uzak - Turkish English Dictionary
History

uzak



Meanings of "uzak" in English Turkish Dictionary : 62 result(s)

Turkish English
Common Usage
uzak remote n.
uzak far adj.
uzak distant adj.
uzak away adj.
General
uzak distance n.
uzak off adj.
uzak outlandish adj.
uzak wide adj.
uzak far away adj.
uzak out of reach adj.
uzak recluse adj.
uzak removed adj.
uzak distant adj.
uzak outlying adj.
uzak free adj.
uzak faraway adj.
uzak back adj.
uzak standoffish adj.
uzak improbable adj.
uzak outside adj.
uzak far adj.
uzak away adj.
uzak farther adj.
uzak far-off adj.
uzak out-of-the-way adj.
uzak remote adj.
uzak out adj.
uzak nowhere adj.
uzak unapproachable adj.
uzak jerkwater adj.
uzak pokey adj.
uzak retired adj.
uzak hands-off adj.
uzak high adj.
uzak obscure adj.
uzak odd adj.
uzak dissite [obsolete] adj.
uzak distantial [obsolete] adj.
uzak infrequent adj.
uzak insociate [obsolete] adj.
uzak faur [scotland] adj.
uzak fer adj.
uzak outsetting adj.
uzak squeamish [obsolete] adj.
uzak stand-off adj.
uzak afar adv.
uzak aloof adv.
uzak insofar adv.
uzak off the beaten track adv.
uzak apart adv.
uzak beyond the reach of prep.
uzak unnear [obsolete] prep.
uzak doer and gone [south africa] expr.
Phrases
uzak out of the way expr.
Colloquial
uzak off the beaten track expr.
Computer
uzak tele adj.
uzak remote adj.
uzak away adv.
Telecom
uzak remote adj.
Psychology
uzak distal adj.
Military
uzak deep adj.
Slang
uzak hincty adj.

Meanings of "uzak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
içkiden uzak durma abstinence n.
General
uzak bir ihtimal a remote possibility n.
köpekbalıklarını uzak tutmaya yarayan ucu sivri kısa sopa shark billy n.
uzak yer remote location n.
gözlerden uzak yer seclusion n.
gözden uzak in the background n.
kalabalıklardan uzak dinlenme yeri retreat n.
uzak durma aloofness n.
ülkenin denizden uzak yerleri inland n.
uzak durma keeping away n.
uzak durma avoidance n.
uzak durma abstention n.
uzak doğu the far east n.
uzak durma staying away n.
toplumdan uzak yaşama seclusion n.
memleketin uzak köşeleri back country n.
en uzak aşama apogee n.
uzak yer distant place n.
uzak bir ihtimal a remote chance n.
iğrenip uzak durma abhorrence n.
uzak duran eschewer n.
uzak durma standoff n.
toplumdan uzak yaşayan kimse recluse n.
uzak olma distance n.
uzak durma keeping aloof n.
uzak yer distance n.
uzak durma eschewal n.
uzak durma eschewing n.
fizan (uzak yer) timbuktu n.
daha uzak nokta more distant point n.
uzak durma abstinence n.
uzak akraba distant relative n.
lüks ve şehre uzak zengin banliyöleri exurbia n.
çok uzak a good way n.
uzak duran shunner n.
uzak eğitim distance education n.
bulutsu uzak yıldız topluluğu nebulae n.
alkollü içeceklerden uzak durma nephalism n.
kibarlık ve şereften uzak olan baş kahraman nonhero n.
uzak mesafelerde olan olayları görme telegnostic n.
uzak gelecek distant future n.
uzak gelecek remote future n.
uzak bir hayal a distant dream n.
uzak alan far field n.
uzak doğu’da insan gücüyle çekilen iki tekerlekli küçük faytonun motorlu versiyonu auto-rickshaw n.
en uzak nokta extreme n.
denizden uzak yerler inland n.
orta uzak çekim middle shot n.
gözden uzak out of sight n.
uzak ihtimal a long shot n.
uzak ihtimal fat chance n.
uzak ihtimal a slim chance n.
toplumdan uzak yaşama reclusion n.
uzak ihtimal remote possibility n.
uzak bir hatıra a distant memory n.
içinden dilek çıkan uzak doğu kurabiyesi fortune-cookie n.
uzak ihtimal slight chance n.
uzak ihtimal the merest chance n.
uzak ihtimal slender chance n.
uzak ihtimal slim chance n.
uzak ihtimal minimal chance n.
uzak ihtimal little chance n.
şehirden uzak lüks site exurb n.
yakın ve uzak görme alanı near and far visual space n.
stadyumda sahaya en uzak bölüm nosebleed section n.
stadyumda sahaya en uzak bölüm nosebleed seats n.
birbirinden uzak şehirlerde yaşayan sevgililerin sürdüğü ilişki vacationship n.
uzak denizler distant seas n.
uzak denizler far seas n.
uzak ışıklar distant lights n.
uzak diyarlar distant lands n.
uzak geçmişi bilme postcognition n.
uzak geçmişi bilme retrocognition n.
uzak görüşsüzlük myopic perspective n.
rusya uzak doğusu russian far east n.
uzak yer far-off locale n.
uzak bölge remote region n.
uzak bölge far-off locale n.
uzak yer remote region n.
uzak mesafe ilişkisi long distance relationship n.
uzak köy ya da kasaba podunk n.
en uzak nokta aphelion n.
bir kişinin hayatı boyunca alkol, sigara ve uyuşturucudan uzak yaşamayı seçmesi straight edge n.
uzak doğu hareketi far east movement n.
uzak doğuya özgü bir tür pirinç lapası congee n.
uzak doğuya özgü bir tür pirinç lapası conjee n.
uzak gelecek far future n.
hipergerçeklik (metafizik ve simülasyondan uzak ) hyperreality n.
uzak doğu ülkeleri far east countries n.
uzak adalar remote islands n.
uzak mesafe long distance n.
uzak doğu çalışmaları far east studies n.
uzak doğu çalışmaları far eastern studies n.
uzak görüşlülük long sightedness n.
uzak geçmiş distant past n.
uzak durma absistence n.
uzak doğu'da ilaç yapımında kullanılan kuru bambu özütü tabasheer n.
1847'de ingiltere'de kurulan, gençleri hayat boyu alkolden uzak durmaya teşvik eden dernek band of hope n.
uzak mesafeden görülebilen yuvarlak işaret tabelası target n.
alkolden tamamen uzak duran kimse rechabite n.
toplumdan uzak yaşama recluseness n.
toplumdan uzak yaşama reclusiveness n.
(güney afrika'da) uzak, nüfusu az ve genellikle az gelişmiş bölge backveld n.
(güney afrika'da) uzak, nüfusu az ve genellikle az gelişmiş bölge sakini backvelder n.
saçma sapan şeylerin yapıldığı, gerçeklikten uzak yer la-la land n.
saçma sapan şeylerin yapıldığı, gerçeklikten uzak yer la-la-land n.
uzak gözlüğü distance glasses n.
uzak bir yer nowhere n.
uzak durma remoteness n.
uzak olma remotion n.
teknolojiden ve fazla eşyadan uzak hayat the simple life n.
uzak ve zor hedef thule n.
uzak kesimler further reaches n.
ırksal dengeyi sağlamak üzere öğrencilerin uzak okul bölgelerine taşınması uygulamasına karşı olan kimse antibuser [us] n.
insanlardan uzak olma unapproachability n.
uzak olma unapproachability n.
resmiyetten uzak olma unceremoniousness n.
uzak tutma averting n.
dünyanın en uzak bölgeleri ends of the earth n.
dünyanın en uzak yerleri ends of the earth n.
uzak bölgelerdeki orman yangınlarıyla mücadele için eğitilmiş kimse hotshot n.
uzak durma eschewment n.
insanlardan uzak durma unsocialism n.
insanlardan uzak durma unsociality n.
karşılaşınca öpüşülecek kadar samimi olunan uzak akraba kissing cousin n.
bitmesi uzak görünen şey beginning n.
uzak durulan şey bête noir n.
çok uzak yer jumping-off place [us] n.
çok uzak yer jumping-off point [us] n.
uzak durulan kimse black beast n.
uzak yol black stump [new zealand] n.
uzak mesafe ilişkisi ldr (long distance relationship) n.
kötülükten uzak olma whiteness n.
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse marooner n.
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti marooning party n.
uzak veya izole yer woods n.
uzak mesafe blue n.
sirk çadırının en uzak uçlarında yer alan, maviye boyanmış, rezervesiz koltuklar blues n.
çok yakın ve uzak mesafelerin arası midfield n.
gözden uzak hatch n.
uzak veya ücra yerde bulunan dükkan hole in the wall n.
uzak veya ücra yerde bulunan dükkan hole-in-the-wall n.
uzak geçmişte gerçekleşen olayların tasavvuru retrovision n.
uzak etki reverberations n.
çok uzak bir mesafe galaxy n.
uzak görüş lookout n.
uzak görüş look-out n.
gözlerden uzak kimse obscurity n.
gözlerden uzak şey obscurity n.
(kalabalıktan uzak) tali yol bypath n.
uzak yer by-place n.
uzak ihtimal ghost n.
uzak doğu dövüş sanatları kıyafeti gi n.
uzak geçmiş long ago n.
uzak taraf offside [uk] n.
(uzak mesafede kullanılan) güçlü ok rover n.
uzak mesafeyi hedef alan okçu rover n.
bireysel isteklerden uzak olma impersonality n.
uzak ihtimal improbability n.
genellikle iş sebebiyle partnerlerin birbirlerine uzak yaşadığı evlilik commuter marriage n.
insanlardan uzak durma dissociability n.
insanlardan uzak durma dissociality n.
uzak görüşü distance vision n.
uzak durmama inabstinence [obsolete] n.
gerçeklikten uzak fikir bee n.
uzak mesafeye gönderilen itfaiyeci coyote n.
gerçeklikten uzak olma fancifulness n.
yüzeysel kusurlardan uzak durma cleanliness n.
cinsel ilişkiden uzak durma continence n.
cinsel ilişkiden uzak durma continency n.
müdahaleden uzak çalışılabilen yer sanctum n.
merkezden uzak yer corner n.
uzak yer corner n.
uzak nokta corner n.
uzak durma dodging n.
(kent, manastır) merkeze uzak bölüm foreign [obsolete] n.
ana örgütlenmenin uzak bir kolu outpost n.
uzak durulan yaratık pariah n.
mezunların bir araya geldiği evden uzak tatil schoolie n.
kendi isteğiyle toplumdan uzak duran kimse seclusionist n.
yazılı iletişimden uzak durma silence n.
(nahoş bir şeyden) uzak olma freedom n.
uzak tarih deep history n.
uzak geçmiş deep past n.
uzak mazi deep past n.
uzak yerleşke outpost n.
toplumdan uzak kimse solitary n.
toplumdan uzak yaşayan kimse solitudinarian n.
en uzak nokta solstice n.
uzak durma stand-off n.
yaratıcılıktan uzak edebi eserler stodge n.
konuya uzak kimse stranger n.
uzak sonuç superconsequence [obsolete] n.
uzak netice superconsequence [obsolete] n.
cinsellikten uzak durma continence n.
uzak durmak stay out of v.
uzak durmak keep one's distance v.
uzak durmak keep out of v.
uzak tutmak keep somebody out v.
uzak tutmak keep something out v.
uzak durmak stay away v.
uzak tutmak keep something out of v.
uzak durmak abstain from v.
birini uzak tutmak keep someone away v.
uzak durmak keep one's distance from v.
uzak durmak stand apart v.
uzak tutmak keep apart v.
uzak durmak give a wide berth to v.
birinden uzak kalmak stand clear of v.
uzak tutmak keep off v.
uzak durmak dissociate oneself from v.
uzak durmak stand aloof v.
uzak durmak stand clear of v.
hedeften uzak olmak be wide of the mark v.
uzak durmak shun v.
uzak durmak hold aloof v.
uzak durmak keep aloof v.
nazi ideolojisinden uzak kılmak free from nazi ideology v.
uzak tutmak shut off from v.
uzak durmak skirt v.
gözden uzak tutmamak keep in view v.
uzak tutmak keep somebody out of v.
uzak durmak shrink away v.
uzak durmak absent oneself from v.
uzak durmak avoid v.
uzak durmak stand clear v.
uzak durmak keep away from v.
iğrenip uzak durmak abhor v.
uzak durmak keep out v.
uzak kalmak keep away v.
uzak durmak stay away from v.
insanlardan uzak durmak keep to oneself v.
içkiden uzak durmak abstain v.
uzak durmak avoid somebody v.
uzak durmak keep aloof from something v.
uzak durmak keep away from something v.
beladan uzak durmak keep out of trouble v.
beladan uzak durmak stay out of trouble v.
uzak kalmak become distanced v.
uzak durmak abstain v.
uzak durmak keep one's hands off v.
uzak durmak stand back v.
uzak durmak keep one's eyes off v.
uzak durmak keep off v.
uzak tutmak hold off v.
uzak tutmak keep out v.
uzak tutmak keep away v.
uzak tutmak hold at bay v.
uzak tutmak keep at bay v.
uzak tutmak curb v.
uzak tutmak stand off v.
uzak durmak funk v.
kendini -den uzak tutmak keep oneself aloof from v.
uzak durmak short-circuit v.
uzak durmak get out of v.
uzak durmak keep away v.
birinden uzak durmak stand away v.
kötülüklerden uzak tutmak keep someone out of harm's way v.
birisini (uyuşturucu vb gibi) kötü bir alışkanlıktan uzak tutmak wean someone off v.
birisini (uyuşturucu vb gibi) kötü bir alışkanlıktan uzak tutmak wean someone away v.
bir şeyden uzak durmak abstain from v.
bir şeyden uzak durmak refrain from v.
alkolden uzak durmak abstain from alcohol v.
uzak düşmek fall apart v.
uzak düşmek drift apart v.
gözden uzak tutmak lose sight of v.
beladan uzak durmak remain out of trouble v.
-den uzak durmak remain of something v.
-den uzak durmak keep of something v.
-den uzak durmak stand of something v.
-den uzak durmak clear of something v.
-den uzak durmak move of something v.
beladan uzak durmak avoid trouble v.
uzak düşmüş olmak be far apart v.
uzak bir yere gitmek go somewhere far away v.
kalp hastalığını uzak tutmak keep heart disease at bay v.
uzak olmak be distant v.
uzak olmak be faraway v.
uzak olmak be far v.
stresten uzak durmak keep away from stress v.
alerjenlerden uzak durmak keep out allergens v.
alerjenlerden uzak durmak keep away from allergens v.
uzak durmak absist v.
ciddiyetten uzak olmak camp v.
iğrenip uzak durmak agrise v.
iğrenip uzak durmak agrize v.
iğrenip uzak durmak agryze v.
iğrenip uzak durmak agryse v.
uzak durmak leave alone v.
uzak tutmak turn v.
uzak durmak blink v.
doğaçlamadan uzak hale getirmek mechanize v.
doğaçlamadan uzak hale getirmek mechanise v.
uzak tutulmak help v.
uzak durmak (hava) hold off v.
uzak durmak decline [obsolete] v.
yerellikten uzak olmak delocalize [us] v.
yerellikten uzak olmak delocalise [uk] v.
(sürüyü) uzak arazilere gütmek overland [australia] v.
uzak durmak curb v.
uzak durmak withhold v.
uzak bir yere koymak disloign [obsolete] v.
insanlardan uzak tutmak dissocialize v.
insanlardan uzak tutmak dissocialise v.
(aslan) kendinden uzak tutmak dompt v.
uzak tutmak fence v.
(sevilmeyen birinden) uzak durmak introject v.
uzak durmak forego v.
bir yerde uzak tutmak seclude [obsolete] v.
uzak durmak shy v.
uzak kalmak stand by v.
merkezden uzak upstate adj.
gözden uzak secluded adj.
insanlardan uzak duran unsociable adj.
en uzak furthermost adj.
insanlardan uzak duran unsocial adj.
çok uzak far-off adj.
gözlerden uzak obscure adj.
en uzak ultimate adj.
kıyıdan uzak off shore adj.
en uzak farthermost adj.
mafsaldan uzak distal adj.
pek uzak olmayan olay in the offing adj.
denizden uzak olan inland adj.
en uzak outmost adj.
insanlıktan uzak ruthless adj.
insanlıktan uzak brutal adj.
gözlerden uzak secluded adj.
kötülükten uzak pure adj.
en uzak endmost adj.
uzak duran offish adj.
birbirinden uzak asunder adj.
aslından uzak (yorum) loose adj.
en uzak most distant adj.
uzak durmuş eschewed adj.
uzak batı westmost adj.
en uzak uttermost adj.
en uzak outermost adj.
ciddiyetten uzak flippant adj.
en uzak farthest adj.
denizden uzak inland adj.
çok uzak remote adj.
uzak duran aloof adj.
kıyıdan uzak offshore adj.
uzak (olma ihtimali) unlikely adj.
kötü ve tatsız şeylerden uzak sheltered adj.
merkezden uzak distal adj.
daha uzak further adj.
ciddiyetten uzak flip adj.
uzak batı westernmost adj.
eksenden uzak abaxile adj.
gözden uzak retired adj.
şehir merkezine uzak exurban adj.
en uzak furthest adj.
uzak durulmuş shunned adj.
en uzak utmost adj.
eksenden uzak abaxial adj.
ağızdan uzak aboral adj.
yapaylıktan uzak artless adj.
gösterişten uzak low-key adj.
en uzak far-flung adj.
heyecandan uzak matter-of-fact adj.
-den uzak clear of adj.
-den uzak far adj.
dünyadan uzak cloistered adj.
merkezden uzak outlying adj.
resmiyetten uzak unceremonious adj.
benzersizlikten uzak by no means unique adj.
benzersizlikten uzak far from unique adj.
(insan) uzak unapproachable adj.
karmaşadan uzak unconfound adj.
kafa karışıklığından uzak unconfound adj.
baştan sona gerçeklerden uzak utterly devoid of any reality adj.
konudan uzak far from the subject adj.
samimiyetten uzak hypocritical adj.
samimiyetten uzak insincere adj.
uzak doğulu far eastern adj.
sahilden ya da sınırdan uzak interior adj.
ön yargıdan uzak prejudice-free adj.
inandırıcılıktan uzak hardly believable adj.
gözden uzak backstage adj.
talebe cevap vermekten uzak undersupplied adj.
samimiyetten uzak disingenuous adj.
kibarlıktan uzak impolite adj.
uzak duran abient adj.
tehlikelerden uzak unthreatened adj.
gözlerden uzak (yer) reclusive adj.
incelikten uzak backwoodsy adj.
sportmenlikten uzak nasty adj.
uzak (samimi olmayan) nodding adj.
niyet veya asıl anlamdan uzak tenorless adj.
gösterişten uzak throwaway adj.
beladan uzak troubleproof adj.
çoşkudan uzak lackadaisical adj.
ırksal dengeyi sağlamak üzere öğrencilerin uzak okul bölgelerine taşınması uygulamasına karşı olan antibusing [us] adj.
lüksten uzak austere adj.
aşırı uzak ultradistant adj.
toplumdan uzak yaşamaya ilişkin umbratic adj.
toplumdan uzak yaşamaya ilişkin umbratical adj.
uzak durulabilir avertable adj.
kötülükten uzak undebauched adj.
kötülükten uzak undefiled adj.
yozlaşmadan uzak undefiled adj.
ahlaksızlıktan uzak undefiled adj.
dışarıdan gelen unsurlardan uzak undiluted adj.
uzak durulmayan unevaded adj.
uzak durulamaz unshunnable adj.
uzak durulmamış unshunned adj.
insanlardan uzak duran unsocialized adj.
kötülükten uzak unsullied adj.
kötülükten uzak unwemmed adj.
şövalyelikten uzak knightless [obsolete] adj.
hedeften çok uzak wild adj.
yaratıcılıktan uzak limited adj.
herkesten uzak lonely adj.
denizden uzak mediterraneous [obsolete] adj.
yeni olana uzak hostile adj.
sıradan insan bilgisinden veya kavrayışından uzak mystical adj.
resmiyetten uzak glib adj.
kamuoyundan uzak obscure adj.
dünyevi işlerden uzak obscure adj.
önemli etkinliklerden uzak obscure adj.
gözden uzak hideaway adj.
gelecek kaygısından uzak grasshopper adj.
uzak zamanlı long adj.
uzak geçmişe ait long-ago adj.
uzak bir alanı kapsayan long-distance adj.
uzak mesafeden uygulanan long-distance adj.
uzak mesafeden etkileyen long-distance adj.
kötü alışkanlıklarından uzak duran on the wagon adj.
en uzak overest [obsolete] adj.
uzak mesafe taşımacılığı yapan over-the-road adj.
uzak geçmişe ilişkin olden adj.
insanlardan uzak duran dissociable adj.
uzak şeylerle ilgili olan distant adj.
kötülükten uzak good adj.
gözlerden uzak cloistered adj.
heyecandan uzak dry adj.
hayalden uzak fanciless adj.
en uzak ferrest adj.
denizden uzak olan inlandish [obsolete] adj.
uzak mesafe uygulanan postal adj.
(zaman veya sıra olarak) daha uzak olan postremote adj.
gözden uzak outtasight adj.
gözlerden uzak perdu adj.
gözlerden uzak perdue [obsolete] adj.
gerçeklikten uzak phantastic adj.
gerçeklikten uzak phantastical adj.
gözden uzak private adj.
önceki seferkinden daha uzak olan preremote adj.
düzensiz ve birbirine uzak duran scattering adj.
denizden uzak ve genelde taşrada olan freshwater adj.
gerçeklikten uzak ve korunaklı ivory adj.
doğallıktan uzak poetic adj.
uzak duran squeamish [obsolete] adj.
uzak duran squeamous adj.
uzak duran squeasy adj.
yüzeyden uzak tutan standoff adj.
uzak duran strange adj.
profesyonellikten uzak unprofessional adj.
uzak bir yerde at a distance adv.
uzak durarak unwelcomingly adv.
erkeksi tavırlardan uzak bir şekilde effeminately adv.
köyün uzak bir yerinde in the sticks adv.
evden uzak afield adv.
bütün suçlamalardan uzak beyond all blame adv.
çok uzak a long way off adv.
centilmenlikten uzak bir biçimde ungallantly adv.
uzak bir yerde belirli bir mesafede at a distance adv.
zevkten uzak olarak ascetically adv.
uzak veya önemsiz yer off the map adv.
ağızdan uzak bir şekilde aborally adv.
daha uzak farther adv.
kendini uzak tutarak abstinently adv.
toplumdan uzak in isolation adv.
evrensel olmaktan uzak by no means universal adv.
evrensellikten uzak by no means universal adv.
uzak ihtimal very unlikely adv.
uzak ihtimal highly unlikely adv.
kalabalıktan uzak far from the crowd adv.
çok uzak olmayan bir zamanda in the not too distant past adv.
çok uzak olmayan geçmişte in the not too distant past adv.
pek de uzak olmayan bir tarihte in the not too distant past adv.
çok da uzak olmayan geçmişte in the not too distant past adv.
monotonluktan uzak biçimde nonmonotonically adv.
eksenden uzak şekilde abaxially adv.
eksenden uzak biçimde abaxially adv.
(şüpheden/sorundan) uzak/uzakta above adv.
yapmacıklıktan uzak bir biçimde candidly adv.
toplumdan uzak yaşayarak reclusely [rare] adv.
toplumdan uzak yaşayarak reclusively adv.
-den pek uzak, asla ... değil, hiç near adv.
alkolden uzak durarak teetotally adv.
gözden uzak under adv.
insanlardan uzak durarak unsocially adv.
(birinden/bir şeyden) uzak away (from someone or something) adv.
uzak mesafede right smart adv.
uzak mesafeden long-distance adv.
uzak mesafe üzerine long-distance adv.
uzak mesafe ile long-distance adv.