anlaşmazlık - Türkisch Englisch Wörterbuch

anlaşmazlık

Bedeutungen von dem Begriff "anlaşmazlık" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 89 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
anlaşmazlık conflict n.
Conflicts can be settled by way of dialogue, negotiation and consensus.
Anlaşmazlıklar diyalog, müzakere ve uzlaşı yoluyla çözülebilir.

More Sentences
anlaşmazlık disagreement n.
You can have some disagreements with your teacher, but you shouldn't disrespect her.
Öğretmeninizle bazı anlaşmazlıklar yaşayabilirsiniz, ancak ona saygısızlık etmemelisiniz.

More Sentences
anlaşmazlık discord n.
Money issues have led to their marital discord.
Para sorunları evliliklerinde anlaşmazlığa yol açtı.

More Sentences
General
anlaşmazlık dissension n.
The tax cut issue has caused dissension among administration officials.
Vergi indirimi konusu yönetim yetkilileri arasında anlaşmazlığa yol açtı.

More Sentences
anlaşmazlık rift n.
The rift between the two managers isn't likely to resolve soon.
İki yönetici arasındaki anlaşmazlık yakın zamanda çözülecek gibi görünmüyor.

More Sentences
anlaşmazlık difference n.
The Pakistani Government may have differences with the insurance company.
Pakistan Hükûmeti'nin sigorta şirketi ile anlaşmazlıkları olabilir.

More Sentences
anlaşmazlık disagreement n.
Fourthly, let me say something about the disagreement on secondary purposes.
Dördüncü olarak, ikincil amaçlar konusundaki anlaşmazlık hakkında bir şeyler söylememe izin verin.

More Sentences
anlaşmazlık dispute n.
The dispute concerns the completion date and that is to be decided by the Court of Justice of the European Communities.
Anlaşmazlık tamamlanma tarihi ile ilgilidir ve bu konuda Avrupa Toplulukları Adalet Divanı karar verecektir.

More Sentences
anlaşmazlık quarrel n.
I have no quarrel with Tom.
Tom'la bir anlaşmazlığım yok.

More Sentences
anlaşmazlık controversy n.
A neutral mediator is needed to initiate decision-making that overrides political controversies.
Siyasi anlaşmazlıkların önüne geçecek karar alma sürecini başlatmak için tarafsız bir arabulucuya ihtiyaç vardır.

More Sentences
anlaşmazlık dissonance n.
The difference between their political views is the main reason behind the dissonance.
Anlaşmazlığın ardındaki temel neden, onların siyasi görüşleri arasındaki fark.

More Sentences
anlaşmazlık split n.
The new rules caused a serious split within the faculty.
Yeni kurallar fakültede ciddi bir anlaşmazlığı neden oldu.

More Sentences
Trade/Economic
anlaşmazlık dispute n.
In view of the political dispute, I will, as I said before, vote for the motion.
Siyasi anlaşmazlık göz önüne alındığında, daha önce de söylediğim gibi, önergeye oy vereceğim.

More Sentences
anlaşmazlık disagreement n.
Another disagreement concerns tax policy.
Bir başka anlaşmazlık da vergi politikasıyla ilgilidir.

More Sentences
Law
anlaşmazlık conflict n.
The Cold War was synonymous with conflict and discord for numerous regions in the world.
Soğuk Savaş, dünyanın birçok bölgesi için çatışma ve anlaşmazlıkla eşanlamlıydı.

More Sentences
anlaşmazlık dispute n.
In past cases of dispute, a decision is based on the end product and not the way a product is produced.
Geçmişteki anlaşmazlık durumlarında bir ürünün üretilme şekli değil nihai ürün esas alınarak karar verilmektedir.

More Sentences
anlaşmazlık disagreement n.
We can deal with that disagreement in Denmark.
Bu anlaşmazlığı Danimarka'da çözebiliriz.

More Sentences
Politics
anlaşmazlık dispute n.
If an interinstitutional dispute arises, I fear that we could find ourselves in a deadlock.
Eğer kurumlar arası bir anlaşmazlık ortaya çıkarsa, korkarım ki kendimizi bir çıkmazın içinde bulabiliriz.

More Sentences
General
anlaşmazlık discordance n.
anlaşmazlık division n.
anlaşmazlık disunity n.
anlaşmazlık misunderstanding n.
anlaşmazlık imbroglio n.
anlaşmazlık potential difference n.
anlaşmazlık embroilment n.
anlaşmazlık altercation n.
anlaşmazlık odds n.
anlaşmazlık disaccord n.
anlaşmazlık fight n.
anlaşmazlık strife n.
anlaşmazlık embroglio n.
anlaşmazlık friction n.
anlaşmazlık disunion n.
anlaşmazlık holdout n.
anlaşmazlık discrepancy n.
anlaşmazlık mix-up n.
anlaşmazlık run-in n.
anlaşmazlık dissent n.
anlaşmazlık dissidence n.
anlaşmazlık variance n.
anlaşmazlık controversion n.
anlaşmazlık confliction n.
anlaşmazlık traverse [obsolete] n.
anlaşmazlık tuilyie [scottish] n.
anlaşmazlık jar n.
anlaşmazlık litigation n.
anlaşmazlık whid n.
anlaşmazlık hassel n.
anlaşmazlık headshaking n.
anlaşmazlık brush n.
anlaşmazlık misintelligence n.
anlaşmazlık rent n.
anlaşmazlık dislike [obsolete] n.
anlaşmazlık disputison n.
anlaşmazlık dissentation [obsolete] n.
anlaşmazlık dissentience n.
anlaşmazlık dissonancy n.
anlaşmazlık distance [obsolete] n.
anlaşmazlık distraction n.
anlaşmazlık difficulty n.
anlaşmazlık irreconciliation n.
anlaşmazlık piggy n.
anlaşmazlık controverse [obsolete] n.
anlaşmazlık disagreeance n.
anlaşmazlık disassent [obsolete] n.
anlaşmazlık fissure n.
anlaşmazlık flak n.
anlaşmazlık stooshie [scotland] n.
Colloquial
anlaşmazlık stand-off n.
anlaşmazlık standoff n.
anlaşmazlık face-off n.
anlaşmazlık palaver n.
Idioms
anlaşmazlık ill feeling n.
anlaşmazlık bad feelings n.
anlaşmazlık ill feelings n.
anlaşmazlık blood and guts n.
anlaşmazlık daylight n.
anlaşmazlık falling-out n.
Trade/Economic
anlaşmazlık discrepancy n.
Law
anlaşmazlık quarrel n.
anlaşmazlık mix up n.
Politics
anlaşmazlık incompatibility n.
Literature
anlaşmazlık agon n.
Religious
anlaşmazlık fitna n.
Latin
anlaşmazlık controversia n.
Archaic
anlaşmazlık disgust n.
Slang
anlaşmazlık beef n.
anlaşmazlık shootout n.
anlaşmazlık shoot-out n.

Bedeutungen, die der Begriff "anlaşmazlık" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 136 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bir anlaşmazlık yaşamak have a disagreement v.
Tom and I had a disagreement.
Tom ve ben bir anlaşmazlık yaşadık.

More Sentences
Colloquial
anlaşmazlık içinde at odds expr.
We are still at odds on one point, namely that of the allocation of emission rights.
Bir noktada, yani emisyon haklarının tahsisi konusunda hala anlaşmazlık içindeyiz.

More Sentences
Idioms
(biriyle/bir şeyle) anlaşmazlık içinde at odds with (someone or something) expr.
He is always at odds with his boss.
Patronuyla her zaman anlaşmazlık içindedir.

More Sentences
General
yasal anlaşmazlık conflict n.
ufak anlaşmazlık tiff n.
bir topluluk içinde anlaşmazlık veya ayrılık faction n.
anlaşmazlık nedeni a bone of contention n.
anlaşmazlık konusu bone n.
anlaşmazlık sebebi bone of contention n.
yasal anlaşmazlık legal conflict n.
anlaşmazlık konusu object at issue n.
anlaşmazlık yaratan divisiveness n.
anlaşmazlık yaratan kişi disuniter n.
anlaşmazlık çözüm kurulu dispute adjudication board n.
en temel anlaşmazlık major disagreement n.
anlaşmazlık konusu apple of discord n.
aleni anlaşmazlık public dispute n.
çözülemeyen anlaşmazlık unresolvable disagreement n.
anlaşmazlık doğması disagreement arising n.
anlaşmazlık hali dispute n.
anlaşmazlık hali disagreement n.
-den kaynaklanan anlaşmazlık disagreement arising from n.
çözümlenemeyen anlaşmazlık deadlock n.
devam eden/süregelen kişisel anlaşmazlık/çekişme ongoing personal dispute n.
derin anlaşmazlık chasm n.
anlaşmazlık konusu question n.
yakın zamanda bitmiş bir anlaşmazlık veya mücadeleyi anlamlı bir şekilde yansıtan olay epilog n.
yakın zamanda bitmiş bir anlaşmazlık veya mücadeleyi anlamlı bir şekilde yansıtan olay epilogue n.
anlaşmazlık sırasında argüman üreten kimse motionist n.
iki grup arasındaki şiddetli anlaşmazlık divide n.
sözlü anlaşmazlık fight n.
aleni ve şiddetli anlaşmazlık paroxysm [obsolete] n.
karşılıklı utandırma, aşağılama veya küçük düşürme içeren kamuya açık anlaşmazlık roman holiday n.
aile içi anlaşmazlık simulty n.
vasi ile anlaşmazlık durumunda devreye giren ikinci vasi subtutor n.
(anlaşmazlık sonucu) bölünme stooshie [scotland] n.
anlaşmazlık içinde olmak feud v.
aralarında anlaşmazlık olmak be at odds v.
kızıştırmak (savaş/anlaşmazlık vb) escalate v.
anlaşmazlık yaratmak sow discord v.
anlaşmazlık içinde olmak be in disagreement v.
anlaşmazlık içinde tartışmak argue about v.
anlaşmazlık sebebiyle ortaklığı bitirmek part v.
ile anlaşmazlık içinde at odds with adj.
çatışma/anlaşmazlık dolu conflict-ridden adj.
anlaşmazlık çıkaran divisive adj.
anlaşmazlık çıkarmaya meyilli gladiatorial adj.
anlaşmazlık çıkarmaya meyilli gladiatory [obsolete] adj.
anlaşmazlık yaşamış fissured adj.
anlaşmazlık halinde olan out adj.
anlaşmazlık halinde out adv.
anlaşmazlık durumunda out adv.
Phrasals
(anlaşmazlık içindeki iki kişi veya gruba) müdahale etmek step between (someone or something) v.
anlaşmazlık başlatmak face off v.
anlaşmazlık çıkarmak face off v.
(biri/bir şey) hakkında anlaşmazlık yaşamak fight about (someone or something) v.
biri/bir şey hakkında anlaşmazlık yaşamak fight about someone or something v.
(biriyle bir şey/biri) hakkında anlaşmazlık yaşamak fight (with) someone or something about (someone or something) v.
(bir yerde bir tartışma/anlaşmazlık) dönmek rage through (something) v.
(tartışma/anlaşmazlık bir yeri) kasıp kavurmak rage through (something) v.
(tartışma/anlaşmazlık) herkesi sarmak rage through (something) v.
(tartışma/anlaşmazlık bir yere) yayılmak rage through (something) v.
(tartışma/anlaşmazlık bir yerde) alevlenmek rage through (something) v.
(biriyle/bir grupla) münakaşa/anlaşmazlık yaşamak war with (someone or something) v.
(bir konuda) münakaşa/anlaşmazlık yaşamak war over (something) v.
Phrases
anlaşmazlık halinde in case of dispute expr.
anlaşmazlık halinde in case of disagreement expr.
herhangi bir anlaşmazlık durumunda in case of any dispute expr.
herhangi bir anlaşmazlık halinde in case of any dispute expr.
Colloquial
anlaşmazlık nedeni a bone of contention n.
şiddetli anlaşmazlık/geçimsizlik blowout n.
şiddetli anlaşmazlık/geçimsizlik blowout n.
(biriyle) çekişme/anlaşmazlık içerisinde at (someone) expr.
Idioms
anlaşmazlık sebebi a bone of contention n.
bir dava veya anlaşmazlık hakkında televizyonda, medyada veya sosyal medyada bir kişiye karşı suçlama veya suçlama iması içerecek şekilde yapılan tartışma trial by the media n.
küçük bir anlaşmazlık handbags at six paces [uk] n.
uzun süren anlaşmazlık a running battle n.
süregelen anlaşmazlık/çekişme/tartışma a running battle n.
devam eden anlaşmazlık/çekişme/tartışma a running battle n.
anlaşmazlık sebebi an act of war n.
anlaşmazlık sebebi an act of war n.
anlaşmazlık sebebi the bone of contention n.
ciddi bir anlaşmazlık içinde olmak be on a collision course v.
anlaşmazlık halinde olmak be at six and seven with v.
anlaşmazlık tohumu etmek sow dragon's teeth v.
bir konu üzerinde anlaşmazlık içinde olmak be at odds over something v.
ile anlaşmazlık yaşamak have a brush with v.
(biriyle/bir şeyle) anlaşmazlık içinde olmak run foul of (someone or something) v.
ile anlaşmazlık içinde olmak run foul of v.
(biriyle) arasındaki anlaşmazlık ortadan kalkmak be square (with one) v.
(biriyle bir konuda) anlaşmazlık içerisinde olmak be at loggerheads with (one) (over something) v.
bir anlaşmazlık konusu olmak be a moot point v.
bir anlaşmazlık konusu olmak be a moot question v.
(bir konuda) anlaşmazlık içinde at odds over (something) expr.
ciddi anlaşmazlık içinde at daggers drawn [uk/australia] expr.
(bir konuda) anlaşmazlık içerisinde at loggerheads over (something) expr.
uyuşmazlık/anlaşmazlık içinde at outs expr.
kendi içerisinde anlaşmazlık içinde at odds with (oneself) expr.
uyuşmazlık/anlaşmazlık içinde on the outs [us] expr.
biriyle anlaşmazlık içinde at odds with someone expr.
(biriyle bir konuda) anlaşmazlık içerisinde at loggerheads (with somebody) (over something) expr.
(biriyle) anlaşmazlık içerisinde at loggerheads with (someone) expr.
(biriyle/bir şeyle) anlaşmazlık içinde at variance (with somebody/something) expr.
anlaşmazlık içinde/halinde at war expr.
anlaşmazlık içinde at variance expr.
ciddi bir anlaşmazlık içinde on a collision course expr.
Speaking
bir anlaşmazlık/uyuşmazlık var gibi görünüyor there seems to be a disagreement expr.
bir anlaşmazlık/uyuşmazlık varmış gibi görünüyor there seems to be a disagreement expr.
Trade/Economic
bir ülkenin siyasi anlaşmazlık içinde bulunduğu bir ülkeden mal alıp satmayı yasaklaması boycott n.
ticari anlaşmazlık commercial litigate n.
ticari anlaşmazlık commercial dispute n.
Law
anlaşmazlık konusu subject of dispute n.
yasal anlaşmazlık conflict of laws n.
aileler arasında uzun süredir süregelen anlaşmazlık lengthy conflict between families n.
şiddetli anlaşmazlık incompatibility of temperament n.
anlaşmazlık konusu object at issue n.
anlaşmazlık konusu değeri ile ilgili davacıya verilen yemin oath in litem n.
aile içi anlaşmazlık parental discord n.
nihai bir kararın verilmesiyle bir anlaşmazlık veya davanın sonuçlanması determination n.
hak talebi, tahvil vb. anlaşmazlık konusunun eşitlik gerekçesiyle adli düzenlemesi chancery [obsolete] n.
ölüm, boşanma veya anlaşmazlık nedeniyle ayrılmak break v.
mahkemeye taşınma evresine gelmiş (anlaşmazlık) ripe adj.
anlaşmazlık vukuunda in case of dispute expr.
anlaşmazlık durumunda in case of dispute expr.
anlaşmazlık halinde in case of dispute expr.
Politics
bölgesel anlaşmazlık regional disagreement n.
bölgesel anlaşmazlık regional dispute n.
Derinleşen Politik Anlaşmazlık deepening political row n.
diplomatik anlaşmazlık diplomatic row n.
nükleer anlaşmazlık nuclear conflict n.
Telecom
uluslararası anlaşmazlık çözüm oranı international settlement rate n.
Social Sciences
yerleşmiş bir uyuşmazlık/anlaşmazlık hali settling disagreement n.
Military
anlaşmazlık sonrası barış faaliyetleri peace building n.
Mythology
(roma mitolojisinde) anlaşmazlık tanrıçası discordia n.
Archaic
anlaşmazlık nedeni argument n.
anlaşmazlık yaşamak dissent v.