mutlak - Türkisch Englisch Wörterbuch

mutlak

Bedeutungen von dem Begriff "mutlak" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 77 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
mutlak absolute adj.
She had absolute confidence and trust in her doctor.
Doktoruna mutlak bir güveni ve inancı vardı.

More Sentences
General
mutlak utter adj.
It is precisely in this global village that this complete and utter imbalance concerns us all.
İşte tam da bu küresel köyde bu tam ve mutlak dengesizlik hepimizi ilgilendiriyor.

More Sentences
mutlak absolute adj.
The difference between absolute and relative stems from the choice of comparison.
Mutlak ve göreceli arasındaki fark, karşılaştırma seçiminden kaynaklanmaktadır.

More Sentences
mutlak invincible adj.
His trust in his friend was invincible.
Arkadaşına mutlak güveni vardı.

More Sentences
mutlak implicit adj.
Henry had the implicit trust of his family.
Henry ailesinin mutlak güvenini kazanmıştı.

More Sentences
Law
mutlak absolute adj.
The absolute bioavailability of pirfenidone has not been determined in humans.
Pirfenidonun mutlak biyoyararlanımı insanlarda belirlenmemiştir.

More Sentences
Technical
mutlak absolute adj.
Numbers above the bars represent the mean absolute changes and the error bars are 1 SE.
Çubukların üzerindeki sayılar ortalama mutlak değişiklikleri temsil eder ve hata çubukları 1 SE'dir.

More Sentences
Construction
mutlak absolute n.
No computer system can provide absolute security under all conditions.
Hiçbir bilgisayar sistemi her koşulda mutlak güvenlik sağlayamaz.

More Sentences
Chemistry
mutlak absolute adj.
Humans are not free in an absolute sense.
İnsan mutlak anlamda özgür değildir.

More Sentences
Meteorology
mutlak absolute adj.
Creative Escape 2006 was an absolute success.
Creative Escape 2006 mutlak bir başarıydı.

More Sentences
General
mutlak essential n.
mutlak unconditioned adj.
mutlak plenipotentiary adj.
mutlak unconditional adj.
mutlak infinite adj.
mutlak very adj.
mutlak unqualified adj.
mutlak sovereign adj.
mutlak extreme adj.
mutlak positive adj.
mutlak plenary adj.
mutlak infallible adj.
mutlak strict adj.
mutlak sov'ran adj.
mutlak certain adj.
mutlak peremptory adj.
mutlak unmistakeable adj.
mutlak mere adj.
mutlak unmistakable adj.
mutlak categorical adj.
mutlak categoric adj.
mutlak teetotal adj.
mutlak unmitigated adj.
mutlak uttermore [obsolete] adj.
mutlak black adj.
mutlak blank adj.
mutlak wis [obsolete] adj.
mutlak hard-core adj.
mutlak hardcore adj.
mutlak hardened adj.
mutlak grand adj.
mutlak gross adj.
mutlak imperious adj.
mutlak imprescriptible adj.
mutlak ingrained adj.
mutlak inconditionate [obsolete] adj.
mutlak irredeemable adj.
mutlak clear adj.
mutlak constant [obsolete] adj.
mutlak dead adj.
mutlak deadly adj.
mutlak dead-on adj.
mutlak finative [obsolete] adj.
mutlak plene adj.
mutlak plenipotent adj.
mutlak shunless adj.
mutlak simple adj.
mutlak indispensible adj.
mutlak stone adj.
mutlak positively adv.
mutlak absolutely adv.
mutlak sure adv.
Colloquial
mutlak goddam adj.
mutlak precious adj.
mutlak stone-cold [us] adj.
Idioms
mutlak cut and dried adj.
Law
mutlak unerring adj.
mutlak unqualified adj.
mutlak arbitrary adj.
Politics
mutlak autocratorical adj.
Technical
mutlak sure adj.
Computer
mutlak abs abrev.
Math
mutlak numeric adj.
mutlak numerical adj.
mutlak mathematic adj.
Religious
mutlak infallible adj.
Philosophy
mutlak real adj.

Bedeutungen, die der Begriff "mutlak" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
mutlak surette absolutely adv.
General
mutlak fiyat absolute price n.
Sometimes, the absolute prices of goods may change but relative prices may remain constant.
Bazen malların mutlak fiyatları değişebilir ancak göreli fiyatlar sabit kalabilir.

More Sentences
mutlak çoğunluk absolute majority n.
Parliament's previous compromise was accepted by an absolute majority of this House.
Parlamento'nun bir önceki uzlaşısı bu Meclisin mutlak çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir.

More Sentences
mutlak hakimiyet stranglehold n.
The monopoly had a stranglehold on the market.
Tekelin piyasa üzerinde mutlak bir hakimiyeti vardı.

More Sentences
mutlak terim absolute term n.
The fact that we want blood donors to be volunteers should not be expressed in absolute terms.
Kan bağışçılarının gönüllü olmasını istediğimiz gerçeği mutlak terimlerle ifade edilmemelidir.

More Sentences
mutlak zaman absolute time n.
Both Aristotle and Newton believed in absolute time.
Hem Aristoteles hem de Newton mutlak zamana inanıyordu.

More Sentences
mutlak gerçeklik gospel n.
The social media influencers shouldn't be regarded as gospel.
Sosyal medya fenomenleri mutlak gerçeklik olarak değerlendirilmemeli.

More Sentences
mutlak ve koşulsuz absolute and unconditional adj.
The only solution we have not tried is absolute and unconditional withdrawal.
Denemediğimiz tek çözüm mutlak ve koşulsuz geri çekilmedir.

More Sentences
mutlak suretle absolutely adv.
It's absolutely crucial that they receive the package by morning.
Paketi sabaha kadar almaları mutlak suretle çok önemli.

More Sentences
Trade/Economic
mutlak yoksulluk absolute poverty n.
Over the last decade, the number of women living in absolute poverty has risen.
Son on yılda mutlak yoksulluk içinde yaşayan kadınların sayısı artmıştır.

More Sentences
mutlak değer absolute value n.
This function is used to get an absolute value of a number.
Bu fonksiyon bir sayının mutlak değerini bulmak için kullanılır.

More Sentences
mutlak çoğunluk absolute majority n.
Parliament's previous compromise was accepted by an absolute majority of this House.
Parlamento'nun bir önceki uzlaşısı bu Meclis'in mutlak çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir.

More Sentences
Law
mutlak değer absolute value n.
The absolute value of 5 is the distance of 5 from the 0.
5'in mutlak değeri, 5'in 0'a olan uzaklığıdır.

More Sentences
Politics
mutlak monarşi absolute monarchy n.
Dictatorships are very similar to an absolute monarchy.
Diktatörlükler mutlak monarşiye çok benzer.

More Sentences
Technical
mutlak değer absolute value n.
The absolute value of 5 is the distance of 5 from 0.
5'in mutlak değeri, 5'in 0'a olan uzaklığıdır.

More Sentences
Computer
mutlak değer absolute value n.
Instead, you can check if the absolute value of their difference is smaller than some fixed small number.
Bunun yerine, farklarının mutlak değerinin bazı sabit küçük sayılardan daha küçük olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.

More Sentences
mutlak öncelik absolute priority n.
Food safety must take absolute priority over feedingstuffs in all our discussions.
Tüm tartışmalarımızda gıda güvenliği, yem maddelerine göre mutlak öncelik taşımalıdır.

More Sentences
mutlak bağlantılar absolute links n.
The debate between absolute links and relative links continues to live on in the SEO world.
Mutlak bağlantılar ve göreceli bağlantılar arasındaki tartışma SEO dünyasında yaşamaya devam ediyor.

More Sentences
Informatics
mutlak değer absolute value n.
For example, 3 is the absolute value of both 3 and −3.
Örneğin, 3 hem 3'ün hem de -3'ün mutlak değeridir.

More Sentences
Religious
mutlak kudret sahibi omnipotent adj.
Only God can safely be omnipotent.
Sadece Tanrı mutlak kudret sahibi olabilir.

More Sentences
General
kadiri mutlak the almighty n.
mutlak kesinlik absolute precision n.
mutlak sorumluluk absolute liability n.
mutlak butlan absolute nullity n.
mutlak büyüklük absolute magnitude n.
mutlak koruma bölgesi sınırı integral protection zone n.
mutlak gerçeklik absolute reality n.
mutlak hakimiyet throttlehold n.
mutlak hakimiyet chokehold n.
mutlak hakimiyet choke hold n.
mutlak memnuniyet absolute satisfaction n.
mutlak memnuniyet complete satisfaction n.
mutlak bilgi absolute knowledge n.
mutlak olmama nonabsoluteness n.
mutlak otorite absolute authority n.
mutlak nem absolute humidity n.
mutlak koruma alanı strict preservation zone n.
mutlak koruma alanı preservation area n.
mutlak koruma alanı ecological reserve n.
mutlak koruma alanı strict wilderness area n.
mutlak koruma alanı sanctuary preservation area n.
mutlak koruma alanı strict protected area n.
mutlak koruma alanı strict nature reserve n.
mutlak koruma alanı nature sanctuary n.
mutlak komut immediate instruction n.
mutlak hükümdar monarch n.
mutlak bağlılık absolute dependence n.
evrenin mutlak hakimi absolute ruler of the universe n.
mutlak hakim absolute ruler n.
mutlak ihtimal definite possibility n.
mutlak nesnellik absolute objectivity n.
mutlak tarafsızlık absolute objectivity n.
mutlak dakiklik absolute punctuality n.
mutlak/tam dakiklik absolute punctuality n.
mutlak zafer decisive victory n.
mutlak tehlike imminent danger n.
mutlak şey absolute n.
mutlak gizem utter mystery n.
mutlak mağlubiyet thraiping [dialect] n.
mutlak kudret omnipotence n.
mutlak olma utterness n.
mutlak yenilgi wipeout n.
mutlak yenilgi wipe-out n.
mutlak kontrol hold n.
mutlak yaratıcı kudret olarak kabul edilen şey demiurge n.
mutlak güç olarak kabul edilen varlık demiurge n.
mutlak yetki impatronization n.
mutlak mülkiyet impatronization n.
mutlak yetki impatronisation n.
mutlak mülkiyet impatronisation n.
kadir-i mutlak kimse omnipotent n.
mutlak şey inevitable n.
(roma katolik kilisesinde) papanın mutlak lider olduğu yönetim sistemi papacy n.
mutlak otorite the say n.
mutlak kuvvet firepower n.
mutlak yenilgi slaughter n.
tam ve mutlak hakimiyet beck n.
kraliyetin mutlak yetkisi ile atanan şerif pocket sheriff n.
mutlak yetkili sovran n.
mutlak hakimiyet strangle n.
mutlak güç sahibi kimse subjugator n.
mutlak hükümdarın makamı sultanship n.
mutlak şey sure thing [us] n.
mutlak tanrı supreme being n.
mutlak monarşi monarchy n.
mutlak şey absolute n.
mutlak kişisel çıkarım personal equation n.
(nazi almanyası'nda) devletin mutlak lideri fuehrer n.
(nazi almanyası'nda) devletin mutlak lideri fuhrer n.
(nazi almanyası'nda) devletin mutlak lideri führer n.
mutlak ve münhasır haktan daha azına sahip paydaş proprietor n.
mutlak olarak kabul etmek absolutize v.
mutlak hale getirmek absolutize v.
(spor müsabakasında) mutlak galibiyet almak rip v.
mutlak yenilgiye uğratmak shell v.
mutlak güce sahip all powerful adj.
mutlak olmayan nonabsolute adj.
mutlak ve nispi absolute and relative adj.
kadir-i mutlak omnipotent adj.
mutlak devletçi dirigiste adj.
en mutlak utterest adj.
mutlak güce sahip olan monarchical adj.
mutlak güç sahibi olan demiurgical adj.
mutlak güç sahibi olan demiurgic adj.
açık sözlü ve mutlak direct adj.
mutlak kudret sahibi olan omnipotent adj.
mutlak değeri olan good adj.
mutlak surette in an absolute manner adv.
mutlak surette vitally adv.
mutlak surette definitely adv.
mutlak takdir hakkımızla at our absolute discretion adv.
mutlak yetkimizle at our absolute discretion adv.
mutlak veriler ışığında in absolute terms adv.
mutlak verilere göre in absolute terms adv.
mutlak biçimde abstractly adv.
mutlak surette agreed adv.
resmi olarak kabul edilip mutlak olmayan bir şekilde officially adv.
mutlak surette implicitly adv.
mutlak bir şekilde imprescriptibly adv.
mutlak güçle omnipotently adv.
mutlak kudretle omnipotently adv.
mutlak galibiyet kazanmış bir şekilde in adv.
mutlak kesinlikle cocksure adv.
mutlak güven vererek cocksure adv.
mutlak suretle slap adv.
Phrases
mutlak surette by all odds [us] adv.
mutlak gizlilik esastır absolute discretion is essential expr.
Proverb
mutlak güç yolsuzluk getirir absolute power corrupts absolutely
mutlak güç muhakkak yozlaşır power corrupts absolute power corrupts absolutely
mutlak güç muhakkak yozlaşır absolute power corrupts absolutely
mutlak güç yolsuzluk getirir power corrupts absolute power corrupts absolutely
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar absolute power corrupts absolutely
mutlak güç mutlaka insanı bozar absolute power corrupts absolutely
mutlak güç muhakkak yozlaşır power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
mutlak güç mutlaka insanı bozar power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
mutlak güç yolsuzluk getirir power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
Colloquial
mutlak zafer elde etmek massacre v.
mutlak surette sure as shooting adv.
Idioms
mutlak doğru olarak kabul etmek take as gospel v.
mutlak doğru olarak kabul etmek accept something truth v.
mutlak doğru olarak kabul etmek take something as gospel v.
mutlak doğru olarak kabul etmek accept something as gospel v.
mutlak doğru olarak kabul etmek take something as truth v.
(bir şeyi) mutlak/tereddütsüz doğru olarak kabul etmek take (something) for gospel v.
Speaking
mutlak surette uymak zorundasın you cannot fail to obey it expr.
Trade/Economic
mutlak pay absolute share n.
mutlak ürün başarısızlığı absolute product failure n.
mutlak üstünlükler teorisi theory of absolute advantages n.
mutlak öncelik kuralı absolute priority rule n.
reel ulusal gelirin mutlak olarak düştüğü veya uzun dönemli eğilimine göre yavaş arttığı dönem contraction n.
mutlak üstünlükler teorisi theory of absolute advantage n.
mutlak sorumluluk primary liability n.
mutlak faydanın ölçülebilirliliği cardinal utility n.
mutlak sıklık absolute frequency n.
mutlak atıf (standartlara) exclusive reference (to standards) n.
mutlak satınalma gücü paritesi absolute purchasing power parity n.
mutlak hata absolute measuring error n.
mutlak çoğunluk working majority n.
mutlak müşteri memnuniyeti complete customer satisfaction n.
mutlak müşteri memnuniyeti absolute customer satisfaction n.
mutlak hak absolute interest n.
mutlak üstünlük absolute advantage n.
mutlak likidite absolute liquidity n.
mutlak maliyet farkı absolute cost difference n.
mutlak mülkiyet hakkı absolute title n.
mutlak hak absolute right n.
mutlak gelir hipotezi absolute income hypothesis n.
mutlak tekel absolute monopoly n.
mutlak mülkiyet absolute ownership n.
mutlak avantaj absolute advantage n.
mutlak fiyat absolute price n.
mutlak artı değer absolute surplus value n.
mutlak artık değer absolute surplus value n.
mutlak haklar absolute rights n.
mutlak getirili fon absolute-return fund n.
mutlak getiri absolute return n.
mutlak maliyet avantajı subadditivity n.
mutlak ayni hak fee simple n.
mutlak üstünlük absolute advantage n.
mutlak getirili absolute-return adj.
Law
mutlak ekseriyet absolute majority n.
mutlak butlan absolute nullity n.
mutlak mesuliyet absolute liability n.
mutlak çoğunluk absolute majority n.
mutlak hak absolute right n.
mutlak tam ziyan absolute total loss n.
kanunun mutlak gücü rigor juris n.
mutlak sorumluluk absolute liability n.
şartsız veya mutlak temlik absolute conveyance n.
mutlak butlan sebepleri grounds for absolute nullity n.
mutlak idare rejimi absolutism n.
evlenmede mutlak geçersizlik sebepler diriment impediment n.
evlenmede mutlak geçersizlik sebepler impediments to marriage n.
mutlak kaçak absolute contraband n.
mutlak mülkiyet unconditional ownership n.
mutlak savunma peremptory defense n.
mutlak savunma peremptory defence n.
mutlak ihzar kararı (davalı için) peremptory writ of mandate n.
mutlak ihzar kararı (davalı için) peremptory writ n.
mutlak hak perfect right n.
mutlak süre peremptory term n.
mutlak mülkiyet domain n.
mutlak geçerli yararlanma hakkı legal estate n.
mutlak haklar absolute rights n.
kişiler üzerindeki mutlak haklar absolute rights on persons n.
mutlak red hakkı peremptory challenge n.
mutlak boşanma absolute divorce n.
mutlak ret nedenleri absolute grounds for refusal n.
mutlak sahiplik absolute ownership n.
mutlak haklar non-derogable rights n.
mutlak hak non-derogable right n.
hukukta kullanılan kelime ve ifadelerin yalnızca mutlak anlamlarını kabul etme constructionism n.
mirasçının mutlak hakka ve işlem yetkisine sahip olduğu arazi mülkiyeti fee simple n.
mutlak yasal mülkiyet in fee expr.
Politics
mutlak monarşim absolute monarchy n.
mutlak azınlık absolute minority n.
mutlak yoksulluk absolute poverty n.
mutlak hükümet absolute government n.
mutlak savaş kaçağı absolute contraband n.
mutlak çoğunluk absolute majority n.
mutlak hükümdar potentate n.
mutlak idare shogunate n.
mutlak idare monocracy n.
mutlak idare authoritarianism n.
mutlak idare one-man rule n.
mutlak idare totalitarianism n.
mutlak devletçi rejim dirigisme n.
mutlak devletçi rejim dirigism n.
mutlak yönetim absolute government n.
mutlak monarşi autocracy n.
mutlak hakimiyet autarchy n.
hiçbir partinin mutlak çoğunluk sağlayamadığı parlamento hung parliament n.
mutlak hürriyet uncontrolled freedom n.
mutlak hürriyet uncontrolled liberty n.
mutlak hürriyet absolute freedom n.
mutlak veto absolute veto n.
mutlak hükümet caesarism n.
mutlak hükümet cesarism n.
mutlak baskı totality n.
mutlak otorite autarchic n.
bağımsız ve mutlak güç sahibi bir kadın hükümdar autocratrix n.
Insurance
azami mutlak zarar absolute maximum loss n.
Technical
psi türünden mutlak basınç psia n.
mutlak atmosferik basınç absolute atmosphere n.
mutlak yörünge absolute paths n.
elektrik birimlerinin mutlak sistemi absolute system of electrical units n.
mutlak ölçü aleti absolute instrument n.
mutlak boşluk absolute vacuum n.
mutlak sıcaklık ölçeği absolute temperature scale n.
mutlak genişleme absolute expansion n.
mutlak kodlama absolute coding n.
mutlak kod absolute code n.
mutlak sıcaklık absolute temperature n.
mutlak sıfır noktası absolute zero n.
mutlak değer bilgisayarı absolute value computer n.
mutlak basınç absolute pressure n.
mutlak elektrometre absolute electrometer n.
mutlak değerli döner sensör absolute rotary encoder n.
mutlak viskozite birimi poise n.
mutlak yoğunluk absolute density n.
mutlak güç çıktısı absolute power output n.
mutlak permitivite absolute permittivity n.
barometrik ve manifold mutlak basıncı barometric and manifold absolute pressure n.
mutlak gecikme absolute delay n.
mutlak pürüzlülük absolute roughness n.
mutlak komut absolute instruction n.
mutlak nem absolute humidity n.
mutlak artezyen kuyusu absolute artesian well n.
mutlak toplanır absolutely summable n.
mutlak akışkanlık birimi poise n.
mutlak altimetre absolute altimeter n.
mutlak hata absolute error n.
mutlak basınç gross pressure n.
mutlak viskozite absolute viscosity n.
bir dizgenin mutlak kararlılığı absolute stability of a system n.
mutlak kararlı dizge absolutely stable system n.
mutlak çevirici absolute assembler n.
mutlak sapma absolute deviation n.
mutlak ölçü absolute scale n.
mutlak sıfır absolute zero n.
mutlak manometre absolute pressure gauge n.
mutlak geçirgenlik absolute permittivity n.
mutlak yükseklik absolute altitude n.
mutlak yakınsak absolutely convergent n.
mutlak alkol absolute alcohol n.
mutlak değer aygıtı absolute-value device n.
manifold mutlak basıncı manifold absolute pressure n.
mutlak ölçüm hatası absolute error of measurement n.
mutlak sıfır noktası zero n.
mutlak sıcaklığın simgesi t n.
mutlak filtre absolute filter n.
mutlak abluka absolute blockade n.
mutlak irtifa absolute altitude n.
mutlak tıkanıklık başlangıcı absolute congestion threshold n.
mutlak buhar basıncı absolute vapour pressure n.
hidroforların mutlak kalibrasyonu absolute calibration of hydrophones n.
mutlak frekans absolute frequency n.
mutlak titreşim absolute vibration n.
mutlak geçirgenlik absolute permeability n.
ortalama mutlak sapma mean absolute deviation n.
mutlak kararlı sistem absolutely stable system n.
Computer
mutlak konumlu paragraf absolute positioned paragraph n.
mutlak yükleyici absolute loader n.
mutlak adres absolute address n.
mutlak referans absolute reference n.
mutlak konumlu nesne absolute positioned object n.
mutlak değer işareti absolute value sign n.
mutlak konumlama absolute positioning n.
mutlak değer aygıtı absolute value device n.
mutlak yol isimleri absolute path names n.
mutlak bağlaçlar absolute links n.
mutlak aygıt absolute device n.
doğrusal bir dizgenin mutlak kararlılığı absolute stability of a linear system n.
tümlenik mutlak hata ölçütü integral absolute error criterion n.
mutlak komut immediate instruction n.
mutlak konumlu nesneler absolute positioned objects n.
mutlak kararlı dizge absolutely stable system n.
mutlak değer bilgisayarı absolute value computer n.
mutlak kodlama absolute coding n.
mutlak çevirici absolute assembler n.
mutlak hata absolute error n.
sadece pozitif mutlak değeri olan unsigned adj.
göreceli/mutlak olmasını gözardı et ignore relative/absolute expr.
mutlak kaydet absolute record expr.
Informatics
mutlak adres absolute address n.
mutlak konum absolute position n.
mutlak konumlama absolute localization n.
mutlak yükleyici absolute loader n.
mutlak vektör absolute vector n.
mutlak adres explicit address n.
mutlak adresli ağ noktası absolute url n.
mutlak hata absolute error n.
mutlak komut absolute instruction n.
mutlak kodlama absolute coding n.
mutlak sapma absolute deviation n.
mutlak hız absolute velocity n.
mutlak adres immediate address n.
mutlak veri immediate data n.
Telecom
mutlak sektör adresi absolute sector address n.
mutlak kazanç absolute gain n.
mutlak veri absolute data n.
mutlak gecikme absolute delay n.
mutlak adres immediate address n.
sesi yeniden üreten kafanın mutlak etkinliği reproducing head absolute efficiency n.
mutlak ortam ötesi bağ absolute hyperlink n.
Electric
mutlak elektrometre absolute electrometer n.
Mechanic
kristal katılarda reaksiyonların, entropide değişiklikleri de beraberinde getirdiği ve sıcaklık mutlak sıfıra yaklaşırken entropinin sıfırlanmaya meyilli olduğunu ortaya atan prensip nernst heat theorem n.
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç heat weight n.
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç thermodynamic function n.
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç entropy n.
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç thermic weight n.
Textile
mutlak nem oranı absolute humidity n.
havanın mutlak nemi absolute humidity n.
mutlak rutubet absolute humidity n.
Construction
mutlak hacim absolute volume n.
Automotive
mutlak basınç turbocharging pressure n.
mutlak entropi absolute entropy n.
mutlak karter havalandırması positive crankcase ventilstion n.
manifolt mutlak basınç sensörü manifold absolute pressure sensor n.
mutlak basınç absolute pressure n.
mutlak basınç ölçeğinde sıfır değer zero absolute pressure n.
mutlak kütle absolute weight n.
mutlak sıfır absolute zero n.
barometrik mutlak basınç sensörü barometric absolute pressure sensor n.
mutlak basınç psia (pounds per square inch, absolute) abrev.
Railway
mutlak fren mesafesi absolute braking distance n.
Aeronautic
mutlak olcu aleti absolute instrument n.
mutlak irtifa absolute altitude n.
mutlak basınç sensoru absolute pressure sensor n.
mutlak frekans absolute frequency n.
mutlak girdap absolute vorticity n.
mutlak tavan absolute ceiling n.
mutlak yükseklik absolute height n.
Medical
mutlak hassaslık absolute sensitivity n.
mutlak inversiyon absolute inversion n.
mutlak mutluluk absolute bliss n.
mutlak nötrofil sayısı absolute neutrophil count n.
mutlak lenfosit sayısı absolute lymphocyte count n.
mutlak monosit sayısı absolute monocyte count n.
mutlak hata absolute error n.
Psychology
kültürel mutlak cultural absolute n.
mutlak yoksunluk absolute deprivation n.
mutlak uyum absolute accommodation n.
mutlak parlaklık absolute luminosity n.
mutlak sıfır absolute zero n.
mutlak duyarlılık absolute sensitivity n.
mutlak eşik absolute threshold n.
mutlak şefaat absolute bliss n.
mutlak ölçüm absolute measurement n.
mutlak ölçek absolute scale n.
mutlak tepkisizlik dönemi absolute refractory period n.
mutlak yaş absolute age n.
mutlak risk indirimi absolute risk reduction n.
mutlak risk absolute risk n.
mutlak sapma absolute inversion n.
mutlak bilgi absolute knowledge n.
Physiology
mutlak kulak absolute pitch n.
mutlak işitme perfect pitch n.
mutlak perde yeteneği absolute pitch n.
mutlak kulak perfect pitch n.
mutlak perde yeteneği perfect pitch n.
mutlak işitme absolute pitch n.
Optics
mutlak füzyonel verjans amplitüdü absolute fusional vergence amplitude n.
kontakt lensin mutlak kalınlığı absolute thickness of a contact lenses n.
mutlak kırılma indisi absolute refractive index n.
Food Engineering
mutlak nem absolute humidity n.
mutlak sıfır absolute zero n.
mutlak sıcaklık absolute temperature n.
mutlak değer absolute value n.
mutlak basınç absolute pressure n.
Math
mutlak maksimum absolute maximum n.
mutlak maksimum değeri absolute maximum n.
mutlak minimum değeri absolute minimum n.
mutlak minimum absolute minimum n.
mutlak yakınsak seri absolutely convergent séries n.
mutlak değer absolute value n.
mutlak hata absolute error n.
mutlak sayı absolute number n.
mutlak değer denklemleri absolute value equations n.
mutlak yakınsaklık absolute convergence n.
mutlak sabit (değer) absolute constant n.
mutlak yakınsama absolute convergence n.
mutlak değer numerical value n.
dikey eksen boyunca ölçülen periyodik eğrinin azami mutlak değeri amplitude n.
maria agnesi tarafından tanımlanan üçüncü dereceden mutlak bir eğri witch n.
mutlak değer distance n.
daha büyük mutlak değerde olmak dominate v.
(seri, vektör) mutlak değeri daha büyük bileşene sahip olmak dominate v.
Geometry
mutlak eğrilik absolute curvature n.
maria agnesi tarafından tanımlanan üçüncü dereceden mutlak eğri witch n.
Logic
mutlak kanıt apodixis n.
Statistics
mutlak inhiraf absolute deviation n.
mutlak frekans absolute frequency n.
mutlak sapma absolute deviation n.
studentleştirilmiş en büyük mutlak sapma studentized maximum absolute deviate n.
mutlak hata absolute error n.
mutlak fark absolute difference n.
mutlak moment absolute moments n.
mutlak yanılgı absolute error n.
ortalama mutlak hata mean absolute error n.
mutlak sıklık absolute frequency n.
mutlak yansız tahmin edici absolutely unbiased estimator n.
mutlak ölçü absolute measure n.
medyan mutlak sapma mean deviation from the median n.
ortalama mutlak sapma mean deviation from the mean n.
mutlak sıklık frequency n.
mutlak veya bağıl frekansların toplanmasıyla elde edilen cumulative adj.
Physics
mutlak sıcaklık kelvin scale n.
mutlak skala absolute scale n.
mutlak sıcaklık skalası absolute temperature scale n.
mutlak ivme absolute acceleration n.
mutlak hareket absolute motion n.
mutlak birim absolute unit n.
mutlak uzay absolute space n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi relativity theory n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi theory of relativity n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi einstein's theory of relativity n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi relativity n.
periyodik olarak değişen miktarın maksimum mutlak değeri amplitude n.
sıcaklıkta mutlak sıfır noktası ile ilişkili zero point adj.
Chemistry
mutlak alkol absolute alcohol n.
mutlak etil alkol absolute ethyl alcohol n.
mutlak potansiyel absolute potential n.
mutlak tartı absolute weight n.
mutlak konfigürasyon absolute configuration n.
Marine Biology
mutlak büyüme oranı absolute growth rate n.
mutlak bolluk absolute abundance n.
mutlak besin çevirme oranı absolute conversion rate of food n.
mutlak içgöç absolute recruitment n.
mutlak sıcaklık kelvin temperature n.
mutlak doğurganlık absolute fecundity n.
Astronomy
mutlak denklem absolute equation n.
mutlak kadir absolute magnitude n.
mutlak parlaklık absolute magnitude n.
Literature
(gnostisizmde) mutlak tanrı tezahürlerinden oluşan çift syzygy n.
History
atina demokrasisinin mutlak kuralı theatrocracy n.
1770'lerden 1920'lere kadar irlanda'da mutlak özerk yönetim için yapılan ayaklanma home rule [ireland] n.
mutlak egemen tarafından verilip yetkisi üzerinde sınırlama görevi gören imtiyaz octroi n.
acil durumlarda atanıp antik roma senatosu'ndan mutlak yetki alan bir eyalet yöneticisi dictator n.
Religious
katoliklerde mutlak af plenary indulgence n.
tanrı/tanrıça biçiminde vücut bulan mutlak gerçeklik truth n.
papazların mutlak hakimiyeti archpresbytery n.
dini ve siyasi meselelerde papanın mutlak otoritesini destekleyen kimse ultramontane n.
dini ve siyasi meselelerde papanın mutlak otoritesini destekleyen düşünce ultramontanism n.
mutlak'ın bilgisinin insanın mantıksal süreçlerden ziyade yüksek bir dini bilinç ile erişilebileceği doktrini metagnosticism n.
mutlak olan şey one n.
(roma katolik kilisesinde) papanın mutlak lider olduğu yönetim sistemi papality [obsolete] n.
kutsal bir biçimde mutlak olan thearchic adj.
dini ve siyasi meselelerde papanın mutlak otoritesini destekleyen ultramontane adj.
Philosophy
mutlak bilgi absolute knowledge n.
her durumun birbirinden farklı olduğuna ve mutlak bir değer yargısı olamayacağına inanan görüş situationalism n.
mutlak olan şey reality n.
(platon felsefesinde) olaylardan ayrı var olan mutlak gerçeklik time n.
mutlak yaratıcı kuvvet inancı demiurgism n.
(neoplatonizmde) varlığın ana kaynağı olarak görülen mutlak gerçeklik one n.
ussal yasa veya gerekçenin mutlak gerçekliği beslediğini öne süren hegel öğretisi panlogism n.
dünyadaki mutlak gerçekliğin irade olduğunu öne süren öğreti panthelism n.
mutlak öz self n.
mutlak bilinç self n.