|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
| General |
|
| 1 |
General |
daha fazla bilgi |
further information n.
|
|
Indeed, many of the proposed amendments strengthen the text by clarifying concepts and introducing further information.
Aslında önerilen değişikliklerin birçoğu kavramları netleştirerek ve daha fazla bilgi sunarak metni güçlendirmektedir.
More Sentences
|
| 2 |
General |
daha fazla soru |
further question n.
|
|
Tom had no further questions.
Tom'un daha fazla sorusu yoktu.
More Sentences
|
| 3 |
General |
daha fazla yardım |
further assistance n.
|
|
Do you require any further assistance?
Daha fazla yardıma ihtiyacın var mı?
More Sentences
|
| 4 |
General |
(iki veya daha fazla şeyin) çakışması |
clash n.
|
|
Due to a scheduling clash, they had to push back the show.
Bir program çakışması nedeniyle gösteriyi ertelemek zorunda kaldılar.
More Sentences
|
| 5 |
General |
daha fazla öğrenmek |
learn more v.
|
|
No one can learn more than they can understand.
Hiç kimse anlayabileceğinden daha fazlasını öğrenemez.
More Sentences
|
| 6 |
General |
daha fazla teklif vermek |
outbid v.
|
|
The determined bidder outbid everyone else at the auction.
Kararlı teklif sahibi, açık artırmada herkesten daha fazla teklif verdi.
More Sentences
|
| 7 |
General |
çok daha büyük/fazla |
far greater adj.
|
|
These are huge tasks requiring amounts far greater than those initially planned.
Bunlar, başlangıçta planlanandan çok daha büyük meblağlar gerektiren devasa görevlerdir.
More Sentences
|
| 8 |
General |
çok daha fazla |
by far adv.
|
|
This novel is by far more interesting than that one.
Bu roman ondan çok daha fazla ilginç.
More Sentences
|
|
|
| 9 |
General |
daha fazla değil |
no more adv.
|
|
One penny in the pound is acceptable, one cent in the euro, but no more.
Sterlinde bir kuruş, avroda bir sent kabul edilebilir, ama daha fazlası değil.
More Sentences
|
| 10 |
General |
biraz daha fazla |
a bit more adv.
|
|
As we have a bit more time today, I would like to avail myself of the opportunity you mentioned earlier.
Bugün biraz daha fazla zamanımız olduğu için, daha önce bahsettiğiniz fırsattan yararlanmak istiyorum.
More Sentences
|
| 11 |
General |
daha fazla değil |
no longer adv.
|
|
He can stay here for one night, no longer.
Burada bir gece kalabilir, daha fazla değil.
More Sentences
|
| 12 |
General |
daha da fazla |
even more adv.
|
|
As the going gets tougher, he needs even more of our support.
İşler zorlaştıkça, desteğimize daha da fazla ihtiyacı var.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 13 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
I denounce this war and the ensuing split between victors and vanquished.
Bu savaşı ve ardından gelen galipler ve mağluplar arasındaki bölünmeyi kınıyorum.
More Sentences
|
| Phrases |
|
| 14 |
Phrases |
herkesten daha fazla |
more than anyone expr.
|
|
I must point out that you are a fishing power, since you fish more than anyone else in the Community.
Topluluktaki herkesten daha fazla balık tuttuğunuz için bir balıkçılık gücü olduğunuzu belirtmeliyim.
More Sentences
|
| 15 |
Phrases |
daha fazla gecikme |
further delays expr.
|
|
We cannot afford further delays.
Daha fazla gecikmeyi göze alamayız.
More Sentences
|
| 16 |
Phrases |
daha fazla kaynak |
further resources expr.
|
|
There is a limit beyond which further resources must be provided if all our priorities are to be met.
Tüm önceliklerimizin karşılanması için daha fazla kaynak sağlanması gereken bir sınır vardır.
More Sentences
|
| Speaking |
|
| 17 |
Speaking |
(bundan) daha (fazla) mutlu olamazdım |
couldn't be happier expr.
|
|
I couldn't be happier for Tom.
Tom için daha mutlu olamazdım.
More Sentences
|
| General |
|
| 18 |
General |
ortalamadan daha fazla güneş ışığı alan bölge |
sunbelt n.
|
|
| 19 |
General |
daha da fazla olma |
deal n.
|
|
| 20 |
General |
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı |
epistrophe n.
|
|
| 21 |
General |
iki veya daha fazla parçadan oluşan giysi |
suit n.
|
|
| 22 |
General |
daha fazla destek |
further assistance n.
|
|
| 23 |
General |
tek metinde birleştirilmiş iki ya da daha fazla sayıda yazı |
conflate text n.
|
|
| 24 |
General |
kazananı kaybedene oranla daha fazla zarara uğratmış savaş |
cadmean victory n.
|
|
| 25 |
General |
iki veya daha fazla anlamlılık |
equivocality n.
|
|
| 26 |
General |
daha fazla/ileri geliştirilmesi |
further development n.
|
|
| 27 |
General |
daha fazla gelişim |
further development n.
|
|
| 28 |
General |
gerekenden daha fazla iyileşme |
overhealing n.
|
|
| 29 |
General |
bir veya daha fazla kişiye seçim yapma hakkı verilmesi |
compromission n.
|
|
| 30 |
General |
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç |
tandem n.
|
|
| 31 |
General |
daha fazla ergime |
refusion n.
|
|
| 32 |
General |
daha fazla eritme |
refusion n.
|
|
| 33 |
General |
ucuz taşın arkasına daha fazla parlaklık sağlamak için uygulanan kaplama |
chaton n.
|
|
| 34 |
General |
daha fazla ödünç para verme |
reloan n.
|
|
| 35 |
General |
iki veya daha şeyden fazla en kestirme olanı |
near n.
|
|
| 36 |
General |
daha fazla büyüme veya gelişmeyi teşvik eden çekirdek veya başlangıç birikimi |
nest egg n.
|
|
| 37 |
General |
daha fazla kısım |
the most feck n.
|
|
| 38 |
General |
saatte yüz mil veya daha fazla hız yapmayı seven kimse |
ton-up n.
|
|
| 39 |
General |
gerekenden daha fazla süre işte bulunma durumu |
presenteeism n.
|
|
| 40 |
General |
bir kurumda daha fazla güç kazanmak isteyen bir kimsenin yaptığı eylemler |
empire-building n.
|
|
| 41 |
General |
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri |
kissing cousin n.
|
|
| 42 |
General |
(müşteriye) daha fazla şey satmaya çalışma |
upselling n.
|
|
| 43 |
General |
bir veya daha fazla sayıdaki sivri uçlu oval taştan meydana gelen yüzük seti |
marquise n.
|
|
| 44 |
General |
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı |
megaplex n.
|
|
| 45 |
General |
kumarda özel kullanım için bir veya daha fazla deste kartını saklama |
holdout n.
|
|
| 46 |
General |
biraz daha fazla miktar |
huckleberry n.
|
|
| 47 |
General |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericord n.
|
|
| 48 |
General |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericorde n.
|
|
|
|
| 49 |
General |
20 veya daha fazla yıl boyunca kesintisiz kullanıldığından yasalarla korunan pencere |
light n.
|
|
| 50 |
General |
iki veya daha fazla bağlantılı yüzük |
gemel ring n.
|
|
| 51 |
General |
(iki veya daha fazla şeyin) birbirine girmesi |
clash n.
|
|
| 52 |
General |
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup |
den n.
|
|
| 53 |
General |
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun |
murder mystery n.
|
|
| 54 |
General |
iki veya daha fazla armanın kalkan üzerinde birleşmesi |
impalement n.
|
|
| 55 |
General |
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi |
impinging n.
|
|
| 56 |
General |
kanala zarar vermeksizin fazla suyu daha düşük seviyeye tahliye edebilen açık su kanalı yapısı |
drop n.
|
|
| 57 |
General |
(üç veya daha fazla) lobluluk |
palmation n.
|
|
| 58 |
General |
(üç veya daha fazla) yaprakçığı olma |
palmation n.
|
|
| 59 |
General |
(üç veya daha fazla) bölümlü olma |
palmation n.
|
|
| 60 |
General |
(üç veya daha fazla) damarlılık |
palmation n.
|
|
| 61 |
General |
aynı gerilim farkının iki veya daha fazla rezistansa uygulandığı elektrik cihazı devresi |
parallel n.
|
|
| 62 |
General |
dört veya daha fazla panelden oluşan çoklu pano formatı |
polyptych n.
|
|
| 63 |
General |
dokuz veya daha fazla muz taşıyan sap |
count n.
|
|
| 64 |
General |
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla katılımcı grubu |
panel n.
|
|
| 65 |
General |
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla kişiden oluşan misafir grubu |
panel n.
|
|
| 66 |
General |
beş veya daha fazla kişiden oluşan kaşif grubu |
post n.
|
|
| 67 |
General |
operasyonları desteklemek için daha fazla gerekli olmayan ve başka alanlara transfer edilmeye uygun vasıtaların sökülmesi |
roll-up n.
|
|
| 68 |
General |
bir veya daha fazla aday isminin çizildiği oy pusulası |
scratched ticket n.
|
|
| 69 |
General |
boş bardağı çevirdiğinde bardağın dibindeki damlaların tırnaktan akması halinde oyuncunun daha fazla içki içtiği bir oyun |
supernaculum [obsolete] n.
|
|
| 70 |
General |
iki veya daha fazla şeyden oluşan bütün |
pair n.
|
|
| 71 |
General |
iki veya daha fazla tarafa ait mülkiyet arasındaki bağlayıcı sınır |
party line n.
|
|
| 72 |
General |
daha fazla gayret sarfetmek |
redouble one's efforts v.
|
|
| 73 |
General |
daha fazla silahlanmış olmak |
outgun v.
|
|
| 74 |
General |
daha fazla yükseltmek |
make higher v.
|
|
| 75 |
General |
açık artırmada daha fazla fiyat vermek |
outbid v.
|
|
| 76 |
General |
daha fazla puan almak |
outpoint v.
|
|
| 77 |
General |
birşeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make heavy weather of something v.
|
|
| 78 |
General |
daha fazla olgunlaşmak |
grow more mellow v.
|
|
| 79 |
General |
daha fazla oy almak |
outvote v.
|
|
| 80 |
General |
daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak |
need more sources v.
|
|
| 81 |
General |
biriyle daha fazla ortak yönleri olmak |
have more in common with someone v.
|
|
| 82 |
General |
daha fazla resimle açıklamak |
grangerize v.
|
|
| 83 |
General |
daha fazla artmak |
increase a lot v.
|
|
| 84 |
General |
daha fazla artmak |
rise a lot v.
|
|
| 85 |
General |
daha fazla artmak |
increase much v.
|
|
| 86 |
General |
daha fazla bilgiye ulaşmak |
dig up further information v.
|
|
| 87 |
General |
daha fazla bilgiye ulaşmak |
receive further information v.
|
|
| 88 |
General |
-den daha fazla kalmak |
outstay v.
|
|
| 89 |
General |
-den daha fazla parlamak |
outshine v.
|
|
| 90 |
General |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell v.
|
|
| 91 |
General |
daha fazla detaya girmek |
go into more detail v.
|
|
| 92 |
General |
daha fazla teferruata girmek |
go into more detail v.
|
|
| 93 |
General |
daha fazla detay vermek |
enter more details v.
|
|
| 94 |
General |
daha fazla uçmak |
outfly v.
|
|
| 95 |
General |
(birine göre) daha fazla içmek |
outdrink v.
|
|
| 96 |
General |
daha fazla zarara uğratmak |
damage further v.
|
|
| 97 |
General |
daha fazla zarar vermek |
damage further v.
|
|
| 98 |
General |
daha fazla hasara uğratmak |
damage further v.
|
|
| 99 |
General |
daha fazla zarar görmek |
be damaged further v.
|
|
| 100 |
General |
daha fazla hasara uğramak |
be damaged further v.
|
|
| 101 |
General |
daha fazla hasar vermek |
damage further v.
|
|
| 102 |
General |
daha fazla zarara uğramak |
be damaged further v.
|
|
| 103 |
General |
daha fazla hasar görmek |
be damaged further v.
|
|
| 104 |
General |
daha fazla yaşamak |
outlive v.
|
|
| 105 |
General |
daha fazla sürmek |
outlast v.
|
|
| 106 |
General |
daha fazla yaşamak |
outlast v.
|
|
| 107 |
General |
daha fazla üretmek |
outproduce v.
|
|
| 108 |
General |
işine ailesinden daha fazla önem vermek |
place one's job before one's family v.
|
|
| 109 |
General |
payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak |
see more than its share of suffering v.
|
|
| 110 |
General |
daha fazla egzersiz yapmak |
do more exercises v.
|
|
| 111 |
General |
daha fazla egzersiz yapmak |
do more exercise v.
|
|
| 112 |
General |
daha fazla zaman istemek |
ask for more time v.
|
|
| 113 |
General |
birinden daha uzun/fazla yaşamak |
live longer than someone v.
|
|
| 114 |
General |
daha fazla kan dökülmesini istememek |
not want any more bloodshed v.
|
|
| 115 |
General |
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek |
pay more for something than it is really worth v.
|
|
| 116 |
General |
daha fazla çaba harcamak |
put more effort forth v.
|
|
| 117 |
General |
daha fazla harcamak |
outspend v.
|
|
| 118 |
General |
konuyu pekiştirmek için çeşitli materyaller aracılığıyla daha fazla çalışmak |
overlearn v.
|
|
| 119 |
General |
daha da/daha fazla borçlanmak |
go deeper into debt v.
|
|
| 120 |
General |
daha fazla resimle açıklamak |
grangerise v.
|
|
| 121 |
General |
gerekli olandan daha fazla yapmak |
overcommit v.
|
|
| 122 |
General |
olması gerekenden daha fazla uzatmak |
string out v.
|
|
| 123 |
General |
daha fazla satmak |
outsell v.
|
|
| 124 |
General |
daha fazla duyulmak |
overshare v.
|
|
| 125 |
General |
kendine daha fazla güvenli hale gelmek |
become more self-confident v.
|
|
| 126 |
General |
daha fazla dikkat etmek |
pay more attention v.
|
|
| 127 |
General |
daha fazla dayanamamak/sabredememek |
grow impatient v.
|
|
| 128 |
General |
daha fazla oy almak |
outpoll v.
|
|
| 129 |
General |
daha fazla kazanmak |
outearn v.
|
|
| 130 |
General |
daha fazla gelir elde etmek |
outearn v.
|
|
| 131 |
General |
daha fazla zaman harcamak |
spend more time v.
|
|
| 132 |
General |
...den daha fazla yemek |
outeat v.
|
|
| 133 |
General |
daha fazla ilerlemek |
readvance v.
|
|
| 134 |
General |
daha fazla geliştirmek |
readvance v.
|
|
| 135 |
General |
oy pusulasından bir veya daha fazla adayın ismini çıkarmak |
scratch a ticket v.
|
|
| 136 |
General |
daha fazla ilgilenmemek |
be out v.
|
|
| 137 |
General |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelmesiyle oluşmak |
make v.
|
|
| 138 |
General |
(aroma, tat) daha fazla ortaya çıkmak |
bloom v.
|
|
| 139 |
General |
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak |
max v.
|
|
| 140 |
General |
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak |
mediate v.
|
|
| 141 |
General |
(iki veya daha fazla kişi) arasında ilişki kurmak |
bond v.
|
|
| 142 |
General |
(bir şeyi veya kimseyi) daha fazla takip edememek |
lose v.
|
|
| 143 |
General |
siyasi bir kampanya için (diğer adaydan) daha fazla mali destek toplamak |
outraise v.
|
|
| 144 |
General |
daha fazla güç vermek |
overpower v.
|
|
| 145 |
General |
daha fazla ödeme yapmak |
overspend v.
|
|
| 146 |
General |
daha fazla harcamak |
overspend v.
|
|
| 147 |
General |
sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak |
rule v.
|
|
| 148 |
General |
daha fazla çabalamaya zorlamak |
drive v.
|
|
| 149 |
General |
(tek katlı iki veya daha fazla ipliği) birlikte bükmek |
fold v.
|
|
| 150 |
General |
(üç veya daha fazla nokta) çakışmak |
osculate v.
|
|
| 151 |
General |
'-den daha fazla yanmak |
outglow v.
|
|
| 152 |
General |
daha fazla kemirmek |
outgnaw v.
|
|
| 153 |
General |
-den daha fazla parıldamak |
outglow v.
|
|
| 154 |
General |
daha fazla ısırmak |
outgnaw v.
|
|
| 155 |
General |
'-den daha fazla ışıldamak |
outgleam v.
|
|
| 156 |
General |
daha fazla kandırmak |
outfool v.
|
|
| 157 |
General |
(bir şeyden) daha fazla kazanmak |
outgain v.
|
|
| 158 |
General |
(birinden) daha fazla kazanmak |
outgain v.
|
|
| 159 |
General |
daha fazla dişlemek |
outgnaw v.
|
|
| 160 |
General |
(amerikan futbolu) rakip takımdan daha fazla saha kazanmak |
outgain v.
|
|
| 161 |
General |
-den daha fazla parıldamak |
outglitter v.
|
|
| 162 |
General |
'-den daha fazla ışıldamak |
outglitter v.
|
|
| 163 |
General |
-den daha fazla parıldamak |
outgleam v.
|
|
| 164 |
General |
daha fazla vermek |
outgive v.
|
|
| 165 |
General |
daha fazla kaş çatmak |
outfrown v.
|
|
| 166 |
General |
daha fazla somurtmak |
outfrown v.
|
|
| 167 |
General |
'-den daha fazla adı çıkmış olmak |
outname v.
|
|
| 168 |
General |
(bir diğerinden) daha fazla gece öyküsü anlatmak |
outnight v.
|
|
| 169 |
General |
daha fazla oy almak |
outrun v.
|
|
| 170 |
General |
daha fazla boyamak |
outpaint v.
|
|
| 171 |
General |
daha fazla vadetmek |
outpromise v.
|
|
| 172 |
General |
daha fazla değer vermek |
outprize v.
|
|
| 173 |
General |
daha fazla kaldırmak |
outraise v.
|
|
| 174 |
General |
daha fazla alıntı yapmak |
outquote v.
|
|
| 175 |
General |
daha fazla takip etmek |
outpursue v.
|
|
| 176 |
General |
(boksta) daha fazla puan kazanarak rakibi mağlup etmek |
outpoint v.
|
|
| 177 |
General |
daha fazla azarlamak |
outscold v.
|
|
| 178 |
General |
'-den daha fazla okumak |
outread v.
|
|
| 179 |
General |
daha fazla söylemek |
outsay v.
|
|
| 180 |
General |
daha fazla metrese sahip olmak |
outparamour v.
|
|
| 181 |
General |
daha fazla plan yapmak |
outscheme v.
|
|
| 182 |
General |
daha fazla küfretmek |
outswear v.
|
|
| 183 |
General |
daha fazla çalışmak |
outstudy v.
|
|
| 184 |
General |
daha fazla spor yamak |
outsport v.
|
|
| 185 |
General |
daha fazla acı çekmek |
outsuffer v.
|
|
| 186 |
General |
(birinden) daha fazla konuşmak |
outtalk v.
|
|
| 187 |
General |
daha fazla bildirmek |
outstate [rare] v.
|
|
| 188 |
General |
daha fazla esnemek |
outstretch v.
|
|
| 189 |
General |
daha fazla belirtmek |
outstate [rare] v.
|
|
| 190 |
General |
daha fazla şişmek |
outswell [obsolete] v.
|
|
| 191 |
General |
daha fazla günah işlemek |
outsin v.
|
|
| 192 |
General |
daha fazla değişmesini engellemek |
freeze v.
|
|
| 193 |
General |
daha fazla arıtmak |
superrefine v.
|
|
| 194 |
General |
(birinden) daha fazla kopya çekmek |
outcheat v.
|
|
| 195 |
General |
daha fazla yalvarmak |
outbeg v.
|
|
| 196 |
General |
daha fazla saçılmak |
outbeam v.
|
|
| 197 |
General |
daha fazla yakalamak |
outcatch v.
|
|
| 198 |
General |
(birinden) daha fazla soru sormak |
outask v.
|
|
| 199 |
General |
daha fazla havlamak |
outbark v.
|
|
| 200 |
General |
daha fazla alkollü içecek tüketmek |
outdrink v.
|
|
| 201 |
General |
daha fazla mızırdanmak |
outbleat v.
|
|
| 202 |
General |
daha fazla balık yakalamak |
outfish v.
|
|
| 203 |
General |
daha fazla yankılanmak |
outecho v.
|
|
| 204 |
General |
daha fazla yüklemek |
outcharge v.
|
|
| 205 |
General |
daha fazla etki yaratmak |
outbalance v.
|
|
| 206 |
General |
daha fazla bağırmak |
outbawl v.
|
|
| 207 |
General |
(birinden) daha fazla para harcamak |
outbuy v.
|
|
| 208 |
General |
daha fazla şükretmek |
outbless v.
|
|
| 209 |
General |
daha fazla mırıldanmak |
outbleat v.
|
|
| 210 |
General |
daha fazla şikayet etmek |
outbitch v.
|
|
| 211 |
General |
daha fazla eko yapmak |
outecho v.
|
|
| 212 |
General |
daha fazla borçlandırmak |
outcharge v.
|
|
| 213 |
General |
daha fazla lanetlemek |
outcurse v.
|
|
| 214 |
General |
daha fazla yavru doğurmak |
outfawn v.
|
|
| 215 |
General |
daha fazla yayılmak |
outbeam v.
|
|
| 216 |
General |
daha fazla yankı yapmak |
outecho v.
|
|
| 217 |
General |
daha fazla gevezelik etmek |
outbleat v.
|
|
| 218 |
General |
daha fazla para ödetmek |
outcharge v.
|
|
| 219 |
General |
bir veya daha fazla sömürgeye ait veya onunla ilgili olan |
colonial adj.
|
|
| 220 |
General |
daha fazla otla dolu |
weedier adj.
|
|
| 221 |
General |
daha fazla değen |
worthier adj.
|
|
| 222 |
General |
daha fazla kanadı olan |
wingier adj.
|
|
| 223 |
General |
-den çok daha fazla |
much more than adj.
|
|
| 224 |
General |
her zamankinden daha fazla |
more than ever adj.
|
|
| 225 |
General |
-den daha fazla |
more than adj.
|
|
| 226 |
General |
ışık hızından daha fazla hıza sahip |
superluminal adj.
|
|
| 227 |
General |
beklenenden daha fazla |
more than expected adj.
|
|
| 228 |
General |
iki veya daha fazla millet ile ilgili |
cross-national adj.
|
|
| 229 |
General |
iki veya daha fazla millete dair |
cross-national adj.
|
|
| 230 |
General |
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış |
tandem adj.
|
|
| 231 |
General |
iki veya daha fazla renkle boyanmış (saç) |
ticked adj.
|
|
| 232 |
General |
daha fazla parçalara ayrılamaz |
undecomposable adj.
|
|
| 233 |
General |
talep edilenden daha fazla yere sahip |
undersubscribed adj.
|
|
| 234 |
General |
daha fazla tanınan |
better-known adj.
|
|
| 235 |
General |
bir veya daha fazla yüzünde ince melamin tabakası bulunan |
melamine-faced adj.
|
|
| 236 |
General |
daha fazla ayırt edilemez |
minimal adj.
|
|
| 237 |
General |
(özellikle üç veya daha fazla ip veya kumaşın iç içe geçmesi şeklinde) dolaşık |
braided adj.
|
|
| 238 |
General |
birbirine yakın üç veya daha fazla kimyasal maddeye ait veya ilgili |
gamma adj.
|
|
| 239 |
General |
üç veya daha fazla tarafı olan (sözleşme) |
multilateral adj.
|
|
| 240 |
General |
beşten daha fazla ince levha ile kaplı bir iç yüzü olan (kemer) |
multifoil adj.
|
|
| 241 |
General |
iki veya daha fazla uçbirimi bulunan (bilgisayar sistemi) |
multiterminal adj.
|
|
| 242 |
General |
iki veya daha fazla parametreye dayanan |
multiparameter adj.
|
|
| 243 |
General |
iki veya daha fazla parametre ile ilişkili |
multiparameter adj.
|
|
| 244 |
General |
iki veya daha fazla şeyin ilki olan |
old adj.
|
|
| 245 |
General |
mümkün olan iki veya daha fazla yöntemden yalnızca biri işe yarayan |
one-way adj.
|
|
| 246 |
General |
bir veya daha fazla bağlı kuruluşun sermaye çoğunluğuna sahip olan (şirket, girişim) |
parent adj.
|
|
| 247 |
General |
belirtilen boyuttan daha fazla olan |
plus adj.
|
|
| 248 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematical adj.
|
|
| 249 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü |
systematic adj.
|
|
| 250 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematic adj.
|
|
| 251 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü |
systematical adj.
|
|
| 252 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili |
systematic adj.
|
|
| 253 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili |
systematical adj.
|
|
| 254 |
General |
iki bin yıldan daha fazla bir süredir |
for more than two thousand years adv.
|
|
| 255 |
General |
çok daha fazla |
a lot more adv.
|
|
| 256 |
General |
daha fazla başka |
any more adv.
|
|
| 257 |
General |
-den daha fazla |
above adv.
|
|
| 258 |
General |
-den daha fazla |
upwards of adv.
|
|
| 259 |
General |
daha fazla bilgi için |
for more information adv.
|
|
| 260 |
General |
daha bile fazla |
even more adv.
|
|
| 261 |
General |
beklenenden daha fazla |
more than estimated adv.
|
|
| 262 |
General |
tahmin edilenden daha fazla |
more than estimated adv.
|
|
| 263 |
General |
haftada iki veya daha fazla kez |
twice a week or more adv.
|
|
| 264 |
General |
daha fazla değil |
namo [obsolete] adv.
|
|
| 265 |
General |
daha fazla değil |
nathmore [obsolete] adv.
|
|
| 266 |
General |
daha fazla derecede |
worse adv.
|
|
| 267 |
General |
daha fazla bir şekilde |
superiorly adv.
|
|
| 268 |
General |
den daha fazla |
above adv.
|
|
| 269 |
General |
-den daha fazla |
farther than prep.
|
|
| 270 |
General |
çok daha fazla |
far more than prep.
|
|
| 271 |
General |
bundan daha fazla |
yet more conj.
|
|
| 272 |
General |
ça/çe daha fazla |
the more the more conj.
|
|
| 273 |
General |
hatta bundan daha fazla |
yet more conj.
|
|
| 274 |
General |
(māori dilinde iki veya daha fazla kişiye) selam |
tena koutou [nz] interj.
|
|
| 275 |
General |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
pleo- pref.
|
|
| 276 |
General |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
plio- pref.
|
|
| 277 |
General |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
pleio- pref.
|
|
| 278 |
General |
daha fazla anlamına gelen bir ön ek |
super- pref.
|
|
| Phrasals |
|
| 279 |
Phrasals |
(mevcut yayım hakkında) daha fazla bilgi aramak |
follow up v.
|
|
| 280 |
Phrasals |
daha fazla önlem almak |
follow up v.
|
|
| 281 |
Phrasals |
olduğundan daha fazla ciddiye almak |
blow up v.
|
|
| 282 |
Phrasals |
daha fazla para istemeden ek olarak satmak |
toss in v.
|
|
| 283 |
Phrasals |
bir veya daha fazla bilgisayar dosyasını başka bir formatta kaydetmek/başka bir formata dönüştürmek |
render down v.
|
|
| 284 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 285 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 286 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 287 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 288 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 289 |
Phrasals |
ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 290 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 291 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 292 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
| 293 |
Phrasals |
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek |
yoke together v.
|
|
| 294 |
Phrasals |
daha fazla (bir şey) kazanmak |
gain in (something) v.
|
|
| 295 |
Phrasals |
daha fazla (bir özellik) kazanmak |
gain in (something) v.
|
|
| 296 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek |
splice together v.
|
|
| 297 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek |
splice together v.
|
|
| 298 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek |
splice together v.
|
|
| 299 |
Phrasals |
iki veya daha fazla birbirinden farklı şeyin genlerinin yeniden birleşmesini sağlamak |
splice together v.
|
|
| 300 |
Phrasals |
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek |
splice together v.
|
|
| 301 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak |
come between (two or more people) v.
|
|
| 302 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak |
come between (two or more people) v.
|
|
| 303 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek |
come between (two or more people) v.
|
|
| 304 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
come between (two or more people) v.
|
|
| 305 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
come between (two or more people) v.
|
|
| 306 |
Phrasals |
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
decide among (someone and someone else) v.
|
|
| 307 |
Phrasals |
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
decide among (someone or something) v.
|
|
| 308 |
Phrasals |
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek |
go further v.
|
|
| 309 |
Phrasals |
-den daha fazla önem vermek |
place before v.
|
|
| 310 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek |
place (someone or something) above (someone or something) v.
|
|
| 311 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek |
place (someone or something) before (someone or something) v.
|
|
| 312 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) in front of (someone or something) v.
|
|
| 313 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) before (someone or something) v.
|
|
| 314 |
Phrasals |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) ahead of (someone or something) v.
|
|
| 315 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek |
vary between (something) v.
|
|
| 316 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek |
vary between (someone or something) v.
|
|
| 317 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) and (something else) v.
|
|
| 318 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) v.
|
|
| 319 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
vary between (something) v.
|
|
| 320 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
vary between (something) and (something else) v.
|
|
| 321 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında gidip gelmek |
vary between (something) v.
|
|
| Phrases |
|
| 322 |
Phrases |
daha fazla yardım için |
for further assistance expr.
|
|
| 323 |
Phrases |
daha fazla destek için |
for further assistance expr.
|
|
| 324 |
Phrases |
daha fazla bilgi az sonra |
further information to follow expr.
|
|
| 325 |
Phrases |
daha fazla okuma |
(for) further reading expr.
|
|
| 326 |
Phrases |
daha fazla bilgi için |
(for) further reading expr.
|
|
| 327 |
Phrases |
daha fazla okunacak kaynak |
(for) further reading expr.
|
|
| 328 |
Phrases |
daha fazla/ilave inceleme/değerlendirme için |
for further consideration expr.
|
|
| 329 |
Phrases |
ne daha az ne daha fazla |
nothing less nothing more expr.
|
|
| 330 |
Phrases |
daha fazla bilgi için |
for further information expr.
|
|
| 331 |
Phrases |
daha fazla değilse |
if not more expr.
|
|
| 332 |
Phrases |
katlanabileceğinden daha fazla |
more than (one) can endure expr.
|
|
| 333 |
Phrases |
dayanabileceğinden daha fazla |
more than (one) can endure expr.
|
|
| 334 |
Phrases |
memleketten uzak olunca memleketle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme |
go abroad and you'll hear news of home expr.
|
|
| 335 |
Phrases |
evden uzak olunca evle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme |
go abroad and you'll hear news of home expr.
|
|
| 336 |
Phrases |
çok daha fazla |
heaps more expr.
|
|
| 337 |
Phrases |
lafı daha fazla uzatmadan |
without further ado expr.
|
|
| Proverb |
|
| 338 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
a creaking door hangs longest
|
|
| 339 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
a creaking gate hangs longest
|
|
| 340 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir |
onlookers see most of the game
|
|
| 341 |
Proverb |
daha fazla ayrıntıya gerek yok |
a nod's as good as a wink [uk]
|
|
| 342 |
Proverb |
daha fazla açıklamaya gerek yok |
a nod is as good as a wink
|
|
| 343 |
Proverb |
daha fazla açıklamaya gerek yok |
a nod's as good as a wink [uk]
|
|
| 344 |
Proverb |
daha fazla ayrıntıya gerek yok |
a nod is as good as a wink
|
|
| 345 |
Proverb |
ucuza kaçmak ileride daha fazla para kaybetmeye sebep olur |
cheapest is dearest
|
|
| 346 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
creaking door hangs longest
|
|
| 347 |
Proverb |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
creaking gate hangs longest
|
|
| 348 |
Proverb |
seyirciler daha fazla şey görür |
lookers-on see most of the game
|
|
| 349 |
Proverb |
dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür |
lookers-on see most of the game
|
|
| Colloquial |
|
| 350 |
Colloquial |
hatalı olduğu düşünülen kişiden daha fazla hatalı olma durumu |
a mote in someone's eye n.
|
|
| 351 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
| 352 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin etkileşiminden doğan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
| 353 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
| 354 |
Colloquial |
(beyzbol) yere çarpıp iki veya daha fazla iç saha oyuncusunun arasından geçen top |
a ground ball with eyes n.
|
|
| 355 |
Colloquial |
bir kurumda daha fazla güç peşinde koşan kimse |
empire-builder n.
|
|
| 356 |
Colloquial |
(ingiltere'de) 600.000 adetten daha fazla satan şarkı |
platinum disc n.
|
|
| 357 |
Colloquial |
(ingiltere'de) 300.000 adetten daha fazla satan albüm |
platinum disc n.
|
|
| 358 |
Colloquial |
daha fazla risk almak |
take more of a risk v.
|
|
| 359 |
Colloquial |
daha fazla bölüm çekmek |
make more shows v.
|
|
| 360 |
Colloquial |
daha fazla risk almak |
take more risk v.
|
|
| 361 |
Colloquial |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners v.
|
|
| 362 |
Colloquial |
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak |
have (got) it over (someone or something) v.
|
|
| 363 |
Colloquial |
(birine) daha fazla özgürlük tanımak |
let (one) have (one's) head v.
|
|
| 364 |
Colloquial |
bir şeyi daha fazla hazmedememek |
have had it v.
|
|
| 365 |
Colloquial |
birine/bir şeye daha fazla katlanamamak |
have had it v.
|
|
| 366 |
Colloquial |
bir şeye daha fazla dayanamamak |
can't take something for much longer v.
|
|
| 367 |
Colloquial |
daha fazla gezip dolaşmak |
get out more v.
|
|
| 368 |
Colloquial |
evden daha fazla çıkmak |
get out more v.
|
|
| 369 |
Colloquial |
daha fazla sosyalleşmek |
get out more v.
|
|
| 370 |
Colloquial |
daha fazla dışarı çıkmak |
get out more v.
|
|
| 371 |
Colloquial |
'-den daha fazla parlamak |
have it over v.
|
|
| 372 |
Colloquial |
daha fazla gözden geçirilme imkanı olmayan (sonuç) |
net-net adj.
|
|
| 373 |
Colloquial |
her zamankinden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
| 374 |
Colloquial |
beklenenden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
| 375 |
Colloquial |
hatta daha da fazla |
and then some expr.
|
|
| 376 |
Colloquial |
bildiğinden daha fazla |
more than you know expr.
|
|
| 377 |
Colloquial |
ebeveynlere daha fazla bilgi için çocuklarının okullarını aramaları tavsiye ediliyor |
parents are advised to call their child's school for more information expr.
|
|
| 378 |
Colloquial |
bundan daha fazla sevinemezdim |
couldn't be happier expr.
|
|
| 379 |
Colloquial |
daha fazla uğraş |
try harder expr.
|
|
| 380 |
Colloquial |
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade |
that goes double for expr.
|
|
| 381 |
Colloquial |
'-den daha fazla |
and counting expr.
|
|
| 382 |
Colloquial |
daha fazla rahatsız etmek istemem |
I don't want to wear out my welcome expr.
|
|
| 383 |
Colloquial |
içeri sorarak daha fazla bilgi alabilirsin(iz) |
inquire within expr.
|
|
| 384 |
Colloquial |
çok daha fazla |
a sight more expr.
|
|
| 385 |
Colloquial |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
| 386 |
Colloquial |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
| 387 |
Colloquial |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
| 388 |
Colloquial |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
| 389 |
Colloquial |
daha fazla sinirlendirme |
don't push expr.
|
|
| 390 |
Colloquial |
daha fazla bilginiz olması açısından |
fyfi (for your further information) expr.
|
|
| 391 |
Colloquial |
senin (bir şeyinin) karşısına daha fazla (bir şeyle) çıkıyorum |
I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
|
|
| 392 |
Colloquial |
sen (bir şey) yaptıysan ben daha fazla (bir şey) yaptım |
I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
|
|
| 393 |
Colloquial |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upwards of (something) expr.
|
|
| 394 |
Colloquial |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upward of (something) expr.
|
|
| 395 |
Colloquial |
daha fazla ne yapılabilir? |
what more can be done? expr.
|
|
| 396 |
Colloquial |
daha fazla ne diyebilirim ki? |
what (more) do you want me to say? expr.
|
|
| Idioms |
|
| 397 |
Idioms |
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması |
blame game n.
|
|
| 398 |
Idioms |
iki veya daha fazla grup arasında kalıcı antlaşma |
covenant of salt [archaic] n.
|
|
| 399 |
Idioms |
kendi iç ilişkileri bozulduğu için karşıt gruptan daha fazla zarar gören müttefikler |
circular firing squad n.
|
|
| 400 |
Idioms |
protestanlık öğretilerini yerine getiren fakat giderek daha politikleştirilmesi ve daha fazla muhafazakarlıkla ilişkilendirilmesi sebebiyle protestan olarak anılmaktan kaçınan kimse |
exvangelical n.
|
|
| 401 |
Idioms |
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse |
bed blocker n.
|
|
| 402 |
Idioms |
seçimde başarılı olmak için saflarını birleştiren iki veya daha fazla siyasetçi |
dream ticket n.
|
|
| 403 |
Idioms |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşıma |
precedence over (someone or something) n.
|
|
| 404 |
Idioms |
diğerlerinden daha fazla alkol içmek |
drink someone under the table v.
|
|
| 405 |
Idioms |
bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make heavy weather of doing something v.
|
|
| 406 |
Idioms |
daha fazla ilerleyememek |
grind to a halt v.
|
|
| 407 |
Idioms |
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make a meal out of something v.
|
|
| 408 |
Idioms |
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make a meal of something v.
|
|
| 409 |
Idioms |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of doing something v.
|
|
| 410 |
Idioms |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of something v.
|
|
| 411 |
Idioms |
daha fazla yol almak |
get over more ground v.
|
|
| 412 |
Idioms |
daha fazla mesafe katetmek |
get over more ground v.
|
|
| 413 |
Idioms |
(bir sorunu/sıkıntıyı) daha fazla düşünmemek |
not give it another thought v.
|
|
| 414 |
Idioms |
ederinden daha fazla ödemek |
pay over the odds v.
|
|
| 415 |
Idioms |
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
take precedence over v.
|
|
| 416 |
Idioms |
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
have precedence over v.
|
|
| 417 |
Idioms |
bir işi daha fazla yapmak |
get more out of v.
|
|
| 418 |
Idioms |
destenin tepesinden bir veya daha fazla kart almak |
burn a card v.
|
|
| 419 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevilmek |
be all the world to somebody v.
|
|
| 420 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevilmek |
mean all the world to somebody v.
|
|
| 421 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevilmek |
be the world to (one) v.
|
|
| 422 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to (one) v.
|
|
| 423 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be/mean (all) the world to somebody v.
|
|
| 424 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to (one) v.
|
|
| 425 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
mean the world to (someone) v.
|
|
| 426 |
Idioms |
İsviçre peynirinden daha fazla deliği olmak |
have more holes than swiss cheese [us] v.
|
|
| 427 |
Idioms |
daha fazla bilmek de istememek |
know little and care less (about someone or something) v.
|
|
| 428 |
Idioms |
daha fazla dayanamamak/tutamamak (tuvalet) |
not able to wait v.
|
|
| 429 |
Idioms |
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak |
join (up) the dots v.
|
|
| 430 |
Idioms |
katolikliğin kurallarına gerekenden daha fazla bağlı olmak |
be more catholic than the pope (himself) v.
|
|
| 431 |
Idioms |
bir sorunu çözmek için belli bir miktar parayı harcamaktan kaçınırken uzun vadede problem büyüdüğünde daha fazla para harcamak zorunda kalmak |
be penny-wise and dollar-foolish v.
|
|
| 432 |
Idioms |
daha fazla takdir etmek |
think better of v.
|
|
| 433 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.
|
|
| 434 |
Idioms |
daha fazla çaba harcamak/göstermek |
add oil v.
|
|
| 435 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to somebody v.
|
|
| 436 |
Idioms |
her şeyden daha fazla sevmek |
mean the world to somebody v.
|
|
| 437 |
Idioms |
birinden daha fazla alkol içmek |
drink somebody under the table v.
|
|
| 438 |
Idioms |
daha fazla bulaşmak |
get in deeper v.
|
|
| 439 |
Idioms |
daha fazla dahil olmak |
get in deeper v.
|
|
| 440 |
Idioms |
(bir konuda(birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak |
have (got) it over (someone or something) in (something) v.
|
|
| 441 |
Idioms |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
have precedence over (someone or something) v.
|
|
| 442 |
Idioms |
(bir şeyden) daha fazla fayda sağlamak |
have the best of (something) v.
|
|
| 443 |
Idioms |
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek |
not give (something) another thought v.
|
|
| 444 |
Idioms |
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek |
not give (something) a second thought v.
|
|
| 445 |
Idioms |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
take precedence over (someone or something) v.
|
|
| 446 |
Idioms |
(iki veya daha fazla kişiyi) yan yana getirmek |
throw (two or more people) together v.
|
|
| 447 |
Idioms |
(iki veya daha fazla kişiyi) bir araya getirmek/koymak |
throw (two or more people) together v.
|
|
| 448 |
Idioms |
iki veya daha fazla afro american arasındaki suç ya da şiddet olaylarına ilişkin olarak kullanılan deyim |
black on black adj.
|
|
| 449 |
Idioms |
ortalamadan daha iyi/yüksek/fazla |
ahead of the curve adj.
|
|
| 450 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more than someone has had hot dinners [uk] adj.
|
|
| 451 |
Idioms |
deneyimi karşısındakinden daha fazla |
more than someone has had hot dinners [uk] adj.
|
|
| 452 |
Idioms |
gerekenden/beklenenden daha fazla |
above and beyond something adj.
|
|
| 453 |
Idioms |
gerekenden/beklenenden daha fazla |
above and beyond the call of duty adj.
|
|
| 454 |
Idioms |
çok daha fazla/çok daha az |
a (damn) sight less/fewer (something) adv.
|
|
| 455 |
Idioms |
çok daha fazla |
a (damn) sight more (something) adv.
|
|
| 456 |
Idioms |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can stand adv.
|
|
| 457 |
Idioms |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can bear adv.
|
|
| 458 |
Idioms |
hatta daha da fazla |
with brass knobs on expr.
|
|
| 459 |
Idioms |
hatta daha da fazla |
with knobs on expr.
|
|
| 460 |
Idioms |
daha fazla konuşmadan |
without further ado expr.
|
|
| 461 |
Idioms |
daha fazla konuşmadan |
without more ado expr.
|
|
| 462 |
Idioms |
üzerinde daha fazla tartışmadan |
without further ado expr.
|
|
| 463 |
Idioms |
üzerinde daha fazla tartışmadan |
without more ado expr.
|
|
| 464 |
Idioms |
çok daha fazla |
whole lot more expr.
|
|
| 465 |
Idioms |
çok daha fazla |
whole heap more expr.
|
|
| 466 |
Idioms |
beklenenden daha fazla |
over the top expr.
|
|
| 467 |
Idioms |
daha fazla katılamazdım |
I couldn't agree more expr.
|
|
| 468 |
Idioms |
daha fazla uzatmadan |
with no further ado expr.
|
|
| 469 |
Idioms |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can endure expr.
|
|
| 470 |
Idioms |
çok daha fazla |
a whole lot more expr.
|
|
| 471 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
| 472 |
Idioms |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
| 473 |
Idioms |
deneyimi karşısındakinden daha fazla |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
| 474 |
Idioms |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var |
there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
|
|
| 475 |
Idioms |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var |
there's more than meets the eye expr.
|
|
| Speaking |
|
| 476 |
Speaking |
size daha fazla yardımcı olmak isterdim |
I wish I could be of more help to you expr.
|
|
| 477 |
Speaking |
seni daha fazla sıkmayacağım |
I'm done boring you expr.
|
|
| 478 |
Speaking |
daha fazla çalışmalısın |
you should study harder expr.
|
|
| 479 |
Speaking |
artık daha fazla dayanamıyorum |
I can't take it anymore expr.
|
|
| 480 |
Speaking |
daha fazla yardıma ihtiyacım yok |
I don't need any more help expr.
|
|
| 481 |
Speaking |
seni daha fazla tanımak isterim |
I would like to know you more expr.
|
|
| 482 |
Speaking |
sizi daha fazla tanımak isterim |
I would like to know you more expr.
|
|
| 483 |
Speaking |
daha fazla konuşursak |
if we talk longer expr.
|
|
| 484 |
Speaking |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi var |
there is more to somebody than meets the eye expr.
|
|
| 485 |
Speaking |
daha fazla para istiyor |
he wants more money expr.
|
|
| 486 |
Speaking |
daha fazla yaklaşma |
do not get any closer expr.
|
|
| 487 |
Speaking |
daha fazla yaklaşma |
don't come any closer expr.
|
|
| 488 |
Speaking |
stresle ilgili hastalığı olan kişiler 5 kat daha fazla doktora gidiyor |
patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
|
|
| 489 |
Speaking |
stresle ilgili hastalığı olan kişiler beş kat daha fazla doktora gidiyor |
patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
|
|
| 490 |
Speaking |
hangisi canımı daha fazla sıkıyor bilmiyorum |
I don't know what bothers me more expr.
|
|
| 491 |
Speaking |
daha fazla söze gerek var mı? |
why say more? expr.
|
|
| 492 |
Speaking |
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım |
I have to go some to do better than that expr.
|
|
| 493 |
Speaking |
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım |
I have to try harder to do better than that expr.
|
|
| 494 |
Speaking |
bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum |
I don't want to talk about this anymore expr.
|
|
| 495 |
Speaking |
buna daha fazla katlanamayacağım |
I can't take no more of this expr.
|
|
| 496 |
Speaking |
daha fazla kan dökülmesini istemiyoruz |
we don't want any more bloodshed expr.
|
|
| 497 |
Speaking |
daha fazla bahane duymak istemiyorum |
I want to hear no more excuses expr.
|
|
| 498 |
Speaking |
daha fazla bahane duymak istemiyorum |
I don't want to hear any more excuses expr.
|
|
| 499 |
Speaking |
daha fazla bekleyemeyiz |
we couldn't wait any longer expr.
|
|
| 500 |
Speaking |
daha fazla bekleyemeyiz |
we can't wait any longer expr.
|
|