
|
|
Physics |
|
242 |
Fizik |
atomdaki elektronların yükleri toplamına eşit bir pozitif kütle tarafından bir arada tutulduğu teorisi |
thomson's hypothesis i.
|
|
243 |
Fizik |
kütle çekimi tarafından bir arada tutulan |
held together by gravity s.
|
|
Chemistry |
|
244 |
Kimya |
madde bileşenlerini bir arada tutan moleküllerarası çekim |
cohesion i.
|
|
245 |
Kimya |
moleküler kuvvetlerle bir arada tutulmak |
cohere f.
|
|
246 |
Kimya |
parçalarını bir arada tutmaya çalışan bir kitle veya madde içindeki (moleküler kuvvet) |
cohesive s.
|
|
Biology |
|
247 |
Biyoloji |
belirli bir karakteristiği ifade etmek için bir arada bulunmaları gereken gen çiftlerinden her biri |
complementary gene i.
|
|
248 |
Biyoloji |
bir arada bulunduklarında ayrıyken gösterdikleri etkiden bambaşka etki yaratan birkaç genden her biri |
complementary factor i.
|
|
249 |
Biyoloji |
lifli bağ dokunun bir arada tuttuğu doku bütünü |
fascia i.
|
|
250 |
Biyoloji |
bir arada bulunan hayvan kolonisi |
cormus i.
|
|
251 |
Biyoloji |
yaşam ve yaşam süreçlerinin bir arada işlediğini savunan bir teori |
organicism i.
|
|
Marine Biology |
|
252 |
Deniz Biyolojisi |
aynı tür veya cins balıkların grup halinde bir arada yüzmeleri |
school i.
|
|
253 |
Deniz Biyolojisi |
aynı türden balıkların bir arada bulunması |
shaol i.
|
|
Astronomy |
|
254 |
Gökbilim |
(gök cisimleri) bir arada |
conjoined s.
|
|
Zoology |
|
255 |
Zooloji |
hayvanların bir arada bulunduğu yer |
village i.
|
|
Botanic |
|
256 |
Botanik |
üçü bir arada olacak şekilde yetişen çiçekler |
tern flowers i.
|
|
257 |
Botanik |
yaprak dizilişinde üç yaprağın bir arada olması |
tern leaves i.
|
|
258 |
Botanik |
yaprakları goncaya benzer şekilde bir arada bulunan papatya gibi çiçek |
luckengowan [obsolete] [scotland] i.
|
|
259 |
Botanik |
taç yaprakları üreme organı tarafından bir arada tutulan |
catapetalous s.
|
|
260 |
Botanik |
erselik ve erkek/dişi çiçekleri bir arada bulunduran |
polygamian s.
|
|
Tobacco |
|
261 |
Tütün |
birden fazla tütün yaprağının bir arada açılmadan bulunması |
komatya i.
|
|
262 |
Tütün |
değişik özellikte filtrelerin bir arada bulunduğu filtre tipi |
multifilters i.
|
|
263 |
Tütün |
filtrenin dışındaki hem filtre birimini sararak bir arada tutan hem de sigarayla bağlantısını sağlayan kağıt kısım |
tipping paper i.
|
|
Social Sciences |
|
264 |
Sosyal Bilimler |
aynı yerde ve bir arada yerleşme |
coresidence i.
|
|
265 |
Sosyal Bilimler |
zapotek'in fethine kadar bir arada yaşamış iki kızılderili halkı |
zapotec and mixtec i.
|
|
266 |
Sosyal Bilimler |
bir arada yaşama yanlısı |
communist i.
|
|
267 |
Sosyal Bilimler |
dünya çapında öneme sahip olup birçok milletten vatandaşın bir arada yaşadığı şehir |
cosmopolis i.
|
|
268 |
Sosyal Bilimler |
kooperatif toplulukların küçük gruplar halinde bir arada yaşadığı bir toplum modeli |
phalansterianism i.
|
|
269 |
Sosyal Bilimler |
kooperatif toplulukların küçük gruplar halinde bir arada yaşadığı bir toplum modeli |
phalansterism i.
|
|
Literature |
|
270 |
Edebiyat |
zıtlıkların bir arada kullanıldığı söz sanatı |
enantiosis i.
|
|
271 |
Edebiyat |
kıvrılıp/büzüşüp (bir arada) yatmak |
lie huddled f.
|
|
Linguistics |
|
272 |
Dilbilim |
iki zıt anlamlı kelimenin bir arada kullanılması |
oxymoron i.
|
|
273 |
Dilbilim |
farklı duyuları bir arada yansıtan metafor |
synesthetic metaphor i.
|
|
History |
|
274 |
Tarih |
(eski yunan ve roma medeniyetlerinde) değerli taş oyma sanatında çeşitli hayvanlara dair biçimleri içeren veya insan ile hayvan unsurlarını bir arada kullanan kombinasyon |
gryllus i.
|
|
Religious |
|
275 |
Dini |
hristiyanlıkta isa'da insani ve ilahi niteliklerin bir arada olması doktrini |
theanthropism i.
|
|
276 |
Dini |
hristiyanlıkta isa'da insani ve ilahi niteliklerin bir arada olması doktrini |
theanthropology i.
|
|
277 |
Dini |
isa'nın insani ve ilahi doğalarının bir arada bulunduğu inancı |
diphysitism i.
|
|
278 |
Dini |
evanjelistlerin dört sembolünün bir arada temsil edilmesiyle ilgili |
tetramorphic s.
|
|
Military |
|
279 |
Askeri |
birkaç mermiyi bir arada tutan aparat |
ammunition clip i.
|
|
280 |
Askeri |
kara, deniz ve hava kuvvetlerini bir arada içeren (operasyon) |
triphibian s.
|
|
Hunting |
|
281 |
Silah/Atıcılık |
tazıların başıboş dolaşmasını önleyip bir arada tutan avcı |
whipperin i.
|
|
282 |
Silah/Atıcılık |
tazıları bir arada tutan avcı yardımcısı |
whipperin i.
|
|
Sport |
|
283 |
Spor |
bilardoda karambol yapmak için topları bir arada tutma |
nurse i.
|
|
284 |
Spor |
bilardoda karambol yapmak için (topları) bir arada tutmak |
nurse f.
|
|
Art |
|
285 |
Sanat |
dört farklı biçimin bir arada sergilenmesi |
tetramorphism i.
|
|
Music |
|
286 |
Müzik |
akustik ve elektronik aletlerin bir arada kullanıldığı rahatlatıcı bir müzik türü |
new age i.
|
|
287 |
Müzik |
akustik ve elektronik aletlerin bir arada kullanıldığı rahatlatıcı bir müzik türü |
new age music i.
|
|
288 |
Müzik |
popüler hindistan sineması için bestelenen, geleneksel ve modern enstrümanların bir arada bulunduğu film müziği |
filmi i.
|
|
Theatre |
|
289 |
Tiyatro |
müzik ve dramanın bir arada olduğu tiyatro eseri |
music theater i.
|
|
Cinema |
|
290 |
Sinema |
iki filmi bir arada gösterime sunmak |
double-bill f.
|
|
Mythology |
|
291 |
Mitoloji |
(iskandinav mitolojisinde) kökleri ve dalları dünya, cennet ve cehennemi bir arada tutan büyük bir dişbudak ağacı |
ygdrasil i.
|
|
292 |
Mitoloji |
(iskandinav mitolojisinde) kökleri ve dalları dünya, cennet ve cehennemi bir arada tutan büyük bir dişbudak ağacı |
ygdrasyl i.
|
|
293 |
Mitoloji |
(iskandinav mitolojisinde) kökleri ve dalları dünya, cennet ve cehennemi bir arada tutan büyük bir dişbudak ağacı |
yggdrasil i.
|
|
Bookbindery |
|
294 |
Ciltçilik |
kitap cildinin sayfaları bir arada tutan sırt kısmı |
backstrap i.
|
|
295 |
Ciltçilik |
sayfaları bir arada tutması için el yapımı kitapların sırtının en üst ve en alt kısmına atılan ilmek |
kettle stitch i.
|
|
296 |
Ciltçilik |
formaların bir arada bulunduğu masa veya levha |
gathering board i.
|
|
Archaic |
|
297 |
Eski Kullanım |
arada bir |
somewhile zf.
|
|
Slang |
|
298 |
Argo |
siyah ve beyazların dahil/bir arada olduğu ırklar arası |
salt and pepper i.
|
|
299 |
Argo |
ırkların karma olarak bir arada bulunduğu |
salt and pepper i.
|
|
300 |
Argo |
detaylar, yönergeler, olaylar gibi bilgilerin bir arada sunulduğu liste/kaynak |
poop sheet i.
|
|
301 |
Argo |
çatışan unsurları bir arada bulunduran |
schizy s.
|
|
302 |
Argo |
çatışan unsurları bir arada bulunduran |
schizzy s.
|
|
Modern Slang |
|
303 |
Modern Argo |
cinsel ilişkiden sonra partnerler bir arada değilken yaşanan orgazm/cinsel uyarılma |
aftershock orgasms i.
|
|
304 |
Modern Argo |
hepsi bir arada |
aio (all in one) expr.
|
|
305 |
Modern Argo |
tümü bir arada |
aio (all in one) expr.
|
|