|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
yalnız bir ucu açık oyuk yer |
caecum n.
|
|
2 |
General |
darmadağın bir yer |
shambles n.
|
|
3 |
General |
tımarhane gibi bir yer |
bedlam n.
|
|
4 |
General |
havanın belli bir yere doğru yer değiştirmesi |
current n.
|
|
5 |
General |
bulunduğu veya olduğu yer (bir kimsenin/bir şeyin) |
whereabouts n.
|
|
6 |
General |
kazık bir yer |
gyp joint n.
|
|
7 |
General |
kıtaya yakın büyüklükte bir yer |
subcontinent n.
|
|
8 |
General |
bir firmanın merkezinin yer değiştirmesi |
transfer of the seat of a firm n.
|
|
9 |
General |
bir yer veya mekandan çıkmak için kullanılan yer |
ascent n.
|
|
10 |
General |
karmakarışık bir yer |
shambles n.
|
|
11 |
General |
bir malın üretildiği yer |
origin n.
|
|
12 |
General |
içinden veya üstünden bir sıvının geçtiği yer |
road n.
|
|
13 |
General |
bir grup insanın oturduğu yer |
homeland n.
|
|
14 |
General |
bir yer veya halka özgü hastalık |
endemic n.
|
|
15 |
General |
biçme makinesi vb´nin bir geçişte kestiği yer |
swath n.
|
|
16 |
General |
çok gürültülü ve kargaşalı bir yer |
bedlam n.
|
|
|
17 |
General |
başını sokacak bir yer |
a roof over one's head n.
|
|
18 |
General |
bir bölgede oturan insanların tartışmak veya eğlenmek için bir araya geldikleri yer |
community center n.
|
|
19 |
General |
özellikle belirli bir olayın oluştuğu veya geçtiği yer |
locale n.
|
|
20 |
General |
tam sarışınlara göre bir yer |
real blonds paradise n.
|
|
21 |
General |
incilde yer alan bir karakter |
laban n.
|
|
22 |
General |
yer (bir olayın geçtiği) |
locale n.
|
|
23 |
General |
bir şirketin merkezinin yer değiştirmesi |
transfer of the seat of a company n.
|
|
24 |
General |
sayfa sırasına göre bir kitap veya broşürde yer alan konuları gösteren liste |
table of contents n.
|
|
25 |
General |
yer (gazetede bir konuya ayrılan) |
spread n.
|
|
26 |
General |
ayrı bir yer |
a space apart n.
|
|
27 |
General |
insanların buluşmayı veya bir şey kurmayı kararlaştırdıkları herhangi bir yer |
venue n.
|
|
28 |
General |
kalbinde veya zihninde bir kimseye yüksek yer verme |
enthroning n.
|
|
29 |
General |
etraf (bir yer için) |
outskirts n.
|
|
30 |
General |
çok sıcak bir yer |
furnace n.
|
|
31 |
General |
bir şeyin bulunduğu yer |
location n.
|
|
32 |
General |
yolsuzluk (bir yer vb) |
pathlessness n.
|
|
33 |
General |
bir yer veya zamanda ölenlerin isim listesi |
necrology n.
|
|
34 |
General |
başka bir yer |
someplace else n.
|
|
35 |
General |
dirsekte bir şeye çarpınca kolun karıncalanmasına sebep olan sinirin geçtiği yer |
crazy bone n.
|
|
36 |
General |
çok güzel ve rahat bir yer |
shangri-la n.
|
|
|
37 |
General |
bir olayın geçtiği yer |
locale n.
|
|
38 |
General |
başka bir yere hareket etmeyi beklerken insanlar kısa süreyle otursun veya dinlensinler diye tasarlanmış yer |
lounge n.
|
|
39 |
General |
başka bir yer |
some other place n.
|
|
40 |
General |
bir başka yer |
some other place n.
|
|
41 |
General |
ancak bir kişinin sığabileceği çekmece benzeri kompartmanlar halinde uyunacak yer |
capsule hotel n.
|
|
42 |
General |
büyük bir yer |
a big place n.
|
|
43 |
General |
rahat bir yer |
a comfortable place n.
|
|
44 |
General |
tatsız bir yer |
an unpleasant place n.
|
|
45 |
General |
bir yerin/kültürün kalbinin attığı yer |
heartland n.
|
|
46 |
General |
bir etkinliğin gerçekleştiği yer |
venue n.
|
|
47 |
General |
benzersiz bir yer |
a unique place n.
|
|
48 |
General |
yalnız bir ucu açık oyuk yer |
cecum n.
|
|
49 |
General |
kalacak bir yer |
somewhere to stay n.
|
|
50 |
General |
insan çabasıyla dünyanın daha yaşanılabilir bir yer haline getirileceğine inanan görüş |
meliorism n.
|
|
51 |
General |
italya'da bir yerleşim yer |
tres n.
|
|
52 |
General |
göze çarpan bir yer |
a prominent place n.
|
|
53 |
General |
görünen bir yer |
a prominent place n.
|
|
54 |
General |
dramatik bir hikaye içinde yer alan mizahi içerik veya karakterler |
comic relief n.
|
|
55 |
General |
oklahoma eyaletinin merkezinde yer alan ve küçük kabilelerden oluşan kızıldereli konfederasyonunun bir üyesi |
caddo n.
|
|
56 |
General |
fransa pireneler' de yer alan bir azınlık grup |
cagot n.
|
|
57 |
General |
belli bir faaliyet veya hizmette uzmanlaşmış yer |
center n.
|
|
58 |
General |
belli bir faaliyet veya hizmette uzmanlaşmış yer |
centre n.
|
|
59 |
General |
bir şeyin bol bulunduğu yer |
central n.
|
|
60 |
General |
bir arma levhası üzerinde yer alan figür |
charge n.
|
|
61 |
General |
uzak bir yer |
nowhere n.
|
|
62 |
General |
bir amacı destekleyen yer |
nurse n.
|
|
63 |
General |
belirli bir uygulama veya düşüncenin merkezi olan yer |
nest n.
|
|
64 |
General |
yaşanılmayacak kötü bir yer veya durum |
the pits n.
|
|
65 |
General |
amerika kıtasında yer alan ülkelerin aralarındaki siyasi ve ekonomik birliği kutladıkları bir gün |
pan american day n.
|
|
66 |
General |
güneydoğu asya'da, bengal körfezi kıyısında yer alan bir ülke |
union of burma n.
|
|
67 |
General |
(bir kurumda) paranın tutulduğu yer |
chest n.
|
|
68 |
General |
bir işe tahsis edilmiş yer |
layout n.
|
|
69 |
General |
kanada'nın doğusunda quebec'in güneyinde yer alan bir şehir |
jonquière n.
|
|
70 |
General |
kuzey amerika'nın kuzeybatısında yer alan bir eyalet |
last frontier n.
|
|
71 |
General |
suriye'nin batı bölümünde yer alan bir sahil kenti |
latakia n.
|
|
72 |
General |
(hindistan'da) eskiden özellikle büyük bir eyaleti yöneten, mertebe olarak racanın üstünde yer alan kral veya prens |
maharaja n.
|
|
73 |
General |
mertebe olarak racanın üstünde yer alan ve eyalet yöneten kral veya prense verilen bir unvan |
maharaja n.
|
|
74 |
General |
genellikle gizemli bir posta alınıp sakini olunmayan adres veya yer |
mail drop n.
|
|
75 |
General |
genellikle gizemli bir posta alınıp sakini olunmayan adres veya yer |
maildrop n.
|
|
76 |
General |
sulawesi adası'nın güneybatısında yer alan makassar liman kentinde ve bu kentin çevresinde yaşayan endonezyalı bir halka mensup kimse |
makassarese n.
|
|
|
77 |
General |
yan yana bulunan bir dizi yer |
vianage n.
|
|
78 |
General |
birbirine yakın konumlanmış ve grup olarak kabul edilen bir dizi yer |
vicinage n.
|
|
79 |
General |
çatı teknesi veya küvet gibi bir tesisatın altında yer alan su toplama haznesi |
safe n.
|
|
80 |
General |
bir şeyin olmadığı yer |
blank n.
|
|
81 |
General |
bir sayfadaki basılı ve yazılı materyalin çevresinde yer alan boşluk |
margent n.
|
|
82 |
General |
batı-orta rusya'da, volga havzasının orta kısmında yer alan, rusya federasyonu'na bağlı bir cumhuriyet |
mari el republic n.
|
|
83 |
General |
bir hayvanın genellikle gözlerinin üzerinde yer alan, yüzün rengine zıt olan kısım |
mask n.
|
|
84 |
General |
şarabın barda veya masalarda servis edildiği bir yer |
wine vault n.
|
|
85 |
General |
muhteşem veya olağandışı bir güzelliğin bulunduğu yer |
wonderland n.
|
|
86 |
General |
bir faaliyet veya ilgi alanının merkezi olarak görülen yer |
mekka n.
|
|
87 |
General |
bazı memeli deniz hayvanlarının kafasında bulunup sesle yer belirlemeye yaradığı düşünülen yuvarlak bir organ |
melon n.
|
|
88 |
General |
bir kimsenin evi idare ettiği yer |
menage n.
|
|
89 |
General |
buckinghamshire'ın mentmore köyünde yer alan 19. yüzyıldan kalma bir ingiliz malikanesi |
mentmore n.
|
|
90 |
General |
bazı yumuşakçaların ağız kısmında yer alan bir tür çıkıntı |
mentum n.
|
|
91 |
General |
kayalıklara oyulmuş tarihöncesinden kalma çok sayıda evin bulunduğu, güneybatı kolorado'da yer alan bir ulusal park |
mesa verde national park n.
|
|
92 |
General |
güneybatı asya'da, dicle ve fırat nehirleri arasında yer alan bir bölge |
mesopotamia n.
|
|
93 |
General |
uzun devirli bir taş plakta yer alan dar oluk |
microgroove n.
|
|
94 |
General |
bir şeyin keşfedildiği yer |
home n.
|
|
95 |
General |
bir şeyin kurulduğu yer |
home n.
|
|
96 |
General |
bir şeyin geliştirildiği yer |
home n.
|
|
97 |
General |
bir şeyin tanıtıldığı yer |
home n.
|
|
98 |
General |
fransa'nın charente bölgesinde yer alan bir komün |
mouton n.
|
|
99 |
General |
new york kentinde yer alan bir sahne sanatları merkezi |
lincoln center n.
|
|
100 |
General |
normandiya yer isimlerinden türetilmiş bir soyad |
lucy n.
|
|
101 |
General |
yer adlarında kullanılan bir terim |
muir n.
|
|
102 |
General |
bir topluluğun değer yapıları ile geçmiş tecrübeleri arasında yer alan ve genellikle sanat aracılığıyla ifade bulan ilişki |
mythus n.
|
|
103 |
General |
fransız polis memuru bir sırtta yer alan kaya zirvesi |
gendarme n.
|
|
104 |
General |
yer isminden türetilmiş bir kişi adı |
gentilic n.
|
|
105 |
General |
ocak veya şömine önünde yer alan korunaklı bir alan |
logie [scotland] n.
|
|
106 |
General |
bir turda uğrak yer ve rotalar |
road n.
|
|
107 |
General |
belirli bir sektörde birbiriyle ilişkili unsurların yer aldığı grup |
basket n.
|
|
108 |
General |
belirli bir yer |
dot n.
|
|
109 |
General |
bir soylunun yaşadığı yer |
adney n.
|
|
110 |
General |
dini ve askeri bir şövalye tarikatında komutan kontrolü altındaki arazi ve mülkleri bulunduran yer |
commandery n.
|
|
111 |
General |
dini ve askeri bir şövalye tarikatında komutan kontrolü altındaki arazi ve mülkleri bulunduran yer |
commandry n.
|
|
112 |
General |
dini ve askeri bir şövalye tarikatında komutan kontrolü altındaki arazi ve mülkleri bulunduran yer |
commendatory [obsolete] n.
|
|
113 |
General |
bir şeyin unutulduğu yer |
dustbin n.
|
|
114 |
General |
bir şeyin unutulduğu yer |
dustheap n.
|
|
115 |
General |
lizbon'da yer alan bir köprü |
ponte 25 de abril n.
|
|
116 |
General |
iskoç-ingiliz sınırında yer alan ufak bir ortaçağ kulesi |
peel n.
|
|
117 |
General |
cheapside ve cornhill arasında yer alan bir cadde |
poultry n.
|
|
118 |
General |
sonradan eklenecek bir şeye yer açmak için klavyeyle geçici olarak bırakılan boşluk |
deadwood n.
|
|
119 |
General |
baskın bir kişi veya grubun kontrolünde olan yer |
fiefdom n.
|
|
120 |
General |
eski tip toplu tabancalarda silindirin arkasında yer alan metal bir aksam |
gate n.
|
|
121 |
General |
sepet yapımında kullanılan söğütlerin yetiştirildiği bir yer |
osier bed n.
|
|
122 |
General |
orta çağ müzik teorisinde yer alan sekiz makamdan birinde bulunan bir aralık |
participant n.
|
|
123 |
General |
üç yaşındaki atların yer aldığı geleneksel bir at yarışı |
preakness n.
|
|
124 |
General |
suçluların bir araya geldiği yer |
rookery [uk] n.
|
|
125 |
General |
(politik bir oluşumda) yer alma hakkı |
seat n.
|
|
126 |
General |
toprağın altındaki bir sıvının yavaşça yüzeye çıktığı ve sıklıkla bir havuz oluşturduğu yer |
seep n.
|
|
127 |
General |
bir şeyin kaynağı olan yer |
seminary n.
|
|
128 |
General |
belirli bir şeye ev sahipliği yapan yer |
seminary n.
|
|
129 |
General |
öncesinde bir parçası olarak içinde yer aldığı yayınlanmış dergi veya kitaptan sonrasında ayrı olarak tekrar basılan yazı |
separatum n.
|
|
130 |
General |
bir şeyin dibinde yer alan şey |
shadow n.
|
|
131 |
General |
tam ortasında bir "y" tasviri yer alan arma |
shakefork n.
|
|
132 |
General |
wight adası ile ingiltere'nin güneyi arasında yer alan dar bir kanal |
solent n.
|
|
133 |
General |
bir şehir veya yoğun nüfuslu mahallede yer alan oldukça küçük park |
pocket park n.
|
|
134 |
General |
londra'da önemli ingiliz şairlerinin anıtlarının yer aldığı bir köşe |
poets' corner n.
|
|
135 |
General |
(belirli bir oryantasyon noktasında) güneybatıda yer alan bölgeler/ülkeler |
southwest n.
|
|
136 |
General |
ana kalıp veya cetvelin kenarının, bir geminin kavisli bir parçası boyunca yer alan noktalara olan mesafelerini gösteren sayılar |
spiling n.
|
|
137 |
General |
iki ucunda yarım top yer alan çubuklu bir mermi |
stang ball n.
|
|
138 |
General |
(küçük bir gölde) akıntının hızlandığı yer |
stickle [dialect] n.
|
|
139 |
General |
shropshire'da yer alan bir kale |
stokesay castle n.
|
|
140 |
General |
mikroskop tablası altında yer alan bir donatı |
substage n.
|
|
141 |
General |
armalı kalkanın her bir kenarında yer alan desen |
supporter n.
|
|
142 |
General |
londra'da yer alan bir malikane |
syon house n.
|
|
143 |
General |
bir şeyi yer yer katmak |
work something in v.
|
|
144 |
General |
karıncalanmak (vücutta bir yer) |
tingle v.
|
|
145 |
General |
yabancı olmak (bir yer birine) |
be a stranger to v.
|
|
146 |
General |
yükselmek (bir yer üzerinde/bir yere) |
soar v.
|
|
147 |
General |
bir şeyde bir öğe yer yer bulunmak |
be shot through with v.
|
|
148 |
General |
belirli bir yer boyunca yayılıvermek (ağrı) |
shoot v.
|
|
149 |
General |
bir adım önünde yer almak |
be one step ahead of v.
|
|
150 |
General |
gece uyuyacak bir yer bulmak |
bed down some place v.
|
|
151 |
General |
daha güvenli bir yer bulmak |
find a safer place v.
|
|
152 |
General |
ruhsatlı bir yer işletmek |
run a licensed place v.
|
|
153 |
General |
hafızasında önemli bir yer tutmak |
still linger strongly in one's memory v.
|
|
154 |
General |
bir yer aramak |
seek a place v.
|
|
155 |
General |
bir yer aramak |
look for a place v.
|
|
156 |
General |
dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek |
make the world a better place v.
|
|
157 |
General |
yeni bir yer keşfetmek |
explore a new place v.
|
|
158 |
General |
güzel bir yer kiralamak |
hire a nice place v.
|
|
159 |
General |
bir toplantıya katılmak veya oy kullanmak yahut oyunda yer almak üzere bir yere gitmek |
turn out v.
|
|
160 |
General |
yüzünü buruşturmak (korku/acı nedeniyle) vücudunda bir yer seğirmek |
flinch v.
|
|
161 |
General |
(yer döşeme levhalarını) simetrik bir etki yaratacak şekilde eşleştirmek |
book-match v.
|
|
162 |
General |
bir yer boyunca yerleştirmek |
line v.
|
|
163 |
General |
bir yer boyunca yerleştirilmek |
line v.
|
|
164 |
General |
canlandırıcı veya hoş bir şeyin akılda yer etmesi |
drink v.
|
|
165 |
General |
önemli bir yer kazanmak |
preempt v.
|
|
166 |
General |
oturacak yeni bir yer vermek |
seat v.
|
|
167 |
General |
(mağazayı) gezilip ürün bakılacak bir yer olarak sunmak |
showroom v.
|
|
168 |
General |
belirli bir zaman veya yer için planlamak |
slate v.
|
|
169 |
General |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) v.
|
|
170 |
General |
(bir hayvana) kalacak yer sağlamak |
sort v.
|
|
171 |
General |
(bir tartışmada) karşıda yer almak |
square [obsolete] v.
|
|
172 |
General |
(partnersiz şekilde) bir etkinlikte yer almak |
stag v.
|
|
173 |
General |
(bir oluşumda) yer almak |
stand v.
|
|
174 |
General |
özgü (bir yer veya halka) |
endemic in adj.
|
|
175 |
General |
kalbinde veya zihninde bir kimseye yüksek yer verilmiş |
enthroned adj.
|
|
176 |
General |
bir takıma veya grubun üyesi olmakla beraber o anki uğraşlarında yer almayan |
nonplaying adj.
|
|
177 |
General |
bir takıma veya grubun üyesi olmakla beraber o anki uğraşlarında yer almayan |
non-playing adj.
|
|
178 |
General |
zarf, kartpostal gibi bir şeyin üzerinde yer alan (pul) |
on entire adj.
|
|
179 |
General |
kuzeydoğu polonya'da yer alan bir bölge olan masuria'ya veya bu bölgenin sakinlerine ait |
masurian adj.
|
|
180 |
General |
kuzeydoğu polonya'da yer alan bir bölge olan masuria veya bu bölgenin sakinleri ile ilişkili |
masurian adj.
|
|
181 |
General |
bir rotanın ilk ve son fazlarının arasında yer alan kısmına ilişkin |
midcourse adj.
|
|
182 |
General |
(karakterli ve fonetik yazım arasında yer alan) bir yazı biçimi ile ilgili |
iconomatic adj.
|
|
183 |
General |
(karakterli ve fonetik yazım arasında yer alan) bir yazı biçimine ait |
iconomatic adj.
|
|
184 |
General |
(karakterli ve fonetik yazım arasında yer alan) bir yazı biçimi ile ilgili |
ikonomatic adj.
|
|
185 |
General |
(karakterli ve fonetik yazım arasında yer alan) bir yazı biçimine ait |
ikonomatic adj.
|
|
186 |
General |
bir şeyin dışında yer alan |
outlying adj.
|
|
187 |
General |
belirli bir sanatçıya yer veren |
starring adj.
|
|
188 |
General |
(bitkinin bir bölümü) diğer organın üzerinde yer alan |
superior adj.
|
|
189 |
General |
başka bir yer |
elsewhere adv.
|
|
190 |
General |
herhangi bir yer |
anywhere adv.
|
|
191 |
General |
nowhere (hiçbir yer) kelimesinin bir söylenişi |
nowheres adv.
|
|
192 |
General |
herhangi bir yer için |
for anywhere adv.
|
|
193 |
General |
burada bir yer |
here somewhere adv.
|
|
194 |
General |
herhangi bir yer |
owher [obsolete] adv.
|
|
195 |
General |
(bir yer)den |
from prep.
|
|
196 |
General |
herhangi bir yer |
anyplace pron.
|
|
197 |
General |
herhangi bir yer |
wherever pron.
|
|
198 |
General |
halkalı bileşiklerde orta konum veya ortada yer alan grup için kullanılan bir ön ek |
mes- pref.
|
|
199 |
General |
halkalı bileşiklerde orta konum veya ortada yer alan grup için kullanılan bir ön ek |
meso- pref.
|
|
200 |
General |
(belirli bir tür veya sınıfın) tamamen içinde yer almayan anlamına gelen bir ön ek |
demi- pref.
|
|
201 |
General |
yer, zemin veya toprak anlamını veren bir ön ek |
ge- pref.
|
|
202 |
General |
dorsal bölümde yer alan anlamına gelen bir ön ek |
supra- pref.
|
|
203 |
General |
sırt tarafında yer alan anlamına gelen bir ön ek |
supra- pref.
|
|
204 |
General |
üst bölümde yer alan anlamına gelen bir ön ek |
supra- pref.
|
|
205 |
General |
yer isimlerinde kullanılan bir son ek |
-more suf.
|
|
206 |
General |
(albania gibi) yer isimlerinde kullanılan bir son ek |
-ia suf.
|
|
207 |
General |
patolojik rahatsızlıklarda yer alan bir son ek |
-ia suf.
|
|
208 |
General |
bitki cinslerinde yer alan bir son ek |
-ia suf.
|
|
209 |
General |
(reptilia gibi) zoolojik sınıflarda yer alan bir son ek |
-ia suf.
|
|
210 |
General |
sözcük sonunda yer alan e veya ie sesi düşünce kullanılan bir son ek |
-ing suf.
|
|
Phrasals |
|
211 |
Phrasals |
(bir yer) kökenli olmak |
hail from (some place) n.
|
|
212 |
Phrasals |
(bir şeyi) yer yer (bir şeyle) süslemek |
intersperse (something) between (something) v.
|
|
213 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden başka bir yer) götürmek |
convey (something) from (someone or something) v.
|
|
214 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden başka bir yer) götürmek |
convey (something) from (someone or sth) to (someone or sth) v.
|
|
215 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden başka bir yer) götürmek |
convey (something) to (someone or something) v.
|
|
216 |
Phrasals |
bir kategorinin içinde yer almak |
come within something v.
|
|
217 |
Phrasals |
(biriyle) yer, veya bir eşyayı değiştirmek |
change (something) with (someone) v.
|
|
218 |
Phrasals |
yatacak bir yer bulmak |
bed down v.
|
|
219 |
Phrasals |
(bir yer) -ile kaynamak |
crawling with someone v.
|
|
220 |
Phrasals |
(biri ya da bir şeyle) yer değiştirmek |
give way to v.
|
|
221 |
Phrasals |
(belli bir duyguyla) yer çökmek |
cower down with (some emotion) v.
|
|
222 |
Phrasals |
(bir yer) boyunca çabucak seyahat etmek |
cruise through (something) v.
|
|
223 |
Phrasals |
bir yer boyunca çabucak seyahat etmek |
cruise through v.
|
|
224 |
Phrasals |
(bir yeri başka bir yer) için terk etmek |
desert (someone or something) for (someone or something) v.
|
|
225 |
Phrasals |
(bir yerden başka bir yer) için ayrılmak |
desert (someone or something) for (someone or something) v.
|
|
226 |
Phrasals |
(bir yeri başka bir yer) için terk etmek |
desert (someone or something) to (someone or something) v.
|
|
227 |
Phrasals |
(bir yerden başka bir yer) için ayrılmak |
desert (someone or something) to (someone or something) v.
|
|
228 |
Phrasals |
tekerlekli bir araçla bir yer boyunca gitmek |
roll down v.
|
|
229 |
Phrasals |
fiziksel bir yayının içerisinde yer almak |
print (something) in (something else) v.
|
|
230 |
Phrasals |
dolu olan bir şeyde boş yer yaratmak |
free up v.
|
|
231 |
Phrasals |
bir şeyde yer açmak |
free up v.
|
|
232 |
Phrasals |
bir şeyde yer açılmasını sağlamak |
free up v.
|
|
233 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şey/yer) boyunca dağıtmak |
diffuse (something) through (something) v.
|
|
234 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şey/yer) boyunca yaymak |
diffuse (something) through (something) v.
|
|
235 |
Phrasals |
(birinin veya bir olayın yer aldığı) sahneye geri dönmek |
cut back to (someone or something) v.
|
|
236 |
Phrasals |
(bir yer veya şey) için savaşmak |
battle for v.
|
|
237 |
Phrasals |
(bir yer veya şey) için savaş vermek |
battle for v.
|
|
238 |
Phrasals |
(bir yer veya şey) için mücadele etmek |
battle for v.
|
|
239 |
Phrasals |
ortak bir girişimde/teşebbüste yer almak |
go in v.
|
|
240 |
Phrasals |
(bir şey/yer) boyunca hızla ilerlemek |
hurtle through (something) v.
|
|
241 |
Phrasals |
son hızla bir yer boyunca ilerlemek |
hurtle through something v.
|
|
242 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında yer vermek |
list (someone or something) as one of (someone or something) v.
|
|
243 |
Phrasals |
oyuncuya farklı bir proje kadrosunda tekrar yer/rol vermek |
recast in (something) v.
|
|
244 |
Phrasals |
birine kötü bir yer tahsis etmek |
relegate someone to something v.
|
|
245 |
Phrasals |
birine/bir havana yanında kalacak yer vermek |
take someone or an animal in v.
|
|
246 |
Phrasals |
birine/bir hayvana yanında kalacak yer sağlamak |
take someone or an animal in v.
|
|
247 |
Phrasals |
(bir şeyi birinin) hafızasında yer ettirmek |
imprint (something) in (someone) v.
|
|
248 |
Phrasals |
(bir şeyi birinin) hafızasında yer ettirmek |
imprint (something) into (someone) v.
|
|
249 |
Phrasals |
bir şeyi birinin hafızasında yer ettirmek |
imprint something on someone v.
|
|
250 |
Phrasals |
bir şeyi birinin hafızasında yer ettirmek |
imprint something onto someone v.
|
|
251 |
Phrasals |
bir şeyi birinin hafızasında yer ettirmek |
imprint something into something v.
|
|
252 |
Phrasals |
planında/programında bir şey için yer açmak |
work in v.
|
|
253 |
Phrasals |
planında/programında bir şey için yer açmak |
work into v.
|
|
254 |
Phrasals |
bir şeyde yer almak |
partake of something v.
|
|
255 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) yer yer görünmek |
peer out at (someone or something) v.
|
|
256 |
Phrasals |
bir şeyin arkasından (birine/bir şeye) yer yer belli olmak |
peer out at (someone or something) v.
|
|
257 |
Phrasals |
programında biri/bir şey için programında yer açmak |
pen in v.
|
|
258 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) başka kıyafetler, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek |
picture (someone or something) inside of (something) v.
|
|
259 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) başka kıyafetler, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek |
picture (someone or something) in (something) v.
|
|
260 |
Phrasals |
birini/bir şeyi başka bir şey, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek |
picture someone in something v.
|
|
261 |
Phrasals |
(bir şey/yer) boyunca duyulmak |
resound through (something or some place) v.
|
|
262 |
Phrasals |
(bir şey/yer) boyunca çınlamak |
resound through (something or some place) v.
|
|
263 |
Phrasals |
(bir şey/yer) boyunca yankılanmak |
resound through (something or some place) v.
|
|
264 |
Phrasals |
(bir şey/yer) boyunca hızla hareket etmek |
swarm through (something or some place) v.
|
|
265 |
Phrasals |
(bir şey/yer) boyunca çınlamak |
resound throughout (something or some place) v.
|
|
266 |
Phrasals |
(bir şey/yer) boyunca yankılanmak |
resound throughout (something or some place) v.
|
|
267 |
Phrasals |
bir şeye yer/pay bırakmak |
allow something for something v.
|
|
268 |
Phrasals |
bir şeye yer/pay bırakmak |
allow something for something v.
|
|
269 |
Phrasals |
bir şeyde yer almak |
appear in something v.
|
|
270 |
Phrasals |
bir performansta/gösteride yer almak |
appear in something v.
|
|
271 |
Phrasals |
(birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir yer ayırmak |
book (one) on (something) v.
|
|
272 |
Phrasals |
(birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir yer rezerve etmek |
book (one) on (something) v.
|
|
273 |
Phrasals |
(bir şeyin) öğelerine yer vermek |
borrow from (something) v.
|
|
274 |
Phrasals |
(bir şeyde) önemli yer vermek |
build into (something) v.
|
|
275 |
Phrasals |
(kendine) bir yer edinmek |
carve out v.
|
|
276 |
Phrasals |
bütçede (bir şey için) yer açmak |
budget for v.
|
|
277 |
Phrasals |
başkalarına yer açmak için (bir şeyin) yerini değiştirmek |
move up v.
|
|
278 |
Phrasals |
(bir şeyle başka bir şeyin) arasında yer almak/gelmek |
come between (something and something else) v.
|
|
279 |
Phrasals |
(bir yer) üzerinden gelmek |
come through v.
|
|
280 |
Phrasals |
(birine bir şeyde) yer vermek |
count (one) in on (something) v.
|
|
281 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir şeyde) yer bırakmamak |
crowd (someone or something) out of (something) v.
|
|
282 |
Phrasals |
(bir şey) kapsamında yer almak |
fall within (something) v.
|
|
283 |
Phrasals |
bir şeyde yer almak |
figure in something v.
|
|
284 |
Phrasals |
birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca eşlik etmek |
guide someone or something across (something) v.
|
|
285 |
Phrasals |
birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca yol göstermek |
guide someone or something across (something) v.
|
|
286 |
Phrasals |
birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca rehberlik etmek |
guide someone or something across (something) v.
|
|
287 |
Phrasals |
(birinin bir yerde/şeyde) sağlam yer edinmesine yardım etmek |
help (someone) get a foothold in (something) v.
|
|
288 |
Phrasals |
(birinin bir şeyde) yer edinmesine yardım etmek |
help (someone) get a foothold in (something) v.
|
|
289 |
Phrasals |
(birine bir şeyde) yer vermek |
include (one) in (something) v.
|
|
290 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir topluluk/grup) içinde yer vermek |
include (someone or something) among (something) v.
|
|
291 |
Phrasals |
(bir şeyin) arkasında yer almak |
lay behind (something) v.
|
|
292 |
Phrasals |
kökeni (bir yer/bir şey) olmak |
originate from (some place or something) v.
|
|
293 |
Phrasals |
kökeni (bir yer/bir şey) olmak |
originate in (some place or something) v.
|
|
294 |
Phrasals |
(bir şeye bir yer/bir şey boyunca) kılavuzluk/pilotluk/kaptanlık etmek |
pilot (something) through (something or some place) v.
|
|
295 |
Phrasals |
(bir şeye bir yer/bir şey boyunca) rota vermek |
pilot (something) through (something or some place) v.
|
|
296 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şey/bir yer boyunca) yönlendirmek |
pilot (something) through (something or some place) v.
|
|
297 |
Phrasals |
(birileri/bir şeyler) arasında yer almak/sayılmak |
rank among (someone or something) v.
|
|
298 |
Phrasals |
oyuncuya farklı bir proje kadrosunda tekrar yer/rol vermek |
recast in v.
|
|
299 |
Phrasals |
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) dalga dalga yayılmak |
ripple through (something) v.
|
|
300 |
Phrasals |
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) söylentilerle/mırıldanmalarla yayılmak |
ripple through (something) v.
|
|
301 |
Phrasals |
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) küçük küçük/kulaktan kulağa yayılmak |
ripple through (something) v.
|
|
302 |
Phrasals |
(bir şeyle/bir yerle başka bir şey/bir yer) arasında mekik dokumak |
shuttle from (something or some place) to (something or some place) v.
|
|
303 |
Phrasals |
(bir şeyle/bir yerle başka bir şey/bir yer) arasında gidip gidip gelmek |
shuttle from (something or some place) to (something or some place) v.
|
|
304 |
Phrasals |
(bir şeyle/bir yerle başka bir şey/bir yer) arasında mekik dokutmak |
shuttle from (something or some place) to (something or some place) v.
|
|
305 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanında/tarafında yer almak |
side with (someone or something) v.
|
|
306 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/yer almak |
stand behind (someone or something) v.
|
|
307 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle birinin/bir şeyin) arasında durmak/yer almak |
stand between (someone or something) and (someone or something) v.
|
|
308 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir yerde) kalacak yer sağlamak |
take (someone or something) into (something or some place) v.
|
|
309 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer boyunca) ağır adımlarla yürümek |
tramp through (something or some place) v.
|
|
310 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca seyahat etmek |
travel across (something or some place) v.
|
|
311 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca seyahat etmek |
travel through (something or some place) v.
|
|
312 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca yürüyerek seyahat etmek |
trek across (something or some place) v.
|
|
313 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca yürümek |
trek across (something or some place) v.
|
|
314 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca yürüyerek seyahat etmek |
trek through (something or some place) v.
|
|
315 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca yürümek |
trek through (something or some place) v.
|
|
316 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca grup halinde/grupça/topluca yürümek |
troop across (something or some place) v.
|
|
Phrases |
|
317 |
Phrases |
bundan kaçacak bir yer kalmadı |
there's no getting around (something) expr.
|
|
318 |
Phrases |
ya (bir yer) ya ölüm/fiyasko/iflas |
(somewhere or something) or bust expr.
|
|
319 |
Phrases |
aşağıdaki listeden bir yer seçin |
choose a place from the list below expr.
|
|
320 |
Phrases |
aşağıdaki listeden bir yer seç |
choose a place from the list below expr.
|
|
321 |
Phrases |
değişik bir yer |
somewhere different expr.
|
|
322 |
Phrases |
farklı bir yer |
somewhere different expr.
|
|
323 |
Phrases |
herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır |
there is always room at the top [us] expr.
|
|
324 |
Phrases |
bugün (bir yer), yarın bütün dünyaca fethedilecek |
today (some place), tomorrow the world expr.
|
|
Colloquial |
|
325 |
Colloquial |
tam (bir şey) yapılacak yer |
the place to be n.
|
|
326 |
Colloquial |
(bir şey) yapmaya çok uygun/ideal bir yer |
the place to be n.
|
|
327 |
Colloquial |
tam (bir şey) yapmalık yer |
the place to be n.
|
|
328 |
Colloquial |
güvenli bir yer |
a safe place n.
|
|
329 |
Colloquial |
hiç hoş olmayan bir yer veya görüntü |
hellscape n.
|
|
330 |
Colloquial |
kimsenin uğramadığı bir yer |
somewhere off the beaten path n.
|
|
331 |
Colloquial |
lüks bir yer |
a high-end place n.
|
|
332 |
Colloquial |
sessiz bir yer |
a quiet place n.
|
|
333 |
Colloquial |
tehlikelerle dolu bir yer |
a perilous place n.
|
|
334 |
Colloquial |
yeni bir yer |
a new place n.
|
|
335 |
Colloquial |
yaşanılmayacak kötü bir yer veya durum |
a living hell n.
|
|
336 |
Colloquial |
yoksul, evsiz birini tedaviden sonra kalacak bir yer bulmadan sokağa salma |
patient dumping n.
|
|
337 |
Colloquial |
tam domuzlara uygun bir yer |
pig heaven n.
|
|
338 |
Colloquial |
bir şeylerin bir araya toplandığı/bir arada olduğu yer |
hotbed of something n.
|
|
339 |
Colloquial |
bir kişi, bir yer veya bir şeyden yayıldığı düşünülen soyut ve değiştirilebilir güç |
energy n.
|
|
340 |
Colloquial |
evi diyeceği bir yer |
a place to call own n.
|
|
341 |
Colloquial |
kendine ait bir yer |
a place to call own n.
|
|
342 |
Colloquial |
bir kuruluşun asıl merkezi olan yer |
boiler room n.
|
|
343 |
Colloquial |
bir şeyin hazır bekletildiği yer |
hopper n.
|
|
344 |
Colloquial |
londra'da bir yer |
clapham n.
|
|
345 |
Colloquial |
amerika'nın massachusetts eyaletinde yer alan bir şehir |
andover massachusetts n.
|
|
346 |
Colloquial |
güney-orta afrika'da yer alan ve atlas okyanusu'na kıyısı olan bir cumhuriyet |
free state n.
|
|
347 |
Colloquial |
bir şeyin içinde yer almak |
be in on v.
|
|
348 |
Colloquial |
bir amaçla bir şeyde yer almak |
be in it for v.
|
|
349 |
Colloquial |
bir şeyi başka bir şeyle karıştırıp yer değiştirmek/yanlışlıkla almak |
mix up v.
|
|
350 |
Colloquial |
bir şeyde yer almak |
be in at something v.
|
|
351 |
Colloquial |
(bir şeyde) yer almayı hiç istememek |
not have (any of) it v.
|
|
352 |
Colloquial |
(bir şeyin) içerisinde yer almak |
be in on (something) v.
|
|
353 |
Colloquial |
hızlıca (aşağıdaki bir yer) gitmek |
zip down v.
|
|
354 |
Colloquial |
(bir yer) poz kesenlere hitap eden |
poserish adj.
|
|
355 |
Colloquial |
(bir yer) poz kesenlere özgü |
poserish adj.
|
|
356 |
Colloquial |
(bir yer) poz kesenler ile dolu |
poserish adj.
|
|
357 |
Colloquial |
bir yer seçin |
pick a spot expr.
|
|
358 |
Colloquial |
gözlerden uzak bir yer |
somewhere off the beaten path expr.
|
|
359 |
Colloquial |
kendine kalacak bir yer bul |
find yourself a place to stay expr.
|
|
360 |
Colloquial |
(birisi) için tehlikeli bir yer |
too hot to hold (someone) expr.
|
|
361 |
Colloquial |
(bir kaçağın/suçlunun) barınamayacağı yer |
too hot to hold (someone) expr.
|
|
362 |
Colloquial |
(bir kaçağın/suçlunun) fark edilmeden yaşamasının mümkün olmadığı yer |
too hot to hold (someone) expr.
|
|
363 |
Colloquial |
senin için tehlikeli bir yer |
too hot to hold you expr.
|
|
364 |
Colloquial |
bir kaçak/suçlu olarak barınamayacağın yer |
too hot to hold you expr.
|
|
365 |
Colloquial |
bir kaçağın/suçlu olarak fark edilmeden yaşamanın mümkün olmadığı yer |
too hot to hold you expr.
|
|
366 |
Colloquial |
(gizli bir şeyin) içinde yer alan |
in on (something) expr.
|
|
367 |
Colloquial |
ıssız bir yer |
middle of nowhere expr.
|
|
368 |
Colloquial |
kuş uçmaz kervan geçmez bir yer |
middle of nowhere expr.
|
|
369 |
Colloquial |
ücra bir yer |
middle of nowhere expr.
|
|
370 |
Colloquial |
herhangi biri/bir şey/bir yer |
somebody/something/somewhere or other expr.
|
|
Idioms |
|
371 |
Idioms |
bir şeyin geri dönüşü olmaz bir şekilde kaybolduğu bir yer/bölge ya da şey |
black hole n.
|
|
372 |
Idioms |
tanıtımında yazdığı gibi bir yer/şey |
does what it says on the box [ireland] n.
|
|
373 |
Idioms |
tanıtımında yazdığı gibi bir yer/şey |
does exactly what it says on the box [ireland] n.
|
|
374 |
Idioms |
kurgusal bir evrende kitapta veya filmde yer almayıp takipçiler tarafından var olduğu ileri sürülen olaylar |
fan canon n.
|
|
375 |
Idioms |
kurgusal bir evrende kitapta veya filmde yer almayıp takipçiler tarafından var olduğu ileri sürülen olaylar |
head canon n.
|
|
376 |
Idioms |
çok küçük bir yer |
no room to swing a cat [uk] n.
|
|
377 |
Idioms |
küçücük, daracık bir yer |
no room to swing a cat [uk] n.
|
|
378 |
Idioms |
çok küçük bir yer |
no (or not) room to swing a cat n.
|
|
379 |
Idioms |
küçücük, daracık bir yer |
no (or not) room to swing a cat n.
|
|
380 |
Idioms |
evi diyeceği bir yer |
a place to call one's own n.
|
|
381 |
Idioms |
rahat bir yer |
a bed of roses n.
|
|
382 |
Idioms |
yaşanılmayacak kötü bir yer veya durum |
hell on earth n.
|
|
383 |
Idioms |
kurgusal bir evrende kitapta veya filmde yer almayıp takipçiler tarafından var olduğu ileri sürülen olaylar |
fanon (fan canon) n.
|
|
384 |
Idioms |
aşırı uzak bir yer |
distant corner of the world n.
|
|
385 |
Idioms |
bir meselenin gün yüzüne çıktığı yer |
white hole n.
|
|
386 |
Idioms |
bir meseleyi/şeyi açığa çıkaran yer |
white hole n.
|
|
387 |
Idioms |
herhangi bir yer |
any old place n.
|
|
388 |
Idioms |
çok kötü/tatsız bir durum/yer |
a hell on earth n.
|
|
389 |
Idioms |
cehennem gibi bir yer/durum |
a hell on earth n.
|
|
390 |
Idioms |
hareketli/canlı bir yer |
a hive of activity n.
|
|
391 |
Idioms |
kalabalık/yoğun bir yer |
a hive of activity n.
|
|
392 |
Idioms |
polisin/askerin (bile) giremediği bir yer (semt/mahalle) |
a no-go area [uk] n.
|
|
393 |
Idioms |
yer yer iyi yer yer kötü bir süreç/dönem |
a roller-coaster ride n.
|
|
394 |
Idioms |
başını sokacak bir yer |
a roof over your head n.
|
|
395 |
Idioms |
barınabilecek bir yer |
a roof over your head n.
|
|
396 |
Idioms |
güllük gülistanlık bir yer/durum |
a bed of roses n.
|
|
397 |
Idioms |
hoş/keyifli bir yer/durum |
a bed of roses n.
|
|
398 |
Idioms |
iç açıcı bir yer/durum |
a bed of roses n.
|
|
399 |
Idioms |
keşmekeş bir yer |
grand central station n.
|
|
400 |
Idioms |
için uğrak bir yer |
mecca for n.
|
|
401 |
Idioms |
insanların toplanıp birlikte radyodan bir programı dinledikleri yer |
radioland n.
|
|
402 |
Idioms |
başını sokacak bir yer |
somewhere to hang hat n.
|
|
403 |
Idioms |
başını sokacak bir yer |
somewhere to hang (up) (one's) hat n.
|
|
404 |
Idioms |
başını sokacak bir yer |
some place to hang (up) (one's) hat n.
|
|
405 |
Idioms |
daha iyi/uygun bir yer/konum/pozisyon olmak |
be better placed v.
|
|
406 |
Idioms |
doğru bir yer/konum/pozisyon olmak |
be ideally placed v.
|
|
407 |
Idioms |
(bir şeyde) yer almayı hiç istememek |
be not having any (of it) v.
|
|
408 |
Idioms |
(bir şeyde) yer almayı hiç istememek |
not be having any of it v.
|
|
409 |
Idioms |
(biri veya bir şey) aklında yer etmek |
be struck by (someone or something) v.
|
|
410 |
Idioms |
anlam karmaşasına yer vermeyecek şekilde açık bir sekilde belirtmek |
get clear on v.
|
|
411 |
Idioms |
bir şeyin arka planında yer almak |
lie behind something v.
|
|
412 |
Idioms |
bir şeye yeterince/tam yer vermek |
give something full play v.
|
|
413 |
Idioms |
bir şeye yeterince/tam yer vermek |
allow something full play v.
|
|
414 |
Idioms |
bir yer kökenli olmak |
hail from v.
|
|
415 |
Idioms |
çok güzel bir yer haline getirmek |
put something on the map v.
|
|
416 |
Idioms |
kendine bir yer edinmek |
carve out a niche for oneself v.
|
|
417 |
Idioms |
önemli bir yer tutmak |
have a place in v.
|
|
418 |
Idioms |
pek ziyaret edilen bir yer olmamak |
be off the beaten track v.
|
|
419 |
Idioms |
pek ziyaret edilen bir yer olmamak |
be off the beaten path v.
|
|
420 |
Idioms |
(bir yer) (insan vb.) kaynamak |
be alive with something v.
|
|
421 |
Idioms |
utançtan kaçıp sığınılacak bir yer aramak |
not know where to put yourself v.
|
|
422 |
Idioms |
(bir yer) bir ses vs. ile yankılanmak |
echo with something v.
|
|
423 |
Idioms |
yurdu bir yer olmak |
hail from v.
|
|
424 |
Idioms |
(bir yer) (insan vb.) kaynamak |
be alive with (people or things) v.
|
|
425 |
Idioms |
(bir yer) (bir şeyle/heyecan/üzüntü vb) dolu olmak |
buzz with something v.
|
|
426 |
Idioms |
(bir yer/mağaza vb) vızır vızır işlemek/çalışmak |
be buzzing with activity v.
|
|
427 |
Idioms |
utançtan kaçıp sığınılacak bir yer aramak |
not know where to put oneself v.
|
|
428 |
Idioms |
(bir şeyde) ilk sırada yer almak |
get the first crack at (something) v.
|
|
429 |
Idioms |
(bir şeyde) ilk sırada yer almak |
have (the) first crack at (something) v.
|
|
430 |
Idioms |
(bir şeyde) ilk sırada yer almak |
want the first crack at (something) v.
|
|
431 |
Idioms |
bir çevrede yer edinmek |
find (one's) bearings v.
|
|
432 |
Idioms |
tam (birine) göre bir yer olmak |
be (one's) spiritual home v.
|
|
433 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be engraved in (one's) mind v.
|
|
434 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be engraved on/in your heart/memory/mind v.
|
|
435 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be engraved on (one's) heart v.
|
|
436 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be engraved in (one's) memory v.
|
|
437 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be etched on (one's) heart v.
|
|
438 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be etched on your heart v.
|
|
439 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be etched on your memory/mind v.
|
|
440 |
Idioms |
anılarında silinmez bir yer edinmek |
be etched on (one's) mind v.
|
|
441 |
Idioms |
(biri veya bir yer için) gizliden iş yapmak |
be in the pay of (someone or something) v.
|
|
442 |
Idioms |
(biri veya bir yer için) gizliden iş yapmak |
be in somebody’s/something’s pay v.
|
|
443 |
Idioms |
bir şeyde yer almamış olmak |
play/take no part in/of something v.
|
|
444 |
Idioms |
bir şeyde yer almayı istememek/reddetmek |
want no part in something v.
|
|
445 |
Idioms |
(bir şeyde) yer almamak |
take no part in/of (something) v.
|
|
446 |
Idioms |
bir şeyde yer almamak/almak istememek |
have/play/take/want no part in/of something v.
|
|
447 |
Idioms |
bir şey aklında olumlu bir yer etmek |
mark something with a white stone v.
|
|
448 |
Idioms |
birisi ya da bir şey için yer açmak |
make allowance v.
|
|
449 |
Idioms |
birisi ya da bir şey için yer açmak |
make allowances v.
|
|
450 |
Idioms |
(bir şeyin) içinde olmak/yer almak |
be art and part of (something) v.
|
|
451 |
Idioms |
bir grup içerisinde yer almaya/bulmaya çalışmak |
be knocking on the door v.
|
|
452 |
Idioms |
içerisinde yer aldığı bir şeyin aynı zamanda karşısında yer almak |
hold with the hare and run with the hounds v.
|
|
453 |
Idioms |
bir şeyde yer almak |
be (a) party to something v.
|
|
454 |
Idioms |
tam birine göre bir yer olmak |
be somebody's spiritual home v.
|
|
455 |
Idioms |
(birinin) kafasında/anılarında silinmez bir yer edinmek |
be etched on (one's) memory v.
|
|
456 |
Idioms |
kalbinde/hafızanda/zihninde silinmez bir yer edinmek |
be etched on your heart/memory/mind v.
|
|
457 |
Idioms |
(işlerin içinde) aktif bir yer almak |
be in the swim (of things) v.
|
|
458 |
Idioms |
bir şeyde yer almak |
be party to something v.
|
|
459 |
Idioms |
(kendine) bir yer edinmek |
carve (out) a niche v.
|
|
460 |
Idioms |
(kendine) bir yer edinmek |
carve a niche v.
|
|
461 |
Idioms |
(kendine) bir yer edinmek |
carve out a niche v.
|
|
462 |
Idioms |
yeteneklerine, kişiliğine göre bir yer bulmak |
find (one's) place v.
|
|
463 |
Idioms |
yeteneklerini, kişiliğini ön plana çıkaran bir yer bulmak |
find (one's) place v.
|
|
464 |
Idioms |
tv programcılığında dikkat çekmek/izleyiciyi tutmak için hileye, şaşırtıcı/akılalmaz bir şeye yer vermek |
jump the shark v.
|
|
465 |
Idioms |
(bir şeyde) yer edinmek |
get a foothold in (something) v.
|
|
466 |
Idioms |
(biri) kafasında (bir şey) olarak yer etmek |
have (got) (one) pegged as (something) v.
|
|
467 |
Idioms |
(biri) kafasında (bir şekilde) yer etmek |
have (got) (one) pegged as (something) v.
|
|
468 |
Idioms |
(bir şeyde) yer edinmek |
have a foothold in (something) v.
|
|
469 |
Idioms |
(bir şeyde) yer almamak |
have no part in (something) v.
|
|
470 |
Idioms |
(bir şeyde) yer almamak |
have no part of (something) v.
|
|
471 |
Idioms |
(biri/bir şey için) yer açmak |
make room (for someone or something) v.
|
|
472 |
Idioms |
(midesinde bir şeye) yer bırakmak |
make room (for something) v.
|
|
473 |
Idioms |
çok fazla yemeyip (bir şeye) yer bırakmak |
make room (for something) v.
|
|
474 |
Idioms |
(birine/bir şeye) yer/mahal vermemek |
not give (someone or something) houseroom [old-fashioned] v.
|
|
475 |
Idioms |
bir şeye yer vermemek |
not give something houseroom [uk] v.
|
|
476 |
Idioms |
(bir şeyin) içinde yer almak |
play a part in (something) v.
|
|
477 |
Idioms |
(bir şeyin) içinde yer almak |
play a role in (something) v.
|
|
478 |
Idioms |
(bir şeyin) içinde yer almak |
play a part (in something) v.
|
|
479 |
Idioms |
(bir şeyin) içinde yer almak |
play your part (in something) v.
|
|
480 |
Idioms |
(bir yiyecek) için yer ayırmak/bırakmak |
save room (for something) v.
|
|
481 |
Idioms |
(bir yiyeceğe de) yer bırakmak |
save room (for something) v.
|
|
482 |
Idioms |
çok yemeyip (bir şeye) yer ayırmak/bırakmak |
save room (for something) v.
|
|
483 |
Idioms |
(bir şeye) yer ayırmak/bırakmak için çok yememek |
save room (for something) v.
|
|
484 |
Idioms |
(kötü bir şeyin) içinde yer almış |
mixed up in adj.
|
|
485 |
Idioms |
papaz bir kere pilav yer |
christmas come but once a year expr.
|
|
486 |
Idioms |
(bir yer) leş gibi kokuyor! |
it smells like someone died in (some place)! expr.
|
|
487 |
Idioms |
(bir yer) gerçekten çok kötü kokuyor! |
it smells like someone died in (some place)! expr.
|
|
488 |
Idioms |
(bir yer) gerçekten berbat kokuyor! |
it smells like someone died in (some place)! expr.
|
|
489 |
Idioms |
önce (bir yer), ardından dünya |
first (some place), then the world expr.
|
|
490 |
Idioms |
önce (bir yer) fethedilecek, ardından da dünya |
first (some place), then the world expr.
|
|
491 |
Idioms |
önce (bir yer), sonra tüm dünya |
first (some place), then the world expr.
|
|
492 |
Idioms |
(birinin) hoşlandığı bir yer, durum, etkinlik değil |
(not) somebody’s scene expr.
|
|
493 |
Idioms |
(birinin) kendini rahat hissettiği bir yer, durum, etkinlik değil |
(not) somebody’s scene expr.
|
|
494 |
Idioms |
(bir yer) üzerinden |
by way of something expr.
|
|
495 |
Idioms |
bir bakalım (internet gönderilerinde, mizah katmak için yer verilen bir ifade) |
checks notes expr.
|
|
496 |
Idioms |
notlarımdan gördüğüm kadarıyla (internet gönderilerinde, mizah katmak için yer verilen bir ifade) |
checks notes expr.
|
|
497 |
Idioms |
(bir şey/bir yer) yolunda |
on the way (to something or some place) expr.
|
|
498 |
Idioms |
bir sürü yer |
the whole wide world expr.
|
|
Speaking |
|
499 |
Speaking |
sakin bir yer |
a quiet place n.
|
|
500 |
Speaking |
bu bölgede görülmeye değer bir yer var mı? |
is there anything in this area worth seeing? expr.
|
|