ayakta - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

ayakta



Bedeutungen von dem Begriff "ayakta" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 19 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
ayakta standing adj.
ayakta afoot adv.
General
ayakta stood adj.
ayakta up adj.
ayakta astir adj.
ayakta ambulatory adj.
ayakta à pied [french] adj.
ayakta on foot adv.
ayakta on one's feet adv.
Idioms
ayakta on one's feet expr.
ayakta on (one's) pins expr.
ayakta on your pins [old-fashioned] expr.
ayakta on (one's) feet expr.
ayakta on (one's) hind legs expr.
ayakta on feet expr.
ayakta on its feet expr.
ayakta on your feet expr.
ayakta on your toes expr.
Medical
ayakta ambulant adj.

Bedeutungen, die der Begriff "ayakta" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 412 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
ayakta tutmak sustain v.
ayakta dikilmek stand v.
ayakta durmak stand v.
General
ayakta kalan şey survivor n.
bisikletin veya motosikletin ayakta durmasını sağlayan destek kickstand n.
ayakta dik duruş pozisyonu erect position n.
ayakta dik duruş pozisyonu upright position n.
ayakta duramama overtiredness n.
ayakta duramama fatigue n.
ayakta tutma sustenance n.
ayakta uyuma oscitation n.
ayakta meze gibi yiyeceklerin atıştırıldığı lokanta snack bar n.
ayakta yürüyen memeli hayvan plantigrade mammal n.
perde (ayakta) web n.
ayakta tedavi edilen hasta outpatient n.
ayakta duracak yer standing room n.
ayakta yapılan alkışlama standing ovation n.
ayakta duramama weariness n.
ayakta tedavi kliniği outpatient clinic n.
ayakta tutan şey sustenance n.
ayakta durma standing n.
ayakta tedavi ambulatory treatment n.
zor durumlarda ayakta kalmayı beceren kimse streetwise n.
ayakta uyuma daydream n.
ayakta uyuma oneirism n.
ayakta uyuma revery n.
ayakta uyuma reverie n.
ayakta uyuma daydreaming n.
ayakta tedavi gören hasta ambulant patient n.
ayakta uyuma drowsiness n.
(tüm koltuklar dolu olduğunda) ayakta kalan kimse standee n.
otobüste ayakta seyahat eden kimse standee n.
ayakta alkış standing ovation n.
ayakta alkışlama standing ovation n.
ayakta durma standing up n.
kilisede ayakta duran kimsenin yaslanabilmesi için açılır kapanır oturağın alt kısmına eklenmiş destek miserere n.
kilisede ayakta duran kimsenin yaslanabilmesi için açılır kapanır oturağın alt kısmına eklenmiş destek misericord n.
kilisede ayakta duran kimsenin yaslanabilmesi için açılır kapanır oturağın alt kısmına eklenmiş destek misericorde n.
ayakta veya oturur halde yapılan kontrollü kayış glissade n.
ayakta uyuma dwam n.
ayakta uyuma dwalm n.
ayakta uyuma dwaum n.
(ayakta uyuyan ineği) yandan ittirerek devirme cow tipping n.
(el ve ayakta) beş parmaklılık pendactylism n.
ayakta dinlenen konser promenade concert n.
ayakta tutan bearer n.
bacakları açık şekilde ayakta durma span n.
dimdik ayakta durma stand n.
ayakta durulacak alan standage [uk] n.
ayakta duran şey stander n.
bacaklar ayrık ayakta durma stride n.
dimdik ayakta durmak not to collapse v.
ayakta durmakta zorlanmak have difficulty in standing v.
ayakta olmak be on one's feet v.
ayakta olmak be about v.
ayakta duramamak not to be able to stand v.
ayakta beklemek wait standing v.
ayakta kalmak remain standing v.
ayakta zor durmak have difficulty in standing v.
ayakta kalmak (mali açıdan) be afloat v.
ayakta uyumak be dead on one's feet v.
ayakta tutmak support v.
ayakta kalmak stand v.
ayakta kalmak survive v.
bir şey birini ayakta tutmak carry one through v.
ayakta duracak hali kalmamak feel fatigued v.
ayakta uyumak drowse v.
ayakta tutmak keep alive v.
ayakta tutmak (bir kimseyi manen) support v.
ayakta olmak be up v.
ayakta uyumak be asleep at the switch v.
ayakta durmak stand v.
ayakta alkışlamak applaud loudly v.
ayakta alkışlanmak be strongly applauded v.
ayakta alkışlanmak be warmly applauded v.
ayakta tedavi görmek have an outpatient treatment v.
ayakta alkışlanmak be applauded loudly v.
ayakta alkışlamak strongly applaud v.
ayakta tedavi görmek undergo an outpatient treatment v.
ayakta alkışlamak warmly applaud v.
ayakta kalmak keep up v.
ayakta kalmak stay standing (up) v.
ayakta kalmak be left standing v.
ayakta durmak remain standing v.
iktidarda ayakta kalmak be able to stay in power v.
ayakta tutmak keep up v.
ayakta tutmak keep someone on one's feet v.
ayakta durmasına neden olmak keep someone on one's feet v.
bütün gece ayakta kalmak stay up all night v.
otobüste ayakta kalmak stand on the bus v.
geç saate kadar ayakta kalmak keep late hours v.
otobüste ayakta durmak stand on the bus v.
ayakta beklemek wait up for v.
cenazede güçlükle ayakta durabilmek be barely able to stand at the funeral v.
ayakta işemek/çiş yapmak pee standing up v.
ayakta alkışlanmak receive a standing ovation v.
ayakta alkış almak receive a standing ovation v.
ayakta kalmak (fiziki açıdan) remain standing v.
ayakta kalmak (fiziki açıdan) keep standing v.
ayakta tutmak upbear v.
ayakta durmak overstride v.
(ayakta vb.) siğil oluşmak develop a verruca v.
ayakta dikilerek vakit geçirmek stand about v.
ayakta dikilerek öylece durmak stand about v.
ayakta tutmak subsist [obsolete] v.
ayakta kalmak endure v.
ayakta uyuyan oscitant adj.
ayakta tedavi edilen ambulant adj.
ayakta uyuyan drowsy adj.
ayakta yapılan standing adj.
ayakta yürüyen plantigrade adj.
ayakta duran erect adj.
şehir yaşamında ayakta kalabilen streetwise adj.
şehir yaşamında ayakta kalabilen street smart adj.
ayakta yapılan stand-up adj.
ayakta duran standing adj.
ayakta tedavi edilen ambulatory adj.
ayakta yapılan standup adj.
ayakta olup kanatları uçacakmışçasına açık essorant adj.
ayakta tutulmamış unsustained adj.
ayakta tutmayan unsustaining adj.
(boksör) kafasına aldığı darbelerden dolayı ayakta duramayacak hale gelip bilinci zayıflamış groggy adj.
ayakta durarak ateşlenmiş off-hand adj.
ayakta durarak ateşlenmiş offhand adj.
ayakta durarak ateşlenmiş off-hand adj.
ayakta durarak ateşlenmiş offhanded adj.
ayakta olan (hasta) down adj.
kendi kendine ayakta duran self-pitying adj.
kendi kendine ayakta duran self-poised adj.
(nesne veya yapı) desteksiz ayakta duran self-standing adj.
kendi başına ayakta duran free-standing adj.
yardımlar ile ayakta duran sportulary adj.
ayakta duran stickup adj.
ayakta duran stiff-backed adj.
ayakta uyuyarak noddingly adv.
ayakta durarak off hand adv.
ayakta durarak offhand adv.
ayakta durarak off-hand adv.
Phrasals
ayakta kalmak hold up v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat (someone or something) into (something) v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat someone into something v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat into v.
yukarıda/ayakta tutmak buttress up v.
yukarıda/ayakta tutmak buttress something up v.
ayakta rüya görmek daydream about someone or something v.
ayakta kalmak stay up v.
(birini bir durumda/vaziyette) ayakta tutmaya çalışmak sustain (one) in (something) v.
(birinin bir durumda) ayakta kalmasına yardım etmek sustain (one) in (something) v.
(birini bir dönemde) ekonomik olarak ayakta tutmak sustain (one) in (something) v.
birini bir durumda/vaziyette ayakta tutmaya çalışmak sustain someone in something v.
birinin bir durumda ayakta kalmasına yardım etmek sustain someone in something v.
ayakta kalmak bear up v.
ayakta tutmak bear up v.
(bir şeyin) altında) ayakta kalmak bear up (under something) v.
ayakta kalmak brave out v.
ayakta tutmak carry through v.
birini (bir şey) boyunca ayakta tutmak carry someone through (something) v.
(biri/bir şey olmadan) ayakta kalmak get on (without someone or something) v.
olmadan ayakta kalmak get along without v.
(biri/bir şey olmadan) ayakta kalmak get along without (someone or something) v.
(biri/bir şey olmadan) ayakta kalmak get by (without someone or something) v.
birini/bir şeyi ayakta tutmak hold someone or something together v.
ayakta kalmak hold together v.
(bir durumda/vaziyette) ayakta tutmaya çalışmak sustain in v.
kışın ayakta/hayatta kalmak winter over v.
… ile ayakta tutmak feed on v.
… ile ayakta tutmak feed upon v.
Phrases
aynı olay karşısında kimi korkuyla siner kimi dimdik ayakta durur the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
(birinden/bir şeyden) önce ayakta up before (someone or something) expr.
Proverb
saygı komşuluğu ayakta tutar good fences make good neighbors
bölünmüş bir ev ayakta kalamaz a house divided against itself cannot stand
rüzgara karşı kadim meşeler devrilirken incecik sazlar ayakta kalır reed before the wind lives on while mighty oaks do fall
insanlar ayakta kalmak için birbirine ihtiyaç duyar no man is an island
insanlar ayakta kalmak için birbirine ihtiyaç duyar no man is an island (entire of itself)
içten bölünen bir grup/kurum ayakta kalamaz a house divided against itself cannot stand
kendi içerisinde bölünen bir grup/kurum ayakta kalamaz a house divided against itself cannot stand
rüzgara karşı kadim meşeler devrilirken incecik sazlar ayakta kalır a reed before the wind lives on(, while mighty oaks do fall)
değişime ayak uydurabilen ayakta kalır a reed before the wind lives on(, while mighty oaks do fall)
araya maddiyat/hesap kitap sokmamak arkadaşlığı ayakta tutar good accounting makes good friends
Colloquial
geç saate kadar ayakta kalan candlewaster n.
ayakta duramayacak kadar hasta (as) sick as a dog n.
ayakta uyuma castle in spain n.
ayakta uyuma air castle n.
hala dimdik ayakta still standing n.
kısa bir sörf tahtası üzerinde ayakta durana kadar bir deniz motoruna bağlı olarak gitme skurfing n.
hala ayakta/ayaklarının üzerinde olmak kick around v.
zorlukla ayakta durmak do it tough v.
bir şekilde ayakta kalmak carry on somehow v.
kısa bir sörf tahtası üzerinde ayakta durana kadar bir deniz motoruna bağlı olarak gitmek skurf v.
yorgunluktan ayakta duramayacak halde bruised and battered adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş falling down drunk adj.
ayakta zor duran sarhoş falling down drunk adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş falling-down drunk adj.
ayakta zor duran sarhoş falling-down drunk adj.
ayakta kalır good for adj.
(bir süre) ayakta kalır good for (something) adj.
ayakta duracak mecali kalmamış dead on one's feet expr.
ayakta uyuma castle in the air expr.
ayakta zor duran sarhoş a fall-down drunk expr.
(birinin) sinirleri ayakta (one's) back is up expr.
Idioms
güçlükler karşısında ayakta kalan kimse happy warrior n.
(bir şeyi) ayakta tutan unsurlar bricks and mortar n.
bir gruptan/türden/ırktan en son hayatta/ayakta kalan the last of the mohicans n.
dimdik ayakta olmak/durmak be tall in (one's) saddle v.
dimdik ayakta olmak/durmak be tall in the saddle v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat the hell out of somebody/something v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek knock the hell out of somebody/something v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek kick the hell out of somebody/something v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek knock the hell out of (one) v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat the bejesus out of (one) v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat the bejesus out of someone v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek bash (someone's) brains in v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat someone’s brains out v.
ayakta duramayıncaya kadar iş yapmak work (one's) soul case out v.
ayakta tutmak be above water v.
ayakta olmak be on one's feet v.
ayakta selamlamak come to one's feet v.
ayakta tedavi etmek/uygulamak patch someone up v.
birşeyi ayakta tutmak keep something on its feet v.
birini ayakta alkışlamak give somebody a standing ovation v.
bir yeri ayakta tutmak survive a place v.
geç saatlere kadar ayakta kalmak/çalışmak keep late hours v.
geç saate kadar ayakta kalmak burn the midnight oil v.
sarhoşluktan ayakta duramamak make a virginia fence [obsolete] v.
ayakta çok dolaşmamak stay off your feet v.
dimdik ayakta durmak be tall in one's saddle v.
dimdik ayakta durmak be tall in the saddle v.
dimdik ayakta olmak/durmak ride tall in the saddle v.
dimdik ayakta olmak/durmak ride tall in one's saddle v.
dimdik ayakta olmak/durmak sit tall in the saddle v.
dimdik ayakta olmak/durmak sit tall in one's saddle v.
ayakta durmayı/kalmayı başarmak keep your feet v.
ayakta durmayı/kalmayı başarmak keep your legs v.
(birine) ayakta duramayacak hale gelinceye kadar vurmak knock the bejesus out of (someone) v.
bir şeyi ayakta tutmak keep the show on the road v.
bir şeyi ayakta tutmak keep this show on the road v.
hala ayakta fakat işe yaramaz olmak be dead on (one's) feet v.
ayakta uyumak be in another world v.
ayakta zor durmak be out on (one's) feet v.
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışmak be out on (one's) feet v.
zar zor ayakta durmak be out on (one's) feet v.
ayakta uyumak be sleeping at the switch v.
ayakta uyumak be sleeping at the wheel v.
birini ayakta tutmak keep someone up v.
ayakta uyumak be sleeping on the job v.
ayakta uyumak be asleep on the job v.
dimdik ayakta olmak/durmak be tall in the saddle v.
dimdik ayakta olmak/durmak be tall in one's saddle v.
ayakta alkışlatmak bring (one) to one's feet v.
ayakta alkışlatmak bring down the house v.
ayakta alkışlatmak bring to feet v.
ayakta selamlamak come to feet v.
hakkında ayakta rüya görmek daydream about v.
ayakta durabilmek feel (one's) legs v.
ayakta durabilmek feel your legs v.
ayakta durabilmek find your legs v.
ayakta durabilmek feel your legs v.
alelacele/ayakta seks yapmak have a knee-trembler v.
(birini) ayakta tutmak keep (one) going v.
(birini) ayakta tutmak keep (one) on (one's) toes v.
(birini) sürekli ayakta/ayık tutmak keep (one) on the hop v.
(birinin) ayakta durmasına neden olmak keep (someone) on (their) feet v.
(birini) ayakta tutmak keep (someone) on (their) feet v.
(bir şeyi) ayakta tutmak keep (something) on (its) feet v.
ayakta tutmak keep on its feet v.
ayakta tutmak keep you on your toes v.
ayakta uyuyan sleeping at the switch adj.
ayakta uyuyan in a brown study adj.
ayakta uyuyan dead on feet adj.
ayakta duracak mecali kalmamış dead on feet adj.
ayakta uyuyan dead on your feet adj.
ayakta duracak mecali kalmamış dead on your feet adj.
hala ayakta/hayatta live and well adj.
ayakta durabilen able to fog a mirror expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş four sheets to the wind expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş four sheets in the wind expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş two sheets to the wind expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş three sheets to the wind expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş both sheets in the wind expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş four sheets expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş three sheets in the wind expr.
yürürken/ayakta (bir şeyler yemek/yapmak) on the hoof (brit/au) expr.
ayakta dururken on your pins [old-fashioned] expr.
ayakta duramayan like a pig on ice expr.
zor ayakta duran on last legs expr.
zor ayakta durarak on your last legs expr.
ayakta zor duran out on (one's) feet expr.
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışan out on (one's) feet expr.
zar zor ayakta duran out on (one's) feet expr.
Speaking
bütün gün ayakta durdum I've been on my feet all day expr.
diz çöküp ölmektense ayakta ölmeyi tercih ederim. I'd rather die on my feet than die on my knees expr.
hala ayakta ne yapıyorsun? what are you still doing up? expr.
işimi ayakta tutacak ne varsa yapmaya hazırım I'm willing to do whatever it takes to keep my business afloat expr.
otur ve dinlen (özellikle uzun süre ayakta duran ve dolaşanlar için söylenir) take the weight off your feet expr.
otur ve dinlen (özellikle uzun süre ayakta duran ve dolaşanlar için söylenir) take the weight off your legs expr.
zor ayakta duruyoruz we barely stay afloat expr.
Trade/Economic
özsermayesi sıfırın altında olmasına rağmen hükümetin açıktan veya örtülü olarak desteğiyle ayakta duran finansal kurum zombie bank n.
ayakta kalmak için kurtarma paketine ihtiyaç duyan şirket zombie company n.
ayakta yapılan gündelik toplantı stand-up meeting n.
Law
bir şirketin ayakta kalmak için mahkemeden koruma aldığı yasal işlem examinership [ireland] n.
Media
sübvansiyon olmaksızın ayakta kalamayan haber kaynakları subsidiariat n.
Advertising
(eskiden puro dükkanlarının önüne reklam olarak yerleştirilen) ayakta duran ahşap kızılderili heykeli wooden indian n.
Technical
kendi kendini ayakta tutabilen self-supporting adj.
Television
olay arka planda akarken muhabirin ayakta durarak sunduğu yayın stand-up n.
Construction
geçit kapılarını ayakta tutan kasa veya kemer gateway n.
Transportation
ayakta gitmek straphang v.
ayakta seyahat etmek straphang v.
ayakta seyahat eden strap-hanging adj.
ayakta giden yolcular ile ilgili strap-hanging adj.
Medical
ayakta tedavi outpatients n.
ayakta tedavi ambulatory treatment n.
ayakta tedavi outpatient care n.
ayakta tedavi outpatient treatment n.
ayakta tedavi ortamı ambulatory setting n.
ayakta tedavi ambulatory setting n.
ayakta tedavi hizmetleri ambulatory care facilities n.
ayakta tedavi ambulatory care n.
ayakta duramama dysstasia n.
ayakta dik durma upright posture n.
ayakta hasta walking case n.
ayakta tedavi gören hasta outpatient n.
el ve ayakta uyuşma numbness in hands and feet n.
sağ ayakta postaksiyel polidaktili postaxial polydactyly on the right foot n.
sürekli ayakta periton diyalizi hastaları continuous ambulatory peritoneal dialysis patients n.
ayakta hastaların tedavi edildiği klinik policlinic n.
ayakta dururken gelişen düşük tansiyon postural hypotension n.
ayakta tedavi olmak receive ambulatory treatment v.
ayakta tedavisi yapılmak have outpatient treatment v.
Anatomy
ayakta bulunan kıvrımlı bir arter arcuate artery n.
ayakta bulunan kıvrımlı bir arter arteria arcuata n.
(el veya ayakta) tarak kemiği metapodiale n.
Psychology
ayakta duramama astasia n.
ayakta tedavi merkezi ambulatory medical center n.
ayakta bakım ambulatory care n.
ayakta duramama korkusu basophobia n.
ayakta duramama korkusu basiphobia n.
ayakta durma veya yürüme korkusu stasibasiphobia n.
Pathology
el veya ayakta bir veya birkaç parmağın doğuştan yokluğu oligodactyly n.
Gastronomy
ayakta durmak stand v.
Zoology
perdeli ayakta parmakları birleştiren deri webbing n.
Agriculture
hastalık nedeniyle ayakta duramayan (çiftlik hayvanı) downer adj.
yaralanma nedeniyle ayakta duramayan (çiftlik hayvanı) downer adj.
Education
yaramazlık yapan çocuğun ceza olarak ayakta durduğu yer naughty step n.
Literature
ayakta hece eksikliği olan, metrik olarak tamamlanmamış dize catalectic n.
şiirde bir ayakta hece eksiği catalexis n.
(son ayakta fazladan hecesi olan) daktilik altı ayaklı mısra dolichurus n.
metrik ayakta vurgu beat n.
ayakta hece eksikliği olan, metrik olarak tamamlanmamış headless adj.
Archaeology
neolitik veya bronz çağı'na ait, ayakta duran taşlardan oluşan halka circle n.
neolitik veya bronz çağı'na ait, ayakta duran taşlardan oluşan halka cirque [obsolete] n.
Religious
(musevilikte) sessizce ve ayakta kılınan öğle namazı amidah n.
(musevilikte) sessizce ve ayakta kılınan öğle namazı shemona esrei n.
(musevilikte) sessizce ve ayakta kılınan namazlar amidoth n.
(musevilikte) sessizce ve ayakta kılınan namazlar amidot n.
Geography
uçurum üzerinde ayakta durmanın zor olduğu pürüzsüz yüzey boilerplate n.
Military
ayakta tedavi hizmeti outpatient service n.
ayakta nişan vaziyeti standing position n.
Sport
judoda ayakta yapılan, rakibi kaldırıp yere sermeye yarayan tekniklere verilen ad nagewaza n.
ayakta atış pozisyonu standing position n.
ayakta bir board üzerinde kürek çekme sporu paddle boarding n.
ayakta bir board üzerinde kürek çekme sporu paddleboarding n.
ayakta dönüş upright spin n.
ayakta durma standing n.
ayakta güreş standing wrestling n.
ayakta spin upright spin n.
ayakta yapılan teknikler standing techniques n.
serbest olarak ayakta duran halter askısı free-standing barbell rack n.
futbol sahasında ayakta izleyiciler için ayrılmış tribün kop [uk] n.
(jimnastikte) ayakta durma pozisyonunda başlayıp biten bir çömelme hareketi burpee n.
ayakta durmak stand up v.
(bowling) atış sonrası ayakta kalan lobutları kareye çevirmek make v.
(bowling) atış sonrası ayakta kalan lobutların tamamını ikinci atışta devirmek make v.
yüzme havuzunda ayakta yapılan egzersizlerle ilgili aquarobic adj.
Boxing
(boksta) yüze vurulan darbelere karşı ayakta durabilme chin n.
Art
arkaik dönem yunan sanatında ayakta duran çıplak genç erkek heykeli kouros n.
Cinema
büyük bir binanın içini gösteren, içindeki izleyicinin sahneyi izlerken ayakta durduğu panorama türü neorama n.
Archaic
üstünde ayakta durulan nesne understander n.
(tiyatroda) ayakta dikilen kimse understander n.
Ornithology
(arka parmak) kuş ayakta dururken tamamen yere değen incumbent adj.
Slang
ayakta yapılan hızlı seks knee-trembler n.
alelacele genellikle ayakta yapılan seks knee-trembler n.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat the bejesus out of (one) v.
ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek beat the bejesus out of someone v.
(birini) ayakta uyutmak futz (one) v.
ayakta uyutmak phutz v.
(birini) ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek knock the shit out of (one) v.
(birini) ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek kick the shit out of (one) v.
(birini) ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek kick the shit out of someone v.
(birini) ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek knock the shit out of someone v.
(birini) ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek kick the stuffing out of (one) v.
(birini) ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek kick the hell out of (one) v.
sızacak/ayakta duramayacak kadar sarhoş bunked adj.
(alkol etkisiyle) ayakta duramayan zonked out adj.
sarhoşluktan ayakta duramayan/ayakta durmakta zorlanan rolling drunk adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş faced adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş feshnushkied adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş commode-hugging drunk expr.
ayakta duramayacak kadar sarhoş three sheets expr.
'-i ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek kick the stuffing out of
British Slang
alelacele genellikle ayakta yapılan seks knee trembler n.
ayakta duramayacak kadar sarhoş twatted adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş rat-faced adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş twatfaced adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş wankered adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş shit-faced adj.
ayakta duramayacak kadar sarhoş rat-arsed adj.
ayakta durmayacak kadar sarhoş wazzocked adj.
ayakta durmayacak kadar sarhoş well gone adj.
ayakta durmayacak kadar sarhoş wellied adj.
ayakta durmayacak kadar sarhoş bombed out adj.
Modern Slang
ayakta dururken seks yaparmış gibi hareketler yapma air humping n.
ayakta dururken seks yaparmış gibi hareketler yapmak air hump v.