|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
öne çıkan |
prominent adj.
|
|
2 |
Common Usage |
gece ortaya çıkan |
nocturnal adj.
|
|
General |
|
3 |
General |
balayına çıkan |
honeymooner n.
|
|
4 |
General |
turneye çıkan oyuncu |
barnstormer n.
|
|
|
5 |
General |
güneş fırtınaları sonucu ortaya çıkan görsel olgu |
aurora borealis n.
|
|
6 |
General |
ökalüptüsten çıkan yağ |
eucalyptole n.
|
|
7 |
General |
şekerciboyasının yeni çıkan yaprakları |
poke n.
|
|
8 |
General |
düşünce hayatında ortaya çıkan yeni akım |
current n.
|
|
9 |
General |
geceleri çıkan solucan |
nightcrawler n.
|
|
10 |
General |
hasattan sonra çıkan otlar |
aftermath n.
|
|
11 |
General |
arka çıkan kimse |
backer n.
|
|
12 |
General |
uzun yürüyüşe çıkan kimse |
hiker n.
|
|
13 |
General |
karşı çıkan |
encounterer n.
|
|
14 |
General |
gelenek veya kurumlara karşı çıkan kimse |
iconoclast n.
|
|
15 |
General |
ökalüptüsten çıkan yağ |
eucalyptols n.
|
|
16 |
General |
arka çıkan kimse |
sponsor n.
|
|
17 |
General |
kazançlı çıkan kimse |
gainer n.
|
|
18 |
General |
üç ayda bir çıkan dergi |
quarterly n.
|
|
19 |
General |
iki sert yüzün birbirine sürtünmesinden çıkan ses |
crepitation n.
|
|
20 |
General |
bir bitkiden çıkan yapraklar |
growth n.
|
|
21 |
General |
bir kuluçkada çıkan yavrular |
brood n.
|
|
22 |
General |
kamuya ait su kaynaklarına flüor eklenmesine karşı çıkan kimse |
antifluoridationist n.
|
|
23 |
General |
fazla miktarda glikojen depolanması şeklinde ortaya çıkan metabolik bir hastalık |
glycogenesis n.
|
|
24 |
General |
genizden çıkan ses |
twang n.
|
|
|
25 |
General |
arka çıkan kimse |
push n.
|
|
26 |
General |
lenf dokularının genişlemesiyle çıkan koşullar |
lymphomatoses n.
|
|
27 |
General |
yumurtadan çıkan hayvanlar |
hatching n.
|
|
28 |
General |
karşı çıkan |
exceptor n.
|
|
29 |
General |
daha sonradan ortaya çıkan etki |
aftereffect n.
|
|
30 |
General |
çıkan şey |
emanation n.
|
|
31 |
General |
belirli aralıklarla çıkan gazete |
newsletter n.
|
|
32 |
General |
haftada iki defa çıkan (yayın) |
semiweekly n.
|
|
33 |
General |
kuzey atlantik'te çıkan oldukça değerli bir deniz balığı |
saithe n.
|
|
34 |
General |
aynı kuluçkadan çıkan yavruların tümü |
covey n.
|
|
35 |
General |
çürüğe çıkan kimse |
reject n.
|
|
36 |
General |
bağlandığı yerde aşağı yukarı inip çıkan düğüm |
slipknot n.
|
|
37 |
General |
sık aralıklarla çıkan duman veya buhar kümelerinden biri |
puff n.
|
|
38 |
General |
kuluçkadan bir defada çıkan civcivler |
clutch n.
|
|
39 |
General |
karşı çıkan |
antagonist n.
|
|
40 |
General |
çıkan şey |
ejection n.
|
|
41 |
General |
arka çıkan kimse |
supporter n.
|
|
42 |
General |
geceleri ortaya çıkan bir güve türü |
noctuid n.
|
|
43 |
General |
karşı çıkan |
gainsayer n.
|
|
44 |
General |
belirli aralıklarla çıkan haber gazetesi |
newsletters n.
|
|
45 |
General |
ağızda çıkan küçük yara |
canker sore n.
|
|
46 |
General |
karşı çıkan |
naysayer n.
|
|
47 |
General |
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş |
buckteeth n.
|
|
48 |
General |
bir anda ortaya çıkan tehdit |
immediate threat n.
|
|
49 |
General |
kontrolden çıkan at |
bolter n.
|
|
50 |
General |
tohumdan çıkan ilk yaprak |
cotyledon n.
|
|
51 |
General |
sosyeteye ilk kez çıkan genç kız |
debutante n.
|
|
52 |
General |
yumurtadan çıkan hayvanlar |
hatch n.
|
|
53 |
General |
ortaya çıkan gelişmeler |
the emerging developments n.
|
|
54 |
General |
anayola çıkan veya anayoldan ayrılan yol |
side-road n.
|
|
55 |
General |
yumurtadan çıkan yavrular |
hatching n.
|
|
56 |
General |
sosyeteye ilk defa çıkan kız |
debutante n.
|
|
57 |
General |
çıkan kavga |
fight broke out n.
|
|
58 |
General |
aniden çıkan olay |
emergency n.
|
|
59 |
General |
spor sanat camiasından öne çıkan isimler |
prominent figures in sports and art n.
|
|
60 |
General |
spor sanat camiasından öne çıkan isimler |
prominent names in sports and art n.
|
|
61 |
General |
içinden dilek çıkan uzak doğu kurabiyesi |
fortune-cookie n.
|
|
62 |
General |
limon kabuğunun rendesinden çıkan parçacıklar |
lemon zest n.
|
|
63 |
General |
değişime karşı çıkan |
aginner n.
|
|
64 |
General |
içinden fal çıkan kurabiyeler |
fortune cookies n.
|
|
|
65 |
General |
beklenmedik işler veya sorunlarla başa çıkan |
disturbance handler n.
|
|
66 |
General |
mera/otlak/yayla vb yerlerde yerden çıkan (temiz) su kaynağı |
pasture spring n.
|
|
67 |
General |
konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup |
opening act (us) n.
|
|
68 |
General |
konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup |
warm-up act (us) n.
|
|
69 |
General |
ortaya çıkan bilgi |
revealed knowledge n.
|
|
70 |
General |
film sonunda çıkan yazılar |
the credits at the end of a movie n.
|
|
71 |
General |
seçim gezisine çıkan politikacı |
barnstormer n.
|
|
72 |
General |
vaftize karşı çıkan kimse |
anabaptist n.
|
|
73 |
General |
vaftize karşı çıkan mezhep |
anabaptism n.
|
|
74 |
General |
iki ayda bir çıkan dergi |
bimonthly n.
|
|
75 |
General |
karşı çıkan kişi |
deprecator n.
|
|
76 |
General |
vaftize karşı çıkan kimse |
dipper n.
|
|
77 |
General |
açığa çıkan şey |
disclosure n.
|
|
78 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clumping n.
|
|
79 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clunking n.
|
|
80 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clip-clop n.
|
|
81 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clop n.
|
|
82 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clippety-clop n.
|
|
83 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clopping n.
|
|
84 |
General |
haftada iki defa çıkan (yayın) |
semi-weekly n.
|
|
85 |
General |
deliklerden çıkan nesneleri bir çekiç yardımıyla vurarak puan kazanmaya dayalı oyun |
whac-a-mole n.
|
|
86 |
General |
ortaya çıkan ışık |
emerging light n.
|
|
87 |
General |
bir kart çekip çıkan kelimeyi aynı gruptaki oyunculara çizerek anlatmaya çalıştığınız bir oyun |
pictionary n.
|
|
88 |
General |
son çıkan |
brand new n.
|
|
89 |
General |
ortaya çıkan yeni özellikler |
emergent properties n.
|
|
90 |
General |
en çok öne çıkan ürün |
tentpole n.
|
|
91 |
General |
milattan önce 2. yüzyılda ortaya çıkan bir yahudi mezhebi |
pharisaism n.
|
|
92 |
General |
yelkenin sarkan veya dışa çıkan kısmı |
bag n.
|
|
93 |
General |
paf takımından profesyonel takıma çıkan oyuncu |
call-up n.
|
|
94 |
General |
genç takımından profesyonel takıma çıkan oyuncu |
call-up n.
|
|
95 |
General |
sefere çıkan |
campaigner n.
|
|
96 |
General |
hesap yapıldıktan sonra ortaya çıkan masraflar |
back charges n.
|
|
97 |
General |
karşı çıkan kimse |
aginner n.
|
|
98 |
General |
küçük nesneler içeren torbadan çıkan tıkırtı |
rattlebag n.
|
|
99 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapan kişi |
cartophilist n.
|
|
100 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapma |
cartophily n.
|
|
101 |
General |
şişleri kenardan dışarı çıkan tekerlek |
catharine wheel n.
|
|
102 |
General |
kartlardan veya kağıttan dışarı çıkan delik |
chad n.
|
|
103 |
General |
ağız dolusu ısırıkla çıkan ses |
champ n.
|
|
104 |
General |
arka çıkan kimse |
backstop n.
|
|
105 |
General |
yeni çıkan şey |
novity n.
|
|
106 |
General |
kendiliğinden ortaya çıkan duygular |
nature n.
|
|
107 |
General |
1970'lerde ortaya çıkan manevi ve bilinç arttırıcı akımlar bütünü |
new age n.
|
|
108 |
General |
önüne çıkan ilk kişi |
the next man n.
|
|
109 |
General |
göğüsten çıkan süt |
titty [dialect] n.
|
|
110 |
General |
ortaya çıkan kimse |
emergent n.
|
|
111 |
General |
aniden çıkan olay |
emergent [obsolete] n.
|
|
112 |
General |
ortaya çıkan kişi |
emergent n.
|
|
113 |
General |
sonradan ortaya çıkan aksaklık |
joker n.
|
|
114 |
General |
dar eteğin arkasındaki etek ucu çizgisine kadar çıkan plikaşe |
kick pleat n.
|
|
115 |
General |
av köpeğiyle ava çıkan kimse |
beagler n.
|
|
116 |
General |
karşı çıkan kimse |
exceptioner n.
|
|
117 |
General |
ana konvoya katılmak üzere yola çıkan küçük konvoy |
joiner convoy n.
|
|
118 |
General |
en son çıkan şey |
last word n.
|
|
119 |
General |
son çıkan yenilikler |
latest n.
|
|
120 |
General |
en son çıkan haberler |
latest n.
|
|
121 |
General |
randevuya çıkan bir kadının üzerinde taşıdığı, partneri ile kavga etmeleri durumunda eve dönmesine yetecek kadar yol parası |
mad money n.
|
|
122 |
General |
bir kimsenin karşısına çıkan en büyük fırsat |
main chance n.
|
|
123 |
General |
1980'lerde ortaya çıkan bir dans stili |
vogueing n.
|
|
124 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
voudouism n.
|
|
125 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
vodun n.
|
|
126 |
General |
safariye çıkan kimse |
safarist n.
|
|
127 |
General |
1920'li yıllarda abd'de ortaya çıkan bir dans |
black bottom n.
|
|
128 |
General |
korna veya ıslıktan tek seferde çıkan ses |
blast n.
|
|
129 |
General |
tetkik gezisine çıkan kimse |
junketeer n.
|
|
130 |
General |
kitap sayfalarından çıkan etiket veya hatırlatma kağıdı |
ledgit n.
|
|
131 |
General |
suni sinekten çıkan horoz tüyleri |
hackle n.
|
|
132 |
General |
baskın çıkan kimse |
queller n.
|
|
133 |
General |
aniden ağızdan çıkan bir ifade |
blirt [scotland] n.
|
|
134 |
General |
aniden ağızdan çıkan bir ifade |
blurt n.
|
|
135 |
General |
belirli dönemlerde yeniden ortaya çıkan şey |
hardy perennial n.
|
|
136 |
General |
belirli bir uyaran sonucu ortaya çıkan engramların oluşturduğu şablon |
meaning n.
|
|
137 |
General |
zihnin çabukluğu ve dikkati ile ortaya çıkan zeka |
mental dexterity n.
|
|
138 |
General |
belirli türden fikir veya faaliyetler konusunda öne çıkan kimse |
merchant n.
|
|
139 |
General |
ingiltere kilisesi'ndeki wesleyan dirilişiyle ortaya çıkan mezheplerden birinin üyesi |
methodist n.
|
|
140 |
General |
yoklamada çıkan kişi sayısı |
head count n.
|
|
141 |
General |
dik bir tepeye çıkan yol |
borstal [dialect] [uk] n.
|
|
142 |
General |
dik bir tepeye çıkan yol |
borstall [dialect] [uk] n.
|
|
143 |
General |
ana tomurcuktan çıkan küçük tomurcuk |
budlet n.
|
|
144 |
General |
toplum kurallarına karşı çıkan genç |
hippie n.
|
|
145 |
General |
toplum kurallarına karşı çıkan genç |
hippy n.
|
|
146 |
General |
yangın veya rüzgar hasarından sağ çıkan ağaç |
holdover n.
|
|
147 |
General |
izne çıkan kimse |
holidaymaker n.
|
|
148 |
General |
izne çıkan kimse |
holiday-maker n.
|
|
149 |
General |
ateşli silahtan çıkan sesin bir kısmını azaltmak için kullanılan bir cihaz |
moderator n.
|
|
150 |
General |
çamur volkanından çıkan çamur püskürmesi |
mudflow n.
|
|
151 |
General |
çamur kaynağından çıkan çamur püskürmesi |
mudflow n.
|
|
152 |
General |
iki farklı basıma ait kalıptan çıkan madeni para |
mule n.
|
|
153 |
General |
iki farklı basıma ait kalıptan çıkan jeton |
mule n.
|
|
154 |
General |
kamusal anlaşmazlıklarda rakip cenaha karşı çıkan kimse |
gladiator n.
|
|
155 |
General |
ses organlarının pozisyon değiştirmesi sırasında çıkan önemsiz ses |
glide n.
|
|
156 |
General |
erkeklerde yüzün yan ve kulakların ön kısmında çıkan sakallar |
mutton chop n.
|
|
157 |
General |
bazı yerleşik politikalara karşı çıkan kimse |
objector n.
|
|
158 |
General |
(yüz kasılması sonucu ortaya çıkan) alaycı yüz ifadesi |
rictus n.
|
|
159 |
General |
(kasılma sonucu ortaya çıkan) açıklık |
rictus n.
|
|
160 |
General |
aniden çıkan gürültülü ses |
claik [scotland] n.
|
|
161 |
General |
m.s. 1346'da ortaya çıkan bir kıyafet süslemesi |
dagges n.
|
|
162 |
General |
sahneye ilk kez çıkan kimse |
debutant n.
|
|
163 |
General |
bir şey eridiğinde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
164 |
General |
bir şey çözündüğünde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
165 |
General |
bir şey sıvılaştığında ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
166 |
General |
kurt ve köpeğin çiftleşmesi sonucu ortaya çıkan yavru |
demiwolf n.
|
|
167 |
General |
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat |
demonstration n.
|
|
168 |
General |
yola çıkan kimse |
departee n.
|
|
169 |
General |
aniden ortaya çıkan bir şey dalga |
gust n.
|
|
170 |
General |
birden fazla biçimde ortaya çıkan organizma, halk hikayesi gibi oluşumlara verilen ad |
multiform n.
|
|
171 |
General |
öne çıkan kimse |
oner n.
|
|
172 |
General |
öne çıkan şey |
oner n.
|
|
173 |
General |
karşı çıkan kimse |
opposer n.
|
|
174 |
General |
satışa sunulan veya dağıtıma çıkan basılı bir malzemenin sayısı (dergi, gazete) |
opus n.
|
|
175 |
General |
turneye çıkan dj |
road show n.
|
|
176 |
General |
turneye çıkan müzisyen |
road show n.
|
|
177 |
General |
turneye çıkan sanatçı |
road show n.
|
|
178 |
General |
turneye çıkan şarkıcı |
road show n.
|
|
179 |
General |
turneye çıkan dj |
roadshow n.
|
|
180 |
General |
turneye çıkan müzisyen |
roadshow n.
|
|
181 |
General |
turneye çıkan sanatçı |
roadshow n.
|
|
182 |
General |
turneye çıkan şarkıcı |
roadshow n.
|
|
183 |
General |
ortaya çıkan etki |
rub-off n.
|
|
184 |
General |
ihmal sonucu ortaya çıkan olumsuz etki |
rust n.
|
|
185 |
General |
can çekişirken çıkan hırıltı |
ruttle [dialect] [uk] n.
|
|
186 |
General |
öne çıkan özellik |
impress n.
|
|
187 |
General |
karşı çıkan kimse |
impugner n.
|
|
188 |
General |
(kötü veya zor bir şeye ait) öne çıkan örnek |
devil n.
|
|
189 |
General |
kültürel sınırlamaların önemsenmemesi sonucu ortaya çıkan serbest davranış |
disinhibition n.
|
|
190 |
General |
baskın siyasi ve sosyal değerlere karşı çıkan kimse |
dissidents n.
|
|
191 |
General |
(aynı arkadaş grubu arasında çıkan) tartışma |
in-fighting n.
|
|
192 |
General |
yıldız etkisinde ortaya çıkan mizaç |
influence [obsolete] n.
|
|
193 |
General |
öne çıkan özellik |
distinctive feature n.
|
|
194 |
General |
başarı, zenginlik, nüfuz gibi özellikler ile öne çıkan üçgenimsi bölge |
golden triangle n.
|
|
195 |
General |
şişeden çıkan tıpa sesi |
cloop n.
|
|
196 |
General |
şişeden çıkan tıpa sesi |
clunk [dialect] n.
|
|
197 |
General |
türünün öne çıkan örneği |
doyen n.
|
|
198 |
General |
gelişigüzel ortaya çıkan önemsiz şey |
dribble n.
|
|
199 |
General |
çok sayıda çizgi ile ortaya çıkan şekil |
polygram n.
|
|
200 |
General |
ilk olarak on altıncı yüzyılda ortaya çıkan bir maya destanı |
popol vuh n.
|
|
201 |
General |
konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup |
supporting act [uk] n.
|
|
202 |
General |
yangın veya rüzgar hasarından sağ çıkan ağaç |
holdover n.
|
|
203 |
General |
kuluçkadan çıkan civcivler |
cletch n.
|
|
204 |
General |
tavırla ortaya çıkan saygınlık |
consequence n.
|
|
205 |
General |
(iki bitişik duvardaki pencereler gibi) karşılıklı durmayan kaynaklardan çıkan ışık |
crosslight n.
|
|
206 |
General |
arka çıkan kimse |
favorite [obsolete] n.
|
|
207 |
General |
arka çıkan kimse |
favourite [obsolete] n.
|
|
208 |
General |
öne çıkan dergi makalesi |
feature article n.
|
|
209 |
General |
on dokuzuncu yüzyılın ortasında ispanya'da ortaya çıkan bir mimari tarzı |
isabellino style n.
|
|
210 |
General |
dışarı çıkan şey |
issue n.
|
|
211 |
General |
yeni çıkan kuş tüyleri |
pen n.
|
|
212 |
General |
tümseklerden geçilirken çıkan ses |
pounding n.
|
|
213 |
General |
öne çıkan şey |
salience n.
|
|
214 |
General |
öne çıkan şey |
saliency n.
|
|
215 |
General |
gemi pompasından çıkan tüp veya oluk |
dale n.
|
|
216 |
General |
türünün öne çıkan örneği |
deuce n.
|
|
217 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
archaeozoology n.
|
|
218 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
zooarchaeology n.
|
|
219 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
zooarcheology n.
|
|
220 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
faunal analysis n.
|
|
221 |
General |
karşı çıkan kimse |
contradicter n.
|
|
222 |
General |
karşı çıkan kimse |
contradictor n.
|
|
223 |
General |
randevuya çıkan kimse |
dater n.
|
|
224 |
General |
karşı çıkan kimse |
disagreer n.
|
|
225 |
General |
karşı çıkan kimse |
disavower n.
|
|
226 |
General |
içi çift çıkan yemiş ile oynanan lades oyununda verilen hediye |
fillipeen n.
|
|
227 |
General |
saldırı sonucu çıkan yangın |
fire storm n.
|
|
228 |
General |
mesleğinde öne çıkan adam |
first gentleman n.
|
|
229 |
General |
alanında öne çıkan kadın |
first lady n.
|
|
230 |
General |
inip çıkan parça |
flail [obsolete] n.
|
|
231 |
General |
en çok öne çıkan konum |
forefront n.
|
|
232 |
General |
öne çıkan konum |
foreground n.
|
|
233 |
General |
gülünce ortaya çıkan çukurlara verilen ad |
gelasin n.
|
|
234 |
General |
ortaya çıkan durum |
ordination n.
|
|
235 |
General |
dışarı çıkan şey |
outgo n.
|
|
236 |
General |
dışarı çıkan kimse |
outgoer n.
|
|
237 |
General |
çıkan kimse |
outgoer n.
|
|
238 |
General |
evden çıkan kiracı |
outgoer n.
|
|
239 |
General |
dışarı çıkan şey |
outgoing n.
|
|
240 |
General |
menzili keşfe çıkan kovboy |
outrider n.
|
|
241 |
General |
dışarı çıkan şey |
outthrust n.
|
|
242 |
General |
bölünme ile ortaya çıkan şey |
partage n.
|
|
243 |
General |
dil kökü ile boğaz bölümünden çıkan ses |
pharyngeal n.
|
|
244 |
General |
dıştan açığa çıkan iç karakter |
physiognomy n.
|
|
245 |
General |
derisidikenlilerde ilk çıkan plaka |
primary n.
|
|
246 |
General |
barutlu silahın patlaması sonucu silahtan çıkan duman |
pluff n.
|
|
247 |
General |
sosyeteye ilk kez çıkan genç kız |
presentee n.
|
|
248 |
General |
kazıma sonucu ortaya çıkan şey |
scarification n.
|
|
249 |
General |
metal kesme sırasında ortaya çıkan metal tozu |
scissil n.
|
|
250 |
General |
kabul görmüş uygulamalara karşı çıkan kimse |
scofflaw n.
|
|
251 |
General |
(yeteneksiz yazar elinden çıkan) kötü eser |
scribblement n.
|
|
252 |
General |
acele hareketten çıkan gürültü |
scurry n.
|
|
253 |
General |
düz çizgiden çıkan alan |
set n.
|
|
254 |
General |
printerdan çıkan veri |
printout n.
|
|
255 |
General |
iki haftada bir çıkan yayın |
fortnightly n.
|
|
256 |
General |
öne çıkan kimse |
snifter [australia] n.
|
|
257 |
General |
socinus önderliğinde polonya'da ortaya çıkan akılcı öğretiler bütünü |
socinianism n.
|
|
258 |
General |
geleneklere karşı çıkan kimse |
solecist n.
|
|
259 |
General |
çürüme ile açığa çıkan ürünler |
putrilage n.
|
|
260 |
General |
burnu çekerken çıkan ses |
snuffle n.
|
|
261 |
General |
ıslanmış botla yürürken çıkan ses |
squash n.
|
|
262 |
General |
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) şlap sesi |
squash n.
|
|
263 |
General |
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) vıç vıç sesi |
squash n.
|
|
264 |
General |
çamur benzeri maddelere basarken çıkan ses |
squelch n.
|
|
265 |
General |
çamur benzeri maddelere basarken çıkan ses |
squidge n.
|
|
266 |
General |
(yürürken çıkan) vıç vıç ses |
squish n.
|
|
267 |
General |
kalıpların dışına çıkan kimse |
standout n.
|
|
268 |
General |
aniden çıkan ses |
start n.
|
|
269 |
General |
(gelişimin bozulması ile ortaya çıkan) şekil bozukluğu |
stasimorphy n.
|
|
270 |
General |
yoldan çıkan kimse |
strayer n.
|
|
271 |
General |
yün yıkanırken ortaya çıkan sabunsu atık su |
sud n.
|
|
272 |
General |
öne çıkan kimse |
surpasser n.
|
|
273 |
General |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis n.
|
|
274 |
General |
yeni çıkan grupları desteklemek |
promote up-and-coming bands v.
|
|
275 |
General |
motorlu testerenin ağzından çıkan keresteyi yönlendirmek |
tail out v.
|
|
276 |
General |
öne çıkan olmak |
highlight v.
|
|
277 |
General |
kazı veya maden kazısı sırasında çıkan (yumuşak toprak, killi toprak, çakıl, taş) malzemeyi temizlemek |
muck v.
|
|
278 |
General |
(kontrolden çıkan yangını) söndürmeye çalışmak |
fight v.
|
|
279 |
General |
karşı çıkan |
opposed adj.
|
|
280 |
General |
gelenek veya kurumlara karşı çıkan |
iconoclastic adj.
|
|
281 |
General |
boşa çıkan |
frustrated adj.
|
|
282 |
General |
sahip çıkan |
possessive adj.
|
|
283 |
General |
karşı çıkan |
exceptive adj.
|
|
284 |
General |
sesi hep çıkan |
vocal adj.
|
|
285 |
General |
ortaya çıkan |
emergent adj.
|
|
286 |
General |
öne çıkan |
featured adj.
|
|
287 |
General |
meydana çıkan |
arisen adj.
|
|
288 |
General |
ortaya çıkan |
generated adj.
|
|
289 |
General |
yazın çıkan |
aestival adj.
|
|
290 |
General |
inanç öğretilerinden çıkan |
dogmatic adj.
|
|
291 |
General |
dışarı çıkan |
protrusive adj.
|
|
292 |
General |
meydana çıkan |
emergent adj.
|
|
293 |
General |
yazın çıkan |
estival adj.
|
|
294 |
General |
yoldan çıkan |
astray adj.
|
|
295 |
General |
inip çıkan |
swinging adj.
|
|
296 |
General |
yerleşmiş geleneklere karşı çıkan |
iconoclastic adj.
|
|
297 |
General |
üç ayda bir çıkan |
trimonthly adj.
|
|
298 |
General |
inip çıkan |
undulant adj.
|
|
299 |
General |
sahip çıkan |
protective adj.
|
|
300 |
General |
sonucunda ortaya çıkan |
resultant adj.
|
|
301 |
General |
yukarı çıkan |
ascending adj.
|
|
302 |
General |
sahip çıkan |
proprietary adj.
|
|
303 |
General |
karşı çıkan |
antagonistic adj.
|
|
304 |
General |
-den çıkan |
resultant adj.
|
|
305 |
General |
cepten çıkan |
out-of-pocket adj.
|
|
306 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
subsequent adj.
|
|
307 |
General |
yeni ortaya çıkan |
of recent vintage adj.
|
|
308 |
General |
yeni çıkan |
up and coming adj.
|
|
309 |
General |
ingiliz kilisesine karşı çıkan |
recusant adj.
|
|
310 |
General |
yavaş ilerleyen/gerçekleşen/ortaya çıkan |
slow-to-materialize adj.
|
|
311 |
General |
rahiplerin politikaya karışmasına karşı çıkan |
anticlerical adj.
|
|
312 |
General |
karşı çıkan |
deprecatory adj.
|
|
313 |
General |
şiddetle karşı çıkan |
damning adj.
|
|
314 |
General |
alaca karanlıkta çıkan |
crepuscular adj.
|
|
315 |
General |
öne çıkan |
outstanding adj.
|
|
316 |
General |
ön plana çıkan |
prominent adj.
|
|
317 |
General |
son çıkan |
latest adj.
|
|
318 |
General |
kazara açığa çıkan/açığa çıkmış |
released accidentally adj.
|
|
319 |
General |
sesi çıkan |
self-assertive adj.
|
|
320 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
acolouthic adj.
|
|
321 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
acoluthic adj.
|
|
322 |
General |
bilimsel ve endüstriyel gelişim sonucu ortaya çıkan |
technological adj.
|
|
323 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapan |
cartophilic adj.
|
|
324 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapma ile ilgili |
cartophilic adj.
|
|
325 |
General |
karşı çıkan |
recusative adj.
|
|
326 |
General |
iki katına çıkan |
reduplicate adj.
|
|
327 |
General |
cehennemde ortaya çıkan |
hell-born adj.
|
|
328 |
General |
geceleri ortaya çıkan |
night adj.
|
|
329 |
General |
son dönemde ortaya çıkan şey anlamındaki, şaka yollu veya aşağılayıcı sıfat |
nouveau adj.
|
|
330 |
General |
son dönemde ortaya çıkan şey anlamındaki, şaka yollu veya aşağılayıcı sıfat |
nouveaux adj.
|
|
331 |
General |
1970'lerde ortaya çıkan manevi ve bilinç arttırıcı akımlar bütününe ait veya ilgili |
new age adj.
|
|
332 |
General |
ortaya çıkan |
generate adj.
|
|
333 |
General |
öne çıkan |
salient adj.
|
|
334 |
General |
öne çıkan |
up-front adj.
|
|
335 |
General |
arka çıkan |
uppropping adj.
|
|
336 |
General |
karşı çıkan |
exceptant adj.
|
|
337 |
General |
ortaya çıkan |
exurgent adj.
|
|
338 |
General |
üç ayda iki kez çıkan |
biquarterly adj.
|
|
339 |
General |
iki haftada bir çıkan |
bi-weekly adj.
|
|
340 |
General |
haftada iki kez çıkan |
bi-weekly adj.
|
|
341 |
General |
(istihbarat operasyonlarında) ana kaynaktan farklı bir yerden çıkan |
black adj.
|
|
342 |
General |
dışarı çıkan |
jutting adj.
|
|
343 |
General |
cehennemden çıkan |
hellborn adj.
|
|
344 |
General |
cehennemde ortaya çıkan |
hellborn adj.
|
|
345 |
General |
yükseğe çıkan |
highflying adj.
|
|
346 |
General |
yükseğe çıkan |
high-flying adj.
|
|
347 |
General |
ayak bileğinin üstüne kadar çıkan |
hightop adj.
|
|
348 |
General |
ayak bileğinin üstüne çıkan |
high-top adj.
|
|
349 |
General |
insanlara karşı duyulan nefret veya iğrenme duygusu ile öne çıkan |
misanthropic adj.
|
|
350 |
General |
insanlara karşı duyulan nefret veya iğrenme duygusu ile öne çıkan |
misanthropical adj.
|
|
351 |
General |
üstün kalitesi ile öne çıkan |
monumental adj.
|
|
352 |
General |
dinden çıkan |
renunciatory adj.
|
|
353 |
General |
öne çıkan |
lustrous adj.
|
|
354 |
General |
öne çıkan |
burning adj.
|
|
355 |
General |
şiddetle karşı çıkan |
loath (to) adj.
|
|
356 |
General |
öne çıkan |
goggled adj.
|
|
357 |
General |
tarihi bağlantılar ile öne çıkan |
classical adj.
|
|
358 |
General |
yazınsal eser ile öne çıkan |
classical adj.
|
|
359 |
General |
şam'dan çıkan |
damask adj.
|
|
360 |
General |
öne çıkan |
heavy-duty adj.
|
|
361 |
General |
öne çıkan stili olan |
idiomatic adj.
|
|
362 |
General |
yola çıkan |
off adj.
|
|
363 |
General |
her an her yerden çıkan |
omnivagant adj.
|
|
364 |
General |
aşırı planlama sonucu ortaya çıkan |
overplanned adj.
|
|
365 |
General |
denizaşırı ülkelerde ortaya çıkan |
overseas adj.
|
|
366 |
General |
referans çizgisinden çapraz olarak çıkan |
diagonal adj.
|
|
367 |
General |
ortaya çıkan |
ingenerate [obsolete] adj.
|
|
368 |
General |
uykusuzluk döneminde ortaya çıkan |
insomniac adj.
|
|
369 |
General |
öne çıkan |
distinct [obsolete] adj.
|
|
370 |
General |
öne çıkan |
distingué adj.
|
|
371 |
General |
öne çıkan |
distinguishable [obsolete] adj.
|
|
372 |
General |
ölmeden biraz önce ortaya çıkan |
dying adj.
|
|
373 |
General |
sivil toplumdan çıkan |
civilian adj.
|
|
374 |
General |
abartılı komediyle öne çıkan |
custard-pie adj.
|
|
375 |
General |
(uzunluk) öne çıkan |
dominating adj.
|
|
376 |
General |
istek sonucu ortaya çıkan |
fanatic adj.
|
|
377 |
General |
(yaprak) bir noktadan çıkan lobları olan |
palmated adj.
|
|
378 |
General |
lobları bir noktadan çıkan |
palmately-lobed adj.
|
|
379 |
General |
bir noktadan çıkan lobları olan |
palm-shaped adj.
|
|
380 |
General |
pasifizm ile öne çıkan |
pacifist adj.
|
|
381 |
General |
barışseverlik ile öne çıkan |
pacifist adj.
|
|
382 |
General |
farklı yerlerden çıkan |
polygenetic adj.
|
|
383 |
General |
farklı zamanlarda çıkan |
polygenetic adj.
|
|
384 |
General |
mantıklı çıkarımla ortaya çıkan |
consequent adj.
|
|
385 |
General |
pencere ile öne çıkan |
fenestrate adj.
|
|
386 |
General |
pencere ile öne çıkan |
fenestrated adj.
|
|
387 |
General |
bir şeyin kendi içinde ortaya çıkan |
internal adj.
|
|
388 |
General |
duyu organı içinde ortaya çıkan |
internal adj.
|
|
389 |
General |
aniden başka bir şeyin ortasına çıkan bir şeyle ilgili |
intersilient adj.
|
|
390 |
General |
sabit hacimde ortaya çıkan |
isometric adj.
|
|
391 |
General |
sabit hacimde ortaya çıkan |
isometrical adj.
|
|
392 |
General |
(bir yerden, kaynaktan) çıkan |
issuant adj.
|
|
393 |
General |
panik ile öne çıkan |
panicky adj.
|
|
394 |
General |
adı çıkan |
pegged adj.
|
|
395 |
General |
pozitivizm ile öne çıkan |
positivist adj.
|
|
396 |
General |
öne çıkan |
saliant adj.
|
|
397 |
General |
mevcut görüşe karşı çıkan |
contrarian adj.
|
|
398 |
General |
gerçeklere karşı çıkan (hipotez) |
contrary to fact adj.
|
|
399 |
General |
korolla üzerinde çıkan |
corolline adj.
|
|
400 |
General |
taç yaprak üzerinde çıkan |
corolline adj.
|
|
401 |
General |
karşı çıkan |
disagreeable [obsolete] adj.
|
|
402 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
403 |
General |
rüyaya benzer flu görüntü ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
404 |
General |
gerçeklik ve hayal arası görüntü geçişi ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
405 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagoric adj.
|
|
406 |
General |
üst üste binmiş görüntü ile öne çıkan |
phantasmagorical adj.
|
|
407 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagorical adj.
|
|
408 |
General |
öne çıkan |
precise adj.
|
|
409 |
General |
tadı akşam yemeği öncesinde çıkan |
predinner adj.
|
|
410 |
General |
minbere çıkan |
pulpited adj.
|
|
411 |
General |
minbere çıkan |
pulpitical adj.
|
|
412 |
General |
kendi içinde ortaya çıkan |
self-born adj.
|
|
413 |
General |
(bir şeyin) önceki halinden çıkan |
self-born adj.
|
|
414 |
General |
uzun sözcükler ile öne çıkan |
sesquipedalian adj.
|
|
415 |
General |
açıklık ile öne çıkan |
shirt-sleeve adj.
|
|
416 |
General |
açıklık ile öne çıkan |
shirt-sleeves adj.
|
|
417 |
General |
açıklık ile öne çıkan |
shirt-sleeved adj.
|
|
418 |
General |
alışılmışın dışına çıkan |
fresh adj.
|
|
419 |
General |
gerçek hayattan alınmış kesitler ile öne çıkan |
slice-of-life adj.
|
|
420 |
General |
üretim ile öne çıkan |
smokestack adj.
|
|
421 |
General |
ağır sanayi ile öne çıkan |
smokestack adj.
|
|
422 |
General |
çok uluslu bir topluluk olarak öne çıkan |
society adj.
|
|
423 |
General |
fransa'da 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan mimari tarza ait veya ilgili |
beaux arts adj.
|
|
424 |
General |
karşı çıkan |
protest adj.
|
|
425 |
General |
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkan |
proxy adj.
|
|
426 |
General |
öne çıkan |
spotted adj.
|
|
427 |
General |
seremoni ile öne çıkan |
state adj.
|
|
428 |
General |
hapşırma ile öne çıkan |
sternutative adj.
|
|
429 |
General |
satırlar ile öne çıkan |
stichometric adj.
|
|
430 |
General |
satırlar ile öne çıkan |
stichometrical adj.
|
|
431 |
General |
tüyleri yeni çıkan |
stipulate adj.
|
|
432 |
General |
tüyleri yeni çıkan |
stipuled adj.
|
|
433 |
General |
caddeye çıkan |
street adj.
|
|
434 |
General |
sokağa çıkan |
streetward adj.
|
|
435 |
General |
ansızın ortaya çıkan |
subitaneous adj.
|
|
436 |
General |
ansızın ortaya çıkan |
subitany adj.
|
|
437 |
General |
bir şeyin altından çıkan |
subnascent adj.
|
|
438 |
General |
rüzgar ile ortaya çıkan |
subventaneous adj.
|
|
439 |
General |
arka çıkan |
subventitious adj.
|
|
440 |
General |
(kilise müziğinde) oktavın dışına çıkan |
superfluous adj.
|
|
441 |
General |
(çanak) yumurtalıktan çıkan |
superior adj.
|
|
442 |
General |
baskın çıkan |
superordinate adj.
|
|
443 |
General |
simbiyoz olarak öne çıkan |
symbiotical adj.
|
|
444 |
General |
ortak yaşam ile öne çıkan |
symbiotical adj.
|
|
445 |
General |
sembol kullanımı ile öne çıkan |
symbological adj.
|
|
446 |
General |
semboloji ile öne çıkan |
symbological adj.
|
|
447 |
General |
semboller ile öne çıkan |
symbological adj.
|
|
448 |
General |
aynılaşma ile öne çıkan |
syncretistical adj.
|
|
449 |
General |
bağdaştırmacılık ile öne çıkan |
syncretistical adj.
|
|
450 |
General |
seçmecilik ile öne çıkan |
syncretistical adj.
|
|
451 |
General |
eş anlamlılar ile öne çıkan |
synonymic adj.
|
|
452 |
General |
anlamdaşlar ile öne çıkan |
synonymic adj.
|
|
453 |
General |
eş anlamlılar ile öne çıkan |
synonymical adj.
|
|
454 |
General |
anlamdaşlar ile öne çıkan |
synonymical adj.
|
|
455 |
General |
bütüncül bakış açısı ile öne çıkan |
synoptic adj.
|
|
456 |
General |
bütüncül bakış açısı ile öne çıkan |
synoptical adj.
|
|
457 |
General |
yaygın geleneklere karşı çıkan |
iconoclastic adj.
|
|
458 |
General |
öne çıkan |
standout adj.
|
|
459 |
General |
(asıl performansa göre) önde çıkan |
warm-up adj.
|
|
460 |
General |
genizden çıkan ses gibi |
twangily adv.
|
|
461 |
General |
engel olarak karşısına çıkan |
in someone's way adv.
|
|
462 |
General |
'-den çıkan |
of prep.
|
|
463 |
General |
(bir şeyden) çıkan |
off prep.
|
|
464 |
General |
kimin elinden çıkan |
whose pron.
|
|
465 |
General |
(sirk çalışanları ile izleyiciler arasında çıkan kavgada) diğer sirk çalışanlarını kavgaya çağırmak için sirk görevlilerin söylediği söz |
hey rube interj.
|
|
466 |
General |
(makas açıp kapatırken çıkan ses) şıt şıt |
snip interj.
|
|
467 |
General |
… içinde ortaya çıkan anlamına gelen ön ek |
idio- pref.
|
|
468 |
General |
-den çıkan anlamı veren son ek |
-genous suf.
|
|
469 |
General |
karlı bir yere bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması |
snow-blindness n.
|
|
Phrasals |
|
470 |
Phrasals |
fermentasyon sürecinde şarabın yüzeyine çıkan tabakayı şaraba basmak |
punch down v.
|
|
471 |
Phrasals |
dışarı çıkan birini takip etmek |
follow out v.
|
|
472 |
Phrasals |
dışarı çıkan birinin arkasından gitmek |
follow out v.
|
|
473 |
Phrasals |
dışarı çıkan (birini/bir şeyi) takip etmek |
follow someone or something out v.
|
|
474 |
Phrasals |
dışarı çıkan (birinin/bir şeyin) arkasından gitmek |
follow someone or something out v.
|
|
Phrases |
|
475 |
Phrases |
kalabalık bir gruptan/komiteden çıkan karar bir şeye benzemez |
a camel is a horse designed by a committee expr.
|
|
Proverb |
|
476 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkan kalabalık bir grubun yaptığı işten hayır gelmez |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
477 |
Proverb |
yoluna çıkan her şeyden istifade etmesini bilmelisin |
all is fish that comes to his net
|
|
Colloquial |
|
478 |
Colloquial |
satın alınıp bozuk çıkan şey |
a lemon n.
|
|
479 |
Colloquial |
satın alınıp bozuk çıkan şey |
a real lemon n.
|
|
480 |
Colloquial |
zorlayan, ağzından girip burnundan çıkan kişi |
arm-twister n.
|
|
481 |
Colloquial |
her şeye karşı çıkan çocuk/adam/kişi |
but-boy n.
|
|
482 |
Colloquial |
yorgunluk ve uyku eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan göz altı lekeleri |
coon eye n.
|
|
483 |
Colloquial |
yorgunluk ve uyku eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan göz altı lekeleri |
coon eyes n.
|
|
484 |
Colloquial |
kendinden yaşça bir hayli küçük birisiyle çıkan |
cradle-robber n.
|
|
485 |
Colloquial |
kendisinden en az yedi yaş büyük bir kadınla çıkan erkek |
man-cub n.
|
|
486 |
Colloquial |
aniden ortaya çıkan durum/görev |
fire drill n.
|
|
487 |
Colloquial |
hızlı çıkan |
a fast worker n.
|
|
488 |
Colloquial |
bilgisayardan çıkan bipleme sesi |
feep n.
|
|
489 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
490 |
Colloquial |
gazete magazin ekinde çıplak/yarı çıplak pozları çıkan model |
page three girl n.
|
|
491 |
Colloquial |
(beyzbol) atış bölgesinin dışına çıkan dört atıştan sonra vurucunun ilk kaleye gelmesi/yürümesi |
base on balls n.
|
|
492 |
Colloquial |
büyük bunalım sırasında sinema izleyicilerinden birine çıkan nakit para şeklindeki piyango |
bank night [obsolete] [us] n.
|
|
493 |
Colloquial |
erkek genital bölgesinde kızarıklıkla ortaya çıkan enfeksiyon |
gunge n.
|
|
494 |
Colloquial |
dolaylı etki sonucu ortaya çıkan şey |
knock-on [uk] n.
|
|
495 |
Colloquial |
oyun salonlarında deliklerden çıkan nesneleri bir çekiç yardımıyla vurarak puan kazanmaya dayalı oyun |
whack-a-mole n.
|
|
496 |
Colloquial |
kendi türünün öne çıkan örneği |
hell n.
|
|
497 |
Colloquial |
alkol yoksunluğu veya aşırı tüketimi sonucu ortaya çıkan ve öldürücü olabilen aşırı korku |
horror n.
|
|
498 |
Colloquial |
(özellikle suç soruşturması sırasında ortaya çıkan) bir dizi bağlantılı finansal işlem ve takas |
money trail n.
|
|
499 |
Colloquial |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
crotch-rot n.
|
|
500 |
Colloquial |
(yürürken çıkan) vıç vıç ses |
squoosh n.
|
|