öbür - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

öbür



Bedeutungen von dem Begriff "öbür" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 10 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
öbür other adj.
öbür another adj.
General
öbür dike n.
öbür alternative adj.
öbür far adj.
öbür second adj.
öbür that adj.
öbür fresh adj.
Colloquial
öbür t'other adj.
Archaic
öbür tother adj.

Bedeutungen, die der Begriff "öbür" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 176 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
sallanmak (bir yandan öbür yana) sway v.
General
öbür dünya the hereafter n.
öbür dünya afterlife n.
öbür dünya hereafter n.
meselenin öbür yanı obverse n.
öbür yüzü reverse n.
öbür dünya afterdeath n.
öbür dünya the unseen n.
dünyanın öbür ucu the far end of the world n.
öbür dünya the other world n.
öbür dünya beyond n.
madalyonun öbür yüzü the other side of the medallion n.
öbür dünya kingdom come n.
öbür dünya after-life n.
dünyanın öbür ucu jumping-off place n.
öbür dünya the next world n.
öbür taraf afterlife n.
öbür taraf the other side n.
cehennem ve öbür dünya ile ilgilenen doktrin tartarology n.
öbür dünya afterworld n.
öbür dünya the beyond n.
öbür dünya by and by n.
öbür dünya infernals [obsolete] n.
bir yandan öbür yana geçirmek traverse v.
sallanmak (hayvanın kuyruğu bir yandan öbür yana) switch v.
öbür tarafa dönmek turn about v.
öbür tarafa geçmek pass over v.
bir yandan öbür yana uzanmak traverse v.
bir yandan öbür yana dönmek (uzanmışken/uykudayken) toss v.
bir yandan öbür yana sallamak (hayvanın kuyruğu) switch v.
bir yandan öbür yana şiddetle sallamak toss v.
bir yandan öbür yana geçmek traverse v.
öbür tarafına geçmek cross v.
-in bir kenarından öbür kenarına koşmak run across v.
bacaklarının birini bir yana birini öbür yana koyarak oturmak bestraddle v.
bir yandan öbür yana sallandırmak wintle v.
çalkalanarak veya sallanarak bir yandan öbür yana hareket etmek weave v.
aralıksız ve hareketli bir şekilde bir yandan öbür yana hareket etmek weave v.
bir yandan öbür yana gitmek run v.
öbür tarafa geçmek run v.
bir uçtan öbür uca cross-country adj.
öbür tarafta ultra adj.
öbür dünyaya ait unterrestrial adj.
bir yanından öbür yanına geçilemez untraversable adj.
bir yandan öbür yana uzanamaz untraversable adj.
bacakların birini bir yana birini öbür yana koyarak üzerine oturulabilir bestridable adj.
bir taraftan öbür tarafa geçen cross adj.
bir yandan öbür yana hareket eden rolling adj.
bir yandan öbür yana sallanan rolling adj.
bir yandan öbür yana savrulan rolling adj.
öbür gün the day after tomorrow adv.
öbür yandan on the other part adv.
öbür hafta the week after next adv.
caddenin öbür ucunda at the far end of the street adv.
öbür dünyada beyond the veil adv.
öbür tarafa round adv.
bir yandan öbür yana to and fro adv.
öbür taraftaki over adv.
öbür dünya above adv.
bir yandan öbür yana through adv.
öbür gün next tomorrow adv.
öbür dünyada hereafter adv.
öbür dünyada by and by adv.
öbür türlü otherwise adv.
bir yanından öbür yanına through prep.
öbür tarafa over prep.
öbür yanında across prep.
bir tarafından öbür tarafına across prep.
öbür tarafında across prep.
öbür tarafında trans pref.
Phrasals
öbür dünyaya göçmek go up v.
öbür dünyayı boylamak check out v.
(birini veya bir şeyi) bir yandan öbür yana yuvarlamak roll about v.
-in arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek see around v.
öbür tarafa/tarafına geçirmek/taşımak take across v.
Phrases
madalyonun öbür yüzü the flip side of the coin n.
madalyonun öbür yüzü the opposite side of the coin n.
öbür türlü (in) another way expr.
öbür türlü (in) the other way expr.
öbür türlü in a different way expr.
öbür türlü otherwise expr.
öbür türlü the other way (a)round expr.
Colloquial
dünyanın öbür ucu the hind end of creation [rural] n.
ülkenin bir kıyısından öbür kıyısına coast to coast adv.
öbür dünya great beyond expr.
ve diğer/öbür kişileri and those expr.
Idioms
dünyanın öbür ucu the ends of the earth n.
kızılderili inanışına göre öbür dünya a happy hunting ground n.
madalyonun öbür yüzü flip side n.
madalyonun öbür yüzü the other side of the coin n.
öbür dünya eternal life n.
öbür dünya life beyond n.
öbür dünya the eternal checkout n.
dünyanın öbür ucu distant corner of the world n.
öbür dünyadaki mükafat pie in the sky n.
madalyonun öbür/diğer yüzü the reverse of the medal n.
işin öbür/diğer yüzü the reverse of the medal n.
madalyonun öbür/diğer yüzü the reverse of the shield n.
işin öbür/diğer yüzü the reverse of the shield n.
öbür dünya the great beyond n.
(bir şeyin) öbür/öteki yüzü the flip side (of something) n.
(bir şeyin) öbür tarafı the flip side (of something) n.
öbür dünya the sweet hereafter n.
öbür/öte dünyaya göçmek pass on to the great beyond v.
öbür dünyayı boylamak be toes up v.
öbür dünyayı boylamak cash in (one's) checks v.
öbür dünyayı boylamak cash in checks v.
arkasında/öbür tarafında ne olduğunu görmek see around something v.
bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak go in at one ear and out at the other v.
bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak go in one ear and out the other v.
öbür dünyayı boylamak buy the farm v.
öbür dünyayı boylamak croak v.
öbür dünyayı boylamak cash in one's chips v.
öbür tarafa gitmek be gathered to one's fathers v.
öbür dünyayı boylamak pop off v.
öbür dünyayı boylamak drop dead v.
öbür dünyayı boylamak snuff it v.
öbür dünyayı boylamak kick the bucket v.
öbür dünyayı boylamak choke v.
öbür dünyayı boylamak conk v.
öbür dünyayı boylamak give up the ghost v.
(birinin peşinden) dünyanın öbür ucuna kadar gitmek follow to the ends of the earth v.
(birini) öbür tarafa göndermek send (one) to glory v.
öbür dünyaya gitmek depart from this world v.
öbür dünyayı boylamak hand in your dinner pail v.
yakında öbür dünyaya gidecek olmak be knocking on heaven's door v.
erkenden ölüp öbür tarafı boylamak dig (oneself) an early grave v.
erkenden ölüp öbür tarafı boylamak drive (oneself) to an early grave v.
bir elle verdiğini öbür elle almak give with one hand and take away with the other v.
öbür tarafa gidip gelmek go to hell and back v.
öbür tarafa gidip gelmek go through hell and back v.
öbür dünyaya yollamak blow, send, somebody to kingdom come v.
öbür dünyayı boylamak cash in chips v.
(birinin) peşinden dünyanın öbür ucuna kadar gitmek follow (one) to the ends of the earth v.
(biri) dünyanın öbür ucuna gitse peşinden gitmek follow (one) to the ends of the earth v.
öbür dünyaya göndermek send someone to glory v.
zenginliğini/sahip olduklarını öbür dünyaya götürmek take it with (one) (when one goes) v.
zenginliğini/sahip olduklarını öbür dünyaya götürmek take it with one v.
yakında öbür dünyaya gidecek knocking on heaven's door adj.
dünyanın öbür ucunda/ucuna halfway round the world expr.
öbür tarafa gidip gelmiş been to hell and back expr.
öbür dünyayı boylamış bought the farm expr.
öbür dünyada in abraham's bosom expr.
bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkan in one ear and out the other expr.
öbür taraftan on the flip side expr.
öbür tarafa gidip gelme to hell and back expr.
Technical
bir yüzü tümsek öbür yüzü çukur convexo-concave n.
(maden kuyusunun öbür tarafına geçişi sağlayan) maden geçidi runaround n.
ileriye hareket ederken bir yandan öbür yana yalpalamak veya sallanmak weave v.
Architecture
binanın bir yanından öbür yanına geçen kiriş browpost n.
Archaeology
eski mezarlarda merhumun öbür dünyada kullanması için koyulduğu düşünülen objeler grave goods n.
Religious
öbür dünya ile ilgili infernal adj.
öbür dünyaya ait infernal adj.
Philosophy
öbür dünya bilgisi eschatology n.
Theatre
tiyatro sahnesinin bir tarafından öbür tarafına doğru hareket etme cross n.
Mythology
yeraltına/öbür dünyaya ait chthonian adj.
yeraltına/öbür dünyaya ait chthonic adj.
yeraltına/öbür dünyaya ait nether adj.
Latin
öbür taraftan per contra expr.
Archaic
bir yandan öbür yana geçmek measure v.
bir yandan öbür yana cross adv.
bir baştan öbür başa cross adv.
bir tarafından öbür tarafına overthwart prep.
Slang
dünyanın öbür ucu arse end of nowhere [uk] n.
dünyanın öbür ucu the ass end of creation n.
dünyanın öbür ucu ass end of nowhere n.
dünyanın öbür ucu butt-fucking egypt n.
öbür tarafa gitmek kiss off n.
öbür tarafa göndermek kiss off n.
öbür dünyaya yollamak blot someone out v.
öbür dünyaya/tahtalıköye/eşek cennetine yollamak give (someone) the business v.
öbür dünyaya/tahtalıköye/eşek cennetine yollamak give someone the business v.
öbür tarafa göndermek kill (someone) v.
öbür dünyaya göçmek go west v.
öbür tarafı boylamak bite the big one v.
bir kulağından girip öbür kulağından çıkma knowledge in, bullshit out expr.