little - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

little

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "little" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 24 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
little adj. ufak
little adj. az
little adj. küçük
little adv. biraz
little adj. azıcık
General
little n. az miktar
little n. ufak şey
little n. kısa zaman
little n. kısa süre
little adj. geri
little adj. dar görüşlü
little adj. ehemmiyetsiz
little adj. az (less/least)
little adj. küçük
little adj. naçiz
little adj. bayağı
little adj. adi
little adj. değersiz
little adj. önemsiz
little adj. cici
little adj. az miktarda
little adj. kısa
little adj. genç
little adj. birazcık

Bedeutungen, die der Begriff "little" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
a little bit adv. azıcık
a little bit adv. birazcık
a little adv. azıcık
a little adv. bir parça
little by little adv. azar azar
a little later adv. birazdan
in a little while adv. birazdan
a little adv. biraz
too little adv. çok az
General
little fox n. tilkicik
little rock n. küçük kaya
little owl n. küçük baykuş
little stint n. küçük kum kuşu
little dipper n. küçük kepçe
little bunting n. küçük kirazkuşu
little ringed plover n. halkalı küçük cılıbıt
little black ant n. küçük siyah karınca
little toe n. küçük parmak
little dictionary n. küçük sözlük
little perisher n. afacan
little swift n. küçük ebabil
little gull n. cücemartı
little blue heron n. mavi balıkçıl
little brown bat n. küçük kahverengi yarasa
little grebe n. küçük dalgıçkuşu
little bunting n. küçük çinte
little girl n. küçük kız
little tern n. küçük sumru
little man n. adamcık
little finger n. küçük parmak
little ottoman town caravanserai n. han
craftsman and little artisan n. esnaf ve küçük sanatkarlar
little one n. yavru
little finger n. serçe parmak
little gull n. küçük martı
little crake n. bataklık suyelvesi
little bittern n. küçük balaban
little egret n. küçük ak balıkçıl
little monster n. afacan
little owl n. kukumav
little darling n. minnoş
little son n. oğulcuk
little brother n. küçük erkek kardeş
this poor little thing n. buncağız
little hill n. tepecik
little bear n. küçükayı
little mouse ear n. küçük fare kulağı
little dog n. küçük köpek
little dear n. maskara
little missouri river n. küçük misuri nehri
little sister n. küçük kardeş
little dipper n. küçükayı
little perisher n. yaramaz
little girls n. küçük kızlar
little stint n. küçük kumkuşu
little time left n. az zaman kaldı
little grebe n. küçük batağan
little bittern n. cüce balaban
little skate n. küçük vatoz
little horse n. tay
little egret n. küçük beyaz balıkçıl
little missouri n. küçük misuri nehri
the little bear n. küçükayı
little one n. ufaklık
little toe n. serçe parmak
little lamb n. kuzucuk
little tern n. beyaz alınlı deniz kırlangıcı
little hand n. küçük el
little man n. küçük adam
little guy n. küçük adam
little sound n. hafif ses
little importance n. az önem
the little finger n. serçe parmak
do-little n. tembel
do-little n. uyuşuk tip
little town n. kasaba
little town n. küçük şehir
little red riding hood n. kırmızı başlıklı kız
little chance n. uzak ihtimal
little chance n. düşük ihtimal
little chance n. küçük şans
little fish n. küçük balık
little toe n. ayak küçük parmağı
little pig n. küçük domuz
little boy n. küçük çocuk
little boy n. parmak çocuk
the little boy n. ufak çocuk
a little garden n. küçük bir bahçe
little secret n. küçük sır
little cousin n. küçük kuzen
little people n. alt tabakadaki insanlar
little people n. son derece kısa boylu insanlar
little people n. cüceler
little terror n. arsız/haşarı/yaramaz çocuk
little man syndrome n. boy kompleksi
a little request n. küçük bir istek
little things n. küçük şeyler
little finger n. serçe parmağı
little league n. küçükler ligi
a little flesh wound n. küçük bir sıyrık
a little flesh wound n. ufak bir sıyrık
little cat n. küçük kedi
little chick n. küçük civciv
little bridge n. küçük köprü
my little brother n. benim küçük erkek kardeşim
daddy's little monster n. babasının küçük/ufak canavarı
the little matter n. (ironik olarak) içinden çıkılması zor sorun
the little woman [obsolete] n. bir adamın karısı
quite a little n. çok sayıda olan şey
quite a little n. büyük miktar
quite a little n. büyük ölçü
quite a little n. büyük oran
a little something n. küçük bir şey
a little something n. az miktar
little duck n. ördekçik
little joe n. dört
little hand n. akrep (saat)
little people n. periler
little people n. cinler
little people n. avam
little people n. halk
little people n. çocuklar
little people n. çoluk çocuk
little folk n. periler
little folk n. cinler
little folk n. avam
little folk n. halk
little folk n. çocuklar
little folk n. çoluk çocuk
little phoebe n. beş
little herd n. yirmi geyiklik bir sürü
little lord fauntleroy suit n. şımarık çocuk
little magazine n. edebi çalışmalar yayımlayan küçük dergi
little masters n. on altıncı yüzyılda çok küçük yazı yazan bazı alman gravürcülere verilen ad
little russian n. ukrayna'da yaşayan ruthenya halklarından birinin eski adı
little russian n. ukrayna'da yaşayan ruthenya halklarından birinin ukraynaca lehçesi
little russian n. ukraynalı
little russian n. ukraynaca
a little of us n. biraz bizden
little chefs n. minik şefler
little ax n. küçük balta
regard as too little v. azımsamak
make little of v. önemsememek
make little of v. önem vermemek
make little of v. küçümsemek
dig in a little v. ayrıntıya girmek
cost little to produce v. ucuza çıkmak
think little of v. önemsiz saymak
know little v. az bilmek
think little of v. değer vermemek
consume little v. az tüketmek
regard as too little v. az bulmak
spend little v. az tüketmek
escape (from a dangerous situation) with little or no harm v. ucuz kurtulmak
escape (from a dangerous situation) with little or no harm v. ucuz atlatmak
know a little v. az bilmek
wait a little while v. az beklemek
eat a little v. az yemek
be regarded as too little v. azımsanmak
have little importance v. az önemi olmak
think little of v. hakkında iyi düşünmemek
think little of v. hiçe saymak
twist someone around one's little finger v. birini parmağında oynatmak
think little of v. -e göre mesele olmamak
think little of v. -in gözünde büyük bir iş olmamak
think little of v. -e değer vermemek
think little of v. -i önemsiz saymak
get outdoors a little v. biraz dışarı çıkmak
have little to do v. yapacak çok az şeyi olmak
cost little v. az tutmak
have a little nap v. kestirmek (kısa uyku)
have a little nap v. birazcık kestirmek
have little need of something v. az ihtiyaç duymak
need little v. az ihtiyaç duymak
change little v. az değişmek
have little in common v. çok az ortak yönleri olmak
know very little about something v. bir şeyi çok az bilmek
know very little about something v. bir şey hakkında çok az bilgisi olmak
scream like a little girl v. küçük bir kız gibi bağırmak
find the assignments a little unchallenging v. verilen görevleri biraz basit bulmak
discuss a little problem v. küçük bir sorunu tartışmak
show a little love v. biraz sevgi göstermek
sleep little v. az uyumak
do a little research about someone v. biri hakkında küçük bir araştırma yapmak
do a little research about someone v. biri hakkında ufak bir araştırma yapmak
punch a little child v. küçük bir çocuğa yumruk atmak
look like a little angel v. küçük bir melek gibi görünmek
act a little strange lately v. son zamanlarda biraz garip davranmak
know very little about someone v. biri hakkında çok az şey bilmek
know little about someone v. biri hakkında çok az şey bilmek
know very little about something v. bir konu hakkında çok az bilgisi olmak
have little value in itself v. fazla bir değeri olmamak
have little faith in drugs v. ilaçlara pek güvenmemek
have a little too much to drink v. içkiyi biraz fazla kaçırmak
have a little party v. küçük bir parti vermek
die a little bit every day v. her gün birazcık daha ölmek
go a little heavy on the eye makeup v. göz makyajını biraz abartmak
obsess over every little thing v. her küçük şeyi takıntı haline getirmek
be a little late v. biraz geç kalmak
be a little sad v. biraz üzülmek
get a little upset v. biraz üzülmek
leave little doubt of (something) v. (bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak
in little adj. minyatür halinde
with little beard adj. köse
lil (little) adj. ufak
lil (little) adj. küçük
a little bit ill adj. biraz hasta
very little adj. küçümen
with too little oil adj. yavan
a little of adj. -in birazını
as yet little known adj. az tanınan adı pek duyulmamış
as little as adj. kadar küçük
as little as adj. kadar az
precious little/few adj. çok küçük/az
of little use adj. az kullanılan
of little use adj. pek işe yaramayan
of little use adj. faydasız
of little use adj. yararsız
of little use adj. tedavide vs. pek başvurulmayan
as yet little known adj. adı pek duyulmamış
as yet little known adj. az tanınan
so little adj. çok küçük
of little means adj. dar gelirli
of little means adj. fakir
of little means adj. yoksul
little-known adj. ünlü olmayan
little-known adj. fazla bilinmeyen
not a little adv. epey
for a little while adv. birsüre
a little adv. bir miktar
little or nothing adv. hiç denecek kadar
for a little adv. azıcık
not a little adv. bir hayli
for a little while adv. kısa bir süreden beri
little by little adv. az az
a little bit adv. bir parça
little or nothing adv. hiç denecek kadar az
little or nothing adv. ya az ya hiç
a little at a time adv. bölüm bölüm
in little adv. muhtasar olarak
a little later adv. biraz sonra
a little way off adv. biraz uzakta
not a little adv. ziyadesiyle
little by little adv. yavaş yavaş
for a little adv. kısa bir zaman için
little by little adv. dirhem dirhem
little by little adv. tedricen
little or nothing adv. hemen hemen hiç
a little while ago adv. henüz
a little adv. az
a little adv. bir dirhem
little by little adv. kerte kerte
at little cost adv. az giderle
very little adv. açlıktan ölmeyecek kadar
a little adv. çat pat
a little while ago adv. biraz önce
a little adv. biraz
a little adv. az buçuk
in little speckles adv. noktacıklar halinde
in a little while adv. kısa sürede
a little more time adv. bir müddet daha
a little bit late adv. biraz geç
a little bit late adv. azıcık geç
a little while back adv. yakın zaman önce
after a little while adv. kısa bir süre sonra
little more than adv. -den biraz fazla
a little bit of both adv. ikisinden de biraz
a little too much adv. biraz çok
a little bit more adv. çok az daha
a little beyond adv. az ötesinde
a little bit more adv. birazcık daha
quite a little adv. oldukça fazla
poor little thing interj. yavrucak
my little one interj. yavrum
my little one interj. küçüğüm
Phrasals
find (someone or something) a little off v. (birini/bir şeyi) biraz garip/tuhaf bulmak
find (someone or something) a little off v. (birini/bir şeyi) biraz başıbozuk/kural dışı bulmak
find (someone or something) a little off v. (birini/bir şeyi) biraz değişik bulmak
Phrases
a little bit louder n. biraz daha yüksek (ses)
of little/no account adj. önemsiz
of little/no account adj. kayda değer olmayan
(one's) little finger told (one) that expr. bir şeyin birine malum olması
(one's) little finger told (one) that expr. içine doğmak
(one's) little finger told (one) that expr. önceden hissetme
(one's) little finger told (one) that expr. hissikablelvuku
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. göründüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. gözünün gördüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaşını söylemeyip soruyu geçiştirmek için söylenen bir söz
a little bit of bread and no cheese [uk] expr. sarı yelve'nin ötüşünü belirtmek üzere kullanılan yansıtma ifade
a little from column a, a little from column b expr. hem ondan hem de şundan
a little from column a, a little from column b expr. hem birinden hem ötekinden
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaş sorulduğunda verilen muğlak cevap
you can't be a little bit pregnant expr. çok az hamile olamazsın
you can't be a little bit pregnant expr. ya içindesin ya dışında
bless your pointy little head expr. ne mutlu o küçük sivri kafana
bless your pointy little head expr. sivri zeka!
you can't be a little bit pregnant expr. işin içine iyice gömülmek/girmek lazım/gerekli
you can't be a little bit pregnant expr. öylece ucundan olmaz kendini iyice bu işe vermen gerek
you can't be a little bit pregnant expr. üşenenin/erinenin oğlu kızı olmaz
you can't be a little bit pregnant expr. çalışmayanın kısmeti olmaz
you can't be a little bit pregnant expr. ya hep ya hiç
you can't be a little bit pregnant expr. ya herrü ya merrü
you can't be a little bit pregnant expr. canla başla çalışmak lazım öyle yarım ağızla/gönülle iş yapılmaz
you can't be a little bit pregnant expr. gebelik yarım olmaz
little love lost between (two people) expr. (iki kişi) arasında sevginin zerresi bile kalmama/olmama
little love lost between (two people) expr. (karşılıklı) birbirinden nefret etme/hoşlanmama
little love lost between (two people) expr. (karşılıklı) birbirini sevmeme
little love lost between (two people) expr. (karşılıklı) birbirine düşman olma
little love lost between (two people) expr. (karşılıklı) birbirine düşman gibi olma
little love lost between (two people) expr. (karşılıklı) birbirine düşman kesilme
there's little to choose between (two people or things) expr. arasında çok az fark olma
there's little to choose between (two people or things) expr. neredeyse hiç fark olmama
there's little to choose between (two people or things) expr. neredeyse aynı/eşit olma
there's little to choose between (two people or things) expr. birbirine denk olma
a little bit of bread and no cheese [uk] expr. sarı çintenin (sarı kiraz kuşu) ötüşünü andıran bir yansımalı/onomatopeik ifade
a little bit of bread and no cheese [uk] expr. sarı yelve'nin ötüşünü belirtmek üzere kullanılan yansıtma ifade
a little bit of bread and no cheese [uk] expr. bir parça ekmek, peynir istemez
a little goes a long way expr. az miktarda kullanımı yeterlidir
even a little expr. az da olsa
to exaggerate a little expr. biraz abartırsak
he little knows expr. bilmiyor ki
once upon a time there was a little girl expr. bir zamanlar küçük bir kız varmış
a little while before expr. den/e bir süre önce
twinkle twinkle little star expr. daha dün annemizin
a little while before expr. çok az bir süre önce
little to no expr. hemen hemen hiç
little did I realize expr. hiç aklıma gelmedi
Little did I realize expr. hiç bilemedim
little did I know expr. hiç aklıma gelmedi
little did I know expr. hiç bilemedim
little miss expr. küçük hanım
little to no expr. neredeyse hiç
little if any expr. yok denecek kadar az
the least little bit expr. zerre kadar
to good, little, etc. effect expr. büyük, az, hatırı sayılır ölçüde
to little effect expr. etkisiz şekilde
to little effect expr. cansız/sönük bir şekilde
to little effect expr. başarısız bir şekilde
to little effect expr. pek sonuca ulaşmayan şekilde
to little effect expr. pek sonuç vermeyen bir şekilde
to little effect expr. pek ilerleme kaydettirmeyen bir şekilde
more than a little expr. çok
more than a little expr. önemli ölçüde
more than a little expr. az değil
more than a little expr. oldukça
more than a little excited expr. çok heyecanlı
more than a little excited expr. oldukça heyecanlı
(one's) little finger told (one) that expr. (birinin) sezmesi
(one's) little finger told (one) that expr. (birinin) sezinlemesi
(one's) little finger told (one) that expr. (birinin) önsezileriyle anlaması
(one's) little finger told (one) that expr. (birinin) içine doğması
(one's) little finger told (one) that expr. (birinin) önceden hissetmesi
to little avail expr. pek yararı olmayan
to little avail expr. çok etkisi olmamış
to little avail expr. pek işe yaramamış
to little avail expr. çabaları sonuçsuz kalan
of little avail expr. pek yararı olmayan
of little avail expr. çok etkisi olmamış
of little avail expr. pek işe yaramamış
of little avail expr. çabaları sonuçsuz kalan
to little purpose expr. yararsız
to little purpose expr. faydasız
to little purpose expr. işe yaramayan
to little purpose expr. pek yararı olmayan
to little purpose expr. pek faydası olmayan
to little purpose expr. pek işe yaramayan
to little purpose expr. boşuna
to little purpose expr. pek kullanılmayan
to little purpose expr. yok yere
to little purpose expr. boş yere
to little purpose expr. gereksiz
Proverb
great oaks from little acorns grow v. büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
great oaks from little acorns grow v. çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow v. mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
great oaks from little acorns grow v. her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir
great oaks from little acorns grow v. palamut büyür meşe olur
tall oaks from little acorns grow v. büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
tall oaks from little acorns grow v. çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
tall oaks from little acorns grow v. mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
tall oaks from little acorns grow v. her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir
tall oaks from little acorns grow v. palamut büyür meşe olur
a little stone may upset a large cart ummadık taş baş yarar
little pitchers have big ears çocukların kulağı delik olur
many a little makes a mickle damlaya damlaya göl olur
a little knowledge is a dangerous thing yarı cahilden kork
little pitchers have long ears çocukların kulağı delik olur
too little too late bu saatten sonra artık çok zor
too little too late iş işten geçti
too little too late çok geç
too little too late geçti bor'un pazarı sür eşeğini niğde'ye
little things please little minds küçük beyinler küçük şeylerle uğraşır
difficult is done at once; the impossible takes a little longer zoru hemen yaparız; imkansız, biraz zaman alır
little thieves are hanged but great ones escape ufak hırsızlar asılır büyük hırsızlar serbest bırakılır
the big fish eats the little one büyük balık küçük balığı yutar
mighty oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
great oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
little learning is a dangerous thing yarı cahilden kork
little learning is a dangerous thing az bilmek tehlikelidir
little knowledge is a dangerous thing az bilmek tehlikelidir
little knowledge is a dangerous thing yarı cahilden kork
little and often fills the purse damlaya damlaya göl olur
little strokes fell great oaks damlayan su taşı deler
little strokes fell great oaks damlaya damlaya göl olur
little hard work never killed anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
little work never hurt anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
little hard work never hurt anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
little work never killed anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
little (hard) work never hurt anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
birds in their little nests agree birlikte yaşayan insanların birbirleriyle iyi geçinmesi gerekir
birds in their little nests agree aynı çatı altında yaşayanlar iyi geçinmeli
all things great are wound up with all things little büyük yollar küçük adımlarla kat edilir
a little fire is quickly trodden out yılanın başı küçükken ezilir
a little fire is quickly trodden out yılanın başını küçükken ezeceksin
a little fire is quickly trodden out bir problemi küçükken çözmek gerekir ki büyüyüp çözülmeyecek hale gelmesin
a little (hard) work never hurt anybody biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
a little (hard) work never hurt anybody biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez
a little (hard) work never hurt anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
a little (hard) work never hurt anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez
a little (hard) work never killed anybody biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
a little (hard) work never killed anybody biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez
a little (hard) work never killed anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez
a little (hard) work never killed anyone biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez
a little learning is a dangerous thing yarı cahilden kork
a little learning is a dangerous thing az bilmek tehlikelidir
a little too late is much too late biraz bile gecikse iş işten geçmiş olur/demektir
a little too late is much too late gecikme gecikmedir
a little too late is much too late gecikmenin azı çoğu yoktur
great oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
great oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir
great oaks from little acorns grow palamut büyür meşe olur
great oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
mighty oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
mighty oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
mighty oaks from little acorns grow her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir
mighty oaks from little acorns grow palamut büyür meşe olur
mighty oaks from little acorns grow küçük şeylerden büyük şeyler doğar
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship küçük harcamalara dikkat et, küçük bir sızıntı kocaman bir gemiyi batırır
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir
great talkers are little doers çok konuşan boş konuşur
great talkers are little doers ağzı çok laf yapanın elinden pek iş gelmez
great oaks from little acorns grow büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
great oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
great oaks from little acorns grow mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
great oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
tall oaks from little acorns grow büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar
tall oaks from little acorns grow çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir
tall oaks from little acorns grow mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz
tall oaks from little acorns grow tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi
many a little makes a muckle damlaya damlaya göl olur
Colloquial
the little guy [usa] n. sıradan insan
the little guy [usa] n. vatandaş
the little man [usa] n. sıradan insan
the little man [usa] n. vatandaş
little money n. az para
(a little/bit) rough around the edges n. akşamdan kalma
big fish eat little fish n. büyük balık küçük balığı yer
a little honesty n. biraz dürüstlük
(a little/bit) rough around the edges n. kaba saba
little chinese girl n. küçük çinli kız
little differences n. küçük farklılıklar
a little family problem n. küçük bir ailevi problemi
a little family problem n. küçük bir aile problemi
our little secret n. küçük sırrımız
a little terrace n. ufak bir teras
little pinkie n. serçe parmak
little pinkie n. küçük parmak
(little) pinkie n. serçe parmak
(little) pinkie n. küçük parmak
(little) pinky n. serçe parmak
(little) pinky n. küçük parmak
little ones n. ufaklıklar
little-ease n. mahkumun hareket özgürlüğünü kısıtlayacak kadar küçük olan cezaevi hücresi
little phoebe n. beş
somebody’s (little) game n. birinin (küçük) oyunları/oyunu
somebody’s (little) game n. birinin hilesi
somebody’s (little) game n. birinin dümeni
somebody’s (little) game n. birinin üçkağıdı
somebody’s (little) game n. birinin numarası
somebody’s (little) game n. birinin planı
somebody’s (little) game n. birinin niyeti
somebody’s (little) game n. (küçük) oyunların/oyunun
somebody’s (little) game n. hilen
somebody’s (little) game n. dümenin
somebody’s (little) game n. üçkağıdın
somebody’s (little) game n. numaran
somebody’s (little) game n. planın
somebody’s (little) game n. niyetin
little englander n. dış etkilerin britanya kültürü ve kurumları için zararlı olduğunu düşünen kimse
little lord fauntleroy n. şımarık çocuk
little man n. küçük yatırımcı
little rhody n. amerika'nın rhode island eyaleti için kullanılan bir takma isim
be (a bit, a little) on the cold, small v. (biraz) soğuk, küçük olmak
be (a bit, a little) on the cold, small v. (azıcık) soğuk, küçük kaçmak
be a little shook up v. biraz sarsılmak
come a little closer v. biraz yaklaşmak
be a little angry v. biraz kızgın olmak
go for very little v. heba olmak
go for little v. heba olmak
go for very little v. hiçbir işe yaramamak