Turc - Anglais
Turc - Anglais
Allemand - Anglais
Français - Anglais
Espagnol - Anglais
Anglais Synonymes
Synonymes
A propos de nous
Outils
Ressources
Contact
Ouvrir session / Souscrivez-vous
Éteindre les lumières
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonymes
Outils
A propos de nous
Ressources
Contact
Ouvrir session / Souscrivez-vous
EN-TR
Turc - Anglais
Allemand - Anglais
Espagnol - Anglais
Français - Anglais
Anglais Synonymes
Turc - Anglais
Français - Anglais
Espagnol - Anglais
Allemand - Anglais
Historique
deal
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Sens de
"deal"
dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 68 résultat(s)
Catégorie
Anglais
Turc
Common Usage
1
Common Usage
deal
n.
anlaşma
2
Common Usage
deal
n.
oyun kağıtlarını dağıtma
3
Common Usage
deal
v.
davranmak
4
Common Usage
deal
v.
iş yapmak
5
Common Usage
deal
v.
(bir sorunla) ilgilenmek
6
Common Usage
deal
v.
dağıtmak
7
Common Usage
deal
v.
ilgilenmek
General
8
General
deal
n.
tüccar
9
General
deal
n.
muamele
10
General
deal
n.
mukavele
11
General
deal
n.
miktar
12
General
deal
n.
kağıt dağıtma
13
General
deal
n.
çam tahtası
14
General
deal
n.
yöntem
15
General
deal
n.
tacir
16
General
deal
n.
daha da fazla olma
17
General
deal
n.
iskambil kağıtlarını dağıtma
18
General
deal
n.
davranış
19
General
deal
n.
alışveriş
20
General
deal
n.
çam kalas
21
General
deal
n.
iş
22
General
deal
n.
pay
23
General
deal
n.
pazarlık
24
General
deal
n.
hisse
25
General
deal
n.
çam kerestesi
26
General
deal
n.
çok sayıda olan şey
27
General
deal
n.
büyük miktar
28
General
deal
n.
büyük ölçü
29
General
deal
n.
büyük oran
30
General
deal
n.
tedavi
31
General
deal
n.
(oyun) kağıt dağıtma
32
General
deal
v.
değinmek
33
General
deal
v.
uyuşturucu işi yapmak
34
General
deal
v.
vermek
35
General
deal
v.
kağıt dağıtmak
36
General
deal
v.
yerleştirmek
37
General
deal
v.
oyun kağıdı dağıtmak
38
General
deal
v.
vurmak
39
General
deal
v.
meşgul olmak
40
General
deal
v.
dağıtmak (iskambil kağıtlarını)
41
General
deal
v.
ele almak
42
General
deal
v.
alışveriş etmek
43
General
deal
v.
paylaştırmak
44
General
deal
v.
hakkından gelmek
45
General
deal
v.
bölmek
46
General
deal
v.
satmak
47
General
deal
v.
ticaret yapmak
48
General
deal
v.
uğraşmak
49
General
deal
v.
kağıtları dağıtmak
50
General
deal
v.
uyuşturucu satmak
Irregular Verb
51
Irregular Verb
deal
v.
dealt - dealt
Colloquial
52
Colloquial
deal
expr.
nefis bir olay!
53
Colloquial
deal
expr.
tamam
Trade/Economic
54
Trade/Economic
deal
n.
alışveriş
55
Trade/Economic
deal
n.
dağıtım
56
Trade/Economic
deal
n.
fiyat (belirli bir ürün sınıfı için özel uygulanan)
57
Trade/Economic
deal
n.
iş
58
Trade/Economic
deal
n.
pazarlık
59
Trade/Economic
deal
n.
ticaret
60
Trade/Economic
deal
v.
iştigal etmek
61
Trade/Economic
deal
v.
iş yapmak
62
Trade/Economic
deal
v.
ticaret yapmak
Politics
63
Politics
deal
n.
anlaşma
64
Politics
deal
n.
sözleşme
Computer
65
Computer
deal
expr.
dağıt
Geography
66
Geography
deal
n.
new jersey eyaletinde yerleşim yeri
67
Geography
deal
n.
ingiltere'de yerleşim yeri
Basketball
68
Basketball
deal
n.
hücum sahasında oyuncuların pas yapması
Sens de
"deal"
avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)
Catégorie
Anglais
Turc
General
1
General
big deal
n.
büyük iş
2
General
no big deal
n.
önemsiz şey
3
General
a great deal of money
n.
çok para
4
General
big deal
n.
büyük mesele
5
General
good deal
n.
iyi el
6
General
big deal
n.
çok önemli
7
General
great deal
n.
çok şey
8
General
square deal
n.
insaflı davranış
9
General
fair deal
n.
dürüst pazarlık
10
General
square deal
n.
dürüst pazarlık
11
General
someone with a great deal of experience
n.
feleğin çemberinden geçmiş
12
General
a big deal
n.
büyük marifet
13
General
deal at arm's length with someone
n.
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
14
General
unfair deal
n.
üçkağıt
15
General
unfair deal
n.
haksız muamele
16
General
unfair deal
n.
kazık (yeme)
17
General
same deal as before
n.
önceki anlaşmanın aynısı
18
General
last minute deal
n.
son dakika anlaşması
19
General
negotiated deal
n.
müzakere edilerek varılan anlaşma
20
General
two-for-one deal
n.
bir alana bir bedava
21
General
binding deal
n.
bağlayıcı anlaşma
22
General
attempt to deal
n.
anlaşma girişimi
23
General
new deal
n.
yeniden değerlendirme
24
General
good deal
n.
birçok
25
General
great deal
n.
büyük miktar
26
General
great deal
n.
çok sayı
27
General
package deal
n.
anlaşma paketi ile sağlanan hizmet ve ürünler
28
General
package deal
n.
teklif veya aday kabulünün bir diğerinin kabulüne dayandırılması
29
General
four-deal bridge
n.
dört el oynanan bir briç çeşidi
30
General
deal with something
v.
ilgili olmak
31
General
do a deal
v.
anlaşma sağlamak
32
General
strike a deal
v.
anlaşma yapmak
33
General
deal with
v.
baş etmek
34
General
give to deal
v.
indirmek
35
General
deal with the matter
v.
konuyla ilgilenmek
36
General
give someone a raw deal
v.
birine haksızlık etmek
37
General
deal with
v.
üstesinden gelmek
38
General
deal with
v.
müşterisi olmak
39
General
make a deal
v.
uzlaşmak
40
General
make a deal
v.
anlaşma gerçekleştirmek
41
General
make a deal
v.
kontrat yapmak
42
General
deal a blow
v.
geçirmek
43
General
deal something out
v.
paylaştırmak
44
General
close the deal
v.
anlaşmaya varmak
45
General
deal with
v.
ile alışveriş etmek
46
General
make a deal
v.
anlaşma sağlamak
47
General
deal in
v.
ticareti yapmak
48
General
deal in something
v.
ticareti yapmak
49
General
deal with
v.
halletmek
50
General
deal with something
v.
hakkında olmak
51
General
deal with
v.
hakkından gelmek
52
General
deal out
v.
dağıtmak
53
General
deal somebody a blow
v.
oturtmak
54
General
make a deal
v.
anlaşma yapmak
55
General
do a deal
v.
anlaşma gerçekleştirmek
56
General
make a great deal of noise
v.
patırtı etmek
57
General
do a deal
v.
anlaşmaya bağlamak
58
General
make a deal
v.
anlaşmaya bağlamak
59
General
deal in something
v.
alıp satmak
60
General
deal a blow to
v.
darbe indirmek
61
General
deal with
v.
uğraşmak
62
General
deal with
v.
gerekeni yapıp üstesinden gelmek
63
General
deal with
v.
ile ilgilenmek
64
General
pull a fast deal
v.
hileli iş yapmak
65
General
deal a blow at somebody
v.
yumruk atmak
66
General
deal somebody a blow
v.
yumruk atmak
67
General
attract a great deal of attention
v.
yoğun ilgi görmek
68
General
deal with a (subject/matter) entirely
v.
bütün olarak ele almak
69
General
turn it into a big deal
v.
problem haline getirmek
70
General
make a big deal out of something
v.
sorun haline getirmek
71
General
turn it into a big deal
v.
sorun haline getirmek
72
General
make a big deal out of something
v.
problem haline getirmek
73
General
deal in small wares
v.
tuhafiyecilik yapmak
74
General
deal with a customer
v.
bir müşteriyle ilgilenmek
75
General
deal with a customer
v.
müşteriyle ilgilenmek
76
General
make a deal with
v.
ile anlaşmak
77
General
deal major blow
v.
büyük darbe vurmak
78
General
deal death blow
v.
büyük darbe vurmak
79
General
deal big blow
v.
büyük darbe vurmak
80
General
deal major blow
v.
ağır darbe indirmek
81
General
deal big blow
v.
ağır darbe indirmek
82
General
deal great blow
v.
ağır darbe indirmek
83
General
deal in
v.
alıp satmak
84
General
deal with
v.
alışveriş yapmak
85
General
deal with
v.
iş yapmak
86
General
deal with
v.
ticaret yapmak
87
General
deal with someone personally
v.
özel olarak ilgilenmek
88
General
deal with someone privately
v.
özel olarak ilgilenmek
89
General
deal with
v.
-e değinmek
90
General
deal with
v.
-i idare etmek
91
General
deal at arm's length with somebody
v.
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
92
General
deal at arm's length with someone
v.
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
93
General
deal in goods
v.
sağlam addedilmek
94
General
make a deal with
v.
karşılıklı anlaşmaya varmak
95
General
attract a great deal of attention
v.
çok dikkat çekmek
96
General
close a deal
v.
işi bitirmek
97
General
close a deal
v.
anlaşmaya varmak
98
General
reach a deal
v.
anlaşmaya varmak
99
General
deal in commodities
v.
mal ticareti yapmak
100
General
deal in
v.
meşgul olmak
101
General
deal with
v.
hesap görmek
102
General
deal by
v.
muamele etmek
103
General
deal in options
v.
primli işler yapmak
104
General
deal with the crisis in his own way
v.
krizle kendi yöntemiyle baş etmek
105
General
deal with the crisis in his own way
v.
krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
106
General
make some sort of deal to get it back
v.
geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak
107
General
receive a great deal of attention
v.
büyük ilgi görmek
108
General
extend the deal
v.
sözleşmeyi uzatmak
109
General
extend the deal
v.
kontratı uzatmak
110
General
deal with what happens
v.
ne olursa olsun gerekeni yapıp hakkından gelmek
111
General
deal with what happens
v.
olanla başa çıkmak
112
General
have a deal
v.
anlaşmak
113
General
try to get a deal on something
v.
ucuza kapatmaya çalışmak
114
General
deal with
v.
muhatap olmak
115
General
ask for a deal
v.
fiyatta indirim istemek
116
General
settle on a deal
v.
bir anlaşmaya varmak
117
General
deal with something
v.
biri şeyin hakkından, üstesinden gelmek
118
General
deal in futures
v.
malların gelecekteki değeri hakkında spekülasyon yapmak
119
General
deal with a problem
v.
bir problemle uğraşmak
120
General
deal with the problem from many aspects
v.
konuyu çeşitli açılardan ele almak
121
General
a good deal of
adj.
epey
122
General
a great deal of
adj.
pek çok
123
General
a great deal of
adj.
epey
124
General
great deal of
adj.
çok miktarda
125
General
a good deal of
adj.
birçok
126
General
deal-prone
adj.
anlaşma eğilimli
127
General
a great deal
adv.
bir hayli
128
General
a great deal
adv.
pek çok
129
General
a great deal
adv.
çok
130
General
a deal too much
adv.
fazlaca
131
General
a good deal
adv.
çok
132
General
a good deal
adv.
pek çok
133
General
a good deal
adv.
bir hayli
134
General
a great deal
adv.
hayli
135
General
a good deal
adv.
hayli
136
General
a good deal
adv.
birçok
137
General
big deal!
interj.
hıh
Phrasals
138
Phrasals
deal by
v.
davranmak
139
Phrasals
deal in
v.
uygulamak
140
Phrasals
deal (one) in
v.
(birini) bir işe, projeye katmak
141
Phrasals
deal (one) into (something)
v.
(birini bir işe, projeye) katmak
142
Phrasals
deal someone into something
v.
kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
143
Phrasals
deal someone into something
v.
birini bir şeye dahil olmak
144
Phrasals
deal someone into something
v.
birini bir işe, projeye katmak
145
Phrasals
deal someone in
v.
kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
146
Phrasals
deal someone in
v.
birini bir şeye dahil olmak
147
Phrasals
deal someone in
v.
birini bir işe, projeye katmak
148
Phrasals
deal someone out of something
v.
kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
149
Phrasals
deal someone out of something
v.
birini bir şeyden çıkarmak
150
Phrasals
deal someone out
v.
kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
151
Phrasals
deal someone out
v.
birini bir şeyden çıkarmak
152
Phrasals
deal (one) in
v.
(birini) dahil etmek
153
Phrasals
deal (one) into (something)
v.
(birini bir şeye) dahil etmek
154
Phrasals
deal someone into something
v.
birini bir şeye dahil etmek
155
Phrasals
deal (one) out of (something)
v.
(birini bir şeyden) çıkarmak
156
Phrasals
deal (one) out of (something)
v.
(birini bir şeyden) dışlamak
157
Phrasals
deal (one) out of (something)
v.
(birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak
158
Phrasals
deal (one) out of (something)
v.
(birini bir şeye) dahil etmemek
159
Phrasals
deal (one) out of (something)
v.
(birini/bir şeyi) atmak
160
Phrasals
deal (one) out of (something)
v.
(birini/bir şeyi) saymamak
161
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şey) ticareti yapmak
162
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şey) alıp satmak
163
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şey) işi yapmak
164
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şeye) odaklanmak
165
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şeyi) içermek
166
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şeyi) kapsamak
167
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şeyi) kapsamına dahil etmek
168
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şey) ile haşır neşir olmak
169
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şey) ile çalışmak
170
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şeye) dayandırmak
171
Phrasals
deal in (something)
v.
(bir şey) üzerinden iş yapmak
172
Phrasals
deal into
v.
-e dahil etmek
173
Phrasals
deal into
v.
-e katmak
174
Phrasals
deal out
v.
çıkarmak
175
Phrasals
deal out
v.
dışlamak
176
Phrasals
deal out
v.
dışında bırakmak/tutmak
177
Phrasals
deal out
v.
dahil etmemek
178
Phrasals
deal out
v.
atmak
179
Phrasals
deal out
v.
saymamak
180
Phrasals
deal out of
v.
çıkarmak
181
Phrasals
deal out of
v.
dışlamak
182
Phrasals
deal out of
v.
dışında bırakmak/tutmak
183
Phrasals
deal out of
v.
dahil etmemek
184
Phrasals
deal out of
v.
atmak
185
Phrasals
deal out of
v.
saymamak
186
Phrasals
deal out of
v.
es geçmek
187
Phrasals
deal with
v.
ile ilgili olmak
188
Phrasals
deal with
v.
ile ilgilenmek
189
Phrasals
deal with
v.
hakkında olmak
190
Phrasals
deal with (someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) başa çıkmak
191
Phrasals
deal with (someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) baş etmek
192
Phrasals
deal with (someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) ilgilenmek
193
Phrasals
deal with (someone or something)
v.
(birini/bir şeyi) idare etmek
194
Phrasals
deal with (someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) icabına bakmak
195
Phrasals
deal with (someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) iş yapmak
196
Phrasals
deal with (someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) iş yürütmek
197
Phrasals
deal with (something)
v.
(bir şeye) odaklanmak
198
Phrasals
deal with (something)
v.
(bir şeyi) içermek
199
Phrasals
deal with (something)
v.
(bir şeyi) kapsamak
200
Phrasals
deal with (something)
v.
(bir şeyi) kapsamına dahil etmek
201
Phrasals
deal with (someone)
v.
(biriyle) ilgilenmek
202
Phrasals
deal with (someone)
v.
(birine bir şekilde) davranmak
Phrases
203
Phrases
that is a deal
expr.
anlaştık
204
Phrases
that is a deal
expr.
mutabıkız
Colloquial
205
Colloquial
the deal
n.
sorun
206
Colloquial
the deal
n.
durum
207
Colloquial
good deal
n.
iyi
208
Colloquial
a raw deal
n.
sert muamele
209
Colloquial
good deal
n.
çok iyi olur
210
Colloquial
a raw deal
n.
haksız muamele
211
Colloquial
good deal
n.
süper olur
212
Colloquial
deal breaker
n.
anlaşmayı bozan/ihlal eden/çiğneyen durum
213
Colloquial
peace deal
n.
barış anlaşması
214
Colloquial
big deal
n.
büyük marifet
215
Colloquial
deal breaker
n.
bir ilişkinin bozulmasına sebebiyet veren neden
216
Colloquial
dirty deal
n.
haksız muamele
217
Colloquial
a raw deal
n.
haksız ve kötü davranış
218
Colloquial
a sweet deal
n.
iyi bir anlaşma
219
Colloquial
dirty deal
n.
kazık (yeme)
220
Colloquial
dirty deal
n.
kazık yeme
221
Colloquial
sale deal
n.
satış anlaşması
222
Colloquial
a done deal
n.
son karar
223
Colloquial
shady deal
n.
şaibeli iş/işlem
224
Colloquial
dirty deal
n.
üçkağıt
225
Colloquial
the real deal
n.
esas mevzu
226
Colloquial
the real deal
n.
temel mesele
227
Colloquial
the real deal
n.
bir meselenin iç yüzü
228
Colloquial
the real deal
n.
hakiki
229
Colloquial
the real deal
n.
gerçek
230
Colloquial
the real deal
n.
sahici
231
Colloquial
the real deal
n.
harbi
232
Colloquial
dodgy deal [uk]
n.
şaibeli anlaşma
233
Colloquial
dodgy deal [uk]
n.
alavere dalavereli iş
234
Colloquial
the real deal
n.
fos çıkmayacak şey
235
Colloquial
leave a great deal to be desired
v.
çok yetersiz olmak
236
Colloquial
leave a great deal to be desired
v.
hiç doyurucu olmamak
237
Colloquial
get a good deal
v.
(bir ürünü) indirimli fiyattan bulmak ve almak
238
Colloquial
close a/the deal
v.
anlaşmak
239
Colloquial
close a/the deal
v.
anlaşmaya varmak
240
Colloquial
close a/the deal
v.
işi bitirmek
241
Colloquial
big–deal
adj.
son derece önemli
242
Colloquial
big–deal
adj.
oldukça popüler
243
Colloquial
big–deal
adj.
dikkate şayan
244
Colloquial
deal!
interj.
harika!
245
Colloquial
big deal!
expr.
aman ne önemli!
246
Colloquial
deal!
expr.
çok iyi!
247
Colloquial
no deal
expr.
hayır
248
Colloquial
no deal
expr.
olmaz
249
Colloquial
no deal
expr.
kabul etmiyorum
250
Colloquial
what's your deal?
expr.
neyin peşindesin?
251
Colloquial
big deal
expr.
ne farkeder ki
252
Colloquial
big deal
expr.
o da bir şey mi; ne olacak yani
253
Colloquial
like it's such a big deal!
expr.
sanki çok önemliymiş gibi!
254
Colloquial
like it's such a big deal!
expr.
sanki çok büyük bir meseleymiş gibi!
255
Colloquial
you deal with it
expr.
sen uğraş
256
Colloquial
you deal with it
expr.
al kendin uğraş
257
Colloquial
you deal with it
expr.
sen hallet
258
Colloquial
nbd (no big deal)
expr.
abartmaya değmez
259
Colloquial
deal!
exclam.
anlaştık!
260
Colloquial
good deal!
exclam.
güzel!
261
Colloquial
good deal!
exclam.
harika!
Idioms
262
Idioms
a rough deal
n.
sert muamele
263
Idioms
a rough deal
n.
haksız muamele
264
Idioms
wheel and deal
n.
alavere dalavere
265
Idioms
fair deal
n.
adil anlaşma
266
Idioms
square deal
n.
adil anlaşma
267
Idioms
a raw deal
n.
haksız muamele
268
Idioms
fair deal
n.
insaflı davranış
269
Idioms
square deal
n.
insaflı davranış
270
Idioms
big deal
n.
kodaman
271
Idioms
big deal
n.
önemli kimse
272
Idioms
big deal/shot
n.
sözü sayılan
273
Idioms
big deal/shot
n.
sözü geçen
274
Idioms
a rough deal
n.
haksız müdahale
275
Idioms
a rough deal
n.
sert müdahale
276
Idioms
a rough deal
n.
kötü muamele
277
Idioms
a rough deal
n.
hüsran
278
Idioms
a raw deal
n.
haksız müdahale
279
Idioms
a raw deal
n.
sert müdahale
280
Idioms
a raw deal
n.
kötü muamele
281
Idioms
a raw deal
n.
hüsran
282
Idioms
back-room deal
n.
kapalı kapılar ardında yapılan anlaşma
283
Idioms
a done deal
n.
karara bağlanmış şey
284
Idioms
a done deal
n.
sonuçlanmış anlaşma
285
Idioms
a done deal
n.
kesinlik kazanmış anlaşma
286
Idioms
a done deal
n.
bitmiş iş
287
Idioms
a done deal
n.
tamamlanmış iş
288
Idioms
a fair deal
n.
adil muamele
289
Idioms
a fair deal
n.
eşit muamele
290
Idioms
a fair deal
n.
adil bir anlaşma
291
Idioms
a fair deal
n.
dürüst bir pazarlık
292
Idioms
a raw deal
n.
haksız muamele
293
Idioms
a raw deal
n.
kötü muamele
294
Idioms
a rough deal
n.
haksız muamele
295
Idioms
a rough deal
n.
kötü muamele
296
Idioms
a square deal
n.
adil bir pazarlık
297
Idioms
a square deal
n.
adil bir anlaşma
298
Idioms
a square deal
n.
adil/eşit muamele
299
Idioms
a square deal
n.
eşit şartlarda bir anlaşma/pazarlık
300
Idioms
big deal
n.
büyük bir olay
301
Idioms
big deal
n.
önemli bir olay
302
Idioms
dicey deal
n.
riskli anlaşma
303
Idioms
dicey deal
n.
riskli durum
304
Idioms
dicey deal
n.
tehlike arz eden durum/anlaşma
305
Idioms
done deal
n.
kesinlik kazanmış anlaşma
306
Idioms
done deal
n.
sonuçlanmış anlaşma
307
Idioms
done deal
n.
karara bağlanmış şey
308
Idioms
done deal
n.
iptal edilemez anlaşma
309
Idioms
done deal
n.
feshedilemez anlaşma
310
Idioms
sweet deal
n.
yararlı/faydalı düzenleme
311
Idioms
sweet deal
n.
yararlı/faydalı anlaşma
312
Idioms
sweet deal
n.
karlı anlaşma
313
Idioms
sweet deal
n.
iyi pazarlık
314
Idioms
sweet deal
n.
iyi alışveriş
315
Idioms
sweet deal
n.
karlı alışveriş
316
Idioms
sweet deal
n.
güzel/hoş davranış
317
Idioms
sweet deal
n.
iyi iş
318
Idioms
sweet deal
n.
güzel fırsat
319
Idioms
set a great deal by (someone or something)
v.
(birini/bir şeyi) çok önemsemek
320
Idioms
set a great deal by (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) çok değer vermek
321
Idioms
set a great deal by
v.
(birini/bir şeyi) çok önemsemek
322
Idioms
set a great deal by
v.
(birine/bir şeye) çok değer vermek
323
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
324
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
325
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
326
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
327
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
328
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
329
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
330
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
331
Idioms
to give a square deal
v.
adil davranmak
332
Idioms
sweeten up the deal
v.
anlaşma koşullarını gevşetmek
333
Idioms
cut a deal
v.
anlaşma sağlamak
334
Idioms
close a deal with
v.
anlaşma sağlamak
335
Idioms
cut a deal
v.
anlaşma yapmak
336
Idioms
close a deal with
v.
anlaşma yapmak
337
Idioms
go back on the deal
v.
anlaşmada geri adım atmak
338
Idioms
go back on the deal
v.
anlaşmadan caymak
339
Idioms
cut a deal
v.
anlaşmaya varmak
340
Idioms
close a deal with
v.
anlaşmaya varmak
341
Idioms
seal the deal
v.
anlaşmayı kapatmak
342
Idioms
clinch the deal
v.
anlaşmayı sağlamak
343
Idioms
make a big deal about something
v.
bir şeyi gereğinden fazla abartmak
344
Idioms
make a big deal about something
v.
bir şeyi fazla abartmak
345
Idioms
deal something a death blow
v.
büyük darbe indirmek
346
Idioms
deal something a death blow
v.
bitirici darbeyi vurmak
347
Idioms
make a big deal about something
v.
bir şeyi gereğinden fazla büyütmek
348
Idioms
get a raw deal
v.
haksızlığa uğramak
349
Idioms
get a raw deal
v.
haksızlık edilmek
350
Idioms
have a great deal of trouble
v.
emek vermek
351
Idioms
think a great deal of someone
v.
hakkında iyi/olumlu düşünmek
352
Idioms
sweeten up the deal
v.
işi/pazarlığı cazipleştirmek
353
Idioms
deal the race card
v.
ırk kozunu oynamak/kullanmak
354
Idioms
think a great deal of someone
v.
iyi gözle bakmak
355
Idioms
close the deal
v.
işi bitirmek
356
Idioms
seal the deal
v.
işi bitirmek
357
Idioms
seal the deal
v.
işi pişirmek
358
Idioms
seal the deal
v.
işi sonlandırmak
359
Idioms
deal the race card
v.
ırk kozunu kullanmak
360
Idioms
sweeten up the deal
v.
koşulları çekici/cazip hale getirmek
361
Idioms
not to make a big deal out of it
v.
mesele etmemek
362
Idioms
not to make a big deal out of it
v.
sorun etmemek
363
Idioms
not to make a big deal out of it
v.
problem etmemek
364
Idioms
deal something a death blow
v.
son darbeyi vurmak
365
Idioms
make a big deal out of something
v.
pireyi deve yapmak
366
Idioms
think a great deal of someone
v.
takdir etmek
367
Idioms
strike a deal
v.
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak
368
Idioms
strike a deal
v.
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak
369
Idioms
have a great deal of trouble
v.
zahmet vermek
370
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek
371
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(birinin veya bir şeyin) gerçek yüzünü açığa çıkarmak
372
Idioms
set a great deal by (someone or something) [obsolete]
v.
(birini ya da bir şeyi) yüksek bir mertebeye yerleştirmek
373
Idioms
set a great deal by (someone or something) [obsolete]
v.
(birine ya da bir şeye) çok büyük önem vermek
374
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek
375
Idioms
say a great deal about (someone or something)
v.
(biri veya bir konu hakkında) birçok şeyi açığa vurmak
376
Idioms
deal a final blow
v.
son darbeyi indirmek
377
Idioms
blow a deal
v.
anlaşmayı bozmak
378
Idioms
blow a deal
v.
anlaşmayı mahvetmek
379
Idioms
blow a deal
v.
anlaşmayı berbat etmek
380
Idioms
blow a deal
v.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
381
Idioms
blow the deal
v.
anlaşmayı bozmak
382
Idioms
blow the deal
v.
anlaşmayı mahvetmek
383
Idioms
blow the deal
v.
anlaşmayı berbat etmek
384
Idioms
blow the deal
v.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
385
Idioms
deal (someone or something) a blow
v.
(birine/bir şeye) büyük zarar vermek
386
Idioms
deal (someone or something) a blow
v.
(birine/bir şeye) zarar vermek
387
Idioms
deal (someone or something) a blow
v.
(birini/bir şeyi) olumsuz etkilemek
388
Idioms
deal (someone or something) a blow
v.
(birini/bir şeyi) kötü etkilemek
389
Idioms
deal (someone or something) a blow
v.
(birini/bir şeyi) yerle bir etmek
390
Idioms
deal (someone or something) a blow
v.
(birine/bir şeye) büyük bir darbe vurmak
391
Idioms
deal a death blow
v.
ölümcül bir darbe vurmak
392
Idioms
deal a death blow
v.
öldürücü bir darbe vurmak
393
Idioms
deal a death blow
v.
öldüren bir darbe vurmak
394
Idioms
deal a death blow
v.
öldüren darbeyi vurmak
395
Idioms
deal a death blow
v.
büyük darbe indirmek
396
Idioms
deal a death blow
v.
bitirici darbeyi vurmak
397
Idioms
deal a death blow
v.
son darbeyi vurmak
398
Idioms
deal somebody/something a blow
v.
birine/bir şeye büyük zarar vermek
399
Idioms
deal somebody/something a blow
v.
birine/bir şeye zarar vermek
400
Idioms
deal somebody/something a blow
v.
birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
401
Idioms
deal somebody/something a blow
v.
birini/bir şeyi kötü etkilemek
402
Idioms
deal somebody/something a blow
v.
birini/bir şeyi yerle bir etmek
403
Idioms
deal somebody/something a blow
v.
birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
404
Idioms
deal a blow to somebody/something
v.
birine/bir şeye büyük zarar vermek
405
Idioms
deal a blow to somebody/something
v.
birine/bir şeye zarar vermek
406
Idioms
deal a blow to somebody/something
v.
birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
407
Idioms
deal a blow to somebody/something
v.
birini/bir şeyi kötü etkilemek
408
Idioms
deal a blow to somebody/something
v.
birini/bir şeyi yerle bir etmek
409
Idioms
deal a blow to somebody/something
v.
birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
410
Idioms
deal a hand
v.
kartları dağıtmak
411
Idioms
deal a hand
v.
elin kartlarını dağıtmak
412
Idioms
deal a hand
v.
(hayat) kısmet etmek
413
Idioms
deal a hand
v.
(hayat) kaderini çizmek
414
Idioms
deal a hand
v.
(hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
415
Idioms
deal the hand
v.
kartları dağıtmak
416
Idioms
deal the hand
v.
elin kartlarını dağıtmak
417
Idioms
deal the hand
v.
(hayat) kısmet etmek
418
Idioms
deal the hand
v.
(hayat) kaderini çizmek
419
Idioms
deal the hand
v.
(hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
420
Idioms
make a deal (with one)
v.
(biriyle) anlaşmak
421
Idioms
make a deal (with one)
v.
(biriyle) anlaşmaya varmak
422
Idioms
make a deal (with one)
v.
(biriyle) mutabakat sağlamak
423
Idioms
make a deal (with one)
v.
(biriyle) uzlaşmak
424
Idioms
sweeten the deal
v.
anlaşma koşullarını gevşetmek
425
Idioms
sweeten the deal
v.
işi/pazarlığı cazipleştirmek
426
Idioms
sweeten the deal
v.
koşulları çekici/cazip hale getirmek
427
Idioms
think a great deal of (someone or something)
v.
(biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek
428
Idioms
think a great deal of (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
429
Idioms
think a great deal of (someone or something)
v.
(birini/bir şeyi) takdir etmek
430
Idioms
a good deal
adj.
birçok
431
Idioms
a good deal
adj.
bir hayli
432
Idioms
a good deal
adj.
pek çok
433
Idioms
a good deal
adj.
epey
434
Idioms
never a deal
adv.
birazcık bile değil
435
Idioms
what's the deal
expr.
neler dönüyor?
436
Idioms
what's the deal
expr.
ne numara dönüyor?
Speaking
437
Speaking
the deal is off
n.
anlaşmadan vazgeçtiler
438
Speaking
this is a done deal
n.
bu bitmiş bir iş
439
Speaking
I thought we had a deal
expr.
anlaştık sanıyordum
440
Speaking
it's not a big deal
expr.
abartılacak bir şey değil
441
Speaking
no big deal
expr.
abartılacak bir şey değil
442
Speaking
no big deal
expr.
abartmaya değmez
443
Speaking
no big deal and no biggie
expr.
abartmaya değmez
444
Speaking
it's not that big of a deal
expr.
abartmaya gerek yok
445
Speaking
that was the deal
expr.
anlaşma buydu
446
Speaking
the deal is off
expr.
anlaşmadan vazgeçtik
447
Speaking
we had a deal
expr.
anlaşmıştık
448
Speaking
it is a deal
expr.
anlaştık
449
Speaking
it's a deal
expr.
anlaştık
450
Speaking
do we have a deal?
expr.
anlaştık mı?
451
Speaking
so we have a deal
expr.
anlaştık o halde
452
Speaking
then we have a deal
expr.
anlaştık o halde
453
Speaking
so we have a deal
expr.
anlaştık o zaman
454
Speaking
then we have a deal
expr.
anlaştık o zaman
455
Speaking
it's a deal!
expr.
anlaştık!
456
Speaking
it's not a big deal
expr.
atla deve değil
457
Speaking
how do you deal with this smell?
expr.
bu kokuya nasıl dayanıyorsun?
458
Speaking
how do you deal with that smell?
expr.
bu kokuya nasıl dayanıyorsun?
459
Speaking
what's the big deal?
expr.
bunda abartacak ne var?
460
Speaking
why did they make a big deal out of this?
expr.
bu olayı neden bu kadar büyüttüler?
461
Speaking
it's not that big of a deal
expr.
bu kadar abartılacak bir şey değil
462
Speaking
it's no big deal
expr.
büyütecek bir şey değil
463
Speaking
we had one chance to make this deal
expr.
bu anlaşmayı yapmak için tek şansımız vardı
464
Speaking
what's the deal in here?
expr.
buranın olayı nedir?
465
Speaking
I will deal with this
expr.
bununla ilgileneceğim
466
Speaking
I'll deal with that on monday
expr.
bununla pazartesi ilgileneceğim
467
Speaking
I think we can cut a deal
expr.
bence anlaşabiliriz (fiyatta vb)
468
Speaking
let's make a deal
expr.
bir anlaşma yapalım
469
Speaking
big deal
expr.
bana ne
470
Speaking
what's the big deal?
expr.
bu kadar önemli olan ne?
471
Speaking
you know the deal
expr.
bu işleri bilirsin
472
Speaking
how do you deal with this smell?
expr.
bu kokuya nasıl katlanıyorsun?
473
Speaking
I don't want to deal with it
expr.
bununla uğraşmak istemiyorum
474
Speaking
this is a deal breaker
expr.
bu anlaşmayı bozar
475
Speaking
it's not a big deal
expr.
büyütecek bir şey değil
476
Speaking
how do you deal with that smell?
expr.
bu kokuya nasıl katlanıyorsun?
477
Speaking
what's the big deal?
expr.
bunda bu kadar büyütecek ne var?
478
Speaking
you know the deal
expr.
bu işler nasıl olur/yürür bilirsin
479
Speaking
what's the big deal?
expr.
bunda bu kadar abartacak ne var?
480
Speaking
cut for deal
expr.
desteyi kes
481
Speaking
no big deal
expr.
gözünde büyütmeye değmez
482
Speaking
don't make a big deal out of everything!
expr.
her şeyi sorun haline getirme!
483
Speaking
no big deal and no biggie
expr.
gözünde büyütmeye değmez
484
Speaking
then we have a deal
expr.
o halde anlaştık
485
Speaking
it's not that big of a deal
expr.
o kadar abartılacak bir şey değil
486
Speaking
what's the big deal?
expr.
ne yaptığını sanıyorsun sen?
487
Speaking
no big deal
expr.
lafı bile olmaz
488
Speaking
I thought it was a done deal
expr.
o iş tamam sanıyordum
489
Speaking
it's not a big deal
expr.
önemli bir şey değil
490
Speaking
what's the big deal?
expr.
kafanda ne tilkiler dolanıyor?
491
Speaking
what's the big deal?
expr.
ne var bunda bu kadar büyütecek?
492
Speaking
here's the deal
expr.
olay şöyle
493
Speaking
deal breaker
expr.
oyunbozan/engel durum
494
Speaking
what's his/her deal?
expr.
onun sorunu ne?
495
Speaking
what's the big deal?
expr.
neler olup bitiyor?
496
Speaking
it's no big deal
expr.
önemli bir şey değil
497
Speaking
so we have a deal
expr.
o halde anlaştık
498
Speaking
I made a deal with him
expr.
onunla bir anlaşma yaptım
499
Speaking
what's your deal?
expr.
senin olayın ne?
500
Speaking
I can't deal with you
expr.
seninle uğraşamam
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of deal
×
Term Options
Proposer une traduction/Corriger
Français Anglais Dictionnaire
Espagnol Anglais Dictionnaire
Allemand Anglais Dictionnaire
Anglais Synonymes Dictionnaire
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy