done! - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

done!

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "done!" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
done! interj. anlaştık!
done! interj. tamam

Bedeutungen, die der Begriff "done!" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
done adj. yapılmış
well done interj. aferin
General
done without intention n. istemeden yapılmış
the first thing to be done n. yapılması gereken ilk şey
have done with v. bitirmek
have done one's turn v. sırasını savmak
be done v. yorulmak
be done for v. hapı yutmak
undo the harm that has been done v. yapılan zararı telafi etmek
have done with v. bıkmak
be hard done by v. haksızlığa uğramak
be done up v. kuvveti tükenmek
get things done v. başarmak
have done with v. usanmak
get something done v. yaptırmak
be done for v. yanmak
be done in a hurry v. aceleye gelmek
have done with v. işi tamamlamak
get things done v. halletmek
get things done v. becermek
find the way to get (something) done v. yolunu bulmak
have something done v. yaptırmak
make something done v. yaptırmak
have something done v. yapılmasını sağlamak
ensure that it gets done v. yapılmasını sağlamak
have a tattoo done v. dövme yaptırmak
have botox done v. botoks yaptırmak
reverse the damage done v. verilen hasarı onarmak
reverse the damage done v. yapılan hatayı düzeltmek
have one's nails done v. tırnaklarını yaptırmak
get done for speeding v. hız sınırını aşarak (polis tarafından) yakalanmak
have one's hair done v. saçlarını yaptırmak
have one's hair done v. saçını yaptırmak
see justice done v. adaletin gerçekleştiğini görmek
get the job done before the deadline v. işi vaktinde yetiştirmek
be done with v. bitirmek
do everything that needs to be done v. ne gerekiyorsa yapmak
do everything that needs to be done v. gereken neyse yapmak
done adj. iyi pişmiş
done adj. olmuş
done adj. kabul edilebilir
done for adj. bitkin
done adj. bıkmış
done adj. yapılı
done adj. uygun
done adj. bitkin
done to a turn adj. kıvamında pişmiş
done adj. yorgun
well done adj. iyi yapılmış
done to a turn adj. tam kararında pişmiş
done adj. sona ermiş
done adj. bitmiş
half-done adj. yarım
well-done adj. pişkin
well-done adj. iyi pişmiş
well-done adj. iyi yapılmış
well-done adj. başarılı
done adj. pişmiş
done adj. çok yorgun
well done adj. tam pişmiş
well-done adj. tam pişmiş
done adj. aldatılmış
done without intention adj. istemeden yapılan
done with the left hand adj. sol elle yapılan
done with the right hand adj. sağ elle yapılan
done with adj. bitirmiş
done with adj. bırakmış
done adj. başarısızlığa mahkum
done adj. yenilmeye mahkum
done adj. ölmeye mahkum
done adj. işi bitik
done (up) adj. kusursuz
done (up) adj. tam oturmuş
done (up) adj. çok şık
done (up) adj. tam olmuş
done (up) adj. uyumlu
done for adj. yok edilmiş
done for adj. ortadan kaldırılmış
done for adj. öldürülmüş
done for adj. gebertilmiş
done in adj. bitmiş
done in adj. hayatı kaymış
done in adj. yok olmuş
done in adj. işi bitik
done in adj. gebertilmiş
done in adj. tükenmiş
done up adj. bitmiş
done up adj. hayatı kaymış
done up adj. yok olmuş
done up adj. işi bitik
done up adj. gebertilmiş
done up adj. tükenmiş
done with adj. tamamlanan
done with adj. eksikleri giderilmiş
done with adj. temizlenen
done with adj. kirinden arındırılmış
done with adj. icabına bakılmış
done with adj. hallolmuş
done [dialect] adv. zaten
done [dialect] adv. çoktan
done [dialect] adv. halihazırda
done [dialect] adv. fiilen
done [dialect] adv. aslında
done [dialect] adv. fazlasıyla
done [dialect] adv. son derece
well done! interj. bravo
well done! interj. aşkolsun
consider it done! interj. oldu bil!
well done interj. aferin!
done interj. oldu
done interj. kabul
Phrasals
have done v. bitirmek
have done v. son vermek
have done v. vazgeçmek
be done away with v. geçersiz kılınmak
be done away with v. lağvedilmek
be done away with v. (kurum) kaldırılmak
Phrases
done brown adj. fena kandırılmış
done brown adj. keriz gibi aldatılmış
done brown adj. aptal yerine konmuş
been and gone and done it expr. gerçekten gidip yaptın mı
been and gone and done it expr. gerçekten gidip (bir şeyi) yapmış
been there, done that, bought the T-shirt expr. zaten gittim oraya (tişörtünü de/kupa da/mıknatıs da aldım)
been there, done that, bought the T-shirt expr. onu çoktan yaptım
been there, done that (btdt) expr. benim de başıma geldi, bilirim
been there, done that (btdt) expr. sen giderken ben geliyordum/dönüyordum
been there, done that (got the t-shirt) (btdtgts) expr. benim de başıma geldi, bilirim
been there, done that (got the t-shirt) (btdtgts) expr. sen giderken ben geliyordum/dönüyordum
justice has been done expr. adalet yerini buldu
let justice be done upon him! expr. adalet yerini bulsun!
no sooner said than done expr. derhal/hemen olacak
if you haven't already done so expr. henüz yapmadıysanız
when all is said and done expr. en son
if you haven't done so yet expr. henüz yapmadıysanız
if you do what you’ve always done, you’ll get what you’ve always got expr. hep aynı şeyleri yaparsan, hep aynı sonuçları elde edersin
If you always do what you've always done, you will always get what you've always got expr. hep aynı şeyleri yaparsan, hep aynı sonuçları elde edersin
in terms of getting things done expr. işlerin hallolması/yapılması bakımından/açısından
done and signed expr. tanzim edilmiştir
I am doing what must be done expr. yapılması gerekeni yapıyorum
...will be done expr. yapılacaktır
it always seems impossible until it's done expr. yapılana kadar her şey imkansız görünür
I am doing must be done expr. yapılması gerekeni yapıyorum
and be done with it expr. ve bitir şunu/bunu
and be done with it expr. ve şunu/bunu bitir artık
and be done with it expr. ve bu/şu tartışmayı kes
and be done with it expr. ve bu/şu tartışmaya bir son ver
and be done with it expr. ve bu/şu tartışmayı bitir artık
and be done with it expr. ve şunu/bunu ertelemeyi bırak
and be done with it expr. ve şunu/bunu artık erteleme
and be done with it expr. ve şunu/bunu düşünme artık
and be done with it expr. ve buna/şuna bir son ver
and be done with it expr. ve bu/şu konuyu kapat
after everything is said and done expr. her şeyin sonunda
after everything is said and done expr. nihayetinde
after everything is said and done expr. sonunda
after everything is said and done expr. sonuçta
after everything is said and done expr. her şeyin sonunda
after everything is said and done expr. nihayetinde
after everything is said and done expr. sonunda
after everything is said and done expr. sonuçta
justice must not only be done it must be seen to be done expr. adalet maddeten tecelli etmesinin yanısıra, görünürde de tecelli etmelidir
Proverb
easier said than done bekara karı boşamak kolaydır
well begun is half done iyi başlayan işin yarısı bitmiş demektir
well begun is half done başlamak bitirmenin yarısıdır
difficult is done at once; the impossible takes a little longer zoru hemen yaparız; imkansız, biraz zaman alır
a woman's work is never done bir kadının işi asla bitmez
if you want a thing done well do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want a thing done well do it yourself kendi ununu kendin öğüt
well done is better than well said eylem/ sözden iyidir
well done is better than well said söz eylemin yerini tutmaz
well done is better than well said laf değil icraat yap
if you want a thing done well/right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want a thing done well/right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want a thing done well/right, do it yourself bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want it done right, do it yourself bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done well, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done well, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want it done well, do it yourself bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done right, do it yourself bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done well, do it yourself bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well/right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well/right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done well/right, do it yourself bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
Colloquial
a done deal n. son karar
not the done thing n. yapılmaması gereken bir şey
be done a runner v. sıvışmak
be done to death v. artık ilginç olmayıp bıkkınlık vermek
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners v. bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
get it done v. bir işi yapmak veya başkasına yaptırmak
see to it that something is done v. bir şeyin yapıldığından emin olmak
see that something is done v. bir şeyin yapıldığından emin olmak
feel hard done-by v. haksızlığa uğradığını düşünmek
want to get things done v. işlerin hallolmasını istemek
get the job done v. işi yaptırmak/halletirmek
be done to death v. kabak tadı vermek
be done a runner v. kaçmak
be over and done with v. olup bitmek
be over and done with v. tamamen unutulmak
be over and done with v. tamamen bitmek
be over and done with v. tamamen sona ermek
have work done v. estetik yaptırmak
be done for v. başı dertte olmak
be done for v. sonu gelmek
be done for v. hapı yutmak
get done for something/for doing something v. (hız yaptığı için) cezayı yemek
be done for something/for doing something v. (hız yaptığı için) cezayı yemek
be done v. bitirmek
be done v. tamamlamak
be done v. halletmek
be done for v. bozulmak üzere olmak
be done for v. neredeyse çalışmamak
be done for v. miadı dolmak üzere olmak
be done for v. ölmek üzere olmak
be done for v. işi bitmek
be done with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) işi bitmek
be done with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgilenmeyi bırakmak
be done with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) olan ilişkisi bitmek
be not the done thing [uk] v. yapılmaması gereken bir şey olmak
be not the done thing [uk] v. uygunsuz bir davranış olmak
be not the done thing [uk] v. yanlış bir davranış olmak
be not the done thing [uk] v. kabul edilemez bir davranış olmak
be not the done thing [uk] v. yakışıksız bir davranış olmak
be not the done thing [uk] v. yakışık almamak
be not the done thing [uk] v. münasebetsiz bir davranış olmak
be done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle olan ilişkisini bitirmek
be done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle ilişkisini kesmek
be done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle işi bitmek
be done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle işi kalmamak
be done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle uğraşmayı kesmek
be done with somebody/something [uk] v. birini/bir şeyi bırakmak
have done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle olan ilişkisini bitirmek
have done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle ilişkisini kesmek
have done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle işi bitmek
have done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle işi kalmamak
have done with somebody/something [uk] v. biriyle/bir şeyle uğraşmayı kesmek
have done with somebody/something [uk] v. birini/bir şeyi bırakmak
have done with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) işi bitmek
have done with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) işi kalmamak
have done with (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bırakmak
have done with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilişkisini kesmek
see that it is done v. yapıldığından/bittiğinden emin olmak
done and dusted adj. bitmiş
done in adj. bitap düşmüş
done in (or up) adj. bitap düşmüş
done up adj. bitap düşmüş
done in (or up) adj. çok yorulmuş
done in adj. çok yorulmuş
done up adj. paketlenmiş
done and dusted adj. sonuçlanmış
over and done with adj. sona ermiş
done up like a dog's dinner adj. rüküş
done and dusted adj. sonuçlandırılmış
over and done with adj. tükenmiş
done up adj. yorgun düşmüş
done in (or up) adj. yorgun düşmüş
done in adj. yorgun düşmüş
done to a turn adj. iyice pişmiş
done to a turn adj. güzel pişmiş
done to a turn adj. dövülmüş
done to a turn adj. dayak yemiş
done to a turn adj. bir güzel benzetilmiş
done to a turn adj. evire çevire dövülmüş
done for adj. bitmiş
done for adj. işi bitmiş
over (and done) with adj. bitmiş
over (and done) with adj. sona ermiş
over (and done) with adj. olup bitmiş
over (and done) with adj. bitmiş
over (and done) with adj. sona ermiş
over (and done) with adj. olup bitmiş
done with (someone or something) adj. (biriyle/bir şeyle) işi bitmiş
done with (someone or something) adj. (biriyle/bir şeyle) ilgilenmeyi bırakmış
done with (someone or something) adj. (biriyle/bir şeyle) olan ilişkisi bitmiş
beginning is half done expr. başlamak bitirmenin yarısıdır
over and done with expr. bitmiş
all done up expr. bitkin bir halde
done up expr. çok yorulmuş
all done up expr. çok yorulmuş
been there done that expr. daha önce yaptım
nicely done expr. helal be
justice has been done expr. hak yerini buldu
justice was done expr. hak yerini buldu
done up like a dog's dinner expr. kılıksız
needs to be done expr. yapılması gerekir
now you've done it again expr. yine yaptın yapacağını
must be done expr. yapılması gerekir
not done expr. ayıp
not done expr. uygunsuz
not done expr. yakışık almaz
not done expr. toplumda kabul görmeyen davranış
not done expr. olacak şey değil
not done expr. olacak iş değil
not done expr. yapılacak iş değil
not done expr. yapılacak şey değil
what has (someone) done with (something)? expr. (bir eşyayı veya birini) ne yaptın?
what has (someone) done with (something)? expr. nereye koydun?
what has (someone) done with (something)? expr. (bir şey) ne oldu?
what has (someone) done with (something)? expr. ne durumda?
what has (someone) done with (something)? expr. ne yapıldı?
done and done expr. tamamen bitirilmiş
done and done expr. kesin olarak tamamlanmış
done and done expr. olmuş bitmiş
done and done expr. tamamlanmış
been and gone and done it expr. vahim bir şey yapmış
been and gone and done it expr. bir halt yemiş
been and gone and done it expr. iyi halt yemiş/etmiş
been and gone and done it expr. tehlikeli bir şey yapmış
been and gone and done it expr. aptalca bir şey yapmış
been and gone and done it expr. geri dönüşü olmayan bir şey yapmış
been and gone and done it expr. düzeltilemez bir şey yapmış
been and gone and done it expr. telafisi olmayan bir şey yapmış
been and gone and done it expr. fiilen bir şey yapmış
been and gone and done it expr. bilfiil bir şey yapmış
been and gone and done it expr. gerçekten bir şey yapmış
been and gone and done it expr. kalkıp gidip bir şey yapmış
now (someone) has gone and done it expr. (biri) bir halt yedi
now (someone) has gone and done it expr. (biri) iyi halt yedi/etti
now (someone) has gone and done it expr. (biri) aptalca bir şey yaptı
now (someone) has gone and done it expr. (biri) geri dönüşü olmayan bir şey yaptı
who are you, and what have you done with (someone) expr. eski (birine) ne oldu?
who are you, and what have you done with (someone) expr. eski (birinden) eser kalmamış
(I've) been there(, done that) expr. (benim de) başıma geldi (, bilirim)
(I've) been there(, done that) expr. (bana da) olmuştu (, bilirim)
(I've) been there(, done that) expr. (benim de) deneyimlediğim bir şey (, bilirim)
(I've) been there(, done that) expr. sen giderken ben geliyordum/dönüyordum
(I've) been there(, done that) expr. (ben de) o yollardan geçtim (, bilirim)
he/she has gone/been and done something expr. gidip bir şey yapmış
he/she has gone/been and done something expr. gitmiş bir şey yapmış
he/she has gone/been and done something expr. bir halt yemiş
he/she has gone/been and done something expr. kalkmış bir şey yapmış
I've never (done something) in all my (born) days expr. hayatımda hiç (bir şeyi) yapmadım
I've never (done something) in all my (born) days expr. hayatımda hiç (bir şeyi) hissetmedim, duymadım, görmedim, deneyimlemedim, yaşamadım
what is done cannot be undone expr. olan oldu
what more can be done? expr. daha fazla ne yapılabilir?
what more can be done? expr. daha başka ne yapılabilir?
you look done in expr. bitap görünüyorsun
Idioms
the done thing n. uygun olan
the done thing n. yakışık olan
the done thing n. yapılması gereken şey
a done deal n. karara bağlanmış şey
a done deal n. sonuçlanmış anlaşma
a done deal n. kesinlik kazanmış anlaşma
a done deal n. bitmiş iş
a done deal n. tamamlanmış iş
done deal n. kesinlik kazanmış anlaşma
done deal n. sonuçlanmış anlaşma
done deal n. karara bağlanmış şey
done deal n. iptal edilemez anlaşma
done deal n. feshedilemez anlaşma
be all done in v. dermanı kesilmek
be all done in v. çok yorulmak
be done in v. çok yorulmak
be done in v. dermanı kesilmek
be done like a dog's dinner v. hezimete uğramak
feel hard done by v. haksızlığa uğradığını düşünmek/hissetmek
be done like a dinner v. hezimete uğramak
be hard done by v. haksızlığa uğramak
be done up like a dog's dinner v. kötü giyinmek
be done up like a dog's dinner v. komik giyinmek
be done up like a dog's dinner v. paçoz gibi giyinmek
be done in v. takati kalmamak
be all done in v. takati kalmamak
be done in v. yapacak gücü kalmamak
be all done in v. yapacak gücü kalmamak
be all done in v. yorgun düşmek
be done like a dog's dinner v. yenilmek
get something over and done with v. (zor bir şeyi) bir şeyi yapıp bitirmek
be done like a dinner v. yenilmek
be done in v. yorgun düşmek
get done for (something) v. (bir şeyden, suçtan, hatadan) dolayı yakalanmak
get done for (something) v. (bir şeyden, suçtan, hatadan) yakalanmak
get done for (something) v. (bir şey, suç, hata yaptığı/işlediği) için yakalanmak
get done for (something) v. (bir şey yapmaktan) yakalanmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. siz/sen/o giderken ben geliyordum
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. siz/sen/o giderken biz geliyorduk
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. karşısındakinden daha deneyimli olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak
be done and dusted [uk] v. başarıyla bitirilmek
be done and dusted [uk] v. sonuçlandırılmak
be done and dusted [uk] v. başarıyla tamamlanmak
be done and dusted [uk] v. tamamen bitirilmek
be done and dusted [uk] v. hazır olmak
be done to a turn v. kıvamında pişmiş olmak
be done to a turn v. tam kararında pişmiş olmak
be done to a turn v. iyice pişmiş olmak
be done to a turn v. güzel pişmiş olmak
be done to a turn v. doğru sürede pişmiş olmak
be done to a turn v. doğru/istenen sürede yapılmış olmak
be done to a turn v. gereken şekilde/sürede yapılmış olmak
be done to a turn v. kusursuz bir şekilde yapılmış olmak
be easier said than done v. dile kolay olmak
be easier said than done v. söylemesi kolay olmak
be easier said than done v. söylemesi kolay, yapması zor olmak
be easier said than done v. demesi kolay olmak
be easier said than done v. bekara karı boşamak kolay olmak
be hard done-by v. mağdur olmak
be hard done-by v. suistimale uğramış olmak
be hard done-by v. aldatılmış olmak
be hard done-by v. kazıklanmış olmak
be hard done-by v. kandırılmış olmak
be hard done by v. haksızlığa uğramak
feel hard done by v. haksızlığa uğradığını düşünmek
get done for something/for doing something [uk] v. bir şeyden/bir şey yapmaktan yakalanıp ceza yemek
get done for something/for doing something [uk] v. bir şeyden/bir şey yapmaktan dolayı cezayı yemek
be done for something/for doing something [uk] v. bir şeyden/bir şey yapmaktan yakalanıp ceza yemek
be done for something/for doing something [uk] v. bir şeyden/bir şey yapmaktan dolayı cezayı yemek
need to be done v. yapılması gerekmek
(all) done with mirrors adj. hileli
(all) done with mirrors adj. kandırmaca ile yapılmış
(all) done with mirrors adj. aldatmaca
(all) done with mirrors adj. dalavere
(all) done up like a pox doctor's clerk [uk/australia] adj. giyinip kuşanmış
(all) done up like a pox doctor's clerk [uk/australia] adj. kokona gibi giyinmiş
(all) done up like a pox doctor's clerk [uk/australia] adj. aşırı süslenmiş
(all) done up like a pox doctor's clerk [uk/australia] adj. baştan ayağa süslenmiş
(all) done up like a pox doctor's clerk [uk/australia] adj. gösterişli kıyafetler giymiş
(all) done up like a pox doctor's clerk [uk/australia] adj. göz alıcı/cafcaflı kıyafetler giymiş
(all) done up like a pox doctor's clerk [uk/australia] adj. gösterişli giyinmiş
(all) done by mirrors adj. (hepsi) kandırmaca
(all) done by mirrors adj. (hepsi) aldatmaca
(all) done by mirrors adj. (hepsi) hileyle yapılmış
done like (a) dinner [australia] adj. işi bitmiş
done like (a) dinner [australia] adj. yenilmiş
done like (a) dinner [australia] adj. başarısızlığa uğramış
done like (a) dinner [australia] adj. kaybetmiş
done like (a) dinner [australia] adj. mahvolmuş
done like (a) dinner [australia] adj. hezimete uğramış
done like a dog's dinner [australia] adj. işi bitmiş
done like a dog's dinner [australia] adj. yenilmiş
done like a dog's dinner [australia] adj. başarısızlığa uğramış
done like a dog's dinner [australia] adj. kaybetmiş
done like a dog's dinner [australia] adj. mahvolmuş
done like a dog's dinner [australia] adj. hezimete uğramış
done like dinner [australia] adj. işi bitmiş
done like dinner [australia] adj. yenilmiş
done like dinner [australia] adj. başarısızlığa uğramış
done like dinner [australia] adj. kaybetmiş
done like dinner [australia] adj. mahvolmuş
done like dinner [australia] adj. hezimete uğramış
good as done adj. bitmiş gibi
good as done adj. bitmiş sayılır
hard done by [uk] adj. haksızlığa uğramış
hard done by [uk] adj. suistimale uğramış
hard done by [uk] adj. mağdur olmuş
hard done by [uk] adj. kazıklanmış
hard done by [uk] adj. kandırılmış
hard done by [uk] adj. aldatılmış
hard done-by adj. haksızlığa uğramış
hard done-by adj. suistimale uğramış
hard done-by adj. mağdur olmuş
hard done-by adj. kazıklanmış
hard done-by adj. kandırılmış
hard done-by adj. aldatılmış
haven't done a hand's turn expr. parmağını kıpırdatmama
haven't done a hand's turn expr. ufacık bir iş yapmama
haven't done a hand's turn expr. işin bir ucundan tutmama
(simply/just) not done expr. ayıp
what's been done can't be undone expr. başa gelen çekilir
as good as done expr. bitmiş gibi
as good as done expr. bitmiş sayılır
been there done that expr. biz de bu yollardan geçtik
there's a whole heap more work to be done expr. daha yapılacak çok iş var
there's a whole lot more work to be done expr. daha yapılacak çok iş var
easier said than done expr. dile kolay
after all is said and done expr. her şeyin sonunda
the damage is done expr. iş işten geçmiş
been there done that expr. o yollardan biz de geçtik
thy will be done expr. oldu bil/baş üstüne/oldu farz et/lord's prayer'da geçen bir cümle
what's done is done expr. olan oldu bir kere
done by mirrors expr. kandırmaca
done with mirrors expr. kandırmaca
the damage is done expr. olan olmuş
after all is said and done expr. nihayetinde
easier said than done expr. söylemesi kolay yapması zordur
after all is said and done expr. sonunda
easier said than done expr. söylemesi kolay
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners expr. siz/sen/o giderken ben/biz geliyordum/geliyorduk
after all is said and done expr. sonuçta
(simply/just) not done expr. toplum ahlakına/düzenine aykırı
there's no harm done expr. zararı yok
btdtbtts (been there, done that, got the t-shirt) expr. benim de başıma geldi, bilirim
btdtbtts (been there, done that, got the t-shirt) expr. sen giderken ben dönüyordum/geliyordum
btdtgts (been there, done that, got the t-shirt) expr. benim de başıma geldi, bilirim
btdtgts (been there, done that, got the t-shirt) expr. sen giderken ben dönüyordum/geliyordum
btdtgtts (been there, done that, got the t-shirt) expr. benim de başıma geldi, bilirim
btdtgtts (been there, done that, got the t-shirt) expr. sen giderken ben dönüyordum/geliyordum
when all's said and done expr. en son
when all's said and done expr. aslına bakarsan
when all's said and done expr. her şey düşünülüp tartıldığında
when all's said and done expr. şöyle bir bakıp düşündüğünde
when all's said and done expr. tüm bunlardan sonra
when all's said and done expr. sonuçta
when all's said and done expr. sonuç olarak