İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | tackle f. | ele almak (bir problemi) | ||
We had to find a way to tackle the issue. Sorunu ele almanın bir yolunu bulmalıydık. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | tackle f. | mücadele etmek | ||
Fighting the root cause of terrorism is the most effective way of tackling this phenomenon's breeding ground. Terörizmin temel nedenleriyle mücadele etmek, bu fenomenin üreme alanıyla mücadele etmenin en etkili yoludur. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | tackle i. | takım | ||
I saw Tom and Mary carrying their fishing poles and tackle boxes. Tom ve Mary'yi oltalarını ve takım kutularını taşırken gördüm. More Sentences |
||||
Genel | tackle i. | makara | ||
The tackles were stuck. Makaralar sıkışmıştı. More Sentences |
||||
Genel | tackle i. | topu alma | ||
His opponent wasn't expecting his tackle. Rakibi onun topu almasını beklemiyordu. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | uğraşmak | ||
In 500 days Russia was to do what China had been tackling for 25 years. 500 gün içinde Rusya, Çin'in 25 yıldır uğraştığı şeyi yapacaktı. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | yakalamak | ||
The police tackled the burglar. Polis hırsızı yakaladı. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | üstesinden gelmek | ||
Europe is apparently the crowbar used to tackle problems in some countries. Görünüşe göre Avrupa, bazı ülkelerdeki sorunların üstesinden gelmek için kullanılan bir levye. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | çözmeye çalışmak (bir problemi) | ||
We negotiated this in Johannesburg and we are now trying to tackle the problem. Bu konuyu Johannesburg'da müzakere ettik ve şimdi sorunu çözmeye çalışıyoruz. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | üstesinden gelmek | ||
We have been able to tackle a number of points ourselves by improving the internal work of Parliament itself. Parlamento'nun kendi iç işleyişini iyileştirmek suretiyle bazı hususların üstesinden gelebildik. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | başa çıkmak | ||
Even so, we have already tackled them. Öyle olsa bile, onlarla zaten başa çıktık. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | halletmek | ||
I decided to tackle my biggest task first, before anything else. Her şeyden önce en büyük görevimi halletmeye karar verdim. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | topu kaptırmak | ||
He was tackled before he had a chance to score. Gol atmaya fırsat bulamadan topu kaptırdı. More Sentences |
||||
Genel | tackle f. | (birini bir konuda) sıkıştırmak | ||
I told them I broke the window when they tackled me about it. Beni bu konuda sıkıştırdıklarında camı kırdığımı söyledim. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | tackle i. | avadanlık | ||
Yaygın Kullanım | tackle i. | halat takımı | ||
Yaygın Kullanım | tackle i. | (olta vb) takım | ||
General | ||||
Genel | tackle i. | durdurma | ||
Genel | tackle i. | sıkıca yakalama | ||
Genel | tackle i. | koşum takımı | ||
Genel | tackle i. | donanım | ||
Genel | tackle i. | palanga | ||
Genel | tackle i. | palanga takımı | ||
Genel | tackle i. | donatı | ||
Genel | tackle i. | olta takımı | ||
Genel | tackle f. | topu ayağından almak | ||
Genel | tackle f. | topu karşısındakinin ayağından almak | ||
Genel | tackle f. | becermek | ||
Genel | tackle f. | koyulmak | ||
Genel | tackle f. | sıkıca yakalamak | ||
Genel | tackle f. | çözmeye çalışmak | ||
Genel | tackle f. | sıkıca tutmak | ||
Genel | tackle f. | tutmak | ||
Genel | tackle f. | girişmek | ||
Genel | tackle f. | başarmak | ||
Genel | tackle f. | önünü almak | ||
Genel | tackle f. | ele almak | ||
Genel | tackle f. | soyunmak (girişmek anlamında) | ||
Genel | tackle f. | baş etmek | ||
Genel | tackle f. | alt etmek | ||
Genel | tackle f. | icabına bakmak | ||
Genel | tackle f. | alt etmek | ||
Genel | tackle f. | çaresine bakmak | ||
Genel | tackle f. | hakkından gelmek | ||
Genel | tackle f. | zaptetmek | ||
Genel | tackle f. | önlemek | ||
Genel | tackle f. | engellemek | ||
Genel | tackle f. | önceden çözüm bulmak | ||
Genel | tackle f. | önünü almak | ||
Genel | tackle f. | binek hayvanına koşum takımı takmak | ||
Genel | tackle f. | (ata) dizgin vurmak | ||
Genel | tackle f. | oyuncuyu durdurmak | ||
Genel | tackle f. | oyuncuya müdahale etmek | ||
Genel | tackle f. | atak yapan oyuncuyu durdurmak | ||
Genel | tackle f. | atak yapan oyuncuya müdahale etmek | ||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | tackle i. | takım | ||
Öbek Fiiller | tackle i. | tutma | ||
Öbek Fiiller | tackle i. | yakalama | ||
Technical | ||||
Teknik | tackle i. | avadanlık | ||
Teknik | tackle i. | cihaz | ||
Teknik | tackle i. | donanım | ||
Teknik | tackle i. | halat takımı | ||
Teknik | tackle i. | palanga | ||
Teknik | tackle i. | takım | ||
Teknik | tackle i. | tutma | ||
Teknik | tackle i. | yelken makara düzeneği | ||
Teknik | tackle i. | zapt etme | ||
Teknik | tackle i. | zaptetme | ||
Marine | ||||
Denizcilik | tackle i. | halat takımı | ||
Denizcilik | tackle i. | palanga | ||
Sport | ||||
Spor | tackle i. | ofansif orta çizgi oyuncusu (amerikan futbolu) | ||
Football | ||||
Futbol | tackle i. | ikili mücadele | ||
Futbol | tackle f. | top çalmak |