|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
çok nazik ve ince bir dille yazan |
euphuist n.
|
|
2 |
General |
çok ufak bir delil |
a scrap of evidence n.
|
|
3 |
General |
çok iyi bir iş |
a plum job n.
|
|
4 |
General |
suyun yüzeyini ancak kıpırdatan çok hafif bir esinti |
cat's paw n.
|
|
5 |
General |
çok ince bir tür bürümcük |
gossamer n.
|
|
6 |
General |
sesi çok doğal bir şekilde verme |
high fidelity n.
|
|
7 |
General |
çok kısa bir mesafe |
step n.
|
|
8 |
General |
çok sade bir çeşit kadın elbisesi |
shift n.
|
|
9 |
General |
çok tiz bir ses |
squeal n.
|
|
10 |
General |
evin bir yanında bulunan ve üç yanı camla çevrili çok güneşli oda |
solarium n.
|
|
11 |
General |
çok geniş bir alan |
sweep n.
|
|
12 |
General |
talebin çok yoğun olduğu dönemlerde kimi gemi ve feribot seferlerinde kullanılan bir kontrol doküman |
sailing ticket n.
|
|
13 |
General |
bir şey yapmayı çok isteme |
the urge to n.
|
|
14 |
General |
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ |
primrose evening oil n.
|
|
15 |
General |
bir konuya yönelik dersler ve çok yönlü eğitim |
one point lessons and swiss army instruction n.
|
|
|
16 |
General |
çok kullanılan bir deyim |
byword n.
|
|
17 |
General |
çok kötü bir durum |
misery n.
|
|
18 |
General |
nefsinin isteklerini kırarak çok sade bir hayat yaşama |
asceticism n.
|
|
19 |
General |
belirli bir konuda çok tecrübeli kimse |
veteran n.
|
|
20 |
General |
çok tecrübeli kimse (belirli bir konuda) |
veteran n.
|
|
21 |
General |
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ |
evening primrose oil n.
|
|
22 |
General |
çok gürültülü ve kargaşalı bir yer |
bedlam n.
|
|
23 |
General |
çok iyi bir iş |
a plum post n.
|
|
24 |
General |
çok uzun bir eteğin yerde sürünen kısmı |
train n.
|
|
25 |
General |
çok kısa radyo dalgaları veren bir lamba |
magnetron n.
|
|
26 |
General |
büyük ve çok zehirli bir asya katıryılanı |
daboia n.
|
|
27 |
General |
aktarmasız biletin fiyatını kırmak için çok sektörlü bir yolculuk için ayrı biletlerin basılması |
split ticketing n.
|
|
28 |
General |
başarı ihtimali az olup gerçekleşince kazancı çok olan bir iş |
a long shot n.
|
|
29 |
General |
çok etkileyici bir cevap (tartışmada) |
masterstroke n.
|
|
30 |
General |
içine bu tür biber katılmış çok yumuşak bir peynir |
pimento cheese n.
|
|
31 |
General |
çok sıcak bir yer |
furnace n.
|
|
32 |
General |
çok kolay bir şey |
a piece of cake n.
|
|
33 |
General |
nefsinin isteklerini kırarak çok sade bir hayat yaşayan kimse |
ascetic n.
|
|
34 |
General |
çok sert efsanevi bir taş |
adamant n.
|
|
35 |
General |
sesi çok doğal bir şekilde veren (radyo/pikap/hoparlör) |
high fidelity n.
|
|
|
36 |
General |
çok dayanıklı bir seramik türü |
stoneware n.
|
|
37 |
General |
çok dayanıklı bir seramikten yapılan tabak |
stoneware n.
|
|
38 |
General |
çok acı bir durum |
misery n.
|
|
39 |
General |
çok küçük bir miktar |
smidgin n.
|
|
40 |
General |
çok güçlü bir yumruk |
haymaker n.
|
|
41 |
General |
çok kısa bir süre |
point in time n.
|
|
42 |
General |
çok uzun bir süre |
blue moon n.
|
|
43 |
General |
çok güzel ve rahat bir yer |
shangri-la n.
|
|
44 |
General |
çam türüne çok yakın bir orman ağacı |
ladin n.
|
|
45 |
General |
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme |
nurse sow n.
|
|
46 |
General |
khazad-dum'da bulunan hafif ve çok dayanıklı bir maden |
mithril n.
|
|
47 |
General |
çok zor bir karar |
a very difficult decision n.
|
|
48 |
General |
çok gizli bir birim |
a top-secret unit n.
|
|
49 |
General |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapei n.
|
|
50 |
General |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapai n.
|
|
51 |
General |
çok gizli bir muhbir |
a well-hidden informer n.
|
|
52 |
General |
çok önemli bir gelişme |
a very important improvement/development n.
|
|
53 |
General |
çok kısa bir süre |
split second n.
|
|
54 |
General |
çok büyük bir hata |
pratfall n.
|
|
55 |
General |
ingilitere'nin pek çok yerinde bilhassa Londra'da çok meşhur bir sandviççi zinciri |
Pret A Manger n.
|
|
56 |
General |
çok açık uçlu bir ifade |
a very open-ended phrase n.
|
|
57 |
General |
tüm tarafların anlamlı bir şekilde bir şeyler katılabileceği kapsayıcı, çok taraflı bir sistem |
panarchy n.
|
|
58 |
General |
güney afrika'nın çok ırklı nüfusunu ifade eden bir söz |
rainbow nation n.
|
|
59 |
General |
saçın elektrikli tıraş makinesi ile çok kısa kesildiği bir model |
number one n.
|
|
60 |
General |
benekli sırdan yapılan çok dayanıklı bir seramik türü |
tigerware n.
|
|
61 |
General |
dışarıdan normal görünüp iç kapasitesi çok küçük olan bir tür bardak |
toastmaster's glass n.
|
|
62 |
General |
ortak bir yan duvar ile başka eve bağlı olan çok katlı aile evi |
town house n.
|
|
63 |
General |
püsküllü yem otlarını içeren çok yıllık bir bitki cinsi |
trisetum n.
|
|
64 |
General |
maddeyi çok ince bir toza dönüştürme |
alcoholization [obsolete] n.
|
|
65 |
General |
kuzey ve güney amerika'da yaşamış çok büyük bir soyu tükenmiş memeli |
ground sloth n.
|
|
66 |
General |
çok kaliteli bir incir türü |
eleme figs n.
|
|
67 |
General |
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışma |
elucubration [obsolete] n.
|
|
68 |
General |
çok daireli büyük bir apartmanda bulunan daire |
unit n.
|
|
69 |
General |
afganistan'da taliban'a karşı kurulmuş çok etnikli bir ılımlı islam ittifakı |
united front n.
|
|
70 |
General |
bir şeyi çok isteyen kimse |
yearner n.
|
|
71 |
General |
bir şeyi çok isteyen kimse |
longer n.
|
|
72 |
General |
bir şeyi çok isteyen kimse |
thirster n.
|
|
73 |
General |
çok küçük bir miktar |
zillionth n.
|
|
74 |
General |
bir bölgede çok fazla alışveriş merkezi inşa edilmesi |
malling n.
|
|
75 |
General |
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi |
blaze orange n.
|
|
|
76 |
General |
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi |
safety orange n.
|
|
77 |
General |
çok fazlı sistemdeki bir faz |
leg n.
|
|
78 |
General |
çok çeşitli unsurlardan oluşan bir bütün |
manifold n.
|
|
79 |
General |
çok az bir değer veya önem artışı |
mantissa [obsolete] n.
|
|
80 |
General |
tek bir olayda birkaç veya çok sayıdaki kişiyi öldüren kimse |
mass murderer n.
|
|
81 |
General |
el baskısı için çok büyük bir baskı |
block n.
|
|
82 |
General |
kayalıklara oyulmuş tarihöncesinden kalma çok sayıda evin bulunduğu, güneybatı kolorado'da yer alan bir ulusal park |
mesa verde national park n.
|
|
83 |
General |
çok kısa zaman aralıklarını ölçen bir alet |
microchronometer n.
|
|
84 |
General |
çok küçük zaman dilimlerini ölçen bir cihaz |
micronometer n.
|
|
85 |
General |
yayınevinin çok satmayan kitapları içeren listesinin bir bölümü |
mid-list n.
|
|
86 |
General |
çok güçlü ve cesaretli olan bir kurgusal fare |
mighty mouse n.
|
|
87 |
General |
eski tip çok küçük bir hesap makinesi |
minicalculator n.
|
|
88 |
General |
casusluğa başlamadan çok önce gizlenip geniş çapta casusluk faaliyetleri yürüten bir organizasyonda yetkili konuma ulaşmış casus |
mole n.
|
|
89 |
General |
bir taş plağın orijinal kaydının çok sayıda kopyasını üretmek için kullanılan elektroform baskısı |
mother n.
|
|
90 |
General |
yeni zelanda'ya özgü çok yıllık bir bitki |
mountain flax n.
|
|
91 |
General |
çok uzak bir mesafe |
galaxy n.
|
|
92 |
General |
çok büyük bir miktar |
galaxy n.
|
|
93 |
General |
eskiden giyilen çok yüksek topuklu bir kadın ayakkabısı |
chioppine n.
|
|
94 |
General |
sırt çantasının üzerine bir şeyler asmaya yarayan çok halkalı şerit |
daisy-chain n.
|
|
95 |
General |
çok iri cüsseli, insan ile tanrı arası efsanevi bir varlık |
giant n.
|
|
96 |
General |
çok kısa bir süre |
giffy n.
|
|
97 |
General |
kanal açarken kullanılan çok kavisli bir kürek |
grafting tool n.
|
|
98 |
General |
çok sayıda küçük beyaz çiçeği olan bir kuzey amerika asması |
grayback [dialect] [uk] n.
|
|
99 |
General |
çok büyük borulara sahip yüksek sesli bir org |
great n.
|
|
100 |
General |
simyacıların kullandığı, çok büyük yumurta şeklinde bir kap |
gripe's egg [obsolete] n.
|
|
101 |
General |
hukuki hizmetlerin çok sayıda avukatın çalıştığı bir hukuk bürosu tarafından sunulduğu sistem |
group practice n.
|
|
102 |
General |
(laban hareket analizinde) yirmi temel dansçı hareketini sembolize eden çok yüzlü hayali bir şekil |
icosahedron n.
|
|
103 |
General |
(bir şeyi) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakan kimse |
overdyer n.
|
|
104 |
General |
çok sert efsanevi bir taş |
diamond [obsolete] n.
|
|
105 |
General |
çok sayıda kişinin dikkatini çekmek için tarihi veya kültürel bir unsuru sansürleyerek veya çarpıtarak takdim etme |
disneyfication n.
|
|
106 |
General |
bir robotun veya insan olmayan bir aygıtın insana, canlı bir varlığa çok benzer olmasına karşın hissedilen huzursuzluk hissi |
uncanny valley n.
|
|
107 |
General |
bilinen bir türün çok yakın benzeri |
bastard n.
|
|
108 |
General |
çok ince doğranmış taze soğan, domates, nane, maydanoz ve bulgurla yapılan bir çeşit lübnan salatası |
tabouli n.
|
|
109 |
General |
çok tanrılı bir dine tapan kimse |
pagan n.
|
|
110 |
General |
bir taneden çok olana doğru gelişme |
differentiation n.
|
|
111 |
General |
çok parlak bir inci |
orient n.
|
|
112 |
General |
(armacılık) bir yüzeyin kenarında sınır oluşturacak şekilde düzenlenmiş çok sayıda küçük arma |
orle n.
|
|
113 |
General |
gerçek olmaktan çok gösterişli olan bir şey |
ormolu n.
|
|
114 |
General |
fikirlerden çok övünme belirten bir konuşma |
ornament n.
|
|
115 |
General |
sülfürsüz veya çok az sülfür içeren bir kibrit |
parlor match n.
|
|
116 |
General |
çok halkalı solucanları içeren bir cins |
phyllodoce n.
|
|
117 |
General |
hafif yapılı çok yüksek bir fayton çeşidi |
spider n.
|
|
118 |
General |
hafif yapılı çok yüksek bir fayton çeşidi |
spider phaeton n.
|
|
119 |
General |
çok az bir fark ile kazanılan yarışma |
squeaker n.
|
|
120 |
General |
bir şeyi çok istemek |
give eyeteeth for v.
|
|
121 |
General |
bile bile çok tehlikeli bir işe girişmek |
knowingly undertake a risky business v.
|
|
122 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
feel urge to v.
|
|
123 |
General |
çok tiz bir ses çıkarmak |
squeal v.
|
|
124 |
General |
çok kısa bir süre kalmak |
put in an appearance v.
|
|
125 |
General |
birinin bir şeyi yapmasını çok istemek |
be anxious for someone to do something v.
|
|
126 |
General |
çok başarılı olmak (belirli bir konuda) |
shine v.
|
|
127 |
General |
çok olmak (bir yerde) |
abound with v.
|
|
128 |
General |
çok geniş bir alana yayılmak |
sprawl v.
|
|
129 |
General |
belirli bir alanda aniden çok başarılı olmak |
take someone by storm v.
|
|
130 |
General |
bir konuda çok usta olmak |
be a past master at v.
|
|
131 |
General |
sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek |
drive a hard bargain v.
|
|
132 |
General |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
133 |
General |
çok sevinmek (bir zaferden sonra) |
exult v.
|
|
134 |
General |
çok görmek (bir şeyi birine) |
grudge v.
|
|
135 |
General |
bir şeye çok katkıda bulunmak |
go a long way towards v.
|
|
136 |
General |
bir şeyi yapmak için çok masraf etmek |
go to great expense v.
|
|
137 |
General |
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) |
be smitten by v.
|
|
138 |
General |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something at one's fingertips v.
|
|
139 |
General |
bir makineyi çok işletmek |
overrun v.
|
|
140 |
General |
çok zor bir durumda olmak |
be in desperate straits v.
|
|
141 |
General |
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) |
be smitten with v.
|
|
142 |
General |
çok sıkıcı bir işte çalışmak |
slog away at a work v.
|
|
143 |
General |
çok zor bir durumda olmak |
be in dire straits v.
|
|
144 |
General |
çok olmak (bir yerde) |
abound in v.
|
|
145 |
General |
bir işin yapılması için çok az zaman vermek |
give short notice v.
|
|
146 |
General |
çok bulunmak (bir şey) |
be studded with v.
|
|
147 |
General |
çok zor bir durumda olmak |
be at bay v.
|
|
148 |
General |
çok iyi biliyormuş gibi kullanmak (bir sözü) |
bandy about v.
|
|
149 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
have an urge to v.
|
|
150 |
General |
çok arzuladığı bir şeyi arzulamaz olmak |
get something out of one's system v.
|
|
151 |
General |
çok kısa bir sürede büyük paralar kazanmak |
be minting it v.
|
|
152 |
General |
çok yüklü olmak (belirli bir şeyle) |
be weighed down with v.
|
|
153 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
get urge to v.
|
|
154 |
General |
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak |
welcome someone with open arms v.
|
|
155 |
General |
çok zor bir karar almak |
bite the bullet v.
|
|
156 |
General |
bir şeye çok önem vermek |
set great store on v.
|
|
157 |
General |
bir şeyin içinde çok saygın bir yeri olmak |
be enshrined in v.
|
|
158 |
General |
bir şeye pek çok üzülmek |
take something hard v.
|
|
159 |
General |
bir şeye çok zarar vermek |
take a heavy toll v.
|
|
160 |
General |
çok zor bir durumda olmak |
be in a bad way v.
|
|
161 |
General |
en çok başarı kazanan biri olmak (bir konuda) |
run away with v.
|
|
162 |
General |
çok istenilen bir şeyi elde etmek |
snare v.
|
|
163 |
General |
bir şeyi çok arzu etmek |
dearly love to v.
|
|
164 |
General |
bir şeyin çok zararını görmek |
be hard hit by v.
|
|
165 |
General |
çok büyük bir hata yapmak |
make a boo boo v.
|
|
166 |
General |
bir konuda çok ilgili olmak |
take an eager interest in v.
|
|
167 |
General |
-den çok daha iyi bir performans göstermek |
outdo v.
|
|
168 |
General |
çok iyi bir pozisyonda olmak |
fly high v.
|
|
169 |
General |
çok yararlı bir etkisi olmak |
have a very beneficial effect v.
|
|
170 |
General |
bir şeyi her şeyden daha çok sevmek |
love something more than anything v.
|
|
171 |
General |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something v.
|
|
172 |
General |
bir şeyi çok az bilmek |
know very little about something v.
|
|
173 |
General |
bir şeye çok katkıda bulunmak |
go a long way toward doing something v.
|
|
174 |
General |
bir şeye aşırı/çok ilgi duymak |
have a strong interest in something v.
|
|
175 |
General |
bir şeye aşırı/çok ilgi duymak |
be very interested in something v.
|
|
176 |
General |
bir şeye çok değer vermek |
value something greatly v.
|
|
177 |
General |
bir şeye çok değer vermek |
hold something dear v.
|
|
178 |
General |
bir şeyi çok istemek |
want something a lot v.
|
|
179 |
General |
çok güzel bir çift olmak |
make such a beautiful couple v.
|
|
180 |
General |
bir şeyi çok istemek |
want something very much v.
|
|
181 |
General |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
work hard at something v.
|
|
182 |
General |
çok az bir parayla geçinmek |
live on a very small amount of money v.
|
|
183 |
General |
bir konu hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something v.
|
|
184 |
General |
çok iyi bir aileden gelmek |
come from a very good family v.
|
|
185 |
General |
(bir şeyden) çok bulunmak |
be abundant in v.
|
|
186 |
General |
bir şeyi çok istemek |
want something so badly v.
|
|
187 |
General |
bir şeyi çok iyi bilmek |
know something very well v.
|
|
188 |
General |
bir şeye çok önem vermek |
place a great emphasis on something v.
|
|
189 |
General |
çok sakin bir şekilde düşünmek |
think very calmly v.
|
|
190 |
General |
çok önemli bir amaca hizmet etmek |
serve a very important purpose v.
|
|
191 |
General |
bir müzik aletini konuşturmak/çok iyi çalmak |
play a musical instrument very well v.
|
|
192 |
General |
(heyecanlı bir şekilde) çok konuşmak |
effuse v.
|
|
193 |
General |
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışmak |
elucubrate [obsolete] v.
|
|
194 |
General |
çok soğuk bir hale getirmek |
unhumanize v.
|
|
195 |
General |
(bir şeye) çok üzülmek |
befret v.
|
|
196 |
General |
(konuyu) çok uzun, ayrıntılı ve sınırlı bir şekilde ele almak |
wiredraw v.
|
|
197 |
General |
(bir şeyi) çok düşünmek |
muse [obsolete] v.
|
|
198 |
General |
(bir şeyin) çok sayıda kopyasını yapmak |
multiplicate v.
|
|
199 |
General |
çok perdeli bir gösterinin ilk gösterisini sergilemek |
open v.
|
|
200 |
General |
çok perdeli bir gösteride ön performans yapmak |
open v.
|
|
201 |
General |
bir veya daha çok seçenekte karar kılmak |
optate v.
|
|
202 |
General |
(bir şeyin üzerinde) çok büyük etkisi olmak |
overaffect v.
|
|
203 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralize v.
|
|
204 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralize v.
|
|
205 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralise v.
|
|
206 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralise v.
|
|
207 |
General |
(bir şeyi) çok fazla çekmek |
oversmoke v.
|
|
208 |
General |
(bir diğerinden) daha çok tekmelemek |
outkick v.
|
|
209 |
General |
(bir şey) için çok ağır olmak |
outweigh v.
|
|
210 |
General |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) v.
|
|
211 |
General |
(bir şeyden) ortama çok fazla doldurmak |
becrowd v.
|
|
212 |
General |
çok küçük bir fark ile elde etmek |
squeeze v.
|
|
213 |
General |
(bir binek hayvanına) çok fazla binmek |
surrein v.
|
|
214 |
General |
çok az (bir miktar) |
miserable adj.
|
|
215 |
General |
çok eski bir zamandan kalma |
ancient adj.
|
|
216 |
General |
bir şeyler elde etmeye çok hevesli |
acquisitive adj.
|
|
217 |
General |
bir sürü olan (çok) |
abounding adj.
|
|
218 |
General |
çok kuvvetli (bir neden) |
overpowering adj.
|
|
219 |
General |
çok bencil bir şekilde inatçı |
willful adj.
|
|
220 |
General |
vücuda çok hoş bir şekilde oturan (rop) |
slinky adj.
|
|
221 |
General |
çok gürültülü bir şekilde konuşan |
vociferous adj.
|
|
222 |
General |
ataları çok eski çağlardan bu yana belirli bir yerde yaşamış olan |
aboriginal adj.
|
|
223 |
General |
çok büyük bir (sabır/dikkat vb) |
infinite adj.
|
|
224 |
General |
çok güzel bir biçimde |
in fine style adj.
|
|
225 |
General |
yerkabuğunun yüzeyinde veya çok derin olmayan bir kısmında meydana gelen |
epigene adj.
|
|
226 |
General |
çok çabuk/hızlı bir şekilde |
sharpish adj.
|
|
227 |
General |
(bir doğal afette) en çok zarar gören |
worst-hit adj.
|
|
228 |
General |
çok bencil bir şekilde inatçı |
wilful adj.
|
|
229 |
General |
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) |
show-stopping adj.
|
|
230 |
General |
çok uzun bir sözcüğe ilişkin |
hippopotomonstrosesquipedalian adj.
|
|
231 |
General |
çok uzun bir sözcüğe ait |
hippopotomonstrosesquipedalian adj.
|
|
232 |
General |
çok uzun bir sözcük ile ilgili |
hippopotomonstrosesquipedalian adj.
|
|
233 |
General |
çok uzun bir sözcükle ilgili |
hippopotomonstrosesquipedalian adj.
|
|
234 |
General |
çok sıkı bir şekilde |
tightishly adj.
|
|
235 |
General |
(bir şeye) çok miktarda sahip olan |
big on adj.
|
|
236 |
General |
çok büyük bir mağazaya ait |
big-box adj.
|
|
237 |
General |
çok sayıdaki tek bir tip nesnenin birleşiminden oluşan |
manifold adj.
|
|
238 |
General |
çok sayıdaki tek bir tip nesneyi çalıştıran |
manifold adj.
|
|
239 |
General |
çok küçük bir ölçekte yürütülen |
microscale adj.
|
|
240 |
General |
çok kötü bir şekilde |
heinously adj.
|
|
241 |
General |
(yüzeye boya damlatmada olduğu gibi) çok renkli bir dekoratif etkiye sahip olan |
broken adj.
|
|
242 |
General |
bütünün çok küçük bir parçasını teşkil eden |
myriadth adj.
|
|
243 |
General |
çok küçük bir şeye ait |
germinal adj.
|
|
244 |
General |
bir ırk veya etnik gruptan çok fazla üye içeren |
imbalanced adj.
|
|
245 |
General |
nispeten küçük olup daha çok sosyal ve şahsi yazışmalarda kullanılan (zarf)mal zarflardan daha küçük ve kare şeklinde bir zarf |
baronial adj.
|
|
246 |
General |
çok uluslu bir örgüt veya birlikle ilgili |
international adj.
|
|
247 |
General |
çok uluslu bir topluluğa ait |
society adj.
|
|
248 |
General |
çok uluslu bir topluluk ile ilgili |
society adj.
|
|
249 |
General |
çok uluslu bir topluluk olarak öne çıkan |
society adj.
|
|
250 |
General |
çok yağlı bir şekilde |
oilily adv.
|
|
251 |
General |
çok fazla bir biçimde |
countlessly adv.
|
|
252 |
General |
çok tehlikeli bir şekilde |
virulently adv.
|
|
253 |
General |
çok değerli bir şekilde |
goldenly adv.
|
|
254 |
General |
çok kötü bir şekilde |
calamitously adv.
|
|
255 |
General |
çok seven bir halde |
dotingly adv.
|
|
256 |
General |
çok titiz bir biçimde |
squeamishly adv.
|
|
257 |
General |
çok resmi bir şekilde |
ceremoniously adv.
|
|
258 |
General |
çok akıllı bir biçimde |
sagaciously adv.
|
|
259 |
General |
çok soğuk bir biçimde |
arctically adv.
|
|
260 |
General |
çok neşeli bir şekilde |
brighteyedly adv.
|
|
261 |
General |
çok çekici bir şekilde |
irresistibly adv.
|
|
262 |
General |
çok fazla bir şekilde |
extortionately adv.
|
|
263 |
General |
çok resmi bir şekilde |
stiltedly adv.
|
|
264 |
General |
çok öfkeli bir şekilde |
lividly adv.
|
|
265 |
General |
çok şatafatlı bir şekilde |
sumptuously adv.
|
|
266 |
General |
çok yönlü bir şekilde |
sophisticatedly adv.
|
|
267 |
General |
çok dalmış bir halde |
raptly adv.
|
|
268 |
General |
çok pis bir şekilde |
filthily adv.
|
|
269 |
General |
çok istekli bir biçimde |
overzealously adv.
|
|
270 |
General |
çok değişen bir şekilde |
kaleidoscopically adv.
|
|
271 |
General |
çok saygılı bir şekilde |
reverently adv.
|
|
272 |
General |
çok uzun bir zaman |
a month of sundays adv.
|
|
273 |
General |
çok olumlu bir şekilde |
highly adv.
|
|
274 |
General |
çok güzel bir şekilde |
devastatingly adv.
|
|
275 |
General |
bir ya da birden çok |
one or more adv.
|
|
276 |
General |
çok sakin bir şekilde |
sleepily adv.
|
|
277 |
General |
çok zayıflamış bir şekilde |
emaciatedly adv.
|
|
278 |
General |
çok eski bir şekilde |
anciently adv.
|
|
279 |
General |
çok sevinçli bir şekilde |
jubilantly adv.
|
|
280 |
General |
çok büyük bir biçimde |
howlingly adv.
|
|
281 |
General |
kendinden çok emin bir şekilde |
overconfidently adv.
|
|
282 |
General |
çok samimi bir şekilde |
from the bottom of one's heart adv.
|
|
283 |
General |
çok ufak bir halde |
inappreciably adv.
|
|
284 |
General |
çok ısrarlı bir şekilde |
importunately adv.
|
|
285 |
General |
çok sevimli bir halde |
adorably adv.
|
|
286 |
General |
çok kaba bir şekilde |
swinishly adv.
|
|
287 |
General |
çok kısa bir zamanda |
in record time adv.
|
|
288 |
General |
çok soğuk bir biçimde |
freezingly adv.
|
|
289 |
General |
çok samimi bir biçimde |
inseparably adv.
|
|
290 |
General |
çok kuvvetli bir biçimde |
overwhelmingly adv.
|
|
291 |
General |
çok soğuk bir şekilde |
frostily adv.
|
|
292 |
General |
çok düzenli bir halde |
just so adv.
|
|
293 |
General |
çok obur bir şekilde |
insatiately adv.
|
|
294 |
General |
çok önemli bir şekilde |
crucially adv.
|
|
295 |
General |
çok değerli bir şekilde |
inestimably adv.
|
|
296 |
General |
çok lezzetli bir halde |
ambrosially adv.
|
|
297 |
General |
çok kapsamlı bir şekilde |
sweepingly adv.
|
|
298 |
General |
çok süslü bir biçimde |
ornately adv.
|
|
299 |
General |
çok dikkatli bir şekilde |
just so adv.
|
|
300 |
General |
bir çok açıdan |
on several counts adv.
|
|
301 |
General |
çok kısa bir süredir |
very recently adv.
|
|
302 |
General |
çok süslü bir biçimde |
ornamentally adv.
|
|
303 |
General |
çok düzenli bir şekilde |
in apple-pie order adv.
|
|
304 |
General |
çok istekli bir biçimde |
over-zealously adv.
|
|
305 |
General |
çok iyi bir biçimde |
finely adv.
|
|
306 |
General |
çok uzun bir süredir |
for a very long time adv.
|
|
307 |
General |
çok uzak olmayan bir zamanda |
in the not too distant past adv.
|
|
308 |
General |
cüzi/çok az bir ücret karşılığında |
for a nominal fee adv.
|
|
309 |
General |
çok iyi bir şekilde |
magnificently adv.
|
|
310 |
General |
çok iyi bir şekilde |
gorgeously adv.
|
|
311 |
General |
çok iyi bir şekilde |
resplendently adv.
|
|
312 |
General |
çok iyi bir şekilde |
splendidly adv.
|
|
313 |
General |
çok iyi bir şekilde |
champion [dialect] adv.
|
|
314 |
General |
çok kötü bir şöhretle |
nefariously adv.
|
|
315 |
General |
çok soğuk bir şekilde |
unhumanly adv.
|
|
316 |
General |
karısına çok düşkün bir şekilde |
uxoriously adv.
|
|
317 |
General |
çok yönlü bir şekilde |
manifoldly adv.
|
|
318 |
General |
çok genel bir şekilde |
grossly adv.
|
|
319 |
General |
çok geniş bir şekilde |
grossly adv.
|
|
320 |
General |
kendinden çok emin bir şekilde |
overlarge [obsolete] adv.
|
|
321 |
General |
çok telaşlı bir şekilde |
overrashly adv.
|
|
322 |
General |
çok sade bir şekilde |
oversimply adv.
|
|
323 |
General |
çok kolay bir şekilde |
overwell adv.
|
|
324 |
General |
çok iyi bir halde |
overwell adv.
|
|
325 |
General |
çok küçük bir halde |
infinitesimally adv.
|
|
326 |
General |
çok benzer bir şekilde |
close adv.
|
|
327 |
General |
çok samimi bir biçimde |
inseparately [obsolete] adv.
|
|
328 |
General |
kendinden çok emin bir halde |
presumptuously adv.
|
|
329 |
General |
kendinden çok emin bir halde |
presumingly adv.
|
|
330 |
General |
çok iyi bir şekilde |
fine adv.
|
|
331 |
General |
çok iyi bir şekilde |
first-rate adv.
|
|
332 |
General |
kendinden çok emin bir halde |
pretendingly adv.
|
|
333 |
General |
çok fena bir şekilde |
desperately adv.
|
|
334 |
General |
az çok tekrarı (yazılı/söylenen bir şeyin) |
rehash of prep.
|
|
335 |
General |
çok küçük miktarda malzeme anlamını veren bir ön ek |
micr- pref.
|
|
336 |
General |
çok ince taneli anlamını veren bir ön ek |
micr- pref.
|
|
337 |
General |
çok küçük miktarda malzeme anlamını veren bir ön ek |
micro- pref.
|
|
338 |
General |
çok ince taneli anlamını veren bir ön ek |
micro- pref.
|
|
339 |
General |
çok anlamını veren bir ön ek |
pluri- pref.
|
|
340 |
General |
çok kaliteli anlamına gelen bir ön ek |
super- pref.
|
|
341 |
General |
çok sayıda anlamına gelen bir ön ek |
super- pref.
|
|
342 |
General |
çok miktarda anlamına gelen bir ön ek |
super- pref.
|
|
343 |
General |
çok fazla anlamına gelen bir ön ek |
sur- pref.
|
|
344 |
General |
urdu, hint ve bengal dillerinde "çok yaşa" anlamına gelen bir son ek |
zindabad suf.
|
|
345 |
General |
(çok) telli anlamına gelen bir son ek |
-chord suf.
|
|
346 |
General |
çok enerjik bir şekilde |
like gangbusters expr.
|
|
347 |
General |
çok agresif bir şekilde |
like gangbusters expr.
|
|
Phrasals |
|
348 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about (someone or something) v.
|
|
349 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about someone or something v.
|
|
350 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood on someone or something v.
|
|
351 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood over someone or something v.
|
|
352 |
Phrasals |
yanından şiddetli/çok hızlı bir şekilde geçmek |
whip by v.
|
|
353 |
Phrasals |
(bir şey) çok dokunmak |
cut up about (someone or something v.
|
|
354 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmayı çok istemek |
admire to (do something) v.
|
|
355 |
Phrasals |
bir şey için ter dökmek/çok çalışmak |
sweat for v.
|
|
356 |
Phrasals |
bir şey için çok harcamak |
spend something for something v.
|
|
357 |
Phrasals |
bir şey üzerinde çok çaba sarf etmek/çalışmak |
labor over something v.
|
|
358 |
Phrasals |
bir şey hakkında çok konuşmak |
yack something up v.
|
|
359 |
Phrasals |
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on something v.
|
|
360 |
Phrasals |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
labor at something v.
|
|
361 |
Phrasals |
[zamanla) (çok da hoş olmayan) bir şeyi kabullenmek |
reconcile oneself to something v.
|
|
362 |
Phrasals |
(birine ya da bir şeye) çok yüklenmek |
crush (up) against (someone or something) v.
|
|
363 |
Phrasals |
birini/bir şeyi çok beğenip istemek |
drool (all) over someone or something v.
|
|
364 |
Phrasals |
birini/ bir şeyi çok beğenip istemek |
drool (all) over someone/something v.
|
|
365 |
Phrasals |
birini/bir şeyi çok beğenip istemek |
drool over someone/something v.
|
|
366 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir özelliğinden dolayı) çok değerli/kıymetli olduğunu düşünmek |
trim (something) from (something else) v.
|
|
367 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir özelliğinden dolayı) çok değerli/kıymetli saymak |
trim (something) from (something else) v.
|
|
368 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden bir konuda daha çok parlamak |
exceed someone or something in something v.
|
|
369 |
Phrasals |
(bir şeyden) dolayı çok sevinmek |
exult over (something) v.
|
|
370 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle çok sevinmek |
exult over (something) v.
|
|
371 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) acı çekecek kadar çok istemek |
weep for (someone or something) v.
|
|
372 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) acı çekecek kadar çok arzulamak |
weep for (someone or something) v.
|
|
373 |
Phrasals |
(çok yoğun bir duygudan dolayı) ağlamak |
weep with (something) v.
|
|
374 |
Phrasals |
(bir habere) çok şaşırmak |
reel back (from something) v.
|
|
375 |
Phrasals |
(bir iş üzerinde) çok sıkı çalışmak |
bang (away) at v.
|
|
376 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok yumuşak/nazik davranmak |
handle (someone or something) with gloves v.
|
|
377 |
Phrasals |
bir anda çok sinirlenmek |
go off v.
|
|
378 |
Phrasals |
bir anda birine çok sinirlenmek |
go off v.
|
|
379 |
Phrasals |
bir anda birine çok sinirlenmek |
go off on v.
|
|
380 |
Phrasals |
(bir şeyden) çok fazla yemek |
gorge with (something) v.
|
|
381 |
Phrasals |
bir şeye çok çalışmak |
grind away v.
|
|
382 |
Phrasals |
(bir şeye) çok çalışmak |
grind away at (someone or something) v.
|
|
383 |
Phrasals |
bir hedef uğruna çok çalışmak |
gun for (someone or something) v.
|
|
384 |
Phrasals |
çok çalışarak bir şeyi kovalamak |
gun for (someone or something) v.
|
|
385 |
Phrasals |
(bir şeye, sonuca) çok yaklaşmak |
flirt with (something) v.
|
|
386 |
Phrasals |
(bir şeyi başarmayı) çok istemek |
set on (doing something) v.
|
|
387 |
Phrasals |
(bir şeyi başarmayı) çok istemek |
set upon (doing something) v.
|
|
388 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something on someone v.
|
|
389 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something on someone v.
|
|
390 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something upon someone v.
|
|
391 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something upon someone v.
|
|
392 |
Phrasals |
(bir şey) aracılığıyla çok sayıda insanı çekmek |
pump through (something) v.
|
|
393 |
Phrasals |
sonuca varmak için bir çok unsuru/parçaları birleştirmek |
put together v.
|
|
394 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek |
rocket into (something or some place) v.
|
|
395 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket into (something or some place) v.
|
|
396 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek |
rocket into (something or some place) v.
|
|
397 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket into (something or some place) v.
|
|
398 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek |
rocket to (something or some place) v.
|
|
399 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket to (something or some place) v.
|
|
400 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek |
rocket to (something or some place) v.
|
|
401 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket to (something or some place) v.
|
|
402 |
Phrasals |
bir şeyi çok uzatmak |
run something into something v.
|
|
403 |
Phrasals |
birine veya bir şeye birinden veya bir şeyden daha çok değer/önem vermek |
set someone or something above someone or something v.
|
|
404 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
405 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
406 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
407 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
408 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
409 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
410 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
411 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
412 |
Phrasals |
çok üşümüş birini/bir şeyi ısıtmak |
thaw out v.
|
|
413 |
Phrasals |
(birini bir şeyden) çok yemeye zorlamak |
stuff into (something) v.
|
|
414 |
Phrasals |
(birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek |
stuff into (something) v.
|
|
415 |
Phrasals |
(bir şeye) çok yaklaşmak |
zero in on (something) v.
|
|
416 |
Phrasals |
bir şeye çok yakın olmak |
verge upon something v.
|
|
417 |
Phrasals |
bir şeye çok benzemek |
verge upon something v.
|
|
418 |
Phrasals |
bir şeye çok yakın olmak |
verge on something v.
|
|
419 |
Phrasals |
bir şeye çok benzemek |
verge on something v.
|
|
420 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak |
jam with (something) v.
|
|
421 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak |
jam with (something) v.
|
|
422 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak |
jam with (something) v.
|
|
423 |
Phrasals |
bir şeyi bir şeyden çok dikkatlice çıkarmak |
edge something out of something v.
|
|
424 |
Phrasals |
bir şeyi bir şeyden çok dikkatlice çıkarmak |
edge somethingout v.
|
|
425 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde geçmek |
zoom through v.
|
|
426 |
Phrasals |
bir çok yerden toplamak |
scrape up v.
|
|
427 |
Phrasals |
bir çok yerden bir araya getirmek |
scrape up v.
|
|
428 |
Phrasals |
bir çok yerden toplamak |
scrape up v.
|
|
429 |
Phrasals |
bir çok yerden bir araya getirmek |
scrape up v.
|
|
430 |
Phrasals |
bir konunun/meselenin üzerinde çok durmak |
dwell on something v.
|
|
431 |
Phrasals |
çok sayıda bir şeyi olmak |
abound in something v.
|
|
432 |
Phrasals |
çok sayıda bir şeye sahip olmak |
abound in something v.
|
|
433 |
Phrasals |
çok sayıda biri/bir şey olmak |
abound with someone or something v.
|
|
434 |
Phrasals |
çok sayıda birilerine/bir şeye sahip olmak |
abound with someone or something v.
|
|
435 |
Phrasals |
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek |
adore for doing v.
|
|
436 |
Phrasals |
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek |
adore for doing v.
|
|
437 |
Phrasals |
bir şeyini çok beğenmek |
adore for having v.
|
|
438 |
Phrasals |
bir şeyini çok sevmek |
adore for having v.
|
|
439 |
Phrasals |
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek |
adore for doing v.
|
|
440 |
Phrasals |
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek |
adore for doing v.
|
|
441 |
Phrasals |
bir şeyini çok beğenmek |
adore for having v.
|
|
442 |
Phrasals |
bir şeyini çok sevmek |
adore for having v.
|
|
443 |
Phrasals |
bir şeyi çok istemek |
aspire to something v.
|
|
444 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde durmaksızın/çok sıkı çalışmak |
bang away at (something) v.
|
|
445 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) çok sevmek |
care about (someone or something) v.
|
|
446 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak |
care about (someone or something) v.
|
|
447 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok değer vermek |
care about (someone or something) v.
|
|
448 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) çok sevmek |
care for (someone or something) v.
|
|
449 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak |
care for (someone or something) v.
|
|
450 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok değer vermek |
care for (someone or something) v.
|
|
451 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle ilgili) çok katı/sert olmak |
clamp down (on someone or something) v.
|
|
452 |
Phrasals |
(bir şeyleri) alıp koyarken çok ses çıkartmak |
clatter around v.
|
|
453 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok yakın |
close by (somebody/something) v.
|
|
454 |
Phrasals |
(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak |
come close (to something/to doing something) v.
|
|
455 |
Phrasals |
(bir şeye) çok ihtiyacı olmak |
cry for (something) v.
|
|
456 |
Phrasals |
(bir şeye) çok ihtiyacı olmak |
cry out for (something) v.
|
|
457 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak |
dote on (someone or something) v.
|
|
458 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) çok sevmek |
dote on (someone or something) v.
|
|
459 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak |
dote over (someone or something) v.
|
|
460 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) çok sevmek |
dote over (someone or something) v.
|
|
461 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) çok düşünmek |
dwell upon (someone or something) v.
|
|
462 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) çok düşünmek |
dwell on (someone or something) v.
|
|
463 |
Phrasals |
(bir konuda) daha çok parlamak |
exceed in v.
|
|
464 |
Phrasals |
(bir şeyde) çok iyi olmak |
excel at (something) v.
|
|
465 |
Phrasals |
(bir şeyde) çok başarılı olmak |
excel at (something) v.
|
|
466 |
Phrasals |
(bir şeyde) çok iyi olmak |
excel in (something) v.
|
|
467 |
Phrasals |
(bir şeyde) çok başarılı olmak |
excel in (something) v.
|
|
468 |
Phrasals |
(bir şeye) çok sevinmek |
exult at (something) v.
|
|
469 |
Phrasals |
(bir şeyden dolayı) çok mutlu olmak |
exult at (something) v.
|
|
470 |
Phrasals |
(bir şeye) çok sevinmek |
exult in (something) v.
|
|
471 |
Phrasals |
(bir şeyden dolayı) çok mutlu olmak |
exult in (something) v.
|
|
472 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok sinirlenmek |
freak out (over someone or something) v.
|
|
473 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok kızmak |
freak out (over someone or something) v.
|
|
474 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok sinirlenmek |
freak out (at someone or something) v.
|
|
475 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok kızmak |
freak out (at someone or something) v.
|
|
476 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) çok para dökmek |
fritter something away (on someone or something) v.
|
|
477 |
Phrasals |
bir şeyle tek seferde çok az ilgilenmek |
chip away (at) v.
|
|
478 |
Phrasals |
bir şeyle ilgili tek seferde çok az başarı sağlamak |
chip away (at) v.
|
|
479 |
Phrasals |
birini/bir şeyi çok istemek |
hanker after someone or something v.
|
|
480 |
Phrasals |
birini/bir şeyi çok arzulamak |
hanker after someone or something v.
|
|
481 |
Phrasals |
birini/bir şeyi çok istemek |
hanker for someone or something v.
|
|
482 |
Phrasals |
birini/bir şeyi çok arzulamak |
hanker for someone or something v.
|
|
483 |
Phrasals |
(bir şeyi) çok istemek |
hanker after (something) v.
|
|
484 |
Phrasals |
(bir şeyi) çok arzulamak |
hanker after (something) v.
|
|
485 |
Phrasals |
(bir şeyi) çok istemek |
hanker for (something) v.
|
|
486 |
Phrasals |
(bir şeyi) çok arzulamak |
hanker for (something) v.
|
|
487 |
Phrasals |
(bir şeyden dolayı) çok sevinmek |
jump from (something) v.
|
|
488 |
Phrasals |
(bir şey) için/uğruna çok çalışmak |
labor for (something) v.
|
|
489 |
Phrasals |
(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek |
load (something) with (something) v.
|
|
490 |
Phrasals |
(bir şeyi) çok fazla (bir şeyle) doldurmak |
load (something) with (something) v.
|
|
491 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) çok istemek |
long for (someone or something) v.
|
|
492 |
Phrasals |
(birine) bir sürü/çok miktarda (bir şey) vermek |
ply (one) with (something) v.
|
|
493 |
Phrasals |
(çok bir şey) kazanmak |
rake in (something) v.
|
|
494 |
Phrasals |
(bir şeye) çok sevinmek |
rejoice at (something) v.
|
|
495 |
Phrasals |
(bir şeye) çok sevinmek |
rejoice in (something) v.
|
|
496 |
Phrasals |
(bir şeye) çok sevinmek |
rejoice over (something) v.
|
|
497 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) olumsuz/fena/çok kötü eleştirmek |
rip (someone or something) to shreds v.
|
|
498 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek/getirmek |
rocket to v.
|
|
499 |
Phrasals |
(bir şeyden) çok yemek |
scarf out (on something) v.
|
|
500 |
Phrasals |
(bir şeyi) çok istemek |
scream for (something) v.
|
|