miktar - Turc Anglais Dictionnaire

miktar

Sens de "miktar" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 69 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
miktar amount n.
There are still various different opinions in this House on the appropriate amount of aid for Iraq.
Bu Mecliste Irak'a yapılacak yardımın uygun miktarı konusunda hala farklı görüşler bulunmaktadır.

More Sentences
miktar quantity n.
He consumed a large quantity of alcohol that night.
O gece çok miktarda alkol aldı.

More Sentences
miktar number n.
Factors such as age and genetics also play a role in the number of calories you burn.
Yaş ve genetik gibi faktörler de yaktığınız kalori miktarında rol oynar.

More Sentences
General
miktar quantities n.
Providing the quantities and quality needed therefore represents a real challenge.
Bu nedenle ihtiyaç duyulan miktar ve kalitenin sağlanması gerçek bir zorluk teşkil etmektedir.

More Sentences
miktar number n.
During sleep, your weight and how many hours you sleep determine the number of calories your body will burn.
Uyku sırasında kilonuz ve kaç saat uyuduğunuz vücudunuzun yakacağı kalori miktarını belirler.

More Sentences
miktar body n.
There is some rust in the body of the lorry.
Kamyonun gövdesinde bir miktar pas var.

More Sentences
miktar measure n.
They resulted in a measure of progress, but also in many regrets.
Bu toplantılar bir miktar ilerleme ve aynı zamanda birçok pişmanlıkla sonuçlandı.

More Sentences
miktar ration n.
Since I am on a diet, a ration of bacon will be enough for my breakfast.
Diyette olduğum için kahvaltıda bir miktar domuz pastırması yeterli olacaktır.

More Sentences
miktar content n.
Sugar content in orange juice is too high for a diabetic patient.
Portakal suyundaki şeker miktarı, diyabetik bir hasta için çok yüksektir.

More Sentences
miktar volume n.
We know that there is a huge volume of historical waste.
Çok büyük miktarda tarihi atık olduğunu biliyoruz.

More Sentences
miktar sum n.
The same sum is now set aside for ten countries.
Aynı miktar şimdi on ülke için ayrılmıştır.

More Sentences
miktar supply n.
Not to worry; we have a plentiful supply of toilet paper.
Endişelenmeyin, bol miktarda tuvalet kağıdımız var.

More Sentences
miktar quantity n.
Our objective should therefore be the smallest risk, which does not mean the smallest quantity.
Bu nedenle hedefimiz en küçük miktar anlamına gelmeyen en küçük risk olmalıdır.

More Sentences
miktar amount n.
This should, however, be a factor of which account is taken when establishing the amount of the damages.
Ancak bu, zararın miktarı belirlenirken dikkate alınan bir faktör olmalıdır.

More Sentences
miktar dose n.
The fire created a lethal dose of smoke in the building.
Yangın, binada ölümcül miktarda duman oluşmasına neden olmuştur.

More Sentences
miktar level n.
The level of production was raised 30% this year.
Üretim miktarı bu yıl %30 artırıldı.

More Sentences
miktar continent [obsolete] n.
The continent is abundant in fossil fuels.
Kıtada bol miktarda fosil yakıt bulunmaktadır.

More Sentences
Trade/Economic
miktar measures n.
Since these measures involve considerable financial expenditure, very liberal implementation deadlines were set.
Bu tedbirler önemli miktarda mali harcama içerdiğinden, oldukça liberal uygulama süreleri belirlenmiştir.

More Sentences
miktar sum n.
This sum was sufficient for the first stage of the Shelter Implementation Plan.
Bu miktar, Barınak Uygulama Planı'nın ilk aşaması için yeterli olmuştur.

More Sentences
miktar number n.
Drinking water may also increase the number of calories you burn.
Su içmek yaktığınız kalori miktarını da artırabilir.

More Sentences
miktar quantity n.
It is not a problem of quantity either.
Bu bir miktar sorunu da değildir.

More Sentences
Law
miktar quantity n.
I would now like to say a few words on quantity management.
Şimdi de miktar yönetimi hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.

More Sentences
Textile
miktar amount n.
What amounts do we need?
Hangi miktarlara ihtiyacımız var?

More Sentences
Automotive
miktar quantity n.
The focus on quantity at rock-bottom prices merely results in ecological and economic problems.
Düşük fiyatlarla miktara odaklanmak sadece ekolojik ve ekonomik sorunlara yol açar.

More Sentences
General
miktar yield n.
miktar shot n.
miktar gage n.
miktar redundance n.
miktar doorbell n.
miktar quanta n.
miktar deal n.
miktar portion n.
miktar proportion n.
miktar gauge n.
miktar quantum n.
miktar parcel n.
miktar extent n.
miktar stock n.
miktar abundance n.
miktar bit n.
miktar tune n.
miktar magnitude n.
miktar quotient n.
miktar meed n.
miktar mess [dialeect] n.
miktar helping n.
miktar mountance [obsolete] n.
miktar mountenance n.
miktar mountenaunce n.
miktar grist n.
miktar gross [obsolete] n.
miktar dost [dialect] n.
miktar considerableness n.
miktar feck [obsolete] n.
miktar scantling [obsolete] n.
miktar strength n.
miktar substance [obsolete] n.
miktar sup [dialect] n.
miktar length n.
miktar quantitative adj.
Trade/Economic
miktar parcel n.
Law
miktar bulk n.
miktar consideration n.
Technical
miktar gauge n.
Computer
miktar amounts are in expr.
miktar qty abrev.
Tobacco
miktar quantite n.
Abbreviation
miktar amt n.
miktar qty. n.

Sens de "miktar" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
bir defada alınan miktar batch n.
çıkarılan miktar deduction n.
artakalan miktar surplus n.
azımsanmayacak (sayı/miktar) substantial adj.
General
az miktar little n.
Very little is stored in the body.
Vücutta çok az miktarda depolanır.

More Sentences
sınırlı miktar limited amount n.
In Turkey only a limited amount of funds are allocated to direct farm income support.
Türkiye'de doğrudan çiftlik geliri desteğine sadece sınırlı miktarda fon tahsis edilmektedir.

More Sentences
yeterli miktar enough n.
The assertion that there is not enough non-GM food available is not correct.
Yeterli miktarda GDO'suz gıda bulunmadığı iddiası doğru değildir.

More Sentences
çok miktar large amount n.
It is best to avoid eating a large meal or drinking large amounts of liquids before the massage.
Masajdan önce büyük bir yemek yemekten veya çok miktarda sıvı içmekten kaçınmak en iyisidir.

More Sentences
miktar kısıtlamaları quantitative restrictions n.
There are neither quantitative restrictions on the inflow of capital, nor on the remittance of capital earnings.
Sermaye girişleri veya sermaye kazançlarının yurt dışına çıkarılması üzerinde miktar kısıtlamaları yoktur.

More Sentences
eser miktar trace amount n.
The product may contain trace amounts of nuts and gluten.
Ürün eser miktarda fındık ve glüten içerebilir.

More Sentences
kullanılan miktar amount used n.
Raw materials are typically considered variable costs because the amount used depends on the quantity being produced.
Hammaddeler tipik olarak değişken maliyetler olarak kabul edilir çünkü kullanılan miktar üretilen miktara bağlıdır.

More Sentences
bu miktar this quantity n.
This quantity is sometimes called the efficient scale of the firm.
Bu miktar bazen firmanın etkin ölçeği olarak adlandırılır.

More Sentences
yeterli miktar sufficient amount n.
It also requires a sufficient amount of human and physical capital, including infrastructure.
Bu, ayrıca, altyapı dahil yeterli miktarda beşeri ve maddi sermayeyi gerektirir.

More Sentences
büyük miktar large amount n.
We are throwing away a large amount of jobs by allowing the waste to be burned.
Atıkların yakılmasına izin vererek büyük miktarda istihdamı çöpe atıyoruz.

More Sentences
gerekli miktar required quantity n.
Capsules for your device can be purchased in the required quantity.
Cihazınız için kapsüller gerekli miktarda satın alınabilir.

More Sentences
üretilen miktar production n.
The production is far behind population growth.
Üretilen miktar nüfus artışının çok gerisinde kalmıştır.

More Sentences
belirli miktar certain amount n.
I do not only mean certain amounts that are going directly from the Commission to Iraq.
Sadece Komisyon'dan doğrudan Irak'a giden belirli miktarları kastetmiyorum.

More Sentences
yeterli miktar adequate amount n.
Drinking adequate amounts of water supports the performance of your liver and kidneys.
Yeterli miktarda su içmek karaciğerinizin ve böbreklerinizin performansını destekler.

More Sentences
büyük miktar large quantity n.
Thirdly, we still import large quantities of beef from outside Europe.
Üçüncü olarak, hala Avrupa dışından büyük miktarlarda sığır eti ithal ediyoruz.

More Sentences
büyük miktar substantial amount n.
We are pushing substantial amounts of money around as if we were a snow plough.
Sanki bir kar küreme aracıymışız gibi büyük miktarlarda parayı etrafa saçıyoruz.

More Sentences
doğru miktar correct amount n.
For Amendment 589, budget line B5-3111, the correct amount is EUR 300.000.
Değişiklik 589, bütçe kalemi B5-3111 için doğru miktar 300.000 Avro'dur.

More Sentences
depo dolusu miktar tank n.
The factory finishes a tank of gas in a week.
Fabrika bir depo dolusu benzini bir haftada bitiriyor.

More Sentences
büyük miktar deal n.
They spent a good deal of money on the project.
Proje için büyük miktarda para harcadılar.

More Sentences
müsaade edilen miktar allowance n.
The recommended allowance (RDA) of vitamin C is 60 to 90 milligrams per day.
C vitamininin önerilen müsaade edilen miktarı (RDA) günde 60 ila 90 miligramdır.

More Sentences
kase dolusu miktar bowl n.
Put two bowls of rice and half three bowls of water and boil them together.
İki kase dolusu pirinç ve üç buçuk kase su koyarak hepsini birlikte kaynatın.

More Sentences
büyük miktar mound n.
The charity raised a large mound of used clothes for the needy.
Hayır kurumu, ihtiyaç sahipleri için büyük miktarda kullanılmış giysi topladı.

More Sentences
yüklü miktar load n.
The truck is carrying a load of electronics.
Kamyon yüklü miktarda elektronik eşya taşıyor.

More Sentences
az miktar dab n.
Spread a dab of jam on the cake.
Kekin üzerine az miktarda reçel sür.

More Sentences
büyük miktar great deal n.
In the United States of America, it is highly profitable and attracts a great deal of investment.
Amerika Birleşik Devletleri'nde bu iş oldukça kârlıdır ve büyük miktarda yatırım çekmektedir.

More Sentences
tek seferde içilen miktar drink n.
Let's have a drink of beer.
Hadi birer bira içelim.

More Sentences
az bir miktar cast n.
bir miktar bilgi a body of information n.
az miktar fewness n.
bir kese veya torbayı doldurabilecek miktar sacksful n.
müsaade edilen en büyük sayı veya miktar limit n.
büyük miktar (özellikle para) mint n.
çok miktar lot n.
az miktar drop n.
az miktar handful n.
az miktar trifle n.
az miktar shade n.
en fazla miktar outside n.
ara miktar pause quanta n.
yüz katına çıkarılmış miktar centuplicate n.
çok miktar muckle n.
çok az miktar atom n.
ileride kullanılmak üzere hazır olan miktar supply n.
belirli bir miktar much n.
çok az miktar pittance n.
önemsiz bir miktar a negligible quantity n.
azıcık miktar (içki için) tot n.
fincan dolusu miktar cupful n.
büyük miktar muckle n.
az miktar twopence n.
maksimum miktar tops n.
alınan miktar intake n.
fazla miktar slew n.
çok sayıda miktar plethora n.
toplu miktar parcel n.
çok büyük miktar profusion n.
bir içimlik miktar drink n.
büyük bir miktar peck n.
çok küçük miktar fraction n.
az miktar dribblet n.
çok miktar slue n.
azıcık miktar sprinkle n.
bir miktar a fair amount n.
az miktar suggestion n.
çok küçük miktar grain n.
çok miktar slew n.
vesika ile verilen miktar ration n.
çok miktar round figure n.
çok miktar considerable amount n.
artakalan miktar surplus n.
büyük miktar spate n.
azıcık miktar denier n.
gayri safi (miktar/ağırlık) gross n.
kalan miktar the rest n.
belirsiz miktar indefinite quantity n.
yüz katına çıkarılmış miktar centuple n.
bir defada sıkılan miktar squeeze n.
çıkarılan miktar deduction n.
ufacık bir miktar trace n.
aşırı miktar glut n.
çok miktar heap n.
büyük bir miktar considerable amount n.
kesin miktar definite quantity n.
az miktar smallness n.
az miktar modicum n.
yeterli bir miktar sufficiency n.
yeterli miktar sufficiency n.
kırpılan miktar clip n.
az bir miktar dash n.
pek az miktar drop n.
dolduracak miktar fill n.
akan miktar outflow n.
az miktar tinge n.
az miktar driblet n.
azıcık bir miktar (bir şeyden) tinge n.
az bir miktar spot n.
çok miktar mickle n.
miktar ölçümü quantification n.
çekilen miktar sniff n.
önemli miktar size n.
az bir derece/miktar touch n.
taşan miktar overspill n.
sıfırdan aşağı miktar a minus quantity n.
orantılı miktar proportional n.
az miktar suspicion n.
azıcık miktar spot n.
çok miktar load n.
çok az miktar driblet n.
azıcık miktar soupcon n.
büyük bir miktar round figure n.
en fazla miktar most n.
az miktar inch n.
lüzumundan fazla bir miktar superfluity n.
az bir miktar smidgeon n.
çok küçük bir miktar smidgin n.
derinin tutabildiği miktar skinful n.
avdan elde edilen miktar catch n.
akan miktar flow n.
az miktar bit n.
yuvarlak miktar round lot n.
sayısal miktar numerical amount n.
ödenen miktar amount paid n.
harcanmış miktar amount spent n.
faturalanan miktar amount invoiced n.
ödenmiş miktar amount paid n.
aylık miktar amount per month n.
faturalanan miktar amount billed n.
toplam miktar grandtotal n.
lüzumundan fazla bir miktar nimiety n.
büyük bir miktar a considerable amount n.
nominal miktar nominal amount n.
bol miktar su plenty of water n.
ödenecek miktar amount to be paid n.
saymaca miktar arbitrary amount n.
itibari miktar arbitrary amount n.
safı miktar net amount n.
net miktar net amount n.
az miktar dash n.
fazla miktar excess quantity n.
içeri alınan miktar intake n.
azıcık miktar glimmer n.
küçük miktar minute quantity n.
ölçülemeyecek kadar az bir miktar olan skerrick n.
en küçük miktar minimum n.
dışarıya akan miktar outflow n.
taşan miktar outflow n.
aşırı miktar overabundance n.
aşırı miktar surfeit n.
belirsiz miktar unknown quantity n.
bilinmeyen miktar unknown quantity n.
az miktar touch n.
toplam miktar totality n.
miktar belirtme quantification n.
tüketilen miktar the quantity consumed n.
(üstüne) eklenen miktar top-up n.
yerine koyulması gereken miktar top-up n.
telafisi gereken miktar top-up n.
yeter miktar enough n.
zimmete geçirilen miktar defalcation n.
ek miktar additional amount n.
tüketilmesi tavsiye edilen günlük miktar recommended daily allowance n.
kalan miktar/meblağ/bakiye rest of amount n.
büyük miktar para vast sum of money n.
büyük miktar considerable amount n.
sabit miktar fixed quantity n.
sabit miktar fixed amount n.
talep edilen miktar requested amount n.
istenen miktar requested amount n.
(miktar, boyut veya faaliyette) azalma rundown n.
teslim edilen miktar quantity delivered n.
teslim edilmiş miktar quantity delivered n.
teslim edilen miktar amount delivered n.
teslim edilmiş miktar amount delivered n.
toplam miktar aggregate amount n.
doğru miktar correct quantity n.
doğru miktar right quantity n.
nba'de takımların bir sezonda oyuncularına ödeyebileceği maksimum miktar salary cap n.
azaltılan miktar veya şey minimand n.
rafın içeriği veya rafın taşıyabileceği miktar rackful n.
vergiden düşülebilen miktar tax deduction n.
vergiden düşülebilen miktar tax write-off n.
az miktar ace n.
bir kutu dolusu (miktar) can n.
şişe kapağı dolusu miktar capful n.
el arabasının alabileceği miktar cartful n.
bir karton kutu dolusu miktar cartonful n.
miktar veya oranı belli bir standarda getirmeyi amaçlayan artış catch-up n.
çok büyük miktar regiment [dialect] n.
yaklaşık miktar region n.
büyük miktar, sayı veya mesafe chance [dialect] n.
on üzeri beşe eşit miktar lakh n.
çekte geçen kalem veya miktar checkage n.
kapalı yumruk içerisinde tutulabilecek miktar nieveful n.
bir avuçluk miktar nieveful n.
net miktar net n.
çok miktar thousand n.
hatırı sayılır miktar thrave n.
büyük miktar stack n.
büyük miktar pot n.
büyük miktar batch n.
büyük miktar passel n.
büyük miktar mint n.
büyük miktar quite a little n.
büyük miktar mickle n.
büyük miktar muckle n.
büyük miktar mess n.
büyük miktar wad n.
büyük miktar mass n.
büyük miktar spate n.
büyük miktar pile n.
büyük miktar peck n.
büyük miktar sight n.
büyük miktar flock n.
büyük miktar hatful n.
büyük miktar tidy sum n.
büyük miktar mountain n.
bir teneke (dolusu) miktar tin n.
bir teneke (dolusu) miktar tinful n.
değirmencinin ücret olarak aldığı bir miktar tahıl toll [dialect] n.
az miktar toddick [dialect] n.
dolup taşan miktar torrent n.
toplam miktar tote [dialect] n.
sayılamayacak kadar çok miktar trillion n.
hatırı sayılır miktar troop n.
varil dolusu miktar tub n.
tüp dolusu miktar tubeful n.
bir küvet dolusu miktar tubful n.
büyük su bardağı dolusu miktar tumbler n.
yüklü miktar turse [scottish] n.
çok fazla miktar billy-ho n.
çok fazla miktar billyoh n.
az miktar a little something n.
çok fazla miktar billyo n.
çok miktar altitude n.
en küçük miktar amesace n.
önlük dolusu miktar apronful n.
küçük miktar aumlach n.
büyük miktar bait n.
az bir miktar unce [obsolete] n.
ihtiyaç duyulandan fazla miktar embarrassment n.
lüzumundan fazla miktar embarrassment n.
açık verilen miktar underage n.
birim içerisinde bulunan miktar unitage n.
büyük bir miktar bags [uk] n.
küçük bir miktar para dime n.
ihtiyaç duyulan miktar enough n.
gereken miktar enough n.
müsaade edilen miktar enough n.
belirsiz ancak yeterli miktar bait n.
çok küçük bir miktar zillionth n.
hiç olan miktar zilch n.
(bira) fıçıyla ölçülen bir miktar barrelage n.
bir el arabası dolusu miktar barrow n.
açık, sığ ve yuvarlak bir kabın alabileceği miktar basin n.
sepet dolusu miktar basket n.
üretilen/imal edilen miktar making n.
kavanoz dolusu miktar jar n.
az miktar kenning [scotland] n.
küçük miktar kenning [scotland] n.
bir çaydanlık kadar olan miktar kettle n.
çaydanlık dolusu miktar kettle n.
bir çaydanlık dolusu miktar kettleful n.
(ölüye ait) kül saklama vazosunun alabileceği miktar urnful n.
tek yalayışta alınan miktar lick n.
çok az miktar lick n.
bir beher dolusu miktar beaker n.
beher dolusu miktar beakerful n.
tadımlık miktar chice n.
sandık dolusu miktar chest n.
küçük miktar chice n.
bilinen miktar known n.
tek seferde yapılan miktar making n.
ek miktar vantage n.
bir fıçıyı doldurmaya yeterli miktar vatful n.
fıçı dolusu miktar vatful n.
bir vagon dolusu miktar wagonload n.
çok fazla miktar wagonload n.
aşırı bol miktar waggonload n.
bir vagonun taşıdığı miktar waggonload n.
dörtte bir miktar quarteron n.
büyük miktar blaud n.
aşağı yukarı belirli olan miktar, sayı, pay veya yer matter n.
aşırı miktar legion n.
avuç dolusu miktar maniple n.
işlemde müşterinin payını gösteren miktar margent n.
gerekenden fazla izin verilen miktar margent n.
fark yaratan miktar veya derece margent n.
ölçüm, miktar veya derece farkı margin n.
gerekenin ötesinde mümkün olan miktar margent n.
cüzi miktar hairbreadth n.
çok az miktar hair n.
çok küçük miktar halfpennyworth n.
az miktar halfpenny n.
büyük miktar wilderness n.
şarap kadehi dolusu miktar wineglassful n.
en az miktar wink n.
şarap kadehi dolusu miktar wineglass n.
çok küçük miktar ha'p'orth n.
çok miktar hantle [scotland] n.
büyük miktar hantle [scotland] n.
az miktar harl n.
ölçüsü alınmış belirli miktar measure n.
verilen miktar veya derece measure n.
yeterli veya uygun miktar measure n.
büyük miktar meikle [scotland] n.
büyük miktar mense [dialect] [uk] n.
küçük miktar ve sayıları ölçen cihaz microdetector n.
çok miktar might [dialect] n.
oldukça fazla miktar might [dialect] n.
binde bir miktar milesimo n.
çok miktar million n.
büyük miktar world n.
bol miktar boocoo [dialect] [us] n.
bol miktar bookoo [dialect] n.
küçük miktar hate n.
şişenin içindeki miktar bottle n.
bir kasenin alabileceği miktar bowl n.
kase dolusu miktar bowlful n.
bir kasenin alabileceği miktar bowlful n.
büyük miktar break n.
tek seferde mayalanan miktar brew n.
çok küçük miktar bupkes n.
çok küçük miktar bupkus n.
çok küçük miktar bubkes n.
çok küçük miktar bubkis n.
cüzi miktar bubkes n.
cüzi miktar bupkus n.
cüzi miktar bupkes n.
cüzi miktar bubkis n.
kova dolusu miktar bucketload n.
yüksek derece (miktar, güç) highness n.
büyük miktar hill n.
bir şeyin artırıldığı miktar hike n.
az miktar hint n.
belli belirsiz miktar hint n.
cüzi miktar hoot n.
cüzi miktar hooter n.
(içme kabı veya barut kabının) aldığı miktar hornful n.
büyük miktar host n.
biraz daha fazla miktar huckleberry n.
belirsiz fakat çok yüksek miktar hundred n.
birtakım ticari mallar için kullanılan çeşitli ingiliz miktar birimlerine verilen ad hundred n.
çok miktar mobs n.
ek miktar more n.
çok miktar mound n.
büyük miktar mounds n.
çok miktar mounds n.
küçük miktar mouthful n.
az sayıda miktar reversion [obsolete] n.
küçük miktar reversion [obsolete] n.
çok büyük miktar galaxy n.
aşırı büyük miktar gallon(s) n.
az miktar loofful n.
çok miktar lot n.
çok miktar mucho n.
büyük miktar mucho n.
küçücük miktar bupkis n.
miktar artışı bump n.
önemsiz miktar bupkis n.
tek seferde taşınabilecek miktar gang [scotland] n.
bahçe dolusu miktar gardenful n.
bahçeyi dolduran miktar gardenful n.
çok miktar lob [dialect] [uk] n.
büyük miktar lob [dialect] [uk] n.
çok miktar right smart n.
tek seferde ele alınan miktar go n.
çiğnenip yutulmayan büyük miktar gob n.
büyük miktar gob n.
büyük miktar gobs n.
sınırsız miktar ocean n.
büyük miktar ocean n.
şantaj yolu ile elde edilen çeyrek miktar chout n.
küçük miktar dab n.
tek seferde batırılan miktar dip n.
kepçe dolusu miktar dipperful n.
mümkün olan en küçük miktar grain n.
yüz kırk dört düzineye eşdeğer bir miktar birimi great gross n.
sürüsüne bereket miktar grillion n.
büyük miktar grist n.
normal miktar grist n.
britanya guayanası madeni parası karşılığında alınabilecek miktar groatsworth n.
cüzi miktar groat n.
gerekli miktar grist n.
çok sayıda miktar grundle n.
göz doyurucu miktar gutful n.
büyük miktar hecatomb n.
büyük miktar hirst [scotland] n.
büyük miktar multitude n.
sekiz misli miktar octuple n.
mahsup edilen miktar offsetting n.
düşülen miktar offsetting n.
mahsup edilen miktar offset n.
kesinti miktar offsetting n.
yok denecek kadar az miktar one-tenth n.
fazla miktar overdose n.
artakalan miktar overcome [scotland] n.
aşırı miktar overdose n.
kalan miktar overdeal [obsolete] n.
üst üste binen miktar overlap n.
fazla miktar overmuch n.
büyük miktar rout n.
birbirinden ayırt edilemeyen parçalardan oluşan bir kümeden alınan miktar veya adet ruck n.
(normalde sabit seyreden) azalan miktar impulse n.
tamamlamak için gereken miktar complement n.
tabak dolusu miktar dish n.
tabağın alabileceği miktar dish n.
sonsuz miktar infinity n.
hesaplanamaz miktar infinitude n.
aşırı miktar infinitude n.
sonsuz miktar infinite n.
aşırı miktar infinity n.
fazla miktar infinity n.
ambar dolusu miktar barnful n.
ahır dolusu miktar barnful n.
aşırı bol miktar battalions n.
arabalar dolusu miktar waggonload n.
küçük miktar dite [dialect] n.
az miktar dite [dialect] n.
az miktar bit n.
küçük miktar bit n.
dolap dolusu miktar closetful n.
(sayı, miktar, hacimde) karşı konulamaz patlama cloudburst n.
(sayı, miktar, hacimde) karşı konulamaz patlama deluge n.
çok miktar dicker [obsolete] n.
büyük miktar dicker [obsolete] n.
az miktar doit n.
tek solukta solunan miktar draft n.
tek yudumda içilen miktar draft n.
(balık) tutulan miktar ya da ağırlık draught n.
tek nefeste solunan miktar draught n.
küçük miktar dreg n.
bir çekmece dolusu miktar drawerful n.
bölük pörçük miktar drib n.
az miktar drib n.
tek seferde servis edilen miktar drink n.
cüzi miktar duit n.
faraş dolusu miktar dustpan n.
yüzeye serpilen ufak miktar dusting n.
faraş dolusu miktar dustpanful n.
(ince veya tozlaştırılmış nesnede) küçük bir miktar dust n.
belirli miktar (ipek) fangot n.
bir miktar fangot n.
belirsiz bir miktar indeterminable n.
kavranması zor büyüklükte olan sınırlı miktar indefinitude [obsolete] n.
azaltılamaz miktar irreducibility n.
avuç içinin aldığı miktar palmful n.
(belirli bir sürede) ambalajlanan toplam miktar pack n.
önemli miktar packet n.
dikkate değer miktar packet n.
kesilen miktar pare n.
soyulan miktar pare n.
küçük miktar pickle [dialect] n.
az miktar pickle [dialect] n.
toplanan miktar picking n.
büyük miktar piles n.
tüketilen miktar consumption n.
yığını oluşturan miktar count n.
az miktar curran n.
az miktar curn [scotland] n.
çok küçük miktar farthingsworth n.
çok az miktar farthing [obsolete] n.
ilave edilen miktar input n.
girişi yapılan miktar input n.
bir kap dolusu miktar pan n.
tava dolusu miktar panful n.
az miktar pennyworth n.
küçük miktar pennyworth n.
sürahi dolusu miktar pitcherful n.
olumlu miktar positive quantity n.
(+) işareti alan miktar positive quantity n.
büyük miktar power n.
kalıba tek seferde dökülen miktar pour n.
bir çanta dolusu miktar satchelful n.
çok miktar scad n.
fazla miktar skad n.
fazla miktar scad n.
büyük miktar scad n.
çok miktar skad n.
büyük miktar skad n.
çok miktar divers n.
önemsiz miktar fig n.
küçümsenebilir miktar fig n.
ufacık miktar fingerfull n.
parmak kadarlık miktar fingerfull n.
dikkate değer miktar fistful n.
büyük miktar fistful n.
kulplu sürahi dolusu miktar flagon n.
ıvır zıvır miktar flea-bite n.
ufak miktar fleabite n.
ıvır zıvır miktar flea bite n.
az miktar fleabite n.
küçük miktar fleabite n.
artan miktar flood tide n.
büyük miktar flood tide n.
küçük miktar flow [scotland] n.
çok büyük miktar fluency [obsolete] n.