|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
öfke (büyük bir haksızlıktan/hakaretten kaynaklanan) |
outrage n.
|
|
General |
|
2 |
General |
büyük bir kısmını yok etme |
decimation n.
|
|
3 |
General |
herhangi bir alanda en büyük ödül |
blue ribbon n.
|
|
4 |
General |
büyük bir kısmı yok olma |
decimation n.
|
|
5 |
General |
pavyon (parkta bulunan ve büyük bir kameriyeye benzeyen) |
kiosk n.
|
|
6 |
General |
büyük bir miktar |
peck n.
|
|
7 |
General |
büyük bir projenin en monoton ve sıkıcı bölümü |
scutwork n.
|
|
8 |
General |
büyük bir etki |
a lasting impression n.
|
|
9 |
General |
büyük bir baca içindeki birkaç ayrı duman yolunun her biri |
flue n.
|
|
10 |
General |
büyük bir satış yerinde kasa yeri |
cash point n.
|
|
11 |
General |
büyük bir miktar |
considerable amount n.
|
|
12 |
General |
uzun tırnakli büyük pençeli koyu postlu bir hayvan |
wolverine n.
|
|
13 |
General |
özellikle büyük kara parçaları üzerinde bir eksen oluşturan dağ sırası |
cordillera n.
|
|
14 |
General |
ortası siyah çizgili kırmızı gagalı siyah ve beyaz renkli büyük bir batı afrika leyleği |
saddlebill n.
|
|
15 |
General |
karın büyük bir bölümü |
a large proportion of the profits n.
|
|
16 |
General |
büyük bir çoğunluk |
a clear majority n.
|
|
17 |
General |
büyük bir toplantının dağılmasından sonra yapılan toplantı |
rump session n.
|
|
18 |
General |
büyük bir kuvvetle saldırma |
storming n.
|
|
19 |
General |
çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim bakımından bir ölçüde bağımsızlığı olan büyük il |
state n.
|
|
|
20 |
General |
ışık hızından daha büyük hızlarla hareket eden teorik bir tanecik |
tachyon n.
|
|
21 |
General |
bir kabloya tutturulmuş ve onun vasıtasıyla hareket eden büyük kabin |
cable car n.
|
|
22 |
General |
bir yere kalıcı olarak park edilen ve konut olarak kullanılan büyük karavan |
mobile home n.
|
|
23 |
General |
küçük bir gemi gibi kullanılabilen tek direkli büyük sandal |
sloop n.
|
|
24 |
General |
büyük ve çok zehirli bir asya katıryılanı |
daboia n.
|
|
25 |
General |
güney amerika'ya mahsus et yiyen ağaçlarda yaşayan ve kediden büyük memeli bir hayvan |
kinkajou n.
|
|
26 |
General |
büyük bir miktar |
round figure n.
|
|
27 |
General |
başlık (büyük bir mermiye ait) |
warhead n.
|
|
28 |
General |
büyük bir çeşit bıçak |
machete n.
|
|
29 |
General |
büyük bir başarı |
a howling success n.
|
|
30 |
General |
eski yugoslayva'nın büyük bir kısmının adriyatik denizine olan kıyısı |
dalmatia n.
|
|
31 |
General |
bir bölgenin en büyük kenti anlamında amerikan asıllı bir terim |
metropolis n.
|
|
32 |
General |
büyük bir çiftlikte bulunan malikane |
stately home n.
|
|
33 |
General |
yeni zeland adalarına özgü büyük bir çam türü |
kauri n.
|
|
34 |
General |
büyük bir darbe indirme |
whamming n.
|
|
35 |
General |
büyük bir ağ ile yakalanmış olan balık |
seined n.
|
|
36 |
General |
bir şeye duyulan büyük özlem |
hunger for n.
|
|
37 |
General |
ekim veya kasım aylarında kutlanan büyük bir hindu festivali |
diwali n.
|
|
38 |
General |
ekim veya kasım aylarında kutlanan büyük bir hindu festivali |
deepavali n.
|
|
39 |
General |
büyük ve sert bir tür ingiliz şekerlemesi |
gobstopper n.
|
|
|
40 |
General |
büyük bir miktar |
a considerable amount n.
|
|
41 |
General |
büyük bir başarı |
big time n.
|
|
42 |
General |
büyük bir amerikan petrol şirketi |
texaco n.
|
|
43 |
General |
kadınların giydiği büyük bir örtü ya da çarşaf |
jilbab n.
|
|
44 |
General |
büyük bir risk |
a big risk n.
|
|
45 |
General |
büyük bir risk |
a major risk n.
|
|
46 |
General |
büyük bir risk |
a great risk n.
|
|
47 |
General |
ileriye doğru büyük bir adım |
a major step forward n.
|
|
48 |
General |
büyük bir yoksulluk |
a great poverty n.
|
|
49 |
General |
büyük bir rol |
a pivotal role n.
|
|
50 |
General |
büyük bir rol |
a prominent role n.
|
|
51 |
General |
büyük bir rol |
a significant role n.
|
|
52 |
General |
büyük bir rol |
a major role n.
|
|
53 |
General |
büyük bir rol |
a vital role n.
|
|
54 |
General |
büyük bir rol |
a primary role n.
|
|
55 |
General |
büyük bir rol |
an important role n.
|
|
56 |
General |
büyük bir rol |
a key role n.
|
|
57 |
General |
büyük bir rol |
an essential role n.
|
|
58 |
General |
büyük bir rol |
a fundamental role n.
|
|
59 |
General |
büyük bir rol |
a leading role n.
|
|
60 |
General |
büyük bir özen |
a great care n.
|
|
61 |
General |
büyük bir özen |
a great attention n.
|
|
62 |
General |
büyük bir teknolojik buluş |
technological breakthrough n.
|
|
63 |
General |
büyük bir teknolojik yenilik |
technological breakthrough n.
|
|
64 |
General |
hiç bitmeyen büyük bir tutku |
a passion like the burning of the sun n.
|
|
65 |
General |
büyük bir yer |
a big place n.
|
|
66 |
General |
büyük bir soğuk hava cephesi |
a massive cold front n.
|
|
67 |
General |
büyük bir dikkat |
a great attention n.
|
|
68 |
General |
büyük bir dikkat |
a great care n.
|
|
69 |
General |
büyük bir gelişme |
a great development n.
|
|
70 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
wobbler n.
|
|
71 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
bobbing head doll n.
|
|
72 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
nodder n.
|
|
73 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
bobblehead doll n.
|
|
74 |
General |
bir çift ağır/büyük ayakkabı |
a pair of heavy shoes n.
|
|
75 |
General |
büyük bir akşam yemeği |
a big dinner again n.
|
|
76 |
General |
(kuzey amerika'da yaşadığına inanılan bir yaratık) büyük ayak |
bigfoot n.
|
|
77 |
General |
bir tür büyük motosiklet |
billet barge n.
|
|
78 |
General |
büyük bir lider |
a big leader n.
|
|
79 |
General |
büyük bir sanayi tesisi |
a large industrial installation n.
|
|
|
80 |
General |
çok büyük bir hata |
pratfall n.
|
|
81 |
General |
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon |
great room n.
|
|
82 |
General |
büyük bir akvaryum balığı |
nishikigoi n.
|
|
83 |
General |
büyük bir akvaryum balığı |
koi n.
|
|
84 |
General |
büyük bir ses |
a great voice n.
|
|
85 |
General |
büyük bir kavga |
a big fight n.
|
|
86 |
General |
büyük bir kısım |
a major part n.
|
|
87 |
General |
büyük bir etobur dinozor |
t-rex n.
|
|
88 |
General |
(için) büyük bir gün |
a big day for n.
|
|
89 |
General |
çamurun başka bir yere taşınması için kullanılan büyük deniz aracı |
mud boat n.
|
|
90 |
General |
18. yüzyılda iş bulma umuduyla büyük bir şehire gelen kimse |
cadie [scottish] n.
|
|
91 |
General |
18. yüzyılda iş bulma umuduyla büyük bir şehire gelen kimse |
cady n.
|
|
92 |
General |
büyük bir japon davulu |
taiko n.
|
|
93 |
General |
büyük bir yaban arısı |
tarantula killer (pompilus formosus) n.
|
|
94 |
General |
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı |
tattersall's n.
|
|
95 |
General |
(avustralya) melbourne merkezli büyük bir piyango |
tattersall's n.
|
|
96 |
General |
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı |
tattersall's n.
|
|
97 |
General |
(avustralya) melbourne merkezli büyük bir piyango |
tattersall's n.
|
|
98 |
General |
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı |
tattersall's n.
|
|
99 |
General |
(avustralya) melbourne merkezli büyük bir piyango |
tattersall's n.
|
|
100 |
General |
(barcelona) ortasında çiçekçiler ve büfeler olan büyük bir bulvar |
rambla n.
|
|
101 |
General |
bir ülke veya bölgedeki en büyük şehir |
primate city n.
|
|
102 |
General |
büyük bir hevesle övgü yağdıran kişi |
cheerleader n.
|
|
103 |
General |
bir şeyin en büyük delili/kanıtı |
nine points of the law n.
|
|
104 |
General |
bir tür büyük savaş gemisi |
remberge [obsolete] n.
|
|
105 |
General |
büyük bir ün ya da seçkinlik yolunda ilerleyen şey |
newcomer n.
|
|
106 |
General |
su soğutmakta kullanılan büyük bir sürahi |
tinaja n.
|
|
107 |
General |
büyük bir haksızlık ya hakaretten kaynaklı hiddet |
ultrage n.
|
|
108 |
General |
kuzey ve güney amerika'da yaşamış çok büyük bir soyu tükenmiş memeli |
ground sloth n.
|
|
109 |
General |
daha büyük bir işten önce tamamlanması gereken ufak, nispeten önemsiz işler |
yak shaving n.
|
|
110 |
General |
çok daireli büyük bir apartmanda bulunan daire |
unit n.
|
|
111 |
General |
suda yaşayan büyük bir semender |
hellbender n.
|
|
112 |
General |
bir ucu birine/bir şeye, diğer ucu da yükselebilen ve alçak uçan bir hava aracının yakalayıp havalandırdığı büyük bir balona bağlı kablo (askeri veya gizli servislerin kişileri tehlikeli durumlardan kurtarmak için kullandığı bir yöntem) |
skyhook n.
|
|
113 |
General |
büyük bir miktar |
bags [uk] n.
|
|
114 |
General |
büyük bir şehrin sokaklarında alışveriş torbasıyla dolaşan evsiz kadın |
shopping–bag lady n.
|
|
115 |
General |
yuvarlak büyük bir konyak bardağı |
balloon n.
|
|
116 |
General |
güney büyük ovalar'da yaşayıp kiowa kabilesinin önemli bir kısmını oluşturan ve bu kabileden farklı olarak bir atabask dili konuşan amerikan yerlilerine mensup kimse |
kiowa apache n.
|
|
117 |
General |
mayalama, yoğurma ve et tuzlama için kullanılan büyük ahşap bir tekne |
kymnel [obsolete] n.
|
|
118 |
General |
orta ve güney amerika'da şeker kamışı, gür çalılıklar gibi bitkileri kesmek için kullanılan büyük ve ağır bıçaklı bir pala |
machete n.
|
|
119 |
General |
(hindistan'da) eskiden özellikle büyük bir eyaleti yöneten, mertebe olarak racanın üstünde yer alan kral veya prens |
maharaja n.
|
|
120 |
General |
bir kimsenin karşısına çıkan en büyük fırsat |
main chance n.
|
|
121 |
General |
(hindistan'da) büyük bir ev veya bina |
bhavan n.
|
|
122 |
General |
(hindistan'da) büyük bir ev veya bina |
bhawan n.
|
|
123 |
General |
büyük bir kardeşlik cemiyeti üyesi |
eagle n.
|
|
124 |
General |
(iskoç asiller sınıfında) vikont veya baron gibi bir unvana sahip soylunun en büyük oğlu |
master [scotland] n.
|
|
125 |
General |
(iskoç asiller sınıfında) bir kontluğun muhtemel mirasçısının en büyük oğlu |
master [scotland] n.
|
|
126 |
General |
(samoa kültüründe) büyük bir ailenin veya köyün reisi |
matai n.
|
|
127 |
General |
belgeleri katlamadan koymak için tasarlanmış, genellikle kahverengi olan büyük bir zarf |
manila envelope n.
|
|
128 |
General |
büyük bir binadaki ayrı bölmeler |
mansion n.
|
|
129 |
General |
büyük bir kaos veya karışıklık durumu |
mare's nest n.
|
|
130 |
General |
açık havada yapılan parti, kabul töreni veya sergi gibi organizasyonlar için kurulan büyük bir çadır |
markee n.
|
|
131 |
General |
özellikle evsel kullanım için su veya yiyecek depolamak üzere üretilen aşağı burma menşeli büyük yeşil sırlı bir tür çömlek |
martaban n.
|
|
132 |
General |
mayşe ve malt yapımında kullanılan büyük bir tekne |
mash tun n.
|
|
133 |
General |
içinde mayşeleme yapılan büyük bir tekne |
mash tub n.
|
|
134 |
General |
el baskısı için çok büyük bir baskı |
block n.
|
|
135 |
General |
büyük bir değişime öncülük eden kimse |
harbinger n.
|
|
136 |
General |
(örtmeceli bir dille) büyük penis |
maypole n.
|
|
137 |
General |
koyu renkli ve buruşuk kabuğu olan büyük, tatlı ve yumuşak bir hurma |
medjool date n.
|
|
138 |
General |
ağırlığı genellikle 1/8 karatın altında olan, büyük bir taş parçasından kesilmiş küçük elmas |
melee n.
|
|
139 |
General |
hacmi yaklaşık altı buçuk litre olan büyük bir tür şarap şişesi |
methuselah n.
|
|
140 |
General |
ulus veya dünya gibi daha büyük bir oluşumun özeti niteliğindeki topluluk, kuruluş gibi birim |
microcosm n.
|
|
141 |
General |
bir organizmayı veya organizmanın bir parçasını çevreleyen ve genellikle büyük ölçekli ortama göre ayırt edilebilen alan |
microenvironment n.
|
|
142 |
General |
dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar |
world fair n.
|
|
143 |
General |
dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar |
world's fair n.
|
|
144 |
General |
dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar |
worlds fair n.
|
|
145 |
General |
amerika'da görülen büyük bir kano veya kayık |
bongo n.
|
|
146 |
General |
büyük bir grubun düşmanca çevreden kaçtığı yolculuk |
hejira n.
|
|
147 |
General |
büyük bir tür av bıçağı |
bowie n.
|
|
148 |
General |
iki büyük dik taş ve bir kapak taşından oluşan tarih öncesi bir mezar |
bowing stone n.
|
|
149 |
General |
(gazeteci) bir konu hakkında konuşmak için büyük paralar alma |
buckraking n.
|
|
150 |
General |
büyük buhran döneminde abd'deki bir gecekondu mahallesi |
hooverville n.
|
|
151 |
General |
kuzeybatı arizona'da, büyük kanyon'un güneyinde yaşayan bir amerikan yerli kabilesine mensup kimse |
hualapai n.
|
|
152 |
General |
kuzeybatı arizona'da, büyük kanyon'un güneyinde yaşayan bir amerikan yerli kabilesi |
hualapai n.
|
|
153 |
General |
kuzeybatı arizona'da, büyük kanyon'un güneyinde yaşayan bir amerikan yerli kabilesi |
hualpai n.
|
|
154 |
General |
büyük bir yapının harap olmuş veya terk edilmiş iskeleti |
hulk n.
|
|
155 |
General |
amerika'da kullanılan büyük bir kano veya kayık |
bungo n.
|
|
156 |
General |
çok büyük bir miktar |
galaxy n.
|
|
157 |
General |
(büyük bir motorun etrafındaki) yükseltilmiş platform |
gallery n.
|
|
158 |
General |
büyük bir tür dosya muhafaza gereci |
lever-arch file n.
|
|
159 |
General |
büyük ve hantal bir şemsiye |
gamp n.
|
|
160 |
General |
birmanyalıların kullandığı büyük ve ağır bir tür bıçak |
dah n.
|
|
161 |
General |
büyük bir japon davulu |
daiko n.
|
|
162 |
General |
kendinden daha büyük veya üstün bir rakibi yenen taraf |
giant-killer n.
|
|
163 |
General |
boşluksuz büyük bir metin gövdesinin yarattığı tekdüze grilik algısı |
grayness n.
|
|
164 |
General |
çok büyük borulara sahip yüksek sesli bir org |
great n.
|
|
165 |
General |
simyacıların kullandığı, çok büyük yumurta şeklinde bir kap |
gripe's egg [obsolete] n.
|
|
166 |
General |
büyük bir arazinin bakımını yapan kimse |
groundskeeper n.
|
|
167 |
General |
amerika'nın tropikal bölgelerinde yetişen annona cinsi bodur bir ağacın büyük ve etli meyvesi |
guanabana n.
|
|
168 |
General |
(bir şeyden duyulan) büyük zevk |
gust (for) n.
|
|
169 |
General |
büyük bir uluslararası hizmet kuruluşunun üyesi |
gyro n.
|
|
170 |
General |
daha büyük bir şeye dahil etme |
hedging [obsolete] n.
|
|
171 |
General |
abd'de bulunan büyük bir sağlık bilgi sistemleri firması |
idx n.
|
|
172 |
General |
çocuklar için iyi bir gelecek hazırlama amacını güden uluslararası büyük bir derneğe mensup kimse |
optimist n.
|
|
173 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeye bağlı olan şey |
incident n.
|
|
174 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeyin sonucu olan durum |
incident n.
|
|
175 |
General |
büyük bir sayı basamağı |
billion n.
|
|
176 |
General |
(özellikle daha büyük bir tekneye hizmet için kullanılan) küçük tekne |
cock [obsolete] n.
|
|
177 |
General |
(özellikle daha büyük bir tekneye hizmet için kullanılan) küçük tekne |
cock-boat [obsolete] n.
|
|
178 |
General |
büyük ve güçlü bir sanayi firması |
colossus n.
|
|
179 |
General |
çizimde kullanılan büyük bir kağıt |
columbier n.
|
|
180 |
General |
daha büyük bir serginin parçası olan seçkin pul sergisi |
court of honor n.
|
|
181 |
General |
eskiden silah olarak kullanılan çift taraflı, büyük bir bıçak |
couteau n.
|
|
182 |
General |
büyük bir şehrin emniyet amiri |
cutwal n.
|
|
183 |
General |
büyük bir kağıt boyutu |
double elephant paper n.
|
|
184 |
General |
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe |
dubber n.
|
|
185 |
General |
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe |
dupper n.
|
|
186 |
General |
paraşüt biçimli oldukça büyük bir yarış yelkeni |
parachute n.
|
|
187 |
General |
şarap ve zeytin yağı için kullanılan büyük bir fıçı |
pipe n.
|
|
188 |
General |
daha büyük bir kanalın içine kazılan kanal |
cunette n.
|
|
189 |
General |
büyük bir kütleden koparak yüzen buz parçası |
pan n.
|
|
190 |
General |
büyük britanya'da kurulan eski bir postacılık sistemi |
penny post n.
|
|
191 |
General |
belirli bir meslek mensupları veya özel becerilere sahip insanlar dışında kalan büyük insan topluluğu |
people n.
|
|
192 |
General |
kapak kısmı yuvarlak olan büyük bir seyahat sandığı |
saratoga n.
|
|
193 |
General |
bir büyük bir de küçük tekerleği bulunan ilkel bir bisiklet türü |
ordinary n.
|
|
194 |
General |
bir kasın daha sabit, merkezi veya büyük olan parçası |
origination n.
|
|
195 |
General |
(bir kimsenin) yaşça büyük çağdaşı olan kimse |
precoetanean n.
|
|
196 |
General |
komünist ülkelerde daha büyük bir organ tarafından seçilen daimi bir yürütme komitesi |
presidium n.
|
|
197 |
General |
büyük bir olaya eşlik eden yan içerik |
sideband n.
|
|
198 |
General |
büyük bir miktar para |
fortune n.
|
|
199 |
General |
büyük bir şeyden alınan düzensiz parça |
snag n.
|
|
200 |
General |
büyük oranda tek bir etnisiteden insanların yaşadığı ülke |
ethno-state n.
|
|
201 |
General |
daha büyük bir yapıyı destekleyen küçük parça |
bearer n.
|
|
202 |
General |
biyografileri büyük ölçüde izlenemeyen bir grup insanın ortak özelliklerinin araştırılması |
prosopography n.
|
|
203 |
General |
ince yapılı büyük tekerleklere sahip yüksek gövdeli hafif bir araba |
spider n.
|
|
204 |
General |
büyük bir endüstriye bağlı küçük endüstri |
subindustry n.
|
|
205 |
General |
büyük bir panele bağlı küçük panel |
subpanel n.
|
|
206 |
General |
büyük bir sorunun parçası olan problem |
subproblem n.
|
|
207 |
General |
daha büyük bir projenin parçası olan küçük proje |
subproject n.
|
|
208 |
General |
büyük bir devlet memurunu görevindeki kusurdan dolayı yüce divanda suçlamak |
impeach v.
|
|
209 |
General |
düşmek (dikine ve büyük bir hızla) |
plunge down v.
|
|
210 |
General |
büyük bir yenilgiye uğratmak |
trounce v.
|
|
211 |
General |
büyük bir üzüntü içinde olmak |
grieve v.
|
|
212 |
General |
büyük bir zevkle seyretmek |
drink in v.
|
|
213 |
General |
ufak bir kabahati mesele yapıp büyük bir yanlışa aldırmamak |
strain at a gnat and swallow a camel v.
|
|
214 |
General |
büyük bir gaf yapmak |
pull a boner v.
|
|
215 |
General |
büyük bir hızla yayılmak |
spread like wildfire v.
|
|
216 |
General |
büyük bir güçle atmak/fırlatmak |
heave v.
|
|
217 |
General |
büyük bir gürültüyle çalmak |
crash v.
|
|
218 |
General |
büyük bir ihtimalle meydana gelmek |
be slated v.
|
|
219 |
General |
büyük bir zevkle yapmak |
drink in v.
|
|
220 |
General |
ağır bir yenilgiye uğratmak (büyük bir orduyla) |
overwhelm v.
|
|
221 |
General |
büyük bir zevkle dinlemek |
drink in v.
|
|
222 |
General |
büyük bir hızla geçmek |
whirl v.
|
|
223 |
General |
büyük bir kayba sebep olmak |
take a heavy toll v.
|
|
224 |
General |
büyük bir güçle fırlatmak |
heave v.
|
|
225 |
General |
büyük bir hızla geçmek |
flash v.
|
|
226 |
General |
büyük bir yenilgiye uğratmak |
thrash v.
|
|
227 |
General |
düşmek (dikine ve büyük bir hızla) |
plummet v.
|
|
228 |
General |
büyük bir gayretle çalışmak |
go to town v.
|
|
229 |
General |
büyük bir cisimden ayrılmak |
segregate v.
|
|
230 |
General |
büyük bir çaba göstermek |
strain every nerve v.
|
|
231 |
General |
büyük bir gürültü yapmak |
crash v.
|
|
232 |
General |
büyük bir pot kırmak |
pull a boner v.
|
|
233 |
General |
büyük bir kısmını yok etmek |
decimate v.
|
|
234 |
General |
çok kısa bir sürede büyük paralar kazanmak |
be minting it v.
|
|
235 |
General |
büyük bir zevkle dinlemek |
slaver over v.
|
|
236 |
General |
büyük bir zevkle okumak |
slaver over v.
|
|
237 |
General |
dikine büyük bir hızla düşmek |
plunge down v.
|
|
238 |
General |
büyük bir başarı kazanmak |
hit the bullseye v.
|
|
239 |
General |
çok büyük bir hata yapmak |
make a boo boo v.
|
|
240 |
General |
-in gözünde büyük bir iş olmamak |
think little of v.
|
|
241 |
General |
-in gözünde büyük bir iş olmamak |
think nothing of v.
|
|
242 |
General |
gözünde büyük bir iş olmamak |
think nothing of v.
|
|
243 |
General |
büyük bir başarıya imza atmak |
go from strength to strength v.
|
|
244 |
General |
büyük bir başarı yakalamak |
go from strength to strength v.
|
|
245 |
General |
büyük bir yıkıma neden olmak |
cause widespread devastation v.
|
|
246 |
General |
daha büyük bir eve taşınmak |
move to a bigger house v.
|
|
247 |
General |
büyük bir stres altında olmak |
be under a lot of stress v.
|
|
248 |
General |
işe büyük bir hevesle gelmek |
come to the job with great enthusiasm v.
|
|
249 |
General |
birinden büyük bir riske girmesinii istemek |
ask someone to take a large risk v.
|
|
250 |
General |
büyük/önemli bir atılım gerçekleştirmek |
make a breakthrough v.
|
|
251 |
General |
büyük bir riske girmek |
put oneself at great risk v.
|
|
252 |
General |
büyük bir egosu olmak |
have a big ego v.
|
|
253 |
General |
büyük bir kaparo vermek |
put a huge downpayment v.
|
|
254 |
General |
bir şeyi büyük bir karla ederek satmak |
sell something for a big profit v.
|
|
255 |
General |
büyük/yoğun bir katılım/ilgi beklemek |
expect a huge turnout v.
|
|
256 |
General |
üzerinden büyük bir hızla uçmak |
fly over something at high speed v.
|
|
257 |
General |
büyük bir şöhret kazanmak |
become a huge celebrity v.
|
|
258 |
General |
üzerinde büyük bir etkisi olmak |
have a big influence on v.
|
|
259 |
General |
bir şeyin veya bir kimsenin büyük bir hayranı olmak |
be a big fan of something/someone v.
|
|
260 |
General |
birinden büyük bir riske girmesini istemek |
ask someone to take a large risk v.
|
|
261 |
General |
büyük bir farkla yenmek |
smite hip and thigh v.
|
|
262 |
General |
büyük ve utandırıcı bir hata yapmak |
belly flop v.
|
|
263 |
General |
büyük bir hızla hareket etmek |
volley v.
|
|
264 |
General |
büyük bir hızla ilerlemek |
volley v.
|
|
265 |
General |
büyük bir hızla ilerlemek |
blast v.
|
|
266 |
General |
büyük bir güçle ilerlemek |
blast v.
|
|
267 |
General |
(bir işe, etkinliğe) büyük bir istekle girişmek |
leap v.
|
|
268 |
General |
topu büyük bir gayretle atmak |
whale v.
|
|
269 |
General |
büyük bir değişime öncülük etmek |
harbinger v.
|
|
270 |
General |
büyük bir güç ile kaldırmak |
wrestle v.
|
|
271 |
General |
(değerli bir şeyi) hızla ve büyük miktarda kaybetmek |
hemorrhage v.
|
|
272 |
General |
büyük bir grup halinde ileri götürmek |
herd v.
|
|
273 |
General |
büyük bir grup halinde ilerletmek |
herd v.
|
|
274 |
General |
(bir şeyi) daha büyük veya önemli bir şeye bağlamak |
bootstrap v.
|
|
275 |
General |
(ağır bir şeyi) büyük güç harcayarak taşımak |
horse v.
|
|
276 |
General |
daha büyük bir yapının parçası olarak dahil etmek |
model v.
|
|
277 |
General |
daha büyük bir yapının parçası olarak kullanmak |
model v.
|
|
278 |
General |
daha büyük bir su kütlesine akmak |
mouth v.
|
|
279 |
General |
büyük bir güçle vurmak |
rifle v.
|
|
280 |
General |
büyük bir güçle saldırmak |
rifle v.
|
|
281 |
General |
büyük bir heyecan hissetmek |
chomp v.
|
|
282 |
General |
daha büyük bir şeye dahil etmek |
hedge [obsolete] v.
|
|
283 |
General |
(bir şeyin üzerinde) çok büyük etkisi olmak |
overaffect v.
|
|
284 |
General |
büyük bir güçle ezmek |
overlay [obsolete] v.
|
|
285 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeyle birlikte kurup çalıştırmak |
piggyback v.
|
|
286 |
General |
daha büyük bir izleyici kitlesini çekmek |
outpull v.
|
|
287 |
General |
daha büyük bir değere dönüştürmek |
parlay v.
|
|
288 |
General |
büyük bir ivme ile gelişmek |
snowball v.
|
|
289 |
General |
(kendini) büyük bir kesime mal etmek |
spread v.
|
|
290 |
General |
büyük bir porsiyon yemek |
stoke v.
|
|
291 |
General |
(kürek çekmede) büyük bir çaba harcamak |
stretch v.
|
|
292 |
General |
büyük bir gürültüyle vurmak |
crash v.
|
|
293 |
General |
çok büyük bir (sabır/dikkat vb) |
infinite adj.
|
|
294 |
General |
bir tarafı diğerine göre daha ağır veya büyük olan |
lopsided adj.
|
|
295 |
General |
büyük bir eserden alınmış |
excerpted adj.
|
|
296 |
General |
epey büyük (bir miktar) |
goodly adj.
|
|
297 |
General |
bir numara büyük |
a size too big adj.
|
|
298 |
General |
büyük bir üzüntü içinde olan |
grief-stricken adj.
|
|
299 |
General |
büyük bir özen ile parlatılmış |
high-finished adj.
|
|
300 |
General |
göreceli olarak büyük bir küme halinde olan |
macroaggregated adj.
|
|
301 |
General |
görkemli bir şekilde büyük |
magnific adj.
|
|
302 |
General |
çok büyük bir mağazaya ait |
big-box adj.
|
|
303 |
General |
ağır ve büyük bir formdan oluşan |
massive adj.
|
|
304 |
General |
büyük bir çıkışla ilgili |
breakout adj.
|
|
305 |
General |
geyik ve büyük av hayvanlarını avlamak için yeterince ağır ve namlu çıkış hızına sahip mermili bir fişek kullanan |
high-powered adj.
|
|
306 |
General |
dünyanın büyük bir kısmına ait |
mondial adj.
|
|
307 |
General |
dünyanın büyük bir kısmını kapsayan |
mondial adj.
|
|
308 |
General |
(bir şeyin) büyük bölümü |
most adj.
|
|
309 |
General |
(bir şeyin) büyük kısmı |
most adj.
|
|
310 |
General |
(özellikle bir şefin babasına veya ağabeyine hitap olarak) büyük |
burra [india] adj.
|
|
311 |
General |
bir tarafı diğerinden daha büyük olan |
lobsided adj.
|
|
312 |
General |
bir tarafı daha büyük olan |
one-sided adj.
|
|
313 |
General |
bir tarafı diğerine göre daha ağır veya büyük olan |
one-sided adj.
|
|
314 |
General |
büyük bir özenle geliştirilen |
finespun adj.
|
|
315 |
General |
büyük bir hızla |
posthaste adv.
|
|
316 |
General |
büyük bir gizlilik içinde |
in strict confidence adv.
|
|
317 |
General |
büyük bir bölümünde (gecenin) |
deep adv.
|
|
318 |
General |
büyük bir özenle |
delicately adv.
|
|
319 |
General |
büyük bir farkla |
by far adv.
|
|
320 |
General |
büyük bir gayretle |
hard adv.
|
|
321 |
General |
büyük bir olasılıkla |
very likely adv.
|
|
322 |
General |
büyük bir süratle |
at a furious pace adv.
|
|
323 |
General |
büyük bir hızla |
by leaps and bounds adv.
|
|
324 |
General |
büyük bir şekilde |
rousingly adv.
|
|
325 |
General |
büyük bir ölçüde |
largely adv.
|
|
326 |
General |
büyük bir olasılıkla |
most likely adv.
|
|
327 |
General |
çok büyük bir biçimde |
howlingly adv.
|
|
328 |
General |
büyük bir arzuyla |
hungrily adv.
|
|
329 |
General |
büyük bir ihtimalle |
probably adv.
|
|
330 |
General |
büyük bir dikkatle |
gingerly adv.
|
|
331 |
General |
büyük bir şiddetle |
with a vengeance adv.
|
|
332 |
General |
büyük bir şevkle |
fit to bust adv.
|
|
333 |
General |
büyük bir olasılıkla |
more likely to adv.
|
|
334 |
General |
büyük bir güçle |
in full flood adv.
|
|
335 |
General |
büyük bir hevesle |
with great eagerness adv.
|
|
336 |
General |
büyük bir çoğunlukla |
predominantly adv.
|
|
337 |
General |
büyük bir çoğunlukla |
overwhelmingly adv.
|
|
338 |
General |
daha da büyük bir dereceye kadar |
all the more so adv.
|
|
339 |
General |
büyük bir doğrulukla |
with great accuracy adv.
|
|
340 |
General |
büyük bir ağacın altında |
under a big tree adv.
|
|
341 |
General |
büyük bir hızla |
at a great pace adv.
|
|
342 |
General |
büyük bir hızla |
post-haste adv.
|
|
343 |
General |
büyük bir hızla |
at full steam adv.
|
|
344 |
General |
büyük bir telaşla |
demoniacally adv.
|
|
345 |
General |
büyük bir zevkle |
gustily adv.
|
|
346 |
General |
büyük bir ciddiyet ile |
overseriously adv.
|
|
347 |
General |
büyük bir kolaylıkla |
oversimply adv.
|
|
348 |
General |
büyük bir ilgiyle |
fanatically adv.
|
|
349 |
General |
büyük bir tutku ile |
fanatically adv.
|
|
350 |
General |
büyük bir özenle |
fine adv.
|
|
351 |
General |
büyük bir özenle |
finely adv.
|
|
352 |
General |
büyük bir dikkatle |
smickly [obsolete] adv.
|
|
353 |
General |
büyük anlamına gelen bir ön ek |
macr- pref.
|
|
354 |
General |
büyük anlamına gelen bir ön ek |
magni- pref.
|
|
355 |
General |
bir kısmı büyük olan |
meg- pref.
|
|
356 |
General |
bir kısmı büyük olan |
mega- pref.
|
|
Phrasals |
|
357 |
Phrasals |
(büyük bir yeri) arşınlamak |
rattle around v.
|
|
358 |
Phrasals |
daha büyük bir bütünden pay olarak alıp çıkarmak |
carve out v.
|
|
359 |
Phrasals |
büyük bir zevkle içmek |
drink in v.
|
|
360 |
Phrasals |
(oyuncuyu) küçük bir ligden büyük lig takımına çıkarmak |
call up v.
|
|
361 |
Phrasals |
aniden gelişip/büyük veya önemli bir şey haline gelmek/dönüşmek |
mushroom into something v.
|
|
362 |
Phrasals |
birine büyük bir ceza kesmek |
hit someone with something v.
|
|
363 |
Phrasals |
bir dikişte/büyük yudumlarla içmek |
swill something down v.
|
|
364 |
Phrasals |
üzerinden büyük bir hızla uçmak |
zoom over something v.
|
|
365 |
Phrasals |
bir dikişte/bol sıvıyla/büyük yudumlarla bir şeyi yutmak |
swill down with (something) v.
|
|
366 |
Phrasals |
büyük çabalar sonucu bir şeye ulaşmak/bir şeyi elde etmek |
dredge up v.
|
|
367 |
Phrasals |
bir şeyi belirli bir bölümün/alanın içine büyük matbaa harfleriyle yazmak |
print something in something v.
|
|
368 |
Phrasals |
bir şeyi belirli bir yerin/kutucuğun içine büyük matbaa harfleriyle yazmak |
print something in something v.
|
|
369 |
Phrasals |
birini, bir şeyi veya bir sayıyı bir gruptan veya daha büyük bir şeyden çıkarmak |
subtract from (something) v.
|
|
370 |
Phrasals |
birine/bir şeye bir şey olarak büyük saygı duymak |
idolize someone or something as something v.
|
|
371 |
Phrasals |
birine/bir şeye bir şey olarak büyük hayranlık duymak |
idolize someone or something as something v.
|
|
372 |
Phrasals |
bir şeyden büyük bir gürültü kopararak geçmek |
thunder across something v.
|
|
373 |
Phrasals |
büyük miktarda bir şey biriktirmek/toplamak |
log up v.
|
|
374 |
Phrasals |
büyük bir yangında yok etmek |
blaze away v.
|
|
375 |
Phrasals |
büyük bir yangında tahrip etmek |
blaze away v.
|
|
376 |
Phrasals |
büyük bir yangında yok edilmek/olmak |
blaze away v.
|
|
377 |
Phrasals |
büyük bir yangında tahrip edilmek/olmak |
blaze away v.
|
|
378 |
Phrasals |
birine bir şey için büyük saygı/hayranlık duymak |
admire someone for something v.
|
|
379 |
Phrasals |
(birine bir şey) için büyük saygı/hayranlık duymak |
admire (one) for (something) v.
|
|
380 |
Phrasals |
(bir şey için) büyük çaba göstermek |
bear down on (something) v.
|
|
381 |
Phrasals |
(bir şeye) büyük gayret göstermek |
bear down on (something) v.
|
|
382 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için büyük çaba sarf etmek |
break (one's) back to (do something) v.
|
|
383 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şey) haline gelmek |
build into (something) v.
|
|
384 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şeye) dönüşmek |
build into (something) v.
|
|
385 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şey) haline getirmek |
build into (something) v.
|
|
386 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şeye) dönüştürmek |
build into (something) v.
|
|
387 |
Phrasals |
büyük bir etki yaratmak |
burn up v.
|
|
388 |
Phrasals |
büyük sayılarda bir şey üretmek |
churn something out v.
|
|
389 |
Phrasals |
(biri/bir şey için) büyük miktarda para harcamak |
lay out for (someone or something) v.
|
|
390 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) büyük miktarda para yatırmak/bayılmak |
lay out for (someone or something) v.
|
|
391 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) büyük miktarda para bağlamak |
lay out for (someone or something) v.
|
|
392 |
Phrasals |
(bir şeyi büyük bir şey) haline getirmek |
make (something) (out) of (something) v.
|
|
393 |
Phrasals |
aniden gelişip/büyük veya önemli bir şey haline gelmek/dönüşmek |
mushroom into v.
|
|
394 |
Phrasals |
kovanın çapını (daha büyük kalibreli bir mermiye göre) ayarlamak |
neck up v.
|
|
395 |
Phrasals |
daha büyük bir yere açılmak |
open out on something v.
|
|
396 |
Phrasals |
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak |
open out on something v.
|
|
397 |
Phrasals |
daha büyük bir yere açılmak |
open out onto something v.
|
|
398 |
Phrasals |
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak |
open out onto something v.
|
|
399 |
Phrasals |
(bir şeyden) dikine büyük bir hızla düşmek |
plunge down (something) v.
|
|
400 |
Phrasals |
(bir şeyden) dikine büyük bir hızla düşmek |
plunge from (something) v.
|
|
401 |
Phrasals |
dikine büyük bir hızla (bir şeye) düşmek |
plunge to (something) v.
|
|
402 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir şeyden) dolayı büyük saygı duymak |
revere (someone or something) for (something) v.
|
|
403 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir şeyden) dolayı büyük saygı ve hayranlık göstermek |
revere (someone or something) for (something) v.
|
|
404 |
Phrasals |
katlanarak/kayarak dışındaki büyük parçanın içine girip bir şekil almak |
telescope into v.
|
|
405 |
Phrasals |
(bir şey) karşısında büyük heyecan duymak |
thrill at (something) v.
|
|
406 |
Phrasals |
(bir şeyden) büyük keyif almak |
thrill at (something) v.
|
|
407 |
Phrasals |
(bir şey) için büyük heyecan duymak |
thrill to (something) v.
|
|
408 |
Phrasals |
büyük bir gürültü kopararak geçmek |
thunder across v.
|
|
409 |
Phrasals |
büyük bir gürültü kopararak çıkmak |
thunder out v.
|
|
410 |
Phrasals |
büyük bir gürültü kopararak/gürültüyle geçmek |
thunder past v.
|
|
411 |
Phrasals |
(bir şeyi) daha büyük (bir şey) haline getirmek |
work (something) up into (something) v.
|
|
412 |
Phrasals |
üzerinden büyük bir hızla uçmak |
zoom over v.
|
|
Phrases |
|
413 |
Phrases |
(bir şeyin) büyük kısmı |
the best part of (something) n.
|
|
414 |
Phrases |
(bir şeyin) büyük kısmı |
the better/best part of something n.
|
|
415 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı büyük bir merhamet beslemek |
yearn over (someone or something) v.
|
|
416 |
Phrases |
(biri/bir şey) karşısında büyük bir acı duymak |
yearn over (someone or something) v.
|
|
417 |
Phrases |
'-e karşı büyük bir merhamet beslemek |
yearn over v.
|
|
418 |
Phrases |
'-in karşısında büyük bir acı duymak |
yearn over v.
|
|
419 |
Phrases |
(bir şeyin) halihazırdaki/mevcudunun büyük çoğunluğu |
the present bulk of (something) adj.
|
|
420 |
Phrases |
büyük bir üzüntüyle |
with a great sadness adv.
|
|
421 |
Phrases |
büyük bir içtenlikle |
with a great sincerity adv.
|
|
422 |
Phrases |
büyük bir törenle |
with a great ceremony adv.
|
|
423 |
Phrases |
büyük bir ihtimalle |
as likely as not expr.
|
|
424 |
Phrases |
benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım |
one small step for a man one giant leap for mankind expr.
|
|
425 |
Phrases |
büyük bir olasılıkla |
as likely as not expr.
|
|
426 |
Phrases |
bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin |
no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.
|
|
427 |
Phrases |
benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım |
that's one small step for man one giant leap for mankind expr.
|
|
428 |
Phrases |
büyük bir çoğunluğunu kızların oluşturduğu |
the vast majority of which are girls expr.
|
|
429 |
Phrases |
çok büyük bir şey |
something really big expr.
|
|
430 |
Phrases |
büyük (bir şey) yanında büyük (bir şeyi) getirir |
with great (something) comes great (something else) expr.
|
|
431 |
Phrases |
büyük (bir şey) yanında büyük (bir şeyle) gelir |
with great (something) comes great (something else) expr.
|
|
432 |
Phrases |
normalden daha büyük, ciddi, yoğun bir şey/kimse |
and a half expr.
|
|
Proverb |
|
433 |
Proverb |
büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar |
great oaks from little acorns grow v.
|
|
434 |
Proverb |
büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar |
tall oaks from little acorns grow v.
|
|
435 |
Proverb |
boyundan büyük bir çekişmeye girme |
never fight a land war in asia expr.
|
|
436 |
Proverb |
ufak bir barış büyük bir zaferden daha iyidir |
better a lean peace than a fat victory
|
|
437 |
Proverb |
başarının kıl payıyla ya da büyük bir farkla kaçırılmasının önemi yoktur |
a miss is as good as a mile
|
|
438 |
Proverb |
hacmi büyük bir şeyi küçük bir şeyin içine sığdıramazsın |
you can't get a quart into a pint pot
|
|
439 |
Proverb |
bir malın sahipliği mülkiyet hakkının en büyük delilidir |
possession is nine parts of the law
|
|
440 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz büyük resmi görür |
onlookers see most of the game
|
|
441 |
Proverb |
bir aksilik sonradan olacak daha büyük bir problemi engelleyebilir |
a stumble may prevent a fall
|
|
442 |
Proverb |
bir aksilik/engel uzun vadede daha büyük problemlerin oluşmasını engelleyebilir |
a stumble may prevent a fall
|
|
443 |
Proverb |
küçük bir problem kendi haline bırakılırsa büyük yıkımlara neden olabilir |
an ant may well destroy a whole dam
|
|
444 |
Proverb |
önemsizken çözülmeyen bir problem ileride büyük felaketlere yol açabilir |
an ant may well destroy a whole dam
|
|
445 |
Proverb |
önemsizken önüne geçilmeyen bir problem sonradan büyük bir yıkım yaratabilir |
an ant may well destroy a whole dam
|
|
446 |
Proverb |
küçük bir problem kendi haline bırakılırsa büyük yıkımlara neden olabilir |
an ant may well destroy a whole dam
|
|
447 |
Proverb |
önemsizken çözülmeyen bir problem ileride büyük felaketlere yol açabilir |
an ant may well destroy a whole dam
|
|
448 |
Proverb |
önemsizken önüne geçilmeyen bir problem sonradan büyük bir yıkım yaratabilir |
an ant may well destroy a whole dam
|
|
449 |
Proverb |
büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar |
great oaks from little acorns grow
|
|
450 |
Proverb |
büyük ve başarılı şirketler, kuruluşlar bazen çok mütevazı bir şekilde başlar |
tall oaks from little acorns grow
|
|
451 |
Proverb |
boyundan büyük bir çekişmeye girme |
never start a land war in asia
|
|
Colloquial |
|
452 |
Colloquial |
(avustralya) melbourne merkezli büyük bir piyango |
tatt's n.
|
|
453 |
Colloquial |
(avustralya) melbourne merkezli büyük bir piyango |
tatt's n.
|
|
454 |
Colloquial |
(avustralya) melbourne merkezli büyük bir piyango |
tatt's n.
|
|
455 |
Colloquial |
büyük bir miktar |
acres n.
|
|
456 |
Colloquial |
büyük bir tekme |
a kick in the teeth n.
|
|
457 |
Colloquial |
büyük bir tokat |
a kick in the teeth n.
|
|
458 |
Colloquial |
büyük bir darbe |
a kick in the teeth n.
|
|
459 |
Colloquial |
büyük bir adım |
big jump n.
|
|
460 |
Colloquial |
büyük bir sıçrama |
big jump n.
|
|
461 |
Colloquial |
büyük bir değişiklik |
big jump n.
|
|
462 |
Colloquial |
büyük mutlu bir aile |
one big happy family n.
|
|
463 |
Colloquial |
çok büyük bir pay |
benjamin's mess n.
|
|
464 |
Colloquial |
çok büyük bir pay |
benjamin's portion n.
|
|
465 |
Colloquial |
artık büyük bir çocuk olma |
big boy n.
|
|
466 |
Colloquial |
(güç ve etki açısından bir gruptaki) büyükler/büyük adamlar |
big boy n.
|
|
467 |
Colloquial |
büyük bir çoğunluk |
for the most part n.
|
|
468 |
Colloquial |
büyük bir adım |
a big step n.
|
|
469 |
Colloquial |
büyük bir utanç kaynağı |
a huge embarrassment n.
|
|
470 |
Colloquial |
büyük bir hikaye |
a big story n.
|
|
471 |
Colloquial |
büyük bir striptizci hayranı |
a big fan of strippers n.
|
|
472 |
Colloquial |
büyük bir fırsat |
a great opportunity n.
|
|
473 |
Colloquial |
büyük bir darbe |
a big blow n.
|
|
474 |
Colloquial |
bir şeyin büyük bir kısmı |
one's better part n.
|
|
475 |
Colloquial |
büyük bir çıkış/atılım |
a big break n.
|
|
476 |
Colloquial |
büyük bir hayran |
a big fan n.
|
|
477 |
Colloquial |
büyük bir hayran |
a huge fan n.
|
|
478 |
Colloquial |
büyük bir adım |
a great step n.
|
|
479 |
Colloquial |
büyük bir ipotek |
a hell of a mortgage n.
|
|
480 |
Colloquial |
büyük bir iş |
a big job n.
|
|
481 |
Colloquial |
büyük bir başarı |
a great success n.
|
|
482 |
Colloquial |
günün büyük bir kısmı |
most part of the day n.
|
|
483 |
Colloquial |
hayatımızın büyük bir parçası |
a big part of our lives n.
|
|
484 |
Colloquial |
hayatımın büyük bir parçası |
a big part of my life n.
|
|
485 |
Colloquial |
hayatımızın büyük bir parçası |
a great part of our lives n.
|
|
486 |
Colloquial |
hayatımın büyük bir parçası |
a great part of my life n.
|
|
487 |
Colloquial |
kendisinden en az yedi yaş büyük bir kadınla çıkan erkek |
man-cub n.
|
|
488 |
Colloquial |
tünel kulak pirsingi (kulak memesinde büyük bir delik oluşturan silindir şeklinde pirsing) |
ear tunnel n.
|
|
489 |
Colloquial |
büyük/kocaman mutlu bir topluluk |
one big happy family n.
|
|
490 |
Colloquial |
büyük/kocaman mutlu bir grup |
one big happy family n.
|
|
491 |
Colloquial |
büyük/kocaman mutlu bir aile gibi |
one big happy family n.
|
|
492 |
Colloquial |
büyük bir başarı |
dizzy heights [uk] n.
|
|
493 |
Colloquial |
büyük bir başarı |
dizzying heights n.
|
|
494 |
Colloquial |
sporda bir yılda gerçekleşen tüm büyük şampiyonlukları/turnuvaları kazanma (özellikle tenis ve golfte) |
grand slam n.
|
|
495 |
Colloquial |
büyük bir yalan |
lollapalooza n.
|
|
496 |
Colloquial |
büyük bir elveda partisi |
a big send-off n.
|
|
497 |
Colloquial |
büyük bir veda partisi |
a big send-off n.
|
|
498 |
Colloquial |
büyük bir uğurlama partisi |
a big send-off n.
|
|
499 |
Colloquial |
büyük bir güle güle partisi |
a big send-off n.
|
|
500 |
Colloquial |
(bir şeye) büyük/yoğun talep |
a rush on (something) n.
|
|