|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
birbirinden farklı iki hayvan türünü çiftleştirme |
cross breeding i.
|
|
2 |
Genel |
birbirinden epey farklı şeylerden oluşan karışım |
potpourri i.
|
|
3 |
Genel |
birbirinden çok farklı çeşitleri içeren |
mingle-mangle i.
|
|
4 |
Genel |
iyi ve kötüyü birbirinden ayırma yeteneği |
discretion i.
|
|
5 |
Genel |
birbirinden uzak şehirlerde yaşayan sevgililerin sürdüğü ilişki |
vacationship i.
|
|
6 |
Genel |
birbirinden uzakta ilişki yaşama |
long distance relationship i.
|
|
7 |
Genel |
dinle devlet işlerini birbirinden ayırma |
secularization i.
|
|
8 |
Genel |
dinle devlet işlerini birbirinden ayırma |
secularisation i.
|
|
9 |
Genel |
kanada'da sosyal ve kültürel olarak birbirinden izole olan ingiliz ve fransız halk için kullanılan bir terim |
two solitudes [canadian] i.
|
|
10 |
Genel |
birbirinden ayırma |
uncoupling i.
|
|
11 |
Genel |
gerçek ve sahte banknotların birbirinden ayırt edilebilmesi için açıklamalar içeren yayın |
bank-note detector i.
|
|
12 |
Genel |
birbirinden soğuma |
breach i.
|
|
13 |
Genel |
formdaki sayfaları birbirinden ayıran ahşap parçası |
gutter i.
|
|
14 |
Genel |
(bale, modern dans veya caz dansında) ayakların birbirinden ayrı durduğu bir pozisyon |
open position i.
|
|
15 |
Genel |
birbirinden ayırt edilemeyen parçalardan oluşan bir kümeden alınan miktar veya adet |
ruck i.
|
|
16 |
Genel |
birbirinden ayrılamayan nesneler |
inseparables i.
|
|
17 |
Genel |
bağlı parçaları birbirinden ayıran kimse |
decoupler i.
|
|
18 |
Genel |
birbirinden ayrılan pulların kenarlarında deliklerden yırtma sonucu meydana gelen diş |
perforation i.
|
|
19 |
Genel |
kilise ve devletin birbirinden kesin şekilde ayrılması politikasını savunma |
separationism i.
|
|
|
20 |
Genel |
birbirinden ayırmak |
tell apart f.
|
|
21 |
Genel |
nesneleri birbirinden ayırt etmek |
tell things apart f.
|
|
22 |
Genel |
birbirinden uzaklaşmak |
diverge f.
|
|
23 |
Genel |
birbirinden uzaklaştırmak |
abalienate f.
|
|
24 |
Genel |
birbirinden ayrılmak |
part company f.
|
|
25 |
Genel |
birbirinden ayırmak |
disconnect f.
|
|
26 |
Genel |
birbirinden ayrılmak |
diverge f.
|
|
27 |
Genel |
insanları birbirinden ayırt etmek |
tell people apart f.
|
|
28 |
Genel |
birbirinden güç almak |
take strength from each other f.
|
|
29 |
Genel |
birbirinden (bir şeyler) öğrenmek |
learn from each other f.
|
|
30 |
Genel |
birbirinden (bir şeyler) öğrenmek |
learn from one another f.
|
|
31 |
Genel |
birbirinden ayrılmak |
dissociate f.
|
|
32 |
Genel |
birbirinden ayırmak |
uncouple f.
|
|
33 |
Genel |
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak |
be as different as night and day f.
|
|
34 |
Genel |
birbirinden hoşlanmak |
fancy each other f.
|
|
35 |
Genel |
birbirinden hoşlanmak |
like each other f.
|
|
36 |
Genel |
birbirinden ayrı birimlere bölmek |
compartment f.
|
|
37 |
Genel |
birbirinden uzaklaşmak |
divagate f.
|
|
38 |
Genel |
ağırlığı patenlerin iç kenarına verip ayakları birbirine yaklaştırıp birbirinden uzaklaştırarak geriye doğru gitmek |
double scull f.
|
|
39 |
Genel |
birbirinden ayırmak |
distinguish f.
|
|
|
40 |
Genel |
birbirinden çok farklı kişilerden (takım) |
motley s.
|
|
41 |
Genel |
birbirinden çok farklı şeylerden oluşan (grup) |
motley s.
|
|
42 |
Genel |
birbirinden ayrı |
asunder s.
|
|
43 |
Genel |
birbirinden farklı yükseklikte olmayan |
level s.
|
|
44 |
Genel |
birbirinden ayrılmış |
estranged s.
|
|
45 |
Genel |
sütunları birbirinden üç sütun çapı uzaklıkta olan |
diastyle s.
|
|
46 |
Genel |
birbirinden uzak |
asunder s.
|
|
47 |
Genel |
birbirinden ayrılmaz |
indissociable s.
|
|
48 |
Genel |
birbirinden farklı |
several s.
|
|
49 |
Genel |
birbirinden güzel |
one more beautiful than the other s.
|
|
50 |
Genel |
birbirinden bağımsız birimlerden oluşmayan |
unitless s.
|
|
51 |
Genel |
birbirinden farklı |
different from each other s.
|
|
52 |
Genel |
birbirinden bağımsız |
independent of each other s.
|
|
53 |
Genel |
birbirinden ayrılmış |
disassembled s.
|
|
54 |
Genel |
birbirinden soğumuş |
alienate [obsolete] s.
|
|
55 |
Genel |
birbirinden uzaklaşmış |
alienate [obsolete] s.
|
|
56 |
Genel |
birbirinden ayrılmayan |
umbilical s.
|
|
57 |
Genel |
birbirinden farklı küçük unsurlara bölünmüş |
atomistical s.
|
|
58 |
Genel |
iyi ve kötü olarak birbirinden net çizgilerle ayrılmış |
black-and-white s.
|
|
59 |
Genel |
birbirinden farklı birden fazla çiçeğin olgunlaşan yumurtalıklarının kaynaşmasıyla geliştirilen |
multiple s.
|
|
60 |
Genel |
(dans veya dans figürü) dans edenlerin birbirinden ayrı durduğu |
open s.
|
|
61 |
Genel |
normalde birbirinden bağımsız veya farklı çıkarlara sahip tarafları birbirine bağlama |
cross-cutting s.
|
|
62 |
Genel |
düzensiz ve birbirinden ayrı konmuş |
scattering s.
|
|
63 |
Genel |
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekiller ile süslenen |
semé s.
|
|
64 |
Genel |
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekillerle süslenen |
seméed s.
|
|
65 |
Genel |
birbirinden ayrı |
apart zf.
|
|
66 |
Genel |
birbirinden ayrılamaz şekilde |
indissociably zf.
|
|
67 |
Genel |
ata biner gibi bacakları birbirinden ayrı olarak |
astride zf.
|
|
68 |
Genel |
birbirinden ayrı olarak |
astride zf.
|
|
69 |
Genel |
birbirinden ayırt edilemeyecek şekilde |
numerically zf.
|
|
70 |
Genel |
birbirinden ayrı |
atwo [obsolete] zf.
|
|
71 |
Genel |
düzensiz ve birbirinden uzak şekilde |
scatteringly zf.
|
|
Phrasals |
|
72 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
birbirinden ayrılmamak |
remain together f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
iki veya daha fazla birbirinden farklı şeyin genlerinin yeniden birleşmesini sağlamak |
splice together f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
(biriyle birini/bir şeyle bir şeyi) birbirinden ayırt etmek |
discern between (someone or something) and (someone or something) f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
birbirinden ayırmak/ayırt etmek |
discern between and f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle birini/bir şeyi) birbirinden ayırmak |
disconnect (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayırmak/ayırt etmek |
discriminate between (someone or something) f.
|
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayırmak |
tell (someone or something) apart f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayırt etmek |
tell (someone or something) apart f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
birbirinden farklı/alakasız insanları bir araya getirmek |
toss together f.
|
|
Phrases |
|
83 |
İfadeler |
(karşılıklı) birbirinden nefret etme/hoşlanmama |
little love lost between (two people) expr.
|
|
Proverb |
|
84 |
Atasözü |
birlikte dua eden aile birbirinden ayrılmaz |
family that prays together stays together
|
|
Colloquial |
|
85 |
Konuşma Dili |
sapla samanı birbirinden ayırmak |
not to compare apples to oranges f.
|
|
86 |
Konuşma Dili |
birbirinden neredeyse farksız olmak |
be much of a muchness f.
|
|
87 |
Konuşma Dili |
birbirinden faklı gibi görünen ama bağlantılı iki şey olmak |
be opposite sides of the same coin f.
|
|
88 |
Konuşma Dili |
insanları birbirinden ayırmak |
split people up f.
|
|
89 |
Konuşma Dili |
birbirinden hiçbir farkı yok |
seen one, seen them all expr.
|
|
90 |
Konuşma Dili |
birbirinden hiçbir farkı yok |
if/when you've seen one, seen them all expr.
|
|
Idioms |
|
91 |
Deyim |
etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan iki arkadaş |
frick and frack i.
|
|
92 |
Deyim |
birbirinden faklı yönlere doğru ilerleme zamanı |
a parting of the ways i.
|
|
93 |
Deyim |
birbirinden farklı yollara doğru gitme zamanı |
a parting of the ways i.
|
|
94 |
Deyim |
birbirinden faklı yönlere doğru ilerleme zamanı |
the parting of the ways i.
|
|
95 |
Deyim |
birbirinden farklı yollara doğru gitme zamanı |
the parting of the ways i.
|
|
96 |
Deyim |
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak |
be as different as chalk and cheese f.
|
|
97 |
Deyim |
birbirinden farklı yollar denemek |
ring the changes f.
|
|
98 |
Deyim |
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak |
be like chalk and cheese f.
|
|
99 |
Deyim |
iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak |
separate the sheep from the goats f.
|
|
100 |
Deyim |
iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak |
sort out the men from the boys f.
|
|
101 |
Deyim |
iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak |
sort the sheep from the goats f.
|
|
102 |
Deyim |
iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak |
separate the men from the boys f.
|
|
103 |
Deyim |
iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak |
sort out the sheep from the goats f.
|
|
104 |
Deyim |
iki kişiyi birbirinden ayırmak |
tell someone from someone else f.
|
|
105 |
Deyim |
sapla samanı birbirinden ayırmak |
separate the wheat from the chaff f.
|
|
106 |
Deyim |
iki şeyi birbirinden çok iyi ayırt etmek |
know a hawk from a handsaw f.
|
|
107 |
Deyim |
sapla samanı birbirinden ayırmak |
separate the wheat from the chaff f.
|
|
108 |
Deyim |
birbirinden nefret etmek |
be little love lost between (two people) f.
|
|
109 |
Deyim |
birbirinden hoşlanmamak |
be little love lost between (two people) f.
|
|
110 |
Deyim |
(birden fazla kişiyi) birbirinden ayırt edebilmek |
keep (two or more people) straight (in one's mind/head) f.
|
|
111 |
Deyim |
birbirinden çok farklı olmak |
be miles apart f.
|
|
112 |
Deyim |
birbirinden farklı fakat birbirini tamamlayan parçaları (kıyafet, eşya) seçip bir araya getirerek uyumlu/düzenli bir takım oluşturmak |
mix and match f.
|
|
113 |
Deyim |
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak |
be as oil and water f.
|
|
114 |
Deyim |
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak |
be like oil and water f.
|
|
115 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden nefret etmek |
be no love lost between (two people) f.
|
|
116 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmamak |
be no love lost between (two people) f.
|
|
117 |
Deyim |
(iki şeyi) birbirinden ayırmak |
draw a line between (two things) f.
|
|
118 |
Deyim |
bir şeyle bir şeyi birbirinden ayırmak |
draw the line between something and something else f.
|
|
119 |
Deyim |
bir şeyle bir şeyi birbirinden ayırmak |
draw a line between something f.
|
|
120 |
Deyim |
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayrı/uzak tutmak |
keep (someone or something) apart f.
|
|
121 |
Deyim |
(birilerini) birbirinden ayırmak |
keep (someone) apart f.
|
|
122 |
Deyim |
kişileri birbirinden ayırt edebilmek |
keep people straight f.
|
|
123 |
Deyim |
iki şeyi birbirinden ayırt edebilmek |
know chalk from cheese f.
|
|
124 |
Deyim |
sapla samanı birbirinden ayırmak |
separate wheat from chaff f.
|
|
125 |
Deyim |
tamamen birbirinden farklı olan |
as alike as chalk and cheese s.
|
|
126 |
Deyim |
birbirinden çok farklı |
chalk and cheese expr.
|
|
127 |
Deyim |
birbirinden dünya kadar farklı |
chalk and cheese expr.
|
|
128 |
Deyim |
birbirinden dağlar kadar farklı |
chalk and cheese expr.
|
|
129 |
Deyim |
birbirinden habersiz/bihaber |
the left hand doesn't know what the right is doing expr.
|
|
130 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden nefret ediyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
131 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmıyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
132 |
Deyim |
birbirinden habersiz/bihaber |
the right hand doesn't know what the left hand is doing expr.
|
|
133 |
Deyim |
birbirinden habersiz/bihaber |
the right hand doesn't know what the left hand's doing expr.
|
|
134 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmaz |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
135 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden nefret eder |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
136 |
Deyim |
(bir türdeki şeylerin) hiçbirinin birbirinden farkı yok |
when you've seen one (something), you've seen them all expr.
|
|
137 |
Deyim |
(bir türdeki şeylerin) hiçbirinin birbirinden farkı yok |
when you've seen, heard one, you've seen heard them all expr.
|
|
Trade/Economic |
|
138 |
Ticaret/Ekonomi |
bir dizi birbirinden ilgisiz mallar üreten ve satan firmalardan oluşan büyük şirket |
conglomerate i.
|
|
139 |
Ticaret/Ekonomi |
bir şirket içinde birbirinden farklı departmanlarda çalışma |
rotating jobs i.
|
|
140 |
Ticaret/Ekonomi |
firmanın farklı ürün gruplarındaki müşterilerine birbirinden bağımsız bayiler aracılığıyla hizmet verdiği sistem |
service-firm-sponsored retail franchising i.
|
|
141 |
Ticaret/Ekonomi |
iki taraf arasında birbirinden bağımsız yapılan ticari işlemler |
arm's length transactions i.
|
|
142 |
Ticaret/Ekonomi |
yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrılması |
separation of powers i.
|
|
Law |
|
143 |
Hukuk |
aynı kişinin eylemlerinin birbirinden bağımsız suç teşkil etmesi halinde verilen mahkeme kararı |
overlapping punishment i.
|
|
144 |
Hukuk |
aynı kişinin eylemlerinin birbirinden bağımsız suç teşkil etmesi halinde verilen mahkeme kararı |
concurrent sentence i.
|
|
145 |
Hukuk |
aynı kişinin eylemlerinin birbirinden bağımsız suç teşkil etmesi halinde verilen mahkeme kararı |
consecutive sentence i.
|
|
146 |
Hukuk |
eşlerin yatak ve birlikte yeme içme eylemlerini birbirinden ayırmaları |
separation from bed and board i.
|
|
147 |
Hukuk |
iki araziyi birbirinden ayıran duvar veya çit |
partition fence i.
|
|
Politics |
|
148 |
Siyasal |
din ile devlet işlerini birbirinden ayırma |
secularization i.
|
|
149 |
Siyasal |
din ile devlet işlerini birbirinden ayırma |
secularisation i.
|
|
150 |
Siyasal |
din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak |
secularise f.
|
|
151 |
Siyasal |
din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak |
separate the state from religion f.
|
|
152 |
Siyasal |
din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak |
secularize f.
|
|
153 |
Siyasal |
birbirinden farklı görüşlere sahip gruplardan oluşan |
rainbow s.
|
|
Media |
|
154 |
Medya |
birbirinden bağımsız hikayeler anlatan ve mini diziden daha çok bölümü olan seri yayın |
maxi-series i.
|
|
Technical |
|
155 |
Teknik |
filtre kağıdı kullanılarak, elektrik alan etkisi ile çözeltiyi oluşturan maddelerin birbirinden ayrılması |
carrier electrophoresis i.
|
|
156 |
Teknik |
birbirinden uzaklaşma (akım) |
diffluence i.
|
|
157 |
Teknik |
erime noktaları farklarını baz alarak metalleri birbirinden ayırma |
liquation i.
|
|
158 |
Teknik |
tel elemanlarının kablo boyunca belirli aralıklarla birbirinden ayrılarak ve nodal noktalarda birleştirilerek oluşturulduğu kafes sistemi |
bird-caging system i.
|
|
159 |
Teknik |
tel elemanlarının kablo boyunca belirli aralıklarla birbirinden ayrılarak ve nodal noktalarda birleştirilerek oluşturulduğu kafes sistemi |
birdcaging system i.
|
|
160 |
Teknik |
katı ve sıvı maddeleri birbirinden ayırmak için çok hızlı döndürmek |
centrifugate f.
|
|
161 |
Teknik |
katı ve sıvı maddeleri birbirinden ayırmak için çok hızlı döndürmek |
centrifuge out f.
|
|
162 |
Teknik |
birbirinden uzaklaşmak |
diverge f.
|
|
163 |
Teknik |
parçaları birbirinden ayırmak |
disassemble f.
|
|
164 |
Teknik |
(sır pişiriminde) birbirinden uzak tutmak |
dottle f.
|
|
165 |
Teknik |
birbirinden ayrılan |
divergent s.
|
|
166 |
Teknik |
birbirinden bağımsız olarak erişilebilen birden fazla veri tabanı bulunan (bilgisayar diski veya kutucuk) |
multivolume s.
|
|
Computer |
|
167 |
Bilgisayar |
birbirinden bağımsız web servisi sağlayıcılarının uygulamalarını bir araya getirerek yeni bir uygulama oluşturma |
mashup i.
|
|
168 |
Bilgisayar |
girişindeki işaretler birbirinden farklı olduğunda 1 çıkışı veren mantıksal devre |
xor circuit i.
|
|
169 |
Bilgisayar |
girişindeki işaretler birbirinden farklı olduğunda 1 çıkışı veren mantıksal devre |
x-or circuit i.
|
|
170 |
Bilgisayar |
girişindeki işaretler birbirinden farklı olduğunda 1 çıkışı veren mantıksal devre |
xor gate i.
|
|
Informatics |
|
171 |
Bilişim |
bilgilerin birbirinden bağımsız şekilde saklanması ve çağrılabilmesini sağlayan elektronik ortam |
random access i.
|
|
Telecom |
|
172 |
Telekom |
bağımsız ve birbirinden ayrı olup semboller arası paraziti önleyen (telsiz sinyalleri) |
orthogonal i.
|
|
Electric |
|
173 |
Elektrik |
tel elemanlarının kablo boyunca belirli aralıklarla birbirinden ayrılarak ve nodal noktalarda birleştirilerek oluşturulduğu kafes sistemi |
bird-caging i.
|
|
174 |
Elektrik |
tel elemanlarının kablo boyunca belirli aralıklarla birbirinden ayrılarak ve nodal noktalarda birleştirilerek oluşturulduğu kafes sistemi |
birdcaging i.
|
|
Mechanic |
|
175 |
Mekanik |
akışkanlara direnç sağlamak, sızıntıyı önlemek, sıvıları birbirinden ayırmak gibi amaçlara yarayan cihaz |
labyrinth i.
|
|
Textile |
|
176 |
Tekstil |
iplikleri birbirinden ayıran düşey tellerden her birini gücü gözünden geçirmek |
heddle f.
|
|
Architecture |
|
177 |
Mimarlık |
kilisede koro ile cemaati birbirinden ayıran bölme |
screen i.
|
|
Construction |
|
178 |
İnşaat |
(sütunda) yivleri birbirinden ayıran yatay şerit |
stria i.
|
|
Traffic |
|
179 |
Trafik |
zıt yönlerdeki trafiği birbirinden ayrı tutan otoyol refüjü |
divider i.
|
|
Railway |
|
180 |
Demiryolu |
yüksekliği birbirinden farklı olan önceden belirlenmiş iki nokta arasındaki hattın uzunluğunu artırarak demiryolundaki eğimi düşürme |
development i.
|
|
181 |
Demiryolu |
(demiryolu arabası, lokomotif) birbirinden ayırmak |
cut f.
|
|
Marine |
|
182 |
Denizcilik |
bir geminin yüklediği birbirinden farklı mallardan oluşan yük |
general cargo i.
|
|
183 |
Denizcilik |
(gemide) gaz veya yağ sızıntısına karşı iki bölme veya zemini birbirinden ayıran kompartman |
coffer dam i.
|
|
184 |
Denizcilik |
(gemide) gaz veya yağ sızıntısına karşı iki bölme veya zemini birbirinden ayıran kompartman |
cofferdam i.
|
|
185 |
Denizcilik |
(gemide) gaz veya yağ sızıntısına karşı iki bölme veya zemini birbirinden ayıran kompartman |
coffer i.
|
|
186 |
Denizcilik |
teknenin iki tarafını birbirinden ayırmaya yarayan bağlantı çubuğu |
stretcher i.
|
|
Mining |
|
187 |
Maden |
su veya hava sebebiyle birbirinden ayrılan ve madenlerin keşfedilmesine yardımcı olan cevher parçaları |
shoad i.
|
|
188 |
Maden |
birbirinden ayrılan cevher parçaları ile metal madeni damarlarının izini sürme |
shoading i.
|
|
Medical |
|
189 |
Medikal |
cilde aynı anda temas ettirilen iki farklı noktanın birbirinden ayırt edilebildiği en küçük mesafe |
two-point threshold i.
|
|
190 |
Medikal |
cilde aynı anda temas ettirilen iki farklı noktanın birbirinden ayırt edilebildiği en küçük mesafe |
two-point limen i.
|
|
191 |
Medikal |
Kesitlerin iki kenarlarını birbirinden uzaklaştırmağa yarayan alet |
ecarteur i.
|
|
192 |
Medikal |
(birbirinden) kaçık/farklı konumlu bası yaraları |
eccentric located pressure sores i.
|
|
193 |
Medikal |
her bir akciğerin kapasitesinin birbirinden bağımsız şekilde ölçülmesi |
bronchospirometry i.
|
|
194 |
Medikal |
birbirinden ayırma |
divulsion i.
|
|
195 |
Medikal |
birbirinden ayrı döllenmiş iki yumurtadan gelişen |
dizygotic s.
|
|
Anatomy |
|
196 |
Anatomi |
beynin loblarını birbirinden ayıran orta girintilerin iki tarafında yer alan kıvrımların her biri |
central gyrus i.
|
|
197 |
Anatomi |
beyin üzerindeki kıvrımları birbirinden ayıran oluklar |
cerebral fissures i.
|
|
198 |
Anatomi |
iç kulaktaki kemikli ve zarlı yapıları birbirinden ayıran sıvı |
labyrinthine fluid i.
|
|
199 |
Anatomi |
(amfibi ve bazı balıklarda) ventrikülde pis ve kirli kanın birbirinden ayrıldığı çıkıntı |
conus arteriosus i.
|
|
200 |
Anatomi |
paryetal lob ile oksipital lobu birbirinden ayıran fissür |
parieto-occipital fissure i.
|
|
201 |
Anatomi |
paryetal lob ile oksipital lobu birbirinden ayıran fissür |
parieto-occipital sulcus i.
|
|
Mental Health |
|
202 |
Ruhbilim |
(yazıda veya konuşmada) birbirinden uzak konulardan meydana gelen söylem biçimi |
derailment i.
|
|
Optics |
|
203 |
Optik |
çapraz kesişimlerle birbirine yaklaşıyor ya da birbirinden uzaklaşıyor gibi görünen paralel çizgiler |
zollner's lines i.
|
|
204 |
Optik |
çapraz kesişimlerle birbirine yaklaşıyor ya da birbirinden uzaklaşıyor gibi görünen paralel çizgiler |
zöllner's lines i.
|
|
205 |
Optik |
iki gözdeki birbirinden ayrı görüntüleri tek görüntü halinde birleştirme |
optical fusion i.
|
|
Printing |
|
206 |
Baskı Teknikleri |
birbirinden çok uzak kelimeler veya satırlar arasında kalan beyaz boşluk |
pigeonhole i.
|
|
207 |
Baskı Teknikleri |
birbirinden çok uzak kelimeler veya satırlar arasında kalan beyaz boşluk |
white hole i.
|
|
Math |
|
208 |
Matematik |
birbirinden farklı üç asal sayının çarpımı şeklinde ifade edilen sayı |
sphenic number i.
|
|
Logic |
|
209 |
Mantık |
birbirinden farklı seçenekleri içeren durum |
disjunctive i.
|
|
210 |
Mantık |
bir sınıfın birbirinden ayrı iki alt sınıfa bölünmesi |
dichotomy i.
|
|
211 |
Mantık |
birbirinden farklı olan iki varlık arasındaki ilişki |
diversity i.
|
|
212 |
Mantık |
(önerme) birbirinden türetilemeyen |
independent s.
|
|
Statistics |
|
213 |
İstatistik |
birbirinden bağımsız ve aynı dağılıma sahip |
independent and identically distributed i.
|
|
214 |
İstatistik |
eldeki verilerin görsel değerlendirmeye dayalı olarak alındığı durumlarda aynı durumu birbirinden bağımsız olarak aynı anda aynı ölçüm aracı ile ölçmeye çalışan sistem |
kappa coefficient i.
|
|
Physics |
|
215 |
Fizik |
iki partikülün aralarındaki çekime rağmen özel koşullarda birbirinden ayrılabilmesi durumu |
donut i.
|
|
216 |
Fizik |
gazları filtreleyerek birbirinden ayırmak |
atmolyse f.
|
|
217 |
Fizik |
gazları filtreleyerek birbirinden ayırmak |
atmolyze f.
|
|
Chemistry |
|
218 |
Kimya |
bir maddenin orijinal maddeden ve birbirinden farklı iki ya da daha fazla maddeye ayrışması |
chemical decomposition reaction i.
|
|
219 |
Kimya |
maddeleri birbirinden ayrılmış ve yalnızca ateşleme ile kimyasal olarak birleşen fünye |
chemical fuze i.
|
|
220 |
Kimya |
asimetrik bir karbon atomunun etrafındaki atomların pozisyonuyla birbirinden ayrılan iki izomerden her biri |
epimer i.
|
|
221 |
Kimya |
solventle birbirinden ayrılmış |
eluted s.
|
|
Biology |
|
222 |
Biyoloji |
birbiriyle ilişkili organizmaların birbirinden ayrı coğrafi bölgelerde meydana gelmesi |
allopatry i.
|
|
223 |
Biyoloji |
yapı ve özellik olarak birbirinden farklı bir çift gamet |
anisogamete i.
|
|
224 |
Biyoloji |
yapı ve özellik olarak birbirinden farklı bir çift gamet |
heterogamete i.
|
|
225 |
Biyoloji |
boyutu birbirinden farklı iki tür gamet içeren eşeyli üreme |
anisogamy i.
|
|
226 |
Biyoloji |
boyutu birbirinden farklı iki tür gamet içeren eşeyli üreme |
heterogamy i.
|
|
227 |
Biyoloji |
canlı organizmanın yüzeyini örten veya bölümlerini, yapılarını ve organlarını birbirinden ayıran veya birbirine bağlayan ince ve esnek tabaka |
membrane i.
|
|
228 |
Biyoloji |
yalnızca antijen hususunda birbirinden ayrılan mikroorganizmalar grubu |
serogroup i.
|
|
229 |
Biyoloji |
coğrafi olarak birbirinden izole alanlarda meydana gelen |
allopatric s.
|
|
230 |
Biyoloji |
eşeyli üreme sırasında birleşen birbirinden farklı bir çift gamet ile ilgili |
anisogametic s.
|
|
231 |
Biyoloji |
gametlerin birbirinden farklı olduğu bir tür cinsel eşeyli üreme ile ilgili |
anisogamic s.
|
|
232 |
Biyoloji |
gametlerin birbirinden farklı olduğu bir tür cinsel eşeyli üreme ile ilgili |
anisogamous s.
|
|
Astronomy |
|
233 |
Gökbilim |
dünyanın karanlık ve aydınlık taraflarını birbirinden ayıran çizgi |
terminator i.
|
|
234 |
Gökbilim |
dünyanın karanlık ve aydınlık taraflarını birbirinden ayıran çizgi |
twilight zone i.
|
|
235 |
Gökbilim |
dünyanın karanlık ve aydınlık taraflarını birbirinden ayıran çizgi |
grey line i.
|
|
Astrology |
|
236 |
Astroloji |
her birbirinden 120 derece ile ayrılan her biri üç burçtan oluşan dört burç grubundan her biri |
trigon i.
|
|
237 |
Astroloji |
her birbirinden 120 derece ile ayrılan her biri üç burçtan oluşan dört burç grubundan her biri |
triplicity i.
|
|
238 |
Astroloji |
birbirinden 120°'lik açıyla ayrık iki gezegen |
trine i.
|
|
239 |
Astroloji |
dünyaya kıyasla iki gezegenin birbirinden 135 derece uzakta olacak şekilde açısı |
trioctile i.
|
|
240 |
Astroloji |
gezegenlerin birbirinden zodyağın onda biri veya 36 derece uzaklıkta olduğu haldeki konumu |
decil i.
|
|
241 |
Astroloji |
gezegenlerin birbirinden zodyağın onda biri veya 36 derece uzaklıkta olduğu haldeki konumu |
decile i.
|
|
242 |
Astroloji |
(gezegen) birbirinden 120°'lik açıyla ayrık hale gelmek |
trine f.
|
|
243 |
Astroloji |
birbirinden 120°'lik açıyla ayrık |
trine s.
|
|
Zoology |
|
244 |
Zooloji |
bazı medüzlerin iç kavitelerini birbirinden ayıran dairesel bölümler |
taeniola i.
|
|
245 |
Zooloji |
birbirinden ayrı bölümlerin kaynaşması |
desegmentation i.
|
|
246 |
Zooloji |
birbirinden ayrık gözleri olan |
dichoptic s.
|
|
247 |
Zooloji |
ön omurları birbirinden ayrı ve normal olan |
isospondylous s.
|
|
Botanic |
|
248 |
Botanik |
birbirinden farklı ve denk üç erkeklik organı olan triandria cinsi bitki |
triander i.
|
|
249 |
Botanik |
birbirinden farklı ve denk üç erkeklik organı olan bir bitki cinsi |
triandria i.
|
|
250 |
Botanik |
komşu olup birbirinden farklı olan bitki grubu |
alterne i.
|
|
251 |
Botanik |
dişilik organlarının birbirinden bağımsız olması |
apocarpy i.
|
|
252 |
Botanik |
(yaprak) birbirinden tamamen ayrı olmayan bölünmüş parçalar |
lobe i.
|
|
253 |
Botanik |
birbirinden bağımsız dişilik organları olan |
apocarpous s.
|
|
254 |
Botanik |
(yaprak, çiçek) üst ve alt yüzeyleri birbirinden farklı olan |
bifacial s.
|
|
Agriculture |
|
255 |
Tarım |
bir tarlada her dönem birbirinden farklı ürünlerin yetiştirilmesi |
crop rotation i.
|
|
256 |
Tarım |
hayvanların birbirinden ayrı tutulduğu bir tür ahır |
treviss i.
|
|
Social Sciences |
|
257 |
Sosyal Bilimler |
(özellikle sosyokültürel olarak) birbirinden farklı kişiler arasındaki evlilik |
heterogamy i.
|
|
258 |
Sosyal Bilimler |
farklı ticari faaliyetlerin birbirinden ayrılması |
demarcation i.
|
|
Education |
|
259 |
Eğitim |
(fransa'da) önemli sınavlar sırasında sanat öğrencilerinin birbirinden ayrılması için kullanılan bölme |
loge i.
|
|
260 |
Eğitim |
birbirinden farklı birçok dalda eğitim veren (okul vb) |
multi-disciplinary s.
|
|
Linguistics |
|
261 |
Dilbilim |
farklı dillerin birbirinden etkilenmesi |
crosslinguistic influence i.
|
|
262 |
Dilbilim |
birbirinden ayrı olup aynı özneyi niteleyen sıfatlar |
coordinate adjectives i.
|
|
263 |
Dilbilim |
kelimelerin birbirinden ayrılmasında ses perdesinin rol oynamadığı (dil) |
nontonal s.
|
|
History |
|
264 |
Tarih |
yunan ve roma kiliselerinin birbirinden ayrılması |
greek schism i.
|
|
Archaeology |
|
265 |
Arkeoloji |
arkeolojik alanları birbirinden ayıran özellikler topluluğu |
culture i.
|
|
Religious |
|
266 |
Dini |
isa'nın ilahi ve insani olmak üzere iki farklı varlığının birbirinden bağımsız olduğunu ve isa'nın tek kutsal bir kişiliği olduğunu iddia eden dini akım |
nestorianism i.
|
|
267 |
Dini |
iyi ve kötü olmak üzere birbirinden bağımsız iki kutsal varoluşun bulunduğu öğretisi |
dualism i.
|
|
268 |
Dini |
isa'nın ilahi ve insani olmak üzere iki farklı varlığının birbirinden bağımsız olduğuna inanan ve isa'nın tek kutsal bir kişiliği olduğunu kabul etmeyen |
nestorian s.
|
|
Philosophy |
|
269 |
Felsefe |
her durumun birbirinden farklı olduğuna ve mutlak bir değer yargısı olamayacağına inanan görüş |
situationalism i.
|
|
270 |
Felsefe |
maddenin canlı olduğunu veya madde ile hayatın birbirinden ayrılmazlığını ileri süren düşünüş |
panvitalism i.
|
|
271 |
Felsefe |
maddenin canlı olduğunu veya madde ile hayatın birbirinden ayrılmazlığını ileri süren düşünüş |
hylozoism i.
|
|
272 |
Felsefe |
kişilerin nesneleri birbirinden farklı algılaması sebebiyle bir şeyin doğru algılandığından emin olunamayacağını ifade eden kavram |
barrier of ideas i.
|
|
Environment |
|
273 |
Çevre |
abd'de şehir görünümü birbirinden ayırt edilemeyen bölgeler |
generica i.
|
|
Geography |
|
274 |
Coğrafya |
iki vadiyi birbirinden ayıran yayvan sırt |
ridge i.
|
|
275 |
Coğrafya |
güney amerika'nın güney ucu ile tierra del fuego arasında yer alıp güney atlas okyanusu ile büyük okyanusu birbirinden ayıran boğaz |
magellan i.
|
|
276 |
Coğrafya |
güney amerika'nın güney ucu ile tierra del fuego arasında yer alıp güney atlas okyanusu ile büyük okyanusu birbirinden ayıran boğaz |
strait of magellan i.
|
|
277 |
Coğrafya |
yan yana iki su kaynağını birbirinden ayıran tepe bölge |
ridgeline i.
|
|
278 |
Coğrafya |
iki vadiyi birbirinden ayıran yükselti |
sill i.
|
|
Meteorology |
|
279 |
Meteoroloji |
birbirinden çok uzaktaki hava olaylarının birbirini etkilemesi |
teleconnection i.
|
|
Geology |
|
280 |
Jeoloji |
faylarda iki tabakanın birbirinden kayma miktarı |
charter i.
|
|
281 |
Jeoloji |
kıtaların milyonlarca yıl önceki birbirinden ayrılmamış hali |
pangea i.
|
|
282 |
Jeoloji |
kıtaların milyonlarca yıl önceki birbirinden ayrılmamış hali |
pangæa i.
|
|
283 |
Jeoloji |
çatlaklarla birbirinden ayrılmış düz ve kalın kireçtaşı tabakalarından oluşan doğal bir karst arazi şekli |
limestone pavement i.
|
|
284 |
Jeoloji |
birbirinden farklı jeolojik dönemlerde olan |
diachronous s.
|
|
Military |
|
285 |
Askeri |
birbirinden bağımsız iki ateşleme sisteminden oluşup hem elektrikle hem de elektriksiz çalışabilen düzenek |
dual-firing circuit i.
|
|
286 |
Askeri |
birbirinden bağımsız birden fazla savaş başlığı taşıyabilen (füze) |
multiwarhead s.
|
|
Sport |
|
287 |
Spor |
müsabaka sonunda üç hakemden ikisinin birbirinden farklı kararlar alması sonrası üçüncü hakemin verdiği nihai karar |
split decision i.
|
|
Art |
|
288 |
Sanat |
balede zıplarken bacakların birbirinden uzaklaştırıldığı hareket |
échappé i.
|
|
289 |
Sanat |
(bale) ayakların birbirinden ayrı tutulduğu duruş |
ouvert i.
|
|
290 |
Sanat |
(bale) ayakları birbirinden ayıran hareket |
ouvert i.
|
|
291 |
Sanat |
(bale) ayakların birbirinden ayrı tutulduğu duruş |
ouverte i.
|
|
292 |
Sanat |
(bale) ayakları birbirinden ayıran hareket |
ouverte i.
|
|
Music |
|
293 |
Müzik |
birbirinden farklı boyut ve sese sahip çift davul |
tabla i.
|
|
294 |
Müzik |
kadın ve erkeklerin birbirinden uzaklaşıp birbirine yaklaşırken sağ ve sol ellerini dönüşümlü kenetlediği bir dans figürü |
right and left i.
|
|
295 |
Müzik |
birkaç kişinin birbirinden bağımsız bölümleri seslendirdiği vokal müzik |
part music i.
|
|
Librarianship |
|
296 |
Kütüphanecilik |
tek ciltte derlenen birbirinden bağımsız çalışma veya yazılar |
miscellanies i.
|
|
Bookbindery |
|
297 |
Ciltçilik |
formdaki sayfaları birbirinden ayıran ahşap parçası |
gutter stick i.
|
|
298 |
Ciltçilik |
bir formdaki sayfaları birbirinden ayırmak için kullanılan eşya |
gutter stick i.
|
|
Printery |
|
299 |
Matbaa |
cıvatalar açıldıktan sonra her yaprağı birbirinden ayrı olan |
open s.
|
|
300 |
Matbaa |
(yazı veya baskıda) bileşenleri boşlukla birbirinden ayrılmış olan |
open s.
|
|
Archaic |
|
301 |
Eski Kullanım |
birbirinden ayırmak |
uncombine f.
|
|
302 |
Eski Kullanım |
birbirinden ayırmak |
put asunder f.
|
|
303 |
Eski Kullanım |
birbirinden ayrılmak |
discompany f.
|
|
304 |
Eski Kullanım |
birbirinden uzak |
in sunder s.
|
|
305 |
Eski Kullanım |
birbirinden ayrı |
in sunder s.
|
|
Slang |
|
306 |
Argo |
birbirinden belirgin şekilde farklı iki arkadaş |
mutt and jeff [dated] i.
|
|
Modern Slang |
|
307 |
Modern Argo |
aynı ortamda birbirinden ayrı/tek başına vakit geçirme |
alone together i.
|
|
Anthropology |
|
308 |
Anthropology |
birbirinden bağımsız birden fazla atadan gelen insan nesli |
polygeny i.
|
|