rule - Turco Inglés Diccionario

rule

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "rule" en diccionario turco inglés : 117 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
rule n. kural
You can't change the rules in the middle of the game.
Oyunun ortasında kuralları değiştiremezsiniz.

More Sentences
rule v. hüküm sürmek
Witnesses say that Jesus began to rule in 1914 as King.
Tanıklar, İsa'nın 1914'te Kral olarak hüküm sürmeye başladığını söylüyor.

More Sentences
rule v. hükmetmek
The judge ruled that he should pay an indemnity of 800 pounds.
Yargıç 800 pound tazminat ödemesine hükmetmiştir.

More Sentences
General
rule n. cetvel
The tailor uses a steel rule to measure the length of the cloth.
Terzi, kumaşın uzunluğunu ölçmek için çelik bir cetvel kullanır.

More Sentences
rule n. prensip
My father makes it a rule to take a walk every morning.
Babam prensip olarak her sabah yürüyüş yapar.

More Sentences
rule n. yönetim
Everyday life under the rule of the emperor was very harsh on peasants.
İmparatorun yönetimi altındaki günlük yaşam köylüler için çok sertti.

More Sentences
rule n. kaide
I still haven't learned all the rules.
Hala tüm kaideleri öğrenemedim.

More Sentences
rule n. kural
The basic rule is that if you hear any unusual sound from the engine, you should immediately stop it.
Temel kural, motordan olağandışı bir ses duyarsanız, derhal durdurmanız gerektiğidir.

More Sentences
rule n. yasa
That's against the rules.
Bu yasalara aykırıdır.

More Sentences
rule n. adet
As a general rule, most people wash their faces after they wake up.
Genel bir adet olarak, çoğu insan uyandıktan sonra yüzünü yıkar.

More Sentences
rule v. çizmek
Please rule a line under each keyword necessary.
Lütfen gerekli her anahtar kelimenin altını çizin.

More Sentences
rule v. yönetmek
Before the revolution, this country was ruled by an emperor.
Devrimden önce bu ülke bir imparator tarafından yönetiliyordu.

More Sentences
Trade/Economic
rule n. egemenlik
What is national culture under the rule of the national bourgeoisie?
Ulusal burjuvazinin egemenliği altında ulusal kültür nedir?

More Sentences
rule v. yönetmek
The greed for money rules him.
Para hırsı onu yönetiyor.

More Sentences
Law
rule v. hükmetmek
Boyle Wolfbane wanted to rule the world.
Boyle Wolfbane dünyaya hükmetmek istiyordu.

More Sentences
rule v. karar vermek
Indeed, the Commission has already requested the Committee to rule on the slaughter and transport of farmed fish.
Nitekim Komisyon, Komite'den çiftlik balıklarının kesimi ve nakliyesi konusunda karar vermesini talep etmiştir.

More Sentences
rule v. yönetmek
Yes, Saddam Hussein has ruled Iraq with an iron fist, he is an evil dictator.
Evet, Saddam Hüseyin Irak'ı demir yumrukla yönetmiştir, o kötü bir diktatördür.

More Sentences
Politics
rule n. hükümranlık
The king ruled over the island.
Kral, adanın üzerinde hükümranlık kurdu.

More Sentences
Technical
rule n. kural
Even today, some people deny the rules of physics.
Bugün bile bazı insanlar fizik kurallarını inkar ediyor.

More Sentences
rule v. yönetmek
In the 15 years the regime has ruled Burma there has not been a single democratic reform.
Rejimin Burma'yı yönettiği 15 yıl boyunca tek bir demokratik reform bile yapılmamıştır.

More Sentences
Sport
rule n. kural
There are also legal instruments for judicial protection where the Member State breaches the rule on non-refoulement.
Üye Devletin geri göndermeme kuralını ihlal ettiği durumlarda adli korumaya yönelik yasal araçlar da bulunmaktadır.

More Sentences
General
rule n. oranlama
rule n. standart
rule n. düstur
rule n. gönye
rule n. erkan
rule n. norm
rule n. çizgilik
rule n. mahkeme kararı
rule n. hükümet
rule n. yol
rule n. talimat
rule n. kanun
rule n. saltanat
rule n. nizam
rule n. çizeç
rule n. düzeç
rule n. ilke
rule n. usul
rule n. tüzük
rule n. yöntem
rule n. geçerli olan bir durum veya ilişkinin ifade edilmesi
rule n. çoğunlukla geçerli olan genelleme
rule n. genel olarak baskın olan durum, özellik, faaliyet biçimi veya davranış tarzı
rule n. bir şeyi değerlendirmek için kullanılan standart
rule n. kriter
rule n. bir sanatın veya bilimin icrasında işleyişe etki eden ilke
rule n. bir sanatın veya bilimin icrasında bağlı kalınan prensip
rule n. yönetilme
rule n. idare edilme
rule n. kontrol
rule n. denetim
rule n. üst kısmı çıkıntılı olan bir çelik cetvel
rule n. birtakım kategorilerdeki mahkumların hapishane çevresinde kurulan sınırlı alanda yaşama özgürlüğü
rule v. saltanat sürmek
rule v. sözü geçmek
rule v. buyurmak
rule v. egemen olmak
rule v. hükümet etmek
rule v. cetvelle çizmek
rule v. hükümdarı olmak
rule v. dizginlemek
rule v. geçerli olmak
rule v. hakim olmak
rule v. karara varmak
rule v. çizgi çekmek
rule v. emretmek
rule v. hükümdarlık etmek
rule v. hüküm vermek
rule v. hükme bağlamak
rule v. -e hükmetmek
rule v. cetvelin düz kenarıyla çizgi çekmek
rule v. cetvelle kağıdı çizmek
rule v. düz çizgiyle düzenlemek
rule v. cetvelle çizmiş gibi işaretlemek
rule v. kontrol etmek
rule v. ağır basmak
rule v. belirli bir durumda var olmak
rule v. sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak
rule v. etkisi altına almak
Trade/Economic
rule n. adet
rule n. hüküm
rule n. idare
rule n. tüzük
rule n. usul
rule n. yönetmelik
Law
rule n. düstur
rule n. hüküm
rule n. kanun
rule n. kaide
rule n. karar
rule n. mahkeme emri
rule n. nizam
rule v. hukuk kuralı koymak
rule v. mahkeme emri çıkarmak
rule v. hukuki meselede karar vermek
rule v. kural koymak
Politics
rule n. mahkeme emri
rule n. yönetici veya hükümetin egemenlik süresi
Technical
rule n. kaide
rule n. üzerinde uzunluk birimlerinin işaretli olduğu, şerit biçimindeki uzunluk ölçmeye yarayan alet
rule n. punta ölçeği
rule n. matbaacı cetveli
rule v. cetvel ile çizgi çizmek
rule v. idare etmek
Medical
rule n. regl
Math
rule n. matematiksel işlemde kesin sonuç elde etmek için gerekli olan yöntem
Logic
rule n. normatif örnek olarak görülen şey
Astronomy
rule n. cetvel (takımyıldızı)
Linguistics
rule n. sözcüklerin biçim ve kullanımlarını düzenleyen ilke
rule n. sözcüklerin biçim ve kullanımlarında bağlı kalınan prensip
Religious
rule n. tarikat kurucusunun üyelerin riayet etmesi için belirlediği kural veya düzenlemeler
Printery
rule n. uzun ince bir çizgi şeklindeki basılı veya çizili karakter
Slang
rule v. aşırı havalı olmak
rule v. popüler olmak
rule v. mükemmel olmak
rule v. üstün olmak

Significados de "rule" en diccionario inglés turco : 2 resultado(s)

Turco Inglés
Aeronautic
rule taxiing n.
rule run n.

Significados de "rule" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
General
competition rule n. yarışma kuralı
Results will be settled according to the official competition rules.
Sonuçlar resmi yarışma kurallarına göre belirlenecektir.

More Sentences
working rule n. çalışma kuralı
It is necessary to strictly adhere to the instructions and work rules mentioned above.
Yukarıda belirtilen talimatlara ve çalışma kurallarına kesinlikle uymak gerekir.

More Sentences
slide rule n. sürgülü cetvel
You're too young to know what a slide rule is.
Sürgülü cetvelin ne olduğunu bilmek için çok gençsin.

More Sentences
british rule n. ingiliz yönetimi
Hamilton protested against British rule.
Hamilton İngiliz yönetimini protesto etti.

More Sentences
rule of thumb n. temel kural
This is the rule of thumb for all new technology.
Bu, tüm yeni teknolojiler için temel kuraldır.

More Sentences
decision rule n. karar kuralı
How effective are alternative adaptive testing and sequential decision rules?
Alternatif uyarlanabilir testler ve sıralı karar kuralları ne kadar etkilidir?

More Sentences
golden rule n. altın kural
This is the golden rule of speaking.
Bu konuşmanın altın kuralıdır.

More Sentences
strict rule n. katı kural
The use of fat and blood is also subject to strict rules.
Yağ ve kan kullanımı da katı kurallara tabidir.

More Sentences
rule of procedure n. usul kuralı
Mr Nisticò has asked to make a personal statement under Rule 122 of the Rules of Procedure.
Sayın Nisticò Usul Kurallarının 122. Kuralı uyarınca kişisel bir açıklama yapmak istedi.

More Sentences
rule book n. kural kitabı
We are a constitutional democracy; the Constitution is the master rule book.
Biz anayasal bir demokrasiyiz; Anayasa ana kural kitabıdır.

More Sentences
rule maker n. kural koyucu
Rules only change when a sufficient number of people violate them causing the rule makers to re-examine their original purpose.
Kurallar ancak yeterli sayıda insan onları ihlal ettiğinde, kural koyucuların asıl amaçlarını yeniden gözden geçirmelerine neden olduğunda değişir.

More Sentences
unwritten rule n. yazılı olmayan kural
What are the unwritten rules of where you work?
Çalıştığınız yerin yazılı olmayan kuralları nelerdir?

More Sentences
rule out v. ortadan kaldırmak
This does not rule out the possibility of similar action if it is agreed with the partner country.
Bu durum, ortak ülke ile mutabık kalınması halinde benzer bir eylem olasılığını ortadan kaldırmamaktadır.

More Sentences
rule out v. göz ardı etmek
Can we rule out the possibility of future terrorist attacks?
Gelecekte terör saldırısı olasılığını göz ardı edebilir miyiz?

More Sentences
rule out v. reddetmek
Unfortunately our minister has today ruled out any kind of independent inquiry into this.
Ne yazık ki bakanımız bugün bu konuda herhangi bir bağımsız soruşturma yapılmasını reddetti.

More Sentences
rule over v. hükmetmek
The king rules over his subjects.
Kral tebaasına hükmeder.

More Sentences
rule out v. elemek
The police ruled out the possibility of suicide in the case.
Polis olayda intihar olasılığını eledi.

More Sentences
violate the rule v. kuralı ihlal etmek
This violates the rules of the system and is easily calculated, which leads to the account's account.
Bu, sistemin kurallarını ihlal eder ve kolayca hesaplanır, bu da hesabın hesabına yol açar.

More Sentences
enforce the rule v. kuralı uygulamak
We are just enforcing the rules of the forum.
Biz sadece forum kurallarını uyguluyoruz.

More Sentences
rule a country v. ülke yönetmek
To rule a country is not an easy task.
Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değildir.

More Sentences
rule out v. ekarte etmek
And if they need to rule out other autoimmune diseases, they may perform a blood test.
Diğer otoimmün hastalıkları ekarte etmeleri gerekiyorsa kan testi yapabilirler.

More Sentences
rule out v. göz ardı etmek
Needless to say, possible military action cannot be ruled out then.
Bu durumda olası bir askeri harekatın göz ardı edilemeyeceğini söylemeye gerek yok.

More Sentences
rule based adj. kurala dayalı
The Council is about to adopt a very famous rule based on one rule with 15 exceptions.
Konsey, 15 istisnaya sahip tek bir kurala dayanan çok ünlü bir kuralı kabul etmek üzere.

More Sentences
as a rule adv. genellikle
You also, however, criticise a number of Member States, and as a rule you do so unfairly.
Ancak siz de bazı Üye Devletleri eleştiriyorsunuz ve bunu genellikle haksız bir şekilde yapıyorsunuz.

More Sentences
Phrasals
rule over v. hükmetmek
Once the Sultan ruled over what today is Turkey.
Bir zamanlar Sultan bugünkü Türkiye'ye hükmediyordu.

More Sentences
Phrases
divide and rule expr. böl ve yönet
They do not want to be subject to divide and rule and only to discuss issues with their regional groups.
Böl ve yönet politikasına tabi olmak istemiyorlar ve sorunları sadece kendi bölgesel gruplarıyla tartışmak istiyorlar.

More Sentences
Colloquial
rule number one n. birinci kural
Rule number one: never ask a spirit how it died.
Birinci kural: Bir ruha asla nasıl öldüğünü sorma.

More Sentences
Idioms
golden rule n. altın kural
This is the Golden rule of SEO.
Bu SEO'nun altın kuralıdır.

More Sentences
divide and rule expr. böl ve yönet
Is it that the Commission wants to use the old tactic of divide and rule by attacking the solidarity of the ACP Group?
Yoksa Komisyon ACP Grubunun dayanışmasına saldırarak eski böl ve yönet taktiğini mi kullanmak istiyor?

More Sentences
Trade/Economic
majority rule n. çoğunluk kuralı
Majority rule is a basic principle of democracy.
Çoğunluk kuralı demokrasinin temel bir prensibidir.

More Sentences
binding rule n. bağlayıcı kural
Procedural matters are not just binding rules for our work together, but also have to do with power.
Prosedürel konular sadece birlikte çalışmamız için bağlayıcı kurallar değildir, aynı zamanda güçle de ilgilidir.

More Sentences
Law
rule of law n. hukukun üstünlüğü
It is vital to understand the permanent position of the rule of law.
Hukukun üstünlüğünün kalıcı konumunu anlamak hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
rule of law n. hukukun üstünlüğü
This attitude which is against the principle of the rule of law is also unacceptable.
Hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı olan bu tavır da kabul edilemez.

More Sentences
Politics
majority rule n. çoğunluk kuralı
Majority rule is a basic principle of democracy.
Çoğunluk kuralı demokrasinin temel ilkesidir.

More Sentences
rule of law n. hukuk devleti
The rule of law is breaking down.
Hukuk devleti yıkılıyor.

More Sentences
divide and rule expr. böl ve yönet
Divide and rule!
Böl ve yönet!

More Sentences
General
rule of the phallus n. fallusun hükümranlığı
left hand rule n. sol el kuralı
rule of the road n. yol kuralı
foot rule n. ölçü
ground rule n. temel kural
standing rule n. tüzük
jointing rule n. derz mastarı
carpenter's rule n. marangoz cetveli
rule of thumb n. yaklaşık hesap
turkish rule n. türk yönetimi
foot rule n. ayar
l'hospital's rule n. l'hospital kuralı
rule of a thumb n. genel kabul görmüş kural
rule of law n. hukukun egemenliği
foot rule n. cetvel
golden rule n. herkese iyilik etme kuralı
nagele's rule n. nagele kuralı
administrative rule making n. idari kanun yapma
emergency rule governor n. olağanüstü hal bölge valisi
folding rule n. katlanır mezura
laporte selection rule n. laporte seçim kuralı
non crossing rule n. çaprazlama kuralı
phase rule n. evre kuralı
rule of thumb n. göz kararı
heuristic rule n. sezgisel kural
rule of thumb n. pratik iş görme usulü
supporter of absolute rule n. diktacı
party rule n. parti yönetimi
rule of the road n. sürücülerin yolun sağını mı solunu mu kullanacakları belirten ülkesel kural
slide rule n. sürgülü hesap cetveli
unenforceable rule n. uygulanamaz
stopping rule n. durma kuralı
rule making n. kural koyuculuk
writing rule n. yazım kuralı
mode of rule n. yönetim anlayışı
sense of rule n. yönetim anlayışı
manner of rule n. yönetim anlayışı
traditional rule n. geleneksel kural
minimum standard rule n. asgari standart kural
self-rule n. özerklik
rule-making n. kural koyuculuk
slide-rule n. sürgülü hesap cetveli
self-rule n. otonomi
merchant's rule n. tüccar kanunu
rule of law n. hukuk kaidesi
rule of thumb n. parmak hesabı
rule of thumb n. ampirik
rule of morals n. ahlak kuralı
rule bending n. kural esnetme
rule bending n. kuralların esnetilmesi
the cause and effect rule n. sebep sonuç kuralı
mob rule n. (olumsuz anlamda) halk/güruh yönetimi
mob rule n. ayak takımı hakimiyeti/yönetimi
mob rule n. avam idaresi
rule of three n. üç kuralı
secret rule n. gizli kural
blanket rule n. her şeyi veya herkesi kapsayan kural
safety rule n. güvenlik kuralı
thumb rule n. genel olarak kabul görmüş pratik kural
thumb rule n. ampirik kural
unwritten rule n. resmi olmayan kural
unwritten rule n. herkes tarafından benimsenmiş ama resmi olmayan kural
board rule n. kereste ölçüm aleti
rule [dialect] n. formül
rule [dialect] n. yemek tarifi
rule [obsolete] n. yürütme
rule-monger n. kural bağımlısı kimse
rule [obsolete] n. davranış
rule-monger n. kurallara aşırı bağlı kimse
rule [obsolete] n. hareket
outlaw rule n. saman yığınlarının hacmini kabaca hesaplamada kullanılan bir formül
unspoken rule n. söylenmeyen kural
unspoken rule n. dile getirilmeyen kural
rule out v. silmek
rule the roost v. sözünü geçirmek
become a rule v. kurallaşmak
rule something out v. elemek
make into a rule v. kurallaştırmak
rule out v. kabul etmemek
stretch a rule v. kuralı harfi harfine uygulamamak
rule out v. hazfetmek
stretch a rule v. kuralın bir kısmını görmezlikten gelmek
rule a country while lying sick in bed v. hasta yatağından ülkeyi yönetmek
rule the roast v. sözü geçmek
rule out v. imkan vermemek
rule something out of order v. kabul etmemek
rule out v. bertaraf etmek
rule something out v. silmek
rule out v. hariç bırakmak
rule out v. çıkarmak
rule over v. hakim olmak
rule out v. karalamak
come under the rule of v. yönetimi altına girmek
fall under someone's rule v. yönetimi altına girmek
fall under someone's rule v. hakimiyeti altına girmek
enter under one's rule v. hakimiyeti altına girmek
enter under one's rule v. yönetimi altına girmek
rule out v. seçmek
obey the rule v. kurala uymak
abide by the rule v. kurala uymak
obey rule v. kurala uymak
flout a rule v. kuralı çiğnemek
fall foul of a rule v. kuralı çiğnemek
violate a rule v. kuralı çiğnemek
be in breach of a rule v. kuralı çiğnemek
break a rule v. kuralı çiğnemek
disregard a rule v. kuralı çiğnemek
fall foul of the rule v. kuralı ihlal etmek
break the rule v. kuralı ihlal etmek
disregard the rule v. kuralı ihlal etmek
flout the rule v. kuralı ihlal etmek
be in breach of the rule v. kuralı ihlal etmek
violate a rule v. kural çiğnemek
rule with an iron hand v. katı bir şekilde yönetmek
rule with a rod of iron v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron fist v. katı bir şekilde yönetmek
set up a rule v. kural koymak
apply the rule v. kuralı uygulamak
apply a rule v. kuralı uygulamak
enforce a rule v. kuralı uygulamak
depart from the rule v. kuraldan şaşmak
depart from the rule v. prensipten şaşmak
make it a rule v. prensip edinmek
depart from the rule v. kuralı bozmak
come under the rule of v. hakimiyeti altına girmek
come under the rule of v. denetimi altına girmek
come under the rule of v. denetimine girmek
rule out v. çizgi çizerek iptal etmek
observe the rule of law v. hukuk kuralına uymak
break the rule v. kurala uymamak
disobey the rule v. kurala uymamak
rule the country v. ülkeyi idare etmek/yönetmek
lift a rule v. kuralı kaldırmak
work to rule v. kurallara uyarak çalışmak
observe the rule of social distancing v. sosyal mesafe kuralına uymak
rule off v. ayırmak için çizgi çekmek
free from a rule adj. kuraldan bağımsız
rule based adj. kuralcı
rule-governed adj. kural ile yönetilen
rule-governed adj. kural yönetimli
rule-governed adj. kurala dayalı
rule-bound adj. kurallara bağlı
by rule adv. kurala göre
by rule of thumb adv. kararlamadan
as a general rule adv. genellikle
as a rule of thumb adv. pratik olarak
by rule adv. kurala göre kanunen
by rule adv. kanunen
by rule of thumb adv. göz kararı
as a general rule adv. genel bir kural olarak
as a rule adv. çoğunlukla
as a rule adv. genel olarak
Phrasals
rule over v. hüküm sürmek
rule against someone v. birinin aleyhine karar vermek
rule in v. araçla bırakmak
rule in v. kesintisiz bir paragraf olarak devam ettirmek
rule in v. paragrafın devamı olmak
rule in v. karakola getirmek
rule in v. kesin karar vermek
rule in v. uğrayıp bir şey bırakmak
rule in v. karara bağlamak
rule in v. bıçaklamak
rule in v. bir paragraf olarak devam etmek
rule in v. delip geçmek
rule in v. kesin karara bağlamak
rule in v. kararını vermek
rule in v. hukuka veya anlaşma kurallarına bakarak hariç tutmak
rule out v. imkansız hale getirmek
rule out v. (bir şeyin) önceden planlayarak veya hamle yaparak gerçekleşmesini önlemek
rule in v. (bir şeyi) seçenekler arasında düşünmek
rule out v. üzerini çizerek (maddeyi) listeden silmek
rule out v. imkansız kılmak
rule in v. (bir şeyi) seçeneklere dahil etmek
rule in v. hukuka veya anlaşma kurallarına bakarak dahil etmek
rule for v. lehine/lehinde karar vermek
rule for (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) lehine/lehinde karar vermek
rule against (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) aleyhine/aleyhinde karar vermek
rule for (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) yana karar vermek
rule on (something) v. (bir şey) hakkında kararını vermek/bildirmek/açıklamak
rule over (someone or something) v. (birine/bir şeye) hakim olmak
rule over (someone or something) v. (birine/bir şeye) hükmetmek
rule against v. aleyhine/aleyhinde karar vermek
Phrases
the exception proves the rule expr. istisna kuralı bozmaz
exceptions don't break the rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
divide and rule expr. parçala ve hükmet
the exception proves the rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
within the rule expr. kural dahilinde
within the framework of the rule expr. kural çerçevesinde
within the rule expr. kural çerçevesinde
rule of a thumb expr. kabaca/el yordamı ile
divide and rule expr. böl ve hükmet
exception rather than the rule expr. kuraldan ziyade istisna
Colloquial
work to rule n. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatma
rule ok v. en baskını/baskın olmak
rule ok v. her şeyin üstünde olmak
rule ok v. en üstün olmak
rule ok v. en iyisi/iyi olmak
work to rule expr. kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatma (protesto amaçlı)
let your heart rule your head expr. kalbinin sesini dinle
let your heart rule your head expr. yüreğinin sesini dinle
first rule of (something) expr. (bir şeyin) ilk kuralı: (bir şey) hakkında konuşmamak
... rule, ok? exclam. on numaradır, anladın mı?
... rule, ok? exclam. … en iyisidir, tamam mı?
... rule, ok? exclam. … mükemmeldir, anlaşıldı mı?
Idioms
rule of thumb n. göz kararı
the exception rather than the rule n. nadir
the exception rather than the rule n. az bulunan
the exception rather than the rule n. çölde bir vaha gibi
three-strike rule n. aynı suçtan üç kere ceza alan kişiye verilen müebbet hapis cezası
three-strikes rule n. aynı suçtan üç kere ceza alan kişiye verilen müebbet hapis cezası
three-strikes rule n. üç hata/yanlış yapma hakkı
three-strike rule n. üç hata/yanlış yapma hakkı
rule the roost v. borusu ötmek
rule the roost v. sözü geçmek
rule the roost v. dediği dedik olmak
rule with a velvet glove v. kadife eldivenle yönetmek
rule with a velvet glove v. yumuşak ve nazik bir şekilde yönetmek
rule the roost v. evin reisi olmak
rule for someone v. lehine karar vermek
rule in favor of someone v. lehine karar vermek
rule with an iron fist v. demir yumrukla yönetmek
rule somebody with an iron fist/hand v. katı bir biçimde yönetmek
rule somebody with a rod of iron v. katı bir biçimde yönetmek
rule the roost v. işlerin başında olmak
rule the roast v. işlerin başında olmak
rule the roast v. yönetici olmak
rule the roost v. yönetici olmak
rule the roast v. tam yetki sahibi olmak
rule the roost v. tam yetki sahibi olmak
rule something out of court v. bir şeye sırt çevirmek
rule something out of court v. bir şeyi göz ardı etmek
rule something out of court v. bir şeyi dikkate almamak
rule something out of court v. bir şeyi ciddiye almamak
rule something out of court v. bir şeyi önemsememek
rule something out of court v. bir şeyi hesaba katmamak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) bütün boyutlarıyla ele almak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) mercek altına almak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) incelemek
run the rule over [uk] v. hızlıca incelemek
run the rule over [uk] v. hızlıca gözden geçirmek
run the rule over [uk] v. hızlıca uygun/doğru olup olmadığını denetlemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) teftiş etmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) detaylı bir biçimde incelemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) denetlemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) tetkik etmek
run the rule over [uk] v. doğruluğunu/uygunluğunu denetlemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) gözden geçirmek
run the rule over [uk] v. hızlı bir denetleme/tetkik yapmak
rule with an iron rod v. zorbalıkla yönetmek
rule with an iron hand v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron rod v. acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
rule with an iron rod v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand v. otoriter bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand v. zorbalıkla yönetmek
rule with an iron rod v. otoriter bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand v. acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
work to rule v. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmak
work to rule v. (protesto amaçlı) kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatmak
be the exception that proves the rule v. istisna olup kaideyi/kuralı bozmamak
be the exception that proves the rule v. istisna olmak
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. katı bir biçimde yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. otoriter bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. zorbalıkla yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. katı bir şekilde yönetmek
let (one's) heart rule (one's) head v. kalbinin sesini dinlemek
let (one's) heart rule (one's) head v. yüreğinin sesini dinlemek
let (one's) heart rule (one's) head v. aklıyla değil duygularıyla/kalbiyle hareket etmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) kural haline getirmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) kural edinmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) sürekli hale getirmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) prensip edinmek
rule in favor of v. -den yana karar vermek
rule someone or something with a rod of iron v. birini/bir şeyi sert bir şekilde yönetmek
rule in favor of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) lehine karar vermek
rule in favor of v. -in lehine karar vermek
rule someone or something with a rod of iron v. birini/bir şeyi sıkı biçimde yönetmek
rule someone or something with a rod of iron v. birini/bir şeyi katı bir şekilde yönetmek
rule in favor of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) yana karar vermek
kiss rule expr. kiss kuralı
kiss rule expr. basit yap prensibi
kiss rule expr. (bir şeyi) basit tut prensibi
Speaking
there is an exception to every rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
if there's a rule you can bend it expr. bir kural varsa onu esnetebilirsin
don't let your heart rule your head expr. duygularına kapılma aklını kullan
don't let your heart rule your head expr. kalbinle değil aklınla/mantığınla hareket et
I have one rule expr. tek bir kuralım var
if you break this rule expr. bu kuralı çiğnerseniz
obey the cardinal rule expr. temel kurala itaat et
Trade/Economic
rule of indemnity n. tazminat kuralı
rule of 70 n. fiyat düzeyinin iki katına çıkması için gerekli yıl sayısının hesaplanmasında bir yöntem
rule of reciprocity n. mütekabiliyet esası
customs rule n. gümrük mevzuatı
rule of law n. hukuk kuralı
profit maximization rule n. kan en yüksek düzeye çıkartma ilkesi
rule of reciprocity n. karşılıklı olma kuralı
prudent man rule n. tedbirli insan kuralı
monetary rule n. parasal kural
absolute priority rule n. mutlak öncelik kuralı
tax benefit rule n. zararların karlarla mahsubuna imkan veren kural
profit maximization rule n. kar maksimizasyonu amacı
optimization rule n. optimizasyon kuralı
rule of apportionment n. taksim kuralı
least-cost combination rule n. en düşük üretim maliyeti kuralı
least-cost production rule n. en düşük maliyetli üretim kuralı
utility-maximizing rule n. fayda maksimizasyonu kuralı
rule-of-thumb n. karar ve uygulama kıstasları
prevailing-wage rule n. geçerli ücret kuralı
shut-down rule n. işletmenin geçici olarak faaliyetine son verme kuralı
rule of exchange n. kambiyo kuralı
rule of explicity n. açıklık kuralı
golden rule of banking n. bankacılığın altın kuralı
rule table n. kural tablosu
prudent man rule n. basiretlilik kuralı
prudent man rule n. basiretli davranma kuralı
prudent man rule n. ihtiyatlı hareket etme kuralı
tax benefit rule n. zararların karlarla mahsubu kuralı
merchant’s rule n. tüccar yasası
full crew rule n. çalışacak asgari işçi kuralı
apportionment rule n. taksim kuralı
slide rule n. sürgülü hesap cetveli
rule base n. kural tabanı
pro rata rule n. orantılı olma kuralı
lower-of-cost-or-market rule n. maliyet veya pazar değerinin en küçüğü kuralı
rule 144a n. 144a kuralı
fiscal rule n. mali kural
self-rule plus shared-rule n. özyönetim artı ortaklaşa yönetim prensibi
fiscal rule n. mali kural
house rule n. iç yönetmelik
rule off v. hesap kapatmak
rule off v. büyük defter kayıtlarının altına toplam almak
under the rule adv. kontratlarının gereğini yerine getiremeyen üyelerin hesabına borsa yetkilisi tarafından alış veya satış yapılabilmesini sağlayan (kural)
Law
rule basis n. kanun esası
rule book n. kanunname
rule of law n. hukuk kuralı
hotchpotch rule n. mirası eşit dağıtmak için mülklerin bölünmesi
absolute rule n. son karar
absolute rule n. nihai karar
parol evidence rule n. sözlü delil kuralı
the day before the birthday rule n. doğum gününden önceki gün kuralı
disciplinary rule n. disiplin kuralı
rule of law n. hukuk prensibi
rule of law n. hukuk kaidesi
rule of law n. kanunun hakimiyeti
departure from the rule n. kuraldan mugayir
undee influence rule n. gabin kuralı
departure from the rule n. usulden aykırı
final rule n. nihai kaide
final rule n. son kural
rule nisi n. geçici mahkeme emri
rule of the roads n. yol nizamnamesi
hearsay rule n. duyduğunu aktarma kuralı
rule of reason n. haklı sebep kuralı
bright line rule n. hukuk kurallarının yoruma yer bırakmayan açıklığı
rule of law principle n. hukukun üstünlüğü ilkesi
rule of law n. yasal hüküm
rule of law n. kanuni hüküm
default rule n. tamamlayıcı hüküm
mandatory rule n. emredici hüküm
domestic rule of law n. iç hukuk düzeni
correlative rights rule n. bağlantılı haklar kuralı
cab rank rule n. bir avukatın kendi alanıyla ilgili başvuran her müvekkili kabul etme zorunluluğu kuralı
cab rank rule n. ingiliz hukunda avukatların sıkı bir rotasyonla herhangi bir müvekkilin davasını üstlenme zorunluluğu
cab rank rule n. ingiltere' de dava vekillerinin zorunlu ve dönüşümlü olarak herhangi bir müvekkile atanması
cab rank rule n. taksi sırası kuralı
rule of law principle n. hukuk devleti ilkesi
rule by law n. hukukun üstünlüğü
best evidence rule n. en iyi şahadet kuralı
best evidence rule n. orijinal delil kuralı
exclusionary rule n. abd anayasası'nın 4. maddesi uyarınca yasadışı yollarla elde edilen tanıklığın geçersiz sayılması kuralı
exclusionary rule n. dışlayıcı hüküm
miranda rule [us] n. kolluk kuvvetlerinin gözaltına alınan kimseyi sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahip olduğu konusunda uyarmasını zorunlu kılan hüküm
rule of cy pres n. harfi harfine uyulması mümkün olmayan durumlarda bağışçı veya vasiyet sahibinin niyetine en yakın uygulamanın yapılması kuralı
rule of evidence n. yargıya intikal edecek olan her bir iddianın kanıtlanmasını veya çürütülmesini sağlayan hukuk kaidesi
fellow-servant rule n. çalışma arkadaşına ihmal sonucu zarar verme vakalarında işverenin mesuliyeti olmadığını belirten yasa
day rule n. (eskiden) mahkumu belirli koşullar altında bir günlüğüne serbest bırakan mahkeme kararı
side-bar rule n. mahkemeye resmi başvuru yapılmaksızın icra emri yetkisi veren bir ingiliz kanunu
the egg shell skull rule n. zarar görenin hassas vücut yapısı olması sebebiyle meydana gelen yüksek zarardan davacının sorumlu tutulması
rule of specialty n. hususilik kuralı
rule on v. karar vermek (hakim)
rule a case v. davaya bakmak
apply a rule v. kural uygulamak
apply the rule v. kuralı uygulamak
as a rule expr. kaide olarak
as a rule expr. kural olarak
as a rule expr. genel kural olarak
Politics
rule book n. düzenleme
unjust rule n. haksız yönetim
rule of origin n. menşei kuralları
divide and rule policy n. böl ve yönet politikası
gag rule n. mecliste konuşma kuralı
gag rule n. mecliste konuşmayı sınırlandıran kural
majority rule n. çoğunluk yönetimi
majority rule n. çoğunluk egemenliği
indirect rule n. dolaylı yönetim
rule of law n. yasa egemenliği
nationality rule n. uyrukluk kuralı
nationality rule n. uyrukluk ilkesi
home rule n. belediye özerkliği
home rule charter n. özerklik fermanı
home rule n. yerel yönetimlere anayasa tarafından tanınan idari bağımsızlık
general rule n. umumi kaide
general rule n. genel kural
self-rule n. bir milletin kendi kendini yönetmesi
self-rule n. kendi kendini idare
rule of non-discrimination n. ayrımcılık yapmama ilkesi
one-party rule n. tek parti yönetimi
one-man rule n. mutlak idare
one-man rule n. tek kişinin idaresindeki devlet yöntemi
one-man rule n. otoriter rejim
one-man rule n. tek kişi tarafından yönetim
single-party rule n. tek parti yönetimi
rule of law principle n. hukukun egemenliği ilkesi
two thirds rule n. üçte iki çoğunluk ile karar verilmesi kuralı
rule making power n. kanun yapma yetkisi
majority rule n. çoğunluk kararı
majority rule n. çoğunluk sistemi
rule making power n. kural yapma yetkisi
rule maker n. kural koyucu
local self-rule n. yerel özerklik
rule-based fiscal policy n. mali kural
the european union rule of law mission in kosovo n. ab'nin kosova'daki hukukun üstünlüğü misyonu
rule by decree n. kararname ile yönetme
home rule n. özerk yönetim
rule-based trade n. kurala dayalı ticaret
direct rule n. bağımsız yönetim
direct rule n. doğrudan yönetim
colonial rule n. sömürgeci yönetim
unit rule n. eyalette oy çokluğuyla seçilen adayın eyalet adına oy verme yetkisine sahip olduğu seçim türü
unit rule n. birim oy sistemi
joint rule n. müşterek yönetim
home rule [uk] n. dominyon konumu
home rule n. siyasi özerklik kuramı
home rule [us] n. şehir ve eyaletlerde kısmi özerklik
home rule n. ulusal bir azınlığa veya koloniye verilen kısmi özerklik
home rule n. siyasi özyönetim ilkesi
one-man rule n. diktatörlük
golden rule n. devletin sadece yatırım amaçlı borçlanması gerektiğini öne süren bir ilke
rule out v. hükümsüz kılmak
declare emergency rule v. olağanüstü hal ilan etmek
Industry
work-rule n. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatma
work-rule n. kurallara uyarak çalışma
work-to-rule adj. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmaya ait
work-to-rule adj. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmayla ilgili
Technical
foot rule n. bir kadem boyunda cetvel
cutoff rule n. ayırma cetveli
barlow’s rule n. barlow kuralı
power rule n. güç kuralı
broken rule n. kırık çizgi
zigzag rule n. zikzak metre
stopping rule n. durma kuralı
folding rule n. katlanır metre
slide rule n. hesap cetveli
foot rule n. bir ayaklık cetvel
general rule n. genel kural
steel rule n. çelik cetvel
rule description n. kural açıklaması
bragg rule n. bragg kuralı
maxwell's rule n. maxwell kuralı
plumb rule n. tesviye ruhu
folding rule n. katlama kuralı
ampere's rule n. ampere kuralı
zigzag rule n. menteşeli metre
amperes rule n. ampere kuralı