top. - Turkish English Dictionary

top.

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "top." in Turkish English Dictionary : 1 result(s)

English Turkish
Abbreviation
top. adj. topografik

Meanings of "top." with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
top n. tepe
We'll climb all the way to the top.
En tepeye kadar tırmanacağız.

More Sentences
top n. üst
She put raspberry jam on top of the cheesecake.
Cheesecake'in üstüne ahududu reçeli koydu.

More Sentences
General
top n. zirve
Finland is, technologically, at the top of the league; and we are ashamed of such behaviour.
Finlandiya teknolojik olarak ligin zirvesinde ve biz bu tür davranışlardan utanıyoruz.

More Sentences
top n. topaç
It was Hailey's turn to spin the top.
Topaç çevirme sırası Hailey'deydi.

More Sentences
top n. üstlük
And, to top it all off, he can read Hebrew.
Ve, üstüne üstlük, o İbranice okuyabilir.

More Sentences
top n. kapak
I found an extra bottle, but the top seems to be missing.
Fazladan bir şişe buldum ama sanırım kapağı kayıp.

More Sentences
top five n. ilk beş
List the top five things you like to do when you're not working.
Çalışmadığınız zamanlarda yapmaktan hoşlandığınız ilk beş şeyi listeleyin.

More Sentences
top 100 n. ilk 100
What's your favorite song in last year's top 100?
Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?

More Sentences
top priority n. en yüksek öncelik
The case is being given top priority and will be resolved as soon as possible.
Davaya en yüksek öncelik verilmekte olup mümkün olan en kısa sürede çözüme kavuşturulacaktır.

More Sentences
top bunk n. üst ranza
Tom slept on the top bunk.
Tom en üst ranzada uyudu.

More Sentences
top drawer n. üst çekmece
Your mother put your collage in the top drawer.
Annen kolaj resmini en üst çekmeceye koydu.

More Sentences
top shelf n. üst raf
I was too short to reach the top shelf, so I asked Tom to get the book for me.
En üst rafa ulaşamayacak kadar kısaydım, bu yüzden Tom'dan kitabı benim için almasını istedim.

More Sentences
top n. son ses
They were swearing at each other at the top of their voices.
Son sesleriyle birbirlerine küfrediyorlardı.

More Sentences
top-up n. üzerine ekleme
She asked for another top-up.
Bardağı doldurmak için üzerine ekleme yapılmasını istedi.

More Sentences
top-up n. ilave ödeme
He made a top-up to ensure his phone had sufficient credit.
Telefonunun yeterli bakiyesi olduğundan emin olmak amacıyla ilave bir ödeme yaptı.

More Sentences
top-up n. kredi yüklemesi
He made a top-up to ensure his phone had sufficient credit.
Telefonunun yeterli bakiyesi olduğundan emin olmak amacıyla ilave bir kredi yüklemesinde bulundu.

More Sentences
top n. üst kısım
Cut the tops off the bell peppers and stuff them with rice.
Dolmalık biberlerin üst kısımlarını kesin ve içlerini pirinçle doldurun.

More Sentences
top n. yukarı
He walked towards the top of the field.
Tarlanın yukarısına doğru yürüdü.

More Sentences
top v. geçmek
The growth rate of the Japanese economy will top 0.7% this year.
Japon ekonomisinin büyüme hızı bu yıl % 0.7'yi geçecek.

More Sentences
top v. birinci olmak
Billie Eilish has been topping the charts for ten consecutive weeks.
Billie Eilish on hafta üst üste listelerde birinci oldu.

More Sentences
top v. -den iyisini yapmak
He scored 510 in the game.' 'I'm sure I can top that!'
"Maçta 510 sayı attı. "Ben bundan iyisini yapabileceğime eminim!"

More Sentences
top v. zirvesine çıkmak
She is the youngest woman to top Everest.
Everest'in zirvesine çıkan en genç kadındır.

More Sentences
top adj. en üstteki
Everything is now referred back to those at the top.
Her şey artık en üsttekilere geri gönderiliyor.

More Sentences
top adj. en yüksek
Who is going to defend these speculators, when nurses and teachers are paying top rates of tax?
Hemşireler ve öğretmenler en yüksek oranda vergi öderken bu spekülatörleri kim savunacak?

More Sentences
top adj. en iyi
She's one of the top lawyers in the city.
Şehrin en iyi avukatlarından biridir.

More Sentences
top adj. en büyük
The obvious top priority of all at that time was enlargement.
O dönemde herkesin en büyük önceliği genişlemeydi.

More Sentences
top adj. ilk
Tom graduated in the top ten percent of his class.
Tom sınıfının ilk yüzde onu içinde mezun oldu.

More Sentences
top-down adj. tepeden inmeci
The top-down management style of the organization often frustrates employees.
Kurumun tepeden inmeci yönetim tarzı çalışanları sık sık hayal kırıklığına uğratıyor.

More Sentences
top-down adj. genelden özele
The book presented a top-down view of history, starting with general ideas and working down to specific details.
Kitap, genel mahiyette fikirlerden başlayıp özel ayrıntılara kadar inen genelden özele bir tarih anlayışı sunuyordu.

More Sentences
top adj. üst düzey
Our top engineers are looking into the matter.
Üst düzey mühendislerimiz konuyu inceliyor.

More Sentences
on the top adv. tepesinde
There on the top of a high mountain they built a small town of their own and lived in peace.
Orada yüksek bir dağın tepesinde kendilerine ait küçük bir kasaba inşa ettiler ve barış içinde yaşadılar.

More Sentences
on the top adv. üstünde
You have cream on the top of your nose.
Senin burnunun üstünde krem var.

More Sentences
top adv. en üste
You do not put a card, be it a membership card or a credit card, in at the top and get money out at the bottom.
İster üyelik kartı ister kredi kartı olsun, bir kartı en üste yerleştirip en alttan para çekemezsiniz.

More Sentences
Common Usage
peg top n. topaç
top n. baş
peg top n. fırıldak
removable top n. çıkarılabilir üst
General
top entrance n. üstten giriş
top forty n. ilk kırk
top up electricity n. ilave elektrik
top dog n. patron
top n. en üst kat
top executive n. en üst yönetici
big top n. büyük sirk çadırı
top boot n. çizme
top priority n. en ileri öncelik
mountain top n. dağ başı
top n. üst yüzey
top end n. son
top brass n. amir
top dog n. kazanan
top n. üst parça
top n. en üst bölüm
desk top publishing n. masa üstü yayıncılık
top n. en üstün yer
big top n. sirk
top earner n. en yüksek maaşlı
spinning top n. fırıldak
the crescent and the star on top of a minaret n. alem
top brass n. şef
top n. üste giyilen şey
top billing n. bir assolistin ismini en üst kısımda verme
top side n. üst kenar
top n. tepe nokta
top executive appointment n. yüksek yönetici sınıf ataması
the top floor n. en üst kat
top n. en yetkili makam
top fifty n. ilk elli
top brass n. üst rütbeli subaylar
top boot n. uzun konçlu çizme
top boot n. uzun çizme
top level n. en üst seviye
top ten n. ilk on
top speed n. azami hız
corruption starts at the top n. balık baştan kokar
top view n. kuşbakışı
top n. ser
top n. örtü
top dog n. şef
top twenty n. ilk yirmi
top layer n. üst tabaka
curly top n. kıvırcık baş hastalığı
top n. doruk
top 10 n. ilk 10
top up card n. ekstra sim kart
top up card n. ekstra kontör
top producer n. büyük üretici
top producer n. lider üretici (firma)
cherry on top n. bu da mukafatı
cherry on top n. bu da cabası
top of the class n. sınıf birincisi
ventilator top rail n. havalandırma çerçevesi
top corner n. üst köşe
top manager n. tepe yönetici
top management n. yönetim kademesi
a table-top item n. sofralık
curly-top n. kıvırcık baş hastalığı
top-siders n. bir tür ayakkabı
top-drawer n. birinci sınıf
top boots n. uzun çizme
top brass n. yüksek rütbeli subay
top n. en üst
top three n. ilk üç
top 100 n. ilk yüz
desk-top calculator n. masa üstü hesap makinesi
top left-hand corner n. sol üst köşe
top right-hand corner n. sağ üst köşe
top model car n. son model araba
top level meeting n. üst düzey toplantı
the top ten n. en iyi on
the top ten n. ilk on
car top n. araba tavanı
top-up n. (üstüne) eklenen miktar
top-up n. yerine koyulması gereken miktar
top-up n. telafisi gereken miktar
top part of the gun n. silahın üst tarafı
top floor n. en üst kat
a top-secret unit n. çok gizli bir birim
top-class clients n. üst sınıf müşteriler
top director n. üst düzey yönetmen
a top lawyer n. üst düzey bir avukat
high top sneakers n. boğazlı spor ayakkabı
high top sneakers n. boğazlı spor ayakkabısı
round top n. büyük sirk çadırı
top rack n. üst sepet (bulaşık makinesinde)
popular/favorite/top vacation spot/center n. gözde turizm merkezi
top spots n. üst sıralar
top places n. üst sıralar
counter top n. mutfak tezgahı
bottle top n. şişe kapağı
the top of the hour n. saat başı
tracksuit top n. eşofman üstü
track suit top n. eşofman üstü
humming top n. fırıldak
humming top n. topaç
top-up n. kontör yükleme
open-top bus n. üstü açık otobüs
top issue n. en önemli mesele
top-12 n. ilk 12
the view from the top n. üst görünüm
top view n. üst görünüm
top view n. üst görünüş
the view from the top n. üstten görünüş
the view from the top n. üstten görünüm
the view from the top n. üst görünüş
top view n. üstten görünüm
top view n. üstten görünüş
pop-top n. teneke kutu kapağı
top n. üst giysi
top clothing n. üst giysi
top player n. baş aktör
pole top n. direk tepesi
top official n. üst düzey görevli
top seller n. en çok satan ürün
top predator n. üst düzey avcı
top bed n. üstteki yatak
spinning top n. topaç (oyuncak)
six-top n. (restoranda) altı kişilik masa
top and tail n. meyve veya sebzenin iki ucundaki sert kısımlarını kesip atmak (yeşil fasulye vs)
top crust n. kaymak tabaka
whipping top n. topaç
calash top n. iki tekerlekli fayton
calash top n. atlı araba
calash top n. körüklü şapka
calash top n. kadınların kullandığı körüklü şapka
calash top n. fayton
top knot n. üst düğüm
top n. cinsel ilişkide baskın rolde olan kişi
tip-top n. en yüksek nokta
top n. en iyi kısım
top n. en yetkili/önemli kimse
top n. başlangıç
top n. taç
top drawer n. en üst düzey makam
top drawer n. en önemli kimse
top hamper n. gereksiz mevzu
top-hamper n. gereksiz mevzu
top n. yüzük taşı üzerinde yer alan kesilmiş mücevher parçası
top n. ayakkabının üst kısmı
top n. sirk/karnaval çadırı
top n. gösteride en pahalı koltukların fiyatı
top n. türün en iyi örneği
top n. uzun konçlu çizme
top n. sadece yüzeyi kaplanmış düğme
top n. altı yerine üç farklı sayı içeren zar
top [dialect] n. kafanın tepesindeki saç tutamı
top [dialect] n. hotoz
top [dialect] n. tepelik
top gear n. yoğun faaliyet
top gun n. üst seviyedeki kimse
top gun n. üst makamdaki kimse
top hand n. özellikle binicilikte üstün olan kovboy
hard-top n. sert yüzeyli alan
hard-top n. sert yüzeyli yol
boot top n. botun üst kısmı
boot top n. eskiden botun üst kısmını gizlemek için giyilen dantel
bottle-top n. şişe kapağı
high top n. boğazlı spor ayakkabısı
high-top n. boğazlı spor ayakkabısı
top of the mountain n. dağın tepesi
pop-top n. içecek kutusu
pop-top n. teneke kutu
pop-top n. konserve kutusu
peg top n. topaç oyunu
peg top n. fırıldak oyunu
top sawyer [uk] n. itibarlı kimse
top sawyer [uk] n. seçkin kimse
top sawyer [uk] n. saygın kimse
flat top n. tepedeki saçların kısa kesilip dik durmalarının sağlandığı, tepeden düz görünen bir saç stili
screw top n. twist-off kapak
screw top n. döndürülerek açılan içi dişli kapak
screw top n. twist-off kapaklı eşya
screw-top n. twist-off konteyner kapağı
screw-top n. twist-off kapaklı konteyner
hit the top v. zirve yapmak
lose top soil and become desert v. çölleşmek
shout at the top of one's voice v. avazı çıktığı kadar bağırmak
blow one's top v. tepesi atmak
top v. gölgede bırakmak
top off v. son vermek
top v. üst kısmını kesmek veya koparmak (bir bitkinin)
top v. üstüne sürmek (bir şeyin)
top v. başına varmak (bir yerin)
top v. üstünü kapamak
top v. tepesine varmak (bir yerin)
top v. kapamak
be at the top of the agenda v. gündeme gelmek
hit the top v. zirveye çıkmak
shout at the top of one's voice v. avaz avaz bağırmak
shout at the top of one's voice v. bar bar bağırmak
top off v. bitirmek
top v. alt etmek
top v. üst kısmını kesmek (bitkinin)
shout at the top of one's voice v. yırtınmak
top v. üst kısmını koparmak (bitkinin)
come out on top v. üstün gelmek
hit the top v. bir numara olmak (müzik listelerinde)
blow one's top v. öfkelenmek
be of top priority v. öncelikli olmak
go over the top v. amaçlanan sınırı aşmak
talk off the top of one's head v. ezbere konuşmak
(a single etc) take (someone) to top v. zirveye çıkarmak
bring (someone) to top v. zirveye çıkarmak
top the chart v. liste başı olmak (müzik)
remain at the top of the list v. zirvede kalmak
reach to top v. doruk noktasına ulaşmak
shoot at the top of one's voice v. son sesiyle bağırmak
shoot at the top of one's voice v. tüm kuvvetiyle bağırmak
race to the top v. liderliğe oynamak
come top of the class v. sınıf birincisi olmak
be top of the class v. sınıf birincisi olmak
top up one's mobile phone v. kontör yüklemek
top-dress v. üstünü örtmek (kara parçası için)
top v. -den fazla olmak
top-dress v. giydirmek
get to the top v. (meslekte) başarının doruğuna çıkmak
get to the top v. şahikaya ulaşmak
get to the top v. başarının doruğuna çıkartmak
top v. tepesinde bulunmak
top v. üstüne sürmek
top v. başında bulunmak
top v. üstünde bulunmak
top v. taş çıkartmak
top v. üstünden geçmek
top v. (ağaç) tepesini kesmek
top v. üzerini boyamak
top v. yeniden boyamak
top v. eğmek
top v. üstünü örtmek
top v. yatırmak
be placed near the top v. ilk sıralarda yer almak
take place on the top v. ilk sırada yer almak
take place near the top v. ilk sıralarda yer almak
be placed on the top v. ilk sırada yer almak
be on the top v. üst sırada yer almak
be at the top v. üst sırada yer almak
be at the top v. üst sıralarda yer almak
leave some gap on top v. dudak payı bırakmak
scream at the top of one’s voice v. avazı çıktığı kadar bağırmak
scream at the top of one’s lungs v. avazı çıktığı kadar bağırmak
climb to the top of mount everest v. everest dağının tepesine tırmanmak
fall from the top shelf v. üst raftan düşmek
rank among the top three v. ilk üçe girmek
be stacked up on top of each other v. üst üste olmak
get to the top of one's field in a very short time v. çok kısa zamanda alanında en üste/tepeye çıkmak/ulaşmak
retire at the top v. zirvede bırakmak
retire at the top v. zirvedeyken bırakmak
stay on top of v. üstünde durmak
stay on top of v. hakkında bilgi sahibi olmak
top-up your phone v. kontör yüklemek
stay on top of v. bir şeyin üzerinde/tepesinde olmak
top-slice v. (ücreti) kısmak/kesmek
quit when you are on top v. zirvede bırakmak
head straight for the top v. zirveye çıkmak
head straight for the top v. zirveye doğru yol almak
put on top of each other v. üst üste koymak
top v. taçlandırmak
top and tail v. bebeğin yüzünü ve poposunu yıkamak
top v. asarak idam etmek
top v. baskın çıkmak
top v. domine etmek
top v. süsleyerek bitirmek
top v. son dokunuşu yapmak
top v. nihayete ermek
top v. zirveye ulaşmak
top out v. nihayete erdirmek
top out v. noktalamak
hard-top v. (yola, kaldırıma) döşemek
hard-top v. kaplamak
top secret adj. çok mahrem
top-quality adj. en kaliteli
top adj. üstün
top adj. baş
top adj. ala
top secret adj. çok gizli
top heavy adj. en ağır
top-quality adj. en iyi kalite
top adj. çok büyük
of top priority adj. öncelikli
top rated adj. en fazla puan alan
top rated adj. en çok oy alan
top line adj. seçkin
top-line adj. seçkin
peg-top adj. paçası dar olan
top-heavy adj. yıkılacak gibi
peg-top adj. topaç
top-secret adj. çok gizli
top-heavy adj. havaleli
top-hole adj. en iyi
peg-top adj. dar paçalı
top-hole adj. seçkin
top-heavy adj. gerekenden fazla yönetici bulunan (bir yönetim)
top-line adj. önemli
top-drawer adj. en iyi
top adj. en üstün
top adj. başlıca
top-class adj. birinci sınıf
top adj. ana
top of the range adj. sınıfının en iyisi
top-end adj. üst kalite
top-end adj. üst düzey
top-ranked adj. birinci sınıf
top-ranked adj. yüksek rütbeli
top class adj. birinci sınıf
top selling adj. en çok satılan
top-caliber adj. üstün nitelikli
top-caliber adj. üstün vasıflı
flatter-top adj. üstü yassı
flat-top adj. üstü yassı
top-grossing adj. en çok getiren/kar ettiren
top-grossing adj. en çok kazandıran
top-tier adj. üst düzey
man-on-top adj. erkek üstte
top down adj. tepeden inme
top-circulated adj. yüksek trajlı
top-circulation adj. yüksek trajlı
tip-top adj. birinci sınıf
tip-top adj. üstün kaliteli
tip-top adj. mükemmel
tip-top adj. kusursuz
top-grade adj. en iyi kalite
top-level adj. üst seviye
top-proud adj. çok onur duyan
top adj. tavanlı
top adj. üstü kapalı
top-down adj. yakından kontrol edilen
top-down adj. sıkı biçimde organize edilmiş
top-down adj. genelden özele doğru giden
top-down adj. büyük parçaları daha yönetilebilir bileşenlere ayıran
top-ranking adj. birinci sınıf
top-ranking adj. yüksek rütbeli
top-ranking adj. üst düzey
top-ranking adj. en önemli
top-ranking adj. en başarılı
high-top adj. ayak bileğine kadar uzanan
high-top adj. ayak bileğinin üstüne çıkan
high-top adj. ayak bileğinin üstüne uzanan
high-top adj. bileği kapatan (spor ayakkabısı)
high-top adj. bilek üstüne uzanan
high-top adj. boğazlı
over-the-top adj. sınırları aşan
over-the-top adj. dengesiz
over-the-top adj. ölçüsüz
over-the-top adj. aşırı
over-the-top adj. abartılı
pop-top adj. (teneke kutu) kapaktan açılabilen
pop-top adj. (konserve kutusu) üzerindeki halka ile açılan
screw-top adj. (konteyner) iç kenarı tırtıklı kapağı olan
screw-top adj. (konteyner) iç kenarı oluklu kapağı olan
screw-top adj. (konteyner) twist-off kapaklı
top-tier adj. yüksek kalite
top-tier adj. kaliteli
on the top adv. üstte
on the top of the world adv. fevkalade
at the top adv. tepede
one thing on top of another adv. birbiri üstüne
from top to toe adv. baştan aşağı
on top of the world adv. çok mutlu
on the top adv. üstte tepesinde
one on the top of the other adv. üst üste
on the top of the world adv. mükemmel halde
over the top adv. fazladan
from top to bottom adv. baştan aşağı
one thing on top of another adv. üst üste
at the top of one's voice adv. bas bas
top down adv. tepe aşağı
on top of it adv. bir de
at top speed adv. son hızla
from top to toe adv. bütünüyle
at the top of the tree adv. mesleğinde en yüksek derecede
at the top of one's lungs adv. avazı çıktığı kadar
on top of that adv. üstelik
on the top of the world adv. ala
top it all off adv. üstüne üstlük
from top to bottom adv. baştan başa
from top to toe adv. baştan ayağa
top all adv. üstelik
at the top of his lungs adv. avazı çıktığı kadar
on top of that adv. bununla kalmayıp
at the top of one's voice adv. avazı çıktığı kadar
from top to toe adv. tepeden tırnağa
bottom to top adv. aşağıdan yukarıya
on the top of the hill adv. tepenin başında
at top speed adv. azami süratle
on top of the world adv. sevinçli
on top of it adv. üstelik
at the top of one's voice adv. bar bar
on the top of it adv. bir de
on the top of it adv. üstelik
on top of that adv. her şeyin ötesinde
at top speed adv. olanca hızıyla
from top to bottom adv. tümüyle
top-down adv. tepeden alta
top adv. üstte
at the top of the hour adv. saat başında
from the top of the head to the bottom of the feet adv. tepeden tırnağa
from the top on down adv. baştan sona
tip-top adv. çok iyi
top-heavily adv. yıkılacakmış gibi
top-down adv. tepeden tırnağa
on the top of prep. konusunda
on top of prep. bilgi sahibi
on top of prep. haberdar
on top of prep. kontrolünde
on top of prep. yanı başında
on top of prep. burnunun dibinde
Phrasals
top out v. en yükseğe ulaşmak
top out v. zirveye ulaşmak
top off v. süslemek
keep on top of something v. bir şeyden (gelişmeler vb) haberdar olmak
top up v. (yarım olan bardağı/içkisini) doldurmak/fullemek
top out at v. (en yüksek) (seviyesine) ulaşmak
top something off v. bir şeyi bitirmek
top something off v. bir şeyi süslemek
top something off v. bir şeye son dokunuşu yapmak
top something off v. bir şeyin üzerini süslemek
top something off v. bir şeyin üzerine bir şey koyarak sonlandırmak/bitirmek
top something off v. bir şeyi tamamlamak
top something off v. bir şeyi taçlandırmak
top something off v. bir şeyin bitişini kutlamak
top something off v. bir şeyi bir şeyle bitirmek/sonlandırmak
top something off v. bir şeyin üstüne tuz biber ekmek
top something off v. bir şeyin üstüne üstlük
top something off v. bir şeyin üstüne bir de
top something off v. bir de bir şeyin üstüne
top (something) with (something) v. (bir şeyin) üstünü (bir şeyle) süslemek
top (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) kaplamak
top (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) donatmak
top (something) with (something) v. (bir şeyin) üstünü (bir şeyle) bezemek
top with v. ile süslemek
top with v. ile kaplamak
top with v. ile donatmak
top with v. ile bezemek
Phrases
this machine is functionally top n. bu makine işlevsel olarak en iyisi
tip-top adj. tam (elbise vb oturmak/olmak)
on top of that expr. ayrıca
lies on top of lies expr. yalan üstüne yalan
there is always room at the top [us] expr. ne kadar zor olursa olsun herkesin başarma şansı vardır
there is always room at the top [us] expr. ne kadar zor olursa olsun herkesin basamakları tırmanma şansı vardır
there is always room at the top [us] expr. herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır
Colloquial
top cat n. en güçlü kimse
top cat n. en önemli kimse
top-hat scheme n. bir kuruluşun üst düzey yöneticilerinin faydalandığı emeklilik programı
big top n. büyük sirk çadırı
big top n. ana mekan
big top n. ana sahne
top hole n. güzel
top hole n. harika
top bun n. hamburgerin üst tarafındaki ekmek
top hole n. hoş
top pick n. ilk seçim
the top brass n. idari kadro
top hole n. mükemmel
top dollar n. ödenen en yüksek meblağ
top dollar n. ödenen en yüksek tutar
top line n. seçkin
top line n. üstün nitelikli
top bun n. yüksek/tepede topuz
the top brass n. yönetici kadro
tippy-top n. zirvenin en tepesi/üstü