daha fazla - Türkisch Englisch Wörterbuch

daha fazla

Bedeutungen von dem Begriff "daha fazla" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 32 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
daha fazla more adj.
Mention should also be made of the trafficking in women and children that is taking place more and more in Europe.
Avrupa'da her geçen gün daha fazla gerçekleşen kadın ve çocuk ticaretinden de bahsetmek gerekir.

More Sentences
General
daha fazla further adj.
The authorities declined to provide further details.
Yetkililer daha fazla ayrıntı vermeyi reddetti.

More Sentences
daha fazla farther adj.
The Germans could not advance any farther.
Almanlar daha fazla ilerleyemedi.

More Sentences
daha fazla upwards adv.
Upwards of a hundred people came to the event.
Etkinliğe yüzün üzerinde kişi katıldı.

More Sentences
daha fazla anymore adv.
I am afraid that I cannot do anymore at this point.
Korkarım ki bu noktada daha fazlasını yapamayacağım.

More Sentences
daha fazla above adv.
She values health above wealth.
Sağlığa zenginlikten daha fazla değer veriyor.

More Sentences
daha fazla any more adv.
Would renationalisation mean any more fish?
Yeniden ulusallaştırma daha fazla balık anlamına gelir mi?

More Sentences
daha fazla no longer adv.
The public will no longer tolerate this needless waste which has become emblematic of the failed CFP.
Kamuoyu, başarısız OBP'nin simgesi haline gelen bu gereksiz israfa daha fazla müsamaha göstermeyecektir.

More Sentences
daha fazla any longer adv.
We should not therefore wait any longer.
Bu nedenle daha fazla beklememeliyiz.

More Sentences
daha fazla better adv.
You'd better try to assert yourself more.
Kendini daha fazla savunmaya çalışsan iyi olur.

More Sentences
daha fazla better adv.
I think we'd better buy more food.
Bence daha fazla yiyecek alsak iyi olur.

More Sentences
daha fazla over adv.
You must be 18 years or over to vote.
Oy kullanabilmek için 18 yaşından ya da daha fazla olmanız gerekmektedir.

More Sentences
daha fazla more adv.
We believe that more confidence should be placed in local politicians.
Yerel politikacılara daha fazla güvenilmesi gerektiğine inanıyoruz.

More Sentences
daha fazla farther adv.
We can go no farther on this road.
Bu yolda daha fazla ilerleyemeyiz.

More Sentences
daha fazla more pron.
It is also probable that we will have more third-country participation in consumer policy actions than before.
Ayrıca, tüketici politikası eylemlerine eskisinden daha fazla üçüncü ülke katılımı olması da muhtemeldir.

More Sentences
Technical
daha fazla further adv.
Your therapist will give you further details.
Terapistiniz size daha fazla ayrıntı verecektir.

More Sentences
General
daha fazla fur (further) n.
daha fazla fur (further) n.
daha fazla upward of adj.
daha fazla mae [scotland] adj.
daha fazla mo [dialect] adj.
daha fazla moe [dialect] adj.
daha fazla superior adj.
daha fazla upward adv.
daha fazla much more adv.
daha fazla but adv.
daha fazla upwards of prep.
daha fazla more than prep.
daha fazla the more the more conj.
Colloquial
daha fazla all adj.
Technical
daha fazla beyond adv.
Music
daha fazla più adv.

Bedeutungen, die der Begriff "daha fazla" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
daha fazla bilgi further information n.
Indeed, many of the proposed amendments strengthen the text by clarifying concepts and introducing further information.
Aslında önerilen değişikliklerin birçoğu kavramları netleştirerek ve daha fazla bilgi sunarak metni güçlendirmektedir.

More Sentences
daha fazla soru further question n.
Tom had no further questions.
Tom'un daha fazla sorusu yoktu.

More Sentences
daha fazla yardım further assistance n.
Do you require any further assistance?
Daha fazla yardıma ihtiyacın var mı?

More Sentences
(iki veya daha fazla şeyin) çakışması clash n.
Due to a scheduling clash, they had to push back the show.
Bir program çakışması nedeniyle gösteriyi ertelemek zorunda kaldılar.

More Sentences
daha fazla öğrenmek learn more v.
No one can learn more than they can understand.
Hiç kimse anlayabileceğinden daha fazlasını öğrenemez.

More Sentences
daha fazla teklif vermek outbid v.
The determined bidder outbid everyone else at the auction.
Kararlı teklif sahibi, açık artırmada herkesten daha fazla teklif verdi.

More Sentences
çok daha büyük/fazla far greater adj.
These are huge tasks requiring amounts far greater than those initially planned.
Bunlar, başlangıçta planlanandan çok daha büyük meblağlar gerektiren devasa görevlerdir.

More Sentences
çok daha fazla by far adv.
This novel is by far more interesting than that one.
Bu roman ondan çok daha fazla ilginç.

More Sentences
daha fazla değil no more adv.
One penny in the pound is acceptable, one cent in the euro, but no more.
Sterlinde bir kuruş, avroda bir sent kabul edilebilir, ama daha fazlası değil.

More Sentences
biraz daha fazla a bit more adv.
As we have a bit more time today, I would like to avail myself of the opportunity you mentioned earlier.
Bugün biraz daha fazla zamanımız olduğu için, daha önce bahsettiğiniz fırsattan yararlanmak istiyorum.

More Sentences
daha fazla değil no longer adv.
He can stay here for one night, no longer.
Burada bir gece kalabilir, daha fazla değil.

More Sentences
daha da fazla even more adv.
As the going gets tougher, he needs even more of our support.
İşler zorlaştıkça, desteğimize daha da fazla ihtiyacı var.

More Sentences
Phrasals
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek split between (two or more people or things) v.
I denounce this war and the ensuing split between victors and vanquished.
Bu savaşı ve ardından gelen galipler ve mağluplar arasındaki bölünmeyi kınıyorum.

More Sentences
Phrases
herkesten daha fazla more than anyone expr.
I must point out that you are a fishing power, since you fish more than anyone else in the Community.
Topluluktaki herkesten daha fazla balık tuttuğunuz için bir balıkçılık gücü olduğunuzu belirtmeliyim.

More Sentences
daha fazla gecikme further delays expr.
We cannot afford further delays.
Daha fazla gecikmeyi göze alamayız.

More Sentences
daha fazla kaynak further resources expr.
There is a limit beyond which further resources must be provided if all our priorities are to be met.
Tüm önceliklerimizin karşılanması için daha fazla kaynak sağlanması gereken bir sınır vardır.

More Sentences
Speaking
(bundan) daha (fazla) mutlu olamazdım couldn't be happier expr.
I couldn't be happier for Tom.
Tom için daha mutlu olamazdım.

More Sentences
General
ortalamadan daha fazla güneş ışığı alan bölge sunbelt n.
daha da fazla olma deal n.
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı epistrophe n.
iki veya daha fazla parçadan oluşan giysi suit n.
daha fazla destek further assistance n.
tek metinde birleştirilmiş iki ya da daha fazla sayıda yazı conflate text n.
kazananı kaybedene oranla daha fazla zarara uğratmış savaş cadmean victory n.
iki veya daha fazla anlamlılık equivocality n.
daha fazla/ileri geliştirilmesi further development n.
daha fazla gelişim further development n.
gerekenden daha fazla iyileşme overhealing n.
bir veya daha fazla kişiye seçim yapma hakkı verilmesi compromission n.
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç tandem n.
daha fazla ergime refusion n.
daha fazla eritme refusion n.
ucuz taşın arkasına daha fazla parlaklık sağlamak için uygulanan kaplama chaton n.
daha fazla ödünç para verme reloan n.
iki veya daha şeyden fazla en kestirme olanı near n.
daha fazla büyüme veya gelişmeyi teşvik eden çekirdek veya başlangıç birikimi nest egg n.
daha fazla kısım the most feck n.
saatte yüz mil veya daha fazla hız yapmayı seven kimse ton-up n.
gerekenden daha fazla süre işte bulunma durumu presenteeism n.
bir kurumda daha fazla güç kazanmak isteyen bir kimsenin yaptığı eylemler empire-building n.
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri kissing cousin n.
(müşteriye) daha fazla şey satmaya çalışma upselling n.
bir veya daha fazla sayıdaki sivri uçlu oval taştan meydana gelen yüzük seti marquise n.
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı megaplex n.
kumarda özel kullanım için bir veya daha fazla deste kartını saklama holdout n.
biraz daha fazla miktar huckleberry n.
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama misericord n.
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama misericorde n.
20 veya daha fazla yıl boyunca kesintisiz kullanıldığından yasalarla korunan pencere light n.
iki veya daha fazla bağlantılı yüzük gemel ring n.
(iki veya daha fazla şeyin) birbirine girmesi clash n.
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup den n.
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun murder mystery n.
iki veya daha fazla armanın kalkan üzerinde birleşmesi impalement n.
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi impinging n.
kanala zarar vermeksizin fazla suyu daha düşük seviyeye tahliye edebilen açık su kanalı yapısı drop n.
(üç veya daha fazla) lobluluk palmation n.
(üç veya daha fazla) yaprakçığı olma palmation n.
(üç veya daha fazla) bölümlü olma palmation n.
(üç veya daha fazla) damarlılık palmation n.
aynı gerilim farkının iki veya daha fazla rezistansa uygulandığı elektrik cihazı devresi parallel n.
dört veya daha fazla panelden oluşan çoklu pano formatı polyptych n.
dokuz veya daha fazla muz taşıyan sap count n.
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla katılımcı grubu panel n.
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla kişiden oluşan misafir grubu panel n.
beş veya daha fazla kişiden oluşan kaşif grubu post n.
operasyonları desteklemek için daha fazla gerekli olmayan ve başka alanlara transfer edilmeye uygun vasıtaların sökülmesi roll-up n.
bir veya daha fazla aday isminin çizildiği oy pusulası scratched ticket n.
boş bardağı çevirdiğinde bardağın dibindeki damlaların tırnaktan akması halinde oyuncunun daha fazla içki içtiği bir oyun supernaculum [obsolete] n.
iki veya daha fazla şeyden oluşan bütün pair n.
iki veya daha fazla tarafa ait mülkiyet arasındaki bağlayıcı sınır party line n.
daha fazla gayret sarfetmek redouble one's efforts v.
daha fazla silahlanmış olmak outgun v.
daha fazla yükseltmek make higher v.
açık artırmada daha fazla fiyat vermek outbid v.
daha fazla puan almak outpoint v.
birşeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make heavy weather of something v.
daha fazla olgunlaşmak grow more mellow v.
daha fazla oy almak outvote v.
daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak need more sources v.
biriyle daha fazla ortak yönleri olmak have more in common with someone v.
daha fazla resimle açıklamak grangerize v.
daha fazla artmak increase a lot v.
daha fazla artmak rise a lot v.
daha fazla artmak increase much v.
daha fazla bilgiye ulaşmak dig up further information v.
daha fazla bilgiye ulaşmak receive further information v.
-den daha fazla kalmak outstay v.
-den daha fazla parlamak outshine v.
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek up-sell v.
daha fazla detaya girmek go into more detail v.
daha fazla teferruata girmek go into more detail v.
daha fazla detay vermek enter more details v.
daha fazla uçmak outfly v.
(birine göre) daha fazla içmek outdrink v.
daha fazla zarara uğratmak damage further v.
daha fazla zarar vermek damage further v.
daha fazla hasara uğratmak damage further v.
daha fazla zarar görmek be damaged further v.
daha fazla hasara uğramak be damaged further v.
daha fazla hasar vermek damage further v.
daha fazla zarara uğramak be damaged further v.
daha fazla hasar görmek be damaged further v.
daha fazla yaşamak outlive v.
daha fazla sürmek outlast v.
daha fazla yaşamak outlast v.
daha fazla üretmek outproduce v.
işine ailesinden daha fazla önem vermek place one's job before one's family v.
payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak see more than its share of suffering v.
daha fazla egzersiz yapmak do more exercises v.
daha fazla egzersiz yapmak do more exercise v.
daha fazla zaman istemek ask for more time v.
birinden daha uzun/fazla yaşamak live longer than someone v.
daha fazla kan dökülmesini istememek not want any more bloodshed v.
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek pay more for something than it is really worth v.
daha fazla çaba harcamak put more effort forth v.
daha fazla harcamak outspend v.
konuyu pekiştirmek için çeşitli materyaller aracılığıyla daha fazla çalışmak overlearn v.
daha da/daha fazla borçlanmak go deeper into debt v.
daha fazla resimle açıklamak grangerise v.
gerekli olandan daha fazla yapmak overcommit v.
olması gerekenden daha fazla uzatmak string out v.
daha fazla satmak outsell v.
daha fazla duyulmak overshare v.
kendine daha fazla güvenli hale gelmek become more self-confident v.
daha fazla dikkat etmek pay more attention v.
daha fazla dayanamamak/sabredememek grow impatient v.
daha fazla oy almak outpoll v.
daha fazla kazanmak outearn v.
daha fazla gelir elde etmek outearn v.
daha fazla zaman harcamak spend more time v.
...den daha fazla yemek outeat v.
daha fazla ilerlemek readvance v.
daha fazla geliştirmek readvance v.
oy pusulasından bir veya daha fazla adayın ismini çıkarmak scratch a ticket v.
daha fazla ilgilenmemek be out v.
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelmesiyle oluşmak make v.
(aroma, tat) daha fazla ortaya çıkmak bloom v.
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak max v.
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak mediate v.
(iki veya daha fazla kişi) arasında ilişki kurmak bond v.
(bir şeyi veya kimseyi) daha fazla takip edememek lose v.
siyasi bir kampanya için (diğer adaydan) daha fazla mali destek toplamak outraise v.
daha fazla güç vermek overpower v.
daha fazla ödeme yapmak overspend v.
daha fazla harcamak overspend v.
sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak rule v.
daha fazla çabalamaya zorlamak drive v.
(tek katlı iki veya daha fazla ipliği) birlikte bükmek fold v.
(üç veya daha fazla nokta) çakışmak osculate v.
'-den daha fazla yanmak outglow v.
daha fazla kemirmek outgnaw v.
-den daha fazla parıldamak outglow v.
daha fazla ısırmak outgnaw v.
'-den daha fazla ışıldamak outgleam v.
daha fazla kandırmak outfool v.
(bir şeyden) daha fazla kazanmak outgain v.
(birinden) daha fazla kazanmak outgain v.
daha fazla dişlemek outgnaw v.
(amerikan futbolu) rakip takımdan daha fazla saha kazanmak outgain v.
-den daha fazla parıldamak outglitter v.
'-den daha fazla ışıldamak outglitter v.
-den daha fazla parıldamak outgleam v.
daha fazla vermek outgive v.
daha fazla kaş çatmak outfrown v.
daha fazla somurtmak outfrown v.
'-den daha fazla adı çıkmış olmak outname v.
(bir diğerinden) daha fazla gece öyküsü anlatmak outnight v.
daha fazla oy almak outrun v.
daha fazla boyamak outpaint v.
daha fazla vadetmek outpromise v.
daha fazla değer vermek outprize v.
daha fazla kaldırmak outraise v.
daha fazla alıntı yapmak outquote v.
daha fazla takip etmek outpursue v.
(boksta) daha fazla puan kazanarak rakibi mağlup etmek outpoint v.
daha fazla azarlamak outscold v.
'-den daha fazla okumak outread v.
daha fazla söylemek outsay v.
daha fazla metrese sahip olmak outparamour v.
daha fazla plan yapmak outscheme v.
daha fazla küfretmek outswear v.
daha fazla çalışmak outstudy v.
daha fazla spor yamak outsport v.
daha fazla acı çekmek outsuffer v.
(birinden) daha fazla konuşmak outtalk v.
daha fazla bildirmek outstate [rare] v.
daha fazla esnemek outstretch v.
daha fazla belirtmek outstate [rare] v.
daha fazla şişmek outswell [obsolete] v.
daha fazla günah işlemek outsin v.
daha fazla değişmesini engellemek freeze v.
daha fazla arıtmak superrefine v.
(birinden) daha fazla kopya çekmek outcheat v.
daha fazla yalvarmak outbeg v.
daha fazla saçılmak outbeam v.
daha fazla yakalamak outcatch v.
(birinden) daha fazla soru sormak outask v.
daha fazla havlamak outbark v.
daha fazla alkollü içecek tüketmek outdrink v.
daha fazla mızırdanmak outbleat v.
daha fazla balık yakalamak outfish v.
daha fazla yankılanmak outecho v.
daha fazla yüklemek outcharge v.
daha fazla etki yaratmak outbalance v.
daha fazla bağırmak outbawl v.
(birinden) daha fazla para harcamak outbuy v.
daha fazla şükretmek outbless v.
daha fazla mırıldanmak outbleat v.
daha fazla şikayet etmek outbitch v.
daha fazla eko yapmak outecho v.
daha fazla borçlandırmak outcharge v.
daha fazla lanetlemek outcurse v.
daha fazla yavru doğurmak outfawn v.
daha fazla yayılmak outbeam v.
daha fazla yankı yapmak outecho v.
daha fazla gevezelik etmek outbleat v.
daha fazla para ödetmek outcharge v.
bir veya daha fazla sömürgeye ait veya onunla ilgili olan colonial adj.
daha fazla otla dolu weedier adj.
daha fazla değen worthier adj.
daha fazla kanadı olan wingier adj.
-den çok daha fazla much more than adj.
her zamankinden daha fazla more than ever adj.
-den daha fazla more than adj.
ışık hızından daha fazla hıza sahip superluminal adj.
beklenenden daha fazla more than expected adj.
iki veya daha fazla millet ile ilgili cross-national adj.
iki veya daha fazla millete dair cross-national adj.
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış tandem adj.
iki veya daha fazla renkle boyanmış (saç) ticked adj.
daha fazla parçalara ayrılamaz undecomposable adj.
talep edilenden daha fazla yere sahip undersubscribed adj.
daha fazla tanınan better-known adj.
bir veya daha fazla yüzünde ince melamin tabakası bulunan melamine-faced adj.
daha fazla ayırt edilemez minimal adj.
(özellikle üç veya daha fazla ip veya kumaşın iç içe geçmesi şeklinde) dolaşık braided adj.
birbirine yakın üç veya daha fazla kimyasal maddeye ait veya ilgili gamma adj.
üç veya daha fazla tarafı olan (sözleşme) multilateral adj.
beşten daha fazla ince levha ile kaplı bir iç yüzü olan (kemer) multifoil adj.
iki veya daha fazla uçbirimi bulunan (bilgisayar sistemi) multiterminal adj.
iki veya daha fazla parametreye dayanan multiparameter adj.
iki veya daha fazla parametre ile ilişkili multiparameter adj.
iki veya daha fazla şeyin ilki olan old adj.
mümkün olan iki veya daha fazla yöntemden yalnızca biri işe yarayan one-way adj.
bir veya daha fazla bağlı kuruluşun sermaye çoğunluğuna sahip olan (şirket, girişim) parent adj.
belirtilen boyuttan daha fazla olan plus adj.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan systematical adj.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü systematic adj.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan systematic adj.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü systematical adj.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili systematic adj.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili systematical adj.
iki bin yıldan daha fazla bir süredir for more than two thousand years adv.
çok daha fazla a lot more adv.
daha fazla başka any more adv.
-den daha fazla above adv.
-den daha fazla upwards of adv.
daha fazla bilgi için for more information adv.
daha bile fazla even more adv.
beklenenden daha fazla more than estimated adv.
tahmin edilenden daha fazla more than estimated adv.
haftada iki veya daha fazla kez twice a week or more adv.
daha fazla değil namo [obsolete] adv.
daha fazla değil nathmore [obsolete] adv.
daha fazla derecede worse adv.
daha fazla bir şekilde superiorly adv.
den daha fazla above adv.
-den daha fazla farther than prep.
çok daha fazla far more than prep.
bundan daha fazla yet more conj.
ça/çe daha fazla the more the more conj.
hatta bundan daha fazla yet more conj.
(māori dilinde iki veya daha fazla kişiye) selam tena koutou [nz] interj.
daha fazla anlamını veren bir ön ek pleo- pref.
daha fazla anlamını veren bir ön ek plio- pref.
daha fazla anlamını veren bir ön ek pleio- pref.
daha fazla anlamına gelen bir ön ek super- pref.
Phrasals
(mevcut yayım hakkında) daha fazla bilgi aramak follow up v.
daha fazla önlem almak follow up v.
olduğundan daha fazla ciddiye almak blow up v.
daha fazla para istemeden ek olarak satmak toss in v.
bir veya daha fazla bilgisayar dosyasını başka bir formatta kaydetmek/başka bir formata dönüştürmek render down v.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek split between (two or more people or things) v.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak split between (two or more people or things) v.
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek split between (two or more people or things) v.
(iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek split between (two or more people or things) v.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak split between (two or more people or things) v.
ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak split between (two or more people or things) v.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak split between (two or more people or things) v.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek split between (two or more people or things) v.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek split between (two or more people or things) v.
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek yoke together v.
daha fazla (bir şey) kazanmak gain in (something) v.
daha fazla (bir özellik) kazanmak gain in (something) v.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek splice together v.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek splice together v.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek splice together v.
iki veya daha fazla birbirinden farklı şeyin genlerinin yeniden birleşmesini sağlamak splice together v.
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek splice together v.
(iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak come between (two or more people) v.
(iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak come between (two or more people) v.
(iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek come between (two or more people) v.
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek come between (two or more people) v.
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek come between (two or more people) v.
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone and someone else) v.
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone or something) v.
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek go further v.
-den daha fazla önem vermek place before v.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek place (someone or something) above (someone or something) v.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek place (someone or something) before (someone or something) v.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek put (someone or something) in front of (someone or something) v.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek put (someone or something) before (someone or something) v.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek put (someone or something) ahead of (someone or something) v.
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek vary between (something) v.
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek vary between (someone or something) v.
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek vary between (something) and (something else) v.
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek vary between (something) v.
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek vary between (something) v.
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek vary between (something) and (something else) v.
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında gidip gelmek vary between (something) v.
Phrases
daha fazla yardım için for further assistance expr.
daha fazla destek için for further assistance expr.
daha fazla bilgi az sonra further information to follow expr.
daha fazla okuma (for) further reading expr.
daha fazla bilgi için (for) further reading expr.
daha fazla okunacak kaynak (for) further reading expr.
daha fazla/ilave inceleme/değerlendirme için for further consideration expr.
ne daha az ne daha fazla nothing less nothing more expr.
daha fazla bilgi için for further information expr.
daha fazla değilse if not more expr.
katlanabileceğinden daha fazla more than (one) can endure expr.
dayanabileceğinden daha fazla more than (one) can endure expr.
memleketten uzak olunca memleketle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme go abroad and you'll hear news of home expr.
evden uzak olunca evle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme go abroad and you'll hear news of home expr.
çok daha fazla heaps more expr.
lafı daha fazla uzatmadan without further ado expr.
Proverb
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü a creaking door hangs longest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü a creaking gate hangs longest
dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir onlookers see most of the game
daha fazla ayrıntıya gerek yok a nod's as good as a wink [uk]
daha fazla açıklamaya gerek yok a nod is as good as a wink
daha fazla açıklamaya gerek yok a nod's as good as a wink [uk]
daha fazla ayrıntıya gerek yok a nod is as good as a wink
ucuza kaçmak ileride daha fazla para kaybetmeye sebep olur cheapest is dearest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü creaking door hangs longest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü creaking gate hangs longest
seyirciler daha fazla şey görür lookers-on see most of the game
dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür lookers-on see most of the game
Colloquial
hatalı olduğu düşünülen kişiden daha fazla hatalı olma durumu a mote in someone's eye n.
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün fruit of the union n.
iki veya daha fazla şeyin etkileşiminden doğan sonuç, ürün fruit of the union n.
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün fruit of the union n.
(beyzbol) yere çarpıp iki veya daha fazla iç saha oyuncusunun arasından geçen top a ground ball with eyes n.
bir kurumda daha fazla güç peşinde koşan kimse empire-builder n.
(ingiltere'de) 600.000 adetten daha fazla satan şarkı platinum disc n.
(ingiltere'de) 300.000 adetten daha fazla satan albüm platinum disc n.
daha fazla risk almak take more of a risk v.
daha fazla bölüm çekmek make more shows v.
daha fazla risk almak take more risk v.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners v.
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak have (got) it over (someone or something) v.
(birine) daha fazla özgürlük tanımak let (one) have (one's) head v.
bir şeyi daha fazla hazmedememek have had it v.
birine/bir şeye daha fazla katlanamamak have had it v.
bir şeye daha fazla dayanamamak can't take something for much longer v.
daha fazla gezip dolaşmak get out more v.
evden daha fazla çıkmak get out more v.
daha fazla sosyalleşmek get out more v.
daha fazla dışarı çıkmak get out more v.
'-den daha fazla parlamak have it over v.
daha fazla gözden geçirilme imkanı olmayan (sonuç) net-net adj.
her zamankinden çok daha fazla all too often expr.
beklenenden çok daha fazla all too often expr.
hatta daha da fazla and then some expr.
bildiğinden daha fazla more than you know expr.
ebeveynlere daha fazla bilgi için çocuklarının okullarını aramaları tavsiye ediliyor parents are advised to call their child's school for more information expr.
bundan daha fazla sevinemezdim couldn't be happier expr.
daha fazla uğraş try harder expr.
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade that goes double for expr.
'-den daha fazla and counting expr.
daha fazla rahatsız etmek istemem I don't want to wear out my welcome expr.
içeri sorarak daha fazla bilgi alabilirsin(iz) inquire within expr.
çok daha fazla a sight more expr.
daha da fazla all the expr.
çok daha fazla all the expr.
daha da fazla all the expr.
çok daha fazla all the expr.
daha fazla sinirlendirme don't push expr.
daha fazla bilginiz olması açısından fyfi (for your further information) expr.
senin (bir şeyinin) karşısına daha fazla (bir şeyle) çıkıyorum I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
sen (bir şey) yaptıysan ben daha fazla (bir şey) yaptım I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla upwards of (something) expr.
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla upward of (something) expr.
daha fazla ne yapılabilir? what more can be done? expr.
daha fazla ne diyebilirim ki? what (more) do you want me to say? expr.
Idioms
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması blame game n.
iki veya daha fazla grup arasında kalıcı antlaşma covenant of salt [archaic] n.
kendi iç ilişkileri bozulduğu için karşıt gruptan daha fazla zarar gören müttefikler circular firing squad n.
protestanlık öğretilerini yerine getiren fakat giderek daha politikleştirilmesi ve daha fazla muhafazakarlıkla ilişkilendirilmesi sebebiyle protestan olarak anılmaktan kaçınan kimse exvangelical n.
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse bed blocker n.
seçimde başarılı olmak için saflarını birleştiren iki veya daha fazla siyasetçi dream ticket n.
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşıma precedence over (someone or something) n.
diğerlerinden daha fazla alkol içmek drink someone under the table v.
bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make heavy weather of doing something v.
daha fazla ilerleyememek grind to a halt v.
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make a meal out of something v.
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make a meal of something v.
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak make hard work of doing something v.
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak make hard work of something v.
daha fazla yol almak get over more ground v.
daha fazla mesafe katetmek get over more ground v.
(bir sorunu/sıkıntıyı) daha fazla düşünmemek not give it another thought v.
ederinden daha fazla ödemek pay over the odds v.
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak take precedence over v.
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak have precedence over v.
bir işi daha fazla yapmak get more out of v.
destenin tepesinden bir veya daha fazla kart almak burn a card v.
her şeyden daha fazla sevilmek be all the world to somebody v.
her şeyden daha fazla sevilmek mean all the world to somebody v.
her şeyden daha fazla sevilmek be the world to (one) v.
her şeyden daha fazla sevmek be the world to (one) v.
her şeyden daha fazla sevmek be/mean (all) the world to somebody v.
her şeyden daha fazla sevmek be the world to (one) v.
her şeyden daha fazla sevmek mean the world to (someone) v.
İsviçre peynirinden daha fazla deliği olmak have more holes than swiss cheese [us] v.
daha fazla bilmek de istememek know little and care less (about someone or something) v.
daha fazla dayanamamak/tutamamak (tuvalet) not able to wait v.
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak join (up) the dots v.
katolikliğin kurallarına gerekenden daha fazla bağlı olmak be more catholic than the pope (himself) v.
bir sorunu çözmek için belli bir miktar parayı harcamaktan kaçınırken uzun vadede problem büyüdüğünde daha fazla para harcamak zorunda kalmak be penny-wise and dollar-foolish v.
daha fazla takdir etmek think better of v.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak (have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.
daha fazla çaba harcamak/göstermek add oil v.
her şeyden daha fazla sevmek be the world to somebody v.
her şeyden daha fazla sevmek mean the world to somebody v.
birinden daha fazla alkol içmek drink somebody under the table v.
daha fazla bulaşmak get in deeper v.
daha fazla dahil olmak get in deeper v.
(bir konuda(birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak have (got) it over (someone or something) in (something) v.
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak have precedence over (someone or something) v.
(bir şeyden) daha fazla fayda sağlamak have the best of (something) v.
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek not give (something) another thought v.
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek not give (something) a second thought v.
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak take precedence over (someone or something) v.
(iki veya daha fazla kişiyi) yan yana getirmek throw (two or more people) together v.
(iki veya daha fazla kişiyi) bir araya getirmek/koymak throw (two or more people) together v.
iki veya daha fazla afro american arasındaki suç ya da şiddet olaylarına ilişkin olarak kullanılan deyim black on black adj.
ortalamadan daha iyi/yüksek/fazla ahead of the curve adj.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış more than someone has had hot dinners [uk] adj.
deneyimi karşısındakinden daha fazla more than someone has had hot dinners [uk] adj.
gerekenden/beklenenden daha fazla above and beyond something adj.
gerekenden/beklenenden daha fazla above and beyond the call of duty adj.
çok daha fazla/çok daha az a (damn) sight less/fewer (something) adv.
çok daha fazla a (damn) sight more (something) adv.
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla more than flesh and blood can stand adv.
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla more than flesh and blood can bear adv.
hatta daha da fazla with brass knobs on expr.
hatta daha da fazla with knobs on expr.
daha fazla konuşmadan without further ado expr.
daha fazla konuşmadan without more ado expr.
üzerinde daha fazla tartışmadan without further ado expr.
üzerinde daha fazla tartışmadan without more ado expr.
çok daha fazla whole lot more expr.
çok daha fazla whole heap more expr.
beklenenden daha fazla over the top expr.
daha fazla katılamazdım I couldn't agree more expr.
daha fazla uzatmadan with no further ado expr.
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla more than flesh and blood can endure expr.
çok daha fazla a whole lot more expr.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
deneyimi karşısındakinden daha fazla more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var there's more than meets the eye expr.
Speaking
size daha fazla yardımcı olmak isterdim I wish I could be of more help to you expr.
seni daha fazla sıkmayacağım I'm done boring you expr.
daha fazla çalışmalısın you should study harder expr.
artık daha fazla dayanamıyorum I can't take it anymore expr.
daha fazla yardıma ihtiyacım yok I don't need any more help expr.
seni daha fazla tanımak isterim I would like to know you more expr.
sizi daha fazla tanımak isterim I would like to know you more expr.
daha fazla konuşursak if we talk longer expr.
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi var there is more to somebody than meets the eye expr.
daha fazla para istiyor he wants more money expr.
daha fazla yaklaşma do not get any closer expr.
daha fazla yaklaşma don't come any closer expr.
stresle ilgili hastalığı olan kişiler 5 kat daha fazla doktora gidiyor patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
stresle ilgili hastalığı olan kişiler beş kat daha fazla doktora gidiyor patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
hangisi canımı daha fazla sıkıyor bilmiyorum I don't know what bothers me more expr.
daha fazla söze gerek var mı? why say more? expr.
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım I have to go some to do better than that expr.
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım I have to try harder to do better than that expr.
bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum I don't want to talk about this anymore expr.
buna daha fazla katlanamayacağım I can't take no more of this expr.
daha fazla kan dökülmesini istemiyoruz we don't want any more bloodshed expr.
daha fazla bahane duymak istemiyorum I want to hear no more excuses expr.
daha fazla bahane duymak istemiyorum I don't want to hear any more excuses expr.
daha fazla bekleyemeyiz we couldn't wait any longer expr.
daha fazla bekleyemeyiz we can't wait any longer expr.