bir çok - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

bir çok



Bedeutungen von dem Begriff "bir çok" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 5 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bir çok good deal n.
bir çok great numbers of adj.
bir çok umpteen adj.
bir çok many adj.
bir çok a good deal adv.

Bedeutungen, die der Begriff "bir çok" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
çok nazik ve ince bir dille yazan euphuist n.
çok ufak bir delil a scrap of evidence n.
çok iyi bir iş a plum job n.
suyun yüzeyini ancak kıpırdatan çok hafif bir esinti cat's paw n.
çok ince bir tür bürümcük gossamer n.
sesi çok doğal bir şekilde verme high fidelity n.
çok kısa bir mesafe step n.
çok sade bir çeşit kadın elbisesi shift n.
çok tiz bir ses squeal n.
evin bir yanında bulunan ve üç yanı camla çevrili çok güneşli oda solarium n.
çok geniş bir alan sweep n.
talebin çok yoğun olduğu dönemlerde kimi gemi ve feribot seferlerinde kullanılan bir kontrol doküman sailing ticket n.
bir şey yapmayı çok isteme the urge to n.
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ primrose evening oil n.
bir konuya yönelik dersler ve çok yönlü eğitim one point lessons and swiss army instruction n.
çok kullanılan bir deyim byword n.
çok kötü bir durum misery n.
nefsinin isteklerini kırarak çok sade bir hayat yaşama asceticism n.
belirli bir konuda çok tecrübeli kimse veteran n.
çok tecrübeli kimse (belirli bir konuda) veteran n.
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ evening primrose oil n.
çok gürültülü ve kargaşalı bir yer bedlam n.
çok iyi bir iş a plum post n.
çok uzun bir eteğin yerde sürünen kısmı train n.
çok kısa radyo dalgaları veren bir lamba magnetron n.
büyük ve çok zehirli bir asya katıryılanı daboia n.
aktarmasız biletin fiyatını kırmak için çok sektörlü bir yolculuk için ayrı biletlerin basılması split ticketing n.
başarı ihtimali az olup gerçekleşince kazancı çok olan bir iş a long shot n.
çok etkileyici bir cevap (tartışmada) masterstroke n.
içine bu tür biber katılmış çok yumuşak bir peynir pimento cheese n.
çok sıcak bir yer furnace n.
çok kolay bir şey a piece of cake n.
nefsinin isteklerini kırarak çok sade bir hayat yaşayan kimse ascetic n.
çok sert efsanevi bir taş adamant n.
sesi çok doğal bir şekilde veren (radyo/pikap/hoparlör) high fidelity n.
çok dayanıklı bir seramik türü stoneware n.
çok dayanıklı bir seramikten yapılan tabak stoneware n.
çok acı bir durum misery n.
çok küçük bir miktar smidgin n.
çok güçlü bir yumruk haymaker n.
çok kısa bir süre point in time n.
çok uzun bir süre blue moon n.
çok güzel ve rahat bir yer shangri-la n.
çam türüne çok yakın bir orman ağacı ladin n.
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme nurse sow n.
khazad-dum'da bulunan hafif ve çok dayanıklı bir maden mithril n.
çok zor bir karar a very difficult decision n.
çok gizli bir birim a top-secret unit n.
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması mamihlapinatapei n.
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması mamihlapinatapai n.
çok gizli bir muhbir a well-hidden informer n.
çok önemli bir gelişme a very important improvement/development n.
çok kısa bir süre split second n.
çok büyük bir hata pratfall n.
ingilitere'nin pek çok yerinde bilhassa Londra'da çok meşhur bir sandviççi zinciri Pret A Manger n.
çok açık uçlu bir ifade a very open-ended phrase n.
tüm tarafların anlamlı bir şekilde bir şeyler katılabileceği kapsayıcı, çok taraflı bir sistem panarchy n.
güney afrika'nın çok ırklı nüfusunu ifade eden bir söz rainbow nation n.
saçın elektrikli tıraş makinesi ile çok kısa kesildiği bir model number one n.
benekli sırdan yapılan çok dayanıklı bir seramik türü tigerware n.
dışarıdan normal görünüp iç kapasitesi çok küçük olan bir tür bardak toastmaster's glass n.
ortak bir yan duvar ile başka eve bağlı olan çok katlı aile evi town house n.
püsküllü yem otlarını içeren çok yıllık bir bitki cinsi trisetum n.
maddeyi çok ince bir toza dönüştürme alcoholization [obsolete] n.
kuzey ve güney amerika'da yaşamış çok büyük bir soyu tükenmiş memeli ground sloth n.
çok kaliteli bir incir türü eleme figs n.
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışma elucubration [obsolete] n.
çok daireli büyük bir apartmanda bulunan daire unit n.
afganistan'da taliban'a karşı kurulmuş çok etnikli bir ılımlı islam ittifakı united front n.
bir şeyi çok isteyen kimse yearner n.
bir şeyi çok isteyen kimse longer n.
bir şeyi çok isteyen kimse thirster n.
çok küçük bir miktar zillionth n.
bir bölgede çok fazla alışveriş merkezi inşa edilmesi malling n.
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi blaze orange n.
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi safety orange n.
çok fazlı sistemdeki bir faz leg n.
çok çeşitli unsurlardan oluşan bir bütün manifold n.
çok az bir değer veya önem artışı mantissa [obsolete] n.
tek bir olayda birkaç veya çok sayıdaki kişiyi öldüren kimse mass murderer n.
el baskısı için çok büyük bir baskı block n.
kayalıklara oyulmuş tarihöncesinden kalma çok sayıda evin bulunduğu, güneybatı kolorado'da yer alan bir ulusal park mesa verde national park n.
çok kısa zaman aralıklarını ölçen bir alet microchronometer n.
çok küçük zaman dilimlerini ölçen bir cihaz micronometer n.
yayınevinin çok satmayan kitapları içeren listesinin bir bölümü mid-list n.
çok güçlü ve cesaretli olan bir kurgusal fare mighty mouse n.
eski tip çok küçük bir hesap makinesi minicalculator n.
casusluğa başlamadan çok önce gizlenip geniş çapta casusluk faaliyetleri yürüten bir organizasyonda yetkili konuma ulaşmış casus mole n.
bir taş plağın orijinal kaydının çok sayıda kopyasını üretmek için kullanılan elektroform baskısı mother n.
yeni zelanda'ya özgü çok yıllık bir bitki mountain flax n.
çok uzak bir mesafe galaxy n.
çok büyük bir miktar galaxy n.
eskiden giyilen çok yüksek topuklu bir kadın ayakkabısı chioppine n.
sırt çantasının üzerine bir şeyler asmaya yarayan çok halkalı şerit daisy-chain n.
çok iri cüsseli, insan ile tanrı arası efsanevi bir varlık giant n.
çok kısa bir süre giffy n.
kanal açarken kullanılan çok kavisli bir kürek grafting tool n.
çok sayıda küçük beyaz çiçeği olan bir kuzey amerika asması grayback [dialect] [uk] n.
çok büyük borulara sahip yüksek sesli bir org great n.
simyacıların kullandığı, çok büyük yumurta şeklinde bir kap gripe's egg [obsolete] n.
hukuki hizmetlerin çok sayıda avukatın çalıştığı bir hukuk bürosu tarafından sunulduğu sistem group practice n.
(laban hareket analizinde) yirmi temel dansçı hareketini sembolize eden çok yüzlü hayali bir şekil icosahedron n.
(bir şeyi) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakan kimse overdyer n.
çok sert efsanevi bir taş diamond [obsolete] n.
çok sayıda kişinin dikkatini çekmek için tarihi veya kültürel bir unsuru sansürleyerek veya çarpıtarak takdim etme disneyfication n.
bir robotun veya insan olmayan bir aygıtın insana, canlı bir varlığa çok benzer olmasına karşın hissedilen huzursuzluk hissi uncanny valley n.
bilinen bir türün çok yakın benzeri bastard n.
çok ince doğranmış taze soğan, domates, nane, maydanoz ve bulgurla yapılan bir çeşit lübnan salatası tabouli n.
çok tanrılı bir dine tapan kimse pagan n.
bir taneden çok olana doğru gelişme differentiation n.
çok parlak bir inci orient n.
(armacılık) bir yüzeyin kenarında sınır oluşturacak şekilde düzenlenmiş çok sayıda küçük arma orle n.
gerçek olmaktan çok gösterişli olan bir şey ormolu n.
fikirlerden çok övünme belirten bir konuşma ornament n.
sülfürsüz veya çok az sülfür içeren bir kibrit parlor match n.
çok halkalı solucanları içeren bir cins phyllodoce n.
hafif yapılı çok yüksek bir fayton çeşidi spider n.
hafif yapılı çok yüksek bir fayton çeşidi spider phaeton n.
çok az bir fark ile kazanılan yarışma squeaker n.
bir şeyi çok istemek give eyeteeth for v.
bile bile çok tehlikeli bir işe girişmek knowingly undertake a risky business v.
bir şey yapmayı çok istemek feel urge to v.
çok tiz bir ses çıkarmak squeal v.
çok kısa bir süre kalmak put in an appearance v.
birinin bir şeyi yapmasını çok istemek be anxious for someone to do something v.
çok başarılı olmak (belirli bir konuda) shine v.
çok olmak (bir yerde) abound with v.
çok geniş bir alana yayılmak sprawl v.
belirli bir alanda aniden çok başarılı olmak take someone by storm v.
bir konuda çok usta olmak be a past master at v.
sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek drive a hard bargain v.
çok iyi bir şey olmak be quite something v.
çok sevinmek (bir zaferden sonra) exult v.
çok görmek (bir şeyi birine) grudge v.
bir şeye çok katkıda bulunmak go a long way towards v.
bir şeyi yapmak için çok masraf etmek go to great expense v.
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) be smitten by v.
bir şeyi çok iyi bilmek have something at one's fingertips v.
bir makineyi çok işletmek overrun v.
çok zor bir durumda olmak be in desperate straits v.
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) be smitten with v.
çok sıkıcı bir işte çalışmak slog away at a work v.
çok zor bir durumda olmak be in dire straits v.
çok olmak (bir yerde) abound in v.
bir işin yapılması için çok az zaman vermek give short notice v.
çok bulunmak (bir şey) be studded with v.
çok zor bir durumda olmak be at bay v.
çok iyi biliyormuş gibi kullanmak (bir sözü) bandy about v.
bir şey yapmayı çok istemek have an urge to v.
çok arzuladığı bir şeyi arzulamaz olmak get something out of one's system v.
çok kısa bir sürede büyük paralar kazanmak be minting it v.
çok yüklü olmak (belirli bir şeyle) be weighed down with v.
bir şey yapmayı çok istemek get urge to v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak welcome someone with open arms v.
çok zor bir karar almak bite the bullet v.
bir şeye çok önem vermek set great store on v.
bir şeyin içinde çok saygın bir yeri olmak be enshrined in v.
bir şeye pek çok üzülmek take something hard v.
bir şeye çok zarar vermek take a heavy toll v.
çok zor bir durumda olmak be in a bad way v.
en çok başarı kazanan biri olmak (bir konuda) run away with v.
çok istenilen bir şeyi elde etmek snare v.
bir şeyi çok arzu etmek dearly love to v.
bir şeyin çok zararını görmek be hard hit by v.
çok büyük bir hata yapmak make a boo boo v.
bir konuda çok ilgili olmak take an eager interest in v.
-den çok daha iyi bir performans göstermek outdo v.
çok iyi bir pozisyonda olmak fly high v.
çok yararlı bir etkisi olmak have a very beneficial effect v.
bir şeyi her şeyden daha çok sevmek love something more than anything v.
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak know very little about something v.
bir şeyi çok az bilmek know very little about something v.
bir şeye çok katkıda bulunmak go a long way toward doing something v.
bir şeye aşırı/çok ilgi duymak have a strong interest in something v.
bir şeye aşırı/çok ilgi duymak be very interested in something v.
bir şeye çok değer vermek value something greatly v.
bir şeye çok değer vermek hold something dear v.
bir şeyi çok istemek want something a lot v.
çok güzel bir çift olmak make such a beautiful couple v.
bir şeyi çok istemek want something very much v.
bir şey üzerinde çok çalışmak work hard at something v.
çok az bir parayla geçinmek live on a very small amount of money v.
bir konu hakkında çok az bilgisi olmak know very little about something v.
çok iyi bir aileden gelmek come from a very good family v.
(bir şeyden) çok bulunmak be abundant in v.
bir şeyi çok istemek want something so badly v.
bir şeyi çok iyi bilmek know something very well v.
bir şeye çok önem vermek place a great emphasis on something v.
çok sakin bir şekilde düşünmek think very calmly v.
çok önemli bir amaca hizmet etmek serve a very important purpose v.
bir müzik aletini konuşturmak/çok iyi çalmak play a musical instrument very well v.
(heyecanlı bir şekilde) çok konuşmak effuse v.
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışmak elucubrate [obsolete] v.
çok soğuk bir hale getirmek unhumanize v.
(bir şeye) çok üzülmek befret v.
(konuyu) çok uzun, ayrıntılı ve sınırlı bir şekilde ele almak wiredraw v.
(bir şeyi) çok düşünmek muse [obsolete] v.
(bir şeyin) çok sayıda kopyasını yapmak multiplicate v.
çok perdeli bir gösterinin ilk gösterisini sergilemek open v.
çok perdeli bir gösteride ön performans yapmak open v.
bir veya daha çok seçenekte karar kılmak optate v.
(bir şeyin üzerinde) çok büyük etkisi olmak overaffect v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralize v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralize v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralise v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralise v.
(bir şeyi) çok fazla çekmek oversmoke v.
(bir diğerinden) daha çok tekmelemek outkick v.
(bir şey) için çok ağır olmak outweigh v.
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak leave little doubt of (something) v.
(bir şeyden) ortama çok fazla doldurmak becrowd v.
çok küçük bir fark ile elde etmek squeeze v.
(bir binek hayvanına) çok fazla binmek surrein v.
çok az (bir miktar) miserable adj.
çok eski bir zamandan kalma ancient adj.
bir şeyler elde etmeye çok hevesli acquisitive adj.
bir sürü olan (çok) abounding adj.
çok kuvvetli (bir neden) overpowering adj.
çok bencil bir şekilde inatçı willful adj.
vücuda çok hoş bir şekilde oturan (rop) slinky adj.
çok gürültülü bir şekilde konuşan vociferous adj.
ataları çok eski çağlardan bu yana belirli bir yerde yaşamış olan aboriginal adj.
çok büyük bir (sabır/dikkat vb) infinite adj.
çok güzel bir biçimde in fine style adj.
yerkabuğunun yüzeyinde veya çok derin olmayan bir kısmında meydana gelen epigene adj.
çok çabuk/hızlı bir şekilde sharpish adj.
(bir doğal afette) en çok zarar gören worst-hit adj.
çok bencil bir şekilde inatçı wilful adj.
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) show-stopping adj.
çok uzun bir sözcüğe ilişkin hippopotomonstrosesquipedalian adj.
çok uzun bir sözcüğe ait hippopotomonstrosesquipedalian adj.
çok uzun bir sözcük ile ilgili hippopotomonstrosesquipedalian adj.
çok uzun bir sözcükle ilgili hippopotomonstrosesquipedalian adj.
çok sıkı bir şekilde tightishly adj.
(bir şeye) çok miktarda sahip olan big on adj.
çok büyük bir mağazaya ait big-box adj.
çok sayıdaki tek bir tip nesnenin birleşiminden oluşan manifold adj.
çok sayıdaki tek bir tip nesneyi çalıştıran manifold adj.
çok küçük bir ölçekte yürütülen microscale adj.
çok kötü bir şekilde heinously adj.
(yüzeye boya damlatmada olduğu gibi) çok renkli bir dekoratif etkiye sahip olan broken adj.
bütünün çok küçük bir parçasını teşkil eden myriadth adj.
çok küçük bir şeye ait germinal adj.
bir ırk veya etnik gruptan çok fazla üye içeren imbalanced adj.
nispeten küçük olup daha çok sosyal ve şahsi yazışmalarda kullanılan (zarf)mal zarflardan daha küçük ve kare şeklinde bir zarf baronial adj.
çok uluslu bir örgüt veya birlikle ilgili international adj.
çok uluslu bir topluluğa ait society adj.
çok uluslu bir topluluk ile ilgili society adj.
çok uluslu bir topluluk olarak öne çıkan society adj.
çok yağlı bir şekilde oilily adv.
çok fazla bir biçimde countlessly adv.
çok tehlikeli bir şekilde virulently adv.
çok değerli bir şekilde goldenly adv.
çok kötü bir şekilde calamitously adv.
çok seven bir halde dotingly adv.
çok titiz bir biçimde squeamishly adv.
çok resmi bir şekilde ceremoniously adv.
çok akıllı bir biçimde sagaciously adv.
çok soğuk bir biçimde arctically adv.
çok neşeli bir şekilde brighteyedly adv.
çok çekici bir şekilde irresistibly adv.
çok fazla bir şekilde extortionately adv.
çok resmi bir şekilde stiltedly adv.
çok öfkeli bir şekilde lividly adv.
çok şatafatlı bir şekilde sumptuously adv.
çok yönlü bir şekilde sophisticatedly adv.
çok dalmış bir halde raptly adv.
çok pis bir şekilde filthily adv.
çok istekli bir biçimde overzealously adv.
çok değişen bir şekilde kaleidoscopically adv.
çok saygılı bir şekilde reverently adv.
çok uzun bir zaman a month of sundays adv.
çok olumlu bir şekilde highly adv.
çok güzel bir şekilde devastatingly adv.
bir ya da birden çok one or more adv.
çok sakin bir şekilde sleepily adv.
çok zayıflamış bir şekilde emaciatedly adv.
çok eski bir şekilde anciently adv.
çok sevinçli bir şekilde jubilantly adv.
çok büyük bir biçimde howlingly adv.
kendinden çok emin bir şekilde overconfidently adv.
çok samimi bir şekilde from the bottom of one's heart adv.
çok ufak bir halde inappreciably adv.
çok ısrarlı bir şekilde importunately adv.
çok sevimli bir halde adorably adv.
çok kaba bir şekilde swinishly adv.
çok kısa bir zamanda in record time adv.
çok soğuk bir biçimde freezingly adv.
çok samimi bir biçimde inseparably adv.
çok kuvvetli bir biçimde overwhelmingly adv.
çok soğuk bir şekilde frostily adv.
çok düzenli bir halde just so adv.
çok obur bir şekilde insatiately adv.
çok önemli bir şekilde crucially adv.
çok değerli bir şekilde inestimably adv.
çok lezzetli bir halde ambrosially adv.
çok kapsamlı bir şekilde sweepingly adv.
çok süslü bir biçimde ornately adv.
çok dikkatli bir şekilde just so adv.
bir çok açıdan on several counts adv.
çok kısa bir süredir very recently adv.
çok süslü bir biçimde ornamentally adv.
çok düzenli bir şekilde in apple-pie order adv.
çok istekli bir biçimde over-zealously adv.
çok iyi bir biçimde finely adv.
çok uzun bir süredir for a very long time adv.
çok uzak olmayan bir zamanda in the not too distant past adv.
cüzi/çok az bir ücret karşılığında for a nominal fee adv.
çok iyi bir şekilde magnificently adv.
çok iyi bir şekilde gorgeously adv.
çok iyi bir şekilde resplendently adv.
çok iyi bir şekilde splendidly adv.
çok iyi bir şekilde champion [dialect] adv.
çok kötü bir şöhretle nefariously adv.
çok soğuk bir şekilde unhumanly adv.
karısına çok düşkün bir şekilde uxoriously adv.
çok yönlü bir şekilde manifoldly adv.
çok genel bir şekilde grossly adv.
çok geniş bir şekilde grossly adv.
kendinden çok emin bir şekilde overlarge [obsolete] adv.
çok telaşlı bir şekilde overrashly adv.
çok sade bir şekilde oversimply adv.
çok kolay bir şekilde overwell adv.
çok iyi bir halde overwell adv.
çok küçük bir halde infinitesimally adv.
çok benzer bir şekilde close adv.
çok samimi bir biçimde inseparately [obsolete] adv.
kendinden çok emin bir halde presumptuously adv.
kendinden çok emin bir halde presumingly adv.
çok iyi bir şekilde fine adv.
çok iyi bir şekilde first-rate adv.
kendinden çok emin bir halde pretendingly adv.
çok fena bir şekilde desperately adv.
az çok tekrarı (yazılı/söylenen bir şeyin) rehash of prep.
çok küçük miktarda malzeme anlamını veren bir ön ek micr- pref.
çok ince taneli anlamını veren bir ön ek micr- pref.
çok küçük miktarda malzeme anlamını veren bir ön ek micro- pref.
çok ince taneli anlamını veren bir ön ek micro- pref.
çok anlamını veren bir ön ek pluri- pref.
çok kaliteli anlamına gelen bir ön ek super- pref.
çok sayıda anlamına gelen bir ön ek super- pref.
çok miktarda anlamına gelen bir ön ek super- pref.
çok fazla anlamına gelen bir ön ek sur- pref.
urdu, hint ve bengal dillerinde "çok yaşa" anlamına gelen bir son ek zindabad suf.
(çok) telli anlamına gelen bir son ek -chord suf.
çok enerjik bir şekilde like gangbusters expr.
çok agresif bir şekilde like gangbusters expr.
Phrasals
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood about (someone or something) v.
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood about someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood on someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood over someone or something v.
yanından şiddetli/çok hızlı bir şekilde geçmek whip by v.
(bir şey) çok dokunmak cut up about (someone or something v.
(bir şeyi) yapmayı çok istemek admire to (do something) v.
bir şey için ter dökmek/çok çalışmak sweat for v.
bir şey için çok harcamak spend something for something v.
bir şey üzerinde çok çaba sarf etmek/çalışmak labor over something v.
bir şey hakkında çok konuşmak yack something up v.
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak murder on something v.
bir şey üzerinde çok çalışmak labor at something v.
[zamanla) (çok da hoş olmayan) bir şeyi kabullenmek reconcile oneself to something v.
(birine ya da bir şeye) çok yüklenmek crush (up) against (someone or something) v.
birini/bir şeyi çok beğenip istemek drool (all) over someone or something v.
birini/ bir şeyi çok beğenip istemek drool (all) over someone/something v.
birini/bir şeyi çok beğenip istemek drool over someone/something v.
(birinin/bir şeyin bir özelliğinden dolayı) çok değerli/kıymetli olduğunu düşünmek trim (something) from (something else) v.
(birini/bir şeyi bir özelliğinden dolayı) çok değerli/kıymetli saymak trim (something) from (something else) v.
birinden/bir şeyden bir konuda daha çok parlamak exceed someone or something in something v.
(bir şeyden) dolayı çok sevinmek exult over (something) v.
(bir şey) nedeniyle çok sevinmek exult over (something) v.
(birini/bir şeyi) acı çekecek kadar çok istemek weep for (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) acı çekecek kadar çok arzulamak weep for (someone or something) v.
(çok yoğun bir duygudan dolayı) ağlamak weep with (something) v.
(bir habere) çok şaşırmak reel back (from something) v.
(bir iş üzerinde) çok sıkı çalışmak bang (away) at v.
(birine/bir şeye) çok yumuşak/nazik davranmak handle (someone or something) with gloves v.
bir anda çok sinirlenmek go off v.
bir anda birine çok sinirlenmek go off v.
bir anda birine çok sinirlenmek go off on v.
(bir şeyden) çok fazla yemek gorge with (something) v.
bir şeye çok çalışmak grind away v.
(bir şeye) çok çalışmak grind away at (someone or something) v.
bir hedef uğruna çok çalışmak gun for (someone or something) v.
çok çalışarak bir şeyi kovalamak gun for (someone or something) v.
(bir şeye, sonuca) çok yaklaşmak flirt with (something) v.
(bir şeyi başarmayı) çok istemek set on (doing something) v.
(bir şeyi başarmayı) çok istemek set upon (doing something) v.
birine çok fazla bir şey vermek heap something on someone v.
birine çok fazla bir şey yüklemek heap something on someone v.
birine çok fazla bir şey vermek heap something upon someone v.
birine çok fazla bir şey yüklemek heap something upon someone v.
(bir şey) aracılığıyla çok sayıda insanı çekmek pump through (something) v.
sonuca varmak için bir çok unsuru/parçaları birleştirmek put together v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek rocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak rocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek rocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek rocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek rocket to (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak rocket to (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek rocket to (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek rocket to (something or some place) v.
bir şeyi çok uzatmak run something into something v.
birine veya bir şeye birinden veya bir şeyden daha çok değer/önem vermek set someone or something above someone or something v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek skyrocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak skyrocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek skyrocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek skyrocket into (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek skyrocket to (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak skyrocket to (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) getirmek skyrocket to (something or some place) v.
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek skyrocket to (something or some place) v.
çok üşümüş birini/bir şeyi ısıtmak thaw out v.
(birini bir şeyden) çok yemeye zorlamak stuff into (something) v.
(birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek stuff into (something) v.
(bir şeye) çok yaklaşmak zero in on (something) v.
bir şeye çok yakın olmak verge upon something v.
bir şeye çok benzemek verge upon something v.
bir şeye çok yakın olmak verge on something v.
bir şeye çok benzemek verge on something v.
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak jam with (something) v.
kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak jam with (something) v.
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak jam with (something) v.
bir şeyi bir şeyden çok dikkatlice çıkarmak edge something out of something v.
bir şeyi bir şeyden çok dikkatlice çıkarmak edge somethingout v.
çok hızlı bir şekilde geçmek zoom through v.
bir çok yerden toplamak scrape up v.
bir çok yerden bir araya getirmek scrape up v.
bir çok yerden toplamak scrape up v.
bir çok yerden bir araya getirmek scrape up v.
bir konunun/meselenin üzerinde çok durmak dwell on something v.
çok sayıda bir şeyi olmak abound in something v.
çok sayıda bir şeye sahip olmak abound in something v.
çok sayıda biri/bir şey olmak abound with someone or something v.
çok sayıda birilerine/bir şeye sahip olmak abound with someone or something v.
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek adore for doing v.
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek adore for doing v.
bir şeyini çok beğenmek adore for having v.
bir şeyini çok sevmek adore for having v.
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek adore for doing v.
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek adore for doing v.
bir şeyini çok beğenmek adore for having v.
bir şeyini çok sevmek adore for having v.
bir şeyi çok istemek aspire to something v.
(bir şey) üzerinde durmaksızın/çok sıkı çalışmak bang away at (something) v.
(birini/bir şeyi) çok sevmek care about (someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak care about (someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok değer vermek care about (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) çok sevmek care for (someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak care for (someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok değer vermek care for (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle ilgili) çok katı/sert olmak clamp down (on someone or something) v.
(bir şeyleri) alıp koyarken çok ses çıkartmak clatter around v.
(birine/bir şeye) çok yakın close by (somebody/something) v.
(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak come close (to something/to doing something) v.
(bir şeye) çok ihtiyacı olmak cry for (something) v.
(bir şeye) çok ihtiyacı olmak cry out for (something) v.
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak dote on (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) çok sevmek dote on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok düşkün olmak dote over (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) çok sevmek dote over (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) çok düşünmek dwell upon (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) çok düşünmek dwell on (someone or something) v.
(bir konuda) daha çok parlamak exceed in v.
(bir şeyde) çok iyi olmak excel at (something) v.
(bir şeyde) çok başarılı olmak excel at (something) v.
(bir şeyde) çok iyi olmak excel in (something) v.
(bir şeyde) çok başarılı olmak excel in (something) v.
(bir şeye) çok sevinmek exult at (something) v.
(bir şeyden dolayı) çok mutlu olmak exult at (something) v.
(bir şeye) çok sevinmek exult in (something) v.
(bir şeyden dolayı) çok mutlu olmak exult in (something) v.
(birine/bir şeye) çok sinirlenmek freak out (over someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok kızmak freak out (over someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok sinirlenmek freak out (at someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok kızmak freak out (at someone or something) v.
(birine/bir şeye) çok para dökmek fritter something away (on someone or something) v.
bir şeyle tek seferde çok az ilgilenmek chip away (at) v.
bir şeyle ilgili tek seferde çok az başarı sağlamak chip away (at) v.
birini/bir şeyi çok istemek hanker after someone or something v.
birini/bir şeyi çok arzulamak hanker after someone or something v.
birini/bir şeyi çok istemek hanker for someone or something v.
birini/bir şeyi çok arzulamak hanker for someone or something v.
(bir şeyi) çok istemek hanker after (something) v.
(bir şeyi) çok arzulamak hanker after (something) v.
(bir şeyi) çok istemek hanker for (something) v.
(bir şeyi) çok arzulamak hanker for (something) v.
(bir şeyden dolayı) çok sevinmek jump from (something) v.
(bir şey) için/uğruna çok çalışmak labor for (something) v.
(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek load (something) with (something) v.
(bir şeyi) çok fazla (bir şeyle) doldurmak load (something) with (something) v.
(birini/bir şeyi) çok istemek long for (someone or something) v.
(birine) bir sürü/çok miktarda (bir şey) vermek ply (one) with (something) v.
(çok bir şey) kazanmak rake in (something) v.
(bir şeye) çok sevinmek rejoice at (something) v.
(bir şeye) çok sevinmek rejoice in (something) v.
(bir şeye) çok sevinmek rejoice over (something) v.
(birini/bir şeyi) olumsuz/fena/çok kötü eleştirmek rip (someone or something) to shreds v.
çok hızlı bir şekilde (bir duruma) gelmek/getirmek rocket to v.
(bir şeyden) çok yemek scarf out (on something) v.
(bir şeyi) çok istemek scream for (something) v.