elden - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

elden



Bedeutungen von dem Begriff "elden" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
elden by hand adv.

Bedeutungen, die der Begriff "elden" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 459 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
elden düşme secondhand adj.
General
elden çıkarıcı disposer n.
elden çıkarma disposing n.
elden geçirme handling n.
elden yemleme hand feeding n.
elden geçirme overhauling n.
elden geçirme overhaul n.
elden çıkarma disposal n.
elden ele dolaştırma shuffle n.
elden çıkarma disposition n.
elden çıkarma sellout n.
elden geçirilmiş araba hot rod n.
elden geçirilmiş araba hotrod n.
elden çıkarma disposing of n.
elden geçirme touch n.
elden ele kovayla su veya toprak taşımak için oluşturulan insan zinciri bucket brigade n.
elden çıkarma sell-out n.
elden/bire bir/kişisel teslim personal delivery n.
elden çıkarma disposure [rare] n.
elden ele ip oyunu cats cradle n.
elden geçirme remold n.
elden geçirme remould n.
elden gelenin en iyisi best n.
gizli haberleşme materyallerinin veya yasadışı malların tutulduğu ve sonrasında hemen elden çıkarıldığı önceden belirlenmiş yer mail drop n.
gizli haberleşme materyallerinin veya yasadışı malların tutulup sonrasında hemen elden çıkarıldığı önceden belirlenmiş yer maildrop n.
yangın söndürmek için elden ele kova aktaran insan zinciri brigade n.
elden gelen her şey business n.
elden çıkarma denudation n.
kolayca elden çıkarılamayan fazlalık overhang n.
(ortamda bulunan kişilerin elden elde gezdirerek imzaladığı ve bilgi eklediği) belge round robin n.
elden gelenin en iyisi devoir [obsolete] n.
(ev, çiftlik) içindekileri elden çıkarma displenishment n.
elden çıkarma dispose [obsolete] n.
elden çıkarıcı dispositor [obsolete] n.
elden ayaktan düşüren şey palsy n.
(hastalık) elden ayaktan düşürücü olma consumptiveness n.
elden ayaktan düşürme özelliği insalubriousness n.
elden yatırmak pay by hand v.
elden ayaktan düşmek be unable to work v.
elden çıkarmak sell off v.
yularını elden bırakmamak hold in leash v.
elden çıkarmak dispose of v.
elden ayaktan kesilmek be limp and helpless v.
cesareti elden bırakmamak bear up v.
elden ele dolaşmak change hands many times v.
elden ele dolaştırmak shuffle v.
elden çıkarmak get rid of v.
elden gitmek be lost v.
elden geçirmek go over v.
elden geçirmek overhaul v.
elden çıkarmak part with v.
elden kaçırmak lose v.
elden ağıza yaşamak live from hand to mouth v.
elden ele gezmek pass from hand to hand v.
elden çıkarmak close out v.
elden çıkarmak part v.
elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak remainder v.
elden çıkarmak push off v.
elden çıkarmak sell something off v.
elden çıkarmak remainder v.
elden çıkarmak sell out v.
elden geleni yapmak level best v.
elden çıkarmak throw away v.
elden çıkarmak unload v.
elden vermek deliver something by hand v.
elden teslim etmek deliver by hand v.
elden çıkmak be out of one's hands (control) v.
elden gelmek be within one's capabilities v.
elden çıkmak go out of one's possession v.
elden çıkmak be out of one's power (control) v.
(elden ele) vermek hand v.
yeniden elden geçirmek revise v.
elden ele dolaşmak travel from hand to hand v.
elden ele dolaşmak pass from hand to hand v.
(parayı) elden yatırmak pay cash-in-hand v.
parayı elden yatırmak pay cash-in-hand v.
elden ele geçirmek hand on v.
elden çıkmak get out of hand v.
elden kaçmak get out of hand v.
elden geçirmek handle v.
elden almak pick up in person v.
elden almak receive in person v.
birinci elden satın almak buy at first hand v.
ikinci elden satın almak buy at second hand v.
yok pahasına elden çıkarmak barter something away v.
elden çıkarmak barter something off v.
bir şeyi birine elden vermek hand something to someone v.
birine bir şeyi elden geri vermek hand something back to someone v.
elden ele vermek/dolaştırmak hand something around v.
elden çıkarmak divest v.
elden çevirmek hand-translate v.
elden ödemek pay in person v.
elden teslim etmek hand v.
temkinli olmayı elden bırakmamak urge caution v.
elden teslim almak receive by hand v.
elden ödemek pay by hand v.
fırsatı elden kaçırmamak take time by the forelock v.
elden çıkarmak unget v.
elden çıkarmak unload v.
elden çıkarmak unpossess [obsolete] v.
elden çıkarmak bestow v.
elden geçirmek rework v.
elden ele geçirmek buck v.
satış veya kiralama yoluyla elden çıkarttırmak move v.
bilgi edinmek veya yeni bir şey fark etmek için dikkatle elden geçirmek glean v.
hızlıca elden çıkarmak dispatch [us] v.
hızlıca elden çıkarmak despatch [uk] v.
elden çıkarmak devest v.
satarak elden çıkarmak devest v.
(ev, çiftlik) içindekileri elden çıkarmak displenish [scotland] v.
elden ayaktan düşürmek infirm [obsolete] v.
elden ayaktan düşürmek palsy v.
elden ayaktan düşürmek paralyse v.
elden ayaktan düşürmek paralyze v.
önceden elden geçirmek prehandle v.
elden çıkarmak side [dialect] v.
elden kaçırmak spring v.
elden çıkarmak shift v.
elden geçirmek overhaul v.
elden çıkarılamaz unalienable adj.
elden çıkarılamaz inalienable adj.
elden ayaktan kesilmiş bedridden adj.
ikinci elden secondhand adj.
ilk elden first hand adj.
elden teslim delivered by hand adj.
ilk elden firsthand adj.
elden çıkarılması mümkün disposable adj.
elden düşme used adj.
elden gelen en büyük (gayret) utmost adj.
elden düşme second hand adj.
elden düşme hand-me-down adj.
ilk elden first-hand adj.
ikinci elden second-hand adj.
elden düşürülemez un put downable adj.
elden bırakılmayacak kadar ilginç un put downable adj.
elden ayaktan düşüren debilitating adj.
elden düşürülemeyen (kitap) unputdownable adj.
elden düşmeyen (kitap) unputdownable adj.
(elden) bırakılamayan (kitap) unputdownable adj.
elden düşürülmeyen (kitap) unputdownable adj.
elden düşme second-hand adj.
tüketici tarafından atılmış/elden çıkarılmış postconsumer adj.
tüketici tarafından atılmış/elden çıkarılmış post-consumer adj.
(hastalık yüzünden) elden ayaktan düşmüş laid low adj.
elden teslim edilen hand-delivered adj.
elden ele geçmiş hand-to-hand adj.
birinci elden deneyimlenen direct adj.
ilk elden direct adj.
elden çıkarılan dispositive adj.
elden çıkarılan malları içeren distress adj.
elden ayaktan düşüren paralyzing adj.
tez elden fast adj.
elden çıkarma sonrası gelişen postdivestiture adj.
elden çıkarılabilir divestible adj.
elden verilen first-come-first-served adj.
ilk elden primary adj.
elden düşme secondary adj.
elden geldiğince as far as possible adv.
birinci elden at first hand adv.
tez elden without delay adv.
ilk elden at first hand adv.
elden ele from hand to hand adv.
tez elden urgently adv.
elden çıkarılamaz bir şekilde unalienably adv.
tez elden hot adv.
elden çıkararak disposingly adv.
temkini elden bırakmadan cozy adv.
elden ayaktan düşüren bir şekilde paralysingly adv.
elden ayaktan düşüren bir şekilde paralyzingly adv.
ilk elden öğrenilerek firsthand adv.
ilk elden öğrenilerek first-hand adv.
ikinci elden secondhand adv.
elden ele geçirme round adv.
ilk elden firsthand adv.
Phrasals
çabucak elden çıkarmak polish off v.
(malı) alıp elden çıkarmak turn over v.
elden ele/bir yerden ötekine paslamak buffet someone or something (from someone or something) (to someone or something) v.
elden çıkarmak turn off v.
malları elden çıkarmak close out v.
malları elden çıkarmak close something out v.
alelacele elden çıkarmak shuffle off v.
bir şeyi satarak/yenisini alarak elden çıkarmak trade something off v.
elden gelen her şeyi yapmak go all out v.
elden çıkartmak give away v.
elden ele dolaşmak go around v.
elden vermek pass in v.
elden ele dolaşmak go round v.
(fırsat/şans) elden kaçırmak give away v.
savunmayı elden bırakmak leave down v.
dikkati elden bırakmak leave down v.
elden çıkarmak dispose of v.
elden gitmek go under v.
tedbiri elden bırakmamak leave up v.
elden çıkarmak toss out v.
elden ele iletmek/göndermek pass up v.
elden çıkarmak barter off v.
bir şeyi elden çıkarmak cast something aside v.
elden çıkarmak clean up v.
kısa süre sonra elden çıkarmak get away v.
elden ele vermek/dolaştırmak hand around v.
(birine bir şeyi) elden geri vermek hand back to (someone) v.
bir şeyi elden ele geçirmek hand something on v.
-e elden vermek hand to v.
'-e elden teslim etmek hand to v.
(birine) elden vermek hand to (one) v.
(birine) elden teslim etmek hand to (one) v.
(bir şeyi) elden ele iletmek/uzatmak/göndermek/dolaştırmak pass (something) over v.
(bir şeyi) elden ele iletmek/uzatmak pass (something) around v.
(bir şeyi) elden ele göndermek/dolaştırmak pass (something) around v.
elden ele arkaya göndermek pass back v.
stoklama sebebiyle elden çıkarmak turn down [uk] v.
Phrases
ekmek elden su gölden yaşam a life of leisure n.
ilk elden firsthand adj.
elden/elimden vs başka bir şey gelmiyor/gelmedi/gelemezdi/gelmiyordu cannot but expr.
kibarlığı elden bırakma mind your manners expr.
Proverb
el elden üstündür two heads are better than one
kötü bir işi elden geldiğince düzeltmek make the best of a bad job
tedbiri elden bırakma anlamında bir atasözü forewarned is forearmed
veren el alan elden üstündür it is better to give than to receive
Colloquial
ilk elden bilgiler first-hand accounts n.
fazla eşyalarını elden çıkarma ihtiyacı urge to purge n.
elden çıkarılmak go for v.
tedbiri elden bırakmamak be on the safe side v.
elden çıkarmak deep six v.
bir işe, göreve tez elden girişmek go to it v.
zor zamanlarda mülkü elden çıkarıp paraya çevirmek cash out v.
konser gibi bir kalabalıkta havada elden ele dolaşmak body-surf v.
malları elden çıkaran close out adj.
elden ayaktan düşmüş over-the-hill adj.
elden bir şey gelmez that's (just) the way it plays expr.
olacağı bu (elden bir şey gelmez) that's the way it goes expr.
Idioms
elden geçirme a (new) lick of paint n.
elden geçirme a fresh lick of paint n.
elden geçirme a (new) lick of paint n.
ekmek elden su gölden a free ride n.
durumun kontrolünü elden bırakmama a steady hand on the tiller [uk] n.
masrafları çok ve elden çıkarması zor olan işe yaramaz/kullanışsız mülk a white elephant n.
ihtiyatı elden bırakmak cast caution to the wind v.
ihtiyatı elden bırakmak fling caution to the wind v.
elden gelen en büyük gücü kullanmak zorunda olmak be on the stretch v.
ekmek elden su gölden yaşamak live at rack and manger v.
elden çıkarmak put the kibosh on v.
ekmek elden su gölden yaşamak eat the bread of idleness v.
elden bir şey gelmek/gelmemek do something/anything about v.
bir şeyi elden çıkarmak/bırakmak bid adieu to (someone or something) v.
elden gelen her şeyi yapmak go to any lengths v.
elden çıkarmak sell off v.
elden ayaktan düşmüş olmak be over the hill v.
elden gelen her şeyi yapmak go to any extreme v.
elden ele gezmek pass around v.
elden ayaktan düşmek have one foot in the grave v.
elden ağıza yaşamak live from hand mouth v.
elden gelen her şeyi yapmak do absolutely anything v.
elden gelen her şeyi yapmak go to great lengths v.
elden çıkarmak throw on the scrap heap v.
ihtiyatı elden bırakmamak err on the side of caution v.
ipi elden bırakmak give the store away v.
ipi elden bırakmak give away the store v.
ihtiyatı elden bırakmak throw caution to the winds v.
ihtiyatı elden bırakmak throw caution to the wind v.
tedbiri elden bırakmak let one's guard down v.
tedbiri elden bırakmamak err on the side of caution v.
temkini elden bırakmamak stand on one's dignity v.
(görünümü/imajı) baştan aşağı elden geçirip düzeltmek make someone over v.
(görünümü/imajı) baştan aşağı elden geçirip düzeltmek do someone over v.
(birine) kontrolü elden bıraktırmak drive (one) snaky v.
sakinliği elden bırakmak drop the gloves v.
aile yadigarını elden çıkarmak sell the family silver v.
çok değerli bir şeyi elden çıkarmak sell the family silver v.
hatıra olarak saklamaktansa elden çıkarmak sell the family silver v.
değerli bir şeyi ilerisi için saklamaktansa elden çıkarmak sell the family silver v.
hızlı fayda/para elde etmek için değerli bir bir şeyi elden çıkarmak sell the family silver v.
ihtiyatı elden bırakmak throw discretion to the wind v.
tedbiri elden bırakmak throw discretion to the wind v.
ihtiyatı elden bırakmak throw discretion to the winds v.
tedbiri elden bırakmak throw discretion to the winds v.
elden çıkarılan bir şeyi geri almak get out of hock v.
bir şeyin dış görünüşünü elden geçirmek give something a facelift v.
tedbiri elden bırakmak leave (one's) guard down v.
dikkati elden bırakmak leave (one's) guard down v.
gururu elden bırakmamak sit tall in the saddle v.
gururu elden bırakmamak sit tall in one's saddle v.
kontrolü elden bırakmamak keep (one's) head right v.
ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak think the world owes (one) a living v.
ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak think the world owes you a living v.
(bir şeyin) kontrolünü elden bırakmak let loose of (something) v.
şöyle bir elden geçirilmek/düzeltilmek get the once-over v.
tedbiri elden bırakmamak always be on (one's) guard v.
tedbiri elden bırakmamak always be on (one's) guard v.
ihtiyatı elden bırakmak toss caution to the wind v.
tedbiri elden bırakmak toss caution to the wind v.
ihtiyatı elden bırakmak toss caution to the winds v.
tedbiri elden bırakmak toss caution to the winds v.
ihtiyatı elden bırakmak toss discretion to the wind v.
tedbiri elden bırakmak toss discretion to the wind v.
ihtiyatı elden bırakmak toss discretion to the winds v.
tedbiri elden bırakmak toss discretion to the winds v.
(bir şeyin) dış görünüşünü elden geçirmek give (something) a face-lift v.
tedbiri elden bırakmak let down (one's) guard v.
tedbiri elden bırakmak let guard down v.
'-in kontrolünü elden bırakmak let loose of v.
temkini elden bırakmamak stand on dignity v.
hemen elden çıkarmak make short shrift of v.
elden düşme second-hand adj.
elden düşme secondhand adj.
elden geçmiş souped up adj.
baştan sona kadar liderliği elden bırakmadan pillar-to-post adj.
elden ele from hand to hand expr.
elden geldiği kadar with might and main expr.
ekmek elden su gölden living a life of ease expr.
ikinci elden at second hand expr.
ilk elden at first hand expr.
elden geldiğince as best one may expr.
ekmek elden su gölden geçinme someone or something owes you a living expr.
tez elden at the drop of a hat expr.
elden bir şey gelmez can't be helped expr.
elden bir şey gelmez couldn't be helped expr.
elden bir şey gelmez (it) can't be helped expr.
elden bir şey gelmez (it) couldn't be helped expr.
baştan sona kadar liderliği elden bırakmadan pillar to post [uk] expr.
ekmek elden su gölden devam edebilirim (sanmak) (think) the world owes you a living expr.
(bir şey) için yapabilecek/elden gelen bir şey yok there's no help for (something) expr.
(bir şey) için yapabilecek/elden gelen bir şey yok there's no helping (something) expr.
Speaking
elden bir şey gelmez it can't be helped expr.
elden bir şey gelmez it couldn't be helped expr.
elden bir şey gelmez nothing for it expr.
onu elden kaçırma don't let her go expr.
olacağı bu (elden bir şey gelmez) that's just the way it is expr.
olacağı bu (elden bir şey gelmez) that's just how it goes expr.
olacağı bu (elden bir şey gelmez) that's just the way it goes expr.
Trade/Economic
alınacak taahhütler ve duran varlıkların elden çıkarılması commitments to acquire and dispose of fixed assets n.
bir elden satma monopoly n.
bir şirkette işe alma işlemlerinin tek elden idare edilmesi centralized hiring n.
çok az satılan veya asıl stoktan geriye kalan malların elden çıkartılması için ucuz fiyatla satılmaları close-out n.
duran varlıkların elden çıkarılması disposal of fixed assets n.
elden ödeme payment in person n.
elden çıkarılacak stoklar ve maddi duran varlıklar fixed assets and inventories to be sold n.
elden çıkarma maliyeti break-up value n.
elden çıkarma için son tarih divestiture deadline n.
elden çıkarılacak işletme veya birimlerine ait sürdürülmeyen faaliyetler discontinued operations n.
elden teslim hand-delivery n.
elden teslim hand delivery n.
elden çıkarma tazminatı disposal consideration n.
elden çıkarma değeri break up value n.
elden çıkarma kararı disposal consideration n.
elden çıkarılacak stok maddi duran fixed assets and inventories which are obsolete or damaged n.
elden teslim delivery by hand n.
elden çıkarılacak stoklar ve m.d.v. stocks and fixed assets sell n.
elden çıkarılacak kıymetler assets to be sold n.
elden çıkarma işi teklifi süresi divesting business offer period n.
elden teslim manual delivery n.
elden çıkarma kazancı gain on disposal n.
elden çıkarma değeri disposal value n.
elden çıkarma divestiture n.
elden çıkarma disposal n.
elden çıkarılacak gayrimenkuller real estate properties to be sold off n.
elden çıkarma işi teklifi divesting business offer n.
elden çıkarılan veya hurdaya ayrılan varlıkların maliyeti cost of fixed assets discarded n.
elden çıkarma disposing n.
elden çıkarma bedeli disposal consideration n.
elden çıkarma maliyetleri costs of disposal n.
elden geçirme ücreti handling services n.
elden çıkarılacak stoklar ve maddi duran varlıklar inventories and tangible fixed assets to be sold n.
elden çıkarma değeri break-up value n.
işletmenin bir bölümünü ayırarak elden çıkarma demerger n.
ilk elden hizmet veren kurum primary servicer n.
ikinci elden çıkarma işi teklifi second divesting business offer n.
ihracı, satışı, rehine verilmesi, elden çıkarılması, devredilmesi, kiralanması, lisansının verilmesi, teminat gösterilmesi, ipotek edilmesi issue, sell, pledge, dispose of, grant, transfer, lease, license, guarantee, encumber n.
ikinci elden satış karı resale profit n.
sermaye mallarının zarar görmesi gibi nedenlerle elden çıkmasına karşı ayrılan amortisman karşılıkları capital consumption allowance n.
stokları elden çıkarma destocking n.
şirketin ana faaliyetlerine ilgisiz olan işletmeleri elden çıkarması downscoping n.
sürümü olmayan, kullanılmayan malların elden çıkartılması için yapılan satış clearance sale n.
tek elden teslim avantajından yararlanmak ve işlemi ucuza getirmek üzere çeşitli şahıslar tarafından aynı yere sevk edilecek malın bir bütün halinde sevk edilmesi consolidated carload shipment n.
taşınmazın elden çıkartılmasından sağlanan sermaye kazançları üzerindeki vergi immovable property gains tax n.
tek elden satın alma central buying n.
üçüncü taraf elden çıkaran alıcı third-party divesting buyer n.
varlık elden çıkarma asset disposal n.
varlıkların elden çıkarılmasından kaynaklanan net tahsilatlar net disposal proceeds n.
varlıkların elden çıkarılması disposal of assets n.
varlıkları elden çıkarma net tahsilatları net disposal proceeds n.
yatırımın elden çıkması disinvestment n.
yeniden elden geçirme recovering n.
kalan stokların elden çıkarılması cleanup n.
elden çıkarılma divestiture n.
elden çıkarılan şey divestiture n.
mallarla birlikte gelip malların elden çıkarılmasına ilişkin bilgileri içeren bir belge docket [uk] n.
bir kuruluşun temel faaliyetleri hariç tüm faaliyetlerini elden çıkarıp toplanan kaynakları rakiplerinin arasından sıyrılmasını sağlayacak becerilerine ayırdığı iş stratejisi focused strategy n.
(menkul kıymetler piyasasında) fiyatlarda ani düşüş yaratan elden çıkarma süreci selloff n.
elden çıkarma sell-off n.
elden çıkarma selling-off n.
(başka bir şey almak için) varlığı elden çıkarmak turn v.
birinci elden satın almak buy at first hand v.
elden çıkartmak sell off v.
elden çıkarmak dispose of v.
hisselerini elden çıkartmak sell out v.
ikinci elden kiraya vermek underlet v.
stokları elden çıkarmak destock v.
elden çıkarmak surplus v.
birinci elden alınan first hand adj.
elden çıkarılacak işletme veya birimlerine ait discontinuing operations adj.
elden çıkarılabilir disposable adj.
elden düşme second-hand adj.
kolayca elde edile bilen veya elden çıkartılabilen liquid adj.
(mal) elden çıkarmak distress adj.
elden ödeme yapılan out-of-pocket adj.
ilk elden first-hand adv.
ikinci elden second-hand adv.
Law
vefat eden bir kişinin mülkünün elden çıkarılması administration n.
elden çıkarılmaz mülk mortmain n.
elden çıkarılmaz mülk dead hand n.
elden hibe executed gift n.
şirketin yeni borçlar edinmeksizin veya varlıklarını elden çıkarmaksızın ticarete devam edebilmesi conservancy [us] n.
elden çıkarmak dispose v.
elden çıkarılamaz untransferable adj.
elden çıkarılamaz unalienable adj.
elden iş takibine follow up business transactions thereat expr.
Politics
devletleştirilmiş işletmeleri elden çıkarma denationalization n.
devletleştirilmiş işletmeleri elden çıkarma denationalisation n.
ikinci elden tekrar satış resale n.
tek elden satın alma anlaşmaları exclusive purchasing agreements n.
tek elden dağıtım anlaşması exclusive distribution agreement n.
tek elden satın alma anlaşması exclusive purchasing agreement n.
Technical
elden geçirilmiş kum reconditioned sand n.
elden geçirme reconditioning n.
elden vücuda iletilen titreşim hand-transmitted vibration n.
elden düşme second-hand adj.
elden düşme secondhand adj.
Computer
elden ele taşımak signal boost v.
Telecom
elden gelenin en iyisi best effort n.
tümüyle elden geçirme overhauling n.
Construction
son elden geçirmeler finishing touches n.
elden geçirmek handle v.
Railway
vagonun son kez elden geçirildiği tamirhane atölyesi trimming house n.
Aeronautic
elden geçirme disposition n.
Marine
palangayı elden geçirmek overhaul a tackle v.
Psychology
kişiyi yorgun ve elden ayaktan düşüren bir duygusal rahatsızlık nervous exhaustion n.
Agriculture
elden yemleme hand feeding n.
Education
birinci elden gözlem yapılabilmesi için müze gibi yerlere düzenlenen grup gezisi field trip n.
birinci elden yararlanılan (kaynak) primary adj.
Sport
rakibin stratejileri hakkında birinci elden bilgi toplayan kimse scout n.
elden ele from hand to hand expr.
Basketball
elden ele verilen pas handoff n.
Card
napolyon isimli iskambil oyununda beş elden hepsini kazanmaya soyunma nap n.
pokerde özellikle yüksek bir elden sonra oynanan el whangdoodles n.
(canasta kart oyununda) elden çıkarılan kart destesi pack n.
(gereksiz kartları) elden çıkarmak burn [uk] v.
(kanasta oyunlarda) elden çıkmış kartların üzerine joker kartını oynamak freeze v.
(oyun kartını) elden çıkarmak slough v.
Art
(koleksiyondaki eseri, kitabı, vb.) satarak veya takasla elden çıkarma deaccession n.
elden çıkarma deaccession n.
Archaic
elden geçirme throughgoing n.
elden ele geçirmek troll v.
Slang
tüm kaynakların elden gitmesi cleaning n.
birini/bir şeyi elden çıkarmak deep-six someone or something v.
(bir şeyi) elden çıkarmak 87 (something) v.
(birini) elden ayaktan düşürmek knock (one) on (one's) ass v.
elden çıkarmak shitcan v.
elden gel work it exclam.