bir olmak - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bir olmak



"bir olmak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bir olmak equal f.
bir olmak be equal to f.
bir olmak coincide f.
bir olmak coalesce f.

"bir olmak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
(bir şeyin) öncesinde olmak forerun f.
General
bir tabakanın on sekiz yaprak olmak üzere katlanmasından meydana gelen forma veya kitap eighteenmo i.
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf mouthpiece i.
ünlü olmak dışında kaydedeğer herhangi bir meziyeti olmayan ünlü professional celebrity i.
çevre için bir tehdit olmak pose a threat to the environment i.
bir işletmeye destek olmak için organize olup o işletmede para harcayan insanlar cash mob i.
başka bir şeyle bitişik durumda olmak lap i.
(ellerinde kan olmak ifadesindeki anlamıyla) bir kimseyi öldürme veya yaralama suçu veya sorumluluğu blood i.
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem median plane i.
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem mesial plane i.
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası gladstone i.
bir şey başka bir şeye bağlı olmak be conditioned by f.
bir şey için göz kulak olmak keep an eye out for f.
bir şeyden umutlu olmak be optimistic about something f.
hayatında özel bir yere sahip olmak have a special place in one's life f.
uzmanlık alanı (belirli bir şey) olmak specialize in f.
malı olmak (bir şey birinin) belong to f.
nüfuzu olmak (bir kurumda vb) have a means of gaining advantage with f.
bir şey artık geçmişe ait bir şey olmak be a thing of the past f.
meşgul olmak (belirli bir yere ait işlerle) tend f.
bir şeyden yoksun olmak be devoid of something f.
büyük bir kayba sebep olmak take a heavy toll f.
çok iyi bir şey olmak be quite something f.
bol miktarda sahip olmak (bir şeye) swim f.
görülecek bir hesabı olmak have a bone to pick with somebody f.
toplantı halinde olmak (resmi bir meclis/kurul vb) sit f.
ile bir hizada olmak be in line with f.
en çok başarı kazanan biri olmak (bir konuda) run away with f.
çok zor bir durumda olmak be in a bad way f.
başka bir işi olmak have other fish to fry f.
belirli bir ağırlıkta olmak weigh f.
taraftar olmak (bir görüşe) subscribe to f.
benzeri olmak (başka birinin/başka bir şeyin) correspond to f.
merkezi bir yerde olmak be centrally located f.
bir cezayla karşı karşıya olmak be in the doghouse f.
fazla yük olmak (bir yapıdaki eleman) put too much stress on f.
bir şeyin aleyhinde olmak be opposed to something f.
belirli bir iş için yeterince insan olmak man f.
belirli bir derecede olmak (ısı vb) stand at f.
bir gömlek üstün olmak be a cut above f.
bir şeyi yapmada kararlı olmak be decisive in f.
büyük bir üzüntü içinde olmak grieve f.
bir kimseye borçlu olmak be in someone's debt f.
birinin belirli bir miktarda eksiği olmak be ... shy f.
olmak (şiir/tekerleme vb'nin sözleri/müziğin nağmesi belirli bir biçimde) go f.
faal bir sosyal hayatı olmak be in the swim f.
olmak (hayat/işler herhangi bir durumda) go f.
bir şey için birine borçlu olmak have someone to thank for f.
uygun olmak (bir yere/çevreye/gruba vb'ne) fit in f.
mülkiyet hakkı olmak (bir yerde) have title to f.
çöküp daha sıkışık olmak (kuru bir madde) settle f.
bir yalancının karakterine uygun olmak lairier f.
bir işe fena halde bulaşmış olmak be in something up to one's eyes f.
kıymeti (belirli bir miktar) olmak be worth f.
bir şeyden umutlu olmak feel hopeful about something f.
bir eli yağda bir eli balda olmak be in clover f.
özel ilgi alanı (belirli bir şey) olmak specialize in f.
bir işin beyni olmak mastermind f.
yıkık dökük bir halde olmak be in ruins f.
gayrimeşru bir ilişki içinde olmak carry on with f.
çok zor bir durumda olmak be in desperate straits f.
canlı bir örneği olmak personify f.
önemli bir yeri olmak loom large in f.
bir şeyin delili olmak be a witness to f.
bir konuda başarılı olmak succeed at f.
bir şeye yatkın olmak be prone to something f.
bir şeye karşı olmak be opposed to something f.
beklenmedik bir anda olmak crop up f.
nihai karar/son söz birinin olmak (bir konuda) have the last word in f.
ta kendisi olmak (somut bir şeyin) personify f.
bir grubun içinde olmak rank f.
bir şeyin önemli bir öğesi olmak be a part and parcel of f.
hoş olmayan bir şeyle dolu olmak bristle with f.
bir şeyde biriyle ortak olmak go in with someone on f.
toplamı belirli bir miktar olmak amount to f.
olmak (belirli bir şekilde) get on f.
bir şey kılığına girmiş olmak be something in disguise f.
fiyatı (belirli bir miktar) olmak cost f.
kokusu olmak (belirli bir şeyin) smell of f.
bir yere doğru gidecek olmak be destined for f.
bir şeye sebep olmak touch something off f.
bir şeyden sorumlu olmak be answerable for something f.
olmak (belirli bir durumda) stand f.
bir işte parmağı olmak have a hand in f.
birinin elde edemeyeceği bir şey olmak be beyond someone's grasp f.
biri için olumlu bir puan olmak speak well for f.
daha iyi bir pozisyona tayin olmak be promoted f.
görüşülmesi ileri bir tarihe bırakılmış olmak (tasarının/meselenin) be on the table f.
bir şeyden umutlu olmak feel hopeful about f.
dolu olmak (bir şeyle) swim f.
bir yerden çıkarılıp başka bir yere dikilmeye elverişli olmak (bitki) transplant f.
bir tahtası eksik olmak have a screw loose f.
düzensiz bir şekilde etrafa dağılmış olmak straggle f.
tipik bir örneği olmak typify f.
yabancı olmak (bir yer birine) be a stranger to f.
zor bir durumda olmak be up a gum tree f.
bir şey birinin lehinde olmak tell in someone's favor f.
tartıldığında belirli bir ağırlıkta olmak weigh in at f.
programa göre belirli bir zamanda olmak be scheduled f.
parası olmak (bir şey için) afford f.
bir şeyin meraklısı olmak go in for f.
belirli bir alanda aniden çok başarılı olmak take someone by storm f.
bir konuda çok usta olmak be a past master at f.
bağlantılı olmak (belirli bir seferle) connect with f.
aklı bir karış havada olmak have one's head in the clouds f.
çok olmak (bir yerde) abound in f.
hakim olmak (bir yere) dominate f.
çok zor bir durumda olmak be in dire straits f.
bir numara olmak (müzik listelerinde) hit the top f.
ile bir arada olmak rub elbows with f.
birinde bir şey belirli bir miktarda eksik olmak be short f.
seçimde yenerek makamına sahip olmak (eski bir milletvekilini) unseat f.
çıkmış olmak (bir yerden) be free of f.
bir şeyle görevli olmak be entrusted with something f.
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak go to one's head f.
kötü bir şeyi geçirmek üzere olmak be in for f.
sıkışık bir durumda olmak be pressed f.
adet olmak (bir davranış vb) become a habit f.
bir konuda tembel olmak be lazy about f.
aleyhinde oy kullanarak bir şeye engel olmak vote something down f.
savunucusu olmak (bir fikirin) stand for f.
bir işte uzun süre başarılı olmak have a good run for one's money f.
bir arada var olmak coexist f.
tarifeye göre belirli bir zamanda olmak be scheduled f.
bol olmak (bir yerde) abound in f.
çok arzuladığı bir şeyi arzulamaz olmak get something out of one's system f.
bir işin ustası olmak be skilled in f.
yüksek bir konuma sahip olmak high up f.
bir şeyle meşgul olmak be about something f.
bir yerde torpili olmak have an in f.
birinin hiç bilmediği bir şey olmak be beyond one's ken f.
bir kimsenin izinde olmak follow in someone's footsteps f.
bir şeyin kanıtı olmak be a witness to f.
biri için olumsuz bir puan olmak speak ill for f.
dayanıklı olmak (bir şeye karşı) stand up to f.
çok zor bir durumda olmak be at bay f.
olağanüstü bir şey olmak be quite something f.
sade bir hayatı olmak rusticate f.
bir şey birinin aleyhinde olmak tell against f.
yeri belirli bir yer olmak go f.
iki dirhem bir çekirdek olmak be dressed up fit to kill f.
hafif bir tadı olmak (belirli bir şeyin bir yiyecekte veya içecekte) smack of f.
bir arada olmak coexist f.
bir amaç peşinde olmak be out to f.
faal bir sosyal hayatı olmak be in the swim of things f.
adamı olmak (bir kurumda vb) have pull with f.
bir şeyin suçlusu olmak have oneself to thank for f.
değersiz bir şey olmak not to be worth a shit f.
çok başarılı olmak (belirli bir konuda) shine f.
olmak (bir yerde) stand f.
çok olmak (bir yerde) abound with f.
bir şeyden yoksun olmak be deprived of something f.
bol olmak (bir yerde) abound with f.
mal varlığı (belirli bir miktar) olmak be worth f.
hakim olmak (bir yere) command f.
ortalaması (belirli bir miktar) olmak be average out at f.
geçici bir sessizlik olmak (konuşmada) lull f.
başarılı olmak veya iyi bir şekilde sonuçlanmak (plan/proje vb) work out f.
bir adım önde olmak be one step ahead f.
başkasına göre avantajlı bir durumda olmak have an advantage over someone f.
bir şeye alamet olmak augur f.
yasadışı bir işin içinde olmak be in something up to one's eyes f.
bir şey yapmak itiyadında olmak be given to f.
birinden aşağı bir rütbede olmak rank below f.
bir yalancının karakterine uygun olmak lairiest f.
bir şeyin verdiği heyecanla dolu olmak be flushed with f.
eski bir tarihten geliyor olmak date f.
bir işin veya görevin yürütülmesinden sorumlu olmak charge with f.
değeri (belirli bir miktar) olmak be worth f.
nazik bir durumda olmak hang in the balance f.
tartışılması ileri bir tarihe bırakılmış olmak (tasarının/meselenin) be on the table f.
teslim olmak (sakınılması gereken bir şeye) indulge f.
mallar bir yerden başka bir yere taşınmakta olmak be in transit f.
adamı olmak (bir şeyin) suit f.
aşağılık bir şey olmak not to be worth a shit f.
bir konuda bayağı tecrübeli olmak be an old hand at f.
bir gömlek üstün olmak have an edge on f.
birinin elde edebileceği bir şey gibi olmak be within someone's grasp f.
kötü bir şeye mahkum olmak be doomed to f.
bir işaret olmak (iyi/kötü) augur f.
bir şey için deli olmak go gaga over f.
tüm dikkatini bir şeye vermiş olmak be absorbed in f.
bir şeyi yapmaya mecbur olmak be obliged to do something f.
birinin tenezzül etmeyeceği bir şey olmak be beneath someone f.
(bir kurumda vb) bağlantısı olmak have pull with f.
bir şeyin aslında var olmak be inherent in something f.
bir şeyin içinde çok saygın bir yeri olmak be enshrined in f.
olmak (belirli bir şekilde) get along f.
birinin kalbinde özel bir yere sahip olmak have a special place in one's heart f.
olmak (belirli bir sayıda) number f.
ile kaplı olmak (kalınca bir tabaka) be encrusted with f.
insanlar bir yerden başka bir yere geçmekte olmak be in transit f.
emin olmak (bir şey hakkında) tell f.
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) have the last word f.
çok yüklü olmak (belirli bir şeyle) be weighed down with f.
olmak (yarışma sonunda belirli bir sırada) come in f.
arkasında olmak (bir işin) take up f.
(kötü bir şeyi) geçirmek üzere olmak be in for f.
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak be in for it f.
itibarı yerle bir olmak fall from grace f.
bir şeye aç olmak raven f.
gözü (bir şeyin) üzerinde olmak have one's eyes on f.
bir şeyde önemli bir rolü olmak feature f.
gözü (bir şeyin) üstünde olmak keep an eye on f.
zihni bir şeyle meşgul olmak be preoccupied with f.
boyunda olmak (bir şeyin) stand f.
bir şeyin delisi olmak be nuts about f.
(bir şeye başlamaya) hazır olmak be pumped (up) f.
konuk olmak (bir tv programına vb) appear as a guest on a tv show f.
konuk olmak (bir tv programına vb) be a guest on a tv show f.
bir anlamı olmak add up f.
(bir dilde) akıcı olmak be fluent in f.
parlak bir geleceği olmak have a promising future f.
bir şeyden emin olmak be positive about f.
bir şeyden emin olmak be positive of f.
-de önemli bir rolü olmak feature in f.
(bir şeyin) önemli bir öğesi olmak feature in f.
bir özelliği olmak be a feature of f.
bir konuda hevesli olmak take an eager interest in f.
bir konuda çok ilgili olmak take an eager interest in f.
mizaç olarak değişken bir karaktere sahip olmak mercurialise f.
mizaç olarak değişken bir karaktere sahip olmak mercurialize f.
nerdeyse (bir şey yapıyor olmak) come closer f.
etkili bir görünüme sahip olmak have a penetrative appearance f.
etkili bir görünüme sahip olmak have an influential complexion f.
etkili bir görünüme sahip olmak have an impressive appearance f.
etkili bir görünüme sahip olmak have an outward appearance f.
etkili bir görünüme sahip olmak have a powerful complexion f.
çekici bir görünüme sahip olmak have an attractive appearance f.
etkili bir görünüme sahip olmak have a penetrative view f.
etkili bir görünüme sahip olmak have an attractive view f.
etkili bir görünüme sahip olmak have an attractive appearance f.
bir şey yapma ayrıcalığı olmak have the prerogative of doing something f.
(bir işin) kurdu olmak be an old hand at something f.
zor bir zamanda metin olmak stand the gaff f.
bir işi olmak have (got) something on f.
bir şeyde başarılı olmak be good at f.
bir deri bir kemik olmak be all skin and bones f.
(bir) servete mal olmak cost an arm and a leg f.
(bir) servete mal olmak cost a fortune f.
özel bir yeri olmak have a special place f.
içi dışı bir olmak wear one's heart on one's sleeve f.
içi dışı bir olmak wear one's heart upon one's sleeve f.
-in yeri (belirli bir yerde) olmak belong f.
aklı bir karış havada olmak be head-in-the-clouds f.
-in toplamı (belirli bir miktar) olmak total f.
bir konuda bilgili olmak be well-versed in f.
bir şeyde uzman olmak be well-versed in f.
ile bir ilgisi olmak have to do with f.
belli bir tadı olmak taste f.
kolay bir hedef olmak be susceptible to f.
önemli bir öğesi olmak feature f.
bir adım önde olmak be a step ahead f.
bir adım önde olmak stay one step ahead f.
bir anlamı olmak make sense f.
(kötü bir şeye) açık veya maruz olmak be vulnerable to f.
bir şey hakkında bilgiye sahip olmak have knowledge of a thing f.
çok iyi bir pozisyonda olmak fly high f.
bir planı olmak have a plan f.
bir alt kademede olmak be in the lower position f.
derin bir nefes olmak breathe again f.
önemli bir yere sahip olmak have an important place f.
önemli bir yere sahip olmak have an important position f.
önemli bir yere sahip olmak occupy an important place f.
önemli bir yere sahip olmak occupy an important position f.
tam bir kopyası olmak bear a striking resemblance to f.
bir yanlıştan sorumlu olmak be responsible for a mistake f.
çok yararlı bir etkisi olmak have a very beneficial effect f.
açısından önde gelen bir ülke olmak be a leading country for f.
iyi bir espri anlayışına sahip olmak have a good sense humor f.
anlatacak bir hikayesi olmak have a tale to tell f.
anlatacak bir hikayesi olmak have a story to tell f.
büyük bir yıkıma neden olmak cause widespread devastation f.
kötü bir üne sahip olmak have a bad reputation f.
kötü bir ünü olmak have a bad reputation f.
teknolojinin bir adım ilerisinde olmak be one step ahead of technology f.
iyi bir espri anlayışına sahip olmak have a good sense of humor f.
iyi bir espri yeteneğine sahip olmak have a good sense of humour f.
iyi bir espri yeteneğine sahip olmak have a good sense of humor f.
iyi bir espri anlayışına sahip olmak have a good sense of humour f.
bir şeyden rahatsız olmak get annoyed of f.
bir şeyden azade olmak be safe from f.
iyi bir şöhrete sahip olmak enjoy a good reputation f.
iyi bir şöhret sahibi olmak enjoy a good reputation f.
dünyada bir ilk olmak be a first in the world f.
bir şeyle meşgul olmak occupy oneself f.
bir avuç toprak olmak pass away f.
bir avuç toprak olmak die f.
bir göreve talip olmak apply for a situation f.
bir şeyden mesul olmak answer for f.
bir şeyden sorumlu olmak answer for f.
biri kendi çapında bir ... olmak be something of a f.
gibi bir şey olmak be something of a f.
gibi bir şey olmak be somewhat of a f.
biri kendi çapında bir ... olmak be somewhat of a f.
bir dile tam anlamıyla hakim olmak have a full command of a language f.
daha bir güzel olmak become even more beautiful f.
bir şeyde iddialı olmak be assertive about something f.
bir parçası olmak be part of something f.
bir ilk olmak be the first f.
bir ilk olmak be a first f.
derin bir üzüntü içinde olmak be deeply in sorrow f.
ciddi bir rahatsızlığı olmak have a serious disorder f.
üzerinde olumsuz bir etkisi olmak have a negative effect on f.
(bir şey) hakkında endişeli olmak be nervous about f.
kötü bir üne sahip olmak have a notoriety f.
bir adım önde olmak be one step ahead of f.
bir şeyi yapmaya vakıf olmak have a good command of something f.
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak know very little about something f.
(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak make so bold as to do something f.
(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak be so bold as to do something f.
(bir şeyi yapacak) son kişi olmak be the last person (to do something) f.
bir göstergesi/kanıtı/belirtisi olmak be a testament to f.
bir şey ile meşgul olmak busy oneself with someone or something f.
bir sorunu olmak have an issue f.
evrensel bir anlamı olmak have an universal meaning f.
bir işten sorumlu olmak be in charge of a business f.
bir değeri/önemi olmak count for something f.
bir şeyi yapmaya kararlı olmak be intent on doing something f.
(bir konuda/alanda) birsiyle eşit olmak be equal someone in something f.
kıvrak bir zekası olmak have an agile mind f.
bir sürü borcu olmak owe a lot of money f.
bir şeyde iyi olmak be good at something f.
biriyle bir randevusu olmak have an appointment with someone f.
bir adım önünde olmak be one step ahead of f.
büyük bir stres altında olmak be under a lot of stress f.
bir otopsiye tanık olmak witness an autopsy f.
bir cinayete tanık olmak witness a murder f.
(bir şeyde) birisiyle eşit olmak be equal someone in something f.
iyi bir koca olmak make a good husband f.
arasında bir şey olmak have a thing going with someone f.
aralarında bir şey olmak have a thing going with someone f.
ayrı bir mutluluk olmak be more than happy f.
bir saatten az zamanı olmak/kalmak have less than an hour f.
bir konuda ısrarcı ve itici olmak be pushy and obnoxious on something f.
tam anlamıyla birinci sınıf bir skandal olmak have all the makings of a first-class scandal f.
bir şeyden bihaber olmak have no awareness of something f.
biriyle bir ilişkisi olmak date somebody f.
biriyle bir ilişkisi olmak see somebody f.
çok güzel bir çift olmak make such a beautiful couple f.
(kocasına) harika bir eş olmak make a great wife f.
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak house-sit f.
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak housesit f.
(bir şeyin) üstünde kötü yan etkisi olmak have adverse side effects of (something) f.
bir kuru temizleme dükkanı olmak have a dry cleaner f.
bir şeyin solunda kalmak/olmak keep on the left side of something f.
bir şeyin solunda kalmak/olmak keep on the left-hand side of something f.
çizgi romandan fırlamış gibi bir hali olmak come straight out of a comic book f.
birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak lead someone to do something f.
neredeyse/yaklaşık (bir şeyle) aynı/benzer olmak come close f.
(bir şeyi) neredeyse yapacak olmak come close f.
bir konu hakkında çok az bilgisi olmak know very little about something f.
bir şeye alerjisi olmak be allergic to something f.
bir çocuğun zekasına sahip olmak have a child's mind f.
bir çocuğun zekasına sahip olmak get a child's mind f.
üç yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak have the intellect of a 3 year old f.
3 yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak have the intellect of a 3 year old f.
üç yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak have the intelligence of a three year old child f.
3 yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak have the intelligence of a three year old child f.
kendine özgü bir gülümsemesi olmak have a distinctive smile f.
kendine özgü bir gülümsemesi olmak have a unique smile f.
güçlü bir sembolü/simgesi olmak/haline gelmek become the potent symbol of f.
bir göstergesi/kanıtı/belirtisi olmak be a sign for f.
bir göstergesi/kanıtı/belirtisi olmak be a sign to f.
bir hemşireyle ilişkisi olmak have an affair with a nurse f.
bir beceriye yatkın olmak have a facility with f.
bir sanatçı olarak nadir bir yeteneğe sahip olmak have a rare talent as an artist f.
bir sanatçı olarak nadir bulunan bir yeteneğe sahip olmak have a rare talent as an artist f.
bir iş için biçilmiş kaftan olmak be uniquely suited to f.
bir şeye vesile olmak lead or contribute to (a result) f.
bir şeye neden olmak/davetiye çıkarmak cause f.
omzunda bir kurşun deliğiyle yarı ölü bir halde olmak be half dead with a bullet hole in one's shoulder f.
bir şeyde kötü olmak be bad at something f.
bir konuda (henüz) karar vermemiş olmak reserve judgment f.
bir şeyle eş anlamlı olmak be synonymous with f.
önemli bir yeri olmak have an important role f.
mutlu bir evlilikleri olmak be happily married f.
bir konuda (henüz) karar vermemiş/kararsız olmak reserve one's judgment f.
sürekli/devamlı bir işi olmak have regular job f.
düzenli bir işi olmak have a regular job f.
düzenli bir işi olmak have regular job f.
sürekli/devamlı bir işi olmak have a regular job f.
büyük bir egosu olmak have a big ego f.
tam tersi bir duruma sahip olmak have a reverse situation f.
tam tersi bir durumu olmak have a reverse situation f.
kanıtlanmış bir başarı geçmişi olmak have a proven track record of accomplishment f.
bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak be a sign of the bad quality of something f.
bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak be a comment on something f.
bir tanığı olmak have a witness f.
bir şey bakımından zengin olmak be rich in something f.
emin olmak (bir şey hakkında) be sure of/about f.
bir işin uzmanı olmak be an expert of something f.
bir işin erbabı olmak be an expert of something f.
bir şey yapmaya alışık olmak be used to doing something f.
(bir şey hakkında) açık/net olmak be clear on something f.
bir şeye yabancı olmak be a stranger to f.
bir şeyde başarısız olmak fail at something f.
iki dirhem bir çekirdek olmak deck oneself out f.
(bir işle) meşgul olmak engross f.
(bir işle) meşgul olmak engage f.
bir şeylerin bir parçası olmak be a part of something f.
(bir şeye) ilgisi olmak have an interest in f.
ayrı bir mutlu olmak be more than happy f.
düzenin bir parçası olmak be becoming a slave to routine f.
bayağı bir geride olmak be pretty far behind f.
iyi bir ekip olmak make a great team f.
bir alanda uzman olmak be an expert on a field f.
bir şeyde uzman olmak be an expert on a field f.
harika bir moda anlayışı/zevki olmak have great fashion sense f.
(bir konuda) hevesli/istekli olmak be enthusiastic about f.
bir şeyin üzerinde/tepesinde olmak stay on top of f.
kendinden emin bir havası olmak have an air of confidence f.
(birine) manevi bir değeri olmak have a sentimental value (to) f.
(birine) manevi bir değeri olmak have a sentimental value f.
üzerinde büyük bir etkisi olmak have a big influence on f.
bir şeyde mükemmel olmak be excellent at f.
(bir müsabakada) seyirci olmak spectate f.
çözümün bir parçası olmak be a part of solution f.
ortak bir yana sahip olmak have in common f.
bir şey hakkında fikir sahibi olmak get an idea of something f.
bir şey hakkında fikir sahibi olmak get an idea on something f.
korkunç bir baş ağrısı olmak have a terrible headache f.
katı bir şekilde karşı olmak be strictly against f.
bir şeye ilgisi olmak be into something f.
bir arayış içinde olmak be on a quest f.
bir şeyin veya bir kimsenin büyük bir hayranı olmak be a big fan of something/someone f.
bir işte yetkin/o işe uygun olmak be qualified f.
birine karşı belirgin bir üstünlüğü olmak have a decisive advantage over someone f.
bir şeyde doğuştan yetenekli olmak be gifted at something f.
bir şeyin sonunda veya iki tarafında da olmak bookend f.
bir takımın parçası olmak be a part of a team f.
(bir sözleşmeye) devam etmede başarısız olmak (abd) ankle f.
(bir şey elde etmek için) birisiyle arkadaş olmak buddy up f.
bir şey için birine sinirli olmak be angry with someone for something f.
bir sanatçıya/ünlüye/kişiye/karaktere hayran olmak stan f.
bir şeyde cömert olmak be generous with something f.
(filmde/dizide) küçük bir rolü olmak cameo f.
bir anlaşmaya taraf olmak accede f.
düz bir yüzeye sahip olmak tabulate f.
bir dereceye kadar etkili olmak carry weight f.
bir bütün olmak be a one f.
(bir şeyin) yeniden bir parçası olmak reengage f.
(bir şeyin) yeniden bir parçası olmak re-engage f.
kibar bir mizacı olmak refine f.
belirli bir tabiata veya niteliklere sahip olmak naturize [obsolete] f.
bir fikre, düşünceye sahip olmak entertain f.
bir makam için aday olmak run for an office f.
(bir şey ile) dolu olmak abound with f.
(bir yerde) mevcut olmak have place f.
içinden çıkılmaz bir durumda olmak be at a stand f.
bir şeyde harika olmak be excellent at something f.
bir şeyde harika olmak be brilliant at something f.
(birinin/bir şeyin) hayranı olmak become a fan of (someone or something) f.
bir şey ile dolu olmak be littered with f.
(biri/bir şey için) mezar olmak entomb f.
bir şeyle kutsanmış olmak be blessed with f.
belli bir açıda eğimli olmak tilt at f.
bir yerden izole olmak remain isolated from somewhere f.
(bir şeyi) kesintisiz kullanım hakkına sahip olmak enjoy f.
bir çıkmazdan çıkmaya yardımcı olmak bail f.
(bir şeyin) kolayca yok olmasına neden olmak erase f.
(bir sıkıntıya) hazır olmak man f.
belirli bir ortalama vuruş yüzdesine sahip olmak bat f.
bir mülkün sahibi olmak usucapt f.
belli bir yönde olmak lie f.
bir şeyin sonucu olmak be due f.
bir şeye meyilli olmak be given f.
bir şeyin üstünde boncukların oluşmasına neden olmak bead f.
bir grubun üyesi olmak belong f.
bir kişiye veya gruba bağlı olmak belong f.
sihirli bir şekilde sebep olmak magic f.
belirli bir ölçüde olmak measure f.
belirli bir ebatta olmak measure f.
(bir şeyiyle) meşhur olmak be famous for its f.
keskin bir tadı olmak bite f.
kişisel dini bir beyana şahit olmak witness f.
(bir şey) üzerinde güçlü ve hoş bir etkiye sahip olmak whow f.
(çiçek) sıcak ve hoş bir renkte olmak blush f.
istenen bir özelliğe sahip olmak boast f.
(bir ağacın) düşerken başka bir ağaca takılmasına neden olmak hang up f.
(bir yerin) müdavimi olmak hant [dialect] f.
çözmesi zor bir durumda olmak hard put f.
bir şeyin ölçüsü olmak measure f.
(bir şeyle) meşgul olmak mell [uk] (with) f.
(bir şeyle) alakadar olmak mell [uk] (with) f.
işyerinde beraber yemek yenen bir gruba ait olmak mess f.
işyerinde beraber yemek yenilen bir gruba ait olmak mess f.
küresel bir bakış açısıyla değerlendirilmesine neden olmak world f.
kötü bir şey olmak worth f.
(bir şeyden) haberdar olmak be aware of (something) f.
(bir şeyin) farkında olmak be aware of (something) f.
(bir şey) hakkında bilgisi olmak be aware of (something) f.
(bir şey) bilgisi dahilinde olmak be aware of (something) f.
(bir şeye) vakıf olmak be aware of (something) f.
(bir şeyin) bilincinde olmak be aware of (something) f.
(bir şeyin veya olayın) ilk ve sonu olmak bookend f.
(bir şeyi) deneyimlemeye haiz olmak have f.
bir durumda veya bir yer olmasına neden olmak have f.
(bir şeyin) göstergesi olmak herald f.
(bir şeyin) hatırlatıcısı olmak mind f.